FENERLEAKS

Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır!

Archive for Aralık 2018

KESİNOFSAYT PODCAST – BÖLÜM 001

leave a comment »

OLD SANTİ: SEVDAMIZA KİMSE ENGEL OLAMAZ

leave a comment »

oldsantiFenerbahçe Beko ve Real Madrid’in aralarında oynadığı maçlar her zaman çok özeldir. Karşılaşmanın öneminin tüm spor kamuoyu farkındaydı. Basın maçı haklı olarak “Euroleague’in Modern El Classico’su” şeklinde değerlendiriyordu. Biletler kapalı gişe satılmış, salon hınca hınç doluydu. Salonda seyirciyi heyecanlandıran bir de özel misafir vardı. Tüm Fenerbahçelilerin gönlünü fethetmiş, Fenerbahçe’nin kazandığı Euroleague Şampiyonluğunun mimarlarından eski oyuncumuz Pero Antic maçı izleyenler arasındaydı. O vardı, ama çok önemli biri yoktu. Kilit oyuncularımızdan Kostas Sloukas, arkadaşlarını bu akşam yalnız bırakmak zorunda kalmıştı. Taraftarlar Kostas’ın yine sakat olmasından korktular, çünkü önceki yıllarda onun olmadığı dönemde takım sahada bayağı zorlanmıştı. Yunan Guard’ın sakatlıktan değil de, yüksek ateşli boğaz enfeksiyonu sebebiyle sahada olmadığını öğrenince bir nebze rahatladık. Artık onsuz yeneceğiz Kralın Takımını. Sloukas’ın yerine Egehan Arna kadroda.

Takımımızın tanıtımı, her zamanki gibi Metallica’nın muhteşem “Wherever I May Roam” parçası ile yapıldı. Yılın bu son Eurolegue maçı, aynı zamanda Koç Obradovic’in Fenerbahçe Beko’nun başında çıktığı 400. maçı olacaktı. Karşılaşmanın hakemleri, Gran Canaria maçını yöneten Christodolu ve ekürisi Paternico ile Barcelona maçının hakemlerinden Nedovic’ti.

Sahaya Dixon, Guduric, Datome, Melli ve Vesely beşiyle çıktık. Taraftarlar maç öncesinde CSKA maçından daha bir coşkuluydu. Geri sayım sonrası başlayan mücadelede, jump ball’u Real Madrid kazandı. Karşılıklı top kayıpları ve boş şutlar sonrası, maçın ilk sayılarını rakip takım pota altından Randolph ile buldu. Ancak, skorda öne geçmemiz uzun sürmeyecekti. Guduric’in pasıyla Vesely smacı vuruverdi. Savunmada konsantrasyonumuz hücumda olduğu gibi çok yukarıdaydı. Bir sonraki atağımızda yine Guduric-Vesely ikilisi bu defa alley oop sayısıyla bizi öne geçirdi. 4-2. Rakip bizim sert ve kararlı savunmamıza aynı şekilde karşılık vermek istiyordu. Guduric, Ayon’dan çaldığımız bir top sonrası, geçiş oyunu denerken, Llull’un sportmenlik dışı faulüne maruz kaldı. Aynı şekilde, Llull da seyircinin protestosuna. Faul atışlarının ardından topu Bobby Dixon aldı. Hareketlerinden maçı çok istediği belliydi. Bobby, sahayı sağdan pota altına doğru katederek, topu dışarıda Melli’ye çıkardı. Ama o da ne? Bir sportmenlik daha mı? Randolph çok sert bir şekilde Melli’yi devirdi. Neyse ki sakatlık olmadı. Normal birinin böyle sert bir faulden sonra gidip rakibinden özür dilemesini beklersiniz. Rekabet o kadar üst düzeydeydi ki, Randolph sırtını dönüp gitti. Sanki aklınca bizimkilere bir mesaj vermek istemişti. İlk başta kazanımı sadece seyirci protestosu oldu. Karşımızda sanki yeni bir Derrick Williams vakası vardı. Hakemler bu sert faule rağmen sportmenlik dışı faulü vermedi. Faul sonrası kenardan başlayan hücumumuzda, ard arda verilen enfes bounce paslar sonrasında Vesely’nin asisti ile Melli’ye smacı yaptırdık. 8-2. Hücum sonrası savunmada, Datome vatandaşının intikamını itina ile aldı. Bu defa Randolph, Datome’nin darbesiyle yerlerdeydi. Mesajsa, al sana mesaj. Randolph’un ikinci kazanımı da bu oldu. Real buna karşın geri adım atmıyordu. En azından maçın başında. Randolph, Datome’ye cevabı onun marka sayısını kopya ederek verdi. 8-4. Baş belası Jaycee Carrol, bulduğu üçlükler ile Real Madrid’i ayağa kaldırmaya çalışsa da, Datome her şekilde cevaba hazırdı. İtalyan Yıldız, üçlükler, savunma, ribaunt, yapılması gereken ne varsa yaptı. Skor onun liderliği ile 15-10’a geldi. Madrid ekibi, sert savunmaya devam ediyordu. Llull, bu defa da Vessely’yi yıkıp neredeyse ikinci sportmenlik dışı faulü alıyordu ki, hakemler herhalde daha maçın ilk çeyreği olduğu için ona acıdı. Sadece normal faul çaldılar. Hücum sırası Real’e geldiğinde Randolph Fenerbahçe’yi ancak sertlikle sindirebileceğine inanmış olacak ki, Vesely’nin üzerinden sert bir smaç vurdu. Bir de bakış attı. Ama takımımızdan cevapların gelmesi hiç gecikmiyordu. Karşı atağımızda bu defa Vesely, Randolph’un üzerinden smacı vurdu. Çeyreğin son sayılarını yine Datome yaptı. 22-12. Sayı sonrası savunmada, Guduric Campazzo’ya bloğu çakınca taraftar iyice coştu. ,

İkinci çeyreğe Sinan ile başladık. Lauvergne ile dipten çok müsait bir üçlüğü bulamadık, ama onlar da ellerine geçen fırsatı Randolph ile teptiler. Akabinde, Lauvergne’ün pota altından kazandırdığı sayıyla maçtaki en farklı skoru yakaladık. 24-12. Fransız yıldız pota altından sayıyı bulmasına karşın müsait üçlükleri kaçırmaya devam ediyordu. Bu defa da faul çizgisinin gerisinden kaçırınca, Obradovic alkışlamak ile yetindi. Neyse ki Real’in hızlı hücumunda, Kalinic rakibi artık klasikleşen hücum faul tuzağına düşürdü. Aynı Kalinic daha sonra savunmada Rudy Fernandez’i unutunca, Rudy de eski günlerine nazire yaparcasına sağ çaprazdan çok temiz bir üçlük attı. 24-15. Obra çok kızdı. Guduric bu üçlüğe cevap vermek istedi. Genç Sırp forvet, şutu girmeyince, gidip bir de Campazzo’ya sportmenlik dışı faul yaptı. Campazzo ve Rudy ikinci çeyrekte maçın akışını tamamen değiştirdi. Rudy’nin attığı üçlük baskete Campazzo ve Trey Tomkins de bulduğu sayılar ile eşlik edince, Real farkı kapayarak skoru 27-25’e taşıdı. Bunun üzerine Obradovic çeyreğin bitmesine 4:45 dakika kala ilk molasını aldı. Mola sonrası iyi döndük. Vesely pota altından bulduğu skor ile Fenerbahçe’yi 29-25 öne geçirdi. Ancak, bu çeyrek işler istediğimiz gibi gitmiyordu. Campazzo-Rudy ikilisi bir üçlük daha çıkarınca fark artık sadece bir sayıya inmişti. 29-28. Obradovic çeyreğin bitmesine üç dakika kala ikinci molasını da almak zorunda kaldı. Mola sonrası yine iyi döndük. Bobby üçlüğü buldu ve fark dörde çıktı. 32-28. Green hücumda katkı veremese de savunmada iyi mücadele ediyordu. Green, Taylor’a bloğu yapınca, bu defa Pablo Laso mola aldı. Mola sonrası oyun sıkıştı, ama Real Madrid istediği sayıları buldu. Böylece, çeyrek sonuna doğru maça denge geldi. 32-32. Guduric son beş saniye kala pota altından kaçırınca ilk yarı da bu skor ile bitti.

İkinci yarıya Datome’nin el üstünden bulduğu sayılar ile başladık. Hemen ardından Ayon’a da hücum faul yaptırdık. Onun oyundan düşmesi çok önemli. Boş hücumlar sonrası Melli ve Bobby ile hücum ribauntlarını topladık, ama pozisyonları sayı ile bitiremedik. Savunma sertliği nedeniyle karşılıklı boş hücumların ardından Ayon, daha çeyreğin ikinci dakikasında, üçüncü faulünü de aldı. İşte bu harika bir haber diye düşündük. Bizde ise bu gece Guduric gününde değildi. Onun kaçırdığı şutların sonrasında, bazen topu tipliyor, bazen hücum ribauntlarını alıyor, ama bazen de faul yapmak zorunda kalıyoruz. Sonuçta takım ekstradan yoruluyor. İşte yine Gudu’nun kaçırdığı bir şut sonrası, Real Madrid, geçiş hücumunda Ayon ile skorda dengeyi yakaladı. 36-36. Rakip takım böylelikle oyunun ritmini de ele geçirdi. Melih oyuna girince hemen duruma müdahele etti. Kaptan bulduğu imkansız üçlükle Fenerbahçe’yi hayata döndürdü. Bu üçlüğün ardından Datome’den gelen sayılar ile skorda tekrar öne fırladık. 41-36. Buna karşılık, Campazzo, o kısacık boyu ile topu getiren oyuncularımızı pire gibi rahatsız etmeye devam ediyordu. Arjantinli oyun kurucu, Dixon’ın elinden kaptığı topla, Ayon’a alley oop yaptırdı ve takımına moral kazandırdı. Real Madrid, Llull ile bulduğu sayı sonrası neredeyse ilk defa öne geçirdi. 41-42. Ama günün yıldızı Datome’nin geri adım atmaya hiç niyeti yoktu. İtalyan forvet, Guduric ile birlikte Fenerbahçe’yi yine öne geçirdi. 45-42. Momentum böylelikle yine bize geçti. Melih’in sağ turnike ile potaya bıraktığı göz yaşı damlası çemberin içinden çıkınca güzel sayıya yazık oldu. Ama bu çeyreğin en güzel olayı Randolph’un aldığı hücum faule topu yere vurarak tepki gösteren Llull’un teknik faulle oyundan atılmasıydı. Çeyrek, Ayon’un pota altından bulduğu sayılara karşın 48-44 lehimize sona erdi.

Eflatun Beyazlılar dördüncü çeyreğe Randolp’un sol dipten buldukları sayılar ile başladılar. 48-47. Bu gece Kalinic’den katkı alamıyoruz. Daha çeyreğin başında ard arda yaptığı fauller ile dördüncü faulünü de yapmış oldu. Dixon ile Carrol’un karşılıklı sayılarının ardından skor 55-54’e geldi. Guduric bugece inisyatif alıyordu ama şimdi yaptığı gibi içeriye drive etse daha iyi olacaktı. 57-54. Bir sonraki hücumda Guduric topu ayağına dolayınca yine top kaybı oldu. Ardından Tavares ve Fernandez işbirliği, Real Madrid’i 57-61 öne geçirince molayı aldık. Real’li oyuncular maçın geldiğini düşünerek molaya hoplaya zıplaya gittiler. Mola sonrası Guduric ve Datome ile topları kullanamadık. Topu getirirken oyun kurucularımızı rahatsız eden atom karınca Campazzo hücumda da Vesely’nin el göstermesine karşın sayıyı buldu. Böylelikle maçın bitmesine 2:28 kala İspanyollar altı sayı fark ile öne geçtiler. 57-63.

Molaya giderken salonda bir çok taraftar “eyvah maç gitti, bu saatten sonra bu maçı alamayız” diyordu. Hoparlörde bile “Sevdamıza Kimse Engel Olamaz, Bazen Hüzün Vardır, Bazen Mutluluk” çalmaya başladı.

Üstüne üstlük mola sonrası Datome bir de steps yaptı. Böylece topu kaptırdık. Zaman iyice daraldı. Neyse ki, Pablo Laso her şey Real’in lehine gelişirken bir mola aldı. Mola sonrası rakibin oyun kurucusu Campazzo sayıyı yapamadı. Biz de Guduric’in attığı üçlükle tekrar ümitlendik. Bu sayılar ile maçın bitmesine 1:44 dakika kala skor 60-63’e gelmişti. Campazzo, bugün sanki Dixon gibi çıkmıştı sahaya. Maçı almayı çok istediğinden bütün topları kendisi kullanmak niyetindeydi. Topu yine o kullandı ve yine kaçırdı. Ancak, girmeyen şutunun ribauntunu Polis Akademisi filmlerindeki “High Tower” edasıyla Edy Tavares kaptı. 2.21 m’lik dev pivot, aldığı ribauntu sayı ile bitiremedi. Sahada sanki bir gerilim filmi oynanıyordu. Karşı hücumumuzda Guduric de üçlüğü sayıya çeviremedi, ama Vesely girmeyen topu smaç ile basket yapınca fark son 34 saniye kala bir sayıya kadar düştü. 62-63. Real artık baskıyı iyice hissediyordu. Guduric yerlere atlayarak Tomkins’in kaçırdığı şutun ribaundunu aldığında maçın bitmesine sadece 13 saniye kalmıştı.

İşte bu son hücumda topu faul çizgisinin gerisindeki Datome’ye çıkardık. Datome, top sağ elinde turnikeye girdi. Randolph, Datome’nin topunu tam “bloklayacağım” derken, İtalyan Ressam, ancak belli NBA oyuncularının yapabileceği bir zerafet ile, topu sağ elinden sol eline geçirerek bu turnikeyi basket ile tamamladı. Randolph üstüne üstlük Datome’ye bir de faul yapmış oldu. Şaşkınlık içindeki Pablo Laso molaya gitti. Mola sonrası Datome basket faulü atarken, biz hala niye hakları olduğu halde faul yapmadılar diye düşünüyorduk. Yine de maçı kazanmak için vakitleri vardı. Son 6.6 saniye kala Campazzo ile hücuma geldiler ama Arjantinli yine kaçırdı.

Kazandık. Kazandık. Kazandık. Muhteşem bir zafer daha kazandık.

Salon “O o o o Datome” tezahüratları ile inledi.

Helal bu mücadeleyi veren takıma.

En büyük oyuncular son topu kullanma yetisine sahip oyunculardır. Bogdanovic, geçen gece Lakers’a attığı o muhteşem son saniye üçlüğü ile ne kadar büyük bir yıldız olduğunu Amerikalılara gösterdi. Datome de aynı Bogi gibi attığı bu son basket ile bize yıllarca unutulmayacak büyük bir zafer kazandırdı.

Teşekkürler Datome,

Teşekkürler “Dünyanın En Güzel Takımı.”

OLD SANTİ

Written by kesinofsayt

29 Aralık 2018 at 04:28

OLD SANTİ: OKYANUSU GEÇTİK, DEREDE BOĞULMADIK

leave a comment »

oldsantiİki maçlı haftalarda Euroleague’de mücadele etmek gerçekten çok zor oluyor. Üstüne üstlük, gelecek sene dört ekstra hafta daha oynanacak bunun gibi. Hem de bu hafta Salı-Cuma değil, Salı-Perşembe oynuyoruz. Takımımız, bu ligin en pahalı kadrosu CSKA Moskova’ya karşı Salı günü büyük bir zafer kazanmıştı. Bugün de, hiç dinlenmeden, evinde bu Rus takımını yenmeyi başarmış Buducnost Voli’nin önünde mücadele edeceğiz. Aslında, bizi bu saatten sonra ürküten, Karadağ takımının makina gibi attıkları üçlükleri veya çılgın seyircisi değil. Zira, Tahincioğlu Basketbol Liginde Tofaş ve Banvit gibi benzer kalitedeki takıma karşı böyle atmosferlerde maç oynamaya alışığız. Beni asıl ürküten yorgunluk. Ya da, Allah korusun takımın moralini bozacak bir sakatlık.

Bildiğiniz üzere Buducnost, geçtiğimiz sene kendi liglerini Molnar’ın ardından ikinci bitirmelerine karşın, Adriyatik Ligi finalinde Kızılyıldız’ı geçerek sürpriz bir şekilde şampiyon olmuş ve böylece Euroleague’e katılmaya hak kazanmıştı. Bu sene Kızılyıldız, ABA Liginde yenilgisiz lider durumda. Anlaşılan, Çarşamba günü Galatasaray’a karşı Eurocup’ta da farklı galip gelen Sırp ekibi, seneye yeniden Euroleague’e dönecek.

Başkent Podgorice’nin beşbinbeşyüz kişilik Moraca Spor Salonunda Buducnost’un “Varvari” yani Barbarlar lakaplı taraftarları rakiplerine oldukça sıkıntılı dakikalar yaşatabiliyor. Salonu yine hıncahınç doldurmuşlar. Zaten maçın biletleri günler öncesinde tükenmişti. Bununla birlikte, Fenerbahçe Beko taraftarı, rakibin hiç de alışık olmadığı bir şekilde, salonun sol köşesini kaplamış durumda. Eski şampiyon koç Ivkovic de maçı izleyenler arasında. Maçın hakemlerinden İspanyol Jordi Aliaga’nın daha 28 yaşında olduğunu da not düşelim.

Maça tahmin ettiğimiz gibi daha zinde bir beş ile çıkıyoruz. Son CSKA maçında oynamayan Erick Green, Ahmet ve Melih ile birlikte nispeten son maçta daha az katkı veren Dixon ve Lauvergne de sahnede. Rakipte ise tanıdıklar göze çarpıyor. Beşiktaş’tan Earl Clark başımıza dert açabilir. Onunla birlikte eski Efes’li pivot Omic ve Fransız Milli takımımında Joffrey Lauvergne’in takım arkadaşı Edwin Jackson da kadroda. Boşnak Guard Gordic ise takımının sayı ve asist lideri.

Maç Lauvergne ve Omic’in birlikte çıktığı hava topu ile başladı. Rakipte kalan top sonucunda maçın ilk sayıları Gordic’in üçlüğü ile geldi. Buducnost’un Earl Clark’tan bulduğu sayılara Dixon ve Lauvergne ile karşılık vererek maçın başında geriye düşmemeyi başardık. 5-5. Savunmada dişimizi daha baştan gösterdik. Gordic ters eşleşmede Lauvergne’e sportmenlik dışı faul yapmak zorunda kalınca, Fransız yıldız çizgiye geldi. Lau’nun en zayıf yönü serbest atışları. Ancak bu kadarını beklemiyordum. İkide sıfır atan Lauvergne, faul atışlarının ikincisini potaya bile yetiştiremedi. Neyse ki sportmenlik dışı faul olduğu için top bizde dedik, ama bu defa da momentumu hızlı bir üçlükle yakalamak isteyen Dixon şutu kaçırdı. Savunmamız hızlı geri döndü. Onlara kolay sayı imkanı vermiyoruz. Akabinde yaptığımız hücumda Lauvergne hatasını unutturup nefis bir pas ile Ahmet’e smacı vurdurttu: 5-7. Bir an evvel işi bitirmek istiyorduk, ama sağdan Dixon, soldan da Melih ile üçlüğü kaçırınca, Earl Clark, Beşiktaş’tan hatırladığımız şutlarından birini attı. Maça yeniden denge gelmişti. Buna karşın bugün daha hazır bir görüntü veren Green dengeli bir şekilde üçlüğü atarak “merak etmeyin yakında geliyorum” mesajını verdi: 7-10. Green birkaç maç sonra oyuna ağırlığı koyacak gibi. Bu defa da sağdan nefis bir hareket ile rakibini aldatarak potalı bir sayı bulacaktı ki top çemberden çıktı. Neyse ki Ahmet girmeyen topu tiple tamamladı ve Green’in güzel hareketleri boşa gitmemiş oldu: 8-12. Savunmada Ahmet ikileyince Obra çok kızdı ve molayı aldık. Mola sonrası Earl Clark ve kaptan arasında bir üçlük düellosu oldu. Düello sonunda 13-18 öne fırladık. Ancak Arnavutluk ile komşu bir ülke olan Karadağ takımı, en az Arnavutlar kadar inatçıydı. Earl Clark ve Edvin Jackson ile 18-18’de dengeyi buldular. Neyse ki biz de orantısız güç Vesely vardı. Çek süperstar önce bir basket faul yarattı. Sonra Guduric, Kalinic ile bir iç dış oyunu oynayarak arkadaşına üçlüğü buldurdu. En nihayetinde de Sloukas Vesely’ye alley oop’u vurdurunca skor bir anda 18-26’yı buldu. Çeyreğin son güzel hareketi Buducnost’un boşnak yıldızı Godric’ten geldi. Godric nefis bir reverse turnike ile çeyreğin skorunu 20-26’ya getirdi.

İkinci çeyreğe biz başladık. Ves’in smacı ve Kalinic’in attığı üçlükle 20-31’i yakaladık. Çift haneli skor bizi rahatlattı. Seyirciyi de kuzu gibi yaptı. Ancak ard arda üç atağımızda sayıyı bulamayınca farkı azaltmaya başladılar. Takım durur gibi oldu. Vesely, bir isyan smacı vurmaya gitti, ancak önündeki oyuncu yüzünden top havaya sekti. Vesely’nin hareketini hakaret addeden seyirciler hareketlendi. Hatta sanırım sahaya yabancı madde bile atıldı. Bu karışıklıkta fark üçe düştü. Lauvergne Slimanivari bir turnike daha kaçırdı. Skor 30-32’ye kadar geldi. İyice heveslendirdik rakibi. İmdada Sloukas’ın garanti şutu geldi . Rakipte Edwin Jackson kenardan gelip ciddi katkı veriyordu. Onun çabalarıyla yine dengeyi buldular: 34-34. Bu çeyrek o an itibarıyla 14-8 gerideydik. Kısa bir süre dinlenen Vesely tekrar oyuna girdi. İçeriye girip, dışarıdaki Sloukas’a üç sayı asistini de yaptı. Karşılıklı basketler devre sonuna kadar devam edince çeyrek 40-40 berabere bitti.

İlk iki çeyrek biraz dinlendik, üçüncü çeyrek CSKA maçındaki gibi vururuz diyordum. Rakip de yıprandı. Maç berabere ama kazanacağımız duygusu ağır basıyordu. İkinci yarıya Buducnost başladı. Potty Clarke çeyreği hemen başında üçlüğü buldu. Bu çeyrek Vesely artık işi bitirmek niyetindeydi. Önce temiz bir orta mesafe şutu buldu, sonra da Lauvergne’den aldığı top ile smacı vurdu. Yalnız bugün Datome oyuna giremedi. İşte şimdi de Lauvergne’den öğrendiği pota altı pivot hareketlerini çalışırken steps yaptı. Bir sonraki hücumda da üçlük pozisyonu değerlendirmeyip onu yerine daha zor bir şutu kaçırınca kenara gelmek zorunda kaldı. Hafta sonu Galatasaray maçında kesin kadroda. Faul yaptık. Omic kendisine yapılan faul atışlarının ikisini de kendisinden beklediğim bir şekilde atamadı. Sonunda, Bobby sazı eline aldı ve biraz da şansının yardımıyla potalı üçlüğü buldu: 45-49. Bu dakikadan sonra Vesely ve Dixon’un sayıları ile fark yeniden açılmaya başladı: 47-54. Bu arada Omic’in topunu Vesely geç bloklayınca, girmeyen top basket sayıldı: 49-54.

Vesely bu sene Marianovic gibi oynuyor. Pota altının tek hakimi. Toplar kapıyor, orta mesafe, blok, smaç, asist, savunma her şey var. Daha önce, 2014-2015 normal sezonunda Bjelica ve 2016-2017 sezounundaki Final Four’da da Ekbe Udoh MVP olmuştu. Bu sene hem normal sezon hem de Final Four için MVP açık ara Jan Vesely olacak gibi. Bu çeyrekte tek üzüldüğümüz nokta Dixon’ın erken üç faulü.

Bir Fenerbahçe klasiği set ile Erick Green’e sol çaprazdan üçlüğü attırdık. Fark açılıyordu: 51-63. Mola sonrası eğlence bitmesin düşüncesindeki İsrailli hakem Sloukas’a basit bir faul çaldı. Ama farketmez herkes mükemmel oynuyordu.

Kalinic ile ropörtaj yapma imkanım olursa sormak istediğim soru “Basketbol oynamasan ne olurdun?” Benim tahminim Nasa’da çalışan bir fizik profesörü. Kalina 0,5 saniye kala elinde kalan toptan faulü almayı başardı. Maçın sessiz adamı Guduric’in Avrupa adımları ile turnikesi ile çeyrek bitti: 55-67. Çeyrek skoru ise 27-15.

Dördüncü çeyrek başında Omic pota altından farkı tekrar on sayıya indirdi. Bizde ise Ahmet, Sloukas ile ikili oyun yaparken şaşırıp steps yaptı. Obradovic sinirlenip kendisini hemen kenara aldı. Kıvılcımı yaktırmamak, rahat rahat maçı bitirmek lazım. Omic Kalinic’in çenesini düzeltmeye kalkınca hücum faulü yaptı. Bu çeyreğin kahramanı Kalinic ile birlikte Lauvergne’di. Fransız pivot maç içinde şanssızlıklar yaşamasına karşın üçlüğü de buldu: 59-72. Buna rağmen yine de Obra’dan uyarıyı aldı. Lauvergne düzeni bozmamalısın. Rakip çaresizlik içinde molaya gitti. Fenerbahçe taraftarı artık maç yerine cep telefonuna bakıyordu.

Mola sonrası Lauvergne çeyreğin geri kalanına resmen damgasını vurdu. Pota altı ve şutları ile tüm marifetini gösterdi. Geçen sene Thompson yerine bizde olsaydı kesin şampiyonduk. Maçın son kısmında Ahmet, Melih ve Sinan da oyuna girdi. Sinan ayağı kaymasına rağmen hoş bir sol hook sayısı attı. Guduric son topu atmadı, rakibin elini sıktı ve maç 65-89 lehimize bitti.

Vesely bu sezonki inanılmaz performanslarına bir yenisini ekledi. Bununla birlikte, son çeyrekte de Lauvergne şov vardı. İki uzun resmen Arjantin Ligi gibiydiler. Apertura Vesely, Clasura Lauvergne. Bu maçı uzunlarımızın ve geniş rotasyonumuzun sayesinde kazasız belasız geçtik. Benchten gelen oyuncularımızın kalitesi de kazalara karşı sigorta işlevi görüyor.

Gelecek maç normal sezonun en önemli maçı. Geçen sene finalde kaybettiğimiz Real Madrid ile tüm maçların anasını oynayacağız. Neyse ki dinlenmek ve konsantre olmak için yeterli zamanımız var. Atmosferin en az CSKA maçındaki gibi olması bekliyorum.

OLD SANTİ

Written by kesinofsayt

21 Aralık 2018 at 00:20

basketbol, Genel, Old Santi kategorisinde yayınlandı

Tagged with , ,

OLD SANTİ: HER CSKA MAÇI BAŞKA BİR EFSANE

leave a comment »

oldsantiMaç önü yazımızda belirttiğimiz üzere Fenerbahçe Beko için sezonun en önemli mesaj maçlarından biri olacaktı CSKA maçı. Maç öncesi futbol takımının yeni hocası Ersun Yanal ile imza töreni yapılmıştı. Böylece yıllar sonra Fenerbahçe’de futbol ve basketbol takımlarının başında yine aynı hocalar olacaktı. Her iki hocanın da şampiyon olduğu 2013-2014 dönemden bu yana yıllar geçmiş, Ersun Yanal takımdan ayrıldığından beri Obradovic her sene Fenerbahçe’de başarılarına devam etmiş, Euroleague Final Four’una takımı abone etmişti. Soğuk hava ve gün boyu devam eden yağmura karşın salon üst tribünler dahil hınca hınç doluydu. Seyirci CSKA maçlarının öneminin farkında ve zaferden emindi.

Geri sayım başladı. Müthiş bir tezahürat ve ıslıklar eşliğinde Fenerbahçe Beko ful konsantre başladı maça. Maçın ilk beşi Soulukas, Datome, Guduric, Melli ve Vessely’den oluşuyordu. Ancak, yüksek motivasyona rağmen hücumda basit topları sokamayınca, CSKA’nın zayıf karnı olarak gördüğümüz Hackett sağ dipten ilk üçlüğü çaktı. Ardından bir de Nando De Colo, sol dipten üçlüğü gönderince, bir anda 0-6’yı yakaladılar. Rus Şampiyonu, neredeyse tüm hücumlarından sayı buluyordu. Bizden ise bir tek Vessely bu skora isyan ediyordu. Ves, savunmada Nando De Colo’ya hücum faulü yaptırdıktan sonra devam eden hücumuzda Melli’ye de asist yaptı. Bu asist, Vessely’nin Euroleague’deki 250. asistiydi. 6-13. Bu sayıya karşın savunmamız istediğimiz gibi değildi. Tam kaptık dediğimiz ribauntları bir kaç kez Guduric ve Melli ile elimizden kaçırıp, rakibe tekrar hücum yapmak şansı da verince, CSKA’nın yıldızları cezayı kesiyorlardı. Biraz da bu sayede, neredeyse bütün çeyrek, yüzde doksan isabet ile oynadılar. Alec Peters, Guduric’e yalandan üç sayı gösterip hakemlere de yedirince moralimiz iyice bozuldu. 6-15. Allahtan TV molası geldi. Mola sonrası Lauvergne çok kötü bir hook atınca, Hunter dipten üçlüğü bularak farkı uçurmaya başladı. Üçlükler yağmur gibi geliyordu. Alec Peters ile üçlüğü bulduklarında skoru 10-22’ye getirdiler. Pota arkasındaki locada yer alan bir avuç CSKA’lı takımları lehine tezahürat yapınca bizim seyirciyi kızdırdı. Herhalde Vessely’yi de kızdırdılar. Karşı hücumumuzda kızgın Vessely, Sloukas’dan aldığı pas ile Peters’in tepesinden, potanın da yarım kol üzerinden smacı gömdü. 12-22. Ama bu smaç bile momentumu bize getirmedi. Değişmeli savunmada bu kadar iyi olmamıza karşın, rakip her seferinde ters eşleşmeyi buluyordu. Ves’in tiplediği toplar girmiyor, Hines’in dönerek attığı zor top bile potaya giriyordu. Bu çeyrek ne yapsak olmadı. En son Melli pota altında dönerek kolay sayıyı yapamayınca ilk çeyreği sekiz sayı geride bitirdik. 18-26.

İkinci çeyrek Guduric’in sayıları ile başladık. Fark karşılıklı atılan basketler ile altı ila sekiz sayı arası gidip geliyordu. Ancak, Daçka’da oynarken tanıştığımız yıldız oyuncu Will Clyburn, sağ dipten tertemiz bir şekilde üçlüğü potamıza atınca farkı da bir kademe yukarı çıktı. 22-33. İlk yarıdaki iyi istatistiğimiz top kaybı yapmamaktı. Bu çeyreğe ise üç dakikada üç top kaybı ile başlamıştık. Üstüne üstlük Dixon ve Kalinic ile uygun üçlükleri de kaçırıyorduk. Lauvergne’in pota altı oyunlarına karşın, üç atletik CSKA’lı neredeyse her zaman başında bekliyordu. Corry Higgins de devreye girerek skoru 26-37’ye getirince Obradovic molayı aldı. Maç başından beri bir üçlük bile atamamıştık. Takımı havaya sokmak için bir şeyler yapması gerektiğini düşünen Kalina, mola sonrası kolayca atabileceği sayıyı smac vurmak isteyince o sayılardan da olduk. Hines de her zamanki gibi Sloukas karşısında ters eşleşmeyi değerlendirerek sayıyı yaptı. Lau’nun günü değil bugün diye düşünüyordum. Ona çok iyi çalışmışlar. Buna rağmen aynı Lauvergne, Kalinic’e nefis bir oyunla turnikeyi attırınca, Itoudis, başta Bolomboy olmak üzere bütün takımı haşladı. Molayı da aldı. 29-41. Mola sonrası topu kaptık ve Sloukas bakmadan verdiği nefis bir asistle Vessely’ye bir smac daha yaptırdı. 31-42. Ama rakipten cevap çok kolay geldi. Karşı hücumumuzda Kalina belki de maçın en güzel hareketlerinden birini yaptı. Dipten üçlüğü kaçırdığında potadan dönen topu sanki esneyip uzayarak, sağ eliyle Guduric’e inanılmaz bir şekilde kazandırdı. O da Kalina’nın hediyesini ters turnike sayısı ile bitirdi. Seyirci iyice harekete geçti. Itoudis yine mola almak zorunda kaldı. En ufak bir kıvılcımdan nem kapıyordu. Aldığı mola onlar adına işe yaradı. Hacket ve Clyburn’un attığı sayılar ile farkı sonunda 15’e çıkardılar. 33-48. Bu sefer molaya biz gittik. Mola sonrası rakip sert oyununa devam etti. Hunter daha ikinci çeyrekten Vessely’ye karşı üçüncü faulünü aldı. İlk yarının son topunu kullanma sırası bizdeydi. Vessely’nin uzun pasını Melli sol dipte müthiş yakaladı ve tekrar hücuma gelen Ves’e çıkardı. Çek Pivot, sağ dipteki Guduriç’e pası aktarınca, o da Fenerbahçe Beko’nun maçtaki ilk üçlük sayılarını kazandırdı. İlk yarı skoru 36-48. Çok önemli sayılar bunlar.

İkinci yarıda sahaya çok kararlı çıktık. Üçüncü çeyreğe Hines’in kaçırdığı top ile başladılar. Cevaben Datome ortadan iki sayılık şutu buluverdi. Böylece, fark ona indi. Savunma dozumuz da artınca onlar boş hücumlara başladılar. Vessely’nin çizgide iki faul atışını kaçırması bile hızımızı kesmedi. Neredeyse bütün atraksiyonlar içinde olan Ves, savunmada topu kaparak Datome’yle iki sayı daha bulmamızı sağladı. 40-48. Yavaş yavaş, hatta hızlı hızlı yaklaşıyorduk rakibe. Çek yıldız topu da çalıp smacı vurunca skoru 42-48’e getirdi. Salon, “Bastır Fenerbahçe Oooley” tezahüratları ile yıkılıyordu. Ardından Melli bir basket daha yapınca Itoudis oyuncularını yine yanına çağırdı. Çünkü çeyrek skoru 11-0 olmuştu. Molada bütün salon ayaktaydı. Yaşşaaa Fenerbahçe tezahüratları ile her yer inliyordu. Pon pon kızlar bu seferlik molada dans etme izni alamadı. Zira, bu molada şov sırası seyircideydi. Mola sonrası Fenerbahçe fırtınası kesilmedi. Guduric Alec Peters’a bir de blok yaptı. Şutlarımız yine her seferinde girmiyordu ama İnsan Üstü Kahramanımız Vessely hücum ribauntlarını bu sefer ikişer üçer almaya başladı. Melli de bu sefer affetmedi. Basket faulü kazandı.

“Kaldıralım Kupaları Allah Aşkına Heeey,

Fenerbahçe Düşmanları Dönsün Şaşkına Heeey,

OOOOOO Saldır Fener

Bizim İçin Ölümüneeeee”

Seyirci kendinden geçmiş. Herkes ayakta. O da ne. Obradovic bile mutlu.

Mola sonrası Guduric, ölçtü biçti üçlüğü göbeğine koydu. Sonunda öne geçtik. 50-48. Hala çeyreğin bitmesine 5:48 var. Guduric-Vessely ikilisinden bulduğumuz sayı ile son 4:40 kala 52-48 öne geçtiğimizde çeyreğin skoru da 19-0 olmuştu.

Bu sayı ile birlikte kasırga dindi, fırtınaya dönüştü. Karşılıklı sayılar gelmeye başladı. Biraz toparlandılar. Serrod ile üçlüğü buldular ama karşılarında Gudur3 vardı. Hemen cevabı yapıştırıverdi. Dixon da araya bir göz yaşı damlası atınca farkı 3 sayıya çıkardık. 59-56. Maalesef çeyrek sonu Clyburn ile biraz hareketlendiler ve efsane çeyrek 60-62 aleyhimize bitti. Çeyrek skoru ise 24-14 lehimizeydi.

Dödüncü çeyreğe yine hızlı başladılar. Othello Hunter ve Clyburn’ün ard arda basketleri ile farkı yine açar gibi oldular. 60-67. Mola almak durumunda kaldık daha çeyrek başında. Ama mola sonrası Othello Hunter’a dördüncü faulü aldırdık. Bizim de mücadele dozumuz iyice arttı. Bunun sonucu Guduric de üçledi. Hala şutlarımız istediğimiz gibi değil derken Dixon yüreğini koydu ve üçlüğü buldu. Fark dörde indi. 63-67. Fark bu andan itibaren 5 ila 7 arasında gidip gelmeye başladı. Obra 4:33 kala yorulan Vessely’yi kenara aldı ve takımı iyice kısalttı. Kurbanov baskıda topu dışarı attı. Serrod’un üçlüğü girdi çıktı. CSKA’ya yavaş yavaş yeniden yaklaşmaya başladık. Sloukas sonunda 2:35 kala Hines’e beşinci faulü yaptırdı ve attığı fauller ile birlikte skoru tekrar dengeye getirdi. 75-75. Hemen ardından Guduric’in nefis pası ile Vessely, pota altından 77-75 bizi öne geçirince Serrod bitti. Itoudis molayı aldı. Maç geliyordu. Mola sonrası bloklar ile şaşkına dönmüş çaylak yıldız Alec Peters top kaybı yapınca salon uçtu, uçtu. Kostas faul çizgisinde skoru belirledi. 79-75.

Ezeli rekabette efsane bir maç daha seyrettik. Final Four için müthiş bir mesaj verdik.

Bu maçın bizim takımımızda yıldızı açık ara Vessely’ydi. Dış adamlarımızdan bulamadığımız sayıları-toplamda dört adet üçlük sayı- pota altında, hem de Ahmet’in hiç olmadığı, Lauvergne’in kısıtlı katkı verdiği gecede tek başına yaptı. Rakip de hücumlarını genelde Serrod üzerinden yapmak isteyince organize olmakta zorlandı. Obradovic, ilk yarı rakibi tarttı, savunmayı yumuşak bıraktı, ikinci yarıda ise vites arttırdı, balyozu indirdi. Guduric ve Kalinic, Vessely’nin yanında maçın diğer iki önemli yıldızıydı.

CSKA’ya karşı psikolojik avantajı bu maçla elimize geçirdik.

Sıra Real Madrid’de.

OLD SANTİ

Written by kesinofsayt

19 Aralık 2018 at 07:55

basketbol, Genel, Old Santi kategorisinde yayınlandı

Tagged with , , ,

18 ARALIK 2018 CRI TÜRK YAYINI

leave a comment »

cri

Written by kesinofsayt

18 Aralık 2018 at 16:02

OLD SANTİ: USTA ÇIRAK DERBİSİ

leave a comment »

oldsantiEuroleague’in son dönem üç büyükleri kim deseler, hepimiz hiç düşünmeden Fenerbahçe Beko ve Real Madrid ile birlikte CSKA Moskova’yı sayarız. Gerçekten de öyle. Hemen her sene bu üç takım, Final Four’da yer alıyor ya da bu seviyeleri hedefleyen takım kuruyor. Final Four için en önemli soru, “Bu üç takımın yeri belli, ama dördüncü kim olacak” sorusu oluyor. Bu sene için o soru bence Olympiakos mu, Anadolu Efes mi diye burada bir not düşmüş olayım.

Euroleague’in Üç Büyüklerinin aralarında yaptığı maçların heyecanı, yaşattığı duygular, mücadele bir başka oluyor. Ancak, oynadığımız bu maçlardan bir tanesi var ki, hiç birimiz onu unutamıyoruz. 15 Mayıs 2016 tarihinde Berlin’de CSKA ile oynadığımız o hüzünlü ama gurur veren final maçının normal süresinin son 20 saniyesi, yüz kere de şampiyon olsak, hayatımız boyunca hatırlanacak. O maçın hakem üçlüsünü tekrar belgeleyelim. Lamonica, Lottermoser ve Damir Javor. Lamonica’nın maçın bitmesine son bir dakika kala, tam da gözünün önünde, Hines’in Ekbe Udoh’a yaptığı hayati faulü çalmaması, maç boyunca Damir Javor’un verdiği skandal kararlar nedeni ile unutulmuştu. Takımımız yirmi sayı geride kaldığı zaman, biz “artık maç gitti” derken, Bobby’nin son 40 saniye kala attığı muhteşem üçlükle 81-81’de dengeyi yakalamış ve müthiş bir geri dönüşe imza atmıştık. Itoudis molayı aldığında, CSKA taraftarları “bu senede mi şampiyon olamıyoruz” diye kara kara düşünmeye başlamıştı. Mola sonrası Kırmızı Mavililerin De Colo ile getirdikleri topu müthiş bir mücadele sonrası kaptık. Top kapma mücadelesinde CSKA’lıların yaptığı faullerin ikisini de Sloukas sayıya çevirince 83-81 öne geçtik. Heyecandan soluk alamıyorduk. Maçın bitmesine sadece 20 saniye kalmıştı. CSKA’nın hücumunda De Colo ve Teodosic aynı anda sahadalardı. Perdelerden çıkarak, bir De Colo, bir Teo topu alıp pozisyon bulmaya çalışıyordu. Saniyeler geçiyordu. Sonunda işi panikle karıştırdılar. De Colo mecburen dengesiz bir şekilde topu çembere fırlattı. Top girmedi. Ama maalesef, çemberden dönen topu tam aldık derken, dışarıdan gelen Khryapa havada tamamladı ve 1,9 saniye kala beraberliği yakaladılar. Mola sonrası Ekbe zor şutu sayıya çeviremeyince maç uzatmalara gitti. Uzatmalara Damir Javor damga vurdu ve şampiyonluk elimizden kaçti. 96-101. Dünya başımıza yıkılmıştı.

Bence kaybedilen o final maçı, bizim bugün bir Euroleague devi olmamızda çok önemli bir mihenk taşıydı. Indiana Jones-Son Macera filminden bir replik tam da buraya uygun düşüyor. Genç Indi’den tarihi eseri hile ile çalan hırsız, Jones’un gözüpekliğinden oldukça etkilenir ve ona meşhur şapkasını hediye eder. “Bugün kaybettin, ama buna alışman gerekmiyor.”

Zaten, tüm oyuncular, herkes, ertesi sene şampiyonluğu mutlaka kazanmak için birbirlerine söz vermişti. Gelen yüksek bedelli transfer teklifleri, hepsi reddedildi. O yüksek motivasyon ve kararlılık, İstanbul’daki final maçında Olympiakos karşısında 80-64 gibi bir farklı bir skorla Fenerbahçe’ye şampiyonluğu getirdi. “Fenerbahçe finalleri başaramaz” miti de, işte bu kazanılan bu en büyük kupayla sona erdi. Aynı kararlılığı bu sene de basketbolcularımızın gerek mücadeleleri, gerekse verdikleri demeçlerinden hissediyoruz. İşte Kalinic, daha geçen ay verdiği röportajda “Dört kere Final Four’daydık ve sadece bir kere kazandık. Bu çok düşük bir yüzde” diyerek bu sene de şampiyonluğa kilitlendiklerini açıklıyordu. Göreceksiniz, bu sene de Real Madrid ve CSKA Moskova’yı geçip şampiyon olacağız.

CSKA Moskova, geçtiğimiz sene Teodosic’i NBA’a kaptırmış yerine yine NBA’den Sergio Rodriguez’i transfer etmişti. Rodriguez’in kumaşı ne kadar kaliteli olsa da, Teodosic’in yarattığı etkiyi henüz gösteremedi. Yine de CSKA’nın kısa rotasyonu, Nando De Colo, Higgins ve Rodriguez ile Euroleague’in en zengin kısa rotasyonlarının başında geliyor. Kısalara CSKA’nın zayıf halkası olarak gördüğüm Daniel Hackett’i de ekleyebiliriz. Rus şampiyonu, aslında geçtiğimiz sene bu pozisyon için Leo Westermann’ı tercih etmişti. Ancak CSKA kurmayları Westermann’ın uzun süreli sakatlık ve formsuzluğu nedeniyle bu sene Hackett’da karar kıldılar. Bu sezon başında gönderdikleri diğer iki önemli oyuncu ise artık yaşları iyice ilerleyen Vitali Fridzon ve belalımız Victor Khryapa. Gidenlerin yerine dört numaralara gençlik aşısını iki Amerikalı ile sağladılar. 23 yaşındaki Alec Peters ve 24 yaşındaki Joel Bolomboy. Her iki oyuncu da yavaş yavaş takıma ısınıyor ve ciddi süreler alıyor.

Bu sene kazandıkları maçları önceki yılların aksine yakın skorlar ile tamamladılar. Seyircisi sert, ama nispeten zayıf olan takımlara -Buducnost ve Baskonia- karşı iki deplasmandan da galibiyet ile çıkamadılar. Buna karşın Llull’dan yoksun Real Madrid’i Cory Higgins’in muhteşem oyunuyla deplasmanda devirmeyi başardılar. Panathinakos’da 11 yıl Obradovic’in yardımcılığını yapmış Dimitris Itoudis, CSKA’ya Fenerbahçe benzeri bir basketbol oynatıyor. Ancak, elindeki çok yetenekli kısa oyun kurucular nedeniyle, oyun bir çok kez onların yaratıcılıklarına kayıyor. Bu maç, her zamanki gibi bir Euroleague Derbisi olmasının yanı sıra bir usta-çırak mücadelesi de olacak. Sezonun en güzel maçlarından biri olacağını düşündüğüm maçta, takımlar birbirlerine karşı play offlar öncesi güçlerini kabul ettirmek isteyecek.

Bizi her zamanki gibi çok zevkli ve komplike basketbol oynanacak bir maç bekliyor.

OLD SANTİ

Written by kesinofsayt

16 Aralık 2018 at 15:53

basketbol, Genel, Old Santi kategorisinde yayınlandı

Tagged with , ,

OLD SANTİ: EVE DÖNÜŞÜMÜZ MUHTEŞEM OLDU

leave a comment »

oldsantiŞaka değil, Euroleague’de Daçka maçı dışında üst üste beş çok zor ve önemli deplasman galibiyeti alan “Dünyanın En Güzel Takımı” eve dönüyordu. Maça ilginin bu defa yoğun olacağını düşünüyorduk. Obradovic’in sitemlerinin de etkisiyle beş saat kala kulağımıza salonun neredeyse kapalı gişe olduğu, sadece 300 biletin kaldığı haberleri geliyordu. Hakemler dengeli seçilmişti. İspanyol Perez ve Letonyalı Latisevs Bayern ile evimizde oynadığımız maçta sıkıntılı kararlarları ile taraftarın tepkisini çekmişti. Buna karşın Hırvat hakem Radovic, Baskonia maçında ev sahibinin baskısına karşın iyi bir maç çıkarmıştı. Hoş bizim için farketmezdi. Takıma güveniyorduk. Onlar her zaman gereğini yapar diye düşünüyorduk. Milano tehlikeli bir takım, ama bu sene Obra’nın altıncı senesi ve oyuncular daha şimdiden harika setler oynuyor, sahada çok organize hareket ediyor. Ahmet ve Ennis dışında sakatımız yok. Green ve Sinan hafta sonu oynanan lig maçında gayet iyilerdi. Bu duygu ve düşünceler ile salona geldik.

Maçın başlamasına on dakika kala hala tribünler boştu. Milano, Fenerbahçe’nin 100. Yıl formaları ile ısınmaya çıkmıştı. Oyuncular ısınırken bizim için memnuniyet verici bir gelişme maç kadrosunda olmamasına karşın Ahmet’in de ısınanlar ile sahada oluşuydu. Obradovic sahaya geldi. Taraftar ayağa kalkarak çılgınca kendisini alkışladı. Maç başlarken boş dediğimiz tribünler de iyice doldu. Salon, resmen kapalı gişe gibiydi. Jump ball atılırken seyirci futbol maçı edasıyla geriye doğru sayarak tezahürata başladı. Tahmin ettiğimiz bir şekilde ilk beşimiz Green ile birlikte Dixon, Kalinic, Melli ve Vesely şeklinde sahadaydı. İlk hücum Milano’nundu. Ancak, rakip üç defa üst üste hücum ribaundu almasına karşın sonrası attığı boş şutları değerlendiremeyince, Melli dipten attığı üçlükle hesabı açtı. Savunmada enerjimiz ve motivasyonumuz yüksek görünüyordu. Karşılıklı boş hücumlar sonrası Green kısa mesafeden basketi buldu. 5-2. Ama Melli oyunda çok tereddütlüydü. Pozisyon geliyor, sayıyla bitireceğine pas veriyor, pas arası oluyordu. Benzer pozisyonları önceki bir çok maç yaşadık. Neyse ki savunmamız ayaktaydı. Rakibi 24 saniyede hücum ettirmedik. Green şuta kalktığında faulu aldı ancak çizgide ikide bir attı. 6-2. Milano’da Mike James bugün çok istekli, problem yaratacak gibi. James, pota altındaki Tarchevski’ye sağ eliyle aşağıdan çıkardığı pas ile sayıyı yaptırdı. 6-4. Dönüşünde atamadık ama savunmada gayet güçlüyüz. Bir 24 saniye daha yaptırdık. Ancak, Mike James asistlerine devam etmekteydi. Bu defa da Tarchevski’ye verdiği pas, basket faulle sonuçlanınca skora denge geldi. Televizyon molası geldi. Mola sonrası Gudurıc oyuna girdi; turnikeden faulü alıp çizgiye geldi. 8-6. Basketlerimize Mike James üçlükleri ile karşılık veriyordu. Hakemler de bugün kararlarında biraz limoniydi. Mesela, Hırvat Radovic tam saha pres yapan Milano’luların Kalinic’e yaptıkları bariz faulü es geçti. Hücumda Melli yine hata yapınca kenara geldi ama bu defa Obra onun moralini daha fazla bozmamak için kenara gelirken başka taraflara bakar gibi yaptı. Lauvergne oyuna girdiğinde 10-13 gerideydik ama artık uzunlarımız artık devredeydi. Sayılarımız Vessely ve Lauvergne’den gelmeye başladı. Buna karşın rakip üçlükler ile cevap vererek arayı açmaya başladı. Biz bir şekilde rahattık. Micov sağ dipten sayıyı yapamayınca Kalina ribaundu kaptı ve Lauvergne’e çıkardı. Lauvergne hızla topu vurarak rakip sahada Avrupa turnikesine girip pota altında Guduric’i buldu. Harika basket. 15-19. Daha biz vay be derken Mike James bizim potada sayıyı hızlıca buldu. Konsantrasyonumuz ilk çeyreğin sonlarında aşağıdaydı. Son top için ribauntu aldığımızda bitime 12 saniye kala skor 15-21 aleyhimizeydi. Ne yazık ki, Sloukas’ın hücumunu pas arasıyla kestiler ve çeyrek böyle bitti. 15-21. İlk çeyrek sonunda Milano çoğu Mike James’den olmak üzere 8 asist yapmıştı.

İkinci çeyreğin ilk topunu kaptık. Jeffrey Lauvergne pota altında üç kere kendi etrafında dönünce rakipten faulü almayı başardı. Fransız Yıldız, faul sonrası nefis bir turnike ile skoru 17-21’e taşıdı. Karşı hücumda Tarchevski kendinden emin bir smaca kalkmıştı ki, Kalinic kendisine muhteşem bir blok yaptı. Kalina yaptığı blok sonrası koşarak hücuma da yetişti ve üçlüğü gönderdi göbeğine. 20-21. Seyirci coştu. Pianigiani molayı aldı. Mola sonrası yine hücum ribauntları yaptılar, boş şutlar attılar. Ama bu defa sağ çaprazdan Vladimir Micov ile üçlüğü yakaladılar. 20-24. Topu Guduric ile kaptık ve Sloukas ile nefis bir geçiş hücumu oynadık. Micov’a bir fake ve bu defa skoru biz yakaladık. 28-28. Sonrasında da Sloukas’ın Euroleague’de attığı 1500. sayıları ile 30-28 öne geçtik. Sayı atan Slou anlamadığım bir şekilde Obra’dan fırçayı yedi. Belki de kendimize aşırı güvenimiz nedeniyle düşük viteste oynadığımız içindi. İkinci çeyreğin bitmesine 3.48 kala bizim sadece bir faulümüz onların beş faulü vardı. Çeyreğin sonlarında açıldık ve arayı açmaya başladık. Önce, Guduric’in ağır çekim sağdan klas turnikesi ile skor 36-33 oldu. Sonra Datome ile çizgiden 38-33. En nihayetinde de Vessely’nin alley oop’u ile 40-35’i bulduk. Çeyreğin bitmesine 56 saniye vardı. Yine gevşedik. Pota altından ard arda iki basket yedik. İkincisi basket fauldü. Obra 3.8 saniye kala molayı aldı. Sloukas ile topu hücum sahasına geçirebildik ama sayıyı yapamadık. İlk yarı skoru 40-40 bitti. Ciddi sayı yedik bu devre.

İkinci yarıya Dixon, Mike James’i bitirerek başladı. James’den topu çaldı ve pota altından bitirdi. Faule itiraz eden James bir de teknik faul aldı. 43-40. James buna rağmen “benim moralim kolay kolay bozulmaz” edasıyla gitti turnikeyi sayıyla bitirdi. 43-42. Hücumumuzda Sloukas pota altında dolaştı, dışarıda Melli’yi buldu. Melli de pota altına hızlı bir pas ve Vessely’den smac basket 45-42. İşte böyle, enerjimizi göstermemiz lazım. Rakibi çok beğendim bu arada. Savunmamızı sertleştirdik. Melli 7:35 kala faul sayısını üçledi. Ama Lauvergne var. Bu adam pota altının doktoru mu, mimarı mı, ne desek bilemiyorum. Pota altından sırtı dönük oyunu, pivot hareketlerini o kadar akıllıca oynuyor ki. Sol eliyle bıraktı potaya. Resmen Lauvergne şov başladı. 56-49 . Vessely’ye de nefis bir asist. O da kırmadı smacı bastı. 58-49. Bu çeyrek ağırlığımızı oyuna iyice koyduk. Kalinic, Sloukas’ın pasıyla sağdan gelerek hook atışla 60-51 yaptı.Fark gittikçe açılacak gibi görünüyordu. Obra farkı iyice açsın diye çeyrek sonunda Kaptanı oyuna soktu. Ancak, Melih doğru çizilmiş pozisyonlarda iki boş şutu kullanamadı. Yine de Datome sağ çaprazdan basketi bularak skoru çift hanelere taşıdı. 67-57. Biz sayılara sevinirken topu yere vuran Dixon teknik faulü aldı. Üçüncü faulü bu. Son toplar kullanılamayınca çeyrek 67-58 lehimize sona erdi.

Son çeyreğe girerken asistlerde 18-12 öndeyken ribauntlarda tahmin edeceğiniz gibi 27-20 gerideydik. Son çeyreğe Dixon ile biz başladık. Sağ dipte Lauvergne’i buldu. O da nefis bir reverse ile Gudaitis’e üçüncü faulünü aldırttı. Bu çeyrek hücum ribauntlarını vermemek için takım, en kısa oyuncumuz Dixon dahil cansiperane bir şekilde mücadele ediyordu. Lauvergne ise hücumda pota altı sayılarına devam ediyordu. Skor 70-58 olunca Pianigiani 8:36 kala molayı almak zorunda kaldı. Mike James’in teslim olmaya niyeti yoktu. Onun attığı sayı sonrası Guduric hakemin de asistiyle nefis bir sol turnike attı. Son 6:28 kala Mike James sinir bozucu üçlüklerinden birini daha attı. Son çeyreklerin adamı Guduric bu sefer sağdan bir turnike ile kendisine cevap verdi. 74-65. Neyse ki, onlarda Mike James’e gerçek anlamda yardım eden ikinci bir oyuncu yoktu. Eski oyuncumuz Jerrels kurup kurup üçlükleri kaçırıyordu. Ancak, James’in asisti ile Kuzminskas eski günlerine nazire yaparcasına güzel bir üçlükle skoru tekrar tek hanelere indirdi. 77-68. Skor James’in şutu ile 79-71’e gelince Obra, 3:45 kala tehlikeyi sezip molayı aldı. Mola sonrası Mike James yine durmadı. Üçlüklere devam edince skor 79-76’ya iniverdi. Obra 2:50 kala mecburen bir mola daha aldı. Mola sonrası topu yine sıkıştırdık. Datome zorladı kaçırdı, ama kendi ribauntunu yaparak seyirciyi rahatlattı. 81-76. Milano’nun hücumunda neredeyse Mike James kudurdu. Bu kaçıncı üçlük? 81-79. Onlarda James kudurursa bizde de Guruic gudurur elbet. Sol çaprazdan üçlüğü tereddüt etmeden çaktı. 84-79. Son 1:32 kala James’i savunan Dixon beş faulle oyun dışı kaldı. Bu defa James kaçırdı ama Guduric bir tane daha üçlük salladı. 87-79. Guduric’in üçlüğü ile salon da kudurdu. Pianigiani da en çok yaptığı şeyi yapıp bir mola daha aldı.

Salon inliyordu:

İçilen Her Şişede, Çekilen Her Dumada,Başka Yol Yok, Tüm yollar Sana Çıkıyor”

Moladan sonra yine James. Hiç vazgeçmedi bu gece. Çizgiden 87-81’e getirdi skoru. Vessely attı, James cevap verdi. Ama Kalinic bizim için son noktayı sağ çaprazdan bulduğu üçlükle koydu. 92-83. Kuzminskas’ın pota altından bulduğu sayılar maçın skorunu belirledi. 92-85. Pianigiani maç sonu ambale olmuş bir şekilde şaşırıp bizim soyunma odasına yöneldiğinde, salon “Şampiyon , Şampiyon” sesleri ile inliyordu. Seyirci bugün takımı ne kadar özlediğini gösterdi. Oyuncular da öyle. Fenerbahçe’nin mabedine dönüşü gerçekten muhteşem oldu.

Mike James bu maç tek başına 31 sayı attı. Milano’nun bir sonraki skorer oyuncusunun sadece 13 sayısı vardı. Buna rağmen gerek Gudaitis ve Tarchevski ile uzunları, gerekse Mika James liderliğinde kısaları ile Milano bu ligde çok can yakar. Daha sakat Nedovic gelecek.

Lauvergne’in varlığı takıma ayrı bir güven veriyor. Sanki kırk yıldır Obra ile çalışıyormuş gibi harika bir uyum yakaladı. Son olarak Guduric’e bir parantez açmazsak olmaz. Özellikle son bir ayda inanılmaz bir yükselişi var. İçinde gizli bir Bogdanovic mi saklıydı ne? Her zaman Obra haklıdır.

OLD SANTİ

Written by kesinofsayt

14 Aralık 2018 at 09:02

OLD SANTİ: BASKETBOLDA MODA FENERBAHÇE BEKO’DUR

leave a comment »

oldsantiTeknoloji şirketlerinin başı çektiği bir çok firma, satın almalar ve yeni ortaklıkların yanı sıra, yeni iş alanları ve çağa uygun bir imaj oluşturmak amacıyla isimlerini, renklerini ya da logolarını devamlı olarak değiştiriyor. Şirketler, bu değişiklikler nedeniyle tabelalardan kartvizitlere kadar bir çok farklı alanda milyonlar harcıyor. Bir Amerikan dergisinde bu konuyu eleştiren bir karikatür çok hoşuma gitmişti. Karikatürde, teknoloji şirketi NCR’ın, devamlı değiştirilen ismi yüzünden,tabelasını değiştirmek zorunda kalan işçilerden biri diğerine soruyor. “NCR ne demek?” Diğeri cevap veriyor, “Name Changed Repeatedly”, yani “Devamlı Değiştirilen İsim”.

İtalyan basketbol takımlarının isimleri, sürekli yenilenen ana sponsorları nedeniyle bu tip şirketlere nazaran daha sık değişiyor. Neredeyse her sene değişen isimleri yüzünden İtalyan basketbol takımlarını zorlukla takip ediyoruz. Örneğin, Perşembe günü Euroleague’deki rakibimiz AX Armani Exchange Olimpia Milano’nun kurulduğu 1936 yılında ana sponsoru Borletti’ydi. Kulübün ana sponsoru, o günden bu yana tam 17 kez değişti. Dolayısıyla, kulübün isme de 17 kez değişti. Milano’nun modanın başkenti olması dolayısıyla kulübe sponsorluk veren firmalar, çoğunlukla moda ile ilgili yani tekstil, giyim ve aksesuar sektörlerinden oldu. Olimpia’nın son ana sponsoru bilindiği üzere 2004 yılından beri şık tasarımları ile ünlü Armani Şirketi. Anlaşılan, takımın zebra süslemeli ve oldukça gösterişli maç formalarını da bu firma dizayn ediyor. Şirketin sahibi olan Giorgio Armani, 2008 yılından beri kulübün de sahibi. La Gazetta Sport gazetesinin haberine göre, 25 Milyon Euro bütçesi olan basketbol takımının, Armani ile birlikte, 200 farklı sponsoru bulunuyor. Bu sponsorlar söz konusu bütçenin ancak yarısını karşılayabiliyor. Maç ve TV gelirleri haricinde kalan 7-8 milyon Euro tutarındaki bakiye tutar ise Giorgio Armani tarafından şahsen karşılanıyor. Olimpia Milano’nun 200 tane farklı sponsorunun bulunması, belki bizim takımlarımız için de doğru bir model olabilir.

Milano, üçü Euroleague’de olmak üzere kazandığı toplam 9 uluslararası şampiyonluk ve 28 İtalya şampiyonluğu ile İtalya’nın en başarılı basketbol takımı denebilir. Ancak, takımın uluslararası başarıları diğer İtalyan takımları gibi İkibinli yıllara kadar devam etmedi. Milano, Real Madrid ve diğer İtalyan devi İgnis ya da Mobilgirgi Varese ile birlikte Euroleague’i 1960’lı yıllarda domine etti. Ancak, 1970’lerde Avrupa basketbolunun tek hakimi Varese oldu. Varese, bu dönemde beş Euroleague şampiyonluğu kazandı. Tabii, bunda İtalyan basketbolunun en önemli efsanesi Dino Meneghin’in katkısı büyüktü. Meneghin, tam ondört sezon boyunca Varese’de oynadıktan sonra, 1980 yılında Olimpia Milano’ya transfer oldu. Onun transferi ile birlikte Milano, ard arda iki defa Euroleague şampiyonu olmayı başardı. Dino, 1992-93 sezonunda, basketbolu bırakmaya hazırlanırken Dejan Bodiraga ve Gregor Fucka ile birlikte Koraç kupasını da kazandı. Biliyorsunuz, 1996 yılında, Türkiye’nin Avrupa’da ilk kez kazandığı basketbol kupası olan Koraç Kupası’nı, o zamanki adıyla Efes Pilsen, yine o zamanki adıyla Stafanel Milano karşısında kazanmıştı. Efes takımına Koraç Kupası şampiyonluğunu getiren oyun kurucu Petar Naumoski daha sonra 2002 yılında Milano’ya transfer olmuştu.

İkibinli yıllarda Milano’nun Euroleague’de sıra takımı olmasına karşın, takımda her zaman önemli yıldızlar yer aldı. Bunlar arasında en başta bence, Belinelli ile birlikte İtalya’nın en büyük iki yıldızından biri olan ve bu sene Los Angeles Clippers’da oynayan Danilo Galinari geliyor. Bizim açısımızdan en önemli oyuncu ise, tabi ki Nicola Melli. Melli, 2005-2010 yılları arasında beş sezon Milano’da oynayarak yıldızını parlattı.

Geçen sene korkunç bir performans gösteren Milano, Euroleague’i, sonuncu Anadolu Efes’in hemen bir sıra üzerinde onbeşinci olarak tamamlamıştı. Tabii, bu sene haliyle önemler alındı, bütçe arttı. Mike James, geçen sezonun en beğendiğim oyunculardan Nemanja Nedovic ve Jeff Brooks gibi önemli yıldızlar kadroya katıldı. Sezona en az play off iddiasıyla başlayan Milano, ard arda kazandığı maçların ardından, özellikle Nedovic’in Darüşşafaka maçında yaşadığı uyluk kemiği sakatlığı sonrası, son maçlarda sıkıntı yaşadı ve onun oynamadığı üç maçı kaybetti. Republica gazetesinin haberine göre Nedovic yarın da olmayacak. Buna karşın İtalya Liginde yenilgisiz lider olan Milano hiç de yabana atılır takım değil. Mike James’in yanı sıra Micov, Gudaitis ve yeni yeni form tutmaya başlayan Kuzminskas ile birlikte sürpriz yapmak isteyeceklerdir.

Başarmaları elbette zor. Taraftar, yarın deplasmanlarda yüzümüzü ağartan ve çok özlediğimiz takımımızı bağrına basacaktır. Yarınki atmosferin öncekilere göre daha sıcak olmasını bekliyorum. Oyun ciddiyetini bırakmazsak rahat bir galibiyet alacağımızı düşünüyorum. Obradovic, eski koçumuz Pianigiani’ye oldukça ağır basacaktır.

Bu hafta basketbol takımı için güzel bir haber daha geldi. Fenerbahçe Basketbol takımının sponsoru Beko oldu. Bunun da takımda olumlu katkısı olabilir.

Milano tekstilde modanın başkenti olabilir, ama Euroleague’de bu sene moda Fenerbahçe Beko’dur.

OLD SANTİ

Written by kesinofsayt

13 Aralık 2018 at 04:47

basketbol, Genel, Old Santi kategorisinde yayınlandı

Tagged with ,

11 ARALIK 2018 CRI TÜRK YAYINI

leave a comment »

cri

Written by kesinofsayt

11 Aralık 2018 at 16:28

OLD SANTİ: OAKA’NIN SESSİZLİĞİ

leave a comment »

oldsantiBir OAKA gecesi daha. Her şey hazır. Basket topu kafasıyla Mr. Green, çocuklar ile ilgilenirken, özellikle Gate 3’de bulunan taraftarlar, takımlarını “Horto Magiko” tezahüratı ile destekliyorlar. Bildiğiniz üzere Horto Magiko, “Büyülü Ot” anlamına geliyor. Kendinden geçmiş taraftarlar Pao’yu bir büyülü ot yani eroin, lsd, haşhaş kadar çok sevdiklerini bağırıyorlar, sözleri tekrarladıkça uyuşturucu almışçasına kendilerinden geçiyorlar. Narcos dizisinin yapımcısı olsam bu sahneyi kesin kullanırdım. Bizde de bazı takımlar bu tezahüratı Türkçe sözlerle söylemeye kalktılar ama sözlerine oto sansür koyarak.

Bu gece enteresan bir şekilde 18.500 kişilik devasa salonda boşluklar var. Çok daha agresif ortamlarda oynamıştık burada. Taraftar sanki çok ümitli değil maçtan. Maç öncesi ilgimizi çeken bir istatistik öğreniyoruz. Obra, 13 sene çalıştırdığı Panathinakos’da da, 6 yıldır çalıştığı Fenerbahçe’de de %71,1 galibiyet yüzdesi tutturmuş Euroleague arenasında. Bu ne istikrar dedim kendi kendime.

Maça Green, Dixon, Kalinic, Melli ve Vessely beşiyle başladık. Jump Ball’da İlk hücum sırasını ele geçirdik. Dixon ve Vessely’nin ikili oyunuyla hızlı bir başlangıç yaptık. 2-0. Obradovic anlaşılan Vessely-Dixon ikilisinden bitireceğimiz oyunlar ile maça başlamak istemiş. İkinci atağımızda Dixon’dan aldığı pasla Vessely atağı kolayca sayı ile bitirecekken top elinden kaçıverdi. Neyse ki savunmamız gayet iyi. Topu yine kaptık. Vessely kısa eşleşmenin de avantajı ile pota altında topu alıp, sağ dipte Erick’i buldu. O da üçlükle tamamladı. Hoş geldin Green diyelim. 0-5. Kolayca pozisyon bulmamıza karşın top elimizden yine kayınca Antetekoumpo smacı vurarak seyirciyi maça çağırdı. Akabinde Vessely pota altında üçüncü defa topu elinden kaçırdı. Bedava basket kaçınca Melli de Langford’a faul yapmak zorunda kaldı. Ancak bu gece Vessely çok istekli ve enerji doluydu. Geçtiğimiz maçtaki gibi üç numara edasıyla topu vurarak potaya gitti. Bu defa başarılı oldu ve Gist’e sportmenlik dışını aldırdı. Ves, çizgide de hata yapmadı. 6-7. Kalathes boş atışlara başlayınca Vessely pota altından yine cezalandırdı. Bu gece eli yağlı olmasına karşın Vessely’nin gecesi olacak belli. Çek yıldız bir top da pota altından Sloukas’a çıkardı. O da üçlüğü yazdı. 6-13. Pasqual çareler arıyordu. Lojeski’yi oyuna sokarak takımı biraz toparladı. 10-13. Ancak, Lojeski’nin girişi Pao’ya uzun süreli bir ivme kazandıramadı. Melli sol dipten üçlüğü çaktı. 10-16. Seyirci bizim maçı bırakıp daha ilk çeyrekte Olympiakos aleyhine tezahürata başladı. Motivasyonu kalmayan Kalathes üçüncü üçlüğünü de kaçırınca tezahüratlar aleyhte homurtulara dönüştü. Takımımız iyice rahatladı, maalesef motivasyonumuz düştü. Boş ataklar sonrası Melli ikileyince Lauvergne, Guduric ve Datome oyuna girdi. Takımımızda rakibi hafiften bir küçümse seziliyordu. Sloukas içeri dalıp dışarıya Datome’ye kötü bir pas çıkarınca top kaybı oldu. Lauvergne de Vessely gibi pota altından basit topları bitiremeyince Obra’dan kendinize gelin fırçası geldi. Panathinaikos’un yedide sıfır üçlük performansına bizim top kayıplarımız eklenince ilk çeyrek sonucu belli oldu. 12-18.

İkinci çeyreğe Pappas’ın isyanıyla başladılar. 15-18. Guduric dönüşünde bir ikilikle cevap verdi. 15-20. Sakatlığı onu etkilememiş. Ancak, Spartalı edasıyla Pappas yenilgiyi bir türlü kabullenmiyordu. Pao’luları uyandırmak için smacı vurdu. 17-20. Lauvergne nefis bir sol reverse yaptı pota altında ama şanssızca basketi yapamadı. Ancak, topu yine kaptık. Lauvergne bu sefer de alley hoop’u kaçırdı. Ne oluyoruz derken, hiç olmadık bir şekilde Green, Pappas’ın şutunu nefis bir şekilde blokladı. Atağımızda Mitoğlu’nun Melli’ye yaptığı fauller çalınmadı. İş biraz kaos basketine dönüştü. Green steps yaptı. Pappas üçlüğü kaçırdı. Kalina ribaunt altında üç tane Paolu ile savaşarak topu bize kazandırdı. Lauvergne pota altında tereddüt edince yine top kaybı yaptık. Melli de maalesef çeyrek ortası üçlemek durumunda kaldı. Seyirci maçı kazanabileceklerini hissederek yine oyuna girdi. Bilmiyorlar ki bu bize iyi gelir. 24-24’de bizi yakaladılar. Ama Kalinic muhteşem bir üçlükle devamına izin vermedi. Pana’lılar Mitoğlu ve Lojeski ile savaşa devam ettiler var güçleriyle. Lauvergne ile üçlüğü bulmamıza karşın Lojeski ile cevap verdiler. 31-32. Son top bizde dedik ama Kalina üçlüğü bulduğunda Pao’ya 5.8 saniye daha kalmıştı. Can havliyle Lekavicius son saniyede sayıyı buldu. İlk yarı 33-35 lehimize tamamlandı.

İlk yarı oyunun kontrolü bizdeydi. Rakip 14/2 üçlük yüzdesi ile oynuyordu. Ribauntlarda 18-13 öndeydik. Fakat bu başarılı istatistikler skora yansımadı. Nedeni elbette top kayıpları.

İkinci yarıya biz başladık. Vessely’nin Datome’ye verdiği pasla üçlüğü bulduk. 33-38. Vessely’nin iki faulü var. O nedenle biraz çekingen savunma yapıyor. Gist de bunun avantajı ile sayıyı buldu. 35-38. Sloukas savunmada Kalathes’e karşı aksayınca Obra’dan yine fırçayı yedi. Ardından oyunu kurarken Kalathes’e karşı bir de top kaybı yaptı. Kalathes oyuna iyice girdi. Topu Gist’e smacı vur diye çıkardı. “İşte o an bir fırtına kopar” derler ya, Vessely hışımla gelerek Gist’e öyle bir blok yaptı ki, yılın bloğu olabilir. Gist ne olduğunu anlamadı, Fenerbahçe’deki ürkek haline döndü. Hemen ardından Datome cezayı kesti. Çok sevindik. Sevinirken uyuduk, Mitoğlu da basketi yapıverdi. Herşeye rağmen oyun kontrolü hala bizde. Ama bir türlü skora yansımıyor. Savunmayı sertleştirdik. Meyvesini 24 saniyede hücumu tamamlatmayarak aldık. Uzundan uzuna pas ile Lauvergne skoru 39-44’e getirdi. Ardından Lau bir smac daha vurdu. 39-46. Mola aldılar. Maç geliyor artık dedik. Ama mola sonrası Kalathes şov başladı. Hemen üçlüğü buldu. 42-46. Daha sonrasında Kalathes’ten bir turnike, bir üçlük yine dibimize geldiler. 47-48. Molayı bu defa biz aldık. Sloukas için hiç iyi olmayacak bu mola belli ki. Mola sonrası Vessely ile yine top kaybı yaptık. Onüçüncü top kaybımız oldu. Kalathes, Vessely’ye kel kafasıyla şanssız bir şekilde vurunca, Vessely rakip sahada yere düştü. Panalılar bana mısın demeyerek hücumlarına devam ettiler. Hakem de oyunu durdurmadı. Ama geri kalan dört oyuncumuz Pao’lulara sayıyı attırmadı. İsyan ettik. Vessely kenara geldi. Burnu kanıyordu Vessely’nin. Yerine Dixon oyuna girdi. Hava tam ona göre. Gerekeni yaptı. Lauvergne ve Dixon ile üçlükleri bulduk. Ama basit toplarda hiç şansımız yoktu. Sonucunda üçüncü çeyrek 52-56 bitti.

Son çeyreğe Kalathes’in turnikesi ile başladılar. 54-56. Ama son çeyreklerin adamı Guduric de çeyreğe iyi başladı. 54-58. Pao hücumunda Gist, pota altından smacı vuracağı yerde topu baseline’a çıkarınca seyirciden Slimani tarzı bir tepki aldı. Topu kaptık, Kalinic Vessely ikilisi ile bitirdik. Farkı böylelikle altıya çıkarmış olduk. 54-60. Guduric bir de sportmenlik dışı aldırdı rakibe. Çizgiye geldi. Dikkatimi çeken Guduric de Mrsic gibi faul atarken bir şeyler mırıldanıyor. İsmail Şenol sorar belki neymiş söylediği. Neyse faullerde ikide bir attı. 54-61. Rakibin morali bozuk. Maçı kopartamayacaklarını hissediyorlar. Bir tek son Spartalı Pappas savaşıyor. Üçlüğü yine o buldu. 57-61. Ardından biz de hücum faul yapınca seyirciyi zorla maça soktuk yine. Aaaa. Yunanlılar Fenerbahçe’nin tezahüratını yapmaya başladılar. Son 7.18 kala faul hakkımız doldu. Kalathes ile bize iyice yaklaştılar. 59-61. Ama Lauvergne sağ taraftan eski model bir hook atışı ile bizi bu mini krizden çıkardı. 59-63. Slo-Ves-Slo paslaşmasında üçlüğü bulduk. Pappas’ın nafile çabalarına karşın nefis bir set oynadık. Kalina faul çizgisinin gerisinden bir üçlük daha çaktı. 61-69. Kalina bir de dipten üçlük gönderdi. 63-73. İyice çöktüler. Oyunları tamamen bozuldu. Üçlük yağmurumuz başladı. Son 1:54 kala seyirci salonu terk etmeye başladı. Pappas gitmeyin gitmeyin der gibi son basketi atarak skoru belirledi. 69-81.

OAKA buz gibi. Sessiz, terk edilmiş, hüzünlü. Bu sene Pana’dan bir şey olmaz.

Aylardır gurbet ellerde başarıdan başarıya koşan Fenerbahçe bu zaferle evine dönüyor. Avrupa seferinden dönen kahramanlarımızı 13 Aralık Perşembe günü İtalyanlar karşısında bağrımıza basacağız. Çok özledik sizleri.

OLD SANTİ

Written by kesinofsayt

08 Aralık 2018 at 14:34

basketbol, Genel, Old Santi kategorisinde yayınlandı

Tagged with