FENERLEAKS

Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır!

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 21

with 5 comments

FENERBAHÇE ROZETİ

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün amblemi önce Fenerbahçe burnundaki ışık saçan beyaz fenerdi. Ancak, kulüp mensupları bunu tatminkâr bulmadıkları gibi, anlam bakımından da, içinde bulunulan monarşi rejimini tehdit edici sayılacağı görüşüyle, kısa sürede iptal edildi.

1910 yılında Fenerbahçeliler arasında resim çizmede maharetiyle tanınan futbolcu Hikmet (Topuz) bu işi üzerine almış ve çizdiği bu günkü amblem herkesçe beğenilmiştir. Amblem 5 renklidir ve şu anlamları taşımaktadır:

(FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ 1907) yazılı beyaz yuvarlak çerçeve temizlik ve açık yüreklilik ifadesidir. Kırmızı fon ise, Fenerbahçeliler arasındaki sevgi vc bağlılığı belirtiyor. Safiyet ve sevgi, bu arada bayrağımızı da sembolize etmektedirler.

Ortada, kalp şeklindeki Sarı ve Lâcivert renklerden birincisi Fenerbahçe için duyulan gıpta ve kıskançlığı, ikincisi de asaleti temsil ediyor. Böylece, Fenerbahçelilik asalet ve gıpta hasletleri milli renklerimiz tarafından kucaklanmışlardır.

Sarı-Lâcivert renkler içinde yükselen palamut dalı da Fenerbahçelilik güç ve kudretini sembolize ediyor. Yeşil renk ise, yükselen bu kudret için başarının mukadder olduğunu açıklamaktadır.

Rozet projesi, üyelerce kabul edildiğinden, klişesi o tarihlerde Manchester’de bulunan Tevfik Taşçı beye yollanmış ve Fenerbahçe Kulübünün bu günkü rozeti ilk kez 1910 yılında İngiltere’de yapılmıştır.

fbtarih625

fbtarih625

fbtarih626

fbtarih626

1932 YANGINI

Fenerbahçe kulübü 80 yıllık hayatında birçok acılar çekti. Felâketler yaşadı. Bunların en talihsizi hiç kuşkusuz 1932 yangınıdır. Fenerbahçe’nin 1914 yılında yerleştiği Kuşdili semtinin o dönemdeki en güzel ve şirin binası 5/6 Haziran 1932 gecesi birkaç saat içinde, 25 yıllık varlığının bütün şerefli anılarıyle beraber yanıp kül oldu.

Dere kenarında ve top ağaçlarla gölgeli geniş bir bahçe içinde 240 metrekare zemin üzerindeki bu bembeyaz binada Fenerbahçe kulübü tam 19 yıl barınmış, en büyük şeref ve sevgileri bu lokalde iken kazanmıştı.

5 Haziran 1932 pazar günü kulüp her zamandan daha kalabalık, ve hareketli idi. Sarı-Lâcivertli yuva o gün tarihinde ilk kez bir yabancı antrenöre sahip oluyor ve futbol takımı, tertiplenen çaylı toplantıda, Jozeph Schveng ile tanışıyordu. Genç, yaşlı, faal, gayrıfaal 50 kadar Fenerbahçeli bu müstesna günün sevinç ve heyecanını yaşamakta idiler. Alt kattaki büyük salonda çaylar, limonatalar içilir, geniş bahçede o şipşirin top ağaçların altında gezilir ve banklarda oturulurken, konu, şöhret ve değerinden hiç kuşku edilmeyen antrenörün Fenerbahçe futbolunda yapacağı devrimdi. Türk futbolunda kendi yetenek ve gayretiyle önder olmak başarısını göstermiş ve adını Avrupa’larda şan ve şerefle duyurmuş Fenerbahçe futbolunun artık bir Macar antrenör elinde göstereceği gelişme ve ulaşacağı başarıları tahmin etmek güç olmasa gerekti. O kadar ki, birbirinden değerli 5 futbol takımının gösterecekleri büyük başarılarla bir mevsim içinde yaşanacak, (FENERBAHÇE TÜRKFUTBOLUNUN ÜNİVERSİTESİDİR !…) sözü, daha şimdiden göz ve gönüllerde yaşatılıyordu.

İşte, bu tertemiz hava içinde çalkalanan kulüpten herkes saat 19/20 sularında, gönül rahatlığıyle ayrılmış ve emekdar bekçi Lambo’dan başkası kalmamıştı.

Yüzme ve sutopu takımlarının fiş ve lisanslarını hazırlayıp, aynı saatlerde kulüpten ayrılmış bir Fenerbahçeli olarak diyebiliriz ki, 10 saat sonra şahit olunan enkaz yığını karşısında titreyerek ağlamamak, en taş yürekliler için bile imkânsız olmuştur.

Sabaha karşı 02/03 sularında, alevler arasında görülen ve Kuşdili semtini ayağa kaldıran, (FENERBAHÇE KULUBÜ YANIYOR, YETİŞİN !…) feryatları arasında, kül olan o her varlıktan değerli aziz yuva nasıl oldu da bu felâkete uğradı?.. Dikkatsizlik mi?., elektrik kontağımı?., kasıt mı idi bu?.. Soru hâla cevapsız, ancak yara ebedidir. Çünkü bu yangın, yalnız o güzelim lokali değil, onunla beraber Fenerbahçe Kulübü ve toplumunun maddi ve manevi pek çok haslet, meziyet, değer ve varlığını ondan koparmış ve bunların bir bölümünü de ebedi olarak yok etmiştir!..

Fenerbahçe kulübü bütün yurtta bomba gibi patlayan bu çok acı haber ve felâket üzerine aynen şu bildiriyi yayınladı:

(SEVGİLİ YUVAMIZ, 25 SENELİK SPOR HAYATIMIZDA ELDE ETTİĞİMİZ ŞEREF VE GALİBİYET HATIRALARIYLE BİRLİKTE, YANMIŞTIR. Bugün, MADDİ SPOR VESÂİTİMİZDEN DE TAMAMEN MAHRUM KALMIŞ BULUNUYORUZ.

YEKDİGERİMİZE KARŞI SARSILMAZ İTİMAT, MUHABBET VE TESANÜT HAVASI İÇİNDE, YILLARCA SÜREN MÜŞTEREK EMEKLERİMİZİN MUHASSALASININ ENKAZI KARŞISINDA DERİN BİR TEESSÜR DUYMAMAK KABİL DEĞİLDİR.

MAHVOLAN MANEVİ KIYMETLERİN MAATTEESSÜF TAMİRİ İMKÂNSIZDIR, ŞU KADAR Kİ, 25 SENEDİR KAZANDIĞIMIZ MUVAFFAKİYETLERİN HATIRALARINI KALBİMİZDE DAHA BÜYÜK BİR VECD İÇİNDE YAŞATMAK, BU HATIRALARI FENERBAHÇE GENÇLİĞİNE KİTAP HALİNDE HEDİYE ETMEK YİNE MÜMKÜNDÜR. HATTA İLK VAZİFELERİMİZDEN BİRİDİR.

KUPALARIMIZ, BAYRAKLARIMIZ YANMIŞTIR; FAKAT, YÜREĞİMİZDEKİ HATIRALAR CANLILIĞINI KAYBETMİYECEKTİR. BAŞTA ULU GÂZİMİZ OLMAK ÜZERE, KULÜBÜMÜZÜN MESAİSİNİ TAKDİR EDEN KIYMETLİ YAZILARI TAŞIYAN HATIRA DEFTERİMİZ KÜL OLMUŞTUR (Yandı sanılan bu defter 1944 yılında bilinmeyen biri tarafından Vatan gazetesinde, yazıişleri müdürü Kemal Onan’ın masasına bırakılmış ve yalnız maroken kabının kısmen yanmış olması büyük seviç yaratmıştır.). FAKAT BİZİM EMEKLERİMİZİ TAKDİR ETMİŞ OLAN BÜYÜK ŞEFLERİMİZ, MEMLEKETİNİ SEVEN, MEMLEKETİN İDEALLERİNE CANDAN BAĞLI, ÇALIŞKAN, TESANÜT VE MUHABBET ÇERÇEVESİ İÇİNDE TÜRK GENÇLİĞİNİ YİNE HİMAYE EDECEKLERDİR.

HAYATIN MÜTEMADİ BİR MÜCADELE OLDUĞUNU, MÜCADELESİZ, IZDIRAPSIZ, EMEKSİZ, ELEMSİZ, HAYATTA GEREK FERT VE GEREK MİLLET İTİBARİYLE MUVAFFAK OLMAK İMKÂNI OLMAYACAĞINI TÜRK GENÇLİĞİNE HATIRLATAN BÜYÜK GÂZİ’NİN NASİHATLERİ BU ELEMLİ GÜNLERİMİZDE BİZİM İÇİN EN BÜYÜK TESELLİ VE KUVVET MENBAI OLACAKTIR.

FENERBAHÇELİLERİ, KULÜBÜMÜZÜN MARUZ KALDIĞI FELÂKET NİSBETİNDE BÜYÜK OLAN VAZİFEYE DAVET EDİYO RUZ.)

Cumhuriyet ve Milliyet gazeteleri yardım kampanyasına başladılar. En büyük bağışı 500 lira (70 Reşat altını) ile Yüce Gâzi yaptı. Muhafız Alayı Komutanı İsmail Hakkı Tekçe’de 100 lira gönderdi.

Gelen yüzlerce telgraf arasında Başbakan İsmet Paşa :

(Kederinize iştirak ve sizi teselli ediyorum. Sporcu azm ve metanetinizle az zamanda yeni bir eser meydana getireceğinize eminim.) derken, İktisat Bakanı Celâl Bayar da :

(Kulübünüzün uğradığı hazin akibetten çok müteessir oldum. Gençliğin herhangi bir hadise karşısında azminden dönmeyeceğine, eskisinden daha mükemmel bir kulüp vücuda getireceğinize kaniim. Bu hususta elden gelenin yapılacağına emin olmanızı rica ederim.) telgrafını yollamıştır.

1957 yılında yayınlanan Fenerbahçe Spor Kulübü tarihinde Kuşdili lokali yangınında yanan mükâfat sayısının 120 kadar olduğu belirtilmişte Ancak, o tarihten bu yana değişik dallarda 20 kadar ödül daha belirlendi. Böylece, yanan kupa sayısının 150 civarında olduğu kesinleşmiş bulunuyor.

Bunların dışında atletizm ve su sporlarına ait bir çok birincilik ve rekor bayrakları, Türk ve yabancı kulüplerin hatıra flamaları, Sait Salahaddin Cihanoğlu’nun Afrika’da avlayıp Londra’da tahnit ettirdiği 12 vahşi hayvan başı, bütün futbol, tenis, atletizm ve izcilik malzemeleri, jimnastik aletleri ve kütüphane ile tarihi birçok resim ve tablo ve bütün evrak, defter ve dosyalar tamamen kül oldular.

Bunlara karşı, yalnız alt salondaki piyano, merdiven başındaki kılıç ve kalkanlı madeni şövalye, birkaç kupa ve vazo ve Cihanoğlu’nun av hatıralarından 10 u, kayıkhanedeki yarış futaları ve İşgal yıllarında kamufle edilmiş balıkçı kayıklarıyle Kurtuluş Savaşma sevkolunan silah ve cephaneden mahzende kalmış bir japon filintası kurtarılmış ve bulunmuştur.

FENERBAHÇE’NİN BÜYÜKLÜK ÖRNEKLERİNDEN

Fenerbahçe A futbol takımı, yangın felâketinden sonra ilk maçını, organizasyon gereği, ertesi cuma günü 4 G.S. lı (Avni, Nihat, Rebii ve Kemal Faruki) ile karma hâlinde, fakat Fenerbahçe formasiyle, Selanik karmasına karşı yaptı ve Zeki ile Kemal’in golleriyle 2-1 kazandı. Bu maçta bütün malzeme; forma, ayakkabı ve çoraplarla toplar borçla alınarak sahaya çıkılmıştı !…

Evet, Türkiye’nin en ünlü takımı, futbol tarihinde gol yemeden lig şampiyonluğu kazanmış yegane kulüp, Avrupa’nın pekçok profesyonellerine duman attırmış o yüce Fenerbahçe, uğradığı bir felâket sonucu, ilk kez, çöpüne kadar borçla alınmış malzeme ile sahaya çıkabilmişti. O dönemler için alışılmamış olan bu üzücü durumun Fenerbahçe kulübü üzerindeki tepkisi şu oldu:

San-Lâcivertli takım, birkaç gün sonra sah günü, Selanik Karması ile bir maç daha yaptı. Hüsam-Yaşar, Fazıl-Reşat, Nihat (G.S.), Fikret, Lütfü, Alaaddin, Zeki, Muzaffer ve Hâdi tertibiyle yaptığı ve Fikret, Lütfü, Zeki ve Alaaddin’in golleriyle 4-0 kazandığı maçın, o tarihler için önemli bir meblağ olan, 912 lira hasılatını, yoksul yurttaşlara dağıtılmak üzere, tümiyle Kızılay’a bağışladı!…

İşte Fenerbahçenin büyüklüğü.. Ve, işte Ulusunun sinesinde yer etmiş olmasının nedenlerinden biri…

Bu Fenerbahçe, hemen ayılı 1932/33 mevsiminde futbolda A, B, C ve junyor olarak, bütün kategorilerde tümüyle ve yenilgisiz olarak İstanbul şampiyonluklarını kazanmış, A takımı ayrıca Türkiye birincisi de olmuştur.

fbtarih628

ATAMIZ VE FENERBAHÇE

Ulu Atamız Türk gençliğini çok sever ve ona güvenirdi. Türk spor kulüplerine karşı da ayrı ayrı sevgisi olduğu kuşkusuzdur. Ancak, Fenerbahçe’ye olan sevgi ve muhabbeti bir özellik ve üstünlük taşımıştır. Sarı-Lâcivertli kulüp için şereflerin en büyüğü olan bu sevgi, Ata’mızın gerek söz, gerek yazı ve gerekse tutum ve davranışlarıyle kanıtlandı.

Ulu Önder’in Fenerbahçe kulübüne beslediği bu özel sevgi ve sempatiyi kanıtlayan örnekler pek çoktur. Konularında kısmen ayrıntılı olarak sunulan birkaçını burada hatırlatmak, büyük anısını derin saygılarla yâda imkân vermesi bakımından, isabetli olacaktır:

1- Yıldırım Orduları Gurubu Komutanı olarak Filistin cephesine giderken, 3 Mayıs 1918 de, misafir olarak kaldığı Sabri (Toprak) beyin Moda’daki evinden, onunla beraber yürüyerek Fenerbahçe kulübüne gitmiş, sevgi ve takdir duygularını, Dr. Hamit Hüsnü ve Etkâtipzade Mustafa beylerin yanında, şu veciz ifadelerle kulüp Hatıra Defterine yazdıktan sonra, Kürekte El-kâtipzade olarak, beyaz yarış futasiyle ve yine Sabri beyle beraber Moda’ya dönmüştür:

(FENERBAHÇE KULÜBÜNÜN HER TARAFTA MAZHAR-I TAKDİR OLMUŞ BULUNAN ASAR-I MESAİSİNİ İŞİTMİŞ VE BU KULÜBÜ ZİYARET VE ERBAB-I HİMMETİNİ TEBRİK ETMEYİ VAZİFE EDİNMİŞTİM.

BU VAZİFENİN İFASI ANCAK BUGÜN MÜYESSER OLABİLMİŞTİR. TAKDİRAT VE TEBRİKÂTIMI BURAYA KAYD İLE MÜ-BAHİYİM.)

3.5.34 (1918) Ordu Kumandanı M.Kemal (ATATÜRK)

fbtarih629

2- BÜYÜK ATA 1925 Ekiminde Bursa’da iken Türkiye Şampiyonu Muhafızgücü’nden Milli kaleci Hamit, Haf Kâmil, Talat, Sudi ve Nuri gibi ünlülerle Bursa’Iı seçme futbolcuların oluşturduğu kadronun Fenerbahçe ile bir maçının ilginç olacağını düşünen Alay Komutanının isteğine Sarı-Lâcivertli kulüp, bir gün sonraki lig maçı dolayısıyle, ancak takviyeli üçüncü takımı yollayabildi. 1-1 sonuçlanan maçı ULU ÖNDER de izledi.

Bu maç Büyük ATA’nın izlediği yegane İstanbul takımı maçıdır ve bu şerefi Fenerbahçe’ye kazandırmıştır.

3- Fenerbahçe kulübü 1950 li yıllara kadar bütün yaz balolarını Kalamış’ta Belvü gazinosunda yaptı. 1927 de yine bu gazinoda tertiplenen yaz balosu Büyük Önder tarafından şereflendirildi. Atatürk baloyu, yine koyu Fenerbahçeli olan ve İşgal’den sonra İstanbul’a giren 3. Kolordu Komutanı Şükrü Naili Gökberg ile beraber geç saatlere kadar şereflendirmiş ve Fenerbahçelilerle sohbet etmiştir.

4- Ezeli rakiplerin 10.8.1928 de 3-3 berabere kaldıkları maç akşamı Dolmabahçe Sarayında sonucu öğrendikten sonra, Büyük ATA’mız, Sarı-Kırmızılı kulüp Başkanı gazeteci ve Sivas Milletvekili Necmeddin Sadak, Onur Başkanı Maarif Vekili Mustafa Necati ve 1.1 sayılı üye Büyükelçi Ruşen Eşref Ünaydın’dan oluşan 3 G.S. lı misafirine karşı, Sabri Toprak ve Vasıf Çınar beylerden oluşan 2 F.B. li misafirine doğru yaklaşıp:

– Burada da (3) e (3) le berabereyiz !… dediğinde, merakla kendisine bakan 3 lü guruba dönüp, anlamadınız mı ?!. tarzında bir bakıştan sonra:

– BEN DE FENERBAHÇE’LİYİM !… demiştir.

5- Kuşdili’deki lokal yanınca Fenerbahçe kulübüne ilk yardımı, beşyüz lira olarak Ulu Önder yaptı. Bu yardımın maddi değeri o tarih için 70 Reşat altınına tekabül eder. Manevi değerinin ise hadsiz, hesapsız olduğu kuşkusuzdur.

6- 1933 de Fenerbahçe Sutopu takımı Yalova’ya çağrılmış ve Termal’de Ata’mızın huzurunda gösteriler yapmıştı. Düzgün ve şık kıyafetli Galatasaray, İst. Su Sporları, Beykoz kulüpleriyle Deniz Lisesi takımları dururken, neden, ceplerinden temin edebildikleri, kılık kıyafetleri pek düzgün olmayan mütevazi Fenerbahçe takımının davet edildiği sorusu, haftalar sonra Denizcilik Federasyonu yetkilisi tarafından:

– Gâzi Hazretleri öyle istediler !… sözüyle cevaplandı.
7- Fenerbahçe kulübünün 1 Haziran 1934 yıldönüm bayramında stadına And içerek, törenle koyduğu büst için istediği izne ULU ÖNDER memnunlukla muvafakatini bildirmişti. Bu suretle Fenerbahçe stadı Türkiye’de Ata’mızın büstünün konmasına izin verdiği yegane stat olmak özellik ve şere’fini taşımaktadır.

Büyük KURTARICI nın Fenerbahçe kulübüne gösterdiği bu özel ilgi, sevgi ve muhabbeti kesinlikle yadırgamamak ve çok da görmemek gerekir. Fenerbahçe gibi Kurtuluş Savaşının kazanılmasına her aşama ve sahada hizmet veren, her türlü tehlikeyi göze alıp silah ve adam kaçıran, futbol takımından hepsi subay 5 elemanını SAKARYA muharebelerine gönderen, o karanlık yıllarda en güçlü düşman takımları ardarda yenerek, Ulus’una ümit ve iman aşılayan ve böylece, genç Cumhuriyetin temel ve mayasında PAY SAHİBİ olan bir kulübü ULU ÖNDER elbette ki özel bir sevgi ile sevecek ve hatta 10 Ağustos 1928 akşamı yaptığı gibi, (BEN DE FENERBAHÇE’-LİYİM….), derken bunu övünerek söyleyecekti

fbtarih630

FENERBAHÇE’NİN SPORTİF ÖZELLİKLERİ

Fenbrbahçe, Türk sporuna ışık tutan nitelikleriyle ün yapmış bir kulüptür. Onun, konularında sözü edilen özelliklerinden bir bölümünü şöyle sıralamak mümkündür:

1- Açılma girişiminin 1899 yılında yapılmış olması nedeniyle, gerçekte, (ilk ve en eski) olarak tanımlanması gereken Türk spor kulübüdür.

2- Sürekli futbol organizasyonlarında 1986/87 mevsimi sonu itibariyle, Türkiye’nin en çok resmi şampiyonluk kazanan kulübüdür (Beşiktaş 47, G.S. 49, F.B. 71 kez)

3- Kurulan ilk Türk Milli Futbol takımına 7 eleman vererek, büyük bir şerefin sonsuza kadar sahibi olmuştur.

4- Katıldığımız ilk olimpiyatlarda (1924 Paris), 6 futbolcusu yer almakla, yine tekrarı mümkün olmayan, bir şerefin sahibidir.

5- 50 Milli maçla, Altın madalya kazanan ilk Türk futbolcusu (LEFTER)’in mensubu olduğu kulüptür.

6- Bir Milli maçta 4 gol atan ve bu rekoru 64 yıldır hala kınlamayan ZEKİ SPOREL’i yetiştiren kulüptür. (17 Haziran 1924’de Helsinki’de 4-2’lik Finlandiya maçının 4 golü.)

7- Ay-Yıldız’lı takımın 1923-87 döneminde attığı gollerin %40’ı ile en büyük paya sahip olan kulüptür. (G.S % 23, B.J.K. % 11).

8- İstanbul liginde, Londra’dan getirilen 10 yıllık şampiyonluk şildini kazanmakla resmi mükâfat alan ilk Türk kulübüdür.

9- 58/0 gibi bir skorla, gol yemeden lig şampiyonluğu kazanan Dünya’nın yegane takımına sahip olmuş kulüptür (1922/23)

10- Atletizmde, Olimpiyatlarda derece alarak Türk bayrağını şeref direğinde dalgalandıran ilk atletimiz Ruhi Sarılap’ın kulübüdür. (1948 Londra Olimpiyatlarında 3 adım atlama 3 üncülüğü ile) 11- Tenis sporunu ilk uygulayan, İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarından sonra, Balkan şampiyonluğu da kazanan ilk Türk kulübüdür.

12- Futbolun beşiği sayılan İngiltere adalarında galip gelen ilk ve yegane Türk kulübüdür. (6.10.1953 de 2-1’lik Hul City galibiyeti ile)

13- 23.9.1959 da, Buda-Peşte’de Macaristan şampiyonu Csepel’i 3/2 yenip eleyerek, (Avrupa Kupalarında Yurt dışında galip gelen ilk Türk kulübü) ünvanını kazanan kulüptür.

14- 1967/68 deki, (Balkan Kupası şampiyonluğu) ile, Uluslararası resmi futbol organizasyonlarında, “ŞAMPİYONLUK” kazanan ilk ve tek Türk kulübüdür.

15- 1980 yılında Uluslararası Berlin futbol Turnuvasını kazanarak, Yurt dışındaki özel organizasyonlarda da “ŞAMPİYON” olan ilk Türk kulübüdür.

16- 1986/87 Futbol mevsimi sonunda, Avrupa kupalarına 20 kez katılarak, bu kupalarda en çok yer alan Türk kulübüdür. (G.S. 17, B.J.K. 11, Trabzonspor 8 kez).

17- Avrupa şampiyon kulüpler kupasında, 1967/8 de 6, 1969/70 de yediği 12 golle, bu kupada 2 yıl (Avrupa’nın enaz gol yiyen şampiyon kulübü) ünvanlarıyla anıldı.

18- 1974-76 yılları Avrupa şampiyonları arasında, üstüste 23 deplasmanda hiç yenilmemekle, (Avrupanın deplasmanda yenilmeyen yegane kulübü) olarak, uzun süre adından söz ettiren kulüptür.

19- Yabancı ülkeye vardığı gün, basının, onun renkleriyle yayınlandığı kulüptür (Tel-Aviv, 9.3.1950)

20- Resmi Avrupa kupalarındaki galibiyeti rakip ülkenin politik gazetesinde yeni baskı ile yayınlanan ilk Türk kulübüdür. (Fenerbahçe’nin 19.11.1959 da 2. turdaki 2-1 lik Fransız şampiyonu Nice galibiyetini Paris-Sair gazetesi özel baskı ile duyurdu.)

21- Kürek sporunu çalışma alanına alan ve ilk kürek yarışlarını sürekli kazanan kulüptür. (1914 den itibaren)

22- Basketbolda Avrupa Şampiyon Kulüpler (1957) ve Kupa galipleri (1967) şampiyonalarına katılma haklarını ilk kazanan ve ilk katılan kulüptür. ‘

23- Modern sporlarda yurdumuzun ilk düzenli Organizasyonu olan İstanbul lig maçlarında kazandığı 16 şampiyonluktan 11’ini yenilgisiz kazanmakla olağan üstü bir büyük başarının sahibi kulüptür.

24- 1914deki 5 maçlık turne ile, Osmanlı İmparatorluğu-Çarlık Rusya arasında yegane futbol temasında bulunan Türk kulübüdür.

25- Kız takımları arasında Voleybol ve Basketbolda şampiyonluk kazanan ilk kulüptür (1955)

26- İzcilik teşkilatı kuran ve Yurt içinde seyahatler yapıp temsiller veren ilk spor kulübüdür (1914)

27- Masa tenisinde 1987 ye kadar ferdi veya takım olarak ençok şampiyonluk kazanan ve elemanları Milli takımı sayısız galibiyetlere ulaştıran kulüptür (Gürhan Yaldız ve Oktay Çimen Çifti ile).
28- Afrika’da arslanı avlayan ilk Türk, Sait Salahaddin Cihanoğlu’nun mensup olduğu külüptür (1926’da).

29- Yetiştirdiği güreşçisi 1967 Avrupa ve Dünya şampiyonlukları kazandıktan sonra, FİLA’nm ünlü Başkanı Roger Coulon’a:

(— SIRRI ACAR DÜNYANIN EN BÜYÜK Greko Rumen GÜREŞÇİSİDİR!.. NE YAZIK Kİ TÜRK TAKIMINDA İKİNCİ BİR SIRRI ACAR YOK!..) derdirten kulüptür.

30- Bisiklet sporunda Türkiye Turu’nu ilk kez başaran bisikletçilerin kulübüdür. (1953 de Mehmet Haskek ve Tayyar Güner).

31- 1964’de Fransa’da yayınlanan (Dünya Futbol Yıldızları) listesinde 2 Türk olarak yer alan Lefter ile Can’ın kulüpleridir.

32- Bir mevsimde 8 değişik dalda takım halinde 19 İstanbul ve Türkiye şampiyonluğu kazanarak rekor tesis eden kulüptür (1965/66 da).

33- Resmi müsabakalarda Kız-Erkek karma takımla bölge şampiyonluğu kazanmış ilk ve yegâne Türk kulübüdür (1929 İstanbul şampiyonu F.B. Voleybol takımı).

34- Atletizmde İnternational müsabakalar Organize eden yegane Türk kulübüdür (7 kez)

35- Mustafa Batman, Ruhi Sarıalp, Osm an Coşgül ve Ekrem Koşak olarak, Ordulararası Dünya şampiyonlukları kazanan 4 Türk atletinin bağlı oldukları kulüptür.

36- 35 spor dalında faaliyet göstermiş olmakla, Türkiye’de rekor tesis etmiş kulüptür.

37- Düzenli olarak dergi yayınlamış ilk Türk kulübüdür (1915 da 15 günde bir yayınlanan 16 sayfalık “FENERBAHÇE” dergisi).

38- Yurt içi ve dışına uçakla deplase olan ilk Türk kulübüdür (29.3.1947 de İzmir’e, 9.3.950 de Tel-Aviv’e)

39- Türk sporunda Genç takımlar kuran ilk kulüptür (1912.de)

40- Türkiye’de 1914 de tertiplenen ilk (Genç Ta kımlar Futbol şampiyonluğu) ve kupasını kazanan kulüptür.
41- 1914 deki şampiyon Genç Takımının ilk Milli takımlara, Cafer Çağatay, Refik Osman Top, Feyzi Baron, Alaaddin Baydar, Zeki Sporel ve Bekir Teker olarak, bir hamlede 6 futbolcu vermiş olmasıyla, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en ünlü genç takımını yetiştiren kulüptür.

42- Futbolcusu Lefter’in 22 sayı ile tesis ettiği Milli takım gol krallığını yıllardır elinde tutan kulüptür.
43- Bir mevsimde 5 resmi şampiyonluk kupası kazanarak Dünya futbolunda eşsiz bir başarının yaratıcısı Kulüptür (Türkiye liği, Federasyon, Cumhurbaşkanlığı, Balkan ve Spor-Toto kupalarının kazanıldığı 1967/68 mevsimi)

44- 2.10.1968 de DÜNYA ŞAMPİYONU İngiltere’nin lig şampiyonu Manchester City’yi AV. Ş. Kulüpler Kupasından yenerek eleyen ve futbol dünyasında sansasyon yaratan kulüptür.

45- 1984’de yine 2 Ekim günü AVRUPA KUPASI ŞAMPİYONU Fransanın lig birincisi BORDEAUX’yu, yine Avrupa şampiyon Kulüpler Kupasından, deplasmanda yenip eleyerek, tekrar sansasyon yaratan kulüptür. (F.B. her iki rakibe de yenilmeden tur atladı.)

46- Lefter’in Fiorentina kulübüne transferinden 1951 de aldığı 3,5 milyon liretle, Avrupa’ya ilk paralı transferi yapan kulüptür.

47- Yabancı ülkede antrenör kursu bitirip 1930 ve 1940 larda (AVRUPA’DA ANTRENÖRLÜK EDEN İLK TÜRK) ünvanmı.alan, ünlü BEKİR TEKER’in kulübüdür.

48- Londra Olimpiyatlarından sonra, Brüxelles’deki 1950 yılı Avrupa Atletizm şampiyonasında da 3’üncü olarak Türk bayrağını bir kez daha şeref direğinde selamlatan Ruhi Sarıalp’in kulubüdür.

49- Uluslararası Yarışlarda birincilik kazanan ilk Türk kürekçisi Hınguç Tursan’ın kulübüdür. (1954 de kazanılan Golden-Sky)

50- 1963 de Uluslararası müsabakalar için seçilen 11 kürekçinin tümünün mensup olduğu kulüptür.

51- Yelken sporunda gerek ferdi ve gerekse ekip yarışlarında Türkiye’de en çok şampiyonluk kazanan kulüptür.

fbtarih632

52- Türk futbolunda (3 BÜYÜKLER) olarak adlanan kulüplerimiz arasındaki maçlarda 1987 Eylül ayı sonuna kadar, rakiplerine açık üstünlük sağlayan kulüptür. (G.S. ile galibiyette 98/106, gollerde 360/391. Beşiktaşla galibiyette 82/96 gollerde 286/333.)

53- Türkiye’de 1904 de İngilizler, 1930 da da Halk partisi tarafından en çok şampiyonluk kazanacak kulüplere verilmek üzere konan 10 ar yıllık “ŞİLT”lerin ikisini de kazanan kulüptür.

54- Atletizmde takım halinde Yurt dışında müsabaka yapan ilk ve günümüze kadar da, yegane Türk kulübüdür.

55- Masa Tenisinde (Milli Takım) dışında, (KULÜP) olarak yurt dışına çıkan ilk kulüptür. (1981 ve 1982 de istisnâi bir davetle gittiği Bulgaristan da, Uluslararası müsabakalarda altın ve gümüş madalyalar kazanmıştır.

56- Atletizmden sonra, boksta da Avrupa 3 cülüğü kazanan (CEMAL KAMACI)’nın kulübüdür (1963 de 63 kiloda).

57- Futbol takımı yurt içi ve dışında bando mızıka ile karşılanan ilk ve tek Türk kulübüdür. (1925 de Sofya, yine 1925 de Ankara ve 1948 de Pire ve Atina’da).

58- Futbolcusu Dünya Karması’na seçilmiş ve başarılı oyunundan dolayı kutlanmış ilk ve yegane Türk kulübüdür. (İSA ERTÜRK, 16.12.1980 de Barcelonada.)

59- 2 rakibinden Galatasaray’ın 17 ve 14, Beşiktaş’ın da 10 ve 15 yıl süren ikişer uzun şampiyonsuzluk dönemlerine karşı, en fazla 7 yıl birinci olamamakla, güç üstünlüğünü ve şampiyonluğa yatkınlığını kanıtlayan kulüptür.

60- UEFA’nın 1980 de yayınladığı değerlendirme tablosuna göre, Fenerbahçe, o tariha kadar, 21 yılda kazandığı (Avrupa Kupalarına 17 kez katılma hakkı ile, kupalara giren 411 kulüp arasında baştan 10’uncu sırada yer alıyordu.)

61- Amerika Birleşik Devletlerine karşı, 1951 de Avrupa karmasına seçilen ilk ve yegane Türk Boksörü HALİT ERGÖNÜL’ün kulübüdür.

62- 1973/74 Türkiye futbol ligi sonunda, yabancı basın ve ajanslarca yayınlanan istatistikte, Türkiye’nin en popüler ve 20 milyon lira (yaklaşık bir buçuk milyon Dolar) değerle, dünyanın en pahalı 20 futbol takımı arasında yer alan kulüptür.

63- Yine yabancı basın ve ajanslarca 1975 de yayınlanan diğer bir istatistikte, dünyanın en fazla hasılat sağlayan takımları arasında, 520 bin lira ile 13. Benfica’dan sonra, her maçta ortalama yarım milyon lira, (Yaklaşık 35 bin Amerikan Doları), hasılatla, 14. sırada yer alan kulüptür. Yukardaki 2 istatistikte de Türk Kulübü olarak yalnız Fenerbahçe’nin ismi vardır.

64- 3 Büyüklerin Yurt dışındaki ilk temaslarında, Almanya’da 2 rakibini de yenen kulüptür. Offenbach’ta 3.8.1980 deki VATAN KUPASI maçında G.S.’yı 3/2, Herne’de 19.7.1981 de Vestfalia Kupasında B.J.K.’yı 1/0).

65- Sakat futbolcularını seri halinde ve ilk kez Avrupa’da tedavi ettiren Türk kulübüdür. (1948 de Suphi Ural, Erdoğan Dağdelen, Erdal Kocaçimen ve Murat Alyüz.)

66- Yüzme’de 1933 de bir günde 5 Türkiye rekoru kıran Leyla Asım Turgut’un mensup olduğu kulüptür.

67- Yine yüzmede 1955 de yüzücüsü Yılmaz Özüak’ın 5 mesafede aynı gün, 5 Türkiye rekoru birden kırdığı kulüptür.

68- Genç futbol takımı Uluslararası turnuvalara davet edilen ve giden ilk Türk kulübüdür. (1965 de Rijaka’daki turnuvayı diğer çeşitli ülkelerin turnuvalarına katılışlar izlemiştir.)

69- Milli Takım için 18.1.1923 de ilk kez seçilen 17 futbolcudan oluşan aday kadroya 9 eleman veren kulüptür.

70- Gol yemeden İstanbul Kupa Şampiyonluğunu kazanan kulüptür (1945 de 15/0 ile)

71- Bir lig şampiyonluğundan sonra, en çok Kupa ile mükafatlandırılan kulüptür. (1952/53 ün “Sarı Kanaryalar” olarak adlanan şampiyon takımına 17 kupa sunulmuştur.)

72- İkinci Dünya Savaşından sonra, (Demirperde) gerisi bir ülkede maç kazanan ilk Türk kulübüdür. (13.6.1956 da Leningrad’da ZENİTH’i 2-1 yenerek).

73- Kadrosundan 5 subay elemanı (Suat Keskin, Nâhit Çokbaşaran, Kâmil Rona, Ethem Bellisan ve Refik Kuntol), 1921 de Sakarya muharebesine göndermiş olmakla, Milli kurtuluş savaşına fiilen de katılmış kulüptür.

74- 1987 ye kadar 11 i şampiyon kulüpler, 7 si UEFA ve 2 si de Kupa Galipleri olarak; 20 kezle, Türkiye’yi Avrupa Kupalarında en çok temsil etmek başarısını gösteren kulüptür.

75- Fenerbahçe, yukardaki 3 Avrupa Kupasına, 1970/81 yılları arasında, aralıksız 11 kez katılmakla, rekor içinde rekor tesis etmeyi de başarmış kulüptür.
76- Avrupa Kupa Gâlipleri Kupası ile Süper Kupa galibi üıılü ANDERLECHT’i 7.8.1978 de 3-0 yendikten biray sonra, 13.9.1978 de UEFA Kupası ve Hollanda şampiyonu P.S.V. EİNDHOVEN’i de şampiyon Kulüpler de ilk maçta 2-1 yenerek Avrupa’da bir kez daha sansasyon yaratan Türk kulübüdür.

77- Girişimiyle yapılan Balkan Kupası şampiyonluğuyla Türk futbol hakemlerine, 1960 dan itibaren, Yurtdışında maçlar yönetmek olanağını kazandıran Türk kulübüdür.

78- Kürek sporunun önem kazandığı ve rekabetin başladığı 1951 den 1987 ye kadar, Anadolu Hisar’ın 3, G.S.’ın da 33 resmi şampiyonluğuna karşı, 65 İstanbul Bölge ve Türkiye şampiyonluklarıyla İstanbul ve Türkiye Kupaları birinciliklerini kazanan kulüptür.

79- Kürek sporunda yurtdışında müsabakalar yapan, altın ve gümüş madalyalar kazanan ilk ve yegane Türk kulübüdür. (1980 ve 1982 de Bulgaristanda.)

80- Türkiye’de 1928’de başlayan Otomobil yarışlarında ilk birincilikleri kazanan Samiye Burhan Câhit ve Ziya Koşar’ın kulüpleridir.

81- Türkiye’de kulüpler arası ilk RUGBİ maçında, 13.5.1945 günü Fenerbahçe stadında 15 bin seyirci önünde, G.S.’yi 12/0 ile yenen kulüptür.

82- Atletizmde yabancı bir ülkenin davetiyle gidip Milli bayram günlerinde 14 rakip takıma karşı birinci gelen kulüptür. (Atina, 21/22.4.1951).

83- Atina’da yukardaki başarıyı sağlayan takımın 16 atletinin de İnternasyonal oluşları, karşılaşmaların değerini arttıran bir husustur.

84- Futbolcusu yabancı bir ülkenin ünlü ve şampiyon bir kulübünün başkanlığı ile Federasyon reisliği yapan kulüptür (1915/17 yılları Fenerbahçe takımından A.Nikolaides 1951’de Panathinaikos Kulübü ile Yunan Atletizm Federasyonu Başkanı idi).

85- Boks sporunda takım halinde yurt dışında maç yapan ve kazanan yegane Türk kulübüdür. (F.B., Kasım 1986 da İsviçrenin Boxclub takımını Winthertur şehrinde yendi).

86- 2 Basketçisi aynı gün 2 değişik ülke Basketbol takımlarının kaptanı bulunan yegane Türk Kulübüdür. (1985 yılı Temmuz ayı başında Efe Aydan F.B. ve Milli takım kaptanı iken, yine F.B.’li TRİANON, Kanada Milli takım kaptanı olarak, Dünya Kupası maçlarına katılıyor ve ilk 12 basketçi arasında yer alıyordu.)

87- Türkiye ve Yurtdışında ilk gece maçları yapan ve ikisini de kazanan ilk Türk kulübüdür (9.9.1939 da Taksim’de Beyoğluspor’u 4-2, 6 Ekim 1953 de İngiltere’de Hul City’i 2-1).
88- Kurtuluş Savaşına silah ve personel kaçırdığı için, düşman işgal orduları Başkomutanlığınca kapatılan Türk kulübüdür.

89- İlk Milli maçtan 55 yıl sonra, T.S.Y. Derneği tarafından tertiplenen (ŞÜKRAN GÜNÜ) törenine, o maçtan sağ kalıp davet edilen 5 futbolcudan 5’inin de (Cafer, Sabih, Alaeddin, Bedri ve sonra da Nedim) mensup olduğu kulüptür.

90- 22.6.1958-10.6.1959 arası bir yılda, yurt iç ve dışında, yaptığı toplam 54 maçta hiç yenilmemekle, belki bir başka dünya rekoru sağlayan kulüptür. (Bu maçların 48’i kazanılmış, 8’inde berabere kalınmış ve 27’ye karşı 161 gol atılmıştır.)

91- 3 Büyük kulüpten İstanbul dışı rakiplere en geç yenilen kulüptür. (G.S., 1909 da İzmir karmasına 2-1; B.J.K., 1924’de Harbokulu’na 2-0; F.B., 15-5. 1937 de İzmir Doğanspor’a 2-1 yenildi).

92- Temmuz 1963 deki Balkan-Skandinav yarışlarında 5 bin metrede birinci gelerek (Finlandiya Cumhurbaşkanlığı Kupası)’nı kazanmak başarısını gösteren MUHARREM DALKILIÇ’ın mensup olduğu kulüptür.

93- Mart 1949’da Birleşik Amerika’ya karşı kurulan Avrupa karmasına seçilen yegane Türk aleti RUHİ SARIALP’in kulübüdür.

94- Bir Devlet reisesi adına konan mükâfatı kazanan ilk Türk kulübüdür. (Arjantin C.başkanının eşi “EVA PERON”nun kupasını 27.1.1952’de “LANÜS” takımım 3/2 yenerek, F.B. kazandı.

95- Kürekde İstanbul şampiyonluğunda 1976/87 yıllarında üstüstü 12, Türkiye şampiyonasında 1976/86 da üstüste 11, İst. kupasında 1976/87’de üstüste 12, Türkiye Kupasında 1977/86 yıllarında aralıksız 10 yıl şampiyon olarak, kırılması çok güç bir rekorun sahibi kulüptür.

96- Tümü de milli 19 kişilik 1960/61 lig kadrosuyla, Türk futbolunda eşsizlik sağlamış kulüptür.

97- Futbolcusu Leftcr’in Ay-Yıldızlı formayı, 23.4.1948 den 9.10.1963 e kadar taşımış olmasıyla, Türk futbolunda, 16 yılla süre bakımından da rekoru elinde tutan kulüptür.

98- Türkiye liginin yalnız 3 şehrin kulüpleri arasında oynandığı 1963/64 de; İstanbul, İzmir ve Ankara olarak, 3 şehirin hepsinde 378 günde şampiyonluk turları atmak gibi, artık bir daha yaşanması olanaksız başarının sahibi olan kulüptür.

99- 1965 de 7 bin km.lik Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa ve İtalya’dan sonra; Birleşik Amerika’da da birçok bisiklet turlarında Türkiye’yi başarı ile tanıtan Tayyar GÜNER’in mensubu olduğu kulüptür.
100- 1967/68 Türkiye ligi liderliğini sürdürürken, üstüste 13 maçta kalesine sayı yapılamamasından dolayı, tekrar, (Avrupa şampiyonaları arasında enaz gol yiyen takım) olarak, haftalarca sözü edilen kulüptür.

101- Gol yemeden şampiyon olan 1922/23 mevsimi kadrosunun 42 yıl sonra 1965 deki anma törenine tam kadro ve aynı kulübün mensupları olarak katılmak gibi, Dünya futbolunda eşsiz bir olay ve anının sahibi kulüptür.

102- Aynı gün (4.12.1948), 2 yabancı şehir (Pire ve Atina) belediyelerinde bando müzika ile ayrı ayrı milli marşımızı çaldıran yegane Türk kulübüdür.

103- İlk milli maçımız olan 26.10.1923 deki 2-2’lik Romanya maçında ikigolümüzü de atan ZEKİ SPOREL’in mensup olduğu kulüptür.

104- Yukardaki ilk milli maçımızın takım kaptanı olan Hasan Kâmil Sporel’in bağlı olduğu kulüptür.

105- İlk milli maçımıza 7 futbolcu vermesi, yabancılar karşısında başarılı olması ve teknik futboluyla ün yapmış bulunması nedenleriyle, Türk futbolunda:

“Milli Takıma 7 oyuncu veren Fenerbahçe” “Yabancılara karşı yüzümüzü güldüren Fenerbahçe”

“Fenerbahçe Türk futbolunun Üniversitesidir!..” sloganlarını yaratan ve uzun yıllar yaşatan kulüptür.

106- Tarihsel 29 Haziran 1923 General HARRİNGTON Kupası galibiyetini 57 yıl sonra 29.6.1980 de, o kadrodan Cafer, Fâhir, Alaattin ve Bedri olarak, sağ kalan 4 kişi ile kutlayan kulüptür.

107- Basının 1922/24 lerde, ayrı ayrı isimlerini yazmak yerine, Türk futbolunda ilk ve tek kez olarak, (FENERBAHÇE HER ZAMANKÎ KADROSU İLE İDÎ..), diye yazdığı, değişmez ŞEKİP-HASAN KAMİL, CAFER-KADRİ, İSMET, FATİH-SABİH, ALAADDİN, ZEKİ, ÖMER, BEDRİ’den kurulu ünlü takımın kulübüdür.

108- Kuşdili’deki kulüp binası yandıktan sonra, ilk mevsim olan 1932/33 de, A,B, 3. ve jünyor olarak, 4 İstanbul futbol şampiyonluğunu birden kazanıp bu alanda da rekor tesis eden kulüptür.

109- Türkiye liginde 1967/68 ve 1969/70 mevsimlerinde lig ikincileri Beşiktaş ve Eskişehirspor’u, rekor olan, 7 şer puan farkla aşarak şampiyon olan kulüptür.

FENERBAHÇE KULÜBÜNDE BÜTÇE

İlk spor kulüplerimiz için kuruluş ve onu izleyen yıllarda bütçe söz konusu değildi.

Fenerbahçe kulübünde gelir, üye aidatlarıyla bağışlardan, gider de demirbaş malzeme ile bir miktar kırtasiyeden ibaretti.

1918’de, İbnürrefik Ahmet Nuri (sekizinci) beyin Yönetim Kurulu Başkanlığı zamanında yürürlüğe konan ilk yılların en mükemmel tüzüğünde, Fenerbahçe kulübünün Gelir ve Giderleri şöyle gösterilmiştir:

(Md. 33- Kulübün Varidatı azanın taahüdatıy-la, verilecek müsabaka ve müsamerelerdeki hasılat ve eshap-ı hayır tarafından vaki olacak teberüattan ibarettir.

Md. 34- Kulübün kırtasiye gibi masarıfat’ı müteferrikası senevi aidatının % 10’unu tecavüz edemez.

Md. 35- Her aza, spora müteallik elbise vesaireyi, kulüpçe ittihaz edilen numuneye tevfikan, kendi hesabına tedarike mecburdur.)

Ancak savaş nedeniyle spor malzemesi ithalinin imkânsızlığı, Fenerbahçe’li sporcuları zor duruma düşürünce, kulüp, kapanacağını Devlet’e bildirmiş ve el konan İngiliz Baker mağazasından verilen malzeme ile savaş döneminin ihtiyacı karşılanabilmiştir. Bu dönemde bir futbol topu iç lastiğinin 5 altın liraya, 11 fanila ile kunduranın 90 altın liraya sağlanabildiğini donanma dergisi yazar.

İstanbul’da futbol maçlarında ilk gelir tesbiti 1910 yılında Kadıköy’deki bir Fenerbahçe maçında yapıldı ve 320 kuruş toplandı. Giriş ücreti almak fikri öne sürülünce, etrafı tahta perde ile çevrili Papazın Çayırı’nın doğu tarafı için 10, batı tarafı için de 20 para antre tesbit edildi, iki üye, bir masa üzerindeki kutuya para atanı sahaya aldılar. Maç sonrası heyecanla sayılan nikel paraların 3 Reşat altını ile bir gümüş mecidiye kaışılığı olan, 320 Kuruşa bâlig oluşu sevinçler yaratmıştır. Giriş ücretleri aylar geçtikçe ve maçın önemine göre artmış ve hasılat, kazanılan ilk İstanbul Şampiyonluğundan sonra, 15.9.1912 de tertiplenen Fenerbahçe Spor Bayramında, rekor olan 41 altın lirayı bulmuştur.

Görülüyor ki, bugün normal olarak 60 milyon lira (600 Reşat altın) olan maç geliri 3 istihaleden geçti:

1: Parasız giriş, 2: Paralı, fakat biletsiz giriş, 3: Biletli giriş…

Biletli girişlerde ilk yüklüce gelir Mütareke ve İşgal yıllarında Fenerbahçe-İngiliz maçlarında sağlandı. Fenerbahçe’nin stad işleticilerinden aldığı pay, maç başına 200, 300 lira (40-60 altın lira) gibi miktarları bulmuştur. Bunda da başlıca etken, şehrin merkezinde, tanzim olunan, Taksim Topçu Kışlası avlusu (Taksim Stadı)’dır. Burada 29.6.1923 de yapılan General Harrington Kupası maçından alınan pay 630 lira (126 Reşat altını) ile rekor düzeye ulaştı.

Fenerbahçe kulübünde bu tarihlerde de bütçe söz konusu değildir. Gelen paraya göre harcama yapılmakta, Şehzade ve diğer bazı spor sever zevatın destek ve futalar hediye etmeleri gibi, yardımlarıyla ihtiyaç ancak karşılanabilmektedir. Saltanatın kaldırılmasından sonra, 1924 den itibaren, Kulüp maddi zorluklara düşmüş, bu nedenle sportif faaliyetlerde bunalımlar başgöstermiştir. Ünlü ingiliz fabrikası ALFA’nın 1926 da Fenerbahçe Kulübüne hediye olarak gönderdiği 16 kişilik bir futbol kadrosunun bütün gereksinmelerini karşılayan malzeme, ferahlık yaratmıştır.

Fenerbahçe kulübünde ilk bütçe tanzimi kararı, “Müessisler Heyeti”nce 8.9.1933 de alındı. 1934 yılı bütçesi için bir rakam verilemezse de, 18 Ocak 1935 Kurucular Kurulu toplantısında 1935 bütçesi 12.500 lira (Yaklaşık 1350 Reşat altın veya 8 bin dolar) olarak kabul olunmuştur. (Aynı yıl G.S. Kulübünün geliri 12.422 lira ve 36 kuruştur. Bu paralar içinde F.B.nin devletten satın aldığı stadın (900 lira) yıllık taksidi ile, G.S.’nin Beyoğlunda satın aldığı kulüp lokalinin bir kısım bedeli dahildir.)

Fenerbahçe Kulübünde basit girdi-çıktı sistemi yerine, modern muhasebe uygulanmasına da 1938 de muhasip üye Suat Subay’ın girişimiyle başlanmış ve daha sonra Bedi Yazıcı tarafından daha mükemmel olarak sürdürülmüştür.

Gelir, 2. Dünya Savaşının sona ermesi, yabancı temasların tekrar başlaması ve rekabetin de artmasıyla 1945 den itibaren yükseldi ve o yıl 48 bin lirayı buldu.

Artan gelire karşı, tasarrufa uyulmaktan geri kalınmamıştır. Hatta, ancak 2 bin kişilik kapalı ve yine 1500 kişilik 5 basamaklı açık tribünle, toplam 3 bin 500 kişinin oturmasına müsait stadta; tertiplenen eşya piyangosunun da geliri ile, 1947 de beton tribün inşasına bile girişilmiştir.

3.7.1949-21.6.1950 Dönemine ait ve 180 bin lira olarak tasarlanan bütçede gelirin 180.938 lira olarak tahakkuk ettiğini, giderin ise, gösterilen gayretle 126.095 lirada tutulup, yapılan 54.843 lira tasarrufun, 270 bin liraya mal edilen 25 bin kişilik beton tribünler inşasından doğan borcun itfasına tahsis olunduğunu örnek vermek mümkündür.

fbtarih637

Denetim kurulu, 25.6.1950 Kongresi raporunda bu durumu şöyle dile getirmiştir:

(… Bu 2 rakam arasındaki 54.842 lira 77 kuruş varidat fazlalığı ile bilhassa stad inşaatımızdan ileri gelen borçlarımız kısmen itfa edilmek suretiyle, gayrimenkulümüz değerlendirilmiştir.

Bu yıl içinde sağlanmış bulunan 181 bin lira (65 bin Dolar) gelirimizi küçümsemeye imkân yoktur. Bahusus, gelirin en büyük kısmı sırf sportif faaliyetimizin mahsulü olduğu göz önünde tutulursa, daha çok memnun olmamız yerinde olur.

…. İNKÂRI MÜMKÜNSÜZ NİCE TALİHSİZLİKLERE RAĞMEN, KULÜBÜMÜZÜN YÜKSEK ŞEREFİNE BAŞARILAR KATAN VE BU ÖNEMLİ GELİRİ SAĞLAYAN FAAL SPORCU ÇOCUKLARIMIZA, HOCALARINA VE BÜTÜN İDARECİLERİMİZE TEŞEKKÜR ETMEK VİCDAN BURCUMUZDUR)

Fenerbaheç Kulübü mali yönden tarihinin en mutlu durumunu 1955 yılında yaşadı. Kulüp, tribün inşaatı borcunu 1952’de tamamen kapatmış ve 5 Haziran 1955 Kongresine 185 bin lira (66 bin Dolar) nakit mevcutta girmiştir. Ancak, aynı Kongrede yönetimi devralanların çoğunluğunun öncekilerden farklı tutum izlemelerinden dolayı, Fenerbahçe Kulübü 1957 yılından itibaren düşmeye başladığı borçlu durumdan, günümüze kadar bir daha kurtulamamıştır. 1953’de 260 bin lira gelirden 80 bin, 1954’de, çok milli maç nedeniyle, 3 önemli lig maçının oynanamamasından, 286 binde kalan gelirden 48 bin lira tasarruf sağlanmış iken, 1958’de gelirin bir milyon lira (200 bin Doaşmasına karşın, tasarruf bir yana, bir ağaç dikilip, bir çivi çakılmadan, 360 bin lira borca girilmesi, 6 Temmuz 1958 kongresi denetim raporunda üzüntü ile açıklanmıştır.

Fenerbahçe’nin yıllık bütçesi 1970’de 5 milyon (350 bin Dolar), 1975’de 17 milyon (1 milyon 200 bin Dolar), 1980’de 70 milyon (1 milyon 400 bin Dolar), 1985’de 600 milyon (1 milyon 100 bin Dolar), 1986’da da 1 milyar 500 milyon lira (2 milyon 150 bin Dolar)’dır. Dolarla mukayesede görülen farklar TL değerinin kaybından doğuyor.

Kulüplerimizin bugün de en büyük gelir kaynağı futbol maçları hasılatıdır. Bazı bunalım yılları dışında, futbolda en büyük geliri de 1985’e kadar Fenerbahçe kulübü sağladı. Ancak, bu öncülük son iki yılda sarsıldı ve kayboldu. Galatasaray kulübü, futbol dışı piyango, yüzme havuzu ve sosyal faaliyetlerde yaptığı hamleler ve sağladığı yan gelirlerle, Fenarbahçe’yi bir miktar geçmiş bulunuyor. 1987’de ezeli rakibin 3 milyar (3 milyon 750 bin Dolar) olan bütçesine karşı, Fenerbahçe Kulübü de 1987 için 3 milyar liralık bütçe sundu. Ancak, G.S.’ın, bütçesini tahakkuk ettirebilmekteki şüpheye karşı, Fenerbahçe’ninkini daha zayıf bir ihtimal olarak görmek gerekir. Burada, 2 milyar civarında olması gereken tahmini bütçeyi kabartan 1.5 milyar liralık piyango gelirinin, uygulanan çalışma yöntemi ile, tahakkuk etmesinin, maalesef, mümkün olamayacağı ve bu nedenle de, uyarılara rağmen, çoğunlukla kabul olunan bütçenin açık vermekle devam edeceği aşikârdır.

Bütçe ve özellikle (Fenerbahçe’nin Parası); aslında, duyan ve anlayan için, (Emanât-ı Mukaddese) gibi, kutsal bir anlam taşımak gerekir. İnkârı mümkün olmayan bir gerçektir ki; zaman, kulüp parasının harcanması kor.tsunda, insanlarda sorumluluk kavramını zafa uğratmıştır.

1940’lı yallarda bir kongrede, Fenerbahçe sahasının otlarının ihmal sonucu satılmayarak, kulübün 20 lirasının ziya’a uğratılması, Genel Sekreter Hayri Celâl Atamer’in tenkitlere uğramasına neden olmuştur. Eller vicdanlara götürülerek sorulmalı:

Kaç 20 milyonların heba olmasına yıllardanberi ses çıkarılıyor mu?!..

Fenerbahçe kulübünün 1987 büdcesi, gelir 1.558.206.916 lira, gider de 2.348.951.554 lira olarak kesinleşti ve bu suretle, 1987 yılı açığı da 791.744.638 lira olarak belirlenmiş oldu.

Kesin rakamlarla 1987 fiili gelir ve giderleri aşağıdadır:

fbtarih638

790 Milyon liralık açık, Piyanko’daki başarısızlık, forma reklamını pazarlayamamak, yeni üye kaydı ile transfer gelirlerindeki düşüklüktendir.

1988 Yılı tahmini bütçesi 4 milyar 600 milyon liradır.

FENERBAHÇE İÇİN MARŞ VE ŞİİRLER

Yurdumuzun en sevilen kulübü olduğundan, Fenerbahçe için pek çok marş ve nazımlar yazıldı. Kuruluş döneminin ilk marşı, monarşi rejimi nedeniyle kısa sürede yok edildikten sonra, ikinci marşı büyük ozan ve edip SÜLEYMAN NAZİF, İngilizler tarafından sürüldüğü Malta adası dönüşü 1923 de yazdı.

Düşman İşgali yıllarına rastlayan ve aynı düşmanlar karşısındaki Fenerbahçe zaferleri arasında kaleme alınmış bu marşı en başa alırken büyük Türk evladını da saygı ve Rahmetlerle anıyoruz:

FENERBAHÇE MARŞI

Hep bilirler bizi, sporculuğun mefhariyiz,
Mesleğin aşıkıyız, bendesiyiz, serveriyiz.
Bu güzel milletin zinde dilaverleriyiz,
Biz Fenerbahçeliler Türk elinin erleriyiz.

Yükselen ırkımızın şanı dolar yadımızda,
Hepimiz mert ve metin, benzeriz ecdadımıza.
Onların ruhu koşar her zaman imdadımıza,
Biz Fenerbahçeliler Türk elinin erleriyiz.
Süleyman Nazif

Değerli Bestegar Necip Celâl Antel, 1948 de bir Fenerbahçe marşı hazırlamıştı. Rahmetli, o zaman Yönetim kurulundan R. Dağlaroğluna yazdığı mektupta, aynen:

(Bastırdığım notalar kulübümüzün emrine amâde olarak bende mahfuzdur. Hiçbir maddi menfaat gözetmeden bütün intifa hakkını Fenerbahçe’ye verdim.) demek suretiyle, Sarı-Lacivertli kulübe bağlılığının derecesini göstermişti. Onun 4 kıt’a dan oluşan bu Fenerbahçe marşından 4 satır alıyoruz:

Sensin tek sevgimiz, Sarı-Lacivert bizim güzel rengimiz.
Varol, binler yaşa. Hep senin için bütün şu çengimiz.
Her gün, hem her zaman tarihin zafer dolu şeref, ün ve şan.
Fenerbahçe, ey asil sevgimiz, iftihar eder Vatan seninle inan.

Bu 2 marştan sonra, söz ve müziğini Şerif Yüzbaşıoğlu’nun yaptığı ve 1973/74 mevsimi Türkiye Ligi şampiyonu Fenerbahçe’den Başkan Emin Cankurtaran, Antrenör Didi ve futbolculardan Ziya, Cemil, Şükrü, Yılmaz ve Osman Arpacıoğlu ile eski kaleci Fecri Ebcioğlu’ndan oluşan Koro eşliğinde Nesrin Sipahi tarafından okunan aşağıdaki (YAŞA FENERBAHÇE) marşı plağa alındı:

Kalpleri fetheden renkler, yaşa Fenerbahçe
Türk’ün kalbi sende atar, yaşa Fenerbahçe
Mazinde bir tarih yatar, yaşa Fenerbahçe
Ne mutlu seni sevene, yaşa Fenerbahçe.

Cihatlar, Lefterler, Can’lar, Fikret’ler
Hâla sevilen birer âbidedirler
Hiçbir kulüpte olmayan bu dostluk,
Yıllar yılı hep şampiyon olduk.

Maç yaparken sahada Sarı Kanaryalar
Rakip takıma krampon toplatırlar
Sıkı dur karşı defans Fener geliyor.
Şut ve goooooool ağları deliyor.

Fenerbahçeliler’den, önce solaçık Dr. Bedri Gürsoy, daha sonra Ziraat uzmanı haf Ragıp Mağden ve kulüp temsilcisi Kemal Onan’ın kulüplerine âit nazımları pek çoktur. Birçok taraftar ve tarafsız da sayısız yazılarla spor dergilerini uzun yıllar süs-lediler. Bunlardan Rahmetli yazar Muakkar Ekrem Talu’nun (FENERBAHÇE OYNIYOR), Bandırma’dan İzzettin Pesen adlı taraftarın (FENERBAHÇE) adlı 2 nazımları ve Bitlis’den Naif Zülfikaroğlu’nun bir beyti ile konuyu süslüyoruz.

FENERBAHÇE OYNUYOR

Nedir, ne var koskoca bir şehir sarsılıyor?.
Bir Halk ki yığın yığın sokağa yayılıyor…
Kıyamet günü mu bu, Sayım mı yapılıyor?…
Belli, Halk sevdiğine açıkça bayılıyor…
Evet, evet anladım! Fenerbahçe oynıyor.

Hep aynı hararette İstanbul’un dört yanı,
Bir aşk ki yüreğinden kaplamıştır Vatanı,
Gel kardeşim sen de gel arslaları gör, tanı,
Nedir, ne var Koskoca bir şehir sarsılıyor?.
Evet, Evet anladım: Fenerbahçe oynıyor.

Bir baştaki saç kadar sayısızdır kupası,
Dünyaca tanınmıştır nezaketi,, klası,
Takdirle yâdediyor Doğusu, Avrupası,
Bir halk ki yığın yığın sokağa yayılıyor.
Evet, evet anladım : Fenerbahçe oynuyor.

Her hafta sabah sabah her tarafta heyecan,
Sarı-Lacivert renge feda olmuştur her can,
Onu asla sarsamaz ufak tefek hezeyan
Kıyamet günü mü bu.. Sayım mı yapılıyor?.
Evet.. Evet anladım : Fenerbahçe oynuyor
Muvakkar Ekrem Talu

FENERİME

Senin âtin bizlere binbir hatıra gizler,
Aşmıştık ardınca biz nice coşkun denizler.
En bedbin ümitlere bir şifadır nefesin,
Ta Ardahan’a kadar uzanıyor gür sesin,
Sen bir güneşsin bize, gün gibi doğacaksın,
Zulmün karanlığını nurunla boğacaksın.
Eminiz sana Fener,inancımız kuvvetli,
Yeneriz her varlığı gelse de yedi ceddi.
Asya’ya ün salmışız, Avrupa’ya zaferler,
Bize tarih boyunca Fenerbahçeli derler.

Soyumuz şanlı bizim, tarihimiz şan dolu,
Önümüzde uzanır daima zafer yolu.
Yoktur tek ferdimizde mağlup olmak korkusu,
Olmasa kabımızda içecek bir damla su.
Cihana örnekiz biz, seviliriz her yanda,
Mertlik, cesaret gezer, damarımızdaki kanda.
Bir bak sen de Fener’in o şanlı mazisine,
Yer vermiş sinesinde kahraman GAZİ’sine,
Asya’ya ün salmışız, Avrupa’ya zaferler,
Bize tarih boyunca FENERBAHÇELİ derler.
İzzettin Pesen

FENERBAHÇEME

Aşmıştır bu Vatanın sınırlarını şanın,
Senin için çarpmıştır kalbi YÜCE ATA’nın,
Naif Zülfikaroğlu

FENERBAHÇE KULÜBÜNDE YÖNETİM TARZI

Fenerbahçe Spor Kulübü, Yönetim bakımından değişik, hatta nev’i şahsına özgü yöntem ve şekiller göstermiştir.

Kulüp, ilk yıllarda genel kurul tarafından “REİS”, “UMÛMİ KÂTİP”, “UMÛMİ KAPTAN ve VEZNEDAR” olarak seçilen 3 kişi tarafından yönetilmiştir. Bütçe, henüz söz konusu olmadığından, çok sınırlı olan para işlerini Umumi Kaptan görmüştür. İlk Yönetim Kurulunu oluşturan zevat, yukarıdaki sıra ile, Ziya (SONGÜLEN), Ayetullah ve Necip (OKANER) beylerdir.

Bunlara, Kuruluş yılını takiben, Tevfik HACCAR (TAŞÇI), Hakkı Saffet (TARI), Galip (KULAKSIZOĞLU), Avukat Hayri, Yahya Berki (KARAGÖZOĞLU), Şakir (BEŞE), Zeki Mazlum (SALTIK), Elkâtipzade Mustafa (KATİPOĞLU), futbolcu Emirzade Arif ve Nuri Beyler halef oldular.

Kısa sürede bunalıma düşen kulüp, 2 yıl bocaladıktan, hatta üyelerin ayrılmalarıyla, bir yönetim kurulu oluşturmak olanağından yoksun kaldıktan sonra, nihayet Fahri başkanlığa getirilen Şehzade Osman Fuat efendinin maddi ve manevi desteğinde, şampiyonluk kazanması, çok mütevazi bir lokale sığınması ve adın da (Fenerbahçe Futbol Kulübii)’nden (FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ)ne çevrilmesiyle beraber, yönetim de istikrara kavuşmuş ve Kulübün sevk ve idaresi, 1912 yılından itibaren 7 kişilik kurula verilmiştir.

Bu 7 kişi; Reis, Umûmi Kâtip, Umumi Kaptan, Muhasebeci ve veznedar, Dahiliye Müdürü ve 2 üyedir ve ilk 7 kişilik kurul yukardaki görev sırasına göre, şu zevattan oluşmuştur:

Dr. Hamit Hüsnü (KAYACAN), Zeki Mazlum (SALTIK), Galip (KULAKSIZOĞLU), SALAHADDİN (MANÇO), Elkâtipzade Mustafa, Yahya Berki (Karagözoğlu) ve Beşezâde Şakir.

Balkan Şavaşının kaybında gençliğin görüş ayrılıklarının da etkisini gözönüne alan Devlet, genç nesli politikadan spor alanlarına çekmeyi zorunlu gördü. Donanma ve Müdafa-i Milliye Cemiyetleri kanalıyla, spor kulüplerine yardım ve yayınlarla yürütülen kampanya sonucu, spora ilgi arttı. Bu arada, o yılların futbol şampiyonu ve türlü dallarda sivrilen Kulübü olarak, Fenerbahçe’ye pek çok genç kaydoldular. Ancak, bu kalabalıkta disiplin sağlamak zorlaşmış ve Kulüpte yaşlı, saygın ve otoriter bir başa ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle, Yönetim Kurulununda üstünde bir (Reis-i Umumilik ihdas olundu.

Bu yere getirilen ilk zat, HİCAZ Demiryol lan Umûm Müdürü yüksek mühendis Hulusi beydir. Bu zat, ilk iş olarak, Kulübün çok sade tüzüğünü Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hamit Hüsnü (Kayacan) beyle beraber değiştirdi ve daha kapsamlı ve disipline yeni bir Tüzük uygulamaya kondu.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında, başta spor araç, gereç ve giysileri olarak, her alanda yaşanan yokluklar nedeniyle, Umumi Reislik, daha sonraları Yönetim Kurulu Başkanlığı da yapacak olan, İttihat ve Terakki Fırkası (Partisi) Kadıköy Umumi Kâtibi Sabri (Toprak) bey gibi politik hüviyette kişilere de tevcih olunmuş ve bu arada Maarif Nazırı Dr. Nazım bey ve Şehzade Ömer Faruk Efendi gibi zevat da Fahri Başkanlık titri taşımışlardır.

Fenerbahçe Kulübünün Cumhuriyetten önceki en olgun tüzüğü 1918 yılında uygulanmaya kondu. 36 maddeden oluşan bu tüzüğün 2, 4 ve 5. madde’eri çalışma alanları ve Yönetim Kurulu ile ilgilidir.

(Madde 2- KULÜBÜN TAKİP ETTİĞİ MAKSAT VE GAYE MEMLEKETTE (TERBİYE-İ BEDENİYE VE FİKRİYE)NİN YAYILMASINA ÇALIŞMAK VE YURT GENÇLİĞİNİ HAYAT MÜCADELESİNE ALIŞTIRMAKTIR.

Kulüp, Terbiye-i bedeniyenin maddi ve manevi faydalarını enzarı umûmiyede isbat ve spor merakını Osmanlı ülkelerinde yayma imkanlarını sağlamak için, icabında Vilayetlere ve Osmanlı gençleriyle Avrupa gençleri arasında yakınlık kurmak maksadiyle imkan buldukça yabancı ülkelere seyahatler yapacak ve icab-ı hâle göre, müsabakalar ve oyunlar tertip ve itâ eyleyecektir.

Madde 4- Kulüp, (SPOR) ve (TERBİYE- FİKRİYE) şubelerine bölünmüştür. Her şubenin hususi nizamnamesi vardır.

Madde 5- Kulübün bütün umur ve muamelatı (HEYET’İ-İDARE) ile (KAPTANLAR HEY’E-Tİ) tarafından görülür. İdare heyeti: Reis, Umûmi Kâtip, Muhasip, Umûmi Kaptan, Dahiliye müdürü ve 2 üyeden kurulu olup Hükümete karşı me-suldur. Kulübün muamelat-ı umûmiyesini mürakabeye memur bir de müfettiş vardır.)

İdare heyeti reisi; İbnürrefik Ahmet Nuri (Sekizinci), Umûmi kâtip Nasuhi Esat (Baydar), muhasip Zeki Mazlum (Saltık), Umûmi kaptan Fuat Hüsnü (Kayacan), Dahiliye müdürü Çelebiza-de Sait Tevfik (Çelebi), üyeler: Hâkim İhsan Ziya ve Ömer Nazıma (Elbi) dir. Umûmi reislik’te de 3 yıldır Sabri (Toprak) bey bulunmaktadır.

FENERBAHÇE KULÜBÜ DÜŞMAN İŞGÂLİNDE VE 30 KURUCU

Fenerbahçe Kulübünün (KURTULUŞ SAVAŞI)na, gizlice ve sürekli olarak, dereden bahçeye yanaşan balıkçı kayık ve motürleriyle silah ve cephane şevki, Maltepeden de Hintli nöbetçilerle parola anlaşması sayesinde, adam kaçırması, düşman takımları devamlı yendiğinden, ulusça sevilip ümit ışığı hüviyetini kazanması İşgal Orduları Başkomutanlığını huzursuz ediyordu…. Bu nedenle Başkomutanlık:

1- Fenerbahçe Kulübü İttihat ve Terakki Fırkasının şubesidir.

2- Müttefik güçlere düşmanca tutum izlemektedir.

3- Anadoludaki asilere silah, cephane ve adam kaçırıyor sebeplerini öne sürüp, süngülü bir İngiliz birliğiyle kulübü kapattığı gibi, Umûmi Reis Sabri (Toprak) beyi de tutuklayıp Malta adasına sürdü.

Fenerbahçe Kulübü, 1920 yılı yazında, iki buçuk ay kapalı kaldı. Ancak, yalnız gönüllerde değil, gizli gizli üyelerin evlerinde de yaşatılıyordu. Özellikle, futbolcu Burhan Asaf Belge’nin Bahariye Caddesindeki evi bu gizli çalışmalarda merkezdi…..

Kulüp, bir taraftan göz boyamak amacıyla, Yönetim Kurulunu devirmek diğer taraftan düşman Başkomutanı General CHARLES HARRİNGTON’un ünlü sporculuk hüviyetinden yararlanmak suretiyle, İngiliz işgalinden kurtulunca, 1922 yılında yeni bir Tüzük hazırladı. Bu tüzüğün 2. maddesinde, (KULÜBÜ TESİS VE İHYA EDENLER), başlığı altında, 30 ad yazılıdır.

Bu maddedeki (TESİS) sözü ile Kulübü Kuranlar, (İHYA) sözüyle de düşman tarafından kapatıldıktan sonra, gizli toplantılarla, yaşatanlar kast edilmiştir. İşte, kısaca, MÜESSESAN HEYETİ (KURUCULAR KURULU), adıyla anılan ve adları yazılı 30 kurucu, 1925 lerdeki meslek ve görevleriyle şunlardır:Bu tüzüğe göre kurulan 1918-19 dönemi Yönetim Kurulu şu zevattan oluşmuştur:

NURİ ZADE ZİYA (SONGÜLEN) BEY, NATTA Seyehat Bürosu Sahip ve Müdürü,
AYETULLAH BEY (MERHUM), (Su şirketinde memurdu),
NECİP (OKANER) BEY, Akdeniz Denizüssü Komutanı,
ENVER (YETİKER) BEY, Gümrük Müfettişi,
KULAKSIZZADE GALİP BEY, Serbest,
HİNTLİ ASAF (BEŞPINAR) BEY, Deniz İnşaat Mühendisi,
HULUSİ BEY, Eski Nafia Nazırı,
HULKİ (MALKOÇ) BEY, Ziraatçı,
FUAT HÜSNÜ (KAYACAN) BEY, Sokoni-Vakum Şirketi Beykoz Müdürü
HAMİT HÜSNÜ (KAYACAN) BEY, Doktor,
HAKKI SAFFET (TARİ) BEY, Bankacı,
MEHMET REŞAT (PEKELMAN) BEY, D.D.Y. Hareket Müfettişi,;
İHSAN ZİYA BEY-(MERHUM) (Urla Hakimi idi.)
NAZİKİZADE NASUHİ ESAT (BAYDAR), Bey, Basın, Milletvekili
BEŞEZADE ŞAKİR (BEŞE) BEY,
SALAHADDİN MANÇO BEY, Zonguldak Kömür Şirketi Memuru,
ELKÂTİPZADE MUSTAFA (KATİPOĞLU) BEY, Fes Tüccarı,
ENVER (YEĞİN) BEY; Sarıyer Belediye Muhasebecisi,
İBNÜRREFİK AHMET NURİ (SEKİZİNCİ) Bey, Piyes Yazarı,
SABRİ (TOPRAK) BEY, ZİRAAT BAKANI,
DOKTOR NAZIM BEY,
AĞABEYZADE ÖMER NAZİMA (ELBİ) BEY, Komisyoncu,
ÇELEBİZADE SAİT TEVFİK (ÇELEBİ) BEY, Şevrole oto acentası memuru,
SAMİ (COŞAR) BEY, İŞ BANKASI Umûm Müfettişi,
HACCARZADE TEVFİK (TAŞÇI) BEY, KİBRİT Şirketi Satış Memuru,
YAHYA BERKİ (KARAGOZOĞLU) BEY, Zahire Borsası Tevzi Memuru,
HİKMET (TOPUZ) BEY, Rıhtım Şirketi Veznedarı,
Sait SALAHADDİN (CİHANOĞLU) BEY, Yüksek Dz. Tic. Okulu Öğretmeni,
HACI BEKİR ZADE ALİ MUHİDDİN BEY, Şeker Tüccarı,
KEMAL AŞKIN BEY. Y.Mühendis

Bu kuruldan, daha önce vefat etmiş olanlarla, bu arada hayatlarını kaybedenlerin yerlerine, 1924 den itibaren teklifle yenileri getirilmiştir. Bunlar sıra ile:

Maliye müfettişlerinden Menemenüzâde Muvaffak (Menemencioğlu),
Sokoni-Vakum şirketinden Hasan KÂMİL (SPOREL),
AKŞAM Gazetesi sahiplerinden ALÎ NACl (KARACAN),
ADANA Merkez Hastanesi Başhekimi Dr. İSMET (ULUĞ),
İstanbul Emniyet Md.ü NURETTİN (CORAL),
Milli Spor Mağazası sahiplerinden ZEKl (SPOREL),
Ecza Müstahzarı CAFER (ÇAĞATAY)
ve Türk-Yunan Mübadele Komisyonundan HAYRI CELAL (ATAMER) Beyler.

Fenerbahçe Kulübü bir süre bu 30 kurucuyu temsilen seçilen (Umûmi Kâtip), (Umûmi Kaptan) ve (Muhasebeci) olarak, 3 kişilik kurullarca, tam yetki ile, yönetildi. ilk 2 si (Nasuhi, Galip, Tevfik) ve (Ali Naci, Dr. İsmet, Nureddin Coral) ile, başlıcaları, (Ali Naci, Galip, Tevfik), (Muvaffak, Ali Muhiddin, Salahaddin Manço) ve (Hayri Celal, Zeki, Cafer)den oluşan bu 3 kişilik Yönetim Kurulu, çalışmaları konusunda her 3 ayda bir Müessesan Heyeti’ne bilgi vermekle yükümlü tutulmuş ve bu yöntem 16 Mart 1934 Olağanüstü Kongresine kadar sürmüştür.

Ezeli rakiplerin 21.2.1934 olaylı maçı sonunda, Fenerbahçe’den 9, Galatasaraydan da 8 futbolcu, Beşiktaşlı Şeref beyin başkanı bulunduğu Futbol Heyetince, 2 aydan süresize kadar, cezalandırılınca, Fenerbahçe Yönetim Kurulu cezaları ağır ve hemen uygulanmasını da usulsüz bulup, durumu İstanbul Bölge Başkanlığına itiraz etmiştir. Bölge, bu itirazı haklı bulunca, Futbol Heyeti, (ŞAHISLAR ÜZERİNDE DURMANIN, DİSİPLİN VE OTORİTE BAKIMLARINDAN, SAKINCALI OLACAĞI) iddiasıyla, cezaların toptan ve tartışmasız olarak uygulanmasında ısrar etmiştir.

Fenerbahçe Kulübü, kasıtlı bulduğu bu tutum karşısında; bu kez, durumu T.İ.C.İ. Genel Merkezine aksettirdi ve gerektiğinde hakkını (MAHKEME YOLUYLA) da arayacağını bildirdi. Ancak; Fenerbahçe’nin bu kararlı tutumu, devletçi ve sporda tecrübesiz kişilerden oluşan Genel Merkezi sinirlendirdi. Faal futbolcu olduğundan, bildiride imzası bulunmayan Umûmi Kaptan Zeki Sporel dışında, Umûmi Kâtip Hayri Celâl ve Muhasebeci Cefer beyleri hemen ve süresiz boykotla cezalandırdığı gibi, Kulübü de tehdit etti. Genel Merkez 2. Başkam Doğu Beyazıt Milletvekili Halit Bayrak’ın, basına verdiği:

– Fenerbahçe Kulübünü hemen kapatır, stadını da elinden alırız!…. şeklindeki demeçler, tek partili böyle bir dönemde, şüphe uyandırdığından, kulüp bir tedbir olarak, devrin sporsever Adliye Bakanı Şükrü Saraçoğlu’na başvurup, gerektiğinde, korunmasını dilemiştir.

SARAÇOĞLU BAŞKAN OLUYOR

Saraçoğlu, Ankara’ya giden Kulüp temsilcilerine metanet önermiş ve Fenerbahçe gibi yurdun övündüğü fedkâr ve şerefli bir milli müesseseye hizmet etmekten şeref ve mutluluk duyacağı cevabını vermiştir.

Bu kesin güvence üzerine, Müessesan Heyeti, 16 Mart 1934 Cuma günü Sabri (Toprak) beyin başkanlığında, 26 kurucunun katıldığı olağanüstü toplantıda, Şükrü Saraçoğlu ile dönemin etkili ve güçlü kişilerinden olan Sinop Milletvekili Recep Zühtü (Soyak) ve İzmir Milletvekili Osmanzade Hamdi (ÜLKÜMEN) beyleri oybirliğiyle kurucu üye seçti. Yürürlükteki 2.8.1932 tastik tarihli tüzüğün Yönetim Kurulu ile ilgili 3. maddesi değiştirildi. Yeniden Reis ve 2. Reislik kuruldu ve 3 kişilik Yönetim Kurulu, Reis, 2. Reis, Umûmi Kâtip Umûmi Kaptan, Muhasebeci ve 2 de üye olarak, 7 kişiye çıkarıldı.

Fenerbahçe Kulübü, aynı 16 Mart 1934 günü yeni Yönetim Kurulunu da seçti. Reisliğe Şükrü Saraçoğlu, 2. Reisliğe Teşkilatça boykotlu Hayri Celâl Atamer ve üyeliklerden birine de, yine boykotlu Cafer Çağatay oybirliğiyle getirildiler. Ayrıca, sayısı 30 olan Müessesan Heyeti, Kulübe yararları görülen üyeler, 1932/33 İstanbul ve Türkiye şampiyonu futbol takımı ve diğer spor dallarından Türkiye ve Balkan şampiyonluğu kazanmış ünlü Fenerbahçelilerin de alınmalarıyla, 60 ai yükseltilip adları yeni tüzüğe geçirildi ve 7 kişilik Yönetim Kurulları artık bu 60 kişi arasından seçilmeye başlandı.

Görülüyor ki; düşman silahlı güçleri tarafından, yurt severlik suçlamalarıyla, (İŞGAL EDİLİP KAPATILMASI), yine düşman Başkomutanlığınca, aynı nedenlerle (BAŞKANININ TUTUKLANIP MALTA ADASINA SÜRÜLMESİ) ve nihayet, kendi ülke Spor Teşkilatınca da yine (KAPATILMA VE STADININ ELİNDEN ALINMASI TEHDİDİ) gibi, spor dışı ve birbirine zıt etkenler, Fenerbahçe Spor Kulübünün yaşam ve yönetiminde büyük ölçüde, etkili olmuşlardır. Bütün bu anormal durum ve tutumları bu yüce kulübün kaderi olarak yorumlamak gerekiyor!…..

Fenerbahçe’nin 16.3.1934 de, yukarıdaki şekilde, değişikliğe uğrayan 1932 tüzüğü; Müessesan Kurulu’nun 9.7.1939 da Dr. General Hakkı Şinasi Arel başkanlığında yaptığı son toplantıda, (Cemiyetler Kanunu) na uyulmak amacıyla, yeniden değiştirilmiş ve Kulüpte en yüksek kat olarak, ilk yıllardaki (Genel Kurul) şekline dönülmüştür. 10.10.1939 da yürürlüğe giren bu tüzüğün 13. maddesi gereğince, Yönetim Kurulu 1 yıl süre ile, (Reis, 2. Reis, Genel Sekreter, Genel Kaptan, Muhakebeci, Veznadar ve bir üye)den kurulu olarak, yeniden Genel Kurulca seçilmeye başlandı. Eski tüzükdeki (Kaptanlar Heyeti), (Teknik Heyet) adını aldı. Kulübe yararları dokunanların Kurucu üyeliğe seçilmeleri de Genel Kurul’un yetkileri arasına alındı.

Kurucular Heyeti, yeni kabullerle, 1941 e kadar 127 kişiye yükselirken, rastgele teklif ve kabullerle, amaçtan uzaklaşıldığı şikayetleri de sürüp geliyordu. Ancak, Genel Kurul ve Beden Terbiyesine intibak Kanunu, Kurucular heyetinin fonksiyonunu 1941 yılında tamamen sona erdirmiştir.

Beden Terbiyesi yasasına uyulmak, Kulüp adının da, bu yasa uyarınca, (FENERBAHÇE GENÇLİK VE SPOR KULÜBÜ), olarak değiştirilmesinin, uzun tartışmalardan sonra, 27 Ekim 1940 da Genel Kurulca, zorunlu olarak, onaylanması Fenerbahçe’nin yönetimine birer yurt Savunma Amiri ile Tabib Doktor konmasını gerektirmiştir. Ayrıca, Bakanlar Kurulunca Fenerbahçe’ye katılmaları ön görülen ALTINORDU VE KADIKÖY Kulüpleri hakkındaki kararın da, yine uzun tartışmalardan sonra ve yine zorunlu olarak, kabul olunduğu 22 Haziran 1941 Kongresinden sonraki Fenerbahçe Yönetim Kurulu, seçilenlerle beraber şu şekli almıştır:

Reis Şükrü Saraçoğlu, Genel Sekreter Ragıp Mağden, Genel Kaptan Sabih Arca, Muhasip Alaettin Baydar, Yurt Savunma Amiri İktisat Doktoru Profesör Nihat Sayar, Dr. Ord. Prof. İhsan Şükrü Aksel, Üye Muvaffak Menemencioğlu.

fbtarih644

MÜESSİSLER HEYETİ ÖZLEMİ

Fenerbahçe Kulübünde (MÜESSİSLER HEYETİ)nden (GENEL KURUL)a geçiş kolay olmadı. Hatta, 1950 yılı sonuna kadar süren, anlamsız ve yararsız direniş yönetimde bazı üzücü durumlar yaşanmasına da neden oldu. Bu konuda fikir edinebilmek için, Kulübün birkaç yıllık bir geçiş dönemini hatırlamak gerekecek ve bunun için de, zorunlu olarak, kişilere inilecektir.

Fenerbahçe Kulübü, Müessisler Heyeti dönemlerinde hemen hemen sadece futbolu tutan yöneticilerce idare edildiğinden diğer dallar, daha ziyade, sporcuların kişisel fedakârlıklarıyla yaşayabiliyor ve bu yüzden bazı dallarda rakiplerle mücadelede zorluk çekiliyordu. Yönetim Kurullarına bu belirli kişilerden başkalarının girebilmeleri, 1941 de bile, Atletizm Şubesi Kaptanı Füruzan Tekil’in uğradığı engellemeler gibi, çok güç olduğundan, Kulüpte çoğunluk bu tutmdan memnun değildi.

Müessesan Heyeti’nin fonksiyonu, 1941/42 den itibaren, (Cemiyetler Kanunu) gereği, son bulunca, artık Genel Kurulca seçilen ve türlü dallarda tanınmış yeni ve genç yöneticilerle kulüpte bir dinamizm ve kalkınma başladı ve Fenerbahçe, dillerde sakız olan yakınmadan, yani futbolu koruyup diğer dallara üvey evlat gözüyle bakan bir Kulüp olmaktan kurtuldu.

Görülen canlılık ve her alanda sağlanan başarılara karşın; Genel Kurula geçiş bazı (Müessis)leri tatmin etmemiştir. Bunlar, yeni yöneticilerin başarı ve dinamizmini adeta yadırgamalardır. Hele, 10.2.1946 Genel Kurul toplantısında seçilen; Başkan Şükrü Saraçoğlu, Umûmikatip Muvaffak Menemencioğlu, Umûmikaptan Zeki Sporel, Muhasebeci Rüştü Dağlaroğlu, İdare Amiri Füruzan Tekil, Yurt Müdafaa Amiri Fikret Arıcan ve Doktor Ekrem Perk’tcn oluşan Yönetim Kurulu, futbolda Milli Küme ve Başbakanlık Kupaları, atletizmde İstanbul şampiyonluklarını kazanmış, yüzmede 3 kategoriden ikisi ile, Kule ve tramplen atlamaları, kürekte tekne birincilikleri sağlanmış, basketbol ve hentboldaki başarılar da taktirler uyandırmıştır. Ayrıca, kayıkhane bir misli büyütülmüş, stat tamir ve kulüp lokali restore edilmişler, kasada ise, Fenerbahçe tarihinde bu döneme kadar rekor olan, 36 bin lira nakit toplanmıştır.

Kulübün süratle gelişmekte oluşu, stadın inşası gibi uzun vadeli işlere girişebilmek ve savaşın bitmesiyle (Mükellefiyet Kanunu)nun anlamsız kalışı, yeni bir tüzüğü zorunlu kıldı ve Genel Kurulda 15 haftada 15 toplantı sonunda hazırlanan tüzük, 12.10.1946 Kongresinde kabul olundu.

45 maddeden oluşan bu tüzüğün 28. maddesi Yönetim Kurulunun 3 yılda bir seçilmesini öngörüyordu. Bu nedenle, aynı gün yapılan seçimde karatahtaya yazılan adaylar arasından şu heyet seçilmiştir:

Reis – Şükrü Saraçoğlu (Başvekil)
Umûmi Kâtip – Muvaffak Menemencioğlu (Ankarapalas Y. Kur. Başkanı)
Umûmi Kaptan – Zeki Sporel (Millispor mağazası sahiplerinden)
Muhasebeci – Rüştü Dağlaroğlu (İktisat Doktoru)
Üye – Hayri Celal Atarner (İst. Ticaret Odası Umûmikâtibi)
Üye – Doktor Ekrem Perk (Dahiliye Mütehassısı)
Üye – Müslim Bağcılar (Gümrük Komisyoncusu).

Bu heyet, henüz 1. yılını bile doldurmadan, 5.10.1947 de olağanüstü kongreye gitti. Bunun nedeni, (Müessisler Heyeti) görüşünden vazgeçmeyenlerin de yer aldığı Kurulun, bu kez uyum içinde çalışmaması ve bütün kulüp işlerinin, daha önce olduğundan da fazla olarak, muhasip üyenin omuzlarına yüklenmiş olmasıdır. Nitekim, Yöne-timinçok pasif, hatta frenleyici tutumu Muhasip üyenin 7.9.1947 de, son paragrafı aşağıya alman, istifa mektubunu Yönetim Kuruluna vermesini zorunlu kıldı:

(……Muhasip arkadaşınız, uyanık ve faal rakipler karşısında bu derece az çalışan bir heyette yer almakta devam etmeyi, mensubu olmakla iftihar ettiği aziz Fenerbahçe Kulübüne karşı ağır bir mesuliyet telakki eder ve siz arkadaşlarına verimli mesailer diler…)

Bu istifayı Denetleme Kurulundan Talha Altınbaşak ile Salalıaddin Manço’nun aynı nedenlere dayanan istifaları izleyince, bunların haklılığını kabul eden kurulun, (Kongreyi toplayıp hep beraber istifa edelim!.) teklifi uygun karşılandı.

Aidatını ödeyen 105 üyeden 72 sinin katıldığı bu olağanüstü 5.10.1947 Kongresinde karatahta ya yazılan 18 aday arasından, aldıkları reylerle beraber, aşağıdaki heyet seçildi:

Ş. Saraçoğlu (71 rey), R. Dağlaroğlu (69), R. Dinçkök (68), F. Tekil (48), Zeki Sporel (47), Osman Kavrakoğlu (46), T. Altınbaşak (42).

Bu Kurul, öncekinden daha verimli çalıştı. Futbol ve- Atletizmde şampiyonluklar birbirini izlemiş, Fenerbahçe 11 yıl aradan sonra yeniden kurulan milli takım ve olimpiyat kadrolarına 8/9 ar futbolcu verirken, olimpiyatlar tarihinde güreş dışında ilk dereceyi bir Fenerbahçeli atlet kazanmıştır. Fenerbahçe stadı da 270 bin liraya 25 bin kişilik yeni beton tribünlerle büyütüldü.

Bu başarılara karşın, 1948/49 Kış ve İlkbahar aylarında Moda burnu semtindeki ev toplantılarında, (Müessisler Heyeti)ne dönüş fikri daha açık ve hararetle ele alındı. Ancak, son toplantıdaki açık oylamada red edildi ise de, fikir ve özlem yaşamıştır.

Zeki, Füruzan ve Osman beylerin daha çok parti çalışmalarına yönelmelerinin Kulübü olumsuz yönde etkilediği uyarısı, 3.7.1949 Olağanüstü Kongresini doğurdu. İşte, bu kongrede, Müessisler Heyeti’ni ihya konusu ana mevzu oldu ve Kav-rakoğlu ile bir tartışma sonucu müstafi, Altmbaşak ve reis dışında, 5 kişiden 4 ünün imzalarını taşıyan Yönetim Kurulu’nun Müessisler Heyeti kurulması önerisi, Muvaffak ve Nasuhi beylerce ha-reretle desteklendi. Ancak, olmayacak duaya Amin denmez, görüşüyle, sadece 4 rey toplayan teklif böylece Genel Kurulca da kabul olunmadı.

Yasa’ya aykırı olan ve Vilâyet Hukuk Masasın-ca onaylanması mümkün olmayan Müessisler He-yeti’ne dönüş fikrinde başı Zeki Sporel’in çekmesi ayrı bir üzüntü nedeni oluyor ve Yasa konusu olan işin yanlış taraftan tutulduğu uyarıları etkisiz kalıyordu. Fenerbahçe’ye hizmetleri sonsuz olan Sporel’in yıllardır savunduğu davayı, bu kongrede:

(- Genç arkadaşları alarak işe başladık. Fakat, klikle karşılaştım. Liste hazırlanmış, İdare Heyeti seçilmiş bile…..arkadaşlar, bilinmelidir ki, bu hareketler Kulübü yıkar!…) şeklinde beyan etmesinden sonra, Kavrakoğlu, Yönetim Kurulunun istifasını bildirdi ve tahtaya yazılan adaylar arasından, aldıkları reylerle beraber, şu 7 kişi seçildi:

Râlf Dinçkök (62 rey), Ş. Saraçoğlu ve R. Dağlaroğlu (58 er), Zeki Sporel (42), Muvaffak, Bedi ve Müslim beyler (daha az reylerle).

Ancak; teklif edilen Umûmi Kâtipliği kabul etmeyen ve yeni Kongre yapılıp Müessisler Heyetine dönülme kararı alınmasında ısrar eden Zeki bey, 18 günde yapılan 7 toplantıdan sonra, istifa etmiş sayıldı ve yerine, yedeklerden Dr. Ekrem Perk alınarak, 21.7.1949 da Muvaffak bey U. Kâtip, Rüştü Dağlaroğlu da Umûmi Kaptan oldular.

SABOTAJ MI?!…: Huzur yine de kurulamamıştı. İyi İngilizce bilen Kulüp Md.nün, Umumi Kaptan ve dolayısıyla Kulüp için zararlı tutumları yaşandı. Galatasaray ile averaj çekişmesi halinde süren Milli Küme’nin son haftasında İzmir’de Altay’ı 4-0 yenerek, son saniyelerdeki 4 üncü golle şampiyonluğa ulaşılan deplasmana çıkılırken, (alındı. Acente vapura getirecek!…) denilen biletlerin, Galata rıhtımına gelindiğinde, alınmamış ve vapurda da yer kalmamış olduğu görüldü. Deplasman arkadaşı iddiasız Vefa takımı Etrüsk’ün 1. mevki kamaralarında giderken, ALTAY ile hayati maçı 4-0 kazanmak zorundaki FENERBAHÇE, güçlükle sağlanan güverte bileti ile İzmir’e gidebiliyordu.

15 Haziran akşamı da, mevsimin en büyük mükafatı olan (Başbakanlık Kupası) maçı için, bu kez Ankara’ya gidilirken, Kulüp müdürünün (Gar gişesinde hazır!.) olduğunu söylediği tren biletlerinin alınmamış olması karşısında da, kafile Ankara’ya 2 gün ve 2 grupta gidebilmiştir.

Bu katlanılması çok güç davranışlar dışında, İngiliz antrenöre Umûmi Kaptan aleyhinde hazırlanmış bir rapor imzalatılıyor, hatta, futbol takımı önünde kendisine tarziye vermez ise İngiltere Büyükelçiliğine şikâyet edileceği yazılı gülünç bir istek te 25 Haziran 1950 normal Kongresinde açıklanıyordu.

Bu Kongreden önce, 14 Mayıs 1950 seçimleri yaşanmış, Fenerbahçeli 3 yönetici Zeki, Osman ve Füruzan beyler iktidara gelen Demokrat Parti’den Milletvekili seçilmişlerdi. Kongre Füruzan Tekilin başkanlığında yapılıyordu. Fenerbahçe toplumu memnundu. Son derecede çetin ve heyecanlı geçen (Milli Ktime), iç ve dış engellemelere karşın dar kadrolu Fenerbahçe takımının şampiyonluğu ile sonuçlanmış, bir hafta önce de, en büyük Kupa olan (Başbakanlık Kupası) yeni Başbakan Adnan Menderes’in elinden alınmıştı. Daha ne istenebilirdi. Bu nedenle, Kongre sadece 38 üyenin katılması ile yapılıyordu.

Mart ayındaki başarılı İsrail anlaşmasının (zararla kapandığı!..) söylentilerinin aydınlatılması dileği dışında, tek konu (Antrenörün raporu) idi. 38 üyeden Lebip Elmas ile Orhan Mememencioğlu Kongre başkanında, sürekli olarak:

(- Antrenörün bir raporu varmış… Okunmasını istiyoruz!..) diyorlardı. Füruzan Tekil Kongreye 5 dakika ara verdi ve Umûmi Kaptanı bu rapordan haberdar etti. Kongre tekrar başlayınca, ilk söz alan U.Kaptan şöyle konuştu:

— Arkadaşlar şunu biliniz ki, istiyerek değil, Kulübümüzün menfaati bakımından mecburen kabul ettiğim Umûmi Kaptanlık görevinde sürekli engellemelerle karşılaştım…. Bundan söz etmek istemezdim, ama, mecbur bırakılmış bulunuyorum.

İşte, son örnek okunması istenen rapordur. Bu rapordan az önce haberdar oldum. Hafta içinde Umûmi Kâtip Muvaffak beye verilmiş. Ancak, Muvaffak bey beni bundan haberdar etmedi. Her şeye rağmen, şunu söylemek isterim: Çocukların gayreti, Allahın da yardımı ile, en büyük 2 Kupayı kazanarak, mevsimi en başarılı Kulüp olarak kapamış bulunuyoruz……

İsrail anlaşmasının zararla kapandığı sözü gerçek dışıdır. Aksine, bu anlaşma, Kulübümüz tarihinde rekor olan 23 bin lira net kârla kapandı.

Az önce öğrendiğim antrenörün raporuna gelince; bu gibi davranışlar anlamsız ve yakışıksızdır. Başbakanlık Kupası maçı için geçen hafta Ankara’ya giderken, tren biletlerinin alınmamış olması karşısında, garda şoke olduk. 13 ü futbolcu olan 15 kişilik kafile için zorlukla 8 yer temin edebilince, ben 7 futbolcu ile yola çıktım. Antrenörün de 6 futbolcu ile ertesi sabah uçakla hareket etmelerini temin ettim. Bu, hiç de antrenöre hakaret değil, normal bir davranıştır.

11 Hazirandaki îsrail maçında da, sahaya B takımı ile çıkmak isteyen Antrenörün, geçen yönetim dönemindeki Austria hezimetini tekrarlamaması için, Umûmi Kaptan olarak ve Fenerbahçe’nin şerefi bakımından, müdahale etmem zaruri idi. Aksi halde 3-1 galibiyet yerine, yeni bir hezimet kaçınılmaz olacaktı. Bu müdahalem için Antrenörün benden tarziye beklemesi gariptir ve de mümkün değildir.

(Teneke) tabir edilen bir takımla sağlanan başarılar ve en büyük mükâfat olan Başbakanlık Kupasını da kazandıktan sonra, 19 Haziran Pazartesi günü Ankara dönüşü istifamı Muvaffak beye verdim. Tekrar vazife almayacağım. Bana katiyen rey verilmemesini rica ediyorum. Yeni seçilecek heyete başarılar dilerim…) demiş ve Kongre salonunu terk etmiştir.

37 kişinin katıldığı seçim sonunda, 21-23 reylerle seçilen, Ş. Saraçoğlu, Hayri Celal, Zeki, Osman, Râif, Talha ve Bedi beylerden kurulu heyet, umulanı veremeyince; Basketbol şubesi Kaptanı Muhtar Sencer’in imza toplaması sonucu, Genel Kurulu 3 ay şonra 15 Ekim 1950 de toplantıya çağırmış ve istediği güven oyunu 57/44 kaybedince, istifa etmek zorunda kalmıştır. Tahtaya yazılan adaylar arasından, 5 i idare heyetlerinde ilk defa görev alan yeni ve genç bir kurul işbaşına getirildi.

Fenerbahçe Kulübünde, 1945/50 yıllarında yaşanan ve oldukça da ayrıntılı olarak sunulan yukarıdaki idari bunalımlı dönem, görüldüğü üzere, türlü gariplikler taşır. Bazı safhalarının tekrar yaşanmaları asla istenmeyecek ve istenmemesi gereken, böyle, katlanılması ve soğukkanlılık ile karşılanabilmesi çok zor dönem ve durumlarda, Kulüp menfaatini, içtenlikle, her şeyin üstünde görenlerin, sağduyulu Genel kurulların desteğiyle, her zorluk ve engele karşı ağır basacakları muhakkaktır. Önemli olan, Genel kurullardaki sağduyunun her zaman egemen olabilmesidir…. Bu nedenlerle, Fenerbahçe’nin, özellikle 1945/50 yılları Genel kurulları, her türlü övgüye hak kazandılar.

fbtarih647

(5)İ İLK KEZ GÖREV ALAN 7 KİŞİLİK YÖNETİM KURULU

25 Haziran 1950 de seçildikten 3 ay sonra, 15 Ekimde, 84 üyenin katıldığı Genel Kurulda istediği güven oylamasını kaybedince istifa etmek zorunda kalan Yönetim Kurulu yerine, aynı gün ve Kavrakoğlu ile Dağlaroğlu dışında, (5)i ilk kez görev alan (7) kişilik Kurul, aldıkları reylerle beraber, şöyledir:

Başkan: Osman Kavrakoğlu (49 Oy, Avukat, Rize Millekvekili)
Genel Sekreter: Rüştü Dağlaroğlu (62 Oy, İktisat Doktoru)
Genel Kaptan: Cihat Arman (52 Oy, Milli Kaleci ve Gazeteci)
Muhasip Üye: Ethem Şahinoğlu (44 Oy, Şark Nakliyat Anbarı sahiplerinden)
Üye: Kamran Tekil (52 Oy, Gazeteci)
Üye: Hayrullalı Güvenir (44 Oy, Avukat)
Üye: Muhtar Sencer (45 Oy, Öğretmen muavini)

Ali Muhiddin Hacıbekir (43), Zeki Sporel (37) ve Hayri Celâl Atamer de (29) yedek seçildiler. Daha önceki güven oyu alamayan Yönetim Kurulunda görevli Osman Kavrakoğlu görev taksiminde Başkan olunca, Şükrü Saraçoğlu Onur Başkanlığına getirilmiştir.

Ana hatlarıyla beraberliğini koruyan, ancak duruma göre Hacıbekir, Râif Dinçkök, Ertuğrul Akça, Bedi Yazıcı, Sedat Bayur, Salih Dinçmen, Tk-Iat Ataman ve Orhan Menemencioğlu olarak, 8 zatın birer yıl görev aldıkları bu Yönetim Kurulu, başarılı olup, üstüste 5 Kongrede muhalefetsiz seçilmiş ve Kurulun 9 kişiye çıkarıldığı 5.6.1955 Kongresine kadar 5 yıl görevde kalmıştır.

fbtarih648

YÖNETİM KURULU İLK KEZ 9 KİŞİ

Kulüp işlerinin giderek yoğunlaştığı görüşü 5 Haziran 1955 Kongresinde benimsenince, tüzük de madde değişikliğiyle, Yönetim Kurulu, eklenen Asbaşkan ve veznedarlıkla, 7 den 9 kişiye çıkarılmıştır. Ancak, bu 9 kişilik Yönetim Kurulları da, yetki, görev, seçim tarzı ve süre bakımlarından zaman zaman değişikliklere uğramıştır. Bu değişiklikleri şöyle sıralamak mümkündür:

Genel Kaptanlık 7 Mart 1965 den itibaren yerini (Amatör Şubeler Direktörlüğü)ne bıraktı. Profesyonel şubenin yönetimi ise, (TEKNİK DİREKTÖR) adı altında, Yönetim Kurulundan bir üyeye verildi ve aynı tarihten itibaren de Kulüp Başkanı resen seçilmeye başlandı. Bu yeni şekle göre, 7 Mart 1965 de seçilen Yönetim Kurulu şöyledir: Başkan Dr. İsmet Uluğ, Asbaşkan Faruk Ilgaz, Genel Sekreter Rüştü Dağlaroğlu, Teknik Direktör Kemal Atakol, Amatör Şubeler Direktörü Eşref Aydın, Muhasip Üye Hanefi Ulutekin, Veznedar Muhiddin Bulgurlu…. Üyeler, Erdal Kocaçimen ve Necmi Kurtuluş.

Teknik direktörlüğün bu Yönetim Kurulunda bir mevsimde 4 kez el değiştirmesi, 20 Mart 1966 da Tüzüğün 30. maddesinin değiştirilmesini ve bu görevin (ÜCRETLİ) ve (Kulüp dışından) da olabileceği şekline dönüştürülmesini gerektirmiştir.

1973 de yürürlüğe konan tüzüğün 28. maddesiyle, Yönetim Kurulları 17.2.1974 Kongresinden itibaren 2 yıl süre ile seçilmeye başlandılar.

Kulüp işlerinin giderek daha da ağırlaştığı görüşünde olanların ağır basmaları sonucu, 26.2.1978 Kongresinde, 1973 Tüzüğünün 28. maddesi yeniden değiştirildi ve Yönetim Kurulu 9 dan 13 kişiye çıkarıldı. Bu 13 kişi, aynı Kongrede seçilenlerle beraber, aşağıdaki görevlerde yer aldılar: Başkan (Faruk Ilgaz), Asbaşkan (Eşref Aydın), Genel Sekreter (Yüksel Günay), Muhasip (Engin Berber), 2 Genel Sekreter yardımcısı (Altan Ayanoğlu ve Muzaffer Selvi), Amatör Şubeler Direktörü (Recai Arslan) ve 6 üye: (Erdal Kocaçimen, Şevket Ustaoğlu, Ercan Aktuna, Kâzım Bayülken, Başaran Ulusoy ve Ali Dinçkök). Ancak, seçim yönteminde giderek artan bozukluk, 9 kişilik Yönetim Kurullarında bile çok kez uyumlu ve verimli çalışmayı engellerken, Kurulun 13, daha sonra da 15 kişiye çıkarılması, ileride görüleceği üzere, olumsuz hatta sakıncalı sonuçlar vermiştir.

fbtarih649

FENERBAHÇE KULÜBÜNDE SEÇİM YÖNTEMLERİ

Fenerbahçe Yönetim Kurulları, ilk yıllarla, MÜESSESAN HEYETİ = KURUCULAR KURULU’nun yetkili olduğu dönemlerde, üyelerin görüş ve inançlarına göre, açık oylama ile seçilmişlerdir. Hazır bulunmayan üyeler için oylamalarda (Vekâlet) usulü de uygulanmıştır.

Bu liberal sistem, Genel Kurul’un yeniden uygulandığı 1939 dan sonra şekil değiştirdi ve 1954 e kadar kendine güvenen, güvenilen ve adları kara tahtaya yazılan adaylar arasından gizli veya açık oyla seçme suretinde uygulandı.

Yönetimin, özellikle 3 kişilik heyetlerce yürütüldüğü Kurucular Kurulu dönemlerinde beliren 2 önemli husus, görüşmelerdeki içtenlik ve nezaketle, çok zaman, (Heyetin aynen göreve devamı) suretinde beliren istek, rica ve hatta ısrarlardır.

Genel Kurul dönemlerindeki liberal seçim yönteminin, 1981 e kadar, yalnız 2 istisnası yaşandı:

1- Genel istek üzerine, 12.10.1946 Olağanüstü Kongresinde, Tek seçici olarak, Zeki Sporel’in, beraber çalışmak istediği 6 arkadaşını kapsayan liste, Kongre Başkanı Avukat Ramiz Bakanoğlu tarafından, adlar tek tek okunarak Genel Kurula sunulmuş ve işarı oyla onaylanmıştır. Bu liste şudur:

Başkan : Şükrü Saraçoğlu
G.Sekreter: Muvaffak Menemencioğlu
G. Kaptan: Zeki Sporel
Muhasip Üye: Rüştü Dağlaroğlu
Üye: Hayri Celâl Atamer
Üye: Dr. Ekrem Perk
Üye: Müslim Bağcılar

2- Aidatını ödeyen 221 üyeden 186 sının katıldığı ve Fenerbahçe Kulübünün o güne kadar en kalabalık olan 1 Temmuz 1951 Kongresinde, Yönetim Kurulunu seçme yetkisi oybirliğiyle, başkan adayı Ali Muhiddin Hacıbekir’e verilmiştir.

Ali bey’in yazıp verdiği bir yıl önceki Yönetim Kurulu listesi Kongre Başkanı İstanbul Milletvekili Füruzan Tekil tarafından, adlar ayrı ayrı okunup, yine işarı oyla kabul olunmuştur. Bu liste de şöyledir:

Başkan : Ali Muhiddin Hacıbekir
G.Sekreter: Rüştü Dağlaroğlu
G. Kaptan: Osman Kavrakoğlu
Muhasip Üye: Ethem Şahinoğlu
Üye: Avukat Hayrullah Güvenir
Üye: Kâmran Tekil
Üye: Muhtar Sencer

Adayların kara tahtaya yazılması usulünün sürdüğü 1954 yılma kadar önceden hazırlanan tavsiye niteliğindeki listelerden, Kulübün dağıttığı mühürlü seçim kağıdına aktarmalar yapıldığı arasıra görülmüştür. Ancak, 1955 den itibaren (Kadıköy Grubu) adı altında bir grubun ortaya çıkmasıyla matbu listeler kullanmak şekli başladı ve bu usul, daha sonra kurulan diğer grupların da aynı yolu izlemeleriyle adet halini aldı.

Özgür seçim ve 251 üyenin katılmasıyla 18.7.1954 kongresinde son kez seçilen 7 kişilik Osman Kavrakoğlu (217), Rüştü Dağlaroğlu (234), Hayrullah Güvenir (195), Talat Ataman (113), Ethem Şahinoğlu (181), Salih Dinçmen (150) ve Orhan Menemencioğlu (118) şeklindeki Yönetim Kurulunu izleyen 5.6.1955 Kongresinde ilk kez 2 matbu liste kullanıldı ve yine ilk kez Yönetim Kurulu 7 den 9 kişiye çıkarıldı.

Zeki Sporel (203), O.Kavrakoğlu (199), Ertuğ-rul Akça (176), T. Ataman (151), Muhiddin Bulgurlu (124), Raif Dinçkök (247), Muhtar Sencer (233), R. Dağlaroğlu (133) ve Müslim Bağcılar (125 rey)dan oluşan bu ilk 9 kişilik Kurulun maalesef başarılı olduğu söylenemez. Zaten, düğün nedeniyle, kargaşa içindeki Süreyya salonundan bahçeye aktarılan sayımın sağlıktan uzak olduğu ve rey pusulaların saklanmayıp hemen yakıldığı iddialarıyla beraber, 2 milletvekilinin de yer aldığı bu 9 kişilik ilk Kurul 2 listenin karması olduğundan uyum sağlanması ve verimli çalışması güçtü.

Nitekim; planlarını ünlü mimar V.Violi’nin Milano’da yaptığı, her şeyi hazır ve Kulüpten bir lira çıkmadan, Atletizm pistinin 5 yıl Beden Terbiyesi emrine verilmesi karşılığı, stadın 60 bin kişi alacak surette büyütülmesi anlaşması, uyarılara rağmen, takip edilmeyip hayal olmuşi 11 bin liralık Chevrolet araba ile anlaşmaya varılan İzmirsporlu Metin Oktay beceriksiz aracılarla G.S.a kaptırılmış; yine G.S. (50 inci Yıl Bayramından sağladığı 155 bin lira ile Kuruçeşme adasını satın alırken 14.5.1956 Kongresinde seçilen yine 9 kişilik Yönetim Kurulunun tertiplediği Fenerbahçe’nin 50 inci yıl bayramı, birkaç yüz seyirci önünde zararla kapanmıştır. Görülüyor ki, Yönetim Kurulu üye sayısının 7 den 9 kişiye çıkarılması ve başlayan grupçuluk ilk adımda Fenerbahçe Kulübü için hiç de yararlı olmamıştır.

(Kadıköy Grubu) adı altındaki ilk gruplaşmayı, zamanla, Kızıltoprak, İstanbul, İdealistler, Yeni Kadıköy, Yeni Fenerbahçeliler ve daha küçük çaptaki topluluklar izledi. Bu gruplar kongrelerde reylerin dağılmasına ve Yönetim Kurullarında anlaşmazlıklara yol açtı ve bu durum Kulübün aleyhine oldu.

Ayrıca, grupların, ayakta kalabilmek için, adaylar arasında kontenjan, sıra ve nöbet usullerine başvurmaları, hatta Yönetim Kurulu üye sayısının, ihtiyaçtan ziyade, daha çok kişiyi memnun etmek amacıyla, 13, hatta 15 kişiye çıkarılması Fenerbahçe’nin kaderini, bir süredenberi, en iyilere teslim etmekten çok, tanınmamış olanlara da bırakmak durumuna düşmüş ve bu usul uyumlu ve verimli çalışmayı engellemiştir. Ayrıca, toplu halde üye kayıtları, bir kısım üye aidatlarının Kongre arefelerinde belirli çevrelerce ödenmesi ve hatta içkili yemekler verilmesi de Fenerbahçe toplumuna yaraşır davranışlar olup olmadığı tartışılan konular oldular. Ancak, bütün tutum, uğraşı ve sorunlar içinde en önemli ve nazik konunun, Fenerbahçe’nin kaderi ellerine emanet edilecek kişilerin seçimi olduğu açıktır. Aşağıdaki, 10 Şubat 1980 kongresine sunulan çalışma raporu bu konuda bir uyarı olarak her zaman hatırlanmalıdır:

(-…..Hasta bünyeli olarak oluşan Yönetim Kurulumuzun hastalığının teşhisini yapmak bizler için zor olmamıştır. Bu teşhis, Kulübün iç bünyesini bilmeyen, ancak çok bozuk ekonomisine katkısı olur düşüncesiyle, yönetime hakim olma ve yaptığı veya yapacağı ekonomik yardımın karşılığı manevi kâr elde etme çekişmesidir. Amiyane tabirle, parayı verip düdüğü çalanla çalamayanm kavgasıdır. BU KAVGA, YÖNETİMİN OLUŞTURULMASI SİSTEMİNDEKİ BOZUKLUKTAN GELMEKTEDİR.

Hasta doğan Yönetim Kurulumuz, belirtilen nedenlerle doğan çekişme sonucu, bazı üyelerin ayrılmaları ve çekişmede taraf olup da yönetimde kalan üyelerin asıl isteklerinin gerçekleşmesi çalışmalarıyla devam etmiştir. Ancak, isteklerinin gerçekleşmeyeceği kanısına varan diğer bazı üyelerle esasen ne yaptığı ve ne yapacağı hiç tyr zaman belli olmayan üyelerin ayrılması önlenememiştir. Böylece, yedek lis’eden gelen 6 üye ile Yönetim Kurulu görevini sürdürmüştür.

BU SAFHADAN SONRA, YÖNETİM KURULU MAALESEF RAHAT BIRAKILMAMIŞTIR. Yönetimden ayrılanların ve çevrelerinin Kulübümüzde ve diğer kulüplerin bünyelerinde doğan olaylardan fayda uman bir kısım basının, Kulübe büyük zarar veren tutum ve davranışları Yönetim Kurulumuzun çökme temennisi yolunda olmuştur. Bu tutum ve davranışlar o kadar ileriye götürülmüştür ki, Kulübün problemleri abartılarak spor sayfalarında polemik konusu yaptırılmış, uzun ve kırıcı beyanatlar alınmış, eski ve yeni yöneticiler birbirlerine düşürülmüş, profesyonel futbolcular yönetime karşı kazan kaldırmaya teşvik edilmiştir. Bunun tabii sonucu olarak, Yönetim Kurulumuz, eski yöneticiler ve Kulüp yıpranmıştır.

ACİZANE ÖNERİMİZ, DENEYİMDEN GEÇMEMİŞ KİMSELERİN YÖNETİME GETİRİLMEMESİ, KULÜBE BORÇ VERENE DEĞİL, PARA KAZANDIRANA, YAN GELİR TEMİN EDENE, ÇEVRE VE ŞAHSİYETİYLE FAYDALI OLDUĞUNU KANITLAYAN ÜYELERİMİZE YÖNETİM DE YER VERİLMESİDİR.)

Yukardaki yakınmalara rağmen, aynı şekilde, 10 Şubat 1980 de seçilen yeni ve bu kez 11 kişilik yönetimin de, başarısız ve 21 Şubat 1981 mali Kongresinde istifa kararı almak zorunda kalışı, 12 Nisan 1981 Olağanüstü Kongre ve seçimini gerektirmiştir. Bu Kongre Fenerbahçe’yi, seçim yöntemi yönünden, 30 yıl gerilere götürdü ve Sarı-Lacivertil Kulübün tarihinde 3. kez ve bu defa zorunlu olarak, tek seçici usulü uygulandı.

Bu 12 Nisan 1981 Olağanüstü Kongresinde başkan adayı (Ali Şen)in:

(-…….BİZ KULÜBE PARA VERCEK DEĞİLİZ. FENERBAHÇE’NİN İSİM VE BÜYÜKLÜĞÜNÜ KAYNAK ALIP, UMULMADIK GELİRLER SAĞLAYACAK VE FUTBOL İLE BERABER, TÜM AMATÖR ŞUBELERİ KALKINDIRACAĞIZ. ANCAK, LİSTEMDE DEĞİŞİKLİK YAPILIRSA ÇALIŞMAM. ÇÜNKÜ ARKADAŞLARIMI İNCE HESAPLARDAN SONRA SEÇTİM!…)

Sözleri karşısında, özellikle son yılların ağzı yanık Genel Kurulu haklı olarak, itiraz edememiş ve tek seçici Ali Şen’in 11 kişiden oluşan aşağıdaki listesi, hizalarında açıklanan görevleriyle beraber, memnunlukla kabul olunmuştur.

fbtarih651

Ali Şen: Başkan
Mete Has: 2. Başkan ve Sosyal Tesisler Sorumlusu
Ömer Çavuşoğlu:  2. Başkan ve Sosyal Tesisler Sorumlusu
Engin Berber: Muhasip Üye
Abdullah Acar: Mali Komite Başkanı
Orhan Ergüder: Genel Sekreter ve Basın Sözcüsü
Ali Dinçkök: Futbol Şubesi Sorumlusu
Togay Bayatlı: Amatör Şubeler Sorumlusu
Necmettin Nurkan: Amatör Şubeler Sorumlusu Yard.
Vedat Çolpan: Beden Terbiyesi ile İlişkiler Sorumlusu
Mesut Dizdar: Beden Terbiyesi ile İlişkiler Sorumlusu Yrd.

21 Şubat 1982 deki normal Kongrede birkaç değişikliğe uğrayan ve nihayet istifa ile 10.12.1983 olağanüstü kongresine kadar görevde kalan bu yönetim kurulu, ilk yıl uyumlu çalışma sonucu, çok başarılı oldu ve 4 yıldır gülmeyen Fenerbahçelilerin yüzlerini güldürdü:

Dereağzı sahası çimlendi… Fenerbahçe stadı açıldı. Sosyal tesisler binası restore edildi ve genişletildi. Bahçe tanzim olundu. 1982/83 T.S.Y. ve Donanma Kupalarıyla, Türkiye Ligi ve Federasyon Kupası şampiyonlukları kazanıldı. Basketbol takımı şampiyonluğa oynadı. Ancak, ne çare ki zamanla beliren ve dıştan da körüklenen uyumsuzluk hastalığı ve yersiz konuşmalar bu verimli birliği de zedeledi ve bir G.S. yenilgisinden sonra, eski bir başkanın söylediği bir söz, esasen diken üstünde duran bu verimli Yönetim Kurulunun bölünüp istifa etmesine neden oldu.

26 Şubat 1978 normal Kongresinde 13 kişiye çıkarılan Yönetim Kurulunda uyum sağlanamaması sonucu, Kurul 10 Şubat 1980 de 11 kişiye indirilmişti. (Dernekler Yasası)na uyulmak yolundaki Tüzük değişikliği sıralarına rastlayan 18 Mart 1984 Kongresinde Yönetim Kurulunun, yeni Tüzük gereği, bu kez 15 kişiye çıkarılması Fenerbahçe Kulübünde 1980 li yıllarda yaşanan tutarsızlıklara örnek sayılabilir.

Faruk Ilgaz Başkanlığındaki bu 15 kişilik en kalabalık Yönetim Kurulunda görevler ve bu yerlere seçilenler aşağıdadır:
3 Asbaşkan: Sportif işler sorumlusu Eşref Aydın, İdari işler sorumlusu Başaran Ulusoy, Mali İşler Sorumlusu Faruk Ebubekir.
Genel Sekreter ve Basın Sözcüsü: Altan Ayanoğlu
Muhasip Üye: Ulvi Tümen
Futbol Sorumlusu: Ahmet Erol
Prof. Futbol Şubesi İdari işler sorumluları: Vedat Çolpan ve Osman Göktan
Amatör Futbol Sorumlusu: Hüsnü Çil
Basketbol Sorumlusu : Erol Demiroma
Su Sporları Sorumlusu : Nejat Akdoğan
Sosyal İşler Sorumlusu : İbrahim Fuat Imsık
Dış İlişkiler Sorumlusu : Yusuf Duru
Salon Sporları Sorumlusu : Fazıl Tokatlı

F.Ilgaz’ın 2 ay sonra, sağlık durumu nedeniyle, Başkanlıktan ayrılmasından sonra, bu göreve 25.6.1984 de, eski kulüp müdürü Fikret Arıcan getirildi ve ihdas olunan (Vakıf ve Mevzuat) işleri için Asbaşkanlık 3 den 4 e çıkarılıp, bu görevi üstlenen Ulvi Tümen’in yerine de Fazıl Tokatlı muhasip üyeliğe aktarıldı.

Yukardaki 15 kişilik kurul, uyumlu çalışmak ve yararlı olmak bir tarafa, tam kadro ile bir tek toplantı dahi yapamamıştır. Gruplaşmalar olmuş, Kulüp bunalımlar içinde yüzmüş, sportif randıman ise, bir kısım üyelerin katlandıkları büyük maddi fedakârlıklarla orantılı olmaktan uzak kalmıştır. Bu nedenle, kalabalık Yönetim Kurullarının uygulanmakta olan GRUPÇULUK temeline dayalı seçim yöntemiyle ve hele, başta çok güçlü ve saygın bir Başkan bulunmadıkça Fenerbahçe Kulübü için daima sakıncalı olduğu ve olacağı hiç kuşkusuzdur.

Böyle iken ve yukardaki olumsuz deneylere karşın, 2 Mart 1986 Genel Kurulunda 15 kişilik yeni kurulun hiç itirazsız seçilmesi, Başkan Tahsili Kaya’nın güçlü bir kişiliğe sahip olmasından ziyade, çok zor durumdaki kulübün toparlanabilmesi için, kendi deyimi ile, borç da olsa, büyük maddi fedakârlığı göze almış bulunmasına bağlamak yanlış olmasa gerektir.

2 Mart 1986 da muhalefetsiz, tek liste olarak görev alan son:

Başkan : Tahsin Kaya
İkinci Başkan: Yüksel Günay, Fuat Imsık ve Ateş Amikoğlu
Genel Sekreter: Semih Bayülken
Muhasip Üye: Evgin Oktay
Muhasip Üye Yardımcısı: A.İhsan Tunçaslan
Basın Sözcüsü : Güven Sazak
Altyapı Sorumluları : Ogün Altıparmak ve Yavuz Şimşek
Basketbol Sorumlusu : Fazıl Tokatlı
Üyeler: Aziz Yılmaz, (sonra Genel Sekreter) Mehmet Sadıkoğlu, Suphi Arı ve Şinasi Bora.

fbtarih652

Bu Yönetim Kurulu da kısa sürede bunalıma düştü. Başkanın vaad ettiği bir milyar liranın Temmuz 1986 transferinde harcanıp tükenmesinden sonra, yeniden istenen 500 milyon lira için, Başkanın:

– Durun biraz, bakalım…..

Cevabına karşı gösterilen sert tepkiler ve:

– Para vermiyecek ise, kulübün başında işi ne?!.. İstifa etsin!… gibi yersiz ve haksız sözlerin basına aksetmesi Fenerbahçe Kulübü için ibret verici bir talihsizliktir ve hiç bir zaman tekerrür etmemesi temenni olunur.

Tahsin Kaya’yı başkanlığa önerenlerin kısa sürede onunla ters düşmeleri ve istifalar, seçim yöntemindeki ilkellik ve sakatlığı bir kez daha açığa vurmaktan başka, Fenerbahçe toplumunu 1987 İlkbahar ve yaz aylarında, türlü yönden korku, üzüntü ve hatta acılara boğan bunalımlar içine itmiş bulunuyordu.

Görülüyor ki, çözümü gereken birçok sorunlar yanında, Yönetim Kurulunun oluşum tarzı büyük sakıncalar taşıyor. Kurulun 15 kişiden oluşması, çalışmayacağı bilinen kişilerin yönetime alınmaları ve görev bölümünde ehliyet aramamak, Kulüp yararından çok grupçuluk ve kişisel kaprislerin egemen oluşu, Fenerbahçe Kulübüne, sürekli olarak, çok büyük zararlara neden ölmakta ve Kulübü geriye götürmektedir. Bu zararların daha zor ve daha tehlikeli durumlar yaratmadan önlenmesi ve sağduyunun her alanda egemen olması, Fenerbahçe Kulübünün görkemli itibarı ve hatta varlığı için, şart olmuştur, artık!….

fbtarih653

fbtarih653

fbtarih654

fbtarih654

FENERBAHÇE SPOR KULUBUNU YÖNETENLER

Fenerbahçe Spor Kulübünün yönetiminde, kuruluşundan Eylül 1987 sonuna kadar 199 kişinin görev aldığı tesbit edilmiş bulunuyor. Hemen açıklamak gerekir ki, bu sayı görev alanların tamamı olarak kabul edilemez.. Zira, Kulübün arşivleri 1932 yılında yandığı gibi, bugün de Fenerbahçe Kulübünde, maalesef, bir arşiv müessesesinin varlığından söz edilemez. 199 sayısı, şu yapıtın sahibinin, enaz 50 yıl önce başladığı sürekli araştırmaların verisidir. Ancak, yine de atlanmış isimler olabilir.

Liste, alfabetik sıra, meslek ve görev dönemleriyle beraber aşağıdadır. Sağ baştaki şütun göçenlerin vefat tarihlerini gösteriyor. Ancak, 8 kişinin vefat tarihi belirlenememiş ve … işaretiyle gösterilmiştir:

fbtarih655

fbtarih658

fbtarih660

ZİYA SONGÜLEN

Fenerbahçe’yi kuran gençlerin 1 No lusu ve kulübün ilk Başkanı olan Ziya bey baba tarafından Hariciye Nazırı Asım Paşa, anne tarafından da yine Hariciye ve Adliye Nazırı Server Paşanın torunu ve hariciyeci Suat beyin oğlu olup 1886 da istanbul’da doğdu. Suat bey Londra sefiri Nuri beyin torunu olduğundan, âîle, Soyadı kanunundan önce NURİZADE unvaniyle anılmış ve Fenerbahçe kulübünün ilk reisi de (NURİZADE ZÎYA BEY) ismiyle tanınmıştır.

Suat bey, oğlunu İngiliz mürebbiyeler elinde ihtimamla büyüttü veSt. Joseph Fransız lisesinden 1903 de mezun olan Ziya, tahsilini İngilterede sürdürdü.

İstanbul’a dönüşünde Düyunu Umumiye’de görev alan Ziya bey, okul ve çevre arkadaşları Ayetullah ve Necip ile beraber, Fenerbahçe kulübünü kurma hareketine bu memuriyeti sırasında girişmiştir. İngilizce ve Fransızca’yı anadili gibi bilen 21 yaşındaki bu genç, 1.90 ı aşan boy, iri ve çok güçlü yapı ve iyi mâli olanağıyle, arkadaşları arasında sivrilmiş ve İngiltere’de gelişen görgü, kültür ve benliğine işleyen spor sevgisiyle dörtbaşı mamur bir hüviyet taşımıştır.

Fenerbahçe’nin bu genç ve dinç başkanı, kulübün kuruluş ve faaliyete geçiş dönemindeki maddi bütün ihtiyaçlarını şahsen karşıladığı gibi, (Papazın Çayırı) denen Fenerbahçe stadının bulunduğu yeri de, 17 Reşat altını karşılığında, bir yıl kulüp için kiralamıştır.

Fenerbahçe’nin ilk kadrolarında bek oynayan Ziya bey, özel hayatındaki ciddiyet ve soğukkanlılığı futbolda da göstermiş, disiplinli tutum, uzun ve düzgün vuruşlariyle sivrilmiştir.

Genç Fenerbahçe’nin bu genç, girgin ve fedakâr Başkanından faydalanması, ne çare ki, kısa sürdü. Çalışmalarını dar Fenerbahçe topluluğuna değil, umuma yaymak için, birkaç tanınmış İngilizle beraber UNİON CLUB u kurma işine girişti. Korunmaya muhtaç Fenerbahçe ihmale uğrayınca sarsılmaya başladı ve durum kötüleşince de Ziya bey istifa etti. Union Club işi umulan randımanı vermeyince, Ziya bey birkaç yıl sonra Fenerbahçe kulübüne döndü, ancak herhangi bir görevde tekrar görülmedi.

Kurtuluş Savaşı sıralarında, 1921 Şubatında T.B.M.M. Hükümeti Bekir Sami bey hey’etinde Londra, daha sonra da lozan koııfransına katılan Ziya bey, 1924 de kurduğu NATTA seyahat bürosu ile yurdumuz Turizim davasına öncülük etmiştir.

Ziya bey, 21 Ağustos 1936 da 50 yaşında iken, beyin kanamasından Alman Hastanesinde vefat etti. Pekaz önce uygulanmaya konan kanun gereğince, soyadı olarak (SONGÜLEN)i alan Rahmetli, Rumelihisar’da medfundur.

fbtarih661

FENERBAHÇE KULÜBÜNDE BAŞKANLIK

Fenerbahçe Kulübünde BAŞKANLIK makamı, kurluşunçlan itibaren, gerek yetki ve ünvan ve gerekse hukuk bakımlarından, aşağıdaki gibi, değişik veçhe ve tanımlamalar arz etmiş ve ancak 1934 den itibaren açıklık kazanmıştır:

Başkan, Yönetim Kurulu Başkanı, Kulüp Başkanı, Fahri Başkan ve Genel Başkan gibi….

Fenerbahçe kulübünde, aynı anda, yukardaki titrleri taşıyan bir veya daha fazla zevatın iş başında bulundukları dönmeler yaşandığı gibi, bu ünvanlardan hiç birinin sahibinin bulunmadığı, yani başkansız veya sadece bir Fahri Başkanla ye-tinildiği veya yetinmek zorunda bırakıldığı dönemler de oldu. Bu belirsizliğin nedenleri, Kuruluş döneminde düşülen bunalımlarla, Birinci Dünya ve Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarındaki politik olaylar ve işgal yıllarındaki düşman baskısıdır.

Bütün bu anormallikler, Fenerbahçe Kulübünde 1934 yılına kadar efradını cami, ağyarını mani, kesin bir başkanlar tablosunun oluşturulmasına olanak vermiyor.

Fenerbahçe Kulübünde (Başkanlık) makamı, (Şükrü Saraçoğlu) bahsinde sunulduğu şekilde, Saraçoğlu’nun 16 Mart 1934 Olağanüstü Kongresindeki seçimi ile beraber açıklığa kavuştu.

İstikrarsızlık ve yukarıdaki 5 ünvaııın içiçe karıştığı 16 Mart 1934 Kongresine kadarki dönem de dahil, Fenerbahçe Kulübünde sözü edilen 5 titri taşımış olan zevat, 1987 yılı sonuna kadar 28 kişi olup, görev dönem ve meslekleriyle beraber, sıra ile, şunlardır:

fbtarih662

Yukarıdaki zevattan Sabri Toprak, İngilizler tarafından Malta adasına sürüldüğü bir buçuk yıl da dahil, 1915 den 1934 e kadar 19 yıl Umûmi Reis (Genel Başkan) olarak kalmış; Şükrü Saraçoğlu 16 Mart 1934 den ‘ 15.10.1950 ye kadar 17 yıl Başkan, 1953 de vefatına kadar da, 3 yıl, Onur Başkanı titrini taşımıştır.

Saraçoğlu’ndan sonra Başkanlık titrini en uzun süre Faruk İlgaz taşıdı. İlgaz, 20.3.1966 dan 26.5.1984 e kadar 18 yıl içinde muhtelif dönemlerde 12, Dr. İsmet Uluğ 4, Osman Kavrakoğlu, Zeki Sporel ve Ali Şen de 3 er yıl Başkanlık yaptılar.

AYETULLAH BEY

Fenerbahçe Kulübünü kuran 3 gençten biri ve Kulübün ilk Genel Sekreteri olan Ayetullah bey, Kuzey Kafkasya Kabartay Türk’leri UBİH kolunun ANZORK sülalesinden ve Hareket Ordusu erkânından Piyade Feriki Şevki Pa;a’nın oğlu olup, 1888 de Boğaziçinde Boyacıköy’de doğdu.

fbtarih663

Reis Ziya beyin bir yıl içinde istifa etmesinden sonra, Fenerbahçe’nin bunalımlı ilk yıllarını ve büyük krizleri kuvvetli zeka ve dravetiyle savmasını bilmiş ve bu bakımdan ilk neslin en cefakeş yöneticisi olarak tanınmıştır. Moda, Devriye Sokak 48 nodaki evi, Kulübün henüz lokalsiz yıllarında malzeme deposu görevini görmüş, formalar burada yıkanıp ütülenmiştir.

Ayetullah bey St. Joseph lisesini bitirince, önce Su şirketi, kısa süre sonra da Osmanlı Bankasına memur oldu ve Fenerbahçe’yi, 2 arkadaşı ile beraber, bu memuriyeti sırasında kurmaya girişti. Bu sarışın ve gözlüklü genç, ilk kadrolarda haf ve bek ve birkaç kez de kalede yer almış, aynı zamanda taşıdığı, önce Genel Sekreter, daha sonra da Reislik görevlerini otorite ve başarı ile yürütmüştür. Onun Fenerbahçe Kulübünde en büyük şöhret ve meziyeti çevresinde kurmayı başardığı bu otorite ve saygıdır.

Reis Ziya beyin istifasından sonra düşülen bunalım içinde, 22 yaşındaki Ayetullah bey, sahaya 11 kişi çıkaramayacak durumdaki Fenerbahçe’nin yaşayabilmesini civardaki semt kulüpleriyle birleşmekte görmüştü. Bu amaçla temasa geçtiği Üsküdar ve Pazaryolu kulüpleriyle prensip kararma varıldı. Ancak, yeni üyelerin eskilerle bağdaşmaları mümkün olamıyordu. Yeni bir düzen, tüzük ve güçlü bir yönetime ihtiyaç duyuluyordu. Bu amaçla, 1910 yılı Eylül ayında Mühürdar gazinosunda bir genel toplantı yapıldı. Bu toplantıda eskilerle yeniler ayrı ayrı oturduklarından, yenilerin çoğunlukta oldukları hemen göze çarptı.

Yeniler, yalnız sayıca değil, kültürce de üstündüler. Sûreti hakkan görünüp, müsait bir hava yaratarak yönetimi ele geçirmek ve Fenerbahçe isim ve renklerinin, şimdilik Fenerbahçe-Üsküdar veya Fenerbahçe-Pazaryolu olarak değiştirmek amacına ulaşmaktı.

Tehlikeyi gören Ayetullah bey, toplantının, bir karar alınmadan, hemen dağıtılması lüzumunu kavrayıp, her görüş ve öneriye karşı çıkınca, sözcülerinin:

(- Burada makul düşünen bir çok Fenerbahçeli arkadaş varken, siz kim oluyorsunuz da, en önemsiz konularda bile, çoğunluğun isabetli görüşlerine muhalefet etmek hakkını kendinizde görüyorsunuz?…) demesi üzerine, kükreyen bir sesle:

(- FRANSA KRALI 14.LUİ, “LA LOİ C’EST MOÜ…” DEMİŞ!… BEN’DE, “FENERBAHÇE BEN’İM!” DİYOR VE İŞTE BUNUN İÇİN MUHALEFET EDİYORUM.” deyip onlara kapıyı gösterince, bu hareketin Fenerbahçelilerce de tasvip edildiğini gören Üsküdar ve Pazaryolu mensupları hemen salonu terk ettiler. Yalnız Pazaryo-lundan Yahya Berki ile Hüseyin İzzi yerlerinde kalıp Fenerbahçeye katıldılar.

İşte; Ayetullah beyin bu zeka, taktik ve celadeti Fenerbahçe Kulübünü faaliyete geçişinden kısa süre sonra tarihe karışmaktan kurtarmıştır.

Yurdumuzun 1912/13 deki ilk izcilik hareketinde ilk oymak beylerinden olan Ayetullah bey, Birinci Cihan Savaşı sonlarında bir-iki yıl yurdu kasıp kavuran (İspanyol nezlesi) felaketinin kurbanlarından olarak, 1919 da henüz 31 yaşında ebediyete göçtü. Kabri Karacaahmet’tedir.

ELKÂTİPZADEMUSTAFA BEY

Fenerbahçe Kulübünde sürekli olarak 12 yıl hizmet eden Elkâtipzade Mustafa bey 1889 da Tunuslu doğdu. 20. yüzyılın ilk yarısında İstanbul’da Aşırefendi Caddesindeki Elkâtipzade Mani’nin altında toptan fes ticareti yapan Elkâtipzade Yusuf beyin oğludur.

Başında bulunduğu semtlerinin Kuşdili Kulübünü, başta Sait Salahaddin, Hasan Kâmil, Hikmet Topuz ve Kemal Aşkın olarak, dönemin ünlü futbolcularıyla beraber, 1911 de Fenerbahçe’ye katmış, çok çalışkan, fedakâr, kurnaz ve uzağı gören bir idareci olarak, Sarı-Lacivertli yuvaya sonsuz hizmet ve yararlılıkta bulunmuştur.

fbtarih664

Yaz mevsimlerinde Fenerbahçe Kulübünün kapı eşiğinde yatmayı, onu silip süpürmeyi Heybe-liada’daki müreffeh baba köşküne seve seve tercih edecek kadar yuvasını sevmiş bu muhterem zat, bütün servet ve gençliğini Kulübüne feda etmiş bir Sarı-Lacivert fedâisi olarak, Fenerbahçe tarihinde yer alır.

Elkâtipzade, Fenerbahçe Kulübü 1910 larda bunalımlar içinde, yıkılma tehlikesi ile burun buruna iken, gökten hızır gibi inen bir kurtarıcı rolüyle, yalnız Kuşdili Kulübünü Sarı-Lacivertli yuvaya katmakla yetinmemiş, aynı zamanda kulübün sağlam temellere dayanması gerektiğine inanarak, Türk futbolunda Genç Takımlar Kurmaya yönelen ilk yönetici olarak ün yapmıştır.

İlk milli takımlarımızın Cafer, Feyzi, Refik Osman, Zeki, Alaaddin ve Bekir olarak, 6 elemanının Mustafa bey tarafından 1912/13 de kurulup çalıştırılan ve Türkiye’de 1914 de tertiplenen ilk Gençler şampiyonluğunu kazanan Fenerbahçe Genç takımında yetişmiş olduklarını hatırlatmak, Türk futbolü ve Fenerbahçe Kulübünün yaşam ve şöhretinde ELKÂTİPZADE MUSTAFA adım ebe-dileştiren bir anıt nitelik ve kişiliğini taşır. Bu bakımdan, denebilir ki, 7-8 futbolcusu Fenerbahçeli olan 1923/24 lerin ilk Türk milli takımları, doğrudan doğruya Elkâtipzade Mustafa beyin eseridir ve bu takımları seyreden binlerce insan içinde onun duyduğu haklı övüncü paylaşabilecek bir ikinci kişinin mevcut olmadığı kesindir.

Elkâtipzade Mustafa, Fenerbahçe Kulübüne yeni spor dallarının kurulmalarında da öncülük etti ve uyguladığı metod ile çok başarılı oldu.

Genç sporculara gösterdiği şefkat, onların sağlık, tahsil ve gelecekleriyle bir öz ağabey gibi ilgilenmesi, galibiyetlerden sonra onlara dondurma, gazoz ve evinde toplayarak Tunus’tan gelen hurma ve baklava ikram ve yeni fesler hediye etmesi, yeni branşlarda, beklenenden çok önce şampiyonluklar kazanılmasında ve sporcuların Fenerbahçe’ye bağlanmalarında son derece etkili olmuştur. Denebilir ki, Elkâtipdade’nin bu tarz davranışları Fenerbahçe’nin çok sağlam temeller üzerine bina edilmesini ve ihtişamım sağlamıştır.

Gayret ve fedakârlık sembolü olarak, 12 yıl ışıl ışıl parıldayan Mustafa Kâtipoğlu, Fenerbahçe1 nin haklarını masa başlarında da zeka ve cesaretle korumasını bilmiş ve günümüzde zaman zaman hasreti çekilen, “İdeal yönetici” rolünde pek büyük başarılar göstermiştir.

Elkâtipzade Mustafa adı Fenerbahçe Kulübünün gelişme döneminin birkaç temel direğinden biri olarak, sonsuza dek sevgi ve saygı ile anılacaktır. 3 Mart 1967 de vefat etti. Kabri Karacaahmettedir.

SABRİ TOPRAK BEY

Sabri bey, Fenerbahçe’nin değeri ölçüsüz en yararlı evlatlarından en başta olanıdır. Öyle dönemler oldu ki, Fenerbahçe Kulübü onun ilgisi ve gayreti sayesinde ayakta kalabilmiş ve yaşamıştır.

Büyük Ata’nın en yakın, en sevdiği arkadaşı idi. Atatürk, Birinci Dünya Savaşı yıllarında her İstanbul’a gelişinde Sabri beyin Moda’daki evinde misafir kalırdı. Büyük Ata’nın, daha 1. Dünya Savaşı yıllarında Fenerbahçeli oluşunda etkisi olmuş ve 3 Mayıs 1918 de Sarı-Lacivertli Kulübü ziyaretini de o sıralarda Moda’daki evinde misafiri olduğu Umumi Reis Sabri beyle beraber yapmıştır.

Fenerbahçe Kulübü, 1914 sonlarında üyelerinin silah altına alınması ve mali sıkıntılar içinde kıvranırken,-Reis Dr. Hamit Hüsnü beyMn (Riyaseti kabul etmesi için 3 ay uğraştım!..) dediği gibi, aylar süren İsrarı üzerine, Kulübün başına geçen Sabri bey, düşman ganaiminden Belkıs Kotrası ve birkaç futa ile, Baker mağazasından bir araba dolusu spor malzemesini Fenerbahçe’ye sağlamış ve Fenerbahçe’yi 4 savaş ve yokluk yılında ayakta tutmuştur.

Düşman işgali üzerine, İttihat ve Terakki Partisi 1918 yılı sonunda kapanırken, partinin bütün eşya ve kütüphanesini düşman ve yardakçılarına kaptırmamak için, Fenerbahçe Kulübüne mal eden o olmuş, Malta’ya sürüldükten sonra Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak katıldığı Kurtuluş Savaşında Ziraat Vekilliği yapmıştır.

fbtarih665

(Müessesan Heyeti) döneminin son Reisidir. Tutuklanıp Malta adasına sürüldükten sonra da Kuüp reisliği, Şehzade Ömer Faruk Efendi’nin fahri reisliği sıralarında, üzerinde kalmış, başkanlık ettiği, 16 Mart 1934 olağanüstü Kongresindeki Tüzük tadili ve yeni seçimle Kulüp riyaseti Şükrü Saraçoğlu’na geçmiştir.

Sabri Toprak son derecede namuskâr bir devlet ve politika adamı olarak tanınmıştır. Elkatip-zade Mustafa bey, kaç kereler şöyle anlatmıştır: (- BÜTÜN FIRINLAR emrinde iken, bir gün sporcular için vesika dışı 10 ekmek istedim. Karaborsada 20 kuruş olduğunu işittiğini söyledi ve 2 altın lira verdi. Bir gün de 2 kilo şeker vesikası istedim. Şeker 20 kuruştu. Karaborsada ise 3 altın lira idi. Çıkardı, 6 sarı lira verdi. Hak ve hukuka bu derece saygılı idi. Üsküdar’dan Pendik’e kadar geniş bir bölgenin iaşesi elinde iken, Malta’ya sürüldüğü sıralarda eşyalarını ben sattım da harçlık yaptı.

Kadıköy’de bütün azınlık ve yabancı tabakası İşgal Komutanlığına yüzlerce imzalı dilekçelerle” Malta’ya sürülmesini haksız ve adaletsiz bulmuşlar ve sürgün edilmesini önlemeye çalışmışlardır. Hatta, tutuklanmasından bir akşam önce kendisine kaçması için haber yollanmış, ancak, (Ben buna .tenezzül etmem!..) cevabını vermiştir. Ne zaman bir ihtiyaç için yanına gitsem: — Mustafa bey… Bu Kulüp için sende ben de dilenci olduk!., derdi. Fenerbahçe’nin çok kahrını çekti…..)

1877 de İZMİR, Kasaba da doğmuş, 2. dönem Saruhan, 3 ve 5. dönemler Manisa Milletvekili ve Ziraat Bakanlığı yapmıştır. 19 Şubat 1938 de vefat etti.

ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün başında zaman zaman siyasi kişilerin yer aldıkları görülür. Ancak, bunlardan hiç biri bu yere, nüfuzlarından yararlanılmak için değil, fakat Fenerbahçeliliklerinden dolayı seçilerek gelmişlerdir. İşte, Ödemiş’in gerçek demokrat çocuğu Şükrü Saraçoğlu’da küçük yaştan spora ve Fenerbahçe’ye duyduğu sevgi nedeniyle, ona tam 20 yıl başkanlık etti.

Saraç Mehmet Tevfik Usta’nın 1887 de Ödemişte doğan oğlu Şükrü, tahsilini 1918 de Cenevre İktisadi ve Siyasi İlimler Fakültesinde bitirdi. Kurtuluş Savaşında Kuşadası, Aydın ve Nazilli yörelerinde fiilen savaştıktan sonra, 1923 de İzmir’den milletvekili seçildi.

Sırasıyle; Maarif, Maliye, Adliye ve Hariciye Vekilliklerinde bulunduktan sonra, Başbakanlığa kadar yükselen Şükrü Saraçoğlu uzun yıllar Devlet ve hükümetler erkanı arasında spor ve sporcunun 1 sayılı koruyucusu olarak tanınmıştır. Fenerbahçe Kulübü, 1932 de yanınca, kiracısı olduğu Union Club lokal ve sahasını Milli Emlak idaresinden satın alırken, Saraçoğlu’ndan gördüğü manevi destek bu büyük Devlet adamındaki sportmenlik vasfına örnektir.

fbtarih666

Taksim stadında 23 Şubat 1934 kavgalı F.B.-G.S.ljg maçından sonra, kavga ile ilgisiz bazı Fenerbahçeli futbolcuların da, maksatlı olarak ve müdafaa hakkı tanınmadan, cezalandırılmaları ve cezaların hemen uygulanmaya konması üzerine, Kulübün yaptığı itiraz ve (GEREKİRSE MAHKEMEYE GİDERİZ) sözü, T.İ.C.İ. Umumi Merkez’in totaliter eğilimli öncülerini çileden çıkarmış ve 2. Reis Doğu Beyazıt mebusu Halit Bayrak:

(— FENERBAHÇE KULÜBÜNÜ KAPATIR VE STADINI DA ELİNDEN ALIRIZ!..) tehditlerini savurup, basın kanalıyla, ateşler püskür-müştür.

Bu durumda, yönetim kurulu, sporsever Adliye Vekili Şükrü Saraçoğlu’na başvurdu ve hakkının korunmasını diledi.

Durumu kendisine arz etmeye giden Kemal Onan’a Saraçoğlu’nun:

(— FENERBAHÇE GİBİ YURDUN ÖVÜNÇ KAYNAĞI BİR SPOR KULÜBÜNE HİZMET ETMEK BENİM İÇİN EN BÜYÜK ŞEREFTİR!..) d^ nesi ve bir imzalı fotoğrafını Fenerba-he Kulübüne hediye etmesi Camia da güven yarattı ve 16 Mart 1934 de toplanan Müessisler heyeti, 3 kişilik yönetim kurulunu 7 kişiye çıkarıp Şükrü Saraçoğlu’nu ittifakla Başkanlığa getirdi.

Şükrü Saraçoğlu 15 Ekim 1950 ye kadar, 17 yıl aralıksız başkanlıkta kaldığı gibi, 27 Aralık 1953 de vefatına kadar 3 yıl da Fahri Başkanlık etmiştir. Bu süre içinde kulübün faaliyetiyle yakından ilgilenmiş ve pek çok maçında hazır bulunmaktan zevk duymuştur. Son yıllarında yürüyemez derecede rahatsızken, Fenerbahçe’nin maçlarını izlemekten geri kalmayışı umumi hayranlık yaratmıştır.

Saraçoğlu, Fenerbahçe Kulübü için manevi destekti. Nizam ve mevkiine ters düşen tek bir işe alet olmamıştır. Hiç kimsenin, bu yolda bir istekte bulunabilmesi mümkün değil iken, hatta 1949 da tribün inşaatında Beden Terbiyesi ve İst. Belediyesinin söz verip yerine getirmedikleri ve stadın haciz işlemi görmesine neden olan 50 şer bin lira bağışların tahsil edilmeleri için, tavassutuna bile başvurulmamıştır. Ne organize edilen piyangoların satışları için mevkiinden yararlanılmış ve ne de bu yolda kendisine bir ima da bulunulmuştur. 1.6.1946 da Ankarada Başbakanlık Kupasını kazandıktan sonra, Başbakanlık örtülü ödeneğinden gelen 5 bin lira, Fenerbahçe’nin 1934-50 arası 17 yılda gördüğü yegane yardımdır ve Sarı-Lacivertli Kulüp bu durumla övünür.

Fenerbahçe’nin bu büyük evladının Fenerbah-çelilik ve tevazuunu kanıtlayacak pek çok anılan vardır. Bunları sıralamaya sayfalar yetmez. Ancak, belirtmek gerekir ki, Fenerbahçe’de görev almış veya almamış devlet erkânı arasında, Saltanat’ın son ve Cumhuriyet’in de ilk dönemlerinde SABRI TOPRAK; tekmil Cumhuriyet döneminde de Şükrü Saraçoğlu, adları şükranla anılmaya layık iki şahsiyet olarak, hizmet ve hatıraları baha biçilmezdir.

18 Haziran 1950 de Başbakanlık Kupası maçı sabahı, bazı ziyaretler arasında, Kafile Başkanı ve Umumi Kaptan olarak, takımın kendilerini ziyarete geleceğini telefonla haber veren Rüştü Dağlaroğlu’na, iktidardan henüz ayrılmış muhterem Saraçoğlu şu cevabı verdi:

— ARTIK BEN SİZLERİ ZİYARETE GELECEĞİM.

Nitekim, az sonra Belvü Palasa gelmiş ve futbolcularla sohbet etmiş, başarılar dilemiştir.

Memuriyet, mebusluk, vekillik, Başvekillik ve Parti Başkanlığı dönemleri boyunca devlet hizmetinde yurda sağladığı yararlar sonsuz olan Şükrü Saraçoğlu, politik ve özel hayatında fevkalade mert, dürüst, ve yurtsever bir insan olarak tanınmıştır. İcraatında millet ve memleketin menfaati kaygıları daima hakim olmuş ve istisnasız hiç bir mülahaza onu bu ana prensibinden, bütün hayatı boyunca, ayıramamıştır. Bu bakımdan da kıymet ve hatırası ulvi ve namütenahidir.

Fenerbahçe Kulübü kendisine aralıksız 20 yıl Başkanlık eden böyle asil ruhlu, muhterem vatan evladının şahsında, tarihini bir övünç hazinesiyle süslemiş bulunuyor. İstanbul’da’27.12.1953 de ebediyete göçen merhum, Zincirlikuyu Şehitliğinde medfundur.

fbtarih667

NECİP OKANER

İlk 2 açılma girişimi, hafiyelerce basılıp kapanma ve dağılma ile sonuçlanan Fenerbahçe’nin, 1907 ilk baharındaki 3. ve son girişimi, Ziya ve Ayelullah adlı arkadaşlarıyla beraber, Deniz Talebesi Necip Okaner’in Moda Beşbıyık Sokak, 3 nolu evinde kararlaştırılıp gerçekleşti.

Yenişehirli çiftlik sahibi Samipaşazade Mahmut Müdai beyin oğlu Necip, 1892 de Çamlıca’da doğdu. Henüz 15 yaşında iken, kurdukları topluluğun Umumi Kaptan ve Veznedarı olan bu uzun boylu, sarışın genç, takımda da 2 yıl geri hatlarda yer almış, sert çıkış ve uzun degajlarıyla göz doldurmuştur.

fbtarih668

Necip bey subay çıkınca Donanma’ya katıldı. Balkan savaşından sonra İngiltere ve Amerikada torpito ihtisası yaptı. Yüzbaşı rütbesinde torpito müfettişi ve Donanma Kumandanı Arif Paşa’nın yaveri iken, Amiral gemisi Barbaros’un, 8.8.1915 de, Marmara’da bir İngiliz denizaltısı tarafından batırılışında Sivrihisar torpitosu mütettebatı tarafından, şehit bilinerek, denizden çıkarılanlar arasındadır.

Kurtuluş savaşı başlarında komando grupları hazırlayıp Anadolu’ya sevkeden bu 3 sayılı Fenerbahçeli, daha sonra kendisi de savaşa katılmış ve fevkalade yararlı hizmetlerinden dolayı İstiklal madalyası ile taltif olunmuştur.

1925 de İzmir’de Akdeniz Bahriye komutanlığı yapan Necip bey, 1930/35 de Denizcilik Enstitü Müdürlüğünde ve daha sonra da Türk-İngiliz Kültür derneğinde yıllarca çalıştı. Eylül 1959 da Ege Üniversitesi İngilizce Profesörü iken vefat eden Necip bey Karşıyaka’da medfundur.

TEVFİK TAŞÇI

Halep eşrafından Tüccar Hacı Mehmet beyin oğlu Tevfik Haccar (Taşçı) 1889 da İstanbul’da doğdu. Muhitinin Kulübü Fenerbahçe’ye, ilk gün katılan Tevfik Taşçı, Reis Ziya beyin 1908 sonunda istifa etmesi üzerine, 1909 başında, Moda’da sonraları Lozan Kulübü olan Zamopulos’un gazinosunda yapılan toplantıda Kulüp reisliğine getirilmiştir.

Fenerbahçe’de bir yıl reislik yapan Tevfik bey bir yıl da Manchester’de kalmış ve dönüşünde Fenerbahçe futbol takımının hücum hattında bir süre yer alıp, daha sonra tenis şubesinin gelişmesinde de yararlı olmuştur.

1911 de askerliğini yaparken Trablus ve daha sonra, Birinci Dünya Savaşında Süveyş Kanalı muharebelerine katılan Tevfik bey İngilizlere esir düştü ve Malta adasına sürüldü. Savaş sonrası yurda döndüğünde, 1921 den itibaren, Fenerbahçe’nin Müessesan dönemi 3 kişilik Yönetim Kurullarına uzun süre muhasip üye olarak seçildi.

Tevfik Taşçı, Fenerbahçe’nin çok muhterem, kültürlü ve saygın bir siması olarak tanınmış ve çok sevilmiştir. 6.11.1979 da vefat etti. Kabri Karacaahmet’tedir.

HAKKI SAFFET TARI

Mutasarrıf Saffet Paşa’nın oğlu olan Hakkı Saffet Tan 1886 da doğdu. Saffet Paşa’nın, Galip’in babası Mustafa Paşa ile yakın dostluğu, bu iki mülki paşanın oğulları arasında da yakın bir arkadaşlığın doğuşuna neden olmuştur, bu nedenle, Hakkı Saffet, ilk günden itibaren, Fenerbahçe’nin bütün faaliyetlerinde yer almış, dürüstlük ve isabetli görüşleriyle sevilip sayılmıştır.

Hakkı Saffet, Osmanlı Bankasında memurdu. Tevfik Taşçı’dan sonra ve Ayetullah’tan önce, birkaç ay Fenerbahçe’ye reislik yaptı. Emlak ve Eytam Bankası Umum Müdürlüğünde bulundu. Türk Ticaret Bankası idare meclisi üyesi iken, 8.9.1952 sabahı, Kadıköy vapurundan çıkarken, Karaköyde kalp sektesinden vefat etti.

EMİRZADE ŞEHİT ARİF BEY

1911 yılında, Şehremini Hastane Çayırında zayıf bir gencin top alış ve vuruşlarındaki incelik ve tatlılığı hayran hayran seyreden Mustafa Katipoğlu, gencin yanma sokulup Fenerbahçe’ye girmesini teklif etmiştir.

Bu teklifi tereddütsüz kabul eden bu soluk benizli, çok zayıf genç, o sıralarda Mühendis mektebi öğrencisi ve daha sonra da, Galiple beraber, tam 7 yıl Türk futbolunun en güçlü defans hattını oluşturan, ünlü (ŞEHİT ARİF) dir.

Arif, yalnız kıvrak bir futbolcu değildi. Aynı zamanda çok ciddi, sağlam karakterli ve saygın bir gençti. Bu nedenle, Reis Ayetullah bey, idari sahada çok yorulduğunu öne sürüp ayrılırken, Yönetim Kurulu Başkanlığını, gözü arkada kalmadan, seve seve mühendis Emirzade Arif’e bırakmıştır. Fenerbançe, hiç yenilmeden kazandığı 1911/12 deki ilk İstanbul Lig şampiyonluğunu işte, bu Arif’in hem futbolcu, hem de reisliği zamanında kazandı.

Arif, Fenerbahçe A takımında 1911-18 arası 128 maç yaptı. Birinci Dünya Savaşında Uzunköprü-Keşan demiryolu inşaatında Şube Fen Heyetinde Yedek Teğmen olarak görev yaparken, Keşan’dan Uzunköprü’ye kadar 40 km. yi atla kateder ve trene binip F.B.’nin maçlarına gelirdi.

1919 Haziranında Toros demiryolu inşaatında çalışırken, Bor Ovasında hain bir çetenin saldırısına uğramış ve kalbini delen bir kurşunla Şehit olmuştur.

Fenerbahçe Kulübü, bu değerli evladının temiz ruhuna ithafen mevlüt tertiple di. Hafız Halit Hoca ve arkadaşlarının okuduğu ve yeri-göğü inleten bu Mevlüt’e İstanbul’un bütün spor çevreleri katılmış ve Kuşdili’deki Kulübün büyük salonu dolup taşmıştır.

Arif’in şehadetinin Türk futbolundaki bir anısı da, bugünkü gibi, maç öncesi bir dakikalık sükutla yetinilmemiş olmasıdır. Fenerbahçe Kulübü bu acı olaydan sonra, ilk resmi maçı olan 21 Kasım 1919 daki A. Hisar İdman Yurdu lig karşılaşmasını, Şehit evladının yerini boş bırakarak, 10 kişi ile oynamıştır.

Dr. HÂMİT HÜSNÜ BEY

Dr. Amiral Hüsnü Paşa’nın oğlu ve ilk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü’nün ağabeyi olan Dr. Hamit Hüsnü 1867 de İstanbulda doğdu. Dönemin en tanımış doktorlarından olup Fenerbahçe Kulübüne, üyelikten reisliğe kadar, sonsuz hizmetlerde bulunmuştur.

1912 yılında G.S. Kulübü mensubu iken, her akşam Altıyol’daki Lokale uğrayarak F.B.ye ısınmış ve üye olup ona hizmetten zevk duymuştur. 1913 de Umumi arzu ile Kulübe Reis seçilen Hamit Hüsnü bey, Kuşdili Lokali ile etrafındaki arazinin, sosyal Uhuvvet Kulübü çıkarılarak, temininde ve kayıkhane inşasında başlıca rolü oynamıştır.

fbtarih669

Kalabalıklaşan Kulüpte bozulan disiplini egemen kılmak için, otoriter bir mizaca sahip olan dostu Nafıa Nazırı Hulusi beyle beraber, yeni bir nizamname hazırlayıp, Umumi reislik ihdas eden Hamit Hüsnü bey, bu makama ilk kez Hulusi beyi getirmiş ve Fenerbahçe’nin Kuşdili Lokali 20 Mart 1914 te coşkulu bir törenle Umumi Reis Hulusi bey tarafından açılmıştır.

Hamit Hüsnü beyin Türk futbolunda en büyük özelliği, ezeli rakiplerin ilk yurtdışı turnelerinde, yani G.S.in 1911 deki Romanya-Macaristan, F.B. nin de 1914 deki Rusya seyahatlerinde, kafile başkanlıklarını yapmış olmasıdır.

Fenerbahçeli sporculara yıllarca baba şefkati göstermiş, evinde ikram etmiş, yedirmiş, yatırmış ve bütün kahırlarını çekmiş olan Hamit Hüsnü bey, Fenerbahçe’ye son derecede bağlı idi. Son yıllarında bile, yaz-kış demez Kulübe gelirdi. 26 Şubat 1952 de Suadiye’de ehliyetsiz bir şoförün kurbanı oldu. Kabri Sahray-ı Cedittedir.

GALÎP KULAKSIZOĞLU

Midilli eşrafından ve mutasarruf Kulaksızzade Mustafa Paşa’nın oğlu ve dünya futbolunda eşsiz bir başarı olarak tarihe geçen Fenerbahçe’nin gol yemeden 58-0 la şampiyonluk kazanmış takımının kalecisi Şekip’in ağabeyi olan Galip Kulaksı-zoğlu, 1889 da İstanbulda doğdu. St. Joseph lisesi öğrencisi iken, Fenerbahçe’nin kurulmasında yer alan ve Sarı-Beyaz forma altında topa ilk vuranlar arasındadır.

Galip, Fenerbahçe futbolunda 15 yıl baş ve kaptan olarak yer aldı ve katlandığı türlü zorluk ve imkansızlıklar arasında kazanılan bir çok başarı ve şampiyonluklarda başrolü oynadığı gibi, Kulübün gelişmesine de sonsuz katkılarda bulundu.

Çok zeki, çevik ve cesur bir futbolcu olarak, Fenerbahçe takımını yıllar boyu sürüklemiş ve her hatta aynı başarıyı göstermiştir. 1911/18 yıllarında Şehit Arif ile beraber Türkiye’nin en güçlü defansını oluşturmuştur.

Futbolün bütün sanat ve incelikleri bakımından süper yıldız olan Galip’in feragat ve Kulüp sever-liği özellikle anılmaya değer. Fenerbahçe’nin lige yeni girdiği dönemde bu eşsiz yıldıza bütün Kulüpler taliptiler. O derecede ki, yüksek klasınm zayıf Fenerbahçe kadrosu içinde er veya geç düşeceği belirtiliyor ve bu müstesna yaratılışın göz göre göre ziyan olmaması için, güçlü ingiliz ve Rum Kulüplerinden birine transfer olması lüzumu öne sürülüyordu….

Görüş ve iddialar yanlış değildi. Ancak; Galip, bıitün bunlara, feragat ve Kulüpseverliğin şaheser örneğiyle karşılık veriyordu:

(— ZARARI YOK!… ZAYIF TAKIMIMIZ BU SENE DE YİNE 5 İNCİ OLUR VE BU ACILARA ARKADAŞLARIMLA BERABER KATLANIRIM. AMA, EVVEL ALLAH, ELBET BİR GÜN, BÜTÜN RAKİPLERİ YENECEK KUDRETE ERİŞİR VE O ZAMAN YİNE ARKADAŞLARIMLA BERABER ÖVÜNÜR MUTLULUK DUYARIM!..)

Galip’in görüş ve dilekleri hemen ertesi mevsim bütün ihtişamıyla gerçekleşmiş ve Fenerbahçe yenilmeden İstanbul şampiyonu olmuştur.

1913 de kurulan ilk İstanbul karmasına rakipsiz kaptan seçilen Galip, komple bir sporcu itli. Tenis, Hokey, Kürek ve Yelken de de döneminin aslarındandı. Onuruna fevkalade düşkündü. 22.11.1939 da vefat etti. Kabri Karacaahmet’tedir.

MUVAFFAK MENEMENCİOĞLU

Maliye Nazırı ve Ayan Reisi ve Namık Kemal’in damadı Rifat Menemenlizade’nin oğlu Muvaffak bey, 1884 de, İstanbul’da doğdu.

St. Jozeph ve İstanbul Hukuk’undan sonra, Paris Sciences Politique’inden mezun olan Muvaffak bey, bu sıralarda üye olduğu Fenerbahçe Kulübünde yıllarca Genel Sekreterlik ettiği gibi, birer yıl da Bisiklet ve Futbol Federasyonları başkanlıklarında bulundu.

fbtarih670

Muvaffak bey, Futbol Federasyonu Başkanı iken, 1927/28 mevsiminde engaje ettiği yabancı antrenörlerle Genç Takımlara önem vermiş ve zamanında 17 takım arasında yenilmeden şampiyon olan Fenerbahçe Genç Takımı, Milli Takıma Fikret Arıcan, M. Reşat Nayır, Niyazi Sel ve Muzaffer Çizer’i vermiştir.

Anadolu Ajansı U. Müdürlüğünü yaptığı uzun yıllar, ajansın spor konusundaki hizmetleri yanında, Fenerbahçe için de yararlı olan Muvaffak Me-nemencioğlu 5.4.1969 da Ankara’da vefat etmiştir.

ŞEHZADE OSMAN FUAT EFENDİ

5. Sultan Murat’ın torunu ve Şehzade Salahad-din Efendi ile Jalefer SultanMn oğlu olanı 1894 doğumlu Osman Fuat Efendi, Fenerbahçe kulübüne Fahri başkanlık eden 2 şehzadeden birincisidir. Harbiye’yi bitirip tahsiline Almanya’da devam eden ve general rütbesine ulaşmış yegane Osmanlı şehzadesi olan Osman Fuat Efendinin Fenerbahçe Kulübüne başkanlığı ilk İstanbul şampiyonluklarını kazandığı 1911-14 dönemine rastlar.

fbtarih671

Osman Fuat Efendi 1. Dünya savaşında, süvari subayı olarak Sina cephesinde savaştı. Bu sıralarda Tarablusgarp (Libya) da İtalyanlarla savaşmakta devanı eden Türk ve yerli mücahit birliklerine kumanda etti. Savaş sona erince de Tunus’a sığınıp direnişe orada devam ederken İtalyanlara esir düştü.

Mondros mütarekesinden hemen sonra Libya halkı Osman Fuat Efendinin bağımsız Libya devletinin başına geçmesini onaylamasını Sultan Vahdettin’den dilemişler isede Osmanlı padişahı bu isteği, Devlete isyan sayıp red etmiştir.

1924 de gittiği Paris’de yerleşen Osman Fuat Efendi Mayıs 1973 de orada vefat etti.

YAHYA BERKİ KARAGÖZOĞLU

Sivas’ın Suşehri’nde Çiftçi Karagözzade Mehmet Efendi’nin oğlu Yahya Berki, Fenerbahçe’nin kuruluş döneminde bir süre hücum hattında yer almış, denizcilik şubesinde kaptanlık etmiş ve idari sahadaki gayretli çalışmalarıyla sıvrilip sevilmiştir.

Yahya Berki’nin Kadıköy iskelesi karşısındaki sucu dükkanı uzun yıllar Fenerbahçelilere Lokal vazifesi gördü. İstanbul’a giden ve gelen Fenerbahçeliler burada mola verir ve Kulüp konusunda görüşürlerdi. Bu nedenle, günün hemen her saatinde Yahya Berki’nin sucu dükkanında mutlak olarak bir kaç Fenerbahçeli bulunurdu.

Yahya Berki’nin 1911 de yaşanan bir hatırası hizmet ve değerine ölçü alınabilir:

İlk girdiği ligde, 2 yıl üstüste 5 nci ve sonuncu olmak ümitsizlik doğrup kendisi ve Galip’ten başka herkes istifa etmişti. Fenerbahçe Kulübü yokluk ve bunalım içinde artık çöküyor ve tarihe karışıyordu. Bir yaz akşamı Şifa’da Yervant’ın kahvehanesinde dalgın ve üzgünken, Galip’in gelişi ile başını kaldırdı. Bir iyi haber getirdiği ümidiyle gözleri parladı ve Galip’in uzattığı kağıdı okudu. Bu, bir istifaname idi. Gözleri doldu!., ve bir noktaya dikilip kaldı!… Bir süre sonra, titreyen dudaklarından şu sözler, birer inilti gibi, tane tane döküldüler:

– YA BEN İSTİFAMI ARTIK KİME VEREYİM?!….

Galip, o kaya gibi genç, o da bunalım içinde, ufalmış ve perişandı. Derin bir iç çekti… ve, belirli belirsiz:

– SEN DE ALLAH’A VER!… diyebildi!…

Ancak; Fenerbahçe idi, bu!… Gülecek ve kahırlar çekecek ulusunu da çoook güldürecekti!… Nitekim, aynı Galip’le Yahya o yaz, o dağılan Fenerbahçelileri toparlamışlar ve yeni bir ruhla girilen o 1911/12 liginde, hem de hiç yenilmeden kazanılan İstanbul şampiyonluğu ile, gelişme ve yücelme dönemi başlamıştır.

Yahya Berki 27.5.1959 da vefat etti. Merkadi Karacaahmettedir.

ENVER YETİKER

Ayasofya Camii Baş Vaizi Abdurrahman Efendinin oğlu (Muallim Enver bey), 1875 de İstanbul’da doğdu. St. Josep Lisesinde, beyaz sarıkla Türkçe dersi öğretmeni iken, talebelerinin Fenerbahçe’yi kurma ve bu girişime yardımcı olmalarına gönülden destek olmuş ve daha sonra da Kulübün üyeleri arasında yer alınıştır.

(— ROLÜM, İSTİBDAT İÇİNDE KIVRANAN GENÇLERE HÜRRİYET SEVGİSİ AŞILAMAKTI. FUTBOL TOPLANTILARI BU İŞ İÇİN EN UYGUN ZAMANLARDI….), diyen Enver bey, Maliye Nazırı Cavit beyin KRAVFORD adlı bir İngiliz gümrük mütehassısına açtırdığı bir imtihanda Gümrük Müfettişliği kazanan 3 kişiden biridir. Diğerleri R. College’li 2 Ermeni idi.

fbtarih672

Önce Trabzon’a Başmüdür olan Enver bey, daha sonra İzmir ve nihayet Sirkeci’ye tayin olundu. Kurtuluş Savaşı yıllarında Sirkeci Gümrük Müdürü iken, her gün ortalama 20 sandık silah ve celıpaneyi (Tüccar malı) diye Anadolu’ya kaçırmış ve bu nedenle de İstiklal madalyasından başka, (MUSTAFA KEMAL) imzalı bir taktirname almıştır. Enver Yetiker 16.5.1955 de vefat etti. Kabri Zincirlikuyu’dadır.

ŞEHZADE ÖMER FARUK EFENDİ

Sultan Aziz’in torunu ve son Halife Abdülmecit Efendi’nin oğlu olan 1897 doğumlu Ömer Faruk Efendi, Fenerbahçe Kulübünde Osman Fuat Efendi’den sonra, Fahri Başkanlık eden ikinci şehzadedir.

Osmanlı şehzadeleri içinde spora en yatkın olanı Ömer Faruk Efendi, sempati duyup üyesi olduğu Sarı-Lacivertli Kulübün 1920 den Saltanatın kaldırılmasına kadar, 4 yıl Fahri Başkanlığını yaptı. Umumi Reis Sabri beyin Malta adasına sürülmesi üzerine başsız kalan ve sıkıntıya düşen Fenerbahçe’nin yaşamını sürdürebilmesinde hizmeti büyük olmuştur. Hatta, çalışmalar hızlandırılmış, futboldaki parlak başarılar dışında, boks, tenis, eskirim, aletli jimnastik, kürek, güreş ve izcilik dalları büyük varlık göstermişlerdir.

fbtarih673

Kurtuluş savaşı başlayınca, hoşlanmadığı Saray hayatı ve düşman işgali altındaki İstanbuldan kaçıp Anadolu’daki milli direnişe katılmak Ömer Faruk Efendinin amacı idi. Bu nedenle, ikinci İnönü Savaşından önce, küçük bir vapurun bir dolabında, yakalandığı taktirde vuruşmak için, elinde tabanca ile iki büklüm saatlerce süren İngiliz kontrolünden kurtulup İnebolu’ya varınca, Ankaraya biran önce ulaşmak için hemen Mustafa Kemal Paşa ile temasa geçti. Ancak, Şehzade’nin şansı yaver gitmiyecekti. Zira, o tarihlerde Papa Jean, Dünya hırıstiyanlarına kehanette bulunmuş, İstanbulun pek yakında bir hırıstiyan kral tarafından barbarlardan ebedi olarak kurtarılacağını müjdelemişti. Bu hayale inanan Yunan Kralı Konstantin, paçaları sıvamış ve 80 bin kişilik yeni ve en modern silahlarla donatılmış bir ordu ile, zaten İngiliz, Fransız ve İtalyan işgalindeki İstanbul’u kesinlikle Yunanistan’a katmak hazırlıklarına girişmişti. Nitekim, bir süre sonra bu ordunun başına geçip, Haçlı ordularının yolunu takip ederek amacına ulaşmak istiyecekti. Bu nedenle de, İstanbul’un Türk halkı aylarca korku ve telaş içinde kıvranmıştır.

işte, Mustafa Kemal Paşa böyle çok kritik bir dönemde İstanbul’da bulunmasının daha yararlı olacağını Şehzadeye bildirmiş ve Saraya dönmesini önermiştir. Ömer Faruk Efendi bu uyarıya üzülerek uymuş ve İnebolu’dan istanbul’a dönüp Onur Başkanı bulunduğu Fenerbahçe kulübünde yararlı hizmetlerde rol almış, oyalanmıştır.

Ömer Faruk Efendi Mart 1969 da Kahire’de vefat etti. Fenerbahçe kulübü ile bağlarını ölümüne kadar korumuş, hatta ölümünden kısa süre önce, imzalı bir resmini de kulübe yollamıştır.

fbtarih673

FUAT HÜSNÜ KAYACAN

İlk Türk futbolcusu olarak tanınan ve Dr. Amiral Hüsnü Paşa’nın küçük oğlu olan Fuat Hüsnü Kayacan 1879 da Vefa’da doğdu.

Şimdiki Fenerbahçe stadının bulunduğ yerdeki Papazın Çayırında İngilizlerden gördüğü futbola heves eden Fuat, 1899 da Deniz talebesi iken, semt arkadaşlarından bir kaçı ve R. College’de öğretmen Reşat Danyal ile beraber, BLACK STOCKİNG = SİYAH ÇORAPLILAR Kulübünü kurdular. Ancak, (MALUMAT) adlı gazetede çıkan, (Reşat Efendi riyasetinde bir Kulüp kurulmuştur) havadisi üzerine, hafiyelerin takibata geçmeleriyle, Kulüp dağıtıldı.

Fuat Hüsnü, 1901 de, bir kısım eski arkadaşları ve yeni katılanlarla, bu kez (Kadıköy) Kulübünü kurmuş, yine hafiye takibatı üzerine, gençler 2 ay içinde yine dağıtılmışlardır.

Bu 2’nci girişimin de dağıtılması üzerine, Fuat Hüsnü, bu kez James Lafontaine’in o yıl İngiliz ve Rumlarla beraber kurduğu (Kadıköy F.C.) de (Bobi) takma adı ile oynamaya başladı. 3 yıl Kadıköy, 2 yıl Moda ve bir yıl da G.S.da oynadıktan sonra vazife ile İngiltere’ye gitmiş ve bir 3. Küme takımında oynamıştır.

Fuat Hüsnü 1914 de yurda dönünce, Fenerbahçe Kulübüne girdi. Genç futbolculara ders verdi, takımlar yetiştirdi ve Yönetim Kurullarında Genel Kaptanlık etti.

İzmir’in kurtuluşundan sonra, 1923/24 de Akdeniz üssü bahri Kumandanlığını yapan Fuat Hüsnü bey, İzmirlilerin ricaları üzerine, kendi yetiştirdiği Fenerbahçe’nin çok teknik 3 üncü takımını İzmir’e getirtti. Genç takım da olsa, Fenerbahçe’nin yurtiçindeki bu ilk deplasmanı çok başarılı olmuş, üçüncü takım; Altay, Altınordu ve Karşıyaka kulüplerinin 2’nci takımlarını, sırasıyla 8-0, 6-0 ve 11-0; Hilal birinci takımını da 4-0 yenerek, dört maçta bir gol yemeden 29 gol atıp sansasyon yaratmıştır. Ege bölgesinde bugün hala yaşayan engin Fenerbahçe sevgsinin temelleri işte 3’ncü takımın 1924 teki bu 29-0 ve birinci takımın da bir yıl sonraki 25-1 skorlu bu tarihsel deplasmanlarında atılmıştır.

1940 larda Beykozdaki Sokoni-Vakum Amerikan petrol şirketinin deniz enspektörü ve direktör muavinliğini yapan Fuat Hüsnü Kayacan 16.11.1963 de vefat etti. Kabri Sahray-ı Cedit’tedir.

Dr. İSMET ULUĞ

Maliye Müfettişi Mehmet Salih beyin oğlu İsmet, 1901 de Şehzadebaşı’da doğdu. 1916 da ağabeyi Süreyya Uluğ’un ta zyikıyle G.S.da futbol oynarken, devam ettiği Kadıköy Sultanisi Müdürü, 42 kilo olması nedeniyle, ona futbolu yasak etmiştir.

1919 da Askeri Tıbbiye ve Fenerbahçe Kulübüne kaydolunca gelişmeye başlaması futbola yeniden kavuşmasına imkan verdi ve ayrıca boks ve kürek sporlarında da hemen sivrilip, (YAVUZ) lakabiyle anılmaya başlandı.

İsmet Uluğ’un sporun bu 3 dalında gösterdiği başarılar sonsuzdur.

Göz mütehassısı olan ve birçok hastanede başhekimlik eden İsmet Uluğ, 1919-29 yılları arasında, F.B. de 166 maç yapıp 17 gol atmış, milli takımda da 11 kez yer aldığı gibi, Paris ve Amsterdam olimpiyatlarında da oynamıştır. 25.3.1962 – 20.3.1966 arasında 4 yıl Fenerbahçe’nin başkanlığını da yaptı.

Dr. İsmet Uluğ, Mütareke ve İşgal yıllarında, sırtlarında çuvallarla Kurtuluş Savaşına silah ve cephane kaçıran fedai Askeri Tıp Talebe grubunun başında yer almıştır. Bu alandaki fedakârane hizmetleri yanında, Sakarya Muharebelerinin en kanlı günlerine rastlayan 6 Temmuz 1921 de, 3-1 durumda yarım kalan, Fenerbahçe-Pera olaylı maçında uğradığı saldırı da unutulamaz:

Yenilgiyi hazmedemeyip, Yunan bayraklarıyla sahaya dalan yüzlerce Rumdan birinin, elinde bıçak, Pera santrhafı boksör Sava’yı sert bir kroşe ile yere seren İsmet’e saldırısını, tıp talebeleri Recep (Pehlivan) ile Vefa’lı Sudi, birer tabanla Rumu yere yıkarak, önlemişler ve bu olaydan sonra da İsmet maçlara belinde kalın palaska ile çıkmaya başlamıştır.

Bu manzaranın o karanlık yıllarda taşıdığı ve ifade ettiği anlam, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ad ve şöhretinin ülviyetine yaraşır olduğundan, Dr. İsmet Uluğ, spor çevrelerinde çok sevilmiş ve kendine, Sarı-Lacivertli Kulübün tarihinde özel bir mevki yaratmıştır.

Dr. İsmet Uluğ 26.8.1975 de vefat etti. Zincirlikuyu’da medfundur.

SAİT SALAHADDİN CİHANOĞLU

Aydın’ın Koçarlı ilçesinden Şuray-ı Devlet azası Cihanzâde Salahaddin bey’in oğlu Sait Salahaddin 1895 de İstanbul’da doğdu. Spora son derecede yatkın bir genç olarak, henüz 15 yaşında girdiği Fenerbahçe Kulübünde pek çok dalda başarının zirvesine ulaşmış ve Türkiye’nin 1 sayılı komple sporcusu olarak tanınmıştır. Futbol, Hokey, Tenis, Av, Kriket, Yüzme, Kürek ve Yelken, uğraştığı spor dallarından, olağanüstü başarılarla süslü birkaçıdır.

Futbola Emin Bülent Serdaroğlu ile beraber, Şair Tahsin Nahit’in bahçesinde başlayan Sait, Fenerbahçe A futbol takımında 1911/17 arası 7 yıl yer aldı. 114 maça katıldı ve 90 gol attı. 6 Mayıs 1917 de bir Alman maçında uğradığı sakatlık futboldan erken uzaklaşmasına neden oldu.

Çok sert voleşutlarıyla tanınan Cihanoğlu, 31 Mart 1912 günü mevsimin son lig maçının son dakikalarında Strugglers’in ünlü kalecisi demirci Vilami’ye röveşata ile attığı gol Fenerbahçe’ye ilk İstanbul şampiyonluğunu kazandırmıştır.

Hokey’de Türkiye’de ilk lig şampiyonası olan 1915 yılı İstanbul birincisi Fenerbahçe Hokey takımının kaptanı idi.

Birinci Dünya Savaşında Belkıs kotrasının baş dümenciliğini yapmış ve ilk kürek yarışlarında Fenerbahçe 3 çiftesinin hamlasında, başta Sultan Reşat Kupası olarak, ilk birincilikleri Kulübüne kazandırmıştır.

Heybeliada Deniz Okulu Jimnastik öğretmeni iken İstanbul’un her yarışta birinci gelen yüzücüsü ve Fenerbahçe sutopu takımının kaptanı idi. Fenerbahçe’de doğan, ancak, Takipsizlikten Ömrü kısa süren kriket sporunda en başarılı eleman olarak sivrilmiştir.

Teniste 1924 yılı İstanbul Dubl şampiyonluğunu Jack Seager’le beraber kazandı.

Güneydoğu Afrikada Kenya’da Tanganika ve Lado bölgelerinde arslan avlamış ve Türk Avcılık tarihine, (Arslan avlayan ilk Türk) olarak adını yazdırmıştır. 1925 ve 1926 yıllarında 7 ay süren bu av partisinde vurduğu 22 hayvanın başlarını Londra’da tahnit ettirip Fenerbahçe Kulübüne hediye etmiştir. (Avcı Sait), (Çullu Sait) adları bu branştaki ününü yansıtır. İlk neslin en değerli futbol hakemlerindcndi.

Said Salahaddin Cihanoğlu Fenerbahçe Yönetim Kurullarında ve Futbol Federasyonunda Genel Sekreterlik etmiş ve Beden Terbiyesi İstanbul Bölgesi’nin, 1950 den itibaren 10 yıl müdürlüğünü yapmıştır. Fevkalada dürüst, sportmen ve gerçek bir İstanbul Beyefendisi idi. 3 Mayıs 1975 de vefat eden bu ünlü Fenerbahçeli Karacaahmet’te medfundur.

fbtarih675

ALİ NACÎ KARACAN

1896 yılında İstanbul’da doğan ve 1922 de Fenerbahçe’ye üye olan Ali Naci Karacan, Sarı-Lacivertil Kulüpte görev alan ilk ve ünlü gazetecilerdendir. 1/3 hisseye sahip olduğu Akşam gazetesinde Fenerbahçe’yi tanıtan, Spor Teşkilatı ileri gelenlerince Kulübe reva görülen çirkin tertip ve haksızlıkları dile getirip yüzlere çarpan ve kendine has renkli üslup ve çok etkili yazı ve yayınlarıyla spora ve Fenerbahçe’ye ilgi çekip binlerce taraftar kazandıran Ali Naci Bey, 1924-28 yıllarında Müessesan Heyetinin 3 kişilik Yönetim Kurullarında aralıklı olarak, Genel Sekreterlik yapmıştır.

Ali Naci Karacan, yapıcı, dinamik ve becerikli bir yönetici olarak tanınmıştır. Bu nedenle, Fenerbahçe Kulübünde zor dönemlerde hizmete çağrıldığı bir gerçektir.

Zamanında, Taksim stadının istanbul’un tek stadı olması nedeniyle, Fenerbahçe futbol takımı maçlara Ali Naci beyin Taksim Sıraselviler, Kâhyaoğlu apartmanındaki dairesinde soyunur, duş alır ve giyinirdi. Fenerbahçe Kulübü için Be-yoğlunda bir şube veya lokalin mübrem ihtiyaç olduğnu öne süren Ali Naci, sait Salanaddin ve Tevfik Haccar (Taşçı) beylerden oluşan yeni heyetin bu isteğini, Müessesan Heyeti, 22 Nisan 1927 de, ittifakla kabul etmiş ve heyet göreve başlamıştı. Ancak Fenerbahçe Kulübü bu (Mübrem ihtiyaç)! karşılamak olanağına bir türlü sahip olamadı.

Galatasaray Kulübü, 200 lira maaşı Mısırlı Başkan Prens Ali Haydar tarafından ödenen, İskoç antrenör Billy Hunter’i 1924/29 da üstüste 5 yıl için, rahatça angaje edebilir ve yine üstüste 4 yıl kolayca şampiyon olurken, Fenerbahçe Kulübü, aynı yıllarda, Beyoğlunda lokal bir tarafa, antrenör için, bir lira bile tahsisat ayıramıyor ve 60 lira aylıklı yerli antrenör (Necmi ağabey)i angaje edebilmek mutluluğuna, ancak, ezeli rakibinden 5 yıl daha sonra, 1929 da ulaşabilip, hemen o yıl şampiyon oluyordu.

Genelde, dar ve sabit gelirli bir toplumdan oluşan Fenerbahçe Kulübü, 20. yüzyıl ortasına kadar bu mutsuz durumdan pek az dönemlerde, dişinden tırnağından tasarruf ederek, sıyrılabilmiş ve 1948/49 da beton tribünler inşası gibi, mucizevi yatırımlar bile yaparken, San-Lacivert bayrak da en üstlerde, hatta dorukta dalgalanmak başarıları gösterilmiştir.

Ali Naci Karacan bugünkü Milliyet gazetesinin kurucusu ve başyazarı iken, 6.7.1955 de vefat etti. Zincirlikuyu’da medfundur.

OSMAN KAVRAKOĞLU

Rize’nin KAVRAKOĞLU ailesinden Hukuk mezunu Osman Kavrakoğlu genç yaşta Fenerbahçe Kulübüne intisap etmiş ve 3.9.1944 Kongresinde ilk kez yer aldığı Yönetim Kurulunda, 15.10.1950 de Kulüp Başkanı seçilip görev yapmıştır.

Aralıklı olarak, 1955 Haziranına kadar Fenerbahçe Kulübüne 3 yıl başkanlık eden Osman Kavrakoğlu, 1960 yılına kadar uzayan Kulüp idareciliğinde dinamizm ve Kulüpseverliği ile tanınmıştır. 1950 den 1960 a kadar 3 dönem Rize Milletvekilliği yapan Osman Kavrakoğlu uzun yıllar B.T. Merkez Danışma Kurulu’nda da bulundu.

1915 doğumlu Kavrakoğlu son yıllarda Fenerbahçe Genelkurul ve Divam Toplantılarında genellikle Başkanlık ediyor. Yöneticilik döneminde, maçlardan önce kıldığı 2 rekât namaz, inanç ve Kulüp severliğine ölçü alınabilir!…

RAZİ TRAK

Razi Trak Fenerbahçe Kulübünün, yönetimde görev almaktan uzun yıllar çekinmiş, çok eski ve çok değerli mensuplarındandır. İlk kez 12 Temmuz 1959 da Yönetim Kuruluna aday gösterilip seçilmiş, 1961 deki ilk Başkanlıktan sonra, 10 Şubat 1980 Kongresinde 2. defa Başkanlığa atanıp bu görevde 2 yıl kalmıştır.

Razi Trak Fenerbahçe’ye son derecede bağlı, yüklendiği görevde gayet titiz ve çok dürüst bir şahsiyet olarak tanınmaktan başka, bugün artık pek azalan, “İstanbul Beyefendisi”nin son örneklerindendir.

1948-49 yıllarında, eski Fenerbahçe stadında, 25 bin kişilik beton tribünlerin yapımında hissedarı bulunduğu Amaç inşaat Şirketi’nin, ödeme hususunda, Fenerbahçe Kulübüne gösterdiği son derecede fedakârane kolaylık her zaman takdirle anılmaya değer.

Razi Trak, Yapı Kredi Bankası Yönetim Kurulunda yıllarca Başkanlık etti.

FARUK ILGAZ

Milli futbolcu Dr. Melih Ilgaz’ın ağabeyi 1922 İstanbul doğumlu İnşaat Yüksek Mühendisi Faruk Ilgaz, 1954 de murakıp olarak göreve başladığı Fenerbahçe Kulübünde, Başkanlığa kadar, her kademede bulunmuş ve 1984 de 3. kez getirildiği Başkanlıktan sağlığının bozulması nedeniyle ayrılmıştır.

Ilgaz, ilk olarak, 20 Mart 1966 dan 24 Şubat 1974 e kadar, aralıksız 8 yıl Başkanlık etti. Bu süre içinde, Fenerbahçe yarım adasındaki sosyal tesislerin yapılmasıyla dereağzı tesislerinin onarım ve ilave inşaatında büyük gayret göstermiş ve bu yoldaki başarılı hizmetleri, adını, haklı olarak, övgü ile yâda layık kılmıştır.

Faruk Ilgaz, temiz ahlak ve dürüstlüğü, üyelerin sorun ve dertleriyle uğraşmaktaki bitmez ve tükenmez gayreti ve Fenerbahçe Kulübünü borçlandırmamak hususundaki hassasiyeti ile de tanınmış ve sevilmiştir. Fenerbahçe Kulübünün (EN BÜYÜKLÜK) simgelerinden olan ve Dünya futbolunda eşsiz bir başarı olarak yer alan 1967/68 mevsimindeki tarihsel, (5 KUPALI ŞAMPİYONLUK), onun başkanlığı zamanında kazanıldı.

Girişimci bir Başkan olan Ilgaz, sürekli yenilikler yaratmak amacı da gütmüştür. Balkan Kupası futbol maçlarını o düşünmüş ve Balkanlı Federasyon başkanlarıyla uygulamaya koyup bu sayede Türk futbol hakemlerine yurt dışında maçlar yönetmek ve gelişme olanakları hazırlamıştır.

Ilgaz, 4 Temmuz 1976 dan 10 Şubat 1980 e ve 10 Aralık 1983 olağanüstü Kongresinden 16 Mart 1984 normal Kongresine kadar iki kez daha Başkanlığa seçildi. Ancak, bu son seçimden sonra, sağlığının bozulmasından dolayı, 26 Mayıs 1984 de başkanlıktan ayrıldı ve yerine 24.6.1984 de Fikret Arıcan Başkan oldu.

Faruk Ilgaz, 28 Fenerbahçe Başkanı arasında, Sabri Toprak ve Şükrü Saraçoğlu’dan sonra, 12 yıl ile, süre bakımından 3. sırada yer alır.

EMİN CANKURTARAN

Fenerbahçe’nin genç kuşağının becerili başkanlarından Emin Cankurtaran 1930 yılında Malatya’da doğdu. Tüccar Lokman Bey’in oğludur.

1963 de Fenerbahçe’ye üye olan ve 16 Mart 1969 Kongresinde ilk kez Yönetim Kuruluna seçilen Emin Cankurtaran, Genel Sekreter ve 2. Başkanlıklardan sonra, 24 Şubat 1974 de Başkan seçilmiş ve bu görevde, 4 Temmuz 1976 Olağanüstü Kongresine kadar, 2,5 yıl kalmıştır.

Birçok verimli icraatı arasında, 1971 Ağustosunda Belgrad’a giderek Galatasaray, Bursaspor ve Federasyonun engelleyici girişimlerine rağmen, Ostojiç’i Kızılyıldız’dan transfer etmeyi başarmış, 30 Kasım 1972 de de, İstanbulspor’un Galatasaray’a verdiği Cemil Turan’ı, büyük olaylarla dolu çetin bir mücadele sonunda, Fenerbahçe’ye kazandırmaya muvaffak olmuşur.

Başkanlığa 2. kez seçildiği 22 Şubat 1976 Kongresinden sonra Yönetim Kurulundaki uyumsuzluk ve küçük bir grubun baskı kurma temayülünden üzülüp sağlığı bozulan Emin Cankurtaran, 4 Temmuz 1976 Olağanüstü Kongresini doğuran bu durum sonucu, Başkanlıktan ayrıldı ve bir daha da görev almadı. Oysa Fenerbahçe Kulübü, bu genç ve atılımcı Başkanından daha uzun yıllar faydalar sağlayabilirdi.

Emin Cankurtaran, sanayide birçok yararlı ve başarılı girişimlerin öncüsü olan,( CANKURTARAN HOLDİNG) in Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanıdır.

ALİ ŞEN

Yugoslavya’da PRİZREN’li ünlü, saygın ve yurtsever bir Türk ailenin çocuğu olan 1939 doğumlu Ali Şen, Fenerbahçe Kulübünde Şube Kaptanlığından Başkanlığa yükselen ilk ve tek yöneticidir. Aynı zamanda, reformcu başkan olarak da tanınmış ve kısa sürede sevilip ün yapmıştır.

fbtarih677

Fenerbahçe’nin hemen bütün spor dallarındaki varlık ve faaliyetinin büyük şöhretiyle bağdaşmaz durumlarda olduğundan yakınan 1975 in basketbol şubesi yöneticisi Ali Şen, 1980 de Mete Has, Ömer Çavuşoğlu, Engin Berker, Ali Dinçkök, Abdullah Acar, Orhan Ergüder, Togay Bayatlı, Vedat Çolpan, Necmettin Nurkan ve Mesut Dizdardan oluşan ekibi ile beraber, hazırladığı programla harekete geçti ve 12 Nisan 1981 olağanüstü Kongresinde, tek seçici olarak, Başkanlığa getirildi.

(- BİZ CEBİMİZDEN HARCAMA YAPIP KULÜBÜ BORÇLANDIRACAK DEĞİLİZ. FENERBAHÇE’NİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ KAYNAK OLARAK KULLANACAK VE FUTBOL İLE BERABER, BÜTÜN AMATÖR ŞUBELERİ DE KALKINDIRACAĞIZ…), söz ve vaatleriyle başladığı görevde başarıya ulaşmış bir Başkan olarak tanınmıştır.

Fenerbançe Kulübü, spora her yönden yatkın ve spor dünyasına da âşinâ olan bu Başkanla, gerçekten büyük başarılara ulaştı. Futbolda çifte şampiyonluklar, atletizmde 19 ve 20 yıl aradan sonra, İstanbul ve Türkiye birincilikleri kazanıldı. Fenerbahçeli basketbolcular tenhalaşan salonları yeniden tıklım tıklım doldurup heyecanlara boğdular… Fenerbahçe stadının kapalı kapıları, nihayet, ısrarlı çabalarla, 18 yıl sonra tekrar açıldı ve Sarı-Lacivertli takım, hiç değilse, göçebelikten kurtuldu.

Ancak; kader Fenerbahçe’yi yine çelmeledi. Kara kediler mekik dokudular ve 2,5 yıl sonra, 10.12.1983 deki istifa bütün güzellikleri yıktı. Oysa, biraz sebat ve mücadele, biraz daha feragat ve fedakârlık Fenerbahçe’ye çok şeyler daha kazandırır, bu yuvaya zararlılarla, sevmeyenlerin sevinçlerini kursaklarında bırakırdı.

Fenerbahçeli, Fenerbahçeli ise; rakiplerin sevmedikleri Fenerbahçe’liyi sevmek gerektiğini öğrenmelidir, artık!….

TAHSİN KAYA

Rizeli bir ailenin 1940 doğumlu ve Geyvede büyümüş çocuğu müteahhit Tahsin Kaya, 2 Mart 1986 Kongresinde Başkan seçildikten sonraki Divan kurulu toplantısında, 13.12.1986 günü kendini şöyle tanıttı:

(Dedem Sakarya muharebelerinde şehit olmuş.. Çocukluğumda evde ninem ve tanıdıklar bu konuyu sık sık konuşurlarken, ben Fenerbahçe Kulübünün Sakarya muharebelerinde ordumuza silah ve cephane kaçırmış olduğunu okuyor ve duyuyordum. Dedemin de Sakaryada şehit oluşu, içimde Fenerbahçe Kulübüne karşı bir sevgi yarattı. Fenerbahçe nedir, neresidir bilmiyordum, ama Fenerbahçe’yi seviyordum. İşte, ben böyle Fenerbahçeli oldum!..)

Tahsin Kaya, çok zor bir dönemde Fenerbahçe’ye Başkan oldu. Hele, anlattığı şekilde ve gönülden Fenerbahçeli olduğuna göre, başarısını dilememek olanaksızdı. Kongre öncesi söylenenlere de kulak verildiğinde, alnından öpmeyecek bir Fenerbahçeli düşünülemezdi:

(- Başkan adayı Kulüp adına bankaya 1 milyar lira koyuyor, bu, kulübe ayda 40/50 milyon lira irat demektir!..) bu nedenle, seve seve rey verildi.

fbtarih679

Ancak; Kulübün kötü durumu nedeniyle düşülen üzüntüler içinde, ifadelerde bir yanlışlık olduğu pek kavranamadı. Nitekim, sonu gelmeyen ihtiyaçlara ve yaklaşan transfer ayına karşın, Kulübün kasasında para yerine, yüzlerce milyon liralık borcu bulunduğu ve Başkan’ın, sözünü tutup, cebinden çıkardığı paranın, zaruret ve tazyikler karşısında, çoğu 1986 transfer ayında olarak, harcanması durumuyla karşılaşıldı.

Bu hengâme arasında, “Şanssız Başkanmış, etrafı daha iyi olmalıydı!..” diyenler olduğu gibi, ayrıca, yeniden istenen yarım milyar için: ” Durun biraz!.?, dediğinde, söylenenler; “Para vermeyecekse işi ne; istifa etsin!..”, gibi beyanlar da basına aksetti. Ayıp oldu.

İyi taraflarından biri, soğukkanlı oluşu ve gürültüye pabuç bırakmaması idi. Oysa, işini de daha iyi kavramıştı artık. Nitekim, Temmuz 1987 de toplumun istediği transferler de gerçekleşmiş bulunuyor.

Şu ana kadar bir merhaba!… mız dahi olmayan Başkan için, görevini yaptı!, diyebiliriz. Bu arada, 130 milyon lira harcayarak yapımını bitirmek üzere olduğu (Kapalı Salon) gibi, uzun yıllardır özlemi çekilen bazı güzel idealleri daha varmış… O halde kösteklenmemesi; aksine, desteklenmesi gerekir.

MÜNİR NUREDDİN SELÇUK

Türk musikisinde adı ölümsüzleşen Münir Nureddin Selçuk Fenerbahçe Kulübünde futbol ve tenis oynadı ve kürek çekti.

Sarıyerde 1902 yılında doğan Münir, İLAHİYAT fakültesi müderrislerinden Mehmet Nureddin beyin oğludur. Selçuk Türkleri Germiyan Oğullan soyundandırlar.

“DARÜTTALİMİ MUSUKİ” Cemiyetine giren Münir, ilk konserini 14 yaşında iken, Kadıköy Apollon Tiyatrosunda verdi. Daha sonra, “DARÜL İLHAN “a girdi. “KADIKÖY ŞARK MUSİKÎ CEMİYETİ”ni kurdu ve ilk solo konserini Fransız Tiyatrosunda verdi. 1927 de Paris’e tahsile gitmiştir.

1953 ten itibaren İstanbul radyosunda hocalık yapan Münir Nureddin, ses sanatındaki okuyuş tarzı ile Türk mûsikisinde devrin yaratmış bulunuyor.

Kadıköy Sultanisine devam ederken Fenerbahçe Kulübüne giren ve 1916 dan itibaren kürek çeken Münir, 2 çiftede Kemal Niyazi Seyhun ile yarışlara katılmış, Genç ve İkinci takımlarda futbol oynadıktan sonra, 1921 de birinciye yükselmiştir. Ancak; koşup terlemenin güzel sesini bozacağı uyarıları karşısında, A takımında 3 maç yaptıktan sonra, futbolu ve hatta tenisi bıraktı.

Bu tarihlerde Kuşdili’deki yanan lokalde, Kulüpte üye saz sanatçılarıyla beraber, azalara sık sık konserler veren üstat, eski FB lilerin 1965-701erdeki aylık yemekli toplantılarına da, çok güzel ses ve şarkılarıyla neş’eler katmıştır.

Büyük Ata’nın çok sevdiği ve hayranlığını kazanan bu kıymettar Fenerbahçeli, O’nun 100. yılında, en büyük 10 sanatçıdan biri olarak, seçilmişti. Hasta ve ölüm döşeğinde iken, başucundaki Fenerbahçe bayrağı ancak 25.4.1981 günü son nefesinden sonra kaldırıldı. Kabri Âşiyan’dadır.

ENVER YAKUPOĞLU

Fenerbahçe Kulübüne hizmet edenler arasında, Yönetim Kurulları dışındaki organlarda görev alanlar da vardır. Bu değerli kişiler arasında Avukat Enver Yakupoğlu baş sırayı tutar.

Bugün sınırlarımız dışında kalan Türk yurdu Kerkük’ün bu temiz evladı, Fenerbahçe Külübüne gerek tüzük komiteleri ve gerekse Haysiyet Divanlarında aralıksız 30 u aşkın yıldır hizmet vermektedir.

Kulübün bunalımlı ve üyeler arasındaki görüş ayrılıklarının had safhaya ulaştığı dönemlerde yaşanan kırıcı söz ve yayınlar dolayısıyla, Haysiyet Divanlarının görevlerinin yoğunlaştığı sıralarda bu müessesenin başında Enver Yakupoğlu gibi hukuk ilkeleri ve Kulüp yararını her şeyin üstünde tutan dürüst bir şahsiyetin bulunması, Fenerbahçe Kulübü için, iyi bir şans olarak kabul olunmak gerekir.

GELİŞME DÖNEMİ DEMİRBAŞLARI

Fenerbahçe Kulübü 20. yüzlıyın ilk yarısında, bir iki talihsiz olay dışında, mutlu bir aile ocağı idi. Herkes, karşılık beklemeden, her fedakârlığa katlanır, kulübe yararlı olmaya çalışırdı.

Fenerbahçe’nin yükselmesi uğrunda sporcu ve Yönetim Kurulları dışında gayret gösterenler pek çok olmakla beraber, bunlar içinde bir kaçı vardır ki, nev’i kişiliklerine münhasır özelliklerle sivrilmişler ve adeta gelişme döneminin demirbaşları olarak tanınmışlardır… Bunların ilki Kemal Onan’dır.

KEMAL ONAN

Kemal Onan, Serez Müftüsü ve 1952 de vefatında, Vekiller Heyeti kararıyla, Fatih Türbesine gömülen müderris İmadettin beyin oğludur. 1908 senesinde Serez’e doğmuş, 1925 de Fenerbahçe Kulübüne girmiş ve 1928 den 1944 e kadar 16 yıl, gece ve gündüz, Fenerbahçe’nin bütün işleriyle uğraşmıştır. Kulübü her alanda temsil ederken, Fenerbahçe için mücadele en büyük zevki idi.

fbtarih680

Kemal Onan, 1933 de Sarı-Lacivert dergisini çıkardı. Milliyet, Politika ve T&n gazetelerinden sonra, 1939 dan 1949 a kadar, Ahmet Emin beyin Vatan gazetesinin Yazı îşleri Müdürlüğünü yaptı ve spor sayfası hazırlayan ilk yazar oldu. 1929 da Kaptan Zeki ile yaptığı bir centilmenlik anlaşması gereği, Kadıköy stadında, ona:

– 2 tur koşacaksın!… emrini verdiğinde, Zeki Sporel’in:

– Şuna da bakın!.. İngiliz conları gibi emir veriyor… demesi île, Kemal’in adı, o tarihten sonra, (Con Kemal) olmuştur.

Con Kemal gerçek bir kulüpçü idi. Hizmetleri sonsuzdur. Fenerbahçe için çok yorulmuş, çok kahır çekmiştir. 17.5.1962 de vefat etti. Merkadi Edirnekapı şehitliği’ndedir.

MOCUK HİKMET

Fenerbahçe’nin 1970 lere kadar muhasebe servisinde çalışan eski genç takım futbolcusu Suat Belgin’in ağabeyi olan Tacettin de Suat gibi ufak tefek, ancak çok zayıf, esmer ve gözlüklü idi ve (MOCUK HİKMET) takma adı ile anılırdı.

Tacettin, futbol oynar, boks yaparken, bir türlü kurtulamadığı öksürük, sonunda onu spor yapmaktan alakoydu ve Fenerbahçe’ye bir genç takım kazandırma işine girişti….

Çok neşeli, şakacı ve hareketli bir genç olan Tacettin, yazın ince bir gömlek, kışın yakası kürklü paltosu ile mahalle mahalle dolaşıp, gözüne kestirdiği gençlerden kurduğu bir genç takımı, 1927 de, 17 takım arasında Federasyonca tertiplenen bir resmi şampiyonada, yenilmeden, birinci çıkarmaya muvaffak oldu. işte, bu genç takım Fikret Arıcan, M. Reşat Nayır, Niyazi Sel ve Muzaffer Çizer’i aynı mevsim birinci takıma, kısa süre sonra da milli takıma vermiştir.

Tacettin, yetiştirdiği genç arkadaşlarına doyamadan, hemen 1928 de vefat etti ve tabutunu, Karacaahmetteki mezarına kadar, yetiştirdiği genç arkadaşları taşıdılar.

SUAT BELGİN

Bugünkü Fenerbahçe kuşağının pek tanımadığı emektarlardan biri de Suat Belgin’dir. Değerli spor yazarı Kemal Belgin’in babası Suat, Fenerbahçe’nin ikinci kuşak izci oymağının topaç gibi delikanlısı ve 1924/25 lerin tekniğiyle tanınmış Genç futbol takımının da ele avuca sığmaz kıvrak solaçığı idi.

fbtarih680

Devlet memuru Ahmet Kâşif beyin 1910 Üsküdar doğumlu oğlu ve (MOCUK HİKMET)’in kardeşi olan Suat Belgin, henüz 14 yaşında iken, 1924 Eylülünde İzmir’de 4 maçta 29-0 lık skorla harikalar yaratan Fenerbahçe genç takımında ve daha sonra 2 kez de A takımında oynadı. Kısaca boy, kumral ve sevimli aynı zamanda Fenerbahçe kulübünün kayıt ve muhasebe işlerini de yürütmüş ve bu görevde 1944 den itibaren tam 30 yıl, tıkıp usanmadan, fedakârane çalışmıştır.

1974 de ani bir kriz sonucu vefat eden Suat Belgin Fenerbahçe’ye son derecede içten bağlı idi. Karacahmet’de medfundur.

fbtarih681

ATALAY ABACI

20. yüzyılını ilk yarısında gözünü Fenerbahçe Kulübünde açan, ömrünü, bütün 2. yarı boyunca, 40 yıldır, bu yuvaya vakfeden, bugün o da ihtiyarlık çağına adımını atmış fedakâr bir Fenerbahçe’n genç vardır, ilk yarım yüz yılın emektarlarından malzemeci (Mustafa Efendi) nin kültürlü nazik, zeki, çalışkan ve son derecede becerikli oğlu (Atalay Abacı)dır, bu.

Şu anda görevi kulüp müdür yardımcısıdır ama, Fenerbahçe’nin her şeyi odur. Kulübün içini dışını onun kadar bilen bir kişi daha ya var, ya da yoktur. Bütün üyeleri tanır, sicillerini, adreslerini ezbere bilir. Olayları, ayrıntılarıyla hafızasına işler. Sporcuların bütün lisans işleri, muameleleri onun omuzlarındadır. Koşar, uğraşır, yorulur, ama, her işi mutlaka becerir.

Atalay Abacı, Fenerbahçe’yi o kadar sever ki, resmen emekli olduktan sonra da, çok şükür ki, ayrılamamış, daha doğrusu, kulüp işlerinin aksaması korkusundan ayrılamamıştır.

Fenerbahçe Kulübü’nün bu çekirdekten yetişme ve çok yararlı mütevelli evladına, başarı ve uzun ömür, her üye’nin dileği olsa gerektir.

HAFIZ HALİT HOCA

Fenerbahçe, kuruluşundan itibaren dini inançlara bağlılığını korumuştur. Bu haslet, bir çok din adamını bu kulübe bağlamıştır. İşte, bu zevat içinde Halit Hoca, adı ilk anılacaklardan biridir.

Osman Ağa Camii imamı Hafız Halit Hoca kısa boylu, kısa ak sakallı muranı bir zattı. Özellikle, Mütareke ve işgal yıllarında, hiç bir Fenerbahçe maçı yoktur ki Halit Hoca hazır bulunmasın.

O, yalnız maçları seyretmek için gitmezdi. Aksine, kendini kutsal bir işle görevli sayar ve maç öncesi sahaya çıkıp Fenerbahçe kalesi önünden duasını okuyarak ve Tanrı’dan kalenin masuniyetini niyaz ederek geçerdi.

İkindiden sonra Kulübe gelmediği gün hemen hemen yoktu, denebilir. Fenerbahçe’nin yıkılan eski stadının önceleri ahşap, sonraları beton tribün inşaatının her temel atma töreninde Halit Hoca hazırdı ve duaları gönülden Amin!… lerle karşılık görürdü…. Ebediyete göçüşü, sessiz oldu!…

HAMİT KAPTANOĞLU

Aslında Veteriner iken, Bakırköy Tkpusunda Fen Memuru görevinde bulunan Hamit Kaptanoğlu futbolda amatörlük döneminin hastalarındandı. Fenerbahçe maçlarında statlara bir torba limonla gelir, iki devre arası futbolculara limon dağıtmak, sakatlıkları ve malzemeleriyle ilgilenmek en büyük zevki idi. Hatta, sahalarda doktor veya sağlık memuru bulundurmak henüz adet veya zorunlu olmadığından, Hamit Kaptanoğlu sağlık memuru görevi de görürdü.

Hamit Kaptanoğlu’nun kendini mükellef saydığı görevlerden biri de Galatasaray maçlarından önce topu alıp Eyüp Sultan’a götürmek ve Türbe önünde uzun uzun dualar etmekti.

Kaptanoğlu’nun eşarp, kravat, çorap, hatta saatinin akrep ve yelkovanı Sarı-Lacivert renkte idi.

Futbol aleminde “Limoncu Hamit” diye adlanan Hamit Kaptanoğlu, Fenerbahçe ve Taksim stadlarından sonra, Şeref stadında da görülmüştü. Ancak, İnönü stadında görülmedi….

MASÖR FİKRET SEDEN

Fikret Seden İstanbul sahalarına çıkan ilk futbolcu masörüdür. Bu fahri görevinde, Fikret, 1920/23 yıllarında, önce Fenerbahçeli boksörlerin masörü olarak tanındı. Sonra, 1930 a kadar futbol sahasında yine fahri olarak temayüz etti.

Fikret Seden, elindeki tahta çantada taşıdığı gerekli bütün tıbbi malzeme ve ilaçları kendi parası ile alır, statlara da bilet alarak girerdi. Amatörlük bu derece ruhuna işlemişti.

Fikret Seden, biletle girdiği statta hemen Fenerbahçe soyunma odasına gider, kolları sıvayıp işe başlar ve takımı maça yetiştirildi. Sahada ise, daima rakip kale arkalarına gider, tahta çantasının üzerine otururdu.

Galibiyetlerden sonra, rakip kulüp idareci ve sporcularına sokulup onlarla şakalaşmak Fikret Seden’in büyük tutkusu idi. Şöyle konuşurdu:

— Futbolcularınızı bizim antrenmanlara gönderin de ağabeylerinden ders alsınlar, futbol öğrensinler de maçlar zevklensin…. sonra da, ince çerçeveli gözlüğü arkasından kıs kıs gülerdi.

Fikret Seden kültürlü çocuktu. İyi Fransızca bilirdi. Elektrik idaresinde tahsilat müdürü idi. Spor Alemi dergisine Avrupa haberlerini tercüme ederdi. Eylül 1955 de vefat etti.

FENERBAHÇE DİVAN KURULU

Fenerbahçe Kulübünün her yönden süratle gelişmekte ve yüklü bir bütçeye sahip oluşu ve sorunlarının giderek artar bulunuşu, (DİVAN KURULU) kurulmasını zorunlu kılmıştjr. Şubat 1965 tüzüğü gereğince kurulan DİVAN, Gcnelkuruldan sonra; idari, mali ve sportif konularda en yoksek organıdır. 25 yılını dolduran üyelerle Yönetim, Denetim ve Haysiyet kurullarında yer alanlardan kurulur.

Divan; Nisan, Ağustos ve Aralık aylarının ilk haftalarında olarak, yılda 3 kez ve Yönetim Kurulunun davetiyle toplanır ve kararlarını mevcudun çoğunluğu ile alır. Tbplantılarda, Yönetim Kurulunun o dönem çalışmaları hakkındaki izahatına göre teklif ve tavsiyelerde bulunur, giriş ve aidat ücretlerini belirler.

Divan Kurulunun yetki ve görevleri son tüzüklerde son derecede kısıtlanmış ve fonksiyonu, adeta, (hiç)e indirilmiştir. Oysa, Fenerbahçe gibi bir müessesenin Divan Kurulu, ifade ettiği ihtişamla orantılı yetkilere sahip olmalıdır. Kulübün yararları bunu zorunlu kılıyor. Ayrıca, Ağustos 1987 de 650 ye varan üye sayısında sınırlamaya gitmek ve ilk olarak, 25 yıl koşulunu, 40 yıla çıkarmak gerekir.

fbtarih683

DİVAN KURULU ÜYELERİ

Fenerbahçe Kulübünde Divan Kurulu mevcudu 1987 Ağustosunda 650 dir. Bu üyelerden bir bölümü, soyadı sırasıyla, aşağıda gösterilmiştir. Yönetim Kurullarında görev alanlar Yöneticiler bölümünde gösterildiklerinden, adları burada tekrarlanmamıştır:
Abacı Atalay, Adnan Görenç, Akın Bedi Faik, Ağan Osman, Aluşkan Necmi Rıza, Akan Haluk, Akan Maral, Akat Uğur, Akbulut Hidayet, Akdağ Fahiman, Dr. Akdilli Turhan, Akkan Erdal, Akra Orhan ve Turhan, Aksu Ziya, Akyaz Feridun, Aldinç İsmet, Alp Sadettin, Alpdoğan Nurettin, Alpgiray Şadan, Alptekin Adnan, Altınkol Hulusi, Alyüz Murat, And Kemal, Arca Cezmi ve Mecdi, Arca Niyazi, Arkadyus Fikret, Arıpınar Erdoğan, Arpacı Nimet, Artam Sabri, Artun Özkan, Artunkal Güneri, Arzık Fazıl, Aşkın Ferit, Atabey Semih, Atabeyoğlu Cem, Atacan M.Ali, Atakartal Turgut, Ayas Hüseyin, Ayerdem Jerfi, Ayten Sezai, Saltık Yılmaz, Saltık Özcan.
Bahçekapılı Temel Ziya, Ballısarı Semih, Baloğlu Muzaffer, Baltaoğlu Hüsamettin ve Metin, Barbarosoğlu Erol, Bars Turhan, Barış Ferhat, Barlas Naci, Bartu Can, Başgöze Nihat, Başbuğ Yılmaz, Batur Muhsin, Baykuş Ferit, Bayraktar Yavuz, Belço Anjel, Belgin Kemâl, Benibol Şeref, Berent Ruhi ve Rebii, Berber Ercüment, Beşe Râna, Dr. Bilgin İlter, Bilgin Orhan, Bilgin Necati, Bilginer Şahap, Boncuk Ömer, Boytüzün Nihat, Böke Hüsamettin, Dr. Büyükyüksel Cemal.
Cantez Ruhat, Cansu Kâmil, Cezmati Adnan, Cimcoz İbrahim, Cin Malik, Dr. Cintan Bülent, Coşgül Osman.
Çağlar A. Nasuhi, Çakın Ali, Çal İsmail ve Mustafa, Çanakçılı Muhlis, Çapa Güneş, Çebi Tahir, Dr. Çekmece Adnan, Çetinyılmaz Nuri, Çiçekçi Ayten, Çiftçi Himmet ve Tahsin, Çıntav İzzet, Çoközler Hüseyin, Çupi İslam.
Dağdelen Erdoğan, Dr. Dai Önder, Danyalı Mahir, Dedeoğlu Zeki, Demirağ Yılmaz, Demircan Ali, Denever İrfan, Deniz Kemal, Deniz Cafer, Kazım ve Rafet, Dereoğlu Fikret, Dr. Dermanver Reşat, Devekuşuoğlu Ferhan, Dinçay Kâmil, Dinçer Altan ve Seçkin, Dinçmen Turan, Diyarbakırlı Nejat, Dıblan Recai, Doğan Denktaş, Dölay Enver, Durgun Koral, Duysak Kürşat ve Nejat.
Eczacıbaşı Haluk ve Melih, Egeli Necdet, Ekin Kâmil ve Kâmuran, Elmacı Mesut, Emre Veysi, Engin Muratoğlu, Elgin Ali, Erdem Necdet, Dr. Eren Memduh, Erensoy Ali, Ererdağ Keınalettin, Erez Ak if, Dr. Ertan Sezai, Ertaş Atak, Esen Bülent, Esenli İbrahim, Esmer Galipoğlu, Eroğlu Ferit, Ersan Yusuf, Erge Süha.
Fırat Hilmi, Fırat Hüseyin, Fındıkgil Yavuz, Fresko Simentof.
Gençkul Orhan, Dr. Germen Afşin, Göğüs A. İhsan, Göker Tlırhan, Dr. Görgün Gülşen, Göreç Samim, Göze Reşat, Günerman Tarık, Güneş Alaaddin, Günsav Turhan, Gürsoy Bedri, Gezgin Nureddin, Gözaltın Vildan, Gülhan Ahmet.
Haymana Nevzat, Himmetoğlu Mecdi ve Saim, Hızer Faruk.
İlgün İsmail ve Hulki, Imer İlker, İpek Ömer.
Kadri Kurulberk, Dr. Kafkas Şükrü, Kanmaz Zihni, Karay Ender, Kaymak Osman, Dr. Kaynar Jirair, Kermen Ali, Keskiner Semih, Kitapçı Ender ve Tevfik, Kıvanç Halit, Kocamemi Zeyyad, Konuk Atilla, Kosova Celâl, Koşar Recep, Kozluca Hüseyin, Köksalan Necati ve Halil, Dr. Köymen Abit, Kutay Melih, Kuyaş Tevfik, Kubanç Necdet, Kudret Özcan,
Lakay Atilla, Dr. Kemal ve Yusuf.
Manav Ferruh, Mateosyan Berç, Mandracı Kenan, Mısırlı Mehmet, Moltay Bahattin, Muratoğlu Mustafa (Küleş), Müftüoğlu Suat.
Navon David, Noyan Haydar Olcay, Noyan Yiğit.
Ofluoğlu Mücap, Okumuş Numan ve Ömer, Okur İlhan, Onan Saliha, Dr. Onur İnci, Or Abdi, Dr. Ovalı Önder, Öney Hayati, Öngen Tacettin, Ören Enver, Prof. Özcan Hıfzı, Örücü Fehim, Özbilgin Perihan Prof. Özçelik Necati, Özdil Fitnat ve Melek, Özdil Rıdvan, Özgen Arif, Hasan, İbrahim ve İhsan, Özşahin Alihan, Özsoy Hidayet. Özbek Mehmet.
Parlar Tevfik, Pekelman Erol, Pekşen Rıfkı, Pepemehmetoğlu Velit, Polat Ali, Pulcu Hikmet, Püten Feridun, Ruso Leon.
Sadıkoğlu Refik ve Müfit, Saka Sudi, Sakaroğlu Talat ve Nazım, Salur Sıtkı, Saner Fuat ve Resuhi, Sarıalp Ruhi. Aktarı Saffet, Akkus Salih, Sezer İbrahim, Seklüz Sacit, Silifkeli Ahmet, Silivrili Akgün, Simavi Erol, Sipahi Mehmet, Somay Abdurrahman, Soydaner Ekmel ve Fatin, Sabri özer, Sporel Ferit, Sümer Bülent, Sümer Fethi, Sürel Cemal, Süzer Kemalettin.
Şansal Füruzan, Şatıroğlu Semai, Şenay Erdoğan, Şener Burhan, Şener Nesim, Şen Yılmaz, Şengezer Nazif, Şukal Naim, Şengül Ziya.
Talu Alaaddin, Tandoğan Ahmet, Tanyolaç Necmi, Tatyos Jamgoç, Taptık Namık, Tarlan Cemal, Tayla Mesut, Prof. Tekil Fahiman, Tekil Neriman, Tekyan Hejina, Tezış Sadi, Tezkan Sadettin, Tınaztepe İbrahim, Tipi Süleyman, Togay Ratıp, Topal Hüseyin, Topuzoğlu Ziya, Tosun Kemal, Tunç Celadet, Tuncay Adnan, Tunçay Cihat, Tunalı Pertev, Turgay Turgut, Tükelman Samim, Tüker Zekai, Tümen Lütfü, Türe Umur, Dr. Türel Abdullah, Türel Sudi, Dr. Türkmen Süheyla, Türkmen Hadi, Tümer Şevket.
Uluğ Celal, Uslu A. Yılmaz, Uçman Hüseyin, Uzun Numan, Uyguç Ünal. Ünverdi Fazıl ve Nazmi, Ünal Zeynel. URAS BEKİR
Yakupoğlu Enver, Yalın Selim, Yalçın Cihat, Yalçıner Güner, Yalçınpınar Fethi ve Yaşar, Yasef Abravaya, Yazıcı Mufahham, Yazır Hamdun, Prof. Yeniçay Fahir, Yentürk Saim, Yazgan Süleyman, Yönel Rüştü, Yücesoy Rebii, Zaman Lemi, Prof. Zeren Lütfü, Zeren Orhan.

fbtarih684

ÜYELER

Fenerbahçe Kulübünün üye sayısı, faal sporcular dışında, Ağustos 1987 de 4300 dür. Bunların 650 si divan kurulu üyesi, 3650 si de 5 yıl olan Kongre giriş hakkını taşıyan veya henüz taşımayan üyelerdir. Divan üyeleri gibi, bu üyelerden de ancak 200 kadarı aşağıda sunulmuştur:

Acun Yüksel, Akan Ali, Akan Tarık, Akarçay Koray, Prof. Akat Demircan, Dr. Akaydın Arif, Akbulut Kadri, Ahıska Yalçın, Akgün Turhan, Dr. Akkartal Uğur, Akmansoy Tekin, Örgen. Aktul-ga Suat, Alataş Orhan, Albayrak Akgün, Albayrak Tahsin, Alkan Korkut, Alkış Nezih, Altan Mete, Altıntaş Faik, Alp M. Çetin, Anlar Yüksel, Arar Reha, Aşık Metin, Atatur Oğuz, Ayuz Şevket, Aytemiz İsmail.
Bakay İlhan, Balta İsmet, Baltaoğlu Sarpcr, Bari Nazmi, Barkay Altan, Barlas Adnan, Barut Tevfik ve Yıldız, Başaran Fahrettin, Sıtkı ve Ünal, Başer Çetin, Başlı Binnur, Dr. Beyazıt Kemal, Batu İnal, Baytur Ceyhan, Bozbora Mete, Baytaş Kemal.
Camcı Bayram, Candaş Nuri, Candcmir Ali, Canhat Güven, Celasun Celal, Coşkun Muharrem.
Çakmak Zeki, Çaycı Nazmi, Çaylı Gönül, Çebi Mustafa, Çebi M. Hamza, Çelik Sait, Çizer Tevfik, Çoruh Saip.
Dr. Dağlaroğlu Cihat, Dağlaroğlu Müzdat, Damalı Atom, Prof. Demircan Akan, Demirkaş Ali, Demirel Turan, Destan Ekrem, Dinçkan Gülcemal, Divan Muhsin, Doksat Kerem, Duranoğlu Ali.
Edes Selim, Elmas Suavi, Eğribozlu Asuman, Elöver Sedat, Encrgin Kaya, Eral Pars, Erdem Yücel, Erdemli Muzaffer, Eren Nuri, Dr. Ergüven Metin, Ertuna Özcan, Esenli İbrahim.
Gazioğlu Feriha, Gedik Arda, Gökışık Yaşar, Güdenler Yılmaz, Güler Aydın, Gülen Tahir, Gülistan Savaş, Günşıray Orhan, Günüaydın Orhan, Gökpınar Senih, Güray Yıldırım, Gören Bahattin, Görsan Önal, Gürşen Hüseyin, Güven Mustafa, Günal Necmeddin, Gür Hırgut, Göre Vidin.
Hancıoğlu Yavuz, Hızlan Osman.
Prof. İçel Kayıhan, İnanır Kadir, İnan Ahmet, İşseven İlhami.
Kalaner Muzaffer, Karadoğan Erdal, Karaevli Ahmet, Karagözoğlu Manol, Karamustafa Sümer, Karadağ Salih, Prof. Katırcıoğlu Sedat, Dr. Katuvyan Agop, Kavalcı Muhterem, Kavrakoğlu Nihat, Kavran Mahmut, Kayral Yavuz, Kazakçıoğlu Hayri, Kılıç Nurdoğan, Kiğılı Abdullah, Kondakçı Lokman, Kulaç Necdet, Kuleli İzzet, Kuşakçıoğlu Öznur.
Mener Nurhayat, Mustafaoğlu Tuncer, Mutlu Hanefi, Mutlu Zafer, Dr. Numan Şinasi.
Oruç Orhan, Ölçüoğlu Cavit, Öner Südoğlu, Özaydın Hasan, Özakgün Zati, Özbek Mehmet, Özden Cevher (Kastelli), Özkan Tuncer, Özkaya Asaf, Özkaç Vahdet, Özten Cebbar, Özyeğin Hüseyin, Öztürk Necmettin, Öztürkmen Bülent.
Pamir Fuat, Pakel Vahdet, General Pektaş Oral, Pekşen Hayri, Poyraz Mustafa.
Sabancı Sakıp, Sağıroğlu Ruşen, Saltoğlu Vahdet, Op. Dr. Saltoğlu Zekai, Saral Ferhat, Sarıoğ-lıı Ahmet, Sarıoğlu Coşkun, Seçkiner Yücel, Sezgin İsmet, Sonçağ Aybulak, Soydaner Ahmet, Soykan Bedi, Sönmez Kemal, Süer Metin, Süer Necati, Org. Sözer Halil, Sungur Emin, Şahin Cengiz, ŞahlanRıdvan, Şehirli Yusuf, Şehmuz Tatlıcı, Amiral Şentürk Neşet Ömer, Şimşek Nuri, Şuhubi Engin.
Taktak Ülkü Feyyaz, Tandoğan Sait, Taşkıran Sami, Timuremre Fikret, Geni. Toksavun Muzaffer, Tanka Erol, Amiral Topsever Fikri, Torumtay Necip, Tuğ Yalçın, Tuna Alp, Tuncal Yüksel, Turfan Metin, Tümen Hulki.
Ufuk İncili, Urcan İsmet, Uzmaner Halit, Uzmaner Tuncay, Uzun Ünal, Ünal Nurhan, Üstün Akmen.
Vardar Erol.
Yağcıoğlu Süleyman, Yalçın Mete, Yazman Mukbil, Yelkovan Tamer, Yelkovan Ülker, Yılmaz Metin, Yılmazer Bedi.
Zengin Nigâr, Zeybekoğlu Sümer, Yörükgil Efruz.

fbtarih685

FENERBAHÇELİ ŞEHİTLER

Fenerbahçe Kurucular Kurulu 9.7.1939 da Dr. General Hakkı Şinasi Arel başkanlığındaki toplantıda, ebediyete göçen Fenerbahçeliler için, bir ŞEREF LEVHASI hazırlanıp Kulüp salonuna asılması kararını almıştı. Ancak, bu yerinde karar uygulanmamış, ayrıca o tarihten sonra vefat eden Fenerbahçelileri tesbit etmek de giderek daha da zorlaşmıştır.

Buna karşı, 30 yıl önceleri büyük çabalar sonucu hazırlanıp, 1957 de yayınlanan, “FENERBAHÇELİ ŞEHİTLER” tablosunun olsun kulübe asılması dilekleri de gerçekleşmemiştir!..

Gerçi, bu tablo da tüm Fenerbahçeli şehitleri kapsamıyordu. Zira, Fenerbahçe, yalnız Balkan, 1. Dünya ve Kurtuluş Savalarında değil, Kunuri ve Kıbrıs Barış Harekatında da şehitler verdi. Ancak bunlarda tesbit olunamamıştır. Yalnız, 1959 da Haydarpaşa lisesinde öğrenci iken Fenerbahçe’ye üye olup atletizme çalışan ve Liseden sonra askerliği seçip 1974 Kıbrıs harekatında, 20 Temmuz günü şehit düşen Tank Üsteğmen YAVUZ SOKULLU, 12. Fenerbahçeli olarak şüheda tablosuna girmiş bulunmaktadır.

fbtarih686

Aziz ruhlarının şâd olması dilekleriyle ve şahadet tarihlerine göre, tablo şudur:

fbtarih686_tablo

1- Rumpler uçak fabrikasında başpilot iken, ilk Türk havacısı olarak giriştiği Dünya Turunda, Cava adasında düşüp şehit olan ve 1957’de yayınlanan (Fenerbahçe Tarihi)’nde sözü edilen futbolcu ve havacı Cevat Hüsnü’nün şehadeti konusunda, 8.4.1974 günlü Tercüman gazetesinde aşağıdaki tamamlayıcı bilgiye rastlanmıştır:

Motoru arızalanan ve duran uçak Ançol kumsalına düşmüş ve rahmetli havacımız, bir kahramana yakışan törenle, Cakarta’da Arap Vakıf mezarlığında toplağa verilmiştir. Mezar taşının üzerini bir uçak kanadı ile Ay-Yıldız süslemektedir. Taşta şunlar yazılıdır:

AL MERHUM A. DJEVAT HÜSNİ, AVİATEUR 13 ZİLHADJE 1340 8 JUİLLET 1922

2- 9 Eylül 1923 de İzmir’de düşüp şehit olduktan sonra, Tokadizâde Şekip bey tarafından Üsteğ. Zeki’nin anısına yazılan 18 satılık mersiye, Milli NevsaFın 1924 yılı baskısının 376. sayfasında yayınlanmıştır.

fbtarih687

 

fbtarih687_1

RAHMETLİ FENERBAHÇELİLER

Kuruluşundan beri binlcrce Fenerbahçeli ebediyete göçtü. Hizmette ölçü yoktur. (Başkanlıktan, sâde (Üye)’liğe kadar, kiminin çok kiminin az, ama mutlak olarak yararları dokunan, saygı ve sevgilerle yâda layık bu Sarı-Lacivcrtlilerden, bu kitabın yüzlerce sayfası arasında, şimdiye kadar adları geçmemiş veya bir-iki kez anılmış olanlar pek çoktur. Bu rahmetli Fenerbahçelilerden akla gelenleri şurada bir kez daha hatırlamak ve hepsini Rahmetle anmak şükran borcudur:

Abacı Mustafa, Prof. Dr. Abaoğlu Cihat, Ağacan Ali, Acarkan Ferhat, Aker Necip, Akifoğlu Mazhar, Akkaya Cemil, Dr. Akkoyunlu Ahmet, Aksaraylı Hafız Yaşar, Prof. Dr. Aksel İhsan Şükrü, Akyol Mustafa, Alaca Mevlut, Aladar Ali, Alaybey Zeki, Alemdar Faik, Alemdar Hilmi, Algur Sabahattin ve Behiç, Prof. Alkan İsmet, Alp Zirek, Anlar Mahmut, Antel Necih Celâl, Atamer Apti ve Ziya, Arda Siyami, Arıkan Muzaffer, Arpat Nejat, Avunduk Remzi, Aydoslu Saip.
Bahçekapılı Hasan, Baler Mahmut, Baltaoğlu Cenap, Baydar Nasuhi, Bayraktar Hüseyin, Bekirzade Hikmet, Belge Burhan, Belgin Suat, Bellisan Ethem, Berköz İsmet, Beşe Şâkir, Beyazıt Mehmet, Bilgin Halil, Birgen Çevat-Esat, Dr. Birgen Kenan Hasan, Bükey Zeki.
Canar Hikmet, Canpolat Sait, Cemal Paşa (Üsküdar Mutasarrıfı, Bahriye Nâzın), Ceylan Sadık, Cimcoz Salahaddin (Osmanlı dönemi İst. Mebusu), Coşan Nedret, Coşar Sami, Çadırcı M.Ali, Çağlar Mustafa, Çakar Seyfi, Dr. Çakırnur Dilaver, Dr. Çapa Selim, Çavdar Adem, Çınar Asaf ve Zeyyat, Çınar Übeyt, Çınar Vasıf, Çınar İskender, Çizmeci Kadri, Çelebi Sait Tevfik.
Dağlaroğlu Halit, Demiröz Ömer, Derya Aziz, Diler Nezamettin, Dinçman İhsan, Dinçmen Sâlih, Dıblan İbrahim, Doruk İzzet, Dilber İbrahim.
Elbir Müfik Şevket, Eğrilmez Tarık, Ekit Nejat, Elele Fehim, Enön Naci, Erdoğru Ekrem, Erer Muzaffer, Erişen Zühtü, Erkal Rebii, Erkmen Muhlis, Eroğluer Halit, Ergül Tayyar, Ersan Nezihi, Ersin Vahdet, Erte Reşat, Erşan Ali, Esinduy Ercüment, Ezel Nazikioğlu.
Gen Edip, Germiyanoğlu Celalettin, Gezer Esat, Gönel Sâlim Hamdi, Hv. Kor. General Göksenin Muzaffer, Görür Rüştü, Gutan Kâmil, Güran Arif Dr. General Gürbüz İhsan, Gîirsan İhsan, Gürtay Hakkı Hacıbekir Ali Muhiddin, Hulusi bey (Nafia Nazırı), Hüsnü (kaleci 1933).
İhsan Ziya bey (Urla Hakimi 1926), İnciroğlu Rıdvan, Ilıcak Muzaffer, İlkünsal Ferruh, İşbay Fahri, işmen Bahri, İpeker İhsan,
Kapanlı Turhan, Karaca Abdullah ve Yusuf, Karatop Osman, Kaçkal Tayyar, Kaner Esat, Kaplancalı Sadi ve İbrahim, Kayra Rasim ve Hâdi, Keklikoğlu Mustafa, Kefkep Mustafa, Kılıç Ali, Kiraz Sabri, Konvur Ziya, Koral Namık, Korur Avni, Koşar Ziya, Kotanca Melih, Köseoğlu Fahir, Kutluk Hulki, Dr. Amiral Kuntol Refik, Küçükacar Murat, Kurtuluş Necmettin.
Lakay Refik.
Manço Salahaddin, Manyas Raufi, Mersinli Orhan, Mete Metin, Miltiyadi (eczacı), Morali Salahaddin Ali, Müftüoğlu Sadık Tekin, Morkaya Burhan Câhit ve Samiye, Muratoğlu Mustafa, Muhaddis Mehmet, Mühürdaroğlu İzzet, Mümin Fikret.
Dr. Nazım bey (Maarif Nazırı), Nemli Rıza, Nazlı Bedi, Nevhilâl Hanım (Kürekçi).
Oktay Ferit, Onuk Naci, Orkut İsmâil Şeyda, Osman Pekin, Dr. Otmar Nurettin Savcı, Ölçen Adnan, Örel Ferruh ve Ülvi, Özdil Nezihe, Öztoprak Yümnü.
Pars Fethi, Peker Kâmil, Peyman İbrahim, Polater İlhami, Pür Ali Mehdi.
Sağlam Oğuz, Samim Var, San Ali Şevki, Sandalcı Galip Azmi, Sel Ali, Dr. Saveci Savcı, Sayar Nihat, Sekizinci İbnürrefik Ahmet Nuri, Serter Hüseyin, Sevik Nâmık, Sir Kemal, Sıral Muvaffak, Soley Şevket, Soydaner Recep Zühtü, Süzer H. Hüsnü.
Vetgen. Rona Kâmil, Sencer Muhtar.
Şâhin Tahsin, Şâhinoğlu Ethem, Şâhinoğlu Muzaffer, Şansal Tevfik ve Refik, Şarman Neşet, Şav Saffet, Şehzâde Osman Fuat ve Ömer Faruk Efendiler, Şimşek Orhan.
Talay Enes, Tansel İlhami, Targan Faysal Haydar, Tekil Kâmran, Tekin Kemal, Tokay Feridun ve Suat, Tombaz Sudi, Dr. Toros Orhan, Tozkoparan Ahmet, Tlına Nuri, Turgay İbrahim Hakkı, Tüker Hafız Fahri, Türkay Niyazi, Türkdoğan Agâh, Tokay Necdet.
Hv. Org. Uçaner Fevzi, Hv. Korge. Uçar Asım, Uğural Hüsnü, Uluç Fuat, Uludağ Ali İhsan, Ünal Mehmet.
Gen. Yakal Alaaddin, Yalaz Reşat, Dr. Yalkın Ömer Seyfeddin. Yarangümeli Osman, Yener İbrahim, Yetiker Enver, Yurdakul Ali, Yüce Kâmran.
Zaman İbrahim, Zartar Berç ve Hıraç

TÜRK FUTBOLUNDA PROFESYONELLİK

Temeli amatörlüğe dayalı Türk sporunda zamanla beliren gizli veya açık profesyonelliğe karşı bir müeyyide bulunmaması B.T.G.M.lüğünii, bu boşluğu doldurmak amacıyla, 15 Ekim 1941 de yürürlüğe giren, (AMATÖRLÜK TALİMATNAMESİ) ııi hazırlamaya zorladı. Buna göre, sporcuların Kulüplerinden aylık almaları, ayda 30 lirayı aşan yolluk ve zaruri masraf ve yine değeri 30 liradan fazla ödül kabul etmeleri yasaklandı. Ayrıca, Kulüp hesaplarının kontrolü de ön görüldü. Ancak, ne kulüplerimiz bu yasaklara uydular, ne de genel müdürlük denetimi ciddiyetle uygulandı. Aksine, 2. Dünya savaşından sonra yaşam koşullarındaki ağırlık ve Futbola artan ilgi gizli profesyonelliğin açık surette yaygınlanması durumunu yarattı.

Türk futbolunu da etkileyen bu akımın ilk sorumlusu kulüplerimizdi. Ancak, ilk şikayetler de onlardan geldi ve profesyonelliği kabul zorunlu-ğu öne sürüldü. Gerçekten, maron amatörlük 19. yüzyıl sonlarında İskoçyanın sanayi bölgelerinde doğup İngiltere’ye yayıldıktan sonra, 1885 de bir statüye bağlanmış ve Özellikle 1914/18 savaşından sonra bir çok ülkede uygulanıp futbolun gelişmesinde etkili olmuştur.

İstanbul’un 1. ligini oluşturan Fenerbalıe, G.S., Beşiktaş, Vefa, Beykoz, Kasımpaşa, İstanbulspor ve Emniyet Kulüplerinin 1951 yılında yaptıkları başvuru F. Fed.nca uygun karşılandı.En değerli Türk futbolcularının birer birer yabancı ülkelerce çekilmeye başlanmaları da Federasyonu tedirgin ediyordu.

Bu konuda en büyük engel olan, kulüplerimizin amatör olan bünyelerinin profesyonellikle bağdaştırılması gereği şöyle çözümlendi:

Kulüplerimiz amatördürler. Bununla beraber, bir kısım futbolcularını sözleşme ile bağlayabilirler. Ancak, profesyonel takım kuran kulüp amatör lige de takım çıkarmak zorundadır.

Futbol Fed. Başkanı Ulvi Yenal ile, İstanbul 1. lig kulüplerinin iki temsilcisi Fenerbahçe’den Rüştü Dağlaroğlu ile Beşiktaş’tan Sadri Usuğlu’dan kurulu bir Komite, Beden Terbiyesi Sicil Müdürü Saim Seymener’le beraber, A ııkara’da 6, 7 ve 8 Ağustos 1951 günleri, Ulvi Yenal’in Genel Müdür olduğu Emekli Sandığı binasında ilk, (Futbol Profesyonellik Talimatnamesi) ni hazırladılar. Merkez Danışma Kurulunca 10 Eylülde kabul olunan Talimatname 24.9.1951 de yürürlüğe konmuştur.

Türkiye’nin 61 maddelik bu ilk profesyonellik yönetmeliği Kulüplere, lige, futbolculara, transfere, mali koşullara ve cazai hükümlere ait 6 bölümden oluşmakta olup ilk maddesi şöyledir:

(Beden Terbiyesi Teşkilatına dahil her amatör Kulüp bir profesyonel futbol şubesi kurabilir. Bu durum Kulübün amatörlük vasfını bozamaz. Bir kulübün profesyonel futbol şubesi kurabilmesi için, kadrosu içinde en az 6 mukaveleli futbolcu bulunması şarttır.)

Transfer ayı o yıl Temmuz yerine, Ekim ayında uygulanmış ve böylece, futbolcuların talimatnamenin yürürlüğe girmesinden önce kulüplerinden ayrılmaları önlendiği gibi, 100 liradan fazla aylık alanlara da teşmil edilmiştir. Bu madde, özellikle, Fenerbahçe Kulübünde yetişen ve 370 lira aylık alırken, o sıralarda Adalet Kulübüne ve İtalya’ya gitmekte olan bazı ünlü futbolcuların hareket serbestilerini önlemiştir.

Yukarıdaki 8 İstanbul Kulübü, ilk (TÜRKİYE PROFESYONEL LİGİ)ni kurmak için, 1951 yılı sonunda futbolcularıyla sözleşmeler yaptılar. 5 Ocak 1952 de başlayan lig için, İst. 2. Noterliğinden 1 Ocak 1952 de Fenerbahçe Kulübüne gelen memur önünde, Genel Sekreter Rüştü Dağlaroğlu ile ilk sözleşme imzalayan futbolcular:

SALAHADDİN ÜNLÜ, NEDİM GÜNAR, KÂMİL EKİN, FÂHİR ÜLGÜR, AKGÜN KAÇMAZ, ORHAN ÇAKMAK, ABDULLAH MATAY ve MEHMET ALİ HAS OLMUŞ ve Fenerbahçe takımı, sözleşmeli, futbolcularından 8 inin yer aldığı ilk maçını, 6 Ocak 1952 de, yakın zaman kadar İstanbulsporda Antrenör-futbolcu olan eski Beşiktaşlı Eşref Bilgiç’in hakemliğinde, İstanbulspor’Ia yapmıştır.

Salahaddin-Haltık, Orhan-Nedim, Kâmil, M. AIi-Fikret Kırcan, Fahir, Burhan, Akgiin ve Abdullah tertibiyle, o tarihte adı Mithatpaşa olan, İnönü stadındaki bu maç ilginç bir anıdır:

Yağmur altında ve batak sahadaki müsabakanın 22. dakikasında gol atan Burhan, Merih’ten dizine yediği tekme ile sedyelik olunca, kendisini uyaran Kâmil’i de oyundan atan hakem, maçı da Fenerbahçe aleyhine tatil edip sahadan çekilmiştir. Hakem, daha sonra, tekrar sahaya gelince, İstanbulspor 73. dakikada beraberliği sağladı. Ancak Fenerbahçe’nin son derece dinamik ve azimli oyunu D. 80 de Fikret’in ayağından 2. sayıyı getirince 9 Sarı-Lacivertli sahadan coşku içinde ayrıldılar.

Türkiye Profesyonel Ligine 1952/53 mevsiminde Adalet ve Beyoğluspor Kulüpleri de alındılar ve 10 kulübe yükselen lig bu tertibini 1957/58 e kadar korudu.

Profesyonelliğin futbole ilgi ve hasılatı artırması üzerine, Ankara’nın Gençlerbirliği, Ankaragücii, Demirspor, Hacettepe, Güneş, Yolspor, Otospor ve Hilâl olmak üzere, 8 Kulübü, 1955 yılında (ANKARA PROFESYONEL LİGÎ) ni, İzmir’in Al-tay, Karşıyaka, Altınordu, Göztepe, İzmirspor, Kültürspor, Demirspor, Egespor, Ülküspor ve Yün Mensucat olarak 10 kulübü de, (İZMİR PROFESYONEL LİGİ) ni kurmuşlar ve yalnız İstanbul Kulüplerinden Kurulu (TÜRKİYE PROFESYONEL LİGİ) artık (İSTANBUL PROFESYONEL LİGİ) adını almıştır.

İstanbul’un bir bölümü çok ünlü geçmişe sahip Kulüplerinden Anadolu, Süleymaniye, Hilâl, Beylerbeyi, Davutpaşa, Karagümrük, Feriköy, Sarıyer, Tkksim, Galata, Yeşildirek ve Hasköy olarak 12 si, 1956 yazında, (İstanbul 2. Profesyonel Ligi) ni kurunca, Türkiye’de profesyonel futbol takım sayısı kısa sürede 40 a yükselmiş oldu.

Profesyonellik ilk yıllarda Türk futbolunda süratli bir kalkınma yarattı. Ancak, Talimatnamenin zamanla olgunlaşmasına karşın, onun gereklerine hâla uymamak, bu sporu bir süredir, artık ileri değil, gerilere götüren nedenlerden biri olarak, üzüntüler yaratmaktadır.

fbtarih690

 

FENERBAHÇELİLER CEMİYETİ

Sürekli gelişmekte olması, ayrıca da, futbol maçlarının 1922 den itibaren T&ksim stadına nakledilmesi nedenleriyle, Fenerbahçe kulübü için Bc-yoğlunda bir lokal temini kaçınılmaz ihtiyaç olmuştu. O kadar ki, 22 Nisan 1927 günkü Mües-sesan Heyeti = Kurucular Kurulu toplantısında yönetim kuruluna seçilen Ali Naci (Karacan), Sait Salahaddin (Cihanoğlu) ve Tevfik Haccar (Taşçı) beylerin, görevi kabulden önce öne sürdükleri, (Be-yoğlu’nda behemhal bir lokal temini) şartını Mü-essesan Heyeti oybirliği ile kabul etmişti. Ancak, 60 lira aylıklı yerli bir futbol antrenörü angaje etmek olanağına 1929 yılına kadar kavuşamayan Fenerbahçe kulübü için bu özlemi gidermek mümkün olamadı ve başta futbol takımı olarak, Fenerbahçeli sporcular, zaman zaman, ya Taksim semtinde oturan Fenerbahçelilerin evlerinde veya Galatasaray kulübünde soyunup duş almakta devanı ettiler.

Nihayet, 1955 Sonbaharında, adları tüzüğünün son 41. maddesinde (sâdece bir hatıra olarak) kayiyle anılan:

Nasuhi Baydar, Avni Korur, Ethem Şahinoğlu, Doğan Aka, Alaaddin Baydar, Ali Aladar, Fikret Mümin, Sedat Taylan, Salih Dinçmen, Nejat Arpat, ibrahim Zaman, Sabih Arca, Mehmet Muhaddis, Rüştü Dağlaroğlu, Sadi Kaplancalı, Kemal Onan, Cafer Çağatay, Dr. Ekrem Perk, David Navon, Siyam i Arda, Adnan Yurdatan, Ali Kibar, Edip Bilener, Sait Salahaddin Cihanoğlu Hay-ri Celâl Atamer ve Suavi Alcmdar’dan oluşan bazı Fenerbahçeli’ler, Taksim Sıraserviler caddesinde Beden Terbiyesi İstanbul Bölge binası yanında 65 NO. lı 3 katlı lokali kiralayıp döşediler ve Ekim 1955 de yapılan tören de (FENERBAHÇELİLER CEMİYETİ) adiyle açıp, bütün Fenerbahçe kulübü mensuplarının yararlanmalarına sundular. Amacı, tüzüğünün 3 ve 4. maddelerinde:

a- Mensubu bulunmakla iftihar olunan “Fenerbahçe Spor Kulübü” üyelerinin ve kendilerini Fenerbahçeli bilen ve sayanların sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak,

b- Sarı-Lacivert renklere kalben bağlı kimseler arasında tanışma ve arkadaşlık tesanüdünü canlı ve kuvvetli tutmak,

c- Fenerbahçe Spor Kulübünün tekâmülü uğrunda maddi ve manevi her türlü gayret ve çalışmayı şiar edinmek teşkil eder.) olarak belirlenen, ve:

(Bu amaca ulaşmak için, İstanbul’un münasip semtlerinde lokaller tesis ve buralarda toplantılar, eğlenceler ve konferanslar tertip etmesi esas çalışma mevzuu) olarak gösterilen; kulüp ve yönetim Kurulu aleyhinde partizanlık ve toplantılar ya-pılamıyacağı, fesih ve tasfiyesi hâlinde her türlü varlığının Fenerbahçe kulübüne devredilmesi tüzük gereği olan (Fenerbahçeliler Cemiyeti), kulüp mensuplarının büyük çoğunluğunca sempati ile karşılanmıştır. Bu nedenle cemiyet kısa sürede gelişip üye sayısı yüzleri aştı ve sosyal yönü çok zayıf olan ve İstinye kürek çubesi hariç, stat dışında hiçbir lokali bulunmayan Fenerbahe kulübünün varlık ve yaşamına renk kattı.

Ancak, bir bütün hâlindeki Fenerbahçe toplumundan bazı Kadıköylü üyeler, 2/3 yıldır, (Kadıköy Gurubu) adı altında toplanıp, kulübü ele almak amacı güttüklerinden, Fenerbahçeliler Cemiyeti’ni emellerine engel gördüler ve ilk günden itibaren kötüleyip çökertme ve kapanması yollarına baş vurdular. Nitekim, Zeki Sporel’in Fenerbahçe Kulübü Başkanı, Dr. İsmet Uluğ’un da Fenerbahçeliler Cemiyeti Reisi oldukları bir dönemde. 16 Ağustos 1957 günü Fenerbahçe kulübü, Fenerbahçeliler Cemiyeti mensuplarına genel sekreter T. Altınbaşak imzalı ayrı ayrı ve noter kanaliyle yaptığı tebliğlerle, (Cemiyetle ilişkilerini kesip bunu tevsik eden vesaiki bir hafta içinde kulübe göndermedikleri taktirde Haysiyet Divanı’na verileceklerini) bildirdi.

Kulüp için çok talihsiz olan bu tutuma boyun eğenler oldu. Ancak, eğmeyenler çok daha fazla idi. Karşılıklı suçlama ve sert tartışmalar yaşandı. Böylece, bölünme mikrobu Fenerbahçe kulübüne sokulmuştu artık ve guruplar da çoğaldı.

Zaman Fenerbahçeliler Cemiyetinin Fenerbahçe kulübüne yararlı olduğunu kanıtladı. Elemanlarının hemen tümü İstanbul yakasında oturan A ve Genç Basketbol takımlarının üstüste İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarını kazanmalarında, onlara lokal vazifesi gören, Cemiyet’in rolü büyük olmuştur.

Fenerbahçeliler Cemiyeti, devamlı açık olan büfeden maada, belirli günlerde yemekli toplantılar yapmış, Taksim gazinosu ve Hilton salonlarında çeşitli organizasyonlar ve başta, Dünya futbolunda eşsiz bir başarı olan, gol yemeden 58/0 la lig şampiyonluğu ka/.anan 1922/23 ün ünlü II ini 42 yıl sonra biraraya getiren Taksim Gazinosundaki 11 Nisan 1964 gecesi olmak üzere, anma törenleri ve mevsimlik balolarla kulübün çok zayıf olan sus-yal yönünü harekete geçirmiştir. Hatta, kulüp Yönetim kurulları, zaman zaman toplantılarını Cemiyet’in daha sonra Gümüşsüyü Caddesi Ongan Ap. nındaki lokalinde yapmışlardır.

7 Kişilik Yönetim kurtıllarında Nasuhi Baydar, Dr. İsmet Uluğ, Ethem Şahinoğlu, Nedim Kaleci, Sait Canpolat, Niyazi Türkay, Talha Altınbaşak ve Eşref Aydnı’ın başkanlık ettikleri Fenerbahçeliler Cemiyeti, yeni kuşağın, eksilen eskilerin yerlerini dolduramamaları sonucu, ancak 1982 yılına kadar aktif göründü.

fbtarih691

fbtarih691_1

 

Böylelikle sayın Rüştü Dağlaroğlu’nun değerli eseri “Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi 1907 – 1987″nin tümünü tamamlamış oluyoruz. Fenerbahçe’nin sadece bir ‘futbol takımı’ndan, transferden, saha dizilişinden, teknikten taktikten ibaret olduğunu sanan herkesin okuması dileklerimizle…

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 1

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 2

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 3

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 4

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 5

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 6

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 7

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 8

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 9

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 10

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 11

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 12

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 13

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 14

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 15

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 16

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 17

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 18

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 19

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 20

Written by kesinofsayt

31 Ocak 2013 09:58

Fenerbahçe kategorisinde yayınlandı

Tagged with ,

5 Yanıt

Subscribe to comments with RSS.

  1. Merhabalar…Ben 1946 dogumlu cocuklugu ve gencligi Emirgan-Istinye arasinda gecmis,gönlünü ve emegini kürek sporuna vermis kürekci merhum ABDURRAHMAN DENIZ’in kizi ve yine kendini kürek sporuna adamis,tarihte defalarca yikilmis olan Istinye kürek kulübünün en son kurucusu,antrönörü ve kürekcisi olan ,maddi manevi emek vererek genc kürekciler yetistirme cabasindayken 1981 nisaninda 12 Eylül yönetimi tarafindan gerceklesen kulübün son yikilmasi ile bu aciya danamayan kalbi kirilan ve bu üzüntüyle 31 Mayis 1981 yilinda henüz 29 yasindayken dügününden iki hafta önce hepimizi hala dinmeyen büyük bir aci ve özlemle birakarak hakkin rahmetine kavusan merhum kürekci-antranör biricik kardesim SAIT DENIZ’in ablasiyim.
    Kardesimin talebesi olan SAYIN PROF,DR,SELIM YALCIN 24 nisan 2004 tarihinde sapancada düzenlenen
    ani kupesi yarisina Kardesim SAIT DENIZ’in adini vermistir.
    Halen Babamdan kalan bircok resim bende mevcuttur,bir kac madalya ve bir yarismada kazandigi 1941 temmuz tarihli gümüs pokal yillardir evimizde bas kösede duruyordu ve ben cocukken onun tozunu alip parlatiyordum.
    Babamin 2 nisan 1994 vefatindan sonra kendisi de kürekci olan amcam oglu Sayin HÜSEYIN DENIZ’cinin ricasi üzre tarafimdan FENERBAHCE KÜREK FEDERASYONU MÜZESINDE segilenmesi amaci ile verilmistir.
    Cocuklugumda Babamin anlattigi kürek arkadaslarininin bir cogunun isimleri bana asina.NOYAN YIGIT,YORGO,TONGUC TÜRSAN,SUDI TOMBAZ,ADEM,KAZIM,FERIT YALCIN;CELALI OR ve amcam ogullari HARUN,HÜSEYIN DENIZ gibi bir cok isim.
    Tüm aile fertleri gibi koyu FENERBAHCELI olan Malesef Kürekle ilgili hangi siteyi acsam ne Babam ABDURRAHMAN DENIZ’in nede kardesim SAIT DENIZ’in hic bir yerde ismi gecmiyor.
    Babamin Hamla basi veya dört tek,sekiztek kürekcilerinden bahsediliyor,Babam zengin ve tahsilli degilmis Milli sporcu da olamamis,bir yandan Istinye tersanesinde calisirken o zamanin cok zor sartlarinda gönlünü verdigi sporuna devam etmis,kürekten sonra hayatinin ikinci askini ANNE’mi EMIRGANDA tanimis 4 yil sonra 10 temmuz 1941 de evlenmisler. BABAM 4 yil askerlik yapmis,1942,1943,1946 ben ücüncü kizi olarak dogmusum,1952 tek erkek cocugu olan kardesim SAIT DENIZ dogmus.
    Amcam oglu sayin HÜSEYIN DENIZ’ci FENERBAHCE dergisinde BABAM’dan aldigi Kürek sporu hakkindaki bilgileri ve anilari yazi yaziyordu.BABAM ABDURRAHMAN DENIZ ve CELALI OR iki ciftesinin Günes ve Taksim kulüblerinde 1930 ve 1940 larda baslayan basarilari 1943,44,45,46 ya kadar devam etmisti.Malesef 1994 yilinda BABAMIN vefati ile bu yazi serisi yarim kalmisti. Ayni zamanda TEK YILDIZ ve ALTIN ORDU da .Ne kadar amatör sporcu da olsalar yillarca verilen bir sevda bir emek var.Kardesimin vefatindan sonra hastalanan Babam 1994 ve Annem 2004 hakkin rahmetine ve sevgili ogullarina kavustular.Ben onlarla gurur duyuyorum,onlara olan özlemim cok büyük her Vatana gidisimde Kanlica mezarliginda onlari ziyaret ediyorum.Cünkü ben 50 yildir Almanyada yasiyorum.
    Hic bir kürek sporu sitesinde Babam ve Kardesimden bahsedilmemesi beni cok üzüyor.
    not:yazin istanbula geldigimde babamin pokalini görmeyen torunlarim icin resmini cekmege müzeye gidecegim.SAYGILARIMLA SEHER DENIZ SARIKAYA

    seher deniz sarikaya

    13 Nisan 2015 at 22:53

    • Çok duygulandım 😦 Hem, erken yaşta hayata veda eden kardeşiniz için ve hem de evlatlarının ölümüyle kahrolan anneniz ve babanız için 😦

      Yunus Emre Okdan

      07 Nisan 2017 at 10:56

  2. Merhaba Türkiye Kürek Federayonu yönetim kurulu üyesi Fahri Özbey Kürek tarihi hakkında çalışma yürütüyor. bana rowingturkey@gmail.come-mail adresinden iletişim bilgilerinizi gönderirseniz Fahri Bey’e iletebilirim. Konuyla alakadar olacağını düşünüyorum.

    Rowing Turkey

    14 Nisan 2020 at 12:10

    • Sayin yorumcu ara sira girdigim sitede kidemli kürekcilerden babam ABDURRAHMAN ve kardesim SAIT DENIZ hakkindaki yazima ilgisiz kalmadiginiz icin cok tesekkür ederim.Gec farkettigim icin cok üzgünüm
      yinede size mail adresimi gönderecegim saygilarimla.Seher Deniz Sarikaya

      Seher Deniz Sarikaya

      26 Şubat 2021 at 22:52


Yorum bırakın