FENERLEAKS

Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır!

Archive for Ekim 2012

FENERBAHÇE’DE BİR ÜVEY EVLAT: ERKEK VOLEYBOL!

leave a comment »

Fenerbahçe taraftarının kulübüne bağlılığını bilmeyen yok artık ülkede, hatta dünyada…

Ama tüm bu sevginin, desteğin dağılışı çok adaletsiz olabiliyor bazen. Beş ana branşta bu adaletsizlikten en çok etkilenen ise Fenerbahçe Erkek Voleybol takımı…

Oysa desteğimizi, sevgimizi göstermemizi hakediyorlar…

Fenerbahçe Erkek Voleybol takımının son 5 yıllık bilançosu:

2007/08, 2009/10, 2010/11 ve 2011/12 yıllarında şampiyon,
2008/09 yılında ikinci (ki seride öndeyken Arslan Ekşi’nin sakatlanmasıyla geri düşmüştük)
2007/08 ve 2011/12 Türkiye Kupası,
2010/2011 Türkiye Kupası finali,
2010/11 ve 2011/12 Süper Kupa,
2009/10 Süper Kupa finali,
2009/10 Balkan Kupası Şampiyonu…

Üstelik de bu başarılar tescilli Fenerbahçe düşmanı Erol Ünal Karabıyık’ın TVF Başkanlığı döneminde elde edildi…

Aynı dönem içerisinde Fenerbahçe Kadın Voleybol takımı üç şampiyonluk (2008/09, 2009/10, 2010/11), bir ikincilik (2007/08), bir üçüncülük (2011/12), bir Türkiye Kupası (2009/10), bir finalistlik (2008/09), iki Süper Kupa (2008/09, 2009/10) , bir Süper Kupa finali (2010/11) yaşadı. Elbette ki erkek voleybol takımından daha başarılı olarak Avrupa ve Dünya Kulüpler Şampiyonlukları da var.

Erkek Basketbol takımımız ise üç şampiyonluk (2007/08, 2009/10, 2010/11) , bir ikincilik (2008/09), iki Türkiye Kupası (2009/10, 2010/11), dört Cumhurbaşkanlığı Kupası finali (2007/08, 2008/09, 2009/10, 2010/11) yaşadı.

Kadın Basketbol takımımız ise bu beş yılın tümünde şampiyon oldu. iki kez Türkiye Kupası’nı kazandı (2007/08, 2008/09),  iki kez finalist oldu (2009/10 ve 2011/12),  bir kez Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı kazandı (2009/10), üç kez de final oynadı (2007/08, 2008/09, 2010/11).
Ayrıca Avrupa’da kısmi başarılar elde etti: Euroleague Women dördüncülük (2011/12), çeyrek final (2007/08, 2008/09, 2009/10, 2010/11).

Futboldan bahsetmiyorum bile…

Görüldüğü üzere (Sarı Melekler’in yurt dışı başarılarını ayrı tutarsak), kadın basketboldan sonra en başarılı branşımız erkek voleybol.

Ancak ne yazık ki tribün desteği açısından en talihsiz branşımız da erkek voleybol. Bunun nedenini anlamak zor, gerçekten zor…

Alex – Kocaman – Yıldırım anlaşmazlığında taraf olan Fenerbahçeliler’in yüzde biri erkek voleybol maçlarına gelse salon dolacaktır inanın. Taraftarsız bu başarılara ulaşan branşın taraftar desteği ile neler başarabileceğini sizler hayal edin.

Bu eleştiriyi getirirken kendimi ayrı tutmuyorum. Yıllardır tüm maçlara giden bir avuç sevdalının yanında bunları söylemek belki de bana düşmez, biliyorum. Bunu bir günah çıkartma kabul edin dilerseniz.

Bu yıl çok önemli engellerim olmadıkça, futbol maçıyla çakışsa dahi erkek voleybol takımımızı desteklemek için salona gideceğim. Bir Fenerbahçeli olarak kendimi onlara borçlu hissediyorum.

Kendime misyon edindim; salona bir kişi fazladan getirebilirsem mutlu olacağım. Kendi adıma değil, sahada çubuklu için ter döken sporcularımız için mutlu olacağım.

Aynı fikirde olan herkes, lütfen maç günlerini twitter, facebook gibi ortamlarda, e-posta, SMS gibi yollarla tanıdıklarınızla paylaşın. Hepimiz birbirimizi dürtelim, uyaralım.

Taraftarıyla kucaklaşmayı anasının ak sütü gibi hakeden bu gençleri yalnız bırakmayalım artık…

Lütfen!

Written by kesinofsayt

16 Ekim 2012 at 09:47

Fenerbahçe kategorisinde yayınlandı

Tagged with ,

EFSANE OLMAK MI EFSANE KALMAK MI?

leave a comment »

Fenerbahçe bugün 3 Temmuz Darbesi’nden daha kötü, daha sancılı günler yaşıyor. 3 Temmuz Darbesi’nde “düşman” belliydi, saflar da… Oysa bugün çatışma “iç savaş” şeklinde ve kısa sürede de durulmayacak.

Sosyal medyada (ve muhtemelen stadda) sesi daha çok çıkanlar Alex’e toz kondurmayanlar. Alex’in hatalı olduğunu düşünenlerin ise belki küfür yememek için, belki fiziksel şiddete maruz kalmamak için, belki de Alex’in sekiz yılına saygılarından sesleri pek çıkmıyor. Çıksa da “ah be kaptan ne yaptın” şeklinde biraz dolaylı ve çekingen çıkıyor. Bolca küfür yiyeceğimi bilmeme rağmen lafı dolandırmayacağım; Alex bilerek ya da bilmeden, isteyerek ya da istemeden Fenerbahçe tarihinin en büyük ihanetlerinden birisinin içinde yer almıştır.

Tüm gerilime rağmen, “niye kimse bunu çözmek için birşey yapmadı” serzenişlerine katılmıyorum. Yönetim de, Aykut Kocaman da, en azından sorunu dondurabilmek açısından adımlar atmaya çalıştılar. Başarılı olup olmadıkları, başka yöntemler olabilir miydi soruları başka konular, ama bir çaba vardı. Kendi isteği yapılmadığı sürece başka çözüme açık olmayan bir tek Alex oldu. Her toplantının, her görüşmenin ardından twitter üzerinden yeni bir karışıklığa yol açan cümleleri bizler yazmadık, Alex yazdı.

Kulübün twitter yasağı getirip getirmeyeceği sorusuna “twitter benim özelimdir, kimse karışamaz” dedi, ki haklıydı. Ama twitterda yazdıkları çocuklarının okulu, hangi filmlere, konserlere gittiği değil, doğrudan kulübü ilgilendiren konulardı. Bunun ne kadar “özeli” olduğu sağlıklı düşünen herkes tarafından değerlendirilebilir.

“Üç dakikada gönderildim” açıklamasına inanabilenler var hala… Bu problemin aylardır sürdüğünü, çözüm arayışlarına rağmen bu noktaya geldiğini bilmiyor gibi yapmayı tercih ediyorlar. Alex’i sevmek, saygı duymak başka bir şey, Alex üzerinden Fenerbahçe’yi yıpratmak, üzerinde Fenerbahçe arması olan tişort yakmak, aylardır size yapmadığını bırakmayan rakiplerle kolkola bağırmak ise bambaşka…

Gelinen noktada tek gerçek şudur; Fenerbahçe maalesef 3 Temmuz sürecinden kaybederek çıkmıştır. Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak. 3 Temmuz Darbesi’nin ilk zamanlarında söylenen “gerekirse amatörden başlayalım” sözü fiilen gerçekleşme noktasına gelmiştir. Bugün Alex’e karşı söz söyleyen herkese saldıranlar hukuki sürecin bittiğini düşünüyorlar. Ama yargıtay kararı onayladığında herkes şaşırmış gibi yapacak… Maalesef!

Fenerbahçe’nin, Fenerbahçeli’nin (buna Alex dahil) hukuki süreç sonlananan kadar tek tasasının bu olması gerekirken, mücadelenin her platformda sürdürülmesi gerekirken ne yazık ki birilerinin tuzağına düşüldü.

“Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır” demişti Aykut Kocaman 3 Temmuz Darbesi’nin ilk günlerinde. Alex ile ilgili gerçekler de ortaya çıkacak bir gün. Onun kulüpte kalması, kopmaması için kendisine neler teklif edildiği, buna rağmen neden herşeyi elinin tersiyle ittiği öğrenilecek. Kulübede, soyunma odasında söyledikleri ortaya çıkacak. O gün geldiğinde, bugün Alex uğruna küfredenler Alex’e küfredecekler. Bugün yaptıklarını hiç hatırlamadan, umursamadan… Aynen vaktinde Löw’e, Daum’a, Zico’ya küfrederken, bugün onlara methiyeler düzmeleri gibi…

Gerçekler tutuklu kalmıyor!

Written by kesinofsayt

03 Ekim 2012 at 11:28

Fenerbahçe kategorisinde yayınlandı

Tagged with ,

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 16

with 2 comments

FENERBAHÇEDE BASKETBOL

Birleşik Amerika’da 1891 de SİPRİNGFÎELD eyaleti Y.M.C.A. spor salonunda icad olunup Jale Üniversitesinde oynanmaya başlanan BASKET-BALL sporu, 1904 de St.Luis de 5 Amerikan takımı tarafından olimpiyatlara sokulunca tanındı. Yurdumuzda Kulüpler arasında ilk kez 1913 yılında Fenerbahçe spor kulübünde oynandığı aynı dönemde yayınlanan İDMAN mecmuasında yazılıdır. Ancak, Balkan ve Birinci Dünya savaşları bu girişimi daha doğarken engelledi.

Fenerbahçe Kulübü, 6 yıl süren bu savaşlardan sonra, 1919 yılı yaz başında yeni bir girişimde bulundu. Kulübün “TERBİYE-İ FİKRİYE” şubesi tarafından 15 günde bir yayınlanan “FENERBAHÇE” adlı derginin 10.7.1919 gün ve 3 sayılı nüshasının 7. sayfasında bu olay şöyle duyurulmuştur:

(KULÜBÜMÜZ, SON ZAMANDA YENİ BİR HİSSE TECEDDÜT GÖSTEREREK, BİR AMERİKALI MUALLİM NEZARETİNDE, MEMLEKETİMİZDE İLK DEFA BİZDE OLARAK, BASKETBOL OYUNUNA BAŞLADI VE BUNDA DA, AZALARI ARASINDA, EPEYCE MUVAFFAKİYET GÖSTERMEKLE İFTİHAR EDER.)

Fenerbahçe’nin 5/6 Haziran 1932 gecesi yanan Kuşdili’deki Kulüp binasının geniş bahçesindeki paten sporu için yapılıp daha sonra tenis oynanan çimento sahada yazboyu süren bu çalışmalar, kış gelince, kapalı salon olmadığından, durmuş, ertesi yaz kulübün bir İngiliz birliği tarafından işgal edilip kapatılması nedeniyle de yeniden başlayamamıştır.

Fenerbahçe’den sonra, sıra ile Nişantaş, G.S., Bakırköy ve başta Maccabi olmak üzere, azınlık kulüplerinin çalışma alanına giren bu sporda, Ku-lüplerarası ilk temas 15 Şubat 1923 de yapılmış ve Nişantaş G.S.ı 15/4 yenmiştir. Ancak, bu ilk dönemde Robert Kollege’li öğretmen ve öğrenciler basketbolde kulüplerimizle ölçülemeyecek derece-.de ileri idiler.

R.Kollege’li basketbolcuların 1925 yılında Fenerbahçe’ye girmeleriyle bu spor birdenbire önem kazındı. Hatta 15.1.1926 da en güçlü rakiplerden Maccabi’yi 32/4 yenen Fenerbahçe’nin bu ilginç maçı heyecanla izlenmiştir. Ancak, Kulübün bir kapalı salonu olmaması R. Kollege’li gençlerin Fenerbahçe ile bağlarını güçlendirmeye olanak vermediğinden, bu fırsat kaçmış ve 1944 e kadar uzayan yeni bir duraklama devresine girilmiştir.

Hüsamettin, Ümit Aksu, Rasim, Mehmet Ber-kok ile Raymon Read gibi Fenerbahçeli gençler, Muhtar Sencer ve Cem Atabeyoğlu’nun girişimleriyle, 1944 de bir basketbol takımı kurdular ve Galata Gençlik Kulübünden katılan Habib Kardeşler, Mişel Gabay, David Filiba, Moris Meşulam ve Şükrü Mete ile kadrolarını tamamlayıp, 1945 de 2.1iğe girdiler.

Fenerbahçeli basketçiler, aynı yılın sonunda, 22.12.1945 günü Galatasaray Kulübü salonunda tertiplenen (41er Kupası) finalinde Beşiktaşı 41/27 yenip kupayı kazandılar. Spor oyunları Federasyonu tarafından, Şubat 1946 da Edirne’de düzenlenen (TRAKYA KUPASI)nı da kazanan Sarı-Laciverdilerin amaçları artık 1. Lige yükselmekti. İşte, bunu gerçekleştirecek maç 9.2.1947 de Eminönü Halkevi spor salonunda KURTULUŞ Kulübü ile yapıldı.

Fenerbahçe; YAKOVOS BİLEK, APOSTOL ANCUS ve SAMUELİDİS gibi, en güçlü basket-çilerin yer aldığı KURTULUŞ’u, Şükrü Mete (K), Jak Habib, Aron Habib, Henry Düvenyas, Mişel Gabay ve Raymon’dan oluşan 6 kişilik kadjosu ile ve Jak Habib’in turnike ve Ş.Mete nin uzaktan şutlarıyla, 36/29 yenmeyi başardı ve 1. kümeye geçti.

Fenerbahçe Kulübü, 1944 den itibaren aralıksız olarak temsil olunduğu Basketbolda, her kategoride İstanbul ve Türkiye şampiyonlukları kazanmak ve gerek (ŞAMPİYON KULÜPLER) ve gerekse (KUPA GALİPLERİ) nde Türkiye’yi Av-rupada ilk temsil eden takım olmak gibi en ileri derecelere kadar yükseldi ve bu çok şerefli durumunu çeyrek yüzyıl sürdürmek başarısını gösterdi. Basketbol da 1967 yılı sonuna kadar uzayan bu mutlu dönem, 15 yıllık bir gevşemeden sonra, 1983 de yeni bir atılımla tekrarlanırken, bu kez ayrıca, Avrupa Kupalarında 3.tura yükselmek gibi Türk Kulüpleri için başarının doruğuna ulaşmak Fenerbahçe Kulübünü yücelten pek çok tarihsel olaylardan biri olarak yaşandı.

Fenerbahçe basketbolünün, acı ve tatlı olaylarla dolu 70 küsür yıllık yaşamının l.liğe rastalayan 40 yıllık dönemini, safha safha, aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:

4.LÜK’E DÜŞÜNCE

Fenerbahçe takımı Amerikalı antrenör Mister Merey’in gayretiyle 1947 de birinci lige yükselince, burada Nejat Diyarbakırlı, Sacit Seİdüz, Af-fan Başak, Mustafa Kasapoğlu, A.Arditi, Mehmet Alkan, Hikmet Vardar, Tuğrul Demir ve Özcan Dinçer’li kadrosu ile ve önce Feridun Koray, Reştan Aras, sonra da Samim Göreç’in antrenörlüğünde, 8 takımlık İstanbul l.lig klasmanında 2. ve 3. sıralarda yer alırken, 1952/53 de 4.1üğe düştü.

Hiç bir spor dalında şampiyonluk dışı hiç bir derece ile tatmin olmayan Fenerbahçe’nin, 1952/53 liginde 4 üncülüğe düşmesi toplumda hoşnutsuzluğu artırmış ve 2 değişik görüşü karşı karşıya getirmiştir.

Bunlardan biri; 2-3 yıldır yerinde sayış nedenini şubeye reva görülen üvey evlat muamelesine bağlıyor ve yılda 7-8 bin lira ile şampiyonluk beklemenin hayal olduğu, Fenerbahçe’nin yalnız fut-bole değil, basketbole de önem verip tahsisatını artırması gerektiğini savunuyordu. Diğer görüş sahipleri ise; stadına 25 bin kişilik beton tribünler yaptırılmasından dolayı, zaten 200 bin lira borçlanan, üstelik de, ağır faizi nedeniyle, alacaklı banka tarafından icra’ya verilen Fenerbahçe’nin 120 bin liralık bütçsinden 7-8 bin lira ayırması fedakarlık iken, hem bu fedakarlığın 3-4 yıldır boşa gitmesinden, hem de Fenerbahçe ad ve renklerinin rakiplerce, basketbol yoluyla, şöhret aracı olarak, istismar olunmasından yakınıyorlardı.

îşte, Samim Göreç gibi çok değerli bir antrenöre sahip olunmasına rağmen, 4.1üğe düşüş, Fenerbahçe Kulübünü 1953 yazında ileri adımlar atmaya yöneltti. Bu arada, gençleşen ve yeni bir hüviyet kazanan futbol takımının parlak oyunlarla, yenilmeden şampiyon olmasıyla gelir artıp feraha çıkıldığından, bütçe 15 bin liraya çıkarıldığı gibi, şube de artık Futbol, Atletizm ve Kürek gibi,” ana faaliyet dallarından sayılmıştır.

FENERBAHÇE YENİLMEZ ARMADA’YI YIKIYOR!…

Mevsim başında, 1-3 Ocak 1954 günleri, 6 rakip arasında (TEKNİK ÜNİVERSİTE REKTÖRLÜK KUPASI)nı kazanan Fenerbahçe, 27 Mart 1954 lig maçında Galatasaray’ı da, ilk kez olarak 71-61 yenerken, Teknik Üniversite salonu o güne kadar eşi görülmemiş heyecan ve gösterilerle çalkalanmıştır.

Yıllardanberi Basketbol Teşkilatında hegemonya kuran ve yenilmez armada olarak ün yapan ezeli rakibinin bu ünvanını silen ve Fenerbahçe, hatta Türk basketbolünün dönüm noktası olan bu maç hakkında, bu spora hemen hemen yer vermeyen basından, 28 Mart 1954 günlü Cumhuriyet gazetesinde aşağıdaki yazılar ilginçtir:

(… İLK 10 DAKİKA DIŞINDA, SARI-LACİVERTLİLER SÜRATLİ, GÜZEL VE BİLGİLİ BİR OYUN GÖSTERMİŞLER VE HAKİMİYET KURMUŞLARDIR. BU SEBEPLE, FENERBAHÇE’NİN BU HAKLI GALİBİYETİNİ BİR SÜRPRİZ SAYMAK İMKANSIZDIR. SALONU TAMAMIYLA DOLDURAN SEYİRCİ KALABALIĞI ÖNÜNDE OYNANAN VE ÇOK ZEVKLİ GEÇEN KARŞILAŞMADAN SONRA İKİ TAKIM SPORCU VE TARAFTARLARINDAN AĞLAYANLAR OLMUŞ, ZAMAN ZAMAN HADİSELER ZUHUR ETMİŞTİR. MÜSABAKANIN İLK DEVRESİ 38/33 FENERBAHÇE LEHİNE NETİCELENMİŞTİR. İKİ TAKIMIN SAYILARINI KAYDEDEN OYUNCULAR ŞUNLARDIR;

F.B.- ALTAN (DİNÇER) 28, SACİT (SELDÜZ) 15, ERDOĞAN (KARABELEN) 14, NEJAT (DİYARBAKIRLI) 8, HİKMET (VARDAR) 4, EROL (DEMİROMA) 2.

G.S.- YALÇIN (GRANİT) 31, SADİ (GÜLÇE-LİK) 10, CEMİL (SEVİN) 7, ÖZER (SALNUR) 7, YÜKSEL (ALKAN) 6.

Zayıf Kadıköyspor’a ihmal sonucu yenilgi, Fenerbahçe’yi İstanbul şampiyonluğundan ettiği gibi, 5 Mayıs 1954 gecesi Türkiye birinciliğinde G.S.ya karşı 60-55 lik 2. galibiyet de şampiyonluğu kazanmaya yetmedi. Bitime 6 saniye kala G.S.ın sayısını 55’e çıkaran basket Modaspor’u averajla Türkiye şampiyonu yapmıştır.

F.B.NİN İLK İSTANBUL ŞAMPİYONLUĞU

Fenerbahçe, 1954/55 basketbol mevsimini Moda, Kadıköy, Darüşşafaka, Beyoğluspor ve İranın Taç Kulüpleri arasında 7/10 Ekim 1954 günlerinde tertiplenen (GÖKAY KUPASI) nı kazanarak açarken, 12. ayda da G.S., Modaspor ve Yugoslav Gradyanski takımlarını yenerek (RÖVANŞLAR KUPASI)nı da kazandı. Bu başarılar arasında ligi de, çok başarılı sonuçla, 14 maçta 14 galibiyetle, bitirip basketbolda ilk kez İstanbul şampiyonu oldu.

Zaten, 1954-55 mevsimi, Türk basketbolunda önemli gelişmelere sahne olmuştur. İstanbul Ajanı G.S.lı Turgut Atakol, bu sporun kalkınmasında, büyük kulüplerin ve özellikle Fenerbahçe’nin idarede güçlü olarak temsil edilmeleri görüş ve çabasında idi ve bunda başarıya ulaştı. Nitekim, Fenerbahçe Kulübü bu spor dalının sevk ve idaresinde yetkili olan tertip komitesinde 1954-55 den itibaren Genel Sekreteriyle temsil olunmaya baklandı. Sonuçta, o mevsim maçları, başta Turgut Atakol olarak, yine G.S.daıı Osman Solakoğlu ve F.B. den de Rüştü Dağlaroğlu’ııun çabalarıyla, Teknik Üniversite’nin bin kişilik salonundan alınıp, 5 bin kişilik Spor ve Sergi Sarayı’na aktarılmış ve bu sayede Basketbol sporunda bu mevsimden itibaren kulüplere gelir sağlanmıştır.

Fenerbahçe’nin, mevsim başında Ankaragücün-den aldığı futbol ve milli basketbolcu Yılmaz Gün-diiz’Ie daha da güçlenen kadrosunun yaptığı maçlar ilgiyi büyük ölçüde artırıp Spor ve Sergi Sarayına büyük kalabalıklar çekti ve Türk basketbolü süratle kalkınmaya başladı.

Bu mevsimin 14 maçı içinde özellikle 2 G.S. galibiyeti ve kazanılan 1954-55 İstanbul şampiyonluğu Spor ve Sergi Sarayı’nı taşıran davullu binlerce seyircinin, bu derecesi ilk kez görülen, coşkun gösterileriyle kutlanmıştır. G.S.yı 5.2.1955 de 55/47 yenen Fenerbahçe, ligin 14. ve son karşılaşması olan 2 Nisan maçını da 57/46 kazanarak şampiyon olurken, bu maç 14 bin lira gibi rekor hasılat sağlamış ve ilk kez olarak da, bir basketbol müsabakası Türkiye de radyo ile yayınlanmıştır. İlk kez İstanbul şampiyonu olan F.B.nin ilk 5 i şöyledir:

Sacit Seldüz (Kaptan), Altan Dinçer, Yılmaz Gündüz, Erdoğan Karabelen ve Hikmet Vardar. Diğer elemanlar da Erol Demiroma,Mete Yalçın, Muammer Tezel, Ertem Yolaç, Erol Pekelman ve Türkiye de görevli Amerikalı Coni’dir.

F.B.nin bu kadrosu, aynı mevsim Proleter Kulübüyle yapılan ilk yabancı basketbol angajmanı gereğince, G.S., Modaspor, kendisi ve Yugoslav takımı arasındaki 4 lü turnuvayı kazanmıştır. Bu takımın ziyaretini iade için 9.7.1955 de yapılan 4 maçlık Yugoslavya seyahati de Fenerbahçe’nin basketbolda ilk dış turnesi olup, 2 yenilgi ve 2 galibiyetle başarılı geçmiştir.

ŞAMPİYONLUKLAR SÜRÜYOR…..

Fenerbahçe, 1955-56 İstanbul şampiyonluğunu da büyük başarı ile kazandı. Genç takımdan Can Bartu ve Metin Çabukel ve Darüşşafaka’dan alınan Mehmet Baturalple daha da güçlenen kadro, 1956 Haziranında İtalya’ya yaptığı 4 maçlık 2. dış turnesinin 4 maçını da kazandığı gibi, Ankara’da tertiplenen (NATO KUPASI) nın 29.1.1956 daki finalinde Amerikan JAMMET takımını 79/70 yenmeyi başararak kupayı kazandı.

Fenerbahçe 2. kümede iken 22.12.1945 de “4 Ier Kupası” finalinde Beşiktaşı, ilk basketbol maçlarında 41/27 yenip kupayı kazandığı karşılaşmadan sonra, 1956 da Şişli ile beraber 1. lige çıkan Siyah-Beyazlı rakibiyle, birinci ligdeki ilk maçı 12.1.1957 de 81/58, ikinci devre maçını da 27 Martta 87/45 kazandı. Sarı-Lacivertli takım bu maçları Altan DİNÇER, Erdoğan KARARELEN, Mehmet BATURALP, Yılmaz GÜNDÜZ, Metin ÇABUKEL ve Gündüz ERKAN kadrosuyla oynamıştır.

Ağustos sonunda, kendisiyle beraber, Moda, Kadıköy ve Daı üşşafaka arasındaki (ZAFER KUPASİ), Eylülde Lübnan’ın Club Sporting, Moda ve Kadıköy arasındaki (Cihanoğlu Kupası) nı hiç yenilmeden kazanan ve 4.11.1956 da teşvik turnuvası finalinde ezeli rakibini de 76/71 yenerek 1956/57 ligine giren Fenerbahçe takımı, 18 maçı 18 galibiyetle bitirdi ve üstüste 3 üncü kez istanbul şampiyonu oldu.

G.S. Kulübünün 50. Kuruluş yıldönüın bayramında, 15.1.1957 gecesi ezeli rakibini 70/68 yenen Sarı-Lacivertli takım, aynı rakibini 28 Ocak ve 10 Nisan 1957 lig maçlarında 3. ve 4. kez, 44/43 ve 69/64 yenmeyi başarmış ve böylece Sarı-Kırmızılı takımı bir mevsimde 4 kez yenilgiye uğratmıştır.

Fenerbahçe, 1956/57şampiyonluğunu Amaçta 18 galibiyetle kazanırken, 2 inci devre Karagü-cü karşısında sağladığı 181/31 lik skorla Türkiye rekoru da tesis etti. Bu sayıları Erdoğan (73), Ba-tur (47), Metin (20), Gündüz (19), Sacit (14), Nezihi Telatar (6) ve Erol Demiroma (2) yaptılar. Daha önceki YILDIZLAR, GENÇLER ve BAYANLAR rekorlarına eklenen bu yeni rekorla Fenerbahçe Türk basketbolünün 4 kategorisinin de sayı rekorlarını renkleri altında toplamış oluyordu.

Şampiyona sonunda 10 İstanbul takımı, puan-larıyla beraber şöyle sıralandılar:

Fenerbahçe 36, Galatasarayla Vefa 32 şer, Mo-daspor 30, Darüşşafaka 26, Beşiktaşla Kadıköy-spor 25 er, Şişli 23, Beyoğluspor 22 ve Karagücü 18 puan.

Fenerbahçe’nin 1956/57 sezonu basketbol başarılarına ilk kez ve yenilmeden kazandığı Türkiye şampiyonluğunu da eklemek gerekir. Bu suretle, bu mevsim faaliyetlerinde şu 5 ilginç başarı göze çarpacaktır:

1- İSTANBUL ŞAMPİYONLUĞUNU 18 MAÇTA 18 GALİBİYET ve ÜSTÜSTE 3. KEZ, YENİLMEDEN KAZANDI.

2- TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞUNU İLK KEZ VE YİNE YENİLMEDEN ELDE ETTİ.

3- EZELİ RAKİBİ G.S.LA YAPTIĞI 4 MAÇI 4 GALİBİYETLE SONUÇLANDIRDI.

4- BEŞİKTAŞLA 1. LİGDE İLKKEZ KARŞILAŞMIŞ VE YENMİŞTİR.

5- TÜRK BASKETBOLUNDA SAYI REKORU TESİS ETMİŞTİR.

Fenerbahçe’nin bu mevsim başarılarında Altan Dinçer’le Play-Macker Yılmaz Gündüz’ün etkileri büyük oldu. Türk basketbol tarihinin bu müstesna yıldızları Fenerbahçe’nin her maçına ayrı bir zevk ve değer katmış, büyük yetenek ve maharet-leriyle heyecana boğdukları sporsever kitlelerin gönüllerine yerleşmişlerdir.

FENERBAHÇE’NİN İLK TÜRKİYE BASKETBOL Ş.LUĞU

Fenerbahçe, Türkiye Basketbol birinciliklerinde şanssız bir kulüptür. Bu ünvanı 3 kez puan farkıyla kazanırken, 4 kez de, bazen yarım basket gibi, çok küçük sayı averajıyla kaybetti. Ayrıca, 1954/55 şampiyonasında açık şekilde, bir tertibe de hedef oldu. Şöyle ki; Galatasarayla yapılan final maçında, her haliyle Fenerbahçe Kulübüne an-tipatisiyle tanınan Yakovas Bilek’in taraflı ve tahrikçi idaresi, Sarı-Lacivertli bazı basketçileri etkilemiş ve oyun düzenlerini altüst etmiştir. Neticede, durum 40/27 aleyhlerinde iken, bitime 44 saniye kala, bazı elemanların, şartlanmış hakemi, son bir taraflı kararından ötürü, protesto amacıyla, alanı terk etmeleriyle maç yarım kaldı. Bu davranışla, Modaspor’u birinci yapıp G.S.ın şampiyonluğunu engellemek amacı güdüldüğü imajı yaratılmış, Federasyon da, durumu araştırmadan, bu yanlış görüşe aldanıp, hemen, Modaspor’la beraber Galatasarayı da şampiyon ve hükmen yenik saydığı Fenerbahçe’yi üçüncü ilan etmiştir.

Fenerbahçe’n basketçiler için, hiç kuşkusuz çok yanlış olan bu üzücü olayda, eski Tatavlalı Yakovas Bilek kadar, Baskeibol Federasyonu da sorumlu ve hatta suçludur. Şöyle ki;

İstanbul şampiyonu Fenerbahçe ile ikincisi Modaspor, Ankara 1 ve 2.1eri Ankaragücü ve Har-bokulu, İzmir şampiyonu Altınordu ve Federasyon Kupası birincisi G.S. arasında, 19-24 Nisan 1955 günlerinde, bir devreli yapılacak müsabakaların fikstürünün Kur’a ile tebsiti gerekirken, Federasyon Başkanı Faik Gökay, şampiyonadan 3-4 gün önce Fenerbahçe Genel Sekreterine başvurmuş ve (hasılat) düşüncesiyle, fikstürün Kur’a ile değil, tertip suretiyle tanzimini ve F.B.-G.S. maçının son güne bırakılmasını teklif etmiştir.

Bu (tertip) şekli Fenerbahçe’nin aleyhine idi. Çünkü, takım, G.S.ya oranla, daha yaşlı elemanlardan oluştuğundan, üstüste ve aralıksız 4 maçtan sonra ezeli rakibinin karşısına dezavantajlı çıkmış olacaktı. Bu nedenle, Fenerbahçe Genel Sekreteri, teklifi kesinlikle red etmiş ve Federasyon Başkanına:

— BİZİ HASILAT İLGİLENDİRMEZ. KUR’A NASIL ÇIKARSA HAKKIMIZA RAZIYIZ…. demiştir. Ancak, Genel Sekreter’in 3 gün için İstanbuldan ayrılmasını fırsat bilen ilgililer, yakışıksız bir tutumla şube kaptanını inandırarak, maçı en sona koydukları gibi, idaresini de, Sarı-Lacivertli Kulübünün antipatızanı Yakovos Bilek’e vermek suretiyle olaya ortam hazırlamışlardır. İşte, 44 saniye kala yarım kalan maçın gerçek içyüzü budur.

Türkiye şampiyonasının 1955/56 maçları İstanbul şampiyonu F.B., 2.si G.S., Ankaradan Ankaragücü, İzmir’den Karşıyaka ve Fed. Kupası galibi Modaspor arasında yapıldı..3ir devreli maçlar sonunda ezeli rakiplerin puan eşitliklerine karşı, bir basketlik averajla G.S. birinci, Fenerbahçe 2., Ankaragücü 3. olmuş, Ankaragücü maçında durum 49/35 iken, bitime 23 saniye kala sahayı terk eden Modaspor 4., Karşıyaka da 5.1ik almıştır.

Fenerbahçe, ilk Türkiye basketbol şampiyonluğunu, üstüste 3. kez İstanbul şampiyonu olduğu 1956/57 mevsimi sonunda, 9/12 Mayıs günleri yaptığı 4 maç ve 4 galibiyetten sonra kazandı.

9 Mayısta İzmir şampiyonu Altınordu’yu 85/47,

10 Mayısda Ankara şampiyonu Ankaragücü’nü 86/56,

11 Mayısta Ankara 2.si Mülkiye’yi 86/64

12 Mayısta Federasyon Kupası Galibi Vefa’yı 62/46

yenen Fenerbahçe’nin 1956/57 Türkiye birincilik-lerindeki kadrosu;

Sacit (Kaptan), Altan, Yılmaz, Hikmet, Erdoğan, Batur, Mete Büyükyalçın, Erol Demiroma, Can Bartu ve Metin den oluşmuştur. Şampiyonada yapılan sayılardan 90 ını Altan, 63 ünü Can ve 46 sını da Yılmaz kaydetti.

TÜRKİYE KUPASININ İLK ŞAMPİYONU FENERBAHÇE

Fenerbahçe, Türkiye şampiyonluğunu da kazandıktan sonra, türlü nedenlerle sendeledi. Bu nedenlerin başında Federasyonla anlaşmazlığadüş-mesi ve 1960 da ligden çekilmesi gelir. Bunun sonucu İstanbul şampiyonluklarını 5 yıl G.S., Moda, Darüşşafaka ve Dz. Harb Okulu’na bıraktı, Türkiye birinciliklerinden de 2 sini Darüşşafaka ve birer şampiyonluğu da Moda, G.S. ve 1959 da kendisi aldı. Bu dönemde kadro; Altan (K), Ba-tur, Erdoğan, Ömer, Can, Halil, Nedim Hoşgör, Engin, Erol, Oktay ve K.Tuncer den oluşmuştur.

Eski güç ve ahengine 1963 de tekrar kavuşan Fenerbahçe, deplasmanlı lige kadar, son 4 yılın İstanbul şampiyonluklarını üstüste kazanırken, 1965 in Türkiye birinciliğiyle, 1966/67 de, FİBA nın davet ettiği o yıl kurulan, (Avrupa Kupa Galipleri Kupası)na katılabilmemiz için, Federasyonca aynı mevsim tertiplenen (Türkiye Kupası) nı da kazandı.

İlk kez tertiplenen bu Türkiye Kupasında, finalin 2 maçını Fenerbahçe ile Muhafızgücü yaptılar. 26 Nisan 1967 İstanbul maçını 84/67 kazanıp 21 Mayısta Selim Sırrı Tkrcan salonundaki Ankara maçını 65/76 kaybeden Fenerbahçe kupayı 11 sayılık averajla kazandı. Bu ilk (Avrupa Kupa Galipleri Kupası)nda Türkiye’yi temsil eden Fenerbahçe’nin rakibi Fransa Kupa şampiyonu ASVEL olmuştur. İlk maçta 10.1.1968 günü Fransa şampiyonunu 68/61 yenen Fenerbahçe, 20 Ocaktaki Lyon rövanşını 48/64 kaybedip averajla elendi.

20 YILLIK ÖNDERLİK

Fenerbahçe Spor Kulübü, 3 yıl gecikmeden sonra kazandığ Türkiye şampiyonluğuyla, 1954 den 1967 ye kadar, Türk basketbolunda üstünlük kurmuş ve yıldız takımından itibaren, Gençler, Bayanlar ve A takımı olarak, bütün kategorilerde Türkiye’nin 1 sayılı Kulübü olarak sivrilmiştir.

A takımlarında 1954 den 1957 ve 1963 den 1966 ya kadar 2 kez üstüste kazandığı 4 er birincilik le 8 kez İstanbul Şampiyonu oldu. Türkiye Birincilikleri’nde de tam 4 defa 1954, 1956,1958 ve 1964 yıllarında şampiyonlukları yarımşar basket averaj farklarıyla kaçırmak şansızlığına uğrar, hatta tertiplerle karşılaşırken; 1957, 1959 ve 1965 yıllarında, bazan hiç yenilmeden Türkiye birincisi oldu. Bu arada, sayısız özel ve kupa organizasyonları ve 1966/67 mevsiminde ilk ve son kez tertiplenen (Türkiye Kupası Şampiyonluğu) nu da kazanırken, bu büyük başarıları Yıldızlar, Gençler ve Bayanlar kategorilerinde de aynı tempo ve görkemle yaşadı.

FİBA tarafından 1958 de ihdas olunan (AVRUPA ŞAMPİYON KULÜPLER KUPASI)nın o mevsim tertiplenen ilk şampiyonluğu ile, 1966/67 de yine o yıl başlayan (AVRUPA KUPA GALİPLERİ KUPASI)nda yurdumuzun ilk kez o mevsimlerin (Türkiye Lig) ve (Türkiye Kupa) şampiyonu ünvanlarıyla, Fenerbahçe Basketbol takımı temsil etmek özelliğini kazandı.

Vurgulamak gerekir ki, Fenerbahçe’nin amatör spor dallarında sürdürdüğü önderlik 1960/65 lerde en verimli düzeye ulaşmıştır. Bu tarihsel gerçeğin o yıllarda Genel Sekreter olan bu kitabın yazarı tarafından, 20 Mart 1966 Kongre raporunda tebarüz ettirilmiş ve okunmuş olmasını bugün, isabetli bir davranış ve mutlu bir anı olarak, burada aynen nakletmekte yarar vardır:

(Muhterem Fenerbahçeliler; çok ağır sorumluluk taşıyan görev ve çalışmalarımızda, istek ve irademiz dışı işlenmiş hatalar hariç, kulübümüz menfaatlerinin ana prensip ve tek hedef olarak kabul edildiğini ve buna son derecede iyi niyet ve hassasiyetle uyulduğunu kabul etmenizi rica ederiz.

Pek çoğumuz hatırlarız; Kulübümüz tarihinde, “ALTIN YIL” ismi verilen 1959 yılı kongresinde Mithatpaşa stadından bir telgraf gelmişti. Bu telgrafta Atletizm müsabakalarındaki 3. kategori birinciliğimiz müjdeleniyor ve yılın bu 12. şampiyonluğu sürekli alkışlarla kutlanıyordu.

KULÜBÜMÜZ BU YIL 8 SPOR DALINDA, İSTANBUL VE TÜRKİYE BİRİNCİLİKLERİ OLARAK, TAKIM HALİNDE TAM 19 ŞAMPİYONLUK KAZANMIŞTIR, İDARE HEY’ETİ-NİZ, 12 ŞAMPİYONLUK YILINI “ALTIN YIL” OLARAK KABUL EDEN VE BUNU SÜREKLİ ALKIŞLARLA KUTLAYAN SAYIN KONGREYE, BUGÜN 19 ŞAMPİYONLUK ARMAĞAN ETMEKLE KENDİNİ BAHTİYAR SAYAR.

Yine bugün, Fenerbahçemiz borç altında ezilmiyor. Mali yönden, son 10 yılın görülmemiş rahatlığına kavuşmuş bulunuyor. Bilanço da görülen 320 bin lira borcun 190 bini futbolcuların Temmuz ayında ödenecek transfer ücretleridir.)

Aynı raporda, basketbol faaliyetine ait aşağıdaki 2 paragraf da, bu şubenin aynı yıldaki başarılarına kanıt olarak, burada işaretlenmeğe değer:

(GEÇEN HAFTALAR ÜSTÜSTE 4. KEZ İSTANBUL ŞAMPİYONU OLAN BASKET TAKIMIMIZ 11 AY İÇİNDE 2 SEZONUN İSTANBUL ŞAMPİYONLUKLARIYLA, SON YAPILAN TÜRKİYE BİRİNCİLİĞİNİ HİÇ YENİLME-. DEN KAZANMIŞ BULUNUYOR

RAKİPLERİ ARASINDA HEMEN HEMEN YEGANE SALONSUZ TAKIM OLMASINA VE BU YÜZDEN ZAMAN ZAMAN DÜZENLİ ÇALIŞMA İMKANLARINDAN MAHRUM KALMASINA RAĞMEN, BU DERECE BÜYÜK BAŞARI GÖSTEREN VE TÜRKİYE’MİZİN 1 SAYILI TAKIMI OLMAK KUDRET VE HÜVİYETİNİ SÜRDÜREN BASKETBOL TAKIMIMIZIN KAPTAN, İDARECİ VE SPORCULARINI TAKDİRLERİNİZE SUNMAYI MUTLU BİR GÖREV SAYIYORUZ.)

Genel Sekreter Rüştü Dağlaroğlu’nun Genel Kurula sunduğu yukardaki raporla, 1966/67 Türkiye Kupası şampiyonluğu ve Avrupa Kupalarında Türkiye’yi ilk kez temsil etmek başarıları, mutlu bir dönemin övünç anılara olarak Fenerbahçe toplumunda 1967 den itibaren tam 15 yıl özlemle hatırlanıp arandılar. Çünkü, Türk Basketbolü, deplasmanlı lig uygulamasıyla beraber, yozlaşma dönemine girecek ve milli takıma 9 eleman veren Fenerbahçe basketbolü da artık tam 15 yıl yaşam için savaşacaktı.

BASKETBOLDA DEPLASMANLI LİG DÖNEMİ

Basketbol Federasyonu, 1966/67 mevsiminden itibaren, bölge l.leri arasındaki Türkiye Şampiyonluğu yerine, (DEPLASMANLI TÜRKİYE LİGİ)ni kurdu.

Görünüşte, bu gerekli ve yerinde bir davranıştı. Ancak, Türkiye için sakıncalı oldu. Basketbol; amaçları dalı çok reklam ve paralan da Kulüplerden çok olan müesseselerin elinde kısa sürede yoz-laştı ve profesyonelliğin en düzensiz seviyesine düştü.

Deplasmanlı Ligi, kurulduğu 1966/67 de İzmir Altınordu Kulübü kazandı. Ancak, ağır masrafına dayanamayap, şampiyonluğu bir yılda İ.T.Ü.ye devretti. Ondan bir yıl için devralan G.S. bu ün-vanı 4 yıl için tekrar İ.T.Ü.ye bıraktı. Muhafizgü-cü ve Beşiktaş da birer yıl dayanaoildiler ve şampiyonluk, 1975/76 dan 1981/82 ye kadar Ecza-cıbaşı’nın tekelinde kaldı. Daha sonra 2 şer yıl Efes-Pilsen’le G.S. kazandılar ve bu kitabın baskıda olduğu sırada, 1986-87 şampiyonluğunu Karşıyaka aldı.

Fenerbahçe, bu süre içinde, 12 kulüpten oluşan ligde 2.1ikle 8.1ik arasında korunma savaşı verdi. Bu arada, 1967/68 birinciliğini 79 puanla kazanan İ.T.Ü.nin ardından 78 le ikinci olurken, lik kez tertiplenen AVRUPA KUPA GALİPLERİ turnuvasında Türkiye’yi temsil etmesi Fenerbahçe’nin Türk basketbolündeki çeyrek yüzyıllık başarı ve öncülüğünün son kanıtı oldu.

Fenerbahçe’nin 1965 de İstanbul ve Türkiye, 1966 da İstanbul, 1966/67 de de Türkiye Kupası şampiyonluklarını kazanan, Avrupa Kupalarına katılan, Şampiyon Kulüplerde Romanya Lig şampiyonu Dinamo Bükreş’i, Kupa Galiplerinde de Fransa Kupa Şampiyonu ASVEL i birer kez yenip ancak 143/146 ve 116/125 gibi sayı averajlarıyla elenen ünlü ve güçlü kadroları:

TUNCER KOBANER, İLKER ESER, HÜSEYİN KOZLUCA, ERDAL POYRAZOĞLU, FER-HAN BARAS, GÜNER YALÇINER, M.BATU-RALP, HALİL DAĞLI, ENGİN MURATOĞLU, OKTAY OKAN, TURGUT KUTATKUBİLİK, ÖNDER OKAN, BARIŞ YÜCE, HÜR GÜNERALP, TUNÇ ÖZAN ve EMİN ÖZER’den kuruludur.

İşte, bu güçlü Fenerbahçe basketbolü 1967/68 mevsiminde gücünü süratle kaybetti. Nedenleri; bazı sivrilmiş elemanların aşırı isteklerinin kabul edilmemesi üzerine ayrılmaları, Ferhan, İlker ve Erdal’ın askere gitmeleri, son mevsimde Türkiye sayı rekorunu 736 ile kıran Hüseyin Kozluca, Tun-cer ve Güner’in basketbolü bırakmaları ve nihayet bir türlü kapalı salona sahip olamayışın yarattığı zorlukların giderek etkisini arttırmasıdır. Bu nedenlerle, deplasmanlı ligin 1967/68 şampiyonluğunu tek bir puan farkıyla İ.T.Ü. ye kaptıran Fenerbahçe, ertesi mevsim 6.lığa düştü ve 1947 deki ilk karşılaşmadan 21 yıl sonra, Beşiktaş’a ilk kez ve 12. maçlarında 80/69 la bu 1968/69 liginde yenildi.

Askerden dönen İlker ve tekrar sahalara çıkan Tuncer’in büyük gayretleriyle, Fenerbahçe basketbolü 1969/70 mevsiminde toparlanır gibi oldu. Ancak, İ.T.Ü.den sonra yine ikinci olabildi.

EN ZOR DÖNEMLER…

Fenerbahçe basketbolü, deplasmanlı ligde en zor dönemlerinden birini 1973/74 sezonunda geçirmiştir. İlk devresinde 6. olduğu ligi 8. bitirdi.

Yönetim Kurulunun 24.2.1974 Kongresi raporunda bu kritik durum Genel Kurula şöyle sunulmuştur:

(SON 3 YILDAKİ AYRILMALAR VE TRANSFERİN DE DONDURULMASI, BU YIL BİZİ BASKETBOLDA EN ZAYIF DURUMA DÜŞÜRDÜ. BÖYLECE, 1973/74 MEVSİMİNE SON 20 YILIN EN ZAYIF KADROSUYLA KATILDIK VE YAŞAMA ENDİŞESİYLE SEZONA GİRDİK. İLK DEVRE BİTTİ. A TAKIMI 6., YILDIZ TAKIMI BİRİNCİ, GENÇ TAKIM 1 . İLE AVERAJ FARKIYLA İKİNCİDİR.

TOPLUM PSİKOLOJİSİ BAKIMINDAN, ŞAMPİYONLUK DIŞINDA HİÇ BİR DERECE İLE TATMİN OLMAYAN FENERBAHÇEMİ-ZİN ALIŞMADIĞIMIZ, ALIŞMADIĞIMIZ BUGÜNKÜ MÜŞKÜL DURUMU HEPİMİZE ÜZÜNTÜ VERMEKTEDİR. İLERDE FENERBAHÇE’YE LAYIK BİR BASKETBOL TAKIMI YARATMA HUSUSUNDAKİ DÜŞÜNCE VE İNANÇLARIMIZ BU DÖNEM İÇİNDE YEGANE TESELLİMİZDİR.)

Ancak, müessese kulüplerinin 1975 yılıyla beraber, büyük atılımlara girişmeleri, spor kulüpleri için, rekabet olanağını ortadan kaldırdı. Fenerbahçe’nin gençlere önem vermesiyle Yıldız ve Genç takımların İstanbul, hatta Türkiye şampiyonlukları devam etmiş, fakat A takımının 1973/74 deki 8.1iği camiada yüreklen dağlamıştır.

Yönetim Kurulu, 22.2.1976 Kongresine sunduğu raporda, basketbolün bir çok sorunlarından söz ederken, ağır itham ve şikayetlerde bulunmuştur:

(Sorunların başında Beden Terbiyesi mevzuatı geliyor. Diğer mühim bir sorun da MÜESSESE KULÜPLERİYLE REKABET ETME İMKANININ ARTIK ORTADAN KALKMIŞ OLMASIDIR. MÜESSESE KULÜPLERİ BASKETBOLCULARA İSTEDİKLERİ ÜCRETİ RAHATLIKLA VEREBİLMEKTE, BİLANÇO VE DEFTERLERİNE MASRAF OLARAK DİLEDİKLERİ GİBİ İŞLEMEKTE VE HATTA İŞÇİ VE HİZMET KADROLARIYLA BU OYUNCULARI İSTEDİKLERİ GİBİ YÖNETMEKTEDİRLER.)

Şube Kaptanı UĞUR AKAT, (ÇÖZÜM YOLUNU) basında şöyle gösteriyor:

(MÜESSESE KULÜPLERİYLE REKABET pDEMEYİZ. ONLAR SPOR YOLUYLA REKLAMLARINI YAPILORLAR. BU NEDENLE, BÜYÜK PARALAR HARCIYORLAR. TRANSFER ETTİKLERİ SPORCU ERTESİ YIL TEKRAR BİR BAŞKA KULÜBE GİDİYOR, BÖYLECE BİR BASKETBOLCU VEYA VOLEYBOL CU PROFESYONEL FUTBOLCUDAN DAHA FAZLA PARA ALIYOR. BU GARİP DURUM SÜRDÜKÇE, ARTIK BİZ BU YARIŞTA YO-. KUZ. MÜESSESE KULÜPLERİ, ARALARINDA PROFESYONEL BİR LİG KURMALI, BİZ KULÜPLER DE AMATÖR LİGDE OYNAMALIYIZ.)

Fenerbahçe bu dönemde Ferhan Baras (K), Halil Dağlı, Majak Çakır, Cengiz Kayatürk, Engin Domaniç, İsmet Badem, Behçet, Nerses Karakaş ve Abdullah Ataman’dan kurulu dar ve çok zayıf kadrosuyla ligde yaşam mücadelesi vermektedir. Özellikle Ferhan Baras’ın katlandığı mali fedakarlık takdirlerle anılmaya layıktır. Yönetim Kurulu, 26.2.1978 de Genel Kurula sunduğu raporda, nihayet mukadder akibeti şöyle dile getirdi:

(MALİ İMKANSIZLIKLAR NEDENİYLE A TAKIMI 1976 DAN SONRA DAĞILMIŞ, ANCAK, 3 ESKİ OYUNCUMUZLA GÖSTERİLEN GAYRET SONUCU KAPANMA TEHLİKESİ ATLATILMIŞTIR.

Küme düşmeye aday gösterilen takımımız, Kaptan Ferhan Baras’ın da gayretiyle, sezonu 7. bitirdi. Rekabet imkansızlığından bu mevsimin de 7 veya 8. kapanması beklenir.

Müessese Kulüpleri bir yıl için 500-800 bin lira transfer ücretiyle Amerikalı zenci ve Yugoslav sporcular transfer etmişler, şöhretli Türk sporu-ları ise, yine yüzbinlerce lira ücret alarak, Kulüpler arasında turnike usulü transferlerine devam etmişlerdir.

Amatör braşlarda Basketbolda başlayan bu dejenerasyon voleybol ve masa tenisine de sıçramıştır. Daha nerelere varacağı belli değildir. Beden Terbiyesi yetkilileri, ilgili Federasyonlar ve Olimpiyat Komitesi mensuplarının gözleri önünde cereyan eden bu olaylardan sonra, bu branşları hala amatör saymak mümkün değildir. Bu şartlar altında, müessese kulüplerinin el attığı sözde amatör branşlarda spor kulüplerinin artık iddialı ve başarılı olmaları söz konusu olamaz.)

Çok gariptir ki, her izanli çevreden yükselen bu tarz şikayet ve uyanlar hiç bir makamı etkilememiş, ilgili ve yetkililer sadece kös dinlemişlerdir. Belki de, (Ne alâ… İşler Kızışıyor, sandalyaları-mız da sağlamlaşıyor!.) görüşünde ve memnundular!…

70 Sent’e Muhtaç İken!….

Ancak, bu görüş ve seyirci kalış, memleketin, (70 Sent’e muhtaç!..) döneminde yüzbinlerce doların heba edilişine de (Yeşil ışık) olmuştur. 30.9.1978 günlü Hürriyet gazetesinde, (Yabancı Basketbolcular) başlığı altında, bir sayfayı dolduran yakınmayı, ilginç bir konuyu aydınlatması nedeniyle, kısmen olsun nakletmekte yarar vardır:

(14 TAKIMLI TÜRKİYE BASKETBOL LİGİNİN 13 TAKIMI BU SEZON YABANCI OYUNCU MODASINA UYDU VE KADROLARINI BİR, YA DA İKİ YABANCI OYUNCU İLE GÜÇLENDİRDİ. BU YIL TÜRKİYE’DE BASKETBOL OYNAYACAK YABANCILARIN 11 i AMERİKALI, 2 Sİ YUGOSLAV. TÜRKİYE LİGİNDE KADROSUNDA YABANCI OYUNCU BULUNMAYAN TEK TAKIM FENERBAHÇE…..

BU SENE BİRİNCİ LİGE ÇIKAN EFES-PİLSEN ŞAMPİYON OLABİLMEK İÇİN MİLYONLARI SU GİBİ HARCIYOR. EFESLİ YÖNETİCİLER TRANSFER ETTİKLERİ 2.10 LUK ZENCİYE 60 BİN DOLAR ÖDEDİLER. BUNU GÖREN ECZACIBAŞI, HEMEN MİSİLLEMEYE GİRİŞİRCESİNE, FRANK’LA 30 BİN DOLARA TEKRAR ANLAŞTI VE ONUN YANI-SIRA RON HAİGLER’E 50 BİN DOLAR ÖDEYEREK KADROSUNA DAHİL ETTİ. BİR BAŞKA ŞAMPİYON ADAYI TOFAŞ-SAS İSE, GEÇEN SEZON TAKIMDA YER ALAN KOTA-RAÇ’DAN BAŞKA, LATİFİS’E DE 30 BİN DOLAR ÖDEDİ. G.S., KÜMEDE KALMA MÜCADELESİNDE, 35 BİN DOLARA TRANSFER ETTİĞİ BEYAZ AMERİKALI STEFAN-FORDA BEL BAĞLADI….

… İŞTE, 70 SENTE MUHTAÇ TÜRKİYE-MİZDE 6-7 AYDA 354 BİN DOLARI BİR ÇIRPIDA ÜLKELERİNE GÖTÜRECEK TÜCCAR BASKETBOLCULAR….)

Bu tarihlerde Beşiktaş ta da zenci HOWARD-ın 30 bin dolara mal olduğu söyleniyordu… Çok geçmeden, nihayet Fenerbahçe de bu yanlış ve zararlı akıma kendini kaptırdı. 1978 Kasımında Yugoslav KNEZEVİÇ’i 25 bin dolara aldı. 16 binini peşin ödedi. Ancak, bir süre sonra yurduna döndü. Sonuncu iken, 2. devrenin 14 Ocak 1979 G.S. maçı arefesinde Partizanlı PAPOVİÇ’i aldı. İlk devre maçını 92/104 kaybeden Fenerbahçe, bu rövanşı 83/82 kazanıp kurtuldu. Tarihlerinin bu 109. maçı ezeli rakiplerden F.B. için, hayati maç kabul edilmiştir.

Zaten, 1978-79 sezonu spor kulüplerinin müessese takımlarıyla mücadelelerinde en tehlikeli yıl oldu. 18 takımlık ligde, yarım yüz yıldır başı çeken ezeli rakiplerden Fenerbahçe 15., Galatasaray da 16. oldular ve küme düşmekten kılpayı kurtuldular.

Fenerbahçe’nin bu 1978-79 liginde ölüm-kalım savaş veren kadrosu şudur:

Halil Dağlı (K), Ömer Dulak, Engin, Majak Çakır, Coşkun Teziç, Kadir Gürkan, Murat, Rıfat, Apostol Matof, Hakan ve Beşir takımın Koaçu M. Baturalp’tir.

Deplasmanlı basketbol ligi 1979-80 mevsiminde 18 den 14 takıma indirildi. Eczacıbaşı, tekelin-deki şampiyonluğu 72 puanla korukken, 42 puan toplayan G.S. 10 uncu, 41 puan alan Fenerbahçe de, yukardaki çok güçsüz kadrosuyla, 26 maçta sadece 7 galibiyetle, 11 inci olmuştur.

BASKETBOLDE PLAY-OFF DÖNEMİ

Basketbol şampiyonası 1980-81 de şekil değiştirdi ve Play-Off= Final Grubu sistemi uygulanmaya kondu.

6 takımdan oluşan Play-Off grubunda Eczacıbaşı şampiyon oldu. 12 takımlık klasman grubunda ise Fenerbahçe 5., G.S.da 7. sırada yer aldılar. Fenerbahçe 22 maçta 12 galibiyet, 1 beraberlik aldı ve 9 kez yenildi.

1981-82 de de Eczacıbaşı Final grubunda şampiyonluğunu korurken Fenerbahçe klasman grubunda 15 galibiyet ve 11 yenilgi ile 4. oldu. Takım çok kötü durumda-iken, 1981 Aralık ayı sonunda getirilen 2.17 lik KENNETH BASSLEY ve Ocak nihayetinde angaje olunan 2.05 lik KEVİN LEE SİNGLETON la hemen tırmanışa geçmiş ve 4. lüğe yükselmiştir. Bassley’in 3.1.1982 D.S.İ. maçında tekbaşına yaptığı 51 sayı ligde rekordur. Maçı F.B. 96/67 kazandı.

FENERBAHÇE İLGİ YENİDEN CANLANDIRIYOR

12.4.1981 Olağanüstü Kongresinde Yönetim Kurulunu kendi seçmek şartıyla göreve gelen eski Basketbol Şubesi Kaptanı ve yeni Kulüp Başkanı Ali Şen, vaad ettiği gibi, Basketbolü kalkındırma işine hemen girişti. Ancak, elde sihirli değnek yoktu. İş ağır ve zordu. Klasman grubundaki takım nerede ise mahalli lige düşme durumuna gelirken, alelacele alınan tedbirlerle, tehlike savulmuş ve Amerikadan getirilen 2.17 boydaki Bassley bu yolda çok yararlı olmuştur. Genç takım 16 kulüp arasında 23.5.1982 deki Karşıyaka final maçını 76/72 kazanarak bir çok Türkiye şampiyonluğuna bir yenisini daha ilave ettikten sonra, 1982/83 deplasmanlı ligi, Fenerbahçe’nin yeni hüviyetiyle, 15 yıldır kaybettiği seyirci ve heyecanı yeniden kazanarak, 25 Eylülde 80/75 lik F.B.-G.S. maçıyla başladı.

Fenerbahçe, bir gün sonra Beşiktaş’ı 96/81, 2 Ekimde İ.T.Ü.yi 103/78 yenerken, kudret ve ihtişamıyla sansasyon yaratmış ve salonlar coşku içinde çalkalanmıştır. Fenerbahçe’nin basketbolda 15 yıldır yok olan heyecan ve kalabalığı yeniden yaratmadaki bu kudretine Türk Spor Kamuoyu hayretle tanık oldu.

Tofaş-Sas’ı da 9 Ekim Bursa deplasmanı ve uzatmada 85/77 yenmesi Fenerbahçe toplumunu sevinçlere boğmuş ve takım elemanları, şube sorumlusu Mete Has tarafından 25 er bin lira ile ödüllendirilmişlerdir.

16 takım arasında 2 grupta devam eden maçların ilk devre sonunda 7 galibiyet alan Fenerbahçe, her iki grup içinde yenilmeyen tek takımdı.

Milli takımın Kasımdaki Amerika gezisinden sonra, 2 nci devre de 4 Aralık günü G.S.i 86/74, Beşiktaşı 82/65 ve diğerleri İ.T.Ü., Tofaş-Sas, Silahlı Kuvvetler, Kolej ve Ortadoğu T.Ü.yi birer kez daha yenen ve 14 maçı 14 galibiyetle bitiren Fenerbahçe ile 2. Beşiktaş ve 3. Î.T.Ü. bu Kırmızı gruptan Play-Off’a ayrıldılar.

Efes-Pilsen, Eczacıbaşı, İst. Bankası-Yenişehir, Karşıyaka, Güney Sanayi, Şekerspor, Oyak-Reno ve Çukurova Sanayi’den oluşan Beyaz gruptan da ilk 3 takım final grubuna yükseldiler. Beyaz grup lideri Efes’in 2 yenilgisi olduğundan, Fenerbahçe, 6 takımlık Play-Off grubunda şampiyonluk için büyük avantajla yer almış bulunuyordu.

Bir mevsim önce mahalli lige düşme tehlikesi yaşayan Fenerbahçe basketbolü; şimdi, şampiyonluk yolunda, Türkiye’nin en güçlü 16 takımı arasında, yegane namağlup takım olarak, ihtişam içinde başı çekiyordu. Bu büyük başarı, 3 milyon liralık bütçe ile şöyle gerçekleşmiştir:

Yönetim Kurulu Şube Kaptanlığına Güner Yalçıner’i atamış, o da Altan Dinçer’i yardımcı seçmiştir. Teknik direktörlüğe Önder Seden, onun yardımcılığına da Yugoslav Nicoljiç getirildiler.. EFE AYDAN, HAKAN ARTIŞ, CENGİZ KAYATÜRK, FATİH ÖZAL, ALİ LİMONCUOĞLU ile güçlenen takımın, bir yabancı oyuncu hakkı, Önder Seden’in Amerika’ya gidip getirdiği (30 bin Dolar-4,5 milyon lira) Roberts Calvin ile kullanıldı. Eskilerden Ömer Dulak, Fensal Gürkan ve Yıldı-ray Aygözen ile Türkiye Şampiyonu Genç Takımdan bir kaç elemandan oluşan kadro ile eleme maçlarına giren Fenerbahçe, askere giden Efe’nin il k .8 maçta yer almamasına karşın, olağanüstü dinakik ve güzel maçlar çıkardı ve umulmadık bir başarı ile, daha ilk yıl ve 16 kulüp arasında, yenilmeden, final grubunun başında yer aldı.

NE YAZIK Kİ F.B. KENDİNİ ÇELMELİYOR

Fenerbahçe’nin büyük avantajla girdiği Play-Off’da şampiyon olacağı görüşü egemen iken, ne yazık ki başarılı Kooch NİCOLJİÇ’in mevsim ortasında ve her şey iyi yolda iken, görevine son verilmek hata ve gafleti buna engel oldu. Nitekim, İstanbul Bankası, Efes-Pilsen ve Beşiktaş galibiyetlerinden sonra, 18. maç olan 12.2.1983 deki 85/79 luk Eczacıbaşı yenilgisi, yaratılan bunalımın ilk sonucu olarak, Fenerbahçe’nin NAMAĞLUP ünvanını sildi.

Yaşanmaya başlanan telaş ve bunalım dışa da yayıldı ve Fenerbahçe, son yılların Eczacıbaşı-Efes hegemonyasını karşısında buldu. 6 Marttaki 2. Eczacıbaşı maçı için 7 Mart günlü GÜNAYDIN daki eleştiri ilginçtir:

(Kim bu Ömer Ozan?. Amacı neydi Onun?.. Yoksa HAKEMLERİN MÜZMÎN HASTALIĞI, FENERBAHÇE DÜŞMANLIĞI GELENEĞİNİ SÜRDÜRMEKMİ?.. FOTO MUHABİRLERİNİN SAHAYA YAKINLIĞI KURALINA SANTİM SANTİM DUYARLI İDİ DE, EFE’NİN KAFASINDA 6 ADET ELİN TRAMPET ÇAL-MASINA, ARDINDAN DA NAKAVT OLMASINA PEK DUYGUSUZDU TERS KARARLAR, UYDURMA 3 SANİYE HATALARI İLAH…. NEDEN HAKEMLİĞİ SEÇER BÖYLE “DUYGULU” KİŞİLER… SPOR NASIL OLUYOR DA KAYITSIZ ŞARTSIZ “ŞARTLI” KİŞİLERE TESLİM EDİLİYOR?..)

Fenerbahçe, 5 günde tamamlanacak son 5 maçlık “TARAFSIZ SAHA” karşılaşmaları için Bur-sa’ya giderken yine liderdi. Ancak, Bursa’da hem şanssızdı, hem de gadre uğradı. Basketbol’ün yönetim çevresiyle rakipler Fenerbahçe’ye karşı güç-birliği ettikleri suçlamalarına hedef oldular. 18 Marttaki çok çekişmeli ve yazık olan 97/94 lük Efes yenilgisinden bir gün sonraki Beşiktaş maçında sinirlenmek gafletine düşen Efe’nin 26. dakikada cezalandırılıp son iki maçtan da yasaklanması, yine bu maçta ayağı kırılan Hakan’ın son maçları oynayamaması, herkes ve herşeyden sonra, şansın da Fenerbahçe’ye küstüğünü açığa vurmuş ve engelleme zincirinin son halkasını oluşturmuştur. Fenerbahçe bu şekilde, ligi 55 puanlı Efes’le 51 puanlı Eczacıbaşı arasında, 52 ile 2. bitirdi.

Fenerbahçe bir yanlışa kurban gitti. Kooch değişiminden doğan bunalım hem rakiplere ümit verdi hem de hakemleri etkiledi. Efes maçında en kıdemli hakemin yaptığı yanlışlar o derece ağır ve sonucu etkileyici olmuşlardır ki, Fenerbahçe Başkanının 19 Martta Basındaki:

(— F.B.Lİ BASKETBOLCULARIN GÜÇLERİ HAKEM YANLIŞLARINI YENMEYE YETMEDİ..) şeklindeki nazik, ancak anlamlı eleştirisini de aşıp, TV ekranlarında röportajlara konu oldu.

TARİHSEL BİR TV RÖPORTAJI

27 Mart 1983 Pazar akşamı TV spor saatinde spiker eski değerli basketçilerden ERTAN YÜCE^ NİN, spor çevrelerini çok yakından meşgul etmiş 94/97 lik F.B. – EFES maçı için, Federasyon Başkanıyla yaptığı çok zekice röportaj ilgi ile izlendi. Ertan Yüce’nin:

— BASKETBOL FED. BAŞKANI OLARAK, MAÇLAR ve SONRALARINDA GÖRÜŞ VE ELEŞTİRİLERDE BULUNURMUSUNUZ?.. sorusuna, Osman Solakoğlunun:

— HER ZAMAN VE MEMNUNLUKLA!., diye olumlu cevap vermesi üzerine:

— O HALDE, GEÇEN HAFTAKİ PLAY-OFF MAÇLARINDAN BİRİNDE 2 SAHNEYİ SEYİRCİLERİMİZLE BİRLİKTE İZLEYELİM, ONDAN SONRA GÖRÜŞÜNÜZÜ RİCA EDECEĞİM… diyerek, ligin Finali mahiyetindeki F.B.EFES maçında ayağı kayarak arka üstü düşen Efes-Pilsen Kaptanı Doğan Hakyemez için hakemin Fenerbahçe aleyhine verdiği ve 2 sayıya mal olan faul kararıyla, zenci Billi’nin pota altında F.B.li rakibini arkasıyla itip yere yıkarak yaptığı çok açık hücum faulünü cezalandırmaması, üstelik basketi de geçerli saymasını ekranda 3 er kez ayrı ayır ve yavaş çekimle gösterdikten sonra:

— ŞİMDİ SİZE SORUYORUM. BU İKİ KARARI HAKLI VE İSABETLİ GÖRÜYORMU-SUNUZ?.. BU KARARLAR MAÇIN SONUCUNU ETKİLEMEMİŞLERMİDİR?.. Sorularını, Federasyon Başkanı, milyonlarca izleyici önünde, sadece ve ısrarla:

— HAKEM KARARLARI KESİNDİR, KİTAP BÖYLE DER!., sözleriyle cevaplandırırken, Ertan Yüce, bu röportajıyla, Fenerbahçe’nin hakkının nasıl yenmiş ve bir şampiyonluğun nasıl el-değiştirmiş olduğunu bütün milletin gözleri önüne sermiştir. Bu nedenle; büyük bir haksızlığın koca bir ulus önünde açıklanmasına olanak yaratan Ertan Yüce’yi, bu hizmet ve olumlu davranışından dolayı takdir ve şükranlarla anmak gerekir.

F.B. ŞANSSIZ, AMA AVRUPA DA 3.TURDA

Fenerbahçe, kaçan 1982/83 şampiyonasını 1983/84 mevsiminde yakalamak amacıyla milli takım Cooch’u Aydan Siyavuş’u tam yetki ile basketbol takımının başına getirdi. Gittiği Amerika-dan dönmeyen Calvin ile, okul nedeniyle Adana-ya giden Fatih’in yerlerine, Amerikalı Windford’la Güney Sanayi’li Üstün Öngel’i aldı.

Lige çok ümitli giren Fenerbahçe başarılı ve namağlup iken, futbolda bir G.S. yenilgisinden sonra, bir eski başkanın tribünde, Kulüp Başkanına doğru, yüksek sesle:

— Bıraktığımız mirası harcıyorlar… diye söylenmesi sonucu doğan kırgınlık ve bunalım, yönetim kurulunu 7.11.1983 de istifaya itti ve yönetimdeki değişiklik güzel giden işleri de altüst etti.

Milli takım adaylarının 2. Amerika dönüşü, Fenerbahçe 30 Kasımda Eczacıbaşına yenilince ligde namağlup takım kalmadığı gibi, basında yer alan (Fenerbahçe Basketbolda sabote ediliyor…) manşetleri altında Siyavuş’un da yakınmaları başladı. Bu karışıklık içinde Fenerbahçe’nin yarım basket farklı yenilgilerinden 15.1.1984 deki 64/65 lik EFES maçı Fenerbahçe taraftarlarındaki sinir bozukluğunu taşıran son şansızlık oldu ve hakemlerden de şiddetle yakınan bir kaç seyirci, bazı tahribata yol açtı. Bunun sonucu, 4 İstanbul maçı Ankara ve Bursa’ya verilmiştir. Bursada 18 Şubattaki 113/69 luk ZİRAAT Fakültesi maçında WİND-FORD 55 sayı ile rekor yaptı.

Fenerbahçe, kötü şans ve cezalara karşın, yine de, 8 takımdan oluşan 1983/84 Play-Off’una 6. takım olarak girdi ve Eczacıbaşı, Efes, Güney Sanayi, Karşıyaka ve G.S.dan sonra yine 6. bitirdi. Beşiktaş’la İ.T.Ü. 7 ve 8. oldular.

Siyavuş’un lig ortasında ayrılması üzerine, Engin Berker, Altan Dinçer ve Uğur Akat’dan kurulu- Basketbol Komitesi tarafından seçilen eski milli Önder Okan’ın yürüttüğü Fenerbahçe’nin Play-Off maçları gerçekten şanssız geçti ve 6 maç yarımşar basket farkla kaybedildiği gibi, yine de İ.T.Ü., Karşıyaka ve Efes’le yarı finale kaldı. Ancak Efes, Fenerbahçe ve finalde de Karşıyakayı yenip tekrar şampiyon olmuştur.

Fenerbahçe, Play-Off’un yarı finalisti olarak girdiği Avrupa (KORAÇ KUPASI)nda Macar ve Yu-goslav rakiplerini eleyip 3. tura kadar çıkmayı başarınca, Kiyev, Paris ve Milano da deplasmanlı maçlar yaptı. Bu nedenle, 3 Ekim 1984 – 30 Ocak 1985 arası, 4 ay ve 10 yabancı maçlık dönem, üzücü ve talihsiz olaylar yanında, Fenerbahçe ve Türk basketbolü için, temsil yönünden, şerefli bir dönemdir ve olağanüstü değer taşır.

ŞAMPİYONLUK 3. KEZ KAÇIYOR!..

1984-85 Koraç Kupasının 3. turunda Macaristan, Belgrad, Kiev, Paris ve Milano’ya yaptığı 5 deplasman, kazandırdığı şerefler yanında, Fenerbahçe’ye çok da pahalıya mal oldu. 1984/85 lig ve Play-Off maçlarına yorgunluklar katarken, ayrıca 30 milyon liraya varan deplasman giderlerinin bir Türk spor kulübü için yıkım olduğu açıktır. Türk basketbol tarihinde ulaşılan bu derece başarılı, ancak çok da yorucu ve külfetli durum karşısında, uluslararası itibarını yükseltmesine karşın, Federasyonun tamamen ilgisiz kalması ve en küçük bir destekten kaçınması hayret ve dehşetle izlenmiştir.

Fenerbahçe Kulübü, bu inanılmaz cimrilik karşısında, Türk sporu uğrunda yüklendiği fedakarlıkların somut bir örneğini daha verirken, şubenin yaşamını aksatmamak için, sevk ve idaresini, malı ve teknik yönlerden, şu komiteye vermiştir:

Engin Berker, Dr. Önder Dai, Mete Yalçın, Şevki Tokmakoğlu, Umur Türe, Ömer Urkon, Tuncer Kobaner, Erdal Poyrazoğlu, Uğur Akat, Hakem Ercüment Ceyhun. Takımın Cooclı’u yine Önder Okan’dır.

Deplasmanlı ligin 1984-85 şampiyonasında 12 takımdan ilk 8 i, 22 şer maç sonunda; sıra ile F.B., G.S., Çukurova Sanayi, Efes-Pilsen, Eczacıbaşı, K.Yaka, Tofaş-Sas ve Î.T.Ü. olarak, Play-Off’u oluşturdular.

Fenerbahçe, ligin ilk devresi sonunda 11 maçı 11 galibiyetle bitirince kadro 25 er bin lira ile ödüllendirildi ise de, 2. devre Efes’i 87/68, Eczacıba-şı’nı 71/70, Beşiktaşı da 22 Aralıkta 78/74 yendi, ancak 5.1.1985 deki 15. maçta Mersin’de Çukurova Sanayi’e 74/88 yenilince namağlup ünvanı-nı kaybetti. 19 Ocakta da, 16. maçta G.S.a 93/94 mağlup oldu.. Bu 2 yenilgi çok yorucu Koraç Ku-pasıın deplasman dönemine rastlar. Buarada, 12 Ocakta Eczacıbaşını 113/94 mağlup etmesi büyük heyecan yaratmış, Beşiktaşı da tekrar 75/72 yenmiştir.

Fenerbahçe 1984/85 Basketbol Klasman grubunu 22 maçta 20 galibiyet ve 42 puanla başta bitirirken, 2.1iği 17 galibiyet ve 39 puanla G.S. almıştır. Ligi klasmanın başında bitirmek, F.B.ye bu mevsim sonunda ilk kez yapılacak (Cumhurbaşkanlığı Kupası)nı oynamak hakkını kazandırmıştır.

Fenerbahçe final grubunda Î.T.Ü.yi 2, Eczacıba-şı’nı da 3 maçta eledi ve Tofaş’ı 2, Çukurova’yı da 3 maçta eleyen Galatasaray ile finale kaldı. Final maçlarından 29 Mart 1985 deki ilkini 93/89 Galatasaray, 31 Marttaki ikincisini 90/83 Fenerbahçe kazandı. Fark, bir ara Fenerbahçe lehine 25 e kadar yükselmiştir. Ancak, averaj uygulanmadığından, 3. maçı 68/74 kazanan G.S. Play-Off l.si oldu. Yorgun ve dar kadrolu F.B. bu son maçı şu elemanlarla oynadı:

Ali Limoncuoğlu 2, Ahmet Dostel 4, Efe Aydan (K) 21, Necdet Ronapar 9, Calvin 30, Hakan Artış, Üstün Öncel 2 ve Kemâl Dinçer…. G.S. 16 yıl sonraki bu birinciliği hemen her alandaki büyük avantajları sayesinde kazanmıştır. Özellikle, teknik kadrodan başka, biri Türk tabiyetine geçirilen 2 Amerikalısı ve 1 Yugoslavıyla, eleman bakımından da üstündü.

Bir gerçektir ki, Fenerbahçe, basketbolda yıllar-boyu egemen olan ve Teşkilâtı da örümcek ağı gibi saran bir hegemonyayı 1950 lerde yıkarken, yönetim azimli ve mücadeleden de hiç yılmamıştı. Son 3 yıldaki atılımda ise, ne yazık ki, iyi niyet ve büyük fedakârlıklara karşın, uzun bir uzaklaşma döneminin yarattığı handikap ve yanlış davranışlar yanında, yönetim etkisiz kalmış, kritik dönemlerde ayrıca iç bunalımlara düşülmek gaflet veya talihsizlikleri yaşanarak, 3 beyhude yıl ve çok ağır mali fedekarlıklar sineye çekilmiştir.

CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI

Klasman ve Play-Off birincileri arasında 1985 den itibaren (CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI) maçları tertiplenmiştir. İlk maç 1984-85 mevsimi Klasman birincisi Fenerbahçe ile aynı mevsimin Play-Off şampiyonu Galatasaray arasında 6 Nisan 1985 de Ankara’da yapıldı.

Maçın favorisi, 2 Amerikalı ve bir Yugoslavıyla geniş kadrolu Galatasaraydı. Fenerbahçe’nin kozu Calvin ise türlü problemler çıkarıp durmuştur.

G.S. maça tutuk, F.B. iyi başladı. 19 sayıya çıkan farktan sonra, devre 53/38 Fenerbahçe lehine kapandı. Ayrıca, G.S. ın her şeyi Michaelle de 10. dakikadanberi 4 favulle oynadığından, 15 farkın kapanması olanaksız görülüyordu. Ancak, 2. devre ümitsiz G.S.ın taktiki, F.B.nin de desteğiyle, başarıya ulaştı. Calvin sanki 6. G.S.lı idi. İlk devre 19 sayı yapmışken 2 cide, 2 si faulden, sadece 4 sayı yaptı ve çok daha fazlasını, kaptırdığı toplarla, rakiplerine yaptırdı. Fenerbahçeli yöneticilerin bu anormal tutuma seyirci kalışları acı bir gaflet olmuş ve maç 84/85 kaybedilmiştir. Fenerbahçe bu maçı şu kadro ile oynadı:

ALİÇO, AHMET 14, KAPTAN EFE 26, NECDET 17, CALVİN 23 ve HAKAN 4. COOCH, ÖNDER OKAN.

SON LİGLER..

Fenerbahçe, 1985/86 ligine güvenini Cumhurbaşkanlığı Kupasında yitiren ve anlaşması yenilenmeyince Güney Sanayi’e giden Calvin yerine, yine Amerikalı Terpastra ve Kanadalı Triano’yu almasına karşın, yine de ümitsiz girdi. Nitekim, lig süresince 22 maçta uğradığı 10 yenilgi ile, 12 takım arasında Play-Off’a 6. olarak girebildi.

Bu halde iken, başta hakem oyunları olarak, eski alışkanlıklardan ve ilgililerce şecaat arz eder… gibi övünçle ikrar olunan, Fenerbahçe maçlarını futbol saatlerine göre ayarlayarak, seyircisinden

mahrum kılma metodunun, uzun aradan sonra, 2-3 yıldır hortlaması çok garip ve Türk basketbolu’nun yönetimi bakımından ilginçtir.

Perriman adında Amerikalı Cooch sağlanmasına karşın, dar kadro güçsüzlüğünü sürdürmüş,

Teşkilât ve hakemlerce uygulunan vur abalıya…… metodu da geçerliğini korumuştur. Eczacıbaşı olayı ve Efe ile Necdet’in oyundışı bırakılmaları buna örnektir. Şube sorumlusu Erol Demiroma’nın 7.2.1986 günlü “Milliyet” deki yakınmaları gözardı edilemez:

— MAÇLARIMIZDA SÜREKLİ ACEMİ HAKEMLERE YER VERİLfYOR. BUNUN CEZASINI, DAHA ÖNCE OLDUĞU GİBİ, SON ECZACIBAŞI MAÇINDA DA ÇEKTİK. HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ, 5.DAKİKA DOLMADAN EFE 3. FAULÜNÜ ALDI. HATA, FEDERASYON VE MERKEZ HAKEM KOMİTELERİNDE FENERBAHÇEYİ SAVUNACAK BİR KİŞİNİN OLMAYIŞIDIR. 40 YILLIK MAZİMİZDE HİÇBİR FENERBAHÇELİ FEDERASYONDA YER ALAMADI. DURUM BÖYLE OLUNCA, HAKEM KOMİTESİ, BAŞTA G.S. OLARAK, DİĞER TAKIMLARIN İSTEKLERİ DOĞRULTUSUNDA KARAR ALMAKTA VE TAYİN YAPMAKTADIR!…)

Bu derece keyfi yönetilen sporda gerileme elbette ki kaçınılmaz olur. Türk sporu ve basketbolü, yeni SPOR YASASI ve bunca güçlü finansman kaynaklarına karşın, B.T.S.G.M.lüğü mekanizmasının bu günkü anlayış ve işleyiş şekliyle, ne yazık ki, yerinde saymaya mahkumdur.

Fenerbahçe, yukarıda sunulan tarzda girdiği Play-Off da başarılı olamamıştır. Şampiyonluğu Efes Pilsen’i 3 maçta eleyen G.S. aldı. 2. Cumhurbaşkanlığı Kupasını ise 5.4.1986 da G.S.ı 101/100 eleyen Efes kazandı.

Fenerbahçe Basketbol Komitesi, mevsim sonunda, yeni bir programla yönetim kuruluna başvurmuş ve arzu edilen başarıya ulaşabilmek için, 150 milyonu Kulüp, 150 milyonu da Komite üyelerinin ceplerinden ödenmek üzere, 300 milyon liralık bütçe istemiştir. Ancak, yönetimin 150 milyon veremeyeceğini bildirmesi üzerine, Komite 7.4.1986 da istifa etti ve durum Komite Başkanı Engin Berker tarafından, bir soru üzerine basına şöyle açıklandı:

(2 yıldır Komite olarak karşılıksız hizmet veriyoruz.. AMACIMIZ HEP GÜÇLÜ BİR FENERBAHÇE İÇİN İDİ. BUNU DA AZ ÇOK BAŞARDIĞIMIZI SANIYORUM.

BASKETBOL KOMİTESİ OLARAK, GELECEK SEZON ÇOK GÜÇLÜ BİR EKİPLE KESİN ŞAMPİYONLUK HEDEFLEMİŞTİK.. BİZ, GÜÇLÜ BİR FENERBAHÇE İÇİN VARIZ. AKSİ TAKDİRDE, OLAYI FENERBAHÇE’YE LAYIK BULMADIĞIMIZ İÇİN YOKUZ. BU SEBEPLE İSTİFA KARARI ALDIK. KİMSEYE KIRGIN DEĞİLİZ. FENERBAHÇE’MİZ İÇİN, HER ZAMAN, SEVE SEVE GÖREV YAPMAYA YİNE HAZIRIZ.)

Geçen yıl ceplerinden harcadıkları 70 milyon lira gibi, bu mevsim de harcanan 176 milyon liranın 128 milyonunu ceplerinden ödeyen ve bunu da Kulübe hibe ettiklerini açıklayan Basketbol Komitesinin bu şekilde görevden ayrılmak zorunda kalmasının Fenerbahçe Kulübü için büyük talihsizlik olduğu açıktır.

Fenerbahçe basketbol takımı 1986/87 liginde Klasman 9 uncusu oldu ve Beşiktaş’ın 1., G.S. ın da 8. olarak katıldığı Play-Off a giremedi. Birincilik ve 3. Cumhurbaşkanlığı Kupalarını Karşıyaka kazandı.

Türk basketbolünün son yıllarda sürekli gerilemesi ve uluslararası başarsızlıklar 1986/87 mevsiminde bu spora ilgiyi azalttığı gibi genel bir üzüntü de yarattı. Bunun nedeninin yabancı transferlerinde aranması gerektiğini nihayet kavrayan Federasyon, önlem almak yoluna gitmiş bulunuyor. İlk olumlu adım 2, hatta 3 yerine, yalnız bir yabancı oynatabilmek sınırıdır. Böylece, gelişmeyi baltalayan ve birer hokkabazlıktan başka bir-şey olmayan (Türk asıllı) olma hikâye ve (vatandaşlık) dolaplarının sona erdirilmesi ve dolayısiyle de Türk gençlerinin düşürüldükleri Amerikalıların figüranları olmak durumundan artık kurtulmaları söz konusudur. Umulur ki, atılan bu geç kalınmış adımdan geri dönülmez.

Fenerbahçe kulübü 1987/88 mevsimine büyük fedekârlıklar ve yeni bir ümitle girdi ve salonlar yine dolup taşmaya başladı. Şube sorumlusu, Yönetim kurulundan Fazıl Tokatlı’nın Halil Dağlı, idari menejer Doğan Haktanır ve koach Rıza Elverdi ile Amerikaya gidip Denver Luggests kulübünden transfer ettikleri 2.03 lük ünlü Pat Williams’ın katıldığı:

Erman Kunter, Fatih Özal, Ferhat Oktay, Hakan Artış, Aliço Limoncuoğlu, Şadi Olcay, Necdet Ronapar, Kemal Şenova, Murat Şen ve Aydın Uysal’dan oluşan Fenerbahçe, 1987/88 mevsimi ilk devresini, puan farkı ile ve aşağıdaki sıra ile lider bitirdi:

Fenerbahçe, Efes-Pilsen, Çukurova, Tofaş-Sas, Beslenspor, İ.T.Ü., Eczacıbaşı, Paşabahçe Şişe-Cam, Karşıyaka, Hilâlspor, Galatasaray ve Beşiktaş.

Ligin 2. devresi Fenerbahçe’nin artan puan farkı ve taraftarlarının coşkulu gösterileri arasında TV ekranında izlenirken Türk basketbolunda yeni bir dönemin başladığı havası egemendir. Seyirci artık hokkabaz Amerikalı zencileri değil, Türk gençlerini alkışlamakta, Fenerbahçe taraftarları da futbolda 2 yıldır süren başarısızlığın doğurduğu üzüntüyü basketbolculannın güzel oyunlariyle gidermekteler.

Fenerbahçe basketbolunda bu mevsim görülen gelişmenin başlıca nedenleri arasında Sarı-Lacivertli kulübün çok uzun yıllardan beri özlemini çektiği KAPALI SALON ihtiyacının nihayet 1987/88 sezonu başında sağlanmış olması da sayılabilir.

Dereağzında Vakıflar G.M. lüğü arazisi üzerinde uzun yıllar natemam duran yapının 130 milyon lira sarfîyle Başkan Tahsin Kaya tarafında mükemmel bir kapalı salon haline dönüştürülmüş olması Fenerbahçe Kulübünün büyük bir noksanını karşılamış ve sporculara rahat çalışma olanağı sağlanmıştır.

BASKETBOLDA GENÇ TAKIM

Basketbolda 1949 dan itibaren genç takımlar kuran Fenerbahçe Kulübü 1953 de Tıp öğrencisi Önder Dai antrenörlüğünde çalışmalarını hızlandırmış ve Yıldızlar takımı ertesi yıl Teşvik Turnuvası birincisi olurken Genç Takım 1955 de hem İstanbul, hem de Türkiye şampiyonluklarını kazanmıştır. Fenerbahçenin Basketbolda ilk Türkiye şampiyonluğunu 9 Nisan 1955 deki final maçında Galatasaray’ı 33/31 yenerek kazanan genç takımı şu elemanlardan oluşmuştur:

Can Bartu (Kaptan), Ertan Trak, Gündüz Erkan, Metin Angun, Fahrettin Gökmenoğlu, Nezihi telatar, Kahraman Akçadoğan, İlhan Ulus, Asaf ve Uğur Şanda.

Genç takım, birinci ve hatta Ay-Yıldızlı takıma verdiği elemanlarla boşalan yerleri Tiığrul Kututkubilik, Engin Muratoğlu, Mete Küçükyılmaz, Yalçın Ural, Tarık Tugal, Tahsin Tarlan, Hüseyin Us, Kurtcebe Noyan gibi yetenekli elemanlarla doldurdu.

İlk kez 1956 yılında, 21 takım arasında, hiç yenilmeden istanbul şampiyonluğunu kazanan Fenerbahçe Yıldızlar takımı da şu elemanlardan kuruludur:

Yücel Sayman (Kaptan), Eldebran Ülserim, Şener Gürel, Ömer Dulak, Günay, Erkan, Güngör Sivrioğlu, Adil Benardete, Çetin ve Sait.

Fenerbahçe Kulübü, kurduğu takımlarla, bu tarihten itibaren Yıldızlar ve Gençler kategorilerinde yurdumuzun en aktif ve başarılı Kulübü olarak, sayısız istanbul ve Türkiye şampiyonlukları kazandı. Son olarak 1981/82 ve 1982/83 mevsimleri istanbul Gençler Basketbol şampiyonluklarını kazanan Fenerbahçe Genç Takımı, Mayıs 1982 de, TOFAŞ-SAS, ÎST.B.YENİŞEHÎR, ŞEKER-SPOR, KARŞIYAKA, Ç.BAHÇE, EFES-PİLSEN, KOLEJLİLER, D.S.I.ANKARA, Î.T.Ü., G.S., OYAK-RENO, D.S.Ustanbul, ANTALYASPOR, ADANA, ECZACIBAŞI VE FENERBAHÇE olarak, 16 takım arasında tertiplenen Türkiye şampiyonluğunu da 23.5.1982 deki son maçta Karşıyaka’yı 76/72 yenerek kazanmıştır.

Final maçında Tuncer 6. Kemal DİNÇER 25, Ahmet DOSTEL, Ali SlLE (K) 33, Ömer BATURALP 2, İbrahim AYGEN 12 ve Zafer den oluşan bu Türkiye şampiyonu kadro elemanları, ertesi yıldan itibaren deplasmanlı ligde yer aldıkları gibi, kısmen de milli oldular.

Fenerbahçe Genç Basketbol takımı, elemanlarını A takımına verdikten sonra, 1983 denberi artık çalışmalarını durdurdu. Ancak, Başkan Tahsin Kaya tarafından 1987 sonbaharında Dereağzında Milli Emlak’e ait arsa üzerinde 130 milyon lira harcanarak tamamlanan modern kapalı salonda açılmak üzere olan basketbol okuluna karşı genç kuşağın gösterdiği olağanüstü ilgi, Fenerbahçe’nin bu spor dalındaki geleceğinin güvencesi sayılabilir. Bu güvencenin, bina arsasının, mutlak olarak, Fenerbahçe kulübüne mal edilmesi şartına bağlı olduğunu unutmamak ve bu yoldaki çabayı bu hedefe ulaşana kadar sürdürmek gerekir.

BASKETBOL KIZ TAKIMI

Fenerbahçe Kulübü, 1954 yılında Çamlıca Kız Lisesi ile yaptığı iş birliği sonucu, Kulüpler arasında ilk kez kız basketbol takımı kurmuştur. Fenerbahçe’nin bu öncülüğü ezeli rakibi için de teşvik olmuş ve takım sayısı kısa sürede 4 ü bulunca, İstanbul Kız Takımlar Basketbol ligi hemen aynı sezon kurulmuştur.

Takımı kuranlardan, önce Altan Dinçer, sonra da Dr. Önder Dai’nin çalıştırdığı bu takım, yurdumuzda ilk kez tertiplenen Basketbol liginde en güçlü rakibi Galatasaray’ı 7 Mayıs 1955 günü Teknik Üniversite salonunda 22/17 yendi ve İstanbul Kız Takımlar Basketbol Şampiyonluğunu kazandı. Yurdumuzun ilk kızlar arası şampiyonu Fenerbahçe basketbol takımı şu elemanlardan oluşmuştur:

Dr. Ayten Salih (Kaptan), Güneş Çapa, Deniz Aydıncı, İnci Önen, Süeda Özçiçekçi, Seta Yağcıoğlu, Oya Çapa ve Güneş Savut.

Kızlararası 2. İstanbul Basketbol Şampiyonluğu 1955/56 da yapıldı. G.S., Beşiktaş ve Kadıköy-spor’u peşpeşe yenip, yine ııamağlup İstanbul şampiyonluğunu kazanan Fenerbahçe, Spor ve Sergi Sarayında, önce 29.1.1956 daki 48/16 Iık Galatasaray galibiyetinden sonra, Kadıköyspor karşısında sağladığı 55/8 lik skorla kızlar arası basketbol sayı rekoru tesis etti.

İşaretlemek gerekir ki, Türk basketbolunda 4 kategorinin bütün Türkiye sayı rekorları 1955/57 yılları gibi çok kısa bir dönemde Fenerbahçe takımlarının eline geçmiş .ve yıllarboyu Sarı-Lacivertli kulübünün tekelinde kalmıştır:

Yıldızlar rekoru, 1.1.1955 de, Beykoz’u 103/19, Gençler rekoru, 29.1.1956 da, A.Hisar’ı 129/31, Büyükler rekoru, 24.2.1957 de, Karagücü’nü 181/31 ve Kız takımlar rekoru da Kadıköyspor’u 55/8 yenerek tesis olundu. Yukarıdaki 55 sayısının 25 ini tekbaşına kaydetmek başarısını gösteren Kaptan Dr. Ayten Salih, aynı zamanda ferdi sayı rekortmenliğine de sahip oldu.

Kızlar arası Türkiye Basketbol şampiyonası ilk kez 1956 da, deneme mahiyetinde yukarıdaki 4 takım arasında tertiplendi ve bütün rakiplerini yenen F.B. kazandı. Aynı yıl aynı takımlar arasındaki Rektör “Cıvaoğlu Kupası’ nı da Sarı-Lacivertliler kazandılar.

İstanbul şampiyonluğu 1959 da Fenerbahçe’nin yine yenilmeden kazandığı birincilikten sonra fasılaya uğradı. 1965 lerde yeniden faaliyete geçildiğinde, bu kez liğ kurulması için gerekli en az 4 kulübün bir araya gelmesi zor oldu. Fenerbahçe, 1967/68 şampiyonluğunu kazanmış, ancak bundan sonra 13 yıl sahalarda görülmemiştir.

Bu uzak kalışın nedeni kurulan kızlararası deplasmanlı ligdir. Fenerbahçe Kulübü türlü nedenlerle, Lassa, Seta, M.T.A., Ormanspor, Urla, Ka-ğıtspor, Ankara D.S.İ. gibi müessese takımlarıyla rekabete girişmeyi prensip olarak uygun görmemektedir. Gerçi, Fenerbahçe 1981 de kızlararası çalışmalara yeniden başladı. Ancak, bu girişim mahalli lig çerçevesi içinde oldu ve son 1984/85 şampiyonası, üstüste 4. kez Sarı-Lacivertli kızların İstanbul şampiyonluğunu kazanmalarıyla sonuçlandı.

Antrenör Yaman Eymur tarafından çalıştırılan ve 1984/85 şampiyonluğunu hiç yenilmeden kazanan Sarı-Lacivertli kadro şudur:

Şengül Usta, Mine Kuzu, Kıvanç Eymur, Canan Üstün, Özlem Tuna, Nazan Güner, Filiz Limon, Berna Erimer, Füsun Tosun ve Deniz Ergin.

Fenerbahçe’nin bu kız takımı deplasmanlı lige katılma hakkını 4 yıl kazandığı halde mahalli ligde kalmayı tercih etti. Bunun nedeni reklam arna-cındaki müessese kulüpleriyle anlamsız bir yarışa girmemektir. Bugün bir basket takımının her deplasman masrafı milyonlarca lirayı buluyor. Hala dikili bir ağacı olmayan Fenerbahçe’nin, 1985 de bu kız takımlarının çalışmalarını durdurması zorunlu bir davranıştır.

BASKETBOLDA YUTDIŞI DEPLASMANLAR

Fenerbahçe Erkek A Basketbol takımı, 1955-85 yılları arasında, 16 kez yurtdışına çıktı. Bu deplasmanların 11 i resmi, 5 i de özeldir. İlk seyahat 1955 yılında özel olarak Yugoslavya’ya, ilk resmi deplasman da, “Türkiye Şampiyonu” olarak, * ‘Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası” için, 1958 de, yine Yugoslavya da, LUBLİJANA’ya yapılmıştır. Ayrıca, Avrupa Kupa Galipleri Kupası ile Koraç Kupası için de Sofya, Bükreş, Fransa, tekrar Romanya, Macaristan, Yugoslavya, Rusya, Paris, İtalya ve Çekoslavakya gibi değişik ülke ve şehirlere gitti. Bu seyahat ve deplasmanlar tarih sırasıyla aşağıda sunulmuşlardır.

(1) YUGOSLAVYA SEYAHATİ:

İstanbul şampiyonu Fenerbahçe, Mayıs 1955 de tertiplediği 4 lü turnuva için davet ettiği PROLETER takımının ziyaretini iade için, 9 Temmuzda uçakla gittiği Yugoslavya’da bir turnuvaya katıldı. Cooch Samim Göreç ile Altan, Batur, Erdoğan, Sacit, Metin, Mahmut Kışlalı, Ertan Trak, Demir Şalt ve Nezih Telatar’dan oluşan kafile aşağıdaki skorlarla 2 şer galibiyet ve yenilgi aldı: RADNlÇKİ’yi 57/54 ve BEOGRADSKİ’yi 78/64 yendi, finalde Proleter’e 59/70 yenilerek ikinci oldu. Dönüşte, şampiyon Kızılyıldız’la Belgrat’da yaptığı maçı da, bitime 2 saniye kala yediği basketle 63/64 kaybetti.

(2) İTALYA SEYAHATİ:

Eylül 1956 da 3 maç için yapılan bu özel seyahate uçakla gidildi. Fenerbahçe, yaptığı 3 maçı 3 galibiyetle sonuçlandırmıştır:

25.9.1956 F.B. 60 GORİZÎANA (2. Küme) 53,

28.9.1956 F.B. 57 CANTU (1. Küme) 54,

29.9.1956 F.B. 60 VARESE (1. Küme) 49.

(3) İTALYA SEYAHATİ:

Fenerbahçe, yine 3 özel maç için davet edildiği İtalya’ya 24.12.1957 de Jat uçağıyla gitti. Samim Göreç, Önder Dai, Altan, Batur, Erdoğan, Gündüz, Engin Muratoğlu, Erdebran Ülserin, Ertan Trak, Ömer Urkon, Erol Demiroma ve Tuncer Ko-baner olarak, 10 basketçiden kurulu kafile 4 lü turnuvaya katıldı.

28 Aralıkta Bologna’da Çek Spartak’a 70/72, 29 Aralıkta da Virtus’e 35/46 yenildi. 30 Aralıkta Zagrep şampiyonu Lokomotifi 67/66 yenerek 3. oldu ve 3 Ocakta yine Jat uçağıyla İstanbul’a döndü.

(4) LÜBLİJANA DEPLASMANI:

1958 yılında uygulanmaya konan (AVRUPA ŞAMPİYON KULÜPLER KUPASI) nın bu ilk yılında Türkiye’yi temsil eden Fenerbahçe takımı İstanbul’da 86/45 kaybettiği ilk maçın rövanşını da, gittiği Lüblijana’da 74/67 kaybedip elendi.

(5) SOFYA DEPLASMANI:

Temsil hakkı Fenerbahçe’nin olan 1959 AV.Ş.K.ler Turnuvasına Türkiye katılmadı. 1960 da ise ilk tur rakibi İsrail’in MACCABİ takımı şampiyonadan çekilince, tur atlayan Fenerbahçe’ye 2. turda Bulgar AKADEMİK takımı düştü.

Fenerbahçe İstanbulda 30 Ocak 1960 da 69/61 kaybettiği ilk maçın rövanşı için Sofya’ya Batur, Ömer, Tuncer, Güner Yalçıner, Kutat Kubilik, Güner Şakar, Gökhan Kökeş ve Ertan Trak kadrosuyla gitti. 10 Şubattaki bu maçı da 70/55 Akademik kazandı.

(6) BÜKREŞ DEPLASMANI:

AV.Ş.Kulüpler Kupası 1965 Şampiyonası 1. tur ilk maçında Romanya şampiyonu Dinamo Bükreş’i 5.11.1965 de İstanbul’da Batur (7), Güner, Erdal (20), Tuncer (8), Hüseyin (23), İlker (10) ve Ferhan (17) kadrosuyla 85/71 yenen Fenerbahçe, rövanş maçı için Bükreş’e 10 Kasımda Varan otobüsüyle gitti.

Yönetim Kurulundan Necmi Kurtuluş, başkanlığında Müslim Bağcılar, Enis Sine, antrenör Samim Göreç ve 11 basketçiden kurulu kafile, 13 Kasımda FLORESCA salonunda Rus ve Macar hakemler idaresindeki rövanşı, İlker (12), Erdal

(6), Ferhan (8), Hüseyin (15), Tuncer (9), Batur (8) ve Güner kadrosuyla 58/75 kaybetti ve 143/146 averajla elendi.

(7) LYON DEPLASMANI:

İlk ve son kez 1967 de tertiplenen (TÜRKİYE KUPASI BASKETBOL ŞAMPİYONLUĞU) nu kazanan Fenerbahçe, (AVRUPA KUPA GALİPLERİ KUPASI) şampiyonasına katılmak hakkini- da kazanan ilk Türk kulübü oldu ve birinci turda Fransa şampiyonu ASVEL ile eşleşti.

İlk maç 10.1.1968 de Spor ve Sergi Sarayında 5 bini aşan kalabalık önünde oynanmış ve Fenerbahçe 68/61 kazanmıştır. Fenerbahçe’nin Tuncer (5), İlker (15), Hüseyin (30), Ferhan (6) ve Batur ilk 5 i ile başlayıp, Önder (5) ve Halil’in de yer aldığı maçın başlarında, durum 14/12 iken Batur, yerini Erdal (7) a bırakıp basketbola veda etti.

Fenerbahçe’nin bu muhteşem kadrosuyla, çok iyi başlayıp, 2. dakikada büyük heyecanlar arasında 8/0 öne geçtiği maçın 33/33 berabere sonuçlanan iki devre arasında Federasyon Başkanı Feridun Koray, 50 şer kez milli Hüseyin ile Erdal’a şeref madalyalarını takmıştır. Fenerbahçe’nin çok güzel oyun ve galibiyetini, Basın (UNUTULMASI İMKÂNSIZ ÇOK BÜYÜK BAŞARI) olarak nitelemiştir.

Fenerbahçe, 20 Ocakta LYON şehrindeki rövanş maçına Reis Faruk İlgaz, Yöneticiler Sadun Erdemir, Erdal Kocaçimen, Şube Kaptanı Nejat Ekit, antrenör Altan Dinçer, Fed.Müşahidi M.Ali Kışlalı ve 10 basketçi uçakla gitti. 48/64 kaybedilip 116/125 averajla elenilen bu maçta Fenerbahçe şu kadro ile oynamıştır: Hüseyin 12, Tuncer 3, İlker 10, Ferhan 4, Erdal 7, Güneş 1, Halil 5, Önder 6, Güner Çakar ve Hür Güreralp.

(8) 3. YUGOSLAVYA SEYAHATİ:

BORAÇ Kulübünün 30. yıldönüm bayramına davet edilen Fenerbahçe basketbol takımı 3 maçlık bu seyahati 29.9.1975 de şube kaptanı Ali Şen başkanlığında Ferhan, Halil, Hür, Necati Güler, İzzet Sürücü, Turan Büyükmete, Necdet Ronapar ve CEngiz Kayatürk kadrosuyla yaptı. Boraç’a 103/133, ZABOTNİÇKİ’ye 82/83 yenildi, Sloga’yı 104/95 yendi.

(9) 4. YUGOSLAVYA SEYAHATİ:

Fenerbahçe Basketbol takımı 1983 Eylülünde yeni mevsime hazırlanmak için Yugoslavya’ya gitti ve yaptığı 6 hazırlık maçında 3 galibiyet ve 3 de yenilgi aldı. İlk 2 maçta NOVİSAD’i 90/87 ve TİTOVRBAS’ı 100/87 yenen Fenerbahçe’nin ilk maçta 36, ikincide 54 olarak, 90 sayısını HARDY yaptı.

(10) 2. ROMANYA DEPLASMANI:

Türkiye deplasmanlı lig 1982/83 ikincisi olarak (Avrupa Kupa Galipleri Kupası) şampiyonasına katılma hakkını kazanan Fenerbahçe, birinci tur rakibi Rumen STEAU ile ilk maçını 27.9.1983 de İstanbulda yaptı ve 81/67 kazandı. Bükreş rövanşını ise 4.10.1983 de 65/83’kaybedip 146/150 gibi 2 basket averajla elendi.

Hakan Artış (20), Windford (18), Levis (19) Efe Aydan (6), Ali Sile (2), ve Ali Limoncuoğlu kadrosuyla yapılan rövanş maçında Rus ve Polonyalı hakemler açık olarak taraflı davranmış, henüz 6. dakika da Efe, ikinci devre başında da 2 Amerikalı, 5 er favulle oyun dışı edilmişlerdir. Takım, daha açık farkla kazanabileceği ilk maçtaki gafletini elenmekle ödedi.

(11) MACARİSTAN DEPLASMANI:

Türkiye ligi 1983/84 maçları yarı finalisti Fenerbahçe, katıldığı “KORAÇ Kupası” nın ilk turunda Macar ZALİEGERSZEKİ ile eşleşti.

Fenerbahçe, birinci turun ilk maçını 3.10.1984 de Macaristanda 78/84 kaybetti. 10.10.1984 de Burhan Felek salonundaki rövanşı ise 74/55 kazandığından 152/139 luk averajla 2. tura geçti. Bu galibiyet kazanan Fenerbahçe kadrosu:

Ali Limoncuoğlu, Hakan 11, Efe 8, Calvin 33, Ahmet 20, Necdet 2 ve İbrahim’den oluşmuştur.

Bu mevsim Avrupa Kupalarına giren 4 Türk Kulübü Efes, Karşıyaka, Fenerbahçe ve İ.T.Ü. den yalnız Fenerbahçe takımı 2. ve 3. turlara geçmeyi başarmış, diğer 3 takım ilk turda elenmişlerdir.

(12) 5. YUGOSLAVYA DEPLASMANI:

Fenerbahçe’nin 1983/84 Boraç Kupası 2. turunda rakibi Çaçak Boraç takımı idi. Çaçak şehrindeki ilk maçı 3.10.1984 de 85/&9 kaybeden Fenerbahçe, rövanşı 7.11.1984 de Spor ve Sergi Sarayında 93/82 kazandı ve 178/171 averajla 3. tura yükselmeyi başardı. Türk kulüpleri için başarının doruğu olan bu 3. turla, Sarı-Lâcivertli basketbolcular tarihlerine çok mutlu bir sayfa daha eklemiş oldular.

(13) KİEV DEPLASMANI:

Koraç Kupasında 3. tura yükselmek Fenerbahçe ve Türk basketboluna büyük onur kazandırırken, bu turun maddi port esi<ve Play-Off maçları için doğurduğu güçlük ve dezavantaj da büyük şanssızlıktı. Fenerbahçe Kiev, Paris ve Milano’ya gidecek, aynı rakiplerle İstanbul’da karşılaşacaktı. Bu, 30 milyon lira ve ağır yorgunluk demekti. Nitekim de öyle oldu.

Kiev’e 5 Ocak 1985 de uçakla gidildi. Ancak, değişik terminaller de bekleyişlerle seyahat oldukça yorucu geçti. Rakip KİEV STROİTEL’e 7 Ocakta 67/91 yenilen kadro şöyledir:

Ali Limoncuoğlu, Kemal Dinçer 9, Calvin 29, Efe 21, Necdet Ronapar 8, İbrahim Aygen ve Üstün Akmen.

İstanbul rövanşı da 16.1.1985 de 79/82 lik sonuç ve şu kadro ile kaybedildi: Ali 8, Hakan 5, Efe 18, Necdet 10, Calvin 27, Ahmet 11 ve Kemal… Fenerbahçe’nin böyle önemli maçları 6-7 kişilik çok dar kadro ile oynamak zorunda olması son derece büyük şanssızlıktır.

(14) PARİS DEPLASMANI:

Fenerbahçe, 8.1.1985 de, Stade Francais ile karşılaşmak üzere, Paris’e uçakla ve antrenör Rıza Erverdi, Efe, Hakan, Necdet, Calvin, Ahmet, Kemal ve İbrahim kadrosuyla gitti. Ertesi gün 124/89 kaybettiği maçın İstanbulda 30.1.1985 de oynanan rövanşını da 91/88 Stade Francais kazandı.

(15) MİLANO DEPLASMANI:

İtalyan Olimpia SUMAÇ Milan takımı ile Koraç Kupası 3. turunun grup karşılaşmalarından İstanbul maçını 12.12.1984 de 108/88 kaybeden Fenerbahçe, rövanşı da 24.1.1985 de Milano da oynadı ve Aliço (21), Ahmet (11), Kemal (8), Üstün, İbrahim, Efe (7), Necdet (10) ve Calvin tertibiyle 103/85 kaybetti.

(16) ÇEKOSLOVAKYA DEPLASMANI:

Fenerbahçe Basketbol Takımı 16. yurtdışı deplasmanını, 1984/85 Türkiye Ligi Klasman birincisi olarak Kupa Galipleri ilk tur ilk maçı için Çekoslovakya’ya yaptı ve 1.10.1985 de SVİT Şehrinde T.J.CHEMO takımına 76/104 yenildi.

Maç başa baş sürerken 29 sayı yapan TRİANO ile 23 sayı kaydeden TERPATRA ve EFE’nin 5 er faulle oyun dışı kalmaları çek takımına baskı kurup, son dakikalarda, arayı açmak olanağı vermiştir.

Fenerbahçe, 8 Ekim 1985 rövanşını İstanbulda, Rumen ve Yugoslav hakemler yönetiminde, 94/71 kazandı, ancak, 2,5 basket farkla ve averajla elenmekten kurtulamadı.

FENERBAHÇELİ MİLLİ BASKETBOLCULAR

Fenerbahçe Kulübünde, 1987 yılı sonuna kadar, 63 basketbolcu milli formayı giydi. Bunlar aşağıda sunulmuştur. İşaretlemek gerekir ki, bu listenin noksansız olmasına büyük özen gösterilmiştir. Bütün Federasyonlar gibi, Basketbolda da arşiv henüz söz konusu olmadığından, bu gibi bilgilere ancak kişisel çabalar sonucu ulaşılabiliniyor:

Aron Habib, Ayduk Koray, Aleko Morisis, Altan Dinçer, Akın Öngör, Abdullah Ataman, Ali Side, Ali Limoncuoğlu, Ahmet Sarı, Ahmet Kurt, Barış Yüce, Can Bartu, Cengiz Kayatürk, Candan Tekin, Erdoğan Karabelen, Erman Kunter, Ertem Göreç, Ertan Trak, Engin Muratoğlu, Emin Özer, Erdal poyrazoğlu, Erdim Öztokat, Efe Aydan, Ferhan Baras, Fatih Özal, Ferhat Oktay.

Gündüz Erkan, Güner Yalçıner, Günay Erkan, Hikmet Vardar, Halil Dağlı, Hüseyin Kozluca, Hüsamettin Karaca, Hakan Artış, İlker Esel, İzzet Sürücü, İbrahim Aygen, Jak Habib, Kahanoviç Boris, Mete Küçükyılmaz, Metin Çabukel, Mehmet Baturalp, Mehmet Döğüşen, Nejat Diyarbakırlı, Nedim Hoşgör, Necati Güler, Necdet Ronabar.

Orhan Aydın, Oktay Okan, Osman Gündüz, Ömer Urkon, Önder Okan, Ömer Dulak, Rüştü Kırmacıoğlu, Sacit Seldüz, Şadi Olcay, Tuncer Kobaner, Tuncer Cantez, Tufan Turan, Turan Büyükmete, Vitali Benazus, Yılmaz Gündüz ve Yavuz Türkoğlu.

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 1

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 2

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 3

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 4

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 5

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 6

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 7

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 8

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 9

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 10

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 11

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 12

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 13

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 14

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 15

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 17

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 18

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 19

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 20

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 21

Written by kesinofsayt

02 Ekim 2012 at 13:31

Fenerbahçe kategorisinde yayınlandı

Tagged with ,

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 15

leave a comment »

RUHİ SARIALP

OLİMPİYATLARDA BAYRAĞIMIZI ŞEREF DİREĞİNDE DALAGALANDIRAN FENERBAHÇELİ ATLET…..

Olimpiyatlar tarihinde, Güreş dışı, Türk bayrağını şeref direğinde dalgalandıran ilk ve yegane olan Fenerbahçeli atlet Ruhi Sarıalp, 1924’de Ma-nisada doğdu. Manisa Moteri Ali Rıza beyin oğludur.

Haydarpaşa Lisesinde talebe iken, Fenerbahçe kulübüne girip uzun ve 3 adım atlamada sivrilmiş ve 1.8.1948’de Londra Olimpiyatlarında l’inci gelen İsveçli Ahman’ın 15.26 metrelik derecesine karşı, 15.02,5’la 3. olmuştur.

Bruxelles’de 1950 Avrupa Şampiyonasında da 3. olup Türk bayrağını bir kez daha Şeref direğinde dalgalandıran Ruhi Sarıalp, 23.9.1951’de Roma-da 14.79, 19.9.1952’de de Kopenhag’de 14.87 ile, 2 kez rekor kırarak Ordulararası Dünya Şampiyonluğunu kazandı. 1949 yılı Mart ayında Birleşik Amerika’ya karşı AVRUPA karmasına seçildi.

Fenerbahçe ve Türk Atletizmine sayısız birincilikler hediye eden Sarıalp, G.T.E. Eğitim bölümünü bitirdikten sonra, Amerika’ya gidip 7 yıl kaldı. 1966’da Texas Üniversitesini bitirdi. New-York Denizcilik Akademisinde Psikolojik Kondisyon ve Uzay jimnastiki üzerine ihtisas yaptı. Yurda döndüğünde Yüksek Denizcilik Okulu Fizik-Kondisyon ve Eğitim departmanı başkanlığı görevine atandı.

(WEMBLEY)’de bu gün, (RUHİ SARIALP) ismi, bir plakette yazılı olup, Fenerbahçe’nin Türk Atletizmindeki ölümsüz Önderliğini kanıtlıyor.

SU SPORLARI

Atalarımız Orta Asyadan Batıya göç ederlerken, Akdeniz’e vardıklarında, denizlere de hükümran olmasını bilmişlerdir. Türk’lerin Haçlı Ordularıyla savaştıkları dönemlerde, Denizcilik sanayii ve gemicilikte inanılmaz bir yeteneğe sahip olduklarını tarihler yazar.

İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard (1189-1199), 3. Haçlı Seferlerinde Akdenizde rastladığı Emir Yakup Kumandasındaki bir tek Türk gemisini imha edebilmek için uzun ve çetin bir savaşa katlanmak zorunda kalmıştı. Bir İngiliz Tarihçesi, bizzat gördüğü bu gemiyi, (Dünya’nın eşini görmediği güçlü ve görkemli bir sanat harikası) olarak nitelemiştir.

Bir çok denizleri birer Türk gölü haline getiren Atalarımızın, Kanuni döneminde inşa ettikleri donanma ile Dünya’da 2.sırayı tutmaları, sahip oldukları denizcilik yeteneğine bir diğer örnektir. Ancak, bu olağanüstü yetenek, ne çare ki, sportif alanda işlenmemiş ve iki yarım adadan oluşan yurdumuzda son yıllara kadar su sporlarına gereken önem verilmemiştir.

Türk Spor Kulüpleri içinde su sporlarını çalışma alanına ilk alan Kulüp Fenerbahçe’dir. Su sporlarındaki bu tarihsel öncülüğünü, Türk sporuna hizmet nişanelerinden biri olarak kabul edilmek gereken Fenerbahçe Kulübünün bu alandaki çalışmaları, Kürek, Yelken, Yüzme, Sutopu, Kule ve Tramplen atlama ve hatta bir nebze de su kayağı olarak, 6 dalda görüldü ise de, bu gün, sürekli ve metodlu olarak, sadece kürek ve yelkende faaliyet gösterilmekledir.

KÜREK

Fenerbahçe’nin kürek sporunu çalışma alanına alan ilk Türk Kulübü olduğu bilinir.

Kürek sporu yurdumuzda İstanbul’un fethiyle beraber başlamış ve 16. yüz yıldan itibaren gelişmeler kaydetmiştir. Padişah ile Vezirler ve saray ileri gelenleri, yarışları İncili Köşkten seyrederlerdi. Bunlardan özellikle 1579’daki bir müsabaka tarihlere geçmiştir:

Bu yarışa, başta Sadrazm olarak, bütün Osmanlı Vezirleriyle yeniçeri ve saray ağalan ve 3. Sultan Murat’ın yakınlarının 25 görkemli kayığı katılmıştır. Bu muhteşem filonun çok heyecanlı yarışını deniz ve karadan onbinlerce İstanbullu merakla izlemiş ve sonunda Vezirazam Sokullu Mehmet Paşa’nın teknesi birinci, Doğu Orduları Serdarı Ferhat Paşa’nın kayığı da 2. liği kazanıp kıymetli ödüller almışlar ve Leventler onuruna şölenler tertiplenmiştir.

Ertuğrul filikasının 1889 Japonya seferinde, İngiliz Valinin daveti üzerine katıldığı Singapur yarışlarında büyük farkla birinci gelmesi kürekçile-rimizin engin yeteneklerine uluslararası alanda ilk ölçü oldu. Ancak, bu mutlu olay bir uyarı olamamış ve kürek faaliyeti 20. yüzyıl başlarına kadar, yalnız Donanma birliklerinin filikaları arasındaki sınırlı rekabete inhisar etmiştir.

(DONANMA-İ OSMANİ MUAVENET-İ MİLLİYE CEMİYETİ) nin 7 Eylül 1913 Pazar günü Sultan Reşat himayesinde Moda’da düzenlediği Yarış, 20. yüzyıldaki lik girişimdir. Ancak, 23 yarıştan oluşan bu organizasyon, sportif olmaktan çok, şiddetle süren Balkan Savaşı nedeniyle, Başkent halkının sarsılan güvenini pekleştirmek amacını taşımıştır. Nitekim, yarış başladıktan az sonra, Moda koyunu süsleyen 5 Osmanlı torpidosu ile, savaş nedeniyle İstanbul’a gelen Amerikan, İngiliz, Fransız, Avusturya, Rus, Alman, İtalyan ve Hollanda gemilerinin sürekli düdük sesleri arasında, Hamidiye Kravözörü ve arkasında Sultan Reşat’ın bulunduğu Ertuğrul Yatı yarış yerine gelmişler ve Osmanlı Padişalı’ı bütün gemilerin top atışlarıyla selamlanmıştır. Rauf (Orbay) bey kumandasındaki Hamidiye, aylardır Akdeniz ve Ege’de yararlılık göstermiş ve İstanbul’a ogün dönmüş olduğundan, Moda Koyu coşku ile çalkalanmıştır.

Yabancı gemiler filikalarının da katılmalarıyla, zengin programla süren yarışlara Moda ve İstanbul İngiliz Yaclıt Kulüplerinin futaları da katılmış, ancak, hiç bir Türk Kulübü bu ilk kürek yarışlarında temsil olunmamışlardır. Padişah Sultan Reşat’ın, yarışın Organizatörü Donanma Cemiyeti’ne o gün 300 Reşat altını bağışta bulunması ilginç bir olaydır.

KULÜPLERARASI ÎLK YARIŞ

Fenerbahçe’nin 20 Mart 1914 de Altıyolağzı-ndan Kuşdili’deki binaya geçince, Yönetim Kurul Reisi Dr. Hamit Hüsnü (Kayacan) beyin girişimiyle, dere kenarında 14 x 18 metre büyüklükte kayıkhane inşa etmesi ve bu arada, İstanbul Milletvekili Salah Cimcoz ve Prens Muhsin Yeğen beylerin hediye ettikleri futalar Türk Kulüplerinin Kürek sporuna başlamalarına olanak sağlamıştır.

Birinci Dünya Savaşı başlarında İngiliz Yacht Kulüplerinin el konan teknelerinin 1915 de Türk Spor Kulüplerine dağıtılması Fenerbahçe’ye rakipler doğmasına ve müsabakalar yapılmasına imkan yarattı. İlk rakip Üsküdar Anadolu Kulübü olmuş ve ilk müsabaka da 13 Temmuz 1917 de 2 ve 3 çiftelerde Fenerbahçe ve Anadolu arasında Kalamıştaki idman bayramında yapılmıştır.

Spor tarihinde Türk Kulüpleri arasındaki bu ilk kürek yarışlarında Fenerbahçe 2 çitesinde Kemal Niyazi (SEYHUN) ve Münir Nurettin (SELÇUK), 3 çiftede de Galip (KULAKSIZOĞLU), Sait Salahaddin (CİHANOĞLU) ve Hulki (KULTUK) yer almış, her iki teknenin dümenciliğini de Ziya (Denizeri) kaptan yapmıştır.. Bu ilk 2 yarış, dönemin ünlü sporcuları olan, Fenerbahçeli kürekçiler tarafından kazanıldı.

SULTAN REŞAT KUPASI

Yukarıdaki ilk müsabakaları, 24 Ağustos 1917 de yine (Donanma Cemiyeti)nin, Sultan Reşat himayesinde, Heybeliada’da tertiplediği yarış izlemiştir. Donanma tekneleri arasında yapılacak müsabakalara Fenerbahçe’nin başvurusu üzerine, 2 ve 3 çifte kulüp futa yarışları da dahil edilmiş ve çok sert poyraz fırtınası ve dalgalı deniz yalnız 3 çifteler yarışına olanak vermiştir. Sultan Reşat’la Sadrazam (Başvekil) Talat, Harbiye Nazırı Enver ve Bahriye Nazırı Cemal Paşaların da Heybeliada Bahriye Mektebi rıhtımında kurula muhteşem çadırdan izledikleri ve 6 kulübün katıldığı bu yarışta Altınordu, G.S., İdmanyurdu ve Şark (Beykoz) kulübü tekneleri yarışı terk etmişler, Anadolu 3 çiftesi batmış, Fenerbahçe’nin ağır bir tekne olan beyaz 3 çiftesi ise, yarıya kadar sujdolmuş halde, müsabakayı tamamlayıp tarihi (SULTAN REŞAT KUPASI)nı kazanmaya muvaffak olmuştur. Bu yarışta Fenerbahçe futasını sevk ve idare edenler, yine Galip, Sait, Hulki ve Ziya kaptan beylerdi.

EZELİ RAKİPLERİN İLK KÜREK YARIŞI

Kürek sporu, savaşın uzaması ve imparatorluğun çöküşü nedenleriyle, birkaç yıllık aradan sonra, 1922 de (MALÛL GAZİLER CEMİYETİ) nin öncülüğü ile, yeniden faaliyete geçti.

Lokalini, 1915 de Parmakkapı’dan Kalamış’a nakledince, Galatasaray Kulübü de Kürek sporunu çalışma alapına almıştır. Ancak, Sarı-Kırmızıh Kulüp, 24 Ağustos 1917’de kötü hava nedeniyle çekildiği yarıştan sonra, ilk kez 25 Ağustos 1922 de Malûl Gaziler Cemiyeti yararına, Sultan Vahdettin himayesinde Moda Koyunda tertiplenen müsabakada yarıştı. Programda, kulüpler arası yegâne yarış olan 2 çiftede Fenerbahçe’nin 2 futası 1. ve 2. gelirlerken, hamlede Muhtar, Siviryada Sa-addetin’in bulunduğu Galatasaray teknesi yarışı abandone etmiştir. Tarihte, ezeli rakiplerin ilk kürek yarışları, bu 25.8.1922 deki 2 çifteler yarışıdır.

Fenerbahçe kulübünün kürek sporundaki bu parlak dönemi 1926 yılma kadar sürdü. Sarı-Lacivert forslu filoyu oluşturan 18 futanın ihtişamı ve kürekçilerinin ezici üstünlüğü yarışlarda hayranlıkla izlenmiştir. (Fenerbahçe’nin bu görkemli armadasından Damat Muhsin Yeğen’in kayınpederi Nurcddin Paşa’nın Kulübe hediye ettiği Piyale tipi 2 çifte kik, tarihsel değeri nedeniyle, daha sonraları Kulüpçe Deniz Müzesi’ne armağan edilmiştir).

Slavia takımına 16 Temmuz 1923 de Bel-Vu gazinosunda verilen Çaya, misafir takımın Fenerbahçe Fahri Başkanı Şehzade Ömer Faruk Efendi, Çekoslavak Sefiri ve Federasyonları Başkanıyla beraber, Kulüpten Kalamış’a 13 futa ile götürülmüş olması kayda değer bir anıdır.

Keza, 1923 yarışlarında 2 çifte yarışına 3 tekne ile katılan Fenerbahçe’nin birinci, ikinci ve üçüncülükleri taplaması, geçilmez 2 çifte dirseklinin üs-tüste 5 yıl süren şampiyonluğunun yarattığı şöhret, bu ihtişamlı dönemin unutulmaz anılarıdır.

KÜREKTE BUNALIM DÖNEMİ…..

T.İ.C.İ.nin kuruluşundan sonra, (İSTANBUL BÖLGESİ DENİZCİLİK HEYETİ), ilk resmi kürek yarışlarını 21 Temmuz 1925 de Beykoz da tertipledi. Bu ve daha sonraki yarışlara F.B. ve G.S. dan başka Altınordu, Haliç, Beylerbeyi ve Beykoz Kulüpleri de katıldılar. Ancak, Kulüp sayısı ve rekabet arttıkça düzen ve sportmenlik, yerini keşmekeşe kaptırmış ve hemen her müsabakada an

laşmazlıklar doğmuştur. Bazı kulüplerin, mutlaka kazanmak için, profesyonel kürekçilere yer vermeleri, pür amatör kürekçileri profesyonellikle suçlamaları, tekneler arasındaki eşitsizlik ve özellikle taraf tutma, kürek sporunun gelişme yıllarındaki bunalımın nedenleri olarak sayılmalıdırlar.

Ayrıca, kürek sporunun masraflı olması, kulübe tekne bağışlayan zevatın ortadan çekilmeleri Fenerbahçe Kulübünde bu sporun şube kaptanları Yahya Berik Karagözoğlu, Ziya Denizeri, Şakir Beşe, Ali Naci Karacan ve Kadri Aynar’dan sonra, Hikmet Üstündağ’ı da çok güç durumlarda bırakmıştır.

Müfettiş Münip, Muammer, ismet Uluğ, Bahriyeli Edip, Kemal Aşkın, Klişeci Kenan Dinçman, Cevat Tufan, Kadri Aynar, Rüştü Dağlaroğlu, Hayri Kunter, Cenap ve Hüsamettin Baltaoğlu Kardeşler, Ziya Denizeri Kaptan, Sarıyerli Osman ve Şevket Kürek şubesinin 1922/29 döneminin bitmeyen kahrını çeken elemanlar olarak bilinirler.

Bu dönemde, tek çiftede önce Osman, sonraları Seyfi Çakar’la, ünlü Corci ustanın yaptığı yine ünlü 2 çifte dirseklide Cenap ve Hüsamettin Kardeşler ve bayanlarda da Vecihe Taşçı, Şerefnur, Nevhilâl Tufan, Lili, Melahat, Mevhibe ve Kâm-ran 2 ve 3 çifteler birinciliklerini, her türlü mahrumiyete rağmen ve yağlı kürek teknelerle, birkaç yıl Fenerbahçe’ye kazandırmak başarısını gösterdiler.

ORTAKÖY ŞUBESİ…….

Kürek dalı, 1929 dan sonra Ortaköy’ün katılmasıyla, Fenerbahçe Kulübünden yeniden canlandı. Ancak, rakipleriyle tekne eşitsizliği ve Teşkilattaki taraf tutma sürüyordu. Eldeki yegâne işe yarar tekneler, beyaz 3 çifteden sonra, Corci ustaya ilk yaptırılan maun 3 çifte ve 2 çifte dirsekli ile üye Ali Aladar’ın hediyesi tek çifte ve Vali Mu-hiddin Üstündağ’ın bağışı olan bir adet 4 tekdir.

Kürek sporunda Fenerbahçe’nin övü-ıç anıları olan Cenap ve Hüsam Kardeşlerin 1926 da 2 çifte dirseklideki 5 dakika 12 saniyelik, (saatte 10 deniz mili), daha sonra da Seyfi’nin tek çiftede, (yine 1600m. de), 5 dakika 39 saniyelik (9 milden az fazla) rekorları, bu futalarla tesis, edilmiştir.

Seyfi ile beraber Haydar Sevinç, Cemil, Muharrem, Reşat Göze, Zekai Tüker, Semih Arıcan, Celal, Dr. Ziya ve Y. Mühendis Cahit Demirdöken Kardeşler, Necdet, Feyzi, Nedim, Osman Ağan, Sefer Göksel, Orhan Mersinli, Vecihi ve Bülent Yazıcı Kardeşler, Tarık Bulay Apodyako, Mufahham Yazıcı, Dr. Sedat Atik kan, Behçet Ersöyler, Semih Atabek, Müslih, Kemal ve dümenciler Hilmi ile Haluk Tüker Kardeşler, Kaba ve eski teknelerle, zaman zaman birincilikler aldılar…. Fitnat, Nezihe, Melek Özdil kardeşlerle, Hayrünnisa da bayanlar şampiyonluklarını üstüste korumayı başardılar. Gerçekten, 1930/35 lerde tek çiftede Seyfi Çakar ve bazen de Haydar Sevinç, 2 çifte de Rıza, Muslih, Vecihi, 4 tekte Osman, Seyfi, Haydar, Mehmet ve Behçet, tekne eşitsizliklerine rağmen, Sarı-Lacivert renkler altında temayüz eden ekipler olarak tanınmışlardır.

Tekne eşitsizliğinden doğan haksızlık son haddini bulduğundan, (Yağlı Kürek) den kurtulup (Skif) dönemine geçilmek için, Denizcilik Federasyonu nihayet 1933 de harekete geçti. Yine (Bindirme), ancak standart yerli skifler inşa ve kulüplere dağıtmak için, Macaristan’dan Panso adlı bir mütehassıs getirdi. Kürek faslından 2200, Yüzmeden 1300 ve Belediye’den de 2500 olarak, sağlanan 6000 lira ile, Haliç Kulübünde bir atölye kurulup yapıma başlandı.

İşletme sermayesi olarak konan 6 bin liranın teminindeki güçlükten de anlaşılacağı üzere, iş çok sınırlı ve ağır yürümüş, Fenerbahçe Kulübünün payına da, 3 yılda, sadece birer tek çifte ile 4 tek düşmüştür. Bununla beraber, hiç olmazsa Türkiye-de modern Kürek sporuna doğru bir adım atılmış oldu.

500 LİRALIK BÜTÇE’DEN İSTENENLER

Fenerbahçe Kulübü’nün, bol elamana karşı, imkansızlıklar nedeniyle, Kürek sporundaki başarıları 1935 den sonra da sınırlı kalıyordu. Müessesan (Kurucular) Heyeti’nin (Kürek Şubesine Önem Verilmesi), (Dere’den mutlak olarak Moda’ya çıkılması) ve (1000 lira harcanarak 2 yeni futa yaptırılması) hakkında 15 Ocak 1935 de Yönetim Ku-rulu’na verdiği talimatı, yıllık 500 lira bütçe ile, yerine getirmek olanağı bir türlü bulunamıyordu.

Nihayet, Altınordu’lu Kürekçilerin de (Beden Terbiyesi Kanunu) na intibak gereğince, Fenerbahçe Kulübüne katılmalarından sonra, yaptırılabili-nen bir 4 tek ile, 1942 de TASVİR-I EFKÂR, BARBAROS HAYRETTİN PAŞA, İstanbul Bölgesi Kıdemli ve Kıdemsiz ve Bayanlar birincilikleri ile Tekirdağ’daki Türkiye şampiyonluğunun kazanılmış olmasını vurgulamak, Fenerbahçe’nin imkanlara kavuştuğunda göstereceği başarıların büyüklüğüne ölçü olabilir. Bu arada, tarihsel bir anı olarak, Galatasaray’ın Turgut Atakol, Suat Kesim, Ali, Petro ve dümende Arap Necati’den oluşan geçilmez 4 Teki’nin; Fenerbahçe’nin Şevket Ustaoğlu, Ömer Şenyüzer, Mustafa Çavuş, Ercüment Esin-duy ve dümende Zekai Tüker’den kurulu ekip tarafından, bu tekne ile Haliç’de (Sütlüce-Yemiş iskelesi arasında) geçilmiş ve mağlup edilmiş olduğunu işaretlemek yersiz sayılmamalıdır.

Bu tarihi başarıların ekipleri; yukarıdaki 4 tek kıdemliden ayrı olarak: Kıdemsizlerde: Yine Zekai ile Barbaros, Resuhi Saner, Melih Tümer ve Sezai Akkuzu, Bayanlarda da: Melek-Nezihe ve Fitnat Özdil Kardeşler ile Müzeyyen ve Müzehher, Ve yine: Melek – Nebiye, Asiye, Perihan ve Mübeccel ile Ceylan, Jale ve Sevim’dir.

İSTİNYE ŞUBESİ VE ŞAMPİYONLUKLAR…

Fenerbahçe’nin Kurbağılıdere’den kurtulma özleminin şiddetle sürdüğü 1940/50 döneminde Kürek faaliyeti, ağırlık merkezi İstanbul olarak, Ga-latasarayla Taksim Kulüpleri arasında monoton olarak sürüyor. Beykoz, Hereke ve Dcmirspor bu 2 kulübü izliyorlardı.

Uğradıkları haksızlık ve mahrumiyetten yakınan Taksim Gençlik Kulübü’nün, İstinyede faaliyet gösteren, eski Güneş’li kürekçileri Fenerbahçe’ye başvurdular, önce Nejat Erge, daha sonra da Noyan Yiğit ile Fenerbahçe Genel Sekreteri Rüştü Dağlaroğlu arasındaki görüşmeler sonucu, Taksim Gençlik Kulübü Kürek Şubesi 23 Haziran 1951 de Kongre kararı ve oy birliğiyle Fenerbahçe Kulübüne katıldı. Aynı mevsim, 1 Temmuz Kabotaj bayramı Moda yarışlarıyla beraber, Fenerbahçe’nin kürek faaliyeti bu spor dalındaki tarihi öncülüğüne yaraşır bir düzeye ulaşmaya başlamıştır.

1 Temmuz 1951 Kongresi günündeki kabotaj bayramında, 4 yarıştan 3 ünü, Fenerbahçe’nin o mevsim başında, bu katılmayı gözönüne alarak, yaptırdığı 3 yeni tekne, (Tek Çifte, 4 ve 8 tekler) ile kazanan Sarı-Lacivertliler, başta ezeli rakipleri G.S. olarak, bütün kulüplere üstünlüğünü kabul ettirmiş ve bu kıvanç dolu başarı, aynı mevsim, 29 Temmuzda kazanılan (İstanbul Bölge) ve 12 Ağustos da (Türkiye) kürek şampiyonluklarıyla tescil olunmuştur. Bu şampiyon kürekçiler kıdemli ve kıdemsizlerde:

Tonguç Türsan, Edip Öke, Adem Çavdar, Sudi Tombaz, Osman Baydar, Emin Gezgöç, Nevzat Haymana, İbrahim ve Mehmet Erdül Kardeşler, Ferit Baykuş, Kenan Mandıracı, Metin Kurluva, Talat Olcay, Ziya Üstünay, Dr. İlter Bilgin, Cumhur Düşmez, Ferit Noylan, Teoman Ortaçdağ, Nu-reddin Ebre, Hamit Pişkin, Mustafa Tokay ve Abdullah ile Kazım, Harun, Necati ve Hüseyin Deniz 4 kardeşlerdir.

1952 ve sonraki yıllarda da İbrahim Tınaztepe, Yunus Kayaoğlu, Yıldıray Kocamemi, Remzi Kaya, Burhan Özoğuz, Şahap Berk, Rafet Deniz, La-do, Turhan Akbaş, Sabahaddin Berk, Nasulıi Çağlar, Feridun Akyaz, Mehmet Çağlayan da, yu-kardakilerle beraber, birincilikler kazandılar.

Fenerbahçe, 1952 de kıdemsizlerde tekrar İstanbul şampiyonu olurken, aynı yıl ve 1953 de kıdemlilerde 2. oldu ise de, 1954 de puan usulü yerine derece usulü uygulanmış ve yeniden İstanbul şampiyonu olmuştur.

TÜRKİYE’DE İLK MERHALELİ YARIŞ

Yurdumuzda ilk kez 3.8.1952 de Büyükdere-Bebek arasında yapılan merhale yarışı aşağıdaki 4 Fenerbahçe teknesi tarafından kazanıldı:

Tek çifte – Necati Deniz

2 çite – Kâzım Deniz – Tonguç, Adem.

4 Tek – Hüseyin Deniz – Sadi, Osman Baydar, Mustafa Tokay, Metin Kurluva

8 Tek – Emin Gezgöç – Edip, Nasuhi, Mutsafa, Teoman, Ferit, İlter, Cumhur ve Ali.

Bu tarihlerde Fenerbahçeli kürekçileri bir süre Hür Avrupa radyosu Türkiye muhabiri olan ve 1948 Olimpiyatlarında Amerikan Kürek Takımı antrenörü Knode çalıştırmıştır.

GOLDEN SKİF FENERBAHÇE’NİN….

Fenerbahçe, 1954 yılında Türk Kürek Sporu tarihine sunduğu bir büyük başarıdan dolayı sonsuz bir övünme hakkı kazandı. Almanya da yapılan geleneksel Golden Skyf yarışını, 8 ülke kürekçileri arasında, yılın İstanbul şampiyonu Tonguç Tursan (FENERBAHÇE) adlı teknesiyle kazandı.

Tonguç, Almanyada Florscheim da tahsilde idi ve ünlü antrenör BRUNER tarafından çalıştırılıyordu. Kürek milli takımımızın da ilk kaptanı olan Tonguç Türsan’ın bu büyük başarısı, kürek sporumuza olduğu kadar, Fenerbahçe Kulübüne de onur veren mutlu bir olay ve anı olarak yaşıyor.

TEKNELERDE OUTRÎGGER DÖNEMİ

Kürek dalı “Su Sporları Federasyonu”ndan kopup, 1955 de bağımsız Federasyon olunca, şampiyonalar, ünvan yönünden yeni şekil aldı ve derece esasına dayalı kategori şampiyonluğu yerine, tekne birincilikleri ihdas edildi. Ayrıca, örnekleri İtalya’dan getirilen OUTRİGGER tipi çok narin sarma teknelerden tek çifte, dümencisiz iki tek, dümencili ve dümencisiz 4 tekler resmi yarışlara dahil edildi ve böylece, 1956 dan itibaren, kaba ve narin olarak, iki sınıf üzerinden yarışılmaya başlandı. O yıl, bu 7 tekne yarışından birini Sümer-spor, 3 er yarışı da Fenerbahçe ile Galatasaray kazandılar.

Fenerbahçe Kürek Şubesi 1956 dan itibaren bir süre ihmale uğradı. Gerçi, 23 Eylül 1956 da yurdumuzda, Beykoz-Moda arasında tertiplenen ilk kürek “Maraton Şampiyonası” m, 1 saat 11 dakikada, Fenerbahçeli kürekçiler kazanmışlar, yine lik kez bu yıl 12 Ağustosta Beykoz da tertiplenen bayanlar 8 tek İstanbul birinciliğini de Zuhal, Melek, İnci, Ayten, Sevgi Akarsu, Süeda Ozçiçek-çi, Muazzez Başarır, Leyla Gezgöç ve Seta Yağcı-oğlu’dan kurulu ekibin Galatasarayı 6 tekne boyu geçerek, birinciliğiyle sonuçlanmış ise de, İstanbul kıdemlilerde sadece 2 tek dümencisizi Kazım Deniz ve İbrahim Tınaztepe ile kazanabilen Fenerbahçe, 1957 de tek bir birincilik alamamıştır. 1958 de yalnız 8 tekte ikincilik alan Fenerbahçe, 1959 da Türkiye şampiyonasında Edip, Ferit, Sudi, Osman, Yunus, İhsan, Yaman, Güner ve dümenci Kazım’dan oluşan yine yalnız 8 tek ekibiyle birincilik ve 4 tek yarışlarında da 2 ikincilik olarak 2. olmuş, 1960 da kulüplerinden ayrılan Galatasaraylı kürekçilerin katılmalarıyla güçlenen Anadoluhisar, İstanbul ve Türkiye şampiyonluğuna ulaşmıştır.

Fenerbahçe Kürek şubesindeki 1956-61 arası 5 yıl süren gerilemenin nedeni, iyi niyet ve gayretle kaptanlık eden Celal Ertan, Muhtar Sencer ve Ethem Şahinoğlu’ndan sonra, şubenin tecrübesizler eline düşmesi ve ihmale uğramasıdır. Bu tutum da ezeli rakip Galatasaray’a yaramıştır.

DEREYE DÖNÜŞ

Sahildeki binaların Belediyece istimlâkleri Galatasaray’ın BEBEK, Fenerbahçe’nin de İSTİN-YE lokallerinin yıkılmalarına neden oldu. Ancak, G.S. Kulübü, yıkılan Bebek lokaline karşı, Kuruçeşme Adası’nı 150 bin liraya satın almak drayet ve beceresini gösterip çalışmalarını aksatmazken, Fenerbahçe tam bir atalete gömülmüş ve tekneler bir kahvehanenin bahçesinde güneş ve yağmur altında harap olduktan sonra Beykoz Kulübü kayıkhanesine emanet bırakılmıştır.

İstimlaktan alınan 140 bin liranın bir bölümü ile İstinye’de yeni bir lokal tesisi yolunda 6 Mart 1960 Genel Kurul toplantısında oybirliğiyle alınan bir karar da uygulanmadı. Bu nedenle, Fenerbahçe Kürek şubesi bir kaç yıl faaliyet gösterememiş ve nihayet yine Kurbağalıdere’ye dönülerek eski teknelerle, yeni bir çalışma dönemi başlamıştır. Bunun ilk semeresi Kartalda 12 Ağustos’ta 3 birincilikle kazanılan 1962 yılı Türkiye şampiyonluğu oldu. Bu başarı, modern (sarma) tekneli rakiplere karşı, eski (bindirme) teknelerle yanşan Fenerbahçeli gençlerin gösterdikleri, her türlü takdirin üstünde, gayret ve fedekârlıklar sonucu sağlanmıştır. Fenerbahçe’ye, Anadoluhisar ve Galatasarayı geçerek 1962 yılı Türkiye şampiyonluğunu kazandıran kürekçiler şunlardır: Tek çifte – Kemal Yüce (SARI KEMAL) 4 Tek Dümencisiz – Şâmil Şiltan, Gürol Okuyucu, Nejat Akdoğan ve Taylan Artuğ. 8 Tek – Kâzım Deniz; Şâmil, Gürol, Nejat, Taylan, Nimet Sınay, Cemil Mataracı, Cem Buba ve Beyhan Karakollukçu.

TÜMÜYLE F.B.’Lİ MİLLİ KÜREK TAKIMI

Fenerbahçe’nin tekne yönünden dezavantajı ancak 1963 yılından itibaren ve kısmen giderildi. O yıl, Uluslararası yarışlar için seçilen YAMAN, ŞAMİL, GÜROL, NEJAT, NİMET, HİKMET, TAYFUN, ZAFER, TAYLAN ve KÂZIM’dan kurulu 11 kişilik milli ekibin tümünün Fenerbahçelilerden oluşması, Kürek Federasyonunu, narin teknelerle yapılacak müsabakalara alışabilmeleri için, diğer kulüplerle beraber, Fenerbahçe’ye de 55 bin lira değerinde 4 tekne vermeye zorlamıştır. Tek çifte, 2 çifte, 2 tek diimencisiz ve 4 tek’ten ibaret bu (sarma) teknelere sahip olması, Fenerbahçeli Kü-rekçilerin gerçek değer ve yeteneklerinin yeniden meydana çıkmasına imkân vermiş ve hemen aynı 1963 yılının 1 Eylül günü bu 4 tekne ile Hereke de yapılan (Federasyon Kupası) yarışlarının tümü ile, İstanbul ve Türkiye şampiyonlukları Sarı-Lacivertli kürekçilerce kazanılmıştır.

1963 mevsiminde İstanbul, Türkiye ve Federasyon Kupası gibi en büyük 3 Kürek şampiyonluğunun 3’ünü birden kazanmak başarısını gösteren Fenerbahçe ekipleri şöyledir:

Tek Çifte – Yaman Akkaya, 2 Tek dümencisiz – Kemal Çıpa – Kemal Yüce (Kara ve Sarı Kemaller), 2 Tek dümencili – Kazım; Şâmil ve Gürol 4 Tek Dümencili – Kâzım; Şâmil, Gürol, Nejat,

Ayhan Balıkçı, 4 Tek dümencisiz – Rafet, Beyhan, Cemil ve Tahir Çipa

8 Tek – Kazım; Şâmil, Gürol, Taylan, Nejat, Nimet, Cemil, Beyhan ve Cem Bayanlar tek çifte – Aynur Bayanlar 4 Tek dümencili – Işıl, Serpil ve Ayşe Koç Kardeşlerle Ece Pasinli ve dümenci Levent Tanaçan.

F.B. HER KATEGORİDE ŞAMPİYON

Fenerbahçeli Kürekçilerin büyük başarıları, hiç bir yarış kaybetmemekle Türk Kürek sporunda ün yapan Şâmil ŞİLTAN’ın Amerika’ya gitmesine rağmen, 1964’de de ve bütün sınıflarda devam etti. Müptediler, Gençler, Bayanlar ve Kıdemliler de İstanbul şampiyonluklarıyla, yiııe kıdemlilerde A. Hisar’ın bir, Hereke’nin 2 birinciliğine karşı 4 birincilikle 30 Ağustos’ta Hercke’de Türkiye şampiyonu olunmuş, 1 Temmuz Kabotaj Bayramı ve Teşvik yarışları da tümüyle kazanılmıştır. Federasyon kupası yarışlarında seçilen ve 9 elemandan 8’i Fenerbahçeli olan Milli Kürek Takımı da, 16 Ağustos 1964’de Pendik’te, İsrail’i 2-1 yendi.

Fenerbahçe 1965’de, türlü nedenlerle, 5 milli kü-rekçisini kaybedince, İstanbul birinciliğini de 3/4 kaybetti ise de, 3 yıldır elindeki Türkiye şampiyonluğunu 5 Eylül günü Kartal’da korumayı başardı. 4 tek dümencili bayanlarda da şampiyon oldu. 20 Mart 1966 Genel Kurul toplantısında Yönetim Kurulu bu konuyu yıllık raporunda şöyle dile getirmiştir:

(5 Milli elemanını kaybeden Kulübümüz, İstanbul Şampiyonluğunu da 3/4 kaybetti ise de, Türkiye şampiyonluğunu, çok sert ve çetin mücadelelerle, parlak şekilde kazanmaya muvaffak oldu. Bu nedenle 1965 mevsiminde kısmen çok genç elemanlarla katılmak zorunda kaldığımız müsabakalarda Fenerbahçe’nin Türk sporuııdaki Tarihi Önderlik Vasfına yaraşır ruh ve mücadele azmiyle muzaffer olan Kürekçilerimizi ve gayretli kaptanlarını takdirlerinize sunmayı vazife sayarız.)

BİR İHMALİN CEZASI

Fenerbahçe, 1967 sezonunda, Türkiye-Bulgaristan yarışlarında, Milli Takımı Oluşturan 12 kürekçiden 9’unu vermek durumuna erişmiş. İstanbul Bölge Md.lüğünün 3 yıl için koyduğu (İSTANBUL KUPASI)’nı kazanmıştır. Fakat, ne yazık ki, Kürek Federasyonunca tahsis edilen 2 bin Dolarlık tckııe ithal formalitelerini hal edememek yüzünden, aynı formaliteleri zamanında yapıp yeni getirdiği 5 İtalyan yapısı teknenin üstünlükleriyim 1966/68 yılları (İstanbul), 1966/67 (Türkiye) şampiyonluklarını, birer tekne birinciliği farkıyla, l sayılı rakibi G.S.’a kaptırmıştır.

Bu yılların İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarında Fenerbahçe’den tek çiftede Kazım Bayül-ken, 2 tek dümencilide Emin Birsoy-Kemal Hoş-gör, Günay Kalaycıoğlu ve 2 tek dümencisiz de yine Kemal ve Günay birincilikler kazandılar. Tek çiftede Kâzım Bayülkcn uzun yılların Türkiye şampiyonu Harekeli Erdinç’i 1966’da Kartal’da geçerek Türkiye Şampiyonu olmuş, yine birinci gelen 2 tek dümencili ekibi Kemal ve Günay çiftiyle, 4 tek hamlacısı Ferruh Manav Milli Takıma seçilmişlerdir.

TEKNELER YENİ, DERT İSE AYNI…

Fenerbahçe, yeni teknelerine ancak 1968 yılı başında kavuştu. Romanya’dan getirilen antrenör KALKANI nezaretinde 1968 Türkiye şampiyonluğunu, bu yeni 5 tekne ile katıldığı 5 yarışın da birincisi olarak kazanmaya muvaffak oldu. Kız Kürekçiler de İstanbul ve Türkiye şampiyonu oldular.

Fenerbahçe, Hırık Bulay kaptanlığında 1969 ve 1970 İstanbul ve Türkiye şampiyonluklamı da bütün kategorilerde ve ezici üstünlüklerle kazanırken, şubenin tahsisatı, 7 milyonluk bütçede, 90 bin liradır.

İstanbul 1971 şampiyonluğu 3/3 durumda iken, şampiyonu belli edecek 7’inc.i yarışta, hakem heyetinin tartışmalara neden olan hatalı yorumuyla, birinciliği 3/4 kaybeden Fenerbahçe, Ankara-daki Türkiye şampiyonasında da, yarıştan 15 dakika önce Federasyonca tebliğ edilen bir ceza kararını kasıtlı görerek, yarışları boykot etmiş ve ayrıca da yakışıksız saydığı bu tutumu, Spor Bakanlığı ve Genel Müdürlük nezdinde protesto etmiştir.

Fenerbahçe Kulübü, hemen her zaman olduğu gibi, bu yıllarda da Kürek Federasyonundan yakınmakta ve haksızlıklara uğradığını iddia etmektedir. Tekneler yenilenmiş, ancak, kafalar ve eski dert”Taraf tutma” değişmemiştir. 1972 Munich Olimpiyatları için Ankara’daki seçmelerde uğradığı garip, hatta .çirkin muamele, bu tutumun tipik bir örneği olarak gösterilmiştir. Yapılan 3 seçme yarışını da: Tamer YELKOVAN, Mustafa YURDAGÜL, Elfi ÇETİNKAYA, Teoman BAŞ, Türker SERTER Ve Bülent TANAÇAN’dan oluşan Fenerbahçe ekipleri kazanınca, Olimpiyatlara gidilmekten vaz geçildi.

Federasyon’un bu seçmeleri G.S.’lı Kürekçilerin kazanacağı ümidiyle, pasaport ve diğer hazırlıkları buna göre yaptığı, Fenerbahçeliler kazanınca her şeyin altüst olup gidilmeyeceğini ilân ettiği ve neden olarak da barajların 3’er saniye farkla aşılamadığını öne sürdüğü iddia olunmuş ve bu tutumdaki bir Federasyonun Kürek sporuna nasıl yararlı olabileceği sorulmuştur.

Fenerbahçe, 1972 İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarını ikincilikle bitirirken, 13.8.1973’de Kartaldaki. Bölge şampiyonluğunu kazandı. İstanbul ve Türkiye Gençler şampiyonluklarını korudu. 20.8.1973’de Mogandaki Türkiye birinciliğini ise kılpayı G.S’a kaptırdı. İstanbul kupasını da 4/3 kaçırırken, 30 Ağustosta zafer kupasını aldı.

Bu mevsim kulübün Sosyal tesislerinde tertiplenen (Kürek Gecesi)nde sağlanan 65 bin lira gelirle, 12 kişilik bir antrenman Salı ve bir 8 tek yaptırılmış, deniz nıotorü de tamir ettirilmiştir. Özgen Korkmazlar’ın antrenörlüğünü yaptığı şubenin kaptanı bu tarihlerde Kâmil Dinçcan’dır.

Fenerbahçe 1974 ve 1975’de de İstanbul ve Türkiye 2.si, aynı yılların İstanbul Gençler şampiyonudur. 1975 Türkiye şampiyonluğunu ise 5/1 kazanmıştır. Yeniden Kurulan Bayanlar takımı da Türkiye şampiyonu olurken, 2 çifteyi Bânu Gökdağ ile Sedef Daldal, 4 tek dümencili’yi de Ayşe ERAT, Rüya AKBAY, Didem DALKILIÇ, Nilüfer UYGUR ve Betül AYANOĞLU ekipleri kazandılar. Bu tarihlerde yenilmez 2 çifte ekibi Kenan Cangüler’le Sedat Esinduy; 8 tek ekibi de:

Tamer Yelkovan – Kâmil Erenyatır, Mehmet Dilek, Beraeddin Kökçay, İlhami İşseven, Kenan Cangüler, Abdürrezzak Koray, Adnan Ersan ve Kâmil Ellidokuzoğlu’ndan oluşmaktadır.

FENERBAHÇE YENİLMEZ ARMADA!..

Fenerbahçe’nin Kürek sporunda en başarılı dönemi 1976 yılı ile beraber başladı ve aralıksız olarak 1987’ye kadar sürdü.

1976’da kazanılan İstanbul Bölge ve Türkiye şampiyonluklarda, bu yıldan itibaren artık her yıl sürekli ve düzenli yapılmaya başalanan İstanbul Kupası, İstanbul ve Türkiye Maraton şampiyonlukları, Gençler İstanbul, Bayanlar İstanbul ve Türkiye birincilikleri hep Fenerbahçe tarafından kazanıldı.

Bu yıl ilk kez Türkiye şampiyonluğu yarışlarında puan hesabı usulu uygulanmıştır. (Teknelerin aldıkları puanlar şöyledir: Birinci gelenler, Tek çifle 200, 2 çifte ve 2 tekler 300, dört çifte ve 4 tekler 400, 8 tek 800 puan.. İkinciler bu puanların yarısını, üçüncüler de 1/4’ünü almaktalar).

Hafif kiloda G.S.’nın 500 puanına karış Fenerbahçe 1100, Büyüklerde yine G.S’nın 1300 puanına karşı Fenerbahçe 2050 ve Bayanlarda da G.S.’nın 550 puanına karşı Fenerbahçe 700 puanla Türkiye şampiyonluklarını kazandı.

İlk kez tertiplenen 7 km.’lik (Cumhuriyet Kupası Türkiye Maraton Yarışı), Bostancı-Fenerbahçe burnu arasında, 29 Ekim 1976’da yapıldı. Fenerbahçe’nin Bülent Alkan, Efruz Yöriikgil, Özer Korkmazlar, Hasan Ünal, Refik Gürses, Mehmet Burckin, Yani Suvermezoğlu, Sedat Esinduy ve Ali Evitan’dan oluşan 8 teki bu ilk Türkiye Maraton Şampiyonluğunu 23,50 dakikada kazanmak başarısını gösterdi. 2.1iği 24.23 dakika ile Ortadoğu Teknik Üniversite ekibi aldı.

1977’de İstanbul Bölge ve Türkiye Şampiyonlukları, İstanbul Kupası birinciliği, bu yıl ilk kez tertiplenen Türkiye Kupası Şampiyonluğu, bayanlar İstanbul ve Türkiye, Gençler ve hafif kilo büyükler İstanbul Bölge birincilikleri tümüyle Fenerbahçe tarafından kazanıldılar. K.Çekmece’de 6/7 Ağustosta ilk kez yapılan (Türkiye Kupası) yarışlarını Fenerbahçe, ezeli rakibi G.S.’nın sadece bir birinciliğine karşı, tam 12 birincilikle kazandı.

Görüldüğü üzere, Türkiye’de 1977’den itibaren A Kategorisinde tertiplenen ana şampiyonluklar sayısı, “Türkiye Kupası” ile beraber 4’e yükseldi. İstanbul Şampiyonluğu, Türkiye Şampiyonluğu, İstanbul Kupası ve Türkiye Kupası olarak adlanan bu Organizasyonlar dışında, yine resmi mahiyette Maraton Yarışları, Genç, Ümit ve hafif kilo şampiyonluklarıyla Bayanlar yarışları da sürmektedir.

Fenerbahçe; 1978’de İstanbul, Ankarada Türkiye şampiyonlukları, İstanbul ve Türkiye kupalarını kazandığı gibi, 29 Ekimde K. Çekmece’deki 7 km.lik Cumhuriyet Kupası Maraton yarışını, Gençler, Ümitler ve Hafif kilo kategorileriyle, bayanlar şampiyonulklarını kazanmakta devam etti.. Bu büyük başarıları, sürekli olarak, sağlayan ekipler, büyükler kategorisinde:

Tek çifte de Mehmet Dilek,

2 çifte de Mehmet Dilek ve İlhami İşseven,

2 tek de Kudret Çetinkaya ve Sedat Esinduy,

4 tek dümencisiz de, Murat Gönenç, Sedat Esinduy, Hakan Alkan ve Fethi Karaer,

4 Tek dümencili de, Bülent Alkan, Erdinç Karaer, Refik Cin, Türker Serter ve Özer Korkmazlar,

8 Tekde; Tamer Yelkovan – Erdinç, Refik, Türker, Özer, Efruz, Yani, Mustafa Yurdagül ve Gürsel Şen’den oluşmuştur.

Bayanlarda da 2 çifteyi Banu Gökdağ ile Sedef Daldal, 4 Teki de: Elizabet Uğurlu, Didem Dalkılıç, Rüya Akbay, Betül Ayanoğlu ve Nilüfer Uygur kazandılar.

F.B. KÜREKTE EN İLERİ KULÜP…

Fenerbahçe, Kürek Şubesi, bu büyük başarıları yanında, Kayıkhanesi, tekneleri, kadrosu ve Avrupai düzeniyle, 1978’de yurdun en ileri ve düzenli teşekkülü hüviyetini de kazanmıştır. Kudret, Sedat, İlhami ve Refik’ten oluşan Milli 4 tek d.siz ekibinin 1977’de bir anlaşmazlık sonucu Galatasaray’a geçmelerine karşın, Fenerbahçe’nin gücünden hiç bir şey kaybetmemesi ve ayrılanların pişman olup yuvalarına dönmeleri bu konuda en mükemmel örnektir.

Fenerbahçe, 1979’da, İstanbul birincisi olduktan sonra, 26 ve 27 Temmuzda K.Çekmece parkurunda Gençler, Ümitler, Hafif kilo, Yaşlılar ve Bayanlar olarak, tüm kategorilerde Türkiye şampiyonluklarını kazanmış, A Kategorisinde de G.S.’nin 1 birincilik ve 825 puanına karşı, 6 birincilik ve 2300 puanla Türkiye şampiyonu olmuştun

Yarımca’da 10 Haziran günü Gençler, Ümitler ve Büyükler arasındaki (Federasyon Kupası) ile, 8 Temmuzda K.Çekmece’de yapılan (İstanbul Kupası) ve 17 Temmuzda da, Ereğli-Zonguldak parkurunda Hafif kilo, Büyükler ve Bayanlar arası 13 yarışta 10 birincilikle (Türkiye Kupası), yine Fenerbahçeliler tarafından kazanıldı.

Fenerbahçeli Kürekçiler 1980 de bütün kategorilerde yine birinci oldular. İstanbul ve Türkiye şampiyonlukları 9, 16 ve 17 Ağustosta K.Çekmece parkurunda Büyükler, Gençler, Bayanlar ve hafif kilo Büyüklerde yarışılarak kazanıldı. İstanbul Şampiyonasında 7 yarıştan 5’ini F.B. aldı. G.S. ile A. Hisar birar birincilik kazandılar. Türkiye Şampiyonası da, yukarda sayılan kategorilerde 17 yarıştan ll’ini, 14 Temmuzdaki İstanbul Kupası ile, 16/17 Temmuzdaki Türkiye kupasını yine 17’şer yarıştan ll’er tanesini, bütün rakiplerini yenerek, Fenerbahçeliler kazandı. Cumhuriyet Kupası Maraton Yarışı da 29 Ekimde yine Sarı-Lacivertlilerce kazanıldı.

Fenerbahçe’li Kürekçiler bu şampiyonlukları kazanırlarken, biri Milli takım olarak, Yunanistan-daki Balkan şampiyonasında, diğeri de Fenerbahçe olarak, Bulgaristandaki Uluslararası yarışlarda Türkiye’yi başarılı surette temsil etmişlerdir. Balkan Şampiyonasında kazanılan 2 gümüş madalyayı Fenerbahçeli Kürekçiler kazandıkları gibi, bir altın madalya kazanan 2 tek ekibinin bir elemanı (Y.Suvermez) Fenerbahçelidir. Bulgaristan yarışlarında da KB.’liler 3 Gümüş ve 2 Bronz kazandılar.

Fenerbahçe’nin 1980 yılı Kürek şubesi büdcesi 975 bin lira olup bunun 534 bin lirası harcanmıştır.

1981’DE TARİHİ BİR Y.KURULU RAPORU

Fenerbahçeli Kürekçilerin sürekli başarılarıyla, 1981 mevsimi sonuçları, 21 Şubat 1982 Kongresi Yönetim Kurulu raporunda, şöyle vurgulanmıştır:

(KÜREK ŞUBEMİZ 1976 DANBERİ ŞAMPİYONLUKLARI HİÇBİR KULÜBE KAPTIRMAYAN TEK ŞUBE OLMUŞ VE 1982’YE TEKRAR ŞAMPİYON OLMAK AMACIYLA GİRMİŞTİR. DEREAGZINDAKİ KAYIKHANE RESTORE EDİLDİ. MODERN SOYUNMA ODALARI VE DUŞLAR YAPILDI. YENİ TEK-NE SİPARİŞLERİ VERİLDİ.

KÜREK SPORUNDA HEDEF HER KULÜB İÇİN AYNIDIR: İSTANBUL VE TÜRKİYE ŞAMPİYONLUKLARINI KAZANMAKTIR. İSTANBUL ŞAMPİYONASINDA 1 BİRİNCİLİK KAZANAN ANADOLUHİSAR’IN 600, GENE 1 BİRİNCİLİK VE 2 İKİNCİLİK KAZANAN G.S.’IN 1425 PUANINA KARŞI 5 BİRİNCİLİK VE 1750 PUANLA BİRİNCİ OLDUK, GENÇ B KATEGORİSİNDE DE ŞAMPİYONUZ.

MOGAN GÖLÜNDE 15 AĞUSTOS 1981 TÜRKİYE ŞAMPİYONASINDA 1800 PUAN ALDIK. G.S. 975 P. ALDI. ORTADOĞU ÜNİVERSİTESİ 3., MOGAN 4. OLDULAR. GENÇLERDE DE 5 BİRİNCİLİKLE GENE TÜRKİYE ŞAMPİYONUYUZ. BU YARIŞLAR SONUNDA 10 FENERBAHÇE’Lİ KÜREKÇİ MİLLİ TAKIMA ALINDILAR.

HÂLEN KÜREKTE 25 BÜYÜK ERKEK, 5 BAYAN, 35 GENÇ ERKEK, 15 DE YILDIZ OLMAK ÜZERE 80 LİSANSLI SPORCUMUZ BULUNUYOR. ŞUBENİN BÜDCESİ 900 BİN LİRADIR.)

198rin İSTANBUL VE TÜRKİYE KUPALARI şampiyonlukları da Çekmece ve Hereke’de Fenerbahçeli Kürekçiler tarafından kazanıldı. Hereke’de 27 Haziranda yapılan Türkiye Kupası yarışlarında; büyükler de: Tek çiftede: Mehmet Dilek, 2 Çiftede: Timur Koloğlu-Mehmet Dilek, 4 Tek Dümencisiz de: Recep Akıcı, Sedat Esinduy, Mehmet Burckin ve Kenan Cangüler. 8 Tek’de: Hasan Ünal, Recep, Sedat, Kâşif Yılmaz, Bülent Dinlegör, Onur Dağdeviren. Mehmet, Kenan ve Tevfik Mersin şampiyon oldular.

“FENERBAHÇE KÜREKTE RAKİP TANIMIYOR…”

Yarımca’da 5 Haziran 1982 günü (FEDERASYON KUPASI)’nı, 3/4 Temmuzda K.Çekrııecede (İSTANBUL KUPASI)’nı, 17 Temmuzda Mogan^ da (TÜRKİYE KUPASI)’nı, 7/8 Ağustos’da Çekmecede (İSTANBUL BÖLGESİ), 21/22 Ağustosta gene Çekmecede (TÜRKİYE) şampiyonluklarını büyük farklarla Fenerbahçeli Kürekçiler kazanmakta devam ettiler.

Fenerbahçe, İstanbul şampiyonluğunu 5 birincilik ve 2200 puanla alırken, ikinciliği 2 birincilikle G.S. elde etti. Gençler A, B, C kategoriler şampiyonluklarını da, 11 birincilikle, yine Fenerbahçe kazandı.

Yurdumuzda gerek TRT ve gerekse Basının, adeta boykotuna uğrayıp, hemen hemen sözünü etmedikleri Kürek sporunda, 9 Ağustos 1982 günii, her nasılsa, Hürriyet gazetesinde yer alan:

“FENERBAHÇE KÜREKTE RAKİP TANIMIYOR!..” başlığı, Sarı-Lacivertli Kulübün bu alandaki başarı ve üstünlüğünün en doğru yorumudur.

İstanbul Kupasında 3 yıl üstüste birincilik kazanacak Kulüp için ayrıca konan büyük kupa da Fenerbahçe’nin oldu.

Bu mevsimin Türkiye Kupası 17 Temmuzda Mo-gan Gölünde F.B., G.S., A.Hisar, Hereke, Yarımca, Ortadoğu T. Üniversitesi, Mogan, Zonguldak, Ereğli Erdemirspor, Adana Tenis-Dağcılık ve Su Sporları olarak, 9 Kulüp arasında yapıldı. Bu sayı, katılma yönünden, Türkiye Kürek Sporu tarihinde rekordur. Bu Türkiye Kupasında 17 yarıştan 12’sini F.B., 4’ünü G.S., birini de Hereke Sü-merspor kazandılar. Ve Kupa, Fenerbahçe’nin 1982’de Kürek sporunda müzesine kazandırdığı 15. ödül oldu.

Türkiye 1982 şampiyonluğu da K.Çekmece parkurunda yukardaki 9 kulüp arasında yapılmış ve G.S.’ın 1375 puanına karşı 1850 puanla kazanılırken Gençler A ve C kategorileri şampiyonluklarını da gene F.B. almıştır. Bu yarıştan sonra 10 Sarı-Lacivertli Kürekçi Sofya’da yapılacak Balkan şampiyonası için Milli takıma seçildiler.

Fenerbahçe’nin 1982 yılı Kürek şubesi bütçesi 3 milyon iken, 4.870.000 lira harcandı.

Sarı-Lacivertli Kürekçiler 1983 yılında da, başta İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarıyla İstanbul ve Türkiye kupaları olarak, bütün yarışları, yine büyük mesafe ve puan farklarıyla kazandılar.

Mogan Gölünde 20/21 Ağustos günleri 8 kulüp arasında yapılan Türkiye şampiyonasında, büyüklerde F.B. 1850, G.S. 1175, Ortadoğu 400 puan aldılar. Gençler A kategorisinde F.B. 4 yarışın hepsini kazanarak 1200 puan aldı. Gençler B’de Fenerbahçe 1200 puanla yine şampiyon, Ortadoğu 600’la ikinci oldu. Gençler C ve bayanlarda da birincilikleri Fenerbahçeliler kazandılar.

Aynı zamanda Milli takım seçmeleri olan bu 1983 Mogan Gölü Türkiye şampiyonasında seçilen 27 kürekçiden 16’sı Fenerbahçeli’dir.

Fenerbahçe yönetim kurulu tüm kategorilerde 8yıldırsürdürülen başarıları 10.12.1983 olağanüstü kongre raporunda kısaca şöyle dile getirmiştir.

(KÜREKÇİLERİMİZ İSTANBUL TEŞVİK, İSTANBUL VE TÜRKİYE ŞAMPİYONLUKLARINI DEVAM ETTİRİYORLAR. AYRICA, MİLLİ TAKIM KADROSUNDA FAZLA SAYIDA FENERBAÇHELİ SPORCUNUN YER AL MAKTA OLUŞU KULÜBÜMÜZ İÇİN AYRI BİR KIVANÇ KAYNAĞIDIR. HÂLEN YÜZÜ AŞKIN KADROSUYLA YENİ SEZON İÇİN ÇALIŞIYORLAR.

DÖNEMİMİZDE GÖREV YAPAN ŞUBE KAPTANIMIZ FERRUH MANAV İLE DEĞERLİ ANTRENÖRLERİMİZE BAŞARILI HİZMETLERİNDEN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİZ.)

Kürek şubesinin bu mevsim harcamaları 5 milyon olan bütçeye karşı 7.570.000 lira oldu.

Fenerbahçe’nin Kürek sporundaki açık ve sürekli üstünlüğü 1984 yılında da bütün görkemiyle sürmüş ve Sarı-Lacivertli kürekçiler 15 Nisanda K.Çekmece, 22 Nisan’da da Mogan’da yapılan Beden T.G.M.lüğü Kürek yarışlarını 8’er birincilikle kazandıktan sonra, Gençler ve Büyükler de İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarıyla İ-stanbul ve Türkiye kupalarını müzelerine taşımakta devam etmişlerdir.

İstanbul Bölge LYığini 4/5 Ağustosta 2 tek dü-mencisiz, 2 çifte, 4 tek dümencisiz ve 8 tek şampiyonlukları ve 1675 puanla üstüste 9.kez kazanan Sarı-Lacivertli kürekçiler, Pendik’te 18/19 Ağustosta yapılan Türkiye Şampiyonluğunu da, yine üstüste 9. defa olarak, Fenerbahçe’ye kazandırdılar.

Aynı şekilde, İstanbul ve Türkiye kupaları şampiyonluklarının başarı hatıraları olan görkemli ödülleri de müzesine kazandıran Fenerbahçe Kulübü, bu büyük olayları tam bir tevazu ile 25.2.1985 normal kongre raporunda şöyle belirtmiştir.

(BUGÜNKÜREK ŞUBEMİZ AVRUPA STANDARTLARINA YAKIN İMKANLARA SAHİPTİR. BUNU SAĞLAYAN VE ŞUBEMİZİ TÜRK-İYENİN HER BAKIMDAN BİR NUMARASI YAPAN BÜTÜN FENERBAHÇELİLERE TEŞEKKÜRÜ BORÇ BİLİRİZ. BİZE DÜŞEN, BU ŞUBEYİ DAHA DA İYİYE GÖTÜRMEKTİR. ŞUBE KAPTANI ŞÜKRÜ KÂZIM BAYÜLKEN’E DE KÜREKÇİLERİMİZİN DEVAMLI BAŞARILARINDAN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİZ.)

Kürek şubesinin bütçesi, enflasyona paralel olarak, bu yıl 10 milyon liraya çıkarılmış ve 9 milyon 753 bin lira harcanmıştır.

FETİH KUPASI YARIŞLARI

Kürek faaliyeti 1985’de, 2 Haziran günü “FATİH KUPASI” yarışlarıyla başladı. İst. Bel. Baş.nı Bedrettin Dalan, Haliç’in temizlenip güzelleşmesi girişimlerinde ilk kez kulüpler arası Kürek yarışlarına da yer verdi. Büyükler ve Gençler B kategorileri arasında, 2’şer yarıştan 4 tek ve 2 tek dümencisizden oluşan, Büyükler yarışlarını Fenerbahçe, Gençler B kategorisi yarışlarını da Hereke Sümerspor kazandılar.

Fenerbahçe’nin “FETİH KUPASP’nı kazanan 2 ve 4 tek dümencisiz ekipleri, daha sonra 17/18 Ağustosta Pendik’te Türkiye şampiyonluklarını da kazanan kürekçilerdir.

Yılın resmi yarışlarına gelince; Fenerbahçe’nin aralıksız 9 yıldır devam eden şampiyonlukları bu mevsim de yaşanmış ve Sarı-Lacivertli kürekçiler Yıldızlar, Gençler A ve B ve Büyükler kategorilerinde İSTANBUL ve TÜRKİYE kupalarıyla, İSTANBUL BÖLGE ve TÜRKİYE şampiyonluklarını tümüyle kazanarak, olağanüstü başarılarını sürdürmekte devam etmişlerdir.

Pendik’te 22/23 Haziran’daki İstanbul Kupasında G.S.’ın kazandığı 3 kupaya karşı 13 Kupa kazanan Fenerbahçeli kürekçiler, 6/7 Temmuz’da yine Pendik’teki Türkiye kupası yarışlarında Yıldızlar, Gençler A, Gençler B ve Büyükler olarak; 4 kategoride de şampiyon olmuşlar ve 16 kupa kazanırlarken, Türkiye kupası şampiyonluğunu, başladığı 1977’den beri, araya hiç bir rakip sızdırmadan, üstüste 9. kez kazanmışlardır.

ÜSTÜSTE 10.KEZ İSTANBUL Ş.LUĞU

İstanbul 1985 yılı Bölge kürek şampiyonluğu 27/28 Temmuzda Pendik’te yapıldı. İlk gün Gençler A kategorisinde 4 birincilikle bu sınıfın şampiyonluğunu kazanan Fenerbahçe’nin 2.günki yarışlarını, 29.7.1985 günlü, GÜNEŞ gazetesi şöyle yazar:

(KÜREKTE FENERBAHÇE SHOV YAPTI. İSTANBUL ŞAMPİYONASININ 2.GÜNÜNDE PARKURDA FIRTINA GİBİ ESEN SARI-LACİVERTLİ KÜREKÇİLER, 15 YARIŞTAN 10’UNU BİRİNCİ BİTİREREK 3 SINIFTA BİRDEN İSTANBUL ŞAMPİYONLUĞUNA EL KOYDULAR.

GENÇLER B KATEGORİSİNDE A.HİSAR. FENERBAHÇE’NİN ARDINDAN 2.LİĞİYAKALAYARAK SÜRPRİZ YAPARKEN, G.S.’LI KÜREKÇİLER BEKLENEN BAŞARIYI GÖSTEREMEDİLER.

BÜYÜKLER ARASINDA BÜYÜK ÜSTÜNLÜK SAĞLAYAN FENERBAHÇE, BİRİNCİLİĞİ 1975 PUANLA YAKALADI. 2. G.S. 775, 3. ANADOLUHİSAR 450 PUAN ALDILAR)

Üstüste 10. kez İstanbul şampiyonu olan Fenerbahçe’nin birici gelen tekneleri tek çifte, 2 ve 4 tek dümencisiz, yine 4 tek dümencili ve 8 tekdir.

ÜSTÜSTE 10. KEZ TÜRKİYE Ş.LUĞU

Pendik’te 17 ve 18 Ağustos 1985 günleri, yıldızlar, Genç A ve B ve Büyükler olarak, 4 kategoride de şampiyon olan Fenerbahçe, 13 birincilikle, aralıksız olarak, üstüste lO.kez Türkiye Kürek şampiyonu olmayı başardı. G.S. ile Herek 4’er, A.Hi-sar, Mogan ve Çayırova da birer birincilik aldılar. Mogan’ın 300, G.S.’ında 1150 puanına karşı, 1975 puanla Türkiye şampiyonluğunu da üstüste 10. kez kazanmayı başaran Fenerbahçe’nin birincilik kazanan tekneleriyle kürekçileri şunlardır: Tek çifte: Mehmet Dilek, 2 Tek dümencisiz: Fahri Özbey, İrfan Karaca, 4 Tek dümencisiz: Hüseyin Turoğlu, M.Dilek, Güven Girgin, Onur Dağ-deviren,

8 Tek : Tevfik Mersin-Abdülkadir Abamor, Timur Erensal, Ayhan Balıkçı, Suat öz-kılıç, Fahri özbey, Osman Taşkın, Ta-muray Erensal ve Mustafa Tekiş, Fenerbahçe’nin Kürek sporunda 1985 yılında sağladığı başarı yurdumuz kürek sporu tarihinde eşsizdir. Bu eşsizliğin Avrupa ve hatta Dünya için de geçerli olması çok muhtemel. Şöyle ki; Fenerbahçe, İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarıyfa İstanbul kupasında 1976’dan beri 10 yıldır sürekli olarak şampiyon oluyor. Aynı başarı, kurulduğu 1977’den beri, 9 yıldır Türkiye kupası yarışlarında da gösterildi. Bir ülkede 4 resmi ve sürekli şampiyonluğun, muhtelif kulüpler içinde, 10 yıl hiç aksamadan, üstüste aynı kulüp, yani Fenerbahçe tarafından kazanılmasını Tanrı Fenerbahçeli kullarına gösterdi… Bu başarının bir benzeri Dünyanın başka bir ülkesinde yaşanmışmıdır acaba?!.. Gerçekten ilginç bir soru..

Fenerbahçe Kulübü, 1985 yılı Temmuz sonlarında, İtalya’dan, 15 milyon liraya 8 adet DONORA-TİCO marka tekne satın aldı. Bu para, şubenin emektarlarından Dr. Semih Bayülken’in girişimiyle üyelerden sağlandı.

Bu yeni teknelerle Fenerbahçe’nin 1986 yılı kürek faaliyeti daha da başarılı geçmiştir. İstanbul Bölge ve Türkiye şampiyonluklarıyla, İstanbul ve Türkiye kupaları Fenerbahçeli kürekçilerce kazanılmakta devam olunmuş, ayrıca International Wil-lach yarışları seçmelerinde barajı yalnız Fenerbahçe 8 Teki aştığından, Milli takım bu 9 Fenerbahçeli ile 13/14 Eylülde 5 Uluslararası yarışların 3’üne girmiş ve 3 bronz madalya almıştır.

Fenerbahçe 1986’da Türkiye kupasını üstüste 10, İstanbul kupasıyla İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarını yine peşpeşe 11. kez kazanmıştır. Bunlardan, aynı zamanda 13/14 Eylül Willach yarışlarına seçme niteliğindeki 1986 Türkiye şampiyonluğu 23/24 Ağustosta Pendik’te yapıldı. 8 kulüp arasındaki müsabakalar sonunda: Kıdemlilerde, Çayırova 150, G.S. 200, F.B. 700 Yıldızlarda, A.Hisar 800, Hereke 850, F.B. 950 Gençlerde, G.S. 300, A.Hisar 350, F.B. 850 Büyüklerde, Mogan 175, G.S. 1500, F.B. 1650 puan aldılar

Fenerbahçe’nin Büyükler 8 tek yarışında barajı aşmayı başarıp \Villach yarışlarında Türkiye’yi temsil eden 9 milli kürekçi şunlardır:

HÜSEYİN TUROĞLU, TİMUR ERASLAN, TAMURAY ERASLAN, SUAT ÖZKILIÇ, AYHAN BALIKÇI, FAHRİ ÖZBEY, REFİK GÜR-SES, İLHAN AKGÜN ve FARUK TOSUN.

Milli Takımın VVillach da antrenörlüğünü, Fenerbahçe antrenörü eski milli kürekçi Tamer Yelkovan yapmıştır. Fenerbahçe’n bu çok değerli ve yetenekli gencin, kürek dalının eşsiz başarılarında, bilgi ve gayretleriyle son derecede etkin rol oynadığını, taktirlerle vurgulamak gerekir. 1987’de – Fenerbahçe’nin Kürek sporundaki bir eşi görülmemiş başarılarına her halde kem gözlerin nazarı değdi ki, 1987’de bir ihmal ve bundan yararlanmaya koşan ezeli rakibin de bir çelmesi, sürekli başarıların devamını kısmen engelledi.

Kulübün bütün gayretlerinin, kötü durumdaki futbol dalının İslah ve güçlendirilmesine yöneldiği Temmuz ayında, G.S.’ın bu şubeye uzattığı eli önleyememiş ve yarışlar arefesinde 3 milli kürek-çisini ezeli rakibine kaptırmıştır. Bu nedenle, İstanbul Bölge ve İstanbul Kupa şampiyonluklarının üstüste 12’şer yıl kazanılıp korunmalarına karşın, Türkiye ve Türkiye Kupası birinciliklerini, 12 ve 11 yıl sonra, Galatasaray kazandı. Bu olayı, 30 Ağustos 1987 günlü “HÜRRİYET” gazetesi şöyle yazmış ve yorumlamıştır:

(Galatasaray, futbol ve voleybolden sonra, kürekte de yıllar süren şampiyonluk hasretine son verirken, Fenerbahçe’nin 12 yıllık saltanatına da son vermiş oldu. –

Bu arada, Galatasaray’da Fenerbahçe’den Temmuzda transfer edilen kürekçiler İRFAN KARACA, GÜVEN GİRGİN VE SUAT ÖZKILIÇ da yarıştı. Böylece San-Kırmızılılar 12 yıl sonra şampiyonluğa ulaşırken Fenerbahçe’yi kendi silahlarıyla vurmuş oldu.)

Bu olay, Türk sporunda hala süren ilkel düzenin ne derece zararlı olduğuna yeni bir kanıttır. Yaz sporlarında transferin Temmuz ayında uygulanması bir kulübün zararına olurken, bir diğerine yarar sağlayabilir. Ama, milli karşılaşmalar için her halde bir handikaptır. Nitekim, hemen sonra, 1987 Eylülü’nün ilk yarısındaki Willach Uluslararası yarışları bunu ispat etti. Milli Thkım, A kategorisinde başarısız kalırken, Gençler kategorisinde Fenerbahçe’nin AŞKIN BEDÜK, ÖZGÜR SAY, SOYDAN SOYUÇAYLI, HİLMİ ŞEN ve dümende KORAY ŞAHİN’den oluşan 4 Tek dü-mencili ekibi, 32 tekne arasında, birinci gelip, yegâne altın madalyamızı kazanmaya muvaffak oldu.

Fenerbahçe; Kürekte, alt yapısındaki bolluk sayesinde, ancak gaflete düşünce ve mevzuatın sakatlıklarından yararlanmalar yoluyla alt edilebi-liniyor. Her halde, bunun tedbirlerini almak gerekir. 1987’nin kaybının da, A takımının değerli antrenörü Tamer Yelkovan ile, Genç kategorilerin çalışkan antrenörü Adem Deniz’in gayretleriyle, 1988’de telâfi edileceği beklenebilir.

KÜREKTE RESMÎ ŞAMPİYONLUKLAR

Kürek sporunda kulüplerimiz için hedef; bilindiği gibi, “BÖLGE” ve ‘TÜRKİYE” şampiyonluklarıdır. Bu 2 resmi şampiyonaya, 1965’den itibaren aralıklı ve 1976’dan beri de sürekli olarak, “İSTANBUL KUPASI” ve 1977’den itibaren de, yine sürekli olarak, “TÜRKİYE KUPASI” yarışları eklendi. Zaman zaman, yine resmi mahiyette ve tümü Fenerbahçeli küıekçiler tarafından kazanılan “FEDERASYON KUPASI” ile, “CUMHURİYET KUPASI MARATON YARIŞI” da yapılıyor.

Fenerbahçe Kulübü, Yurdumuzda kurucusu olduğu bu spor dalına 1951’den beri önemle eğilip ilgi ve heyecanı arttırdığından, o tarihten bu yana İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarıyla, İstanbul ve Türkiye kupalarında birincilik kazanan kulüpler, tablo halinde, aşağıda sunulmuşlardır:

Görüldüğü gibi, 1987 yılı sonuna kadar 31 yılda İstanbul Kürek şampiyonluklarından 19’unu F.B., 15’ini G.S., l’ini A.Hisar kazanmış, bir şampiyonluk 1961’de G.S. ile A.Hisar, bir şampiyonluk da 1955’de Fenerbahçe ile G.S. arasında paylaşılamamıştır.

Türkiye şampiyonasında F.B!nin 20 şampiyonluğuna karşı Galatasaray 15, A.Hisar 2 yıl birincilik kazandılar.

İstanbul Kupasında Fenerbahçe’nin 16 yıl şampiyon olmasına karşın G.S. 2 kez birinci olmuştur. Türkiye Kupasında ise şampiyonluk 10 yıldır

F.B.’nin tekelindedir. G.S. bir şampiyonluk aldı. Bu suretle, 1987 sonunda F.B’nin şampiyonlukları 65, G.S.’nin 33, A.Hisarının da 3’dür.

F.B.’NİN KÜREKTE DIŞ SEYAHATLERİ

Fenerbahçe, Kürek sporunda yurt dışına deplase olan ilk Türk kulübüdür. 1980 ve 1982 yıllarında 2 kez yurt dışına çıkan Fenerbahçe Kürek takımı, bu seyahatlerin ikisini de Bulgarista’nın Filibe (Plovdiv) şehrine yaptı.

Kâzım Bayülken başkanlığında yapılan seyahatlerin 2-3 Ekim 1980’deki ilkinde Bulgar, Rumen ve Polanyalılarla yarışıldı. Fenerbahçe, dümencili ve dümencisiz 4 teklerle 8 tekte 3 gümüş, tek ve 2 çiftelerde de bronz madalyalar kazanmıştır.

2. gelen dümencisiz 4 tek: Recep Akıcı, Sedat Esinduy, Mehmet Burçkin ve Refik Öngün.

Dümencili 4 tek: Tevfik Mersin-Refik Öngün, Kâşif Yılmaz, Bülent Dinlegör ve Onur Dağdeviren.

8 tek: Yukardaki 2 ekipten oluşmuştur. (Yalnız 2. Refik yerine Timur Erensal)

Tek çifte: Can Bamyacıoğlu.

2 çifte: Timur Koloğlu, Can Bamyacıoğlu

2 çifte bayanlar – Havva Paçacı ve Seda Yazgan. yine Ekim 1982’deki 2. seyahatte 3 altın ve birer gümüş ve bronz madalya kazanıldı. Altın madalya kazanan F.B. 4 tek dümencili ekibi Sinan Nazlı, Abdülkadir Abamor, Osman Taşkın, Fahri Özbey ve Halit Üstüner.

4 tek dümencisiz: Hüseyin Turoğlu, Recep Akıcı, Sedat Esinduy ve Mehmet Dilek.

8 Tek – Yukardaki 2 dört tek ekibinden oluşmuştur.

Gümüş madalya alan 2 Tek dümencisiz: Hüseyin Turoğlu ve Recep Akıcı.

Bronz madalya kazanan 2 çifte ise Serdar Özeren ve Erhan Süren ekibidir.

Türk kürekçilerinin nârin teknelerle ilk dış teması, 16/17 Ağustos 1952’de Frankfurtta Mein nehri üzerinde yapıldı.

Helsinki Olimpiyatları için hazırlanmışken gö-türülmeyen kürekçilere, Fenerbahçe ve yurdumuzun ilk kürekçilerinden İstanbul Bölge Müdürü Sait Salahaddin Cihanoğlu’nun yaptığı 8 bin lira yardımla, Frankfurt’ta Alman, Avusturya, İsviçre, Danimarka ve Yugoslav kürekçilerle yarışmak olanağı sağlanmıştır.

Seçmeleri kazanan Fenerbahçe’den Tonguç Tür-san, Edip Öke, Adem Çavdar, Sudi Tombaz, Osman Baydar, Mustafa Tokay ve Kâzım Deniz ile Galatasaray’dan Ahmet Yavaşoğlu ve Petro’dan oluşan Türk ekibi bu ilk yurtdışı temasta 3 birincilik almayı başardı. Bunlar, tek çifte de Tonguç, 2 çifte de, dümende Kâzım olarak, Tonguç-Adem ve 2 çifte süratte Ahmet-Petro ve Yine Kâzım’dır.

Bu ilk temasın başarılı geçmesi üzerine; Türkiye, ilk resmi yarışlara 7’si Fenerbahçe, 3’ü G.S.’lı 10 kürekçi ile, 1955 Temmuzunda Barselona’da yapılan 2. Akdeniz Oyunlarında katıldı. Ancak; çok ağır teknelerle tek çifte de Tonguç 2., 4 Tek dü-mencilide, gene Fenerbahçe’den Kâzım; Edip, Osman, Yunus Kayaoğlu ve Mustafa Uzel ekibi 5. gelmiş, dümencisiz 4 tek karma ile Fenerbahçe-nin Tonguç-Adem iki çiftesi teknesizlikten yarışlara girememişlerdir.

Ağustos 1957’de DUİSBURG’daki şampiyonada Avrupa’nın güçlü ekiplerine karşı, kürekçile-rimizin tek ve 2 çiftlerle 4 tek dümencilide 4’üncü ve 2 tek tümencisiz de 5. olmaları ümit verici sonuçlardı. Bu nedenle Fed. Başkanı Eftal Nogan:

(— AVRUPA ŞAMPİYONASINDA SAĞLADIĞIMIZ KRONOMETRİK DERECELER BİZİ SEVİNDİRDİ. 10 BİN SEYİRCİ KÜREKÇİ-LERİMİZİ ALKIŞLADI!..), demiş, Temmuz 1958’de Luzern yarışlarındaki 8 ve 9.’luklar ise ümitleri kırıp, bu kez aynı zata:

(— AVRUPA ŞAMPİYONASINA GİREMEYECEĞİZ!..), dedirtmiştir. Ancak, sağduyu egemen oldu ve dış temaslar sürdürüldü. Nitekim, 1959’da Fransa’da MAÇAN, 1960’da Kartal’da Bulgarlarla, 1961’de Sofya, ve Almanya’da yarışılmış, bunları 16.8.1964’de, 9 elemandan 8’i Fenerbahçeli olan Milli Takımın 2/1’lik İsrail galibiyeti izlemiştir.

Willach, Kla genfurt ve Nottingham Dünya şampiyonasında ve Münich’de devam eden bu uluslararası müsabakalar dışında 1975’den itibaren Balkan ve İstanbul International yarışları tertiplendi. Bu yarışlar her yıl yapılmakta ve Milli takımın % 90’ini F.B.’li Kürekçiler oluşturmaktadır.

Bu yarışlardan en heyecanlı, aynı zamanda yurdumuzda ilk Milli temas olan, Kartal’da 2.10.1960’da Bulgarla yapılan karşılaşmalardaki 2 çifte yarışıdır. Fenerbahçe’den KEMAL YÜCE ile KEMAL ÇIPA’dan oluşan Milli 2 çifte, 2 bin metrelik yarışta, ilk 500 metreyi önde götürmüş, Bulgarlar Fenerbahçe teknesine 1000 metrede yetiş-mişlerse de 1500 metreden itibaren arayı açan Sarı-Lacivertli futa 4-5 tekne boyu fark yapmış ve sahillerde toplanan on binlerce seyircinin coşkun gösterileri arasında 8.11 dakika da birici, Bulgar teknesi de 8.16.2 ile ikinci bitirmiştir.

Dış temaslarda son müsabaka 1987 Eylülündeki Willach yarışları oldu. Bu ananavi Uluslararası karşılaşmada tek altın madalyamızı da, evvelce sözünü ettiğimiz gibi, Fenerbahçe’nin Genç 4 Tek Dümencili ekibi kazandı.

FENERBAHÇE’Lİ MİLLİ KÜREKÇİLER

1955’de Barselonadaki 2. Akdeniz Oyunlarından 1987 sonuna kadar, 32 yıllık bir dönemde, Kürek sporunda 160 kadar Türk genci milli oldu. Bunların 120’den fazlası Fenerbahçeli’dir. Yurdumuzda, hemen bütün Federasyonlar gibi, Kürek Federasyonunda da arşiv olmadığından, Milli kürekçilerin sağlıklı bir listesine sahip olmak kolay, hatta mümkün değildir. Bu nedenle aşağıda sunduğumuz Fenerbahçeli Milli Kürekçiler tablosunda, çok muhtemel olarak ismi unutulan veya atlanan Sarı-Lacivertli kürekçilerin, durumu anlayışla karşılayacakları kuşkusuzdur.

Şu ana kadar görülmüştür ki, Türkiye’de kürek sporunu’nun öncüsü olan Fenerbahçe Kulübünün 1914’den beri bu spor dalında gösterdiği verimli gayret ve hizmetler sonsuzdur. Onun feda karlıklar pahasına verdiği büyük hizmet ve eriştiği başarılara karşı, Teşkilat ona ne vermiştir?!.. Ne yazık ki bir şey vermemiş, hiç değişse manevi bir desteği bile esirgemiş ve zaman zaman da köstek olmuştur. Bu konuda, yönetim kurulunun 1986 yılı faaliyeti hakkında Şubat 1987 Mali Kongresine sunduğu en son rapordaki görüş, iddia ve şikayetler bu çok acı, ayıp ve de akıl almaz tutumu kanıtlıyor:

(1986 YILININ EN ÜZÜCÜ YANI KÜREK FEDERASYONUNUN DİĞER BÜTÜN KULÜPLERE YARDIM YAPMASINA KARŞILIK, KULÜBÜMÜZE BİR YARDIMDA BULUNMAMASIDIR…

KÜREK SPORUNDA TAŞIDIĞI YÜK ÇOK FAZLA OLAN KULÜBÜMÜZ, TÜRKİYE GENELİNDEKİ BÜTÜN KULÜPLERİN TOPLAM SPORCU SAYISINDAN FAZLA GENCE HİZMET VERMESİNE RAĞMEN, HERHANGİ BİR TEKNE VE MALZEME YARDIMI ALAMAMAKTADIR. AYRICA, RAKİP KULÜPLER, ALDIKLARI BU YARDIMLAR DIŞINDA, HEM MADDİ, HEM DE TEKNİK YÖNDEN DESTEKLENMEKTEDİRLER…

BÜTÜN BU KÖTÜ ŞARTLARA KARŞI, FENERBAHÇE O KADAR BÜYÜKTÜR Kİ HEPSİ İLE BAŞA ÇIKABİLMEKTEDİR!..)

Bu durum karşısında hayret etmemek, hatta ürpermemek mümkün mü?…

YELKEN

Yelken sporu yurdumuzda İstanbul’un fethiyle beraber başladı ise de sportif amaçla yelken kulüplerinin doğuşları çok geç olmuştur. Nitekin, İn-gilterede ilk yelken kulübü 1720’de kurulduğu gibi, bunu bir çok Avrupa Ülkelerinin yüzlerce kuruluşu izlemiş, Türkiye’de ise ilk girişim, ancak 20. Yüzyıl başlarında İngilizler arasında görülmüştür. Başlıcalarını Moda, Büyükada, İstanbul ve Bakırköy Yacht Kulüplerinin oluşturduğu bu İngiliz Kuruluşları ilk müsabakaları. 1914-18 savaşından önce ve aralarında yapmışlardır.

Konum yönünden taşıdığı özellik, Türk Kulüpleri içinde yelkeni de çalışma alanına alan ilk kulüp olmak ayrıcalığını Fenerbahçe’ye kazandırmıştır. Nitekim, kuruluşundan itibaren, üyelerinin bu spor dalında gösterdikleri faaliyet, 1915’de, savaş nedeniyle el konan yabancılara ait teknelerin Bahriye Nezareti (Deniz Bakanlığı) tarafından kulüplere dağıtılmasında, en büyük ve görkemli olan, BELKİ S Kotrasının Fenerbahçe’ye lâyık görülmüş olmasıyla da kanıtlanır.

Osmanlı İmparatorluğu kıyılarının Fenerler Genel Müdürü Fransız Mr. B AUDRY’ye ait olan 45 tonluk bu tam donatımlı zengin ve en mükemmel kotra Fenerbahçeli Yelkenciler için adeta okul gemisi görevi yapmış ve gelişmelerinde etkili olmuştur. Ser dümenciliğini S.S. Cihanoğlu’nun yaptığı bu muhteşem tekne, ayrıca, değişik yerlerdeki müsabakalara gidiş-dönüşte, izci ve tenezzüh kamplarında da Fenerbahçe kulübüne yararlı olmuştur.

Yurdumuzda Türkler arasında ilk yelken yarışı 24.7.1917’de Donanma Cemiyeti’nin Padişah Sultan Reşat himayesinde düzenlediği Heybeliada yarışlarında yapıldı. Bu yarışa 4 tekne katılmış, BELKIS birinci, YUNUS adlı kotra da 2. gelmiştir.

KÜLÜPLERARASI YELKEN YARIŞLARI

Yukardaki 1917 yarışını, herkese açık 12.8.1932 Moda, 2.9.1932 Yeşilköy ve 16.9.1932’de yine Moda yarışları izlemiştir. Giderek düzenli şekil alan bu yarışlardan sonuncuları 12 Kademlik Dinki, 15 metrekarelik Yole ve planları aynı yıl, yani 1932’de Denizcilik Fed. Yelken Komitesi tarafından yapılan 12 m2’lik Şarpi sınıfları arasında düzenlenmiş ve yarışlar 1952’ye kadar genellikle şarpi sınıfı tekneler arasında geçmiştir. Bunu PIRAT ve DRAGON sınıfı tekneler izlemişler, daha sonra da SNİPE ve FİNN modeli tekneler programa alınmıştır.

Fenerbahçe, Yelken yarışlarında 1917’de ilk günden ve kulüp olarak yer aldı. Bu daldaki ihtisas kulüplerini geride bırakıp, uzun yıllar Türkiye’nin 1 sayılı yelken kulübü olarak başarıdan başarıya koştu. Sayısız şampiyonluklar kazandı. Pek çok Milli eleman yetiştirdi ve bu sporun tarihinde en seçkin yeri tuttu.

PIRAT sınıf teknelerle başlayan kulüplerarası müsabakalarda İzzet ÇİNTAV, Enver, Osman Oğuz, Sadi, Tarık Halim Angün, Remzi Kayıkçı, Üsküdarlı Celâl ve 1933’den sonra da mimar Selim Benar, Hayri Kunter, Faruk Hızer, Semih Arı-can ve Şeref Karaoğlu başarı gösteren Fenerbahçeliler arasındadırlar. Bu arada, 7.8.1942’deki 2 millik Şarpi müsabakasını F.B.’lı Sadık ile Ahmet, rakipleri G.S. teknesinden 4 dakika önce kazanmaya muvaffak oldular.

Önceleri tekneler, Belkıs dışında, yarışçıların şahsi malları idi. 1937’de Denizcilik Bankasının kulüplere ve bu arada Fenerbahçe’ye 3’er adet Şarpi sınıfı tekne vermesi bir teşvik olmuş ve kulüpler arası yarışlara hız kazandırmıştır. Daha sonra, 1952’de aynı bankanın kulüplere yine bedelsiz tekne dağıtması bu daldaki canlılığı arttırdı. Bu arada, Fenerbahçe kulübüne de 4 PIRAT ile (GALİP BEY) adı konan bir Dragon verilmesi yelken dalını yeniden kalkındırmış ve bu şubeye ilgi ve rağbeti arttırmıştır. Birçok yeni ve hevesli gençler kulübe kaydoldular ve ilk Dragonla da Piri Reis ve Ahmet Reis Kupaları yarışları kazanıldı.

Fenerbahçe’nin 1950’li yıllardaki yelkencilerinin başlıcaları:

Zekâi, Haluk ve Hilmi Tüker kardeşler, Vural Suveren, Sümer Demir, Özçan Akalp, Bülent Akbaş, Muammer Tezol, Metin Ekmekçioğlu, Cahit Aysu, Haluk Kolçak, Erol Gönül, Erol Ferah, Talat İlmen, Osman Ağan, Baha Tümdoğan, Azmi Ay-gen, Saygı Ustagil, Ayhan Özgülşen, Bülent Evrenos, Nevzat Uçyıldız Bozkurt Suveren ve Vâla Sidar’dır.

YELKEN, FEDERASYON OLUYOR…

Yelken sporu 1957’de SU SPORLARI FED.dan ayrıldı ve müstakil oldu. Yelken Federasyonu’nun ilk başkanı Sait Salahaddin Cihanoğlu’dur.

Yeni Federasyonun kurulması bu spor dalında bir devrim yaratırken Fenerbahçe Kulübünde de şube düzene konmuş ve başına da Dr. Nurettin Otmar Savcı getirilmiştir.

Bu tarihlerde yelken sporu Türkiye’de sadece İstanbul’da ve pek az da İzmir’de uygulanmaktadır ve faaliyet alanına giren tekne sınıfları da şunlardır:

Şarpi, Yerli ve Avrupa PIRAT, Snipe, Finn, Flying Dutchman, dragonne ve B sınıfı yat… Ancak, zamanla yurdumuz faaliyet alanında sınıflarda değişiklikler yaşanmış ve yaşanmaktadır. Nitekim, Pirat sınıfı bizde ve bütün Dünyada artık kalkmıştır. Buna karşın, dünyanın en revaçta teknelerinden olan Snipe, snf idari bilgisizlikten, bizde kaldırılmış, en popüler teknelerden, hatta Olimpiyatların gözdesi Flying Dutchman da, pahalı olması nedeniyle, 1984’den beri Türkiye yarış programları dışına çıkarılmıştır. Yurdumuzda, 1986 sonunda resmi programa giren yarış tekneleri 8 sınıf olup şunlardır.

Obtimiste, Cadet, Sunfisch, Finn, Dragonne, Windsurf, 470 sınıfı yat ve askeri güçler arasında rağbet gören Star-Bootte’dir.

F.B.’de 1957’DEN SONRA YELKEN…

Fenerbahçe kulübü yelken sporunda, birçok ihtisas kulüplerinin mevcudiyet ve oldukça da büyük imkânlarına karşın, sporcularının gayret, yetenek ve fedekârlıklarıyla, yine de adım adım ilerleyip gelmiş ve 1975’den beri Türkiye’nin en zengin filo ve en ünlü yelkencilerine sahip olan kulüp hüviyet ve şöhretine ulaşmıştır. Her tekne dalında sayısız İstanbul, Türkiye ve diğer resmi ve özel şampiyonluklar kazanmış sporcuları pek çok kereler yurdumuzu içte ve yabancı ülkelerde temsil etmek yeteneğini göstermişlerdir. Her sınıftan teknelerin enaz yarımyüz yıldır sürüp gelen ve yıllar geçtikçe de sayıları sürekli artan derece ve şampiyonluklarını ve bu başarıların sahipleri değerli yelkencileri burada, tam olarak ve yegân yeğan anmak ve sunmak, ne yazık ki, olanaksızdır… Çünkü, hemen her spor dalında olduğu gibi, yelkende de, ne Bölge ve ne de Federasyonda henüz (ARŞİV) söz konusu değildir. Kişisel çabalar ve tutulan günlük notlarda atlanmış nice şampiyon ve şampiyonluklar olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, daha bir çok başarı ve sahiplerinin burada sunu-lamamalarının, çaresiz olarak, mazur karşılanması gerekecektir.

Fenerbahçe’nin, bağımsız Federasyon haline geçişinden itibaren yelken sporunda adım adım ilerleyip nihayet zirveye ulaşan başarılarını, yıllara göre, şöyle sıralamak mümkündür:

1958- Galip bey kupası yarışlarında Finn sınıfında Zekâi Tüker birinci. Snipe de Sümer Demir-R.Gochina birinci. Hüsamettin Yulkaslan yarışla-riîıda, Bozkurt Suveren-Uğur Nur ekibi birinci, Karadeniz Kupasında, Yukardaki ekip Prat da birinci, Câhit Aysu-Nevzat Gümüşsoy 3’üncü.

1959- 26 Temmuz’da Yılmaz Gü n.er-Sümer Demir Şarpi’de birinci. Cahit Aysu-Yıldıray Kocamemi 3’üncü. 2 Ağustosta Y.Güner-S.Demir şarpide üçüncü, Bozkurt Suveren-Halil Akbaş Piratda birinci, Vefa-Thnkut ikinci, Uğur Nur Finn’de üçüncü.

1960-Kalamış Kupası: S.Demir-Necdet yerli Sni-pe’de birinci, Oğuz Nur Finn’de birinci… Avrupa Prat’da Bozkurt Güven-Nami İstanbul şampiyonu.

1961- Hırgut Reis kupasında: Sümer-Gani ekibi yerli Snipe’de birinci. Rıza Durgunoğlu-Işıl yerli Prat’da 2., Ayhan Atmaca-Taylan Ertug 3.üncü. Zekâi Tüker-Celâl Çakar serbest Prat’da 2., Koray Oğuztaş Finn’de birinci.

1962- Galip bey kupası: Aykut Atmaca Av.Pı-rat’da 1., Yılmaz Yamaç 2.inci. Rıza Durgunoğlu yerli Pırat’da 1., Mehmet Tüker 3’üncü. Şarpi’de Ali Çamlıca 2’inci. Finn’de Celâl Çakar birinci oldular.

Hırgut Reis Yarışları: Mehmet Erbudak-Mehmet Gençeli Pirat’da birinci, Yalçın Bengü-Haluk Pa-ker ekibi ikinci.. Necdet Egeli-Fehim Bingöl Sni-pe’de ikinci… İstanbul şampiyonasında Rıza Durgunoğlu-Mehmet ekibi yerli Pırat’da 2’inci, Vural-Celâl ekibi S.Pırat’da ikinci, Bozkurt-Necdet ekibi 3’üncü. Haluk Tüker Cem ekibi yerli Sni-pe’de, Can Aktel de B sınıfı yatta 3. oldular. Ağustos ayında İstanbul’da Yunanlılarla yapılan yarışlarda Flying-Dutchman’da Vural Suveren-Erol Ferah, Finn’de de Z. Tüker 2.1ik aldılar.

1963- Fenerbahçe yelken şubesi bu mevsimden itibaren gücünü duyurmaya başladı. 29.3.1964 Genel kuruluna sunulan Yönetim Kurulu raporu bu durumu kanıtlar:

(Yelken şubemizin bütün vasıtaları geçen yıl sonuna kadar Denizcilik Bankasının 1952 hediyeleri olan 1 Dragonla 4 Pırat teknesi teşkil ediyordu. Bunların hepsi miadlarını çoktan doldurmuştular.

Geçen yıl sonunda Bölge’den bir Finn, 2 Snipe ve Federasyondan da bir Flying-Dutchman teknesi alınmış ve ayrıca kulübümüz üyelerine ait Pırat, Şarpi ve A sınıfı yat olarak da 5 hususi tekne de bunlara katılmıştır.

FENERBAHÇE’NİN YELKENDE BÜTÜN VARLIĞINI OLUŞTURAN BU FAKİR FİLO, GEÇTİĞİMİZ MEVSİM HER TÜRLÜ TAKDİRİN ÜSTÜNDE BAŞARI SAĞLAMIŞTIR. Gerçekten, her müsabakaya bütün kadrolarıyla giren kulübümüz, en büyük hareketi gösterdiği gibi, ayrıca yarışlara zenginlik katmış ve nihayat eniyi dereceyi alan takım olarak sivrilmiştir:

A sınıfı yat yarışında İstanbul şampiyonluğu ve Türkiye birinciliği,

Pırat’da İstanbul 2 ciliği ve gene İst. Gençler 2’ciliği,

Sinip’de, 16 takım arasında, İst. 2,4 ve 5’inciliği ve Gençler 2’ciliği,gene Snipe’de Türkiye 2,4 ve 5’ciliklcri kazanıldı.

İşaretlemek gerekir ki, kulüpler arasında bir yarışta 3 derece birden almak yalnız Fenerbahçe’nin ulaştığı bir başarıdır.)

1964- Fenerbahçeli yelkenciler şampiyonalarda, mütevazi olanaklarıyla varlıklı rakiplere karşı ge-nede büyük başarılar sağladılar. Nitekim Finn sınıfında İstanbul 3 cülüğü, Flyng Dutcman’da ist. Şampiyonluğu, Prat’ta İst İkinciliği, Prat gençlerde İst. ikinciliği, B sınıtı yatlarda İstanbul ve Türkiye şampiyonlukları Fenerbahçeliler tarafından kazanıldı.

1965- Fenerbahçe kulübünün 20 Mart 1966 kongresi çalışma raporunda yelken şubesinin 1965 yılı çalışmaları şöyle sunulmuştur.

(SON DERECEDE İHTİSAS İSTEYEN YELKEN BRANŞINDA KULÜBÜMÜZ ÇOK GÜÇLÜ RAKİPLERLE BOY ÖLÇÜŞMEK ZORUNDA BULUNUYOR. YELKENCİLERİMİZ BU ÇOK GÜÇ DURUMA RAĞMEN, OLAĞANÜSTÜ GAYRET VE CİDDEN BAŞARILI ÇALIŞMALARIYLA, KULÜBÜMÜZE ŞEREFLER KAZANDIRMAKTA BU YILDA DEVAM ETTİLER. 7 SINIFTAN 4’ÜNDE İSTANBUL ŞAMPİYONU VE AYRICA BİRDE TÜRKİYE BİRİNCİLİĞİ KAZANAN YELKENCİLERİMİZİN BU FEVKALADE BAŞARILARINDA, GAYRET VE YETENEKLERİ YANINDA, KULÜP VE RENK SEVGİSİNİN DE BÜYÜK ROLÜ BULUNDUĞU ŞÜPHESİZDİR.)

Fenerbahçe’nin 17/18 Temmuz 1965’de Kalamış’ta kazandığı bu 4 İst. şampiyonluğunun tekne sınıfları, yelkencileriyle, şunlardır:

Pırat (Rıza Durgunoğlu), Şarpi (Ayhan Atmaca ve Yetkin Ekmekçioğlu ekibi), Dragon (Zekai, Hilmi ve Gürkan Tüker kardeşler ekibi), B klası yat ise, İstanbul şampiyonluğundan bir süre sonra Türkiye şampiyonluğunu da kazandı. İşaretlemek gerekirki, genellikle İstanbul dışında yapılan Türkiye birinciliklerine, yüklü masrafı nedeniyle sporcular rağbet etmemekteler.

Bu mevsimin açılışı olan 25 Nisan (Federasyon Açılış Kupası) yarışlarında, Şarpi’de Ayhan Atmaca-Necati Duman ekibi birinci, F.D.’da Vural Suveren-Yılmaz Yamaç ekibi birinci, 16 MayısL taki Turgut Reis kupasında Hilmi Türker-T&ylan Ertuğ ekibi Snipe’de birinci, 8 Ağustos Piri Reis Dragon yarışında, son 10 yılda 2. kez olarak, 13 Tekne arasında Zekai, Hilmi ve Haluk Tüker kardeşler ekibi yine birinci oldular.

30 Ağustos (Cumhuriyet Kupası) yarışlarında ise; V. Suveren ve Yılmaz Yamaş F.D.’da, Güven Sun Finn’de, S. Demir ve T. Ertug ekibide Snipe’de birincilikleri topladılar. Türkiye Dragon şampiyonluğunu da Ekim ayında Zekâi Tüker, Ayhan Atmaca ve Mehmet Tüker ekibi kazandı.

1966- Fenerbahçe yelken şubesinin varlığı, kulüp malı olarak, 1 Dragon, 6 Snipe, 3 Finn, 2 Şarpi, 1 Flying Dutchman ve 2’de Prat olarak 15 tekneye varmıştır. Ayrıca, üyelere ait 4 Snipe vardır. Tekne bakımından sahip olunan bu imkâna karşı yelken temininde büyük zorluklarla karşılaşılmaktadır. Sporcuların girişimleriyle Amerikadan getirtilen yelkenlerin mevsime yetişememesi rakiplere avantaj sağladı ise de 1966’nın F.D.’da İstanbul ve C sınıfı yatlarda da İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarını Fenerbahçe kazandı. 1967- Özel ve teşvik yarışlarında bir çok birincilikler sağlanmış, 2 sınıfta da İstanbul ve Türkiye şampiyonlukları kazanılmıştır. Snipe’de Ahmet Baydar- Azat Baykal ekibi İstanbul ve Türkiye şampiyonu oldu. İzmir’de yapılan Doğu Avrupa Snipe şampiyonasında Vural Suveren-Emre Arda ekibi 3.oldu.

1968- Şube dereağzından Fenerbahçe burnunda yeni yapılan tesislere taşındı.

Kurulan Snipe filosuyla İstanbul ve Türkiye Gençler şampiyonluklarını Fenerbahçe kazanmıştır. Orhan Tüker-Erdim Öztokat’dan oluşan genç ekip, Milli Takım olarak katıldığı Sanremo Avrupa şampiyonasında 6. oldu. Gençler Pratta’da İstanbul şampiyonluğu kazanıldı.

Büyükler Finn ve Dragon’da İstanbul üçüncülükleri, Pirat ve F.D.’da İstanbul şampiyonlukları, Snipe’de İstanbul 2,3 ve 5 incilikleriyle, Türkiye 3,4 ve 6.1ıklarını Fenerbahçeli yelkenciler kazandılar. Yeni Snipe ve Dragonlarla güçlenen şube Zekai, Hilmi ve Gürhan Tüker ekibiyle Yunanistanda Türkiye’yi temsil etti. Federasyonun verdiği 8 tahta Optimist tekni ile 8-14 yaşlarındaki gençler çalışma alanına alınmaya başlandılar.

1969- Sarı-Lacivertli kulübün başarılı yelkencilerinden Rıza Durgunoğlu Mehmet Üçgen ekibi Pıratta, Ahmet Baydar-Zafer Sezer ekibi Snipe’-de, Güven Sun finn’de, Gürhan Tüker ve Sırrı Konuk F.D.’da, Zekai, Hilmi, Gürhan Tüker kardeşler de Dragon’da Fenerbahçe’ye 5 İstanbul şampiyonluğu kazandırmaya muvaffak oldular. Gençlerde de Orhan Tüker-Hakan Bilgiseven ekibi İstanbul ve Türkiye Snipe birinciliklerini kazandılar.

Turgut Reis kupasında Fenerbahçe’den 3 tekne, (Ahmet Baydar, Ayhan Kırbaç ve Uğur Peynirci) ekipleri 1., 2. ve 3.1ükleri kazandılar. F.D.’da Gürkan Tüker 1., Dragon’da Ergin Baydar ekibi 2. oldular.

1970- 12 yeni tekne ile 20’ye ulaşan Optimist filosu, katılan 55 gençle, A ve B gurupları ve bütün Bölge yarışlarında ve Türkiye şampiyonasında birincilikleri toplamışlardır.

Pırat’ta Gençler İstanbul şampiyonluğu, Snipe-de l.,2. ve 3.1ükler kazanıldı.. İmtihanlar nedeniyle pek ilgilenilmeyen Türkiye şampiyonasında, girilen Snipe ve Finn’de 2. olundu.

Büyüklerde Pirat, Snipe ve F.D.’da İst. 2. ve 3.1ükleriyle Dragon’da 3.1ük elde edildi.

1971- Optimıst’de 8-14 yaş gurubunda tatbiki kurslar sürdürülmüş, B sınıfında Ankaradaki Türkiye birinciliğini genç yelkencimiz Tuğrul Kacalay kazanmıştır.

İstanbul’da yapılan (AVRUPA-AFRİKA GENÇLER SNİPE ŞAMPİYONASI)’ında Türkiye’yi temsil eden 5 ekipten 3’ü Fenerbahçeli’dir. Bunlardan Orhan Tüker-Hakan Bilgisever ekibi Avrupa 2.si oldu. Levent Karabeyoğlu-Selçuk Arıcan ekibi de 5.1ik aldı. Gençler Finn de Erzin TaIuy İstanbul İkincisi, Orhan Tüker’de Türkiye şampiyonu oldular.

Büyükler Snipe’de Ahmet Baydar-Haluk Arı-can İstanbul şampiyonu olmuş, ayrıca 3,4 ve ö.lıklar da alınmıştır. F.D.’da seçmeleri kazanıp Ne-sebar’daki Balkan Şampiyonasına katılan Gürkan Tüker-Haluk Arıcan ekibinin 2.1iği sonradan 4.1üğe düşürüldü.

4 sınıf üzerine tertiplenen (Ajanlık Kupası)’nda Fenerbahçe 2 birincilik aldı. Snipe’de O.Tüker -H.Bilgisever birinci, Uğur Peynirci- Enis Aygen ikinci olmuş, F.D.’da da şampiyonluğu G.Tüker-H.Arıcan ekibi kazanmıştır.

1972-Mevsim gene başarılı geçti ve gençlerde ilerlemeler görüldü. Orhan Tüker ilk kez bindiği Finn’de İstanbul 2.si oldu ve seçmeleri kazanıp Avusturyadaki gençler şampiyonasında Türkiye’yi temsil etti.

Snipe’de gençlerden Uğur Peynirci – Bülent Yü-mer İstanbul şampiyonluğunu kazandılar. 8/14 yaşlarındaki Optimistciler de girdikleri her yarışta başarılı oldular.

Milli takım seçmelerinde F.D, Snipe birinciliklerini F.B.liler kazanmış, Ahmet Baydar, – Ayhan Kırbaç ilk kez milli takıma seçilmişlerdi.

Ajanlık Kupası ve bölge birinciliklerinde F.D., Snipe ve Dragonda 1., 2., ve 3.1ükler alınmış; F.D. ve Snipe de Türkiye 2.1ikleri kazanılırken Dragonda Zekai, Hilmi ve Haluk Tüker kardeşler Türkiye şampiyonu olmuşlardır.

1973 – Optimist’de Cem Suveren İst. şampiyonu oldu. Neylan Günay da kızlar arası ilk Türkiye Optimist şampiyonluğunu Fenerbahçe’ye kazandırdı. Okullararası İstanbul, Marmara ve Türkiye birinciliklerinde Levent özonur daima ilk üç sırada yer almıştır. Tuğrul Kocabay ise milli takım seçmelerini kazanmış ve Balkan şampiyonasında 12 rakip arasında 4. olmuştur.

Snipe büyüklerde A.Baydar – B.Yümer ekibi İstanbul ve Türkiye şampiyonu oldu. Finn gençlerde O.Tüker Polonya’daki Avrupa şampiyonasında ortalarda yer aldı. Flyıng Dutchman’da İst. ve Türkiye 2. ve 3.1ükleri, Dragon’da da Türkiye 2.si olunmuştur.

Yat sınıfında İst. şampiyonluğunu alan Hikmet Günay, kendi malı (CEMRE) teknesiyle katıldığı bütün yarışları Fenerbahçe’ye kazandırmaya muvaffak oldu. Yıl içinde, diğer birçok müsabakalara giren Fenerbahçeli yelkenciler pek çok birincilikler aldılar. Bütün bu başarıları gösteren şubenin yıllık bütçesi 30 bin liradır.

1974 – Bölge ile müştereken açılan Optimist kurslarının sonuçları olarak bölge birincilikleriyle diğer bütün yarışlar da Küçük Fenerbahçeliler büyük başarılar gösterdiler….. İstanbul birinciliklerinde, Finn gençlerde Orhan Tüker birinci, Jean Serez ikinci., Snipe gençlerde Ziya Günay-Coşar Büyükdoğan ekibi şampiyon oldular.

Snipe büyüklerde M.Peynirci-Koray Oğuzbaş ekibi birinci geldi.. 2., 3., 4. ve 5.1ikleri de F.B. tekneleri kazandılar.. F.D.da G.Tüker-H.Arıcan, Dragonda A.Baydar, A.Baykal ve A.Kırbaç ekibi yine 2., Zekai Tüker ve ekibi 4. oldular. B. sınıfı yat yarışını da Fenerbahçeli (Cemre) yatı kazandı.

Snipe büyüklerde Türkiye 1., 2. ve 3.1üklerini kazanan Fenerbahçe teknelerinden Ahmet Baydar-BülentTü’mer ekibi Rijaka uluslararası yarışlarında Türkiye’yi temsil etti.

Bu mevsim, 3.8.1974 günü ilk kez, “CUMHURBAŞKANLIĞI YELKEN YARIŞLARI”, tertiplendi. Optimist B sınıfında Levent Öznur 2., Finn de O.Tüker 2., Snipe’de M. Peynirci-Mehmet Bilgin ekibi birinci, Dragonda Zekai Tüker ve ekibi 3., F.D.da G.Tüker-Ahmet Uysal teknesi birinci, B sınıfı yatta yine Fenerbahçeli (Cemre) teknesi birinci oldular.

1975 – Optimist de resmi ve özel birincilikleri Fenerbahçeli gençler kazandı. Snipe’de bölge 1., 2. ve 3.1tikleriyle gençlerde ilk dereceleri Fenerbahçeliler aldılar. Türkiye şampiyonası yapılmadı. F.D.da bölge ikinciliğini kazanan F.B.nin bir ekibi Federasyonca Yugoslavya’da yapılan milletlerarası yarışlara yollanırken, bir diğer Fenerbahçe ekibi de (H.Arıcan-G.Tükcr) Nesebaı’da Bulgar, Rus, Rumen ve Mısırlı’larla yapılan uluslararası SUNY-BEACH yarışlarında 2.1iği kazandılar. Dragonda da bölge 2.si olundu.

2. Cumhurbaşkanlığı Kupası 17.8.1975 de yapıldı. Fenerbahçe 4 birincilik aldı.

Optimist’de 42 tekne arasında Timur Gökme-ral birinci, Finn de 7 tekne arasında Levent Özgen 1., Jean Gabriel 2. ve Nikola Serrez 3.oldular. Snipe de 18 tekne arasında M.Peynirci-Ömer Kin-taş ekibi 3.geldi. Dragon birinciliğini 15 tekne arasında Zekai, Hilmi ve Haluk Tüker Kardeşler, B sınıfı yat birinciliğini de “CEMRE” teknesiyle Hikmet Giinay kazandılar.

Fenerbahçe’nin bu tarihlerdeki tekneleri:

3 Dragon, 6 Snipe, 3 Finn, 3 Flying-Dutchman 3 de 470 sinifi yat ve tahta optimist 21 adet. Ayrıca, üyelerin kendi malları 15 tekne daha faaliyettedir.

Görülüyor ki Fenerbahçe’nin PIRAT sınıfı teknesi yok. Federasyon, yaptırıp kulüplere dağıttığı bu teknelerden, istemesine rağmen, Fenerbahçe ye vermemiştir. Ancak,üyelerden biri, kendi malı tekne ile zaman zaman yarışlara girip başarılı oluyor.

1976 – Bölge ve Türkiye birinciliklerinde Finn, Snipe, F.D., Dragon ve yat (A,B,C) sınıflarında Bölge ve Türkiye şampiyonlukları kazanıldığı gibi, Cumhurbaşkanlığı Kupası yarışlarında da en çok birincilikle mümtaz bir yer tutuldu. YAT (Yacht) sınıfında, tekne sahibi yeni yelkencilerin Fenerbahçe’ye katılmalarıyla, bu mevsim bir çok birincilikler kazanıldı.

1977 – Fenerbahçeli yelkenciler bu mevsimin bütün resmi ve özel organizasyonlarında yine beklenenin üstünde başarılı olup sayısız birincilik aldılar. Finn, Snipe, F.D, Dragon ve yat sınıflarının A.B.C. kategorilerinde bu sezon da İstanbul ve Türkiye birinciliklerini Fenerbahçe’ye kazandırdılar. Cumhurbaşkanlığı Kupası yarışlarının da çoğu yine Fenerbahçeli yeklenciler tarafından kazanıldı.

Türkiye’de ilk kez 17.7.1977 de (Mahir Safi Kupası) yarışlarında yapılan 470 sınıfı Yat yarışını, Orhan Tüker, CemDökücü’nün yönettiği, Fenerbahçe teknesi kazandı.

Yine 470 sınıfında, 18.9.1977 Kalamış Yelken Kulübünün (PİM AŞ KUPASI) yarışlarında, Fenerbahçe’nin (Orhan Tüker-Haluk Arıcan), (GÜRHAN TUKER-ARGUN DEMİRCAN) ve (Tulûğ Edige-Coşkun Demircan) ekipleri, sırasıyla 1., 2. ve 3. lükleri kazandılar. Aynı yarışlarda Finn sınıfında Levent Özgen birinci, Snipe de Deniz Tanyel-Sadun Aydıncan ekibi 2., Flying-Dutchman da Koray Oğuztaş-Bülent Görgün ekibi birinci oldular.

1978 – 25 Şubat 1979 genel kurul toplantı raporunda yılın yelken faaliyetinden şöyle söz edilmiştir:

(BAŞARILI AMATÖR SPOR DALLARIMIZDAN BİRİ OLAN YELKEN ŞUBEMİZ YILDA 30 BİN LİRA GİBİ DAR BİR BÜTÇE İLE YARIŞLARDA ÇOK İYİ SONUÇLAR ALMAKTADIR. 1978 DE FİNN, F-DUTCHMAN, SNİPE VE DRAGON SINIFLARINDA DAİMA BİRİNCİLİK İLE ÜÇÜNCÜLÜK ARASI DERECELER ALMIŞLARDIR.

ÇOK MASRAFLI BİR DAL OLAN YELKEN SPORUNU, SPORCULARIMIZIN MALİ KATKILARINI SAĞLAYARAK ENAZ MASRAFLA YÜRÜTMEKTEYİZ.)

Ayrıca, Türkiye şampiyonluğu ile beraber, en önemli 2 yarıştan biri olan Cumhurbaşkanlığı kupasında, Fenerbahçe yukardaki 4 sınıftan Finn, Dragon ve 470 yat’da birinci, F.Dutchman’da 2 inci olmuştur.

1979 – Fenerbahçeli yelkenciler bu mevsim Finn sınıfında İstanbul ve Türkiye 1. ve 2.1iklerini, Snipe Gençlerde İst. 2.1iği ve Türkiye şampiyonluğunu, F.D.da İst. ve Türkiye ikinciliklerini, Dragonda İst. ve Türkiye 3.1iiklerini, 470 sınıfı yat’da da İst. ve Türkiye şampiyonluklarını kazandılar. Cumhurbaşkanlığı Kupasında da yelkencilerimiz Finn, Dragon, 470 yat birincilikleriyle F-D.da 3.1ük aldılar.

Bu mevsim Yelken Federasyonu Fenerbahçe’ye 470 sınıfı 4 çıplak tekne vermiş, bunların donatımları sporcular tarafından yapılmıştır.

1980 – Fenerbahçe yelken şubesinin göze çarpan özelliklerinden biri, sağladığı büyük başarılara karşın, harcamalarının çok az oluşudur. Bunun nedeni, teknelerin donatım ve onarımlarıyla, diğer önemli masrafların, çok kez, sporcularca karşılanmasıdır. Yönetim kurulu, zaman zaman bu noktayı vurgulamak kadirşinaslığını göstermiştir. Nitekim, 12.4.1981 kongre raporunda şöyle deniyor:

(EN MASRAFLI SPOR DALI OLAN YELKENDE DEĞERLİ YELKENCİLERİMİZ MALZEMELERİNİ KENDİ İMKANLARIYLA SAĞLAYARAK ÇALİŞMAKTADİRLAR. YIL-LARDANBERİ SÜREKLİ BAŞARILI SONUÇLAR ALAN YELKENCİLERİMİZ 1980 SEZONUNDA GİRDİKLERİ HEMEN BÜTÜN YARIŞLARDA BAŞARILI OLMUŞLAR, FİNN, F-D., 470 YAT, SN İPE ve DRAGON DALLARINDA GENELLİKLE İLK 3 SIRADA YER ALMIŞLARDIR.)

Gerçekten, Fenerbahçeli yelkenciler bu sezon da çok başarılı olup, Finn, Snipe, Dragon ve 470 yat ve Flying-Dutchman da İst. şampiyonluklarını kazandılar.

Yılın en önemli yarışı olan Türkiye şampiyonluğu Yeşilköy’de yapıldı. Dragon da İst. 3.sü olan Ahmet Baydar, Azat Baykal ve Ayhan Kırbaç ekibi bu kez Türkiye şampiyonluğunu kazanırken, yılın İstanbul şampiyonu Zekai Tüker, Doğan Kırbaç, Erdil özaltan ekibi de Türkiye ikincisi oldu. 470 de de Orhan Tüker, Aydın Yurdum Türkiye şampiyonluğunu kazandılar. Cumhurbaşkanlığı Kupası Dragon şampiyonluğunu Ahmet Baydar ekibi, Finn yarışını da Uğur Peynirci kazandılar.

1981 – Yılın Finn, Snipe ve 470 sınıfı bölge birinciliklerini kazanan Fenerbahçe, mevsimin İstanbul Dragon şampiyonluğunu da 3 Ağustos günü Ahmet Baydar, Azat Baykal ve Ayhan Kırbaç ekibiyle birinci bitirdi.

Türkiye şampiyonası Ağustos sonlarında Çeşme’de yapıldı ve Finn de Levent Özgen, 470 de Orhan Tüker-Bora Özgenç ekibi Türkiye şampiyonu oldular.

Federasyonun, mer’i 7 sınıfın 4 ünde İstanbul şampiyonu olan Fenerbahçe’nin görüşünü almadan Türkiye şampiyonası programını yapması ve uygulamaya koyması, geleneğe aykırı tutum olarak, garip karşılanmış ve bu nedenle yalnız Finn ve 470 e katılınıp birinci olunmuştur.

İzmirliler Flyng-Duchman sınıfı teknelerini, hesaplarına uygun görüp Federasyon aracılığıyla, İstanbul’a devrettiklerinden, bu sınıf yarışları bu mevsimden itibaren, Fenerbahçe’nin aleyhine olarak, Türkiye şampiyonasından çıkarılmıştır.

Fenerbahçe, mevcut 4 sınıf teknesiyle birçok organizasyonlarda baş sırada yer aldı:

Emir Caka Kupası: izmir’de yapılan bu yarışlara 2 sınıfta katılan Fenerbahçe 470 de birinci, Finn de de birinci ve ikinci oldu.

Piri Reis Kupası: Bu geleneksel Dragon Yarışını bu mevsim de F.B. kazandı.

20.YIL Donanma Kupası: Snipe de Aydın Yurdum, Altan Arıkan ekibi, Finn de de Levent özgen 1. oldular.

Marmara Kupası: 5 Temmuzda Finn de L. özgen, Dragon da da Ahmet Baydar ekibi birinci, 470 de O. Tüker-Bora Özbek ekibi 2. oldular.

100. Yıl Atatürk Kupası: Gölcük-lstanbul Dragon ve 470 sınıfları birinciliklerini Fenerbahçe tekneleri kazandılar. Dragon da birinci Azat Baykal, Ayhan Kırbaç ve Bora özgen ekibinden sonra, yine Fenerbahçe’den Ahmet Baydar, Bülent Yümer ve Can Çıray ekibi de 3. oldu.

Devlet Başkanlığı Kupası: 26 Temmuzda yapılan yarışlarda Finn, Snipe, Dragon ve 470 birinciliklerini tümüyle Fenerbahçeliler kazandılar.

Finn sınıfında namağlup ve Cumhurbaşkanlığı kupasında 6 yıldır üstüste galip Levent özgen bu büyük başarısıyla Fenerbahçe ve Türk yelken sporunda mümtaz bir yer tutmuştur.

Ajanlık Cumhuriyet Kupası: 29 Ekimde yapılan müsabakalarda Finn sınıfı birinciliğini Levent Özgen kazandı. 470 de Can Çıray-Aydın Yurdum ekibi 2., Dragonda da özdemir Çağan, Mustafa Özberk ve Merdel Yıldıray ekibi birinci oldular.

1981 mevsiminde yukardaki 4 sınıfta Fenerbahçe’yi 52 lisanslı yelkenci temsil etmiştir. Şubenin bu yılki bütçesi 150 bin liradır.

1982 – Fenerbahçe yelken şubesi bu mevsim de tertiplenen bütün yarışlara katıldığı gibi, bir çoklarında birinci oldu ve hemen hepsinde ilk 3 derecede yer almak başarısını gösterdi. 1982 de kazanılan 28 birincilik başarının büyüklüğüne ölçüdür. 5 sınıf teknelerle iştirak edilen yarışlarda gösterilen bu başarılar şube için övünç kaynağıdır.

İstanbul şampiyonası Finn sınıfı birinci ve 2 incisi, 470 yat da 2, 3 ve 4.1ükler, F.Dutchman 2 ve 3.1ükleri, Dragon 1, 3 ve 4.1ükleri, Snipe 1, 3 ve 4.1ükleri Fenerbahçe tarafından kazanıldı. Böylece: 3 birincilik, 2 ikincilik ve 4 üçüncülükle Fenerbahçe istanbul Yelken Şampiyonluğunu korumakta devam ederken, G.S. optimist ve Kadette, istanbul Yelken Kulübü de Pırat ve 470 de 2 şer birincilik aldılar.

TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞU – Dragonda 1. ve 4.1ük, Snipe de 1, 3 ve 4.1ük, Flying-DutchmanMa 2 ve 3.1ük elde eden Fenerbahçe, İzmir’de yapılan Finn ve 470 sınıfı yarışlarına, ağır masraf nedeniyle katılmadığından, mutlak şampiyonluk feda edilmiş oldu.

Fenerbahçe, Türkiye şampiyonasında da Finn ve Snipe birinciliklerini kazandı.

DEVLET BAŞKANLIĞI KUPASI: Bu en büyük yarışlarda bu yılda Fenerbahçe büyük başarı sağladı ve 5 sınıfta 5 yarışın birincisi oldu. Bunlar; Finn, Dragon, Snipe, 470 yat ve Windsurf birincilikleridir. Ayrıca, yine Finn ve Snipe ile Pi-rat’ta 2.1ik kupaları da yine Fenerbahçeli yelkenciler tarafından kazanıldı.

KEMAL NİYAZİ SEYHUN K.SI: 4 Hazirandaki bu yarışta Snipe de Tuluğ Ediğe-Selim Ata-ergin, Finn de Nikola Serrez, Dragonda da Ahmet Baydar ekibi Fenerbahçe’ye 3 birincilik kazandırdılar.

TACİ ECE KUPASI: 5 Hazirandaki bu müsabakalarda Wind surf da Matius Serez birinci, Ziya Günay 2., Flyng-Dutchman’da Turgut Demiroğlu-Ahmet Edipoğlu birinci, Snipe de Serdar Ünsal-Bahri Gülen, Finn de Levent Özgen birinci, 470 de Can Çıray-Hakan Bilgiseven, Dragon’da da Ahmet Baydar ve ekibi 2.oldular. 8 tekne arasındaki 40 millik Piri Reis Kupası Dragon yarışı da Ahmet Baydar ekibi tarafından kazanıldı.

1984 – Bütün organizasyonlarda ağırlığını koyup sayısız birincilikler alan Fenerbahçe, bu mevsim de 4 sınıfta İstanbul şampiyonu oldu ve yelken sporunda Türkiye’nin en güçlü kulübü olmak vasfını sürdürdüğünü kanıtladı. Bu sınıflar, yel-kencileriyle beraber şunlardır; Snipe; Serdar Ün-sal, Aydoğan ekibi, Finn’de Uğur Peynirci, Sun-fisch de M. Bora Özberk ve Dragon’da A.Baydar ve ekibi.

Demokrasi yeniden kurulduğundan, Devlet Başkanlığı Kupası yarışları, tekrar (Cumhurbaşkanlığı Kupası) adı altında, 19 Ağustosta yapıldı ve organizasyonu da Kulüplerden Federasyona geçti. Bu mevsim Fenerbahçe Pirat, Snipe ve Dragon olarak bu kupanın 3 yarışında birincilik almıştır.

Mevsimin diğer yarışlarından ALTIN KİLİT Kupasında, Finn de Uğur Peynirci, 470 de Can Çıray-Hakan Çınarsoy, Dragonda A.Baydar ekibi ve ilk kez yapılan Wind Güder ağır da Erdim Öztokat birincilikleri Fenerbahçe’ye kazandırdılar.

DONANMA KUPASI’nın önemli Dragon yarışını bu yıl Talu EDİĞE ekibi kazandı.

YELKENCİLER KUPASI: Ajanlıkça tertiplenen bu yarışlarda Fenerbahçe 4, İstanbul Yelken ve Dz.Harp Okulu 2 şer, G.S., SUADİYE YAT, Marmara Yelken ve Yeşilyurt Deniz Kulüpleri de birer birincilik kazandılar. 4 birincilik kazanan Fenerbahçe tekneleriyle sporcular şunlardır:

Windsorf Ağır; Cem Ali Birden, Pırat, Derya Torun-Bülent Görgün ekibi, Dragon; Ahmet Bay-dar ekibi….

Yurdumuzun en ünlü ve geçilmez Finn’cisi LEVENT ÖZGEN bu mevsim Fenerbahçe Kulübünden ayrılmış ve komşu İstanbul Yelken Kulübüne girmiştir.

1985 – Yelken Federasyonu bu yıl bazı sınıfları programdan çıkarmış ve yarışılacak sınıf sayısı azalmıştır.

Fenerbahçe bu mevsim Dragon ve Windsurf sınıflarında istanbul şampiyonu, yine Dragon ve Finn’de ikincilik almış, 470 de 3. olmuştur. Türkiye şampiyonasında da Dragonda 1. ve 3., Finn de 2 inci, 470 yat’da da 4. oldu.

Yılın Cumhurbaşkanlığı kupasında 3 birincilik, 7 ikincilik ve 3 üçüncülük aldılar. Birinci gelenler; Windsurf ağır da Cem Birder, 470 de Hıluğ Ediğe-Bülent Arıkan; Dragon da da A.Baydar, A.Baykal ve A.Kırbaç ekibi.

Fenerbahçeli yelkenciler diğer birçok yarışlarda yine temayüz etmiş ve birçok birincilikler kazanmışlardır.

1986 – Fenerbahçe bu mevsim yine büyük başarılar gösterip yelken sporunun en göze çarpan kulübü olmakta devam etti.

İstanbul şampiyonasında 25/26 Temmuz günleri şu 4 birinciliği kazandı:

Dragon; Azat Baykal, Ayhan Kırbaç ve M. Bora özberk ekibi,

470 sınıfı; Aydın Yurdum, Merdol Yıldırayr ekibi,

Finn Gençler; Haluk Babacan,

VVindsurf Hafif; Cengiz Baysal. Dragonda Ahmet Baydar, Finn büyüklerde Uğur Peynirci 2. oldular.

Türkiye şampiyonasında, Dragon, 470 sınıfı ve Finn gençlerde aynı yelkenciler birincilikleri kazandılar. Cengiz Baysal 2. oldu.

Bu mevsimin Cumhurbaşkanlığı Kupasında ilk kez 380 yat sınıfı yarışlara dahil edilmiştir. Fenerbahçe 4 birincilikle en başarılı kulüp oldu:

380 sınıfı yat, Hasan Yamaç-Hığrul Kaçalay ekibi,

470 sınıfı yat, Aydın Yurdum-Merdol Yıldıray, Finn gençler Haluk Babacan ve Windsurf ağırda Cem Birdal 1. oldular. Ahmet Baydar-Hırgut De-miroğlu 470 de, Uğur Peynirci de Finn büyüklerde ikinci oldular.

İşaretlemek yerinde olur ki, yelkensporunda Is-tanbulu İzmir izlemektedir. İzmir’in başlıca yelken kulüpleri 1986 sonunda, Karşıyaka, Göztepe ve Ege Yelken’dir.

Fenerbahçe 1987 yarışını da kazandı. 24/26 Temmuz 1987 de Kalamış Koyunda F.B., G.S., I.Y.K., Yeşilyurt, Kalamış ve Marmara Yelken Kulüplerine mensup 60 yelkenci arasında, 5 müsabakadan 3 ünde birinci gelerek İstanbul Bölgesi 1987 yelken şampiyonluğunu korumayı başardı.

Finn Gençlerde, G.S., 470 Gençlerde İst. Yelken Kulübü 1. oldular.

Finn büyüklerde, F.B.den Uğur Peynirci,

470 YAT sınıfında, F.B.den Levent Özonur-Kenan Küçükkutlu,

Dragonda, F.B. den Azad Baykal, Ayhan Kırbaç ve Mustafa Özberk ekibi birinci, yine F.B.den Zekai Tüker, Doğan Kırbaç ve Derya Ukta ekibi 2 inci oldular.

Finn gençlerde F.B.den Haluk Babacan ile Ali Günergin 2 inci ve 3.ncü geldiler

Türk futbolunun ünlü yıldızlarından Fenerbahçeli Alaaddin Baydar’m büyük oğlu ve Dragon yarışlarının seçkin şampiyonu Ahmet Baydar ile Yelken şubesinin emektar kaptanı Semih Arıcan uzun süredir rahatsızlar. Bu iki değerli Fenerbahçeli’ye Tanrı’dan âcil şifalar dileriz.

FENERBAHÇE’Lİ MİLLİ YELKENCİLER

Yelken sporunda ilk Uluslararası temasımız 1936 Berlin olimpiyatlarında oldu. Ünlü yelkencilerimizden Fenerbahçeli Behzat Baydar ile gemi inşa mühendisi Harun Ulman bu olimpiyatta Starbot sınıfı tekne ile (Kiel) kanalındaki yarışlara katıldılar ve bu tarihten itibaren de Türk yelken sporcularına milli olmak imkân ve şerefi doğdu.

Bu 2 emektardan sonra milli olanlar, 1962 de 3 Fenerbahçeli’dir. O yılın Ağustos ayında İstanbul’da Yunanlılarla yapılan temasta Flying-Duachman sınıfında Vural Suveren-Erol Ferah ekibi ile Finn’de Zekai Tüker birer gümüş madalya kazandılar.

Yukardaki 3 Fenerbahçeli ile, yine Fenerbahçeden Haluk Kalkış ve Hayrı Karabilgin aynı yıl Temmuz ayında İstanbul karması olarak İsveç’in Göteborg şehrinde Mamschtrat adasiyle, dönüşte Belçika’nın Ostand şehrinde F.D. ve Finn sınıflarında yarıştılar. O tarihten bu yana, zaman zaman Akdeniz Oyunları ve Balkan Şampiyonaları organize edildiği gibi, Avrupa’nın çeşitli ülkeleri ile yapılan uluslararası müsabakalara Yelken Federas-yonunca Türk gençleri de gönderiliyor.

Yelken sporunda 1987 yılı Eylülüne kadar milli olan yelkencilerimizin çoğunluğunu Fenerbahçeliler oluşturuyor. Yelken Federasyonundan bu gençlerin bir listesini sağlamak olanaksız. Zira, arşiv organizasyonu yok. Belirlenen Milli Fenerbahçeliler, herhalde birkaç noksanla, 27 olup aşağıdadır:

FENERBAHÇEDE YÜZME

Fenerbahçe Kulübü su sporlarında Kürek ve Yel-ken’den sonra, yüzme, Sutopu, kule ve tramplen atlama ve su kayağı dallarıyla da meşgul oldu. Ancak, bu son 4 branştaki çalışmalar planlı ve sürekli olmadığı gibi, kulüpten de gerekli desteği görmemiş, sadece ilgili şube kaptanları ve sporcuların kişisel gayret ve özverileriyle yürütülmüştür.

Atalarımız henüz denizle tanışmadıkları bir dönemde, Orta Asya’da nehirlerde yüzmüş ve br günkü yüzme teknik ve taktiğini daha o zamari-lardan bilmiş ve uygulamışlardır. 8 inci yüz yıldan günümüze kalan (Uygur Yüzücüleri) ne ait tablolar bunu kanıtlıyor.

En yararlı sporlardan olan yüzme, Fenerbahçe Kulübünde, ilk yıllardan itibaren, pek çok gencin uğraşısı oldu. Ancak, derece tesbiti uzun süre mümkün olamadığı gibi, teşkilatsızlık ve nizami bir havuzun da yokluğu müsabakalar tertibine olanak vermemiştir.

Yurdumuzda 1910-15 lerde S.Salahaddin Ciha-noğlu 1 sayılı sürat yüzücüsü iken, yine Fenerbahçeli Salahaddin Türsen de en tanınmış uzun mesafe yüzüciisüdür. İlk Kule atlayıcılardan Kemal bey de Sualtı yüzmede büyük mukavemetiyle ün yaptı.

Yurdumuzda ilk kısa mesafe yüzme yarışı G.S. kulübünün 15.5.1923 de Büyükada’da tertiplediği yarışlarda yaşandı. 100 metreyi 2 dakika yarım saniye de İtalyan Mai birinci, F.B den Raşit ikinci, G.S.dan Nejat Abut beyler 3.bitirdileı;. Fenerbahçe’nin bu tarihten sonra, 1930 a kadar başlıca yüzücüleri süratte, daha sonra Galatasaraya geçip şube kaptanı olan ve nihayet, “İstanbul Yüzme İhtisas” kulübünü kuran Suat Erler ile mukavemetçi Hikmet Melih’tir.

BÜYÜKDERE LİDOSU

Türkiye’de nizami yüzme yarışları ve derece tes-biti 1931 yılında Büyükdere de deniz kıyısında yapılan ve Lido adıyla anılan ahşap havuzda başladı.

Denizcilik Federasyonu Yüzme Komitesi Başkanı Ekrem Rüştü Akömer’in gayretiyle (ŞÎRKET-İ HAYRİYE) tarafından yapılıp 17.7.1931 de törenle açılan 25 x 50 metre büyüklükteki (Büyükdere Lidosu) Türk yüzme sporunun gelişmesinde yararlı oldu. 5 yıl yarış yapılıp sonra yıkılan bu havuzda eski makas stili, yerini Crawl a bırakmış ve sürekli olarak rekorlar kırılmıştır.

İlk kez bu havuzda ve 1931 yılında yapılan resmi İstanbul Yüzme birinciliklerinde şampiyonluğu 32 puanla Beylerbeyi Kulübü kazandı, G.S.’da 2.oldu. Fahri Ayad, İbrahim Hakkı Turgay, İhsan Dinçman, Ömer Şenyüzer ve Hikmet Melih ile bayanlarda Emine gibi Fenerbahçeli yüzücüler birkaç 3.1ük aldılar.

Fenerbahçe Kulübünün ilgi göstermediği görüşüyle, bir kısım yüzücülerin çekilmeleri, başta Fahri Ayad olarak, bir bölümünün de Moda’da şubesini kurdukları, Beykoz Kulübü adına yarışmaları 1931 de yüzme dalını tümüyle çökertmiştir. Ancak, kulübün eski kürekçisi Rüştü Dağlaroğ-lu, çoğunluğu Büyükdereli 10-12 gençle yeni bir takım kurmuş ve 26.8.1932 günü İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Bandırma bölgeleri arasında tertiplenen ilk Türkiye yüzme şampiyonasına, lisanssız katılıp sırtüstünde 1., kurbağalama da 2.olmuştur. Bu 2 stil ile serbestten oluşan Türk Bayrak Yarışında da, en güçlü rakibi G.S.ın 7.55.4 lük derecesine karşı 7.37 ile birinci olurken, daha önce G.S.a ait olan 8.07 lik Türkiye rekorunu da 30 saniye farkla kırmayı başarmıştır. Fenerbahçe Kulübünün yüzme sporunda adeta sansasyon yaratan ilk Türkiye rekoru budur.

BÜYÜKDERE YÜZME ŞUBESİ

Fenerbahçeli yüzücüler Büyükdere iskelesi içinde, Şirket-i Hayriye’den 6 lira aylıkla kiraladıkları bir dükkanı lokal olarak tesis ve tefriş ettiler. 21.7.1933 de Kaymakam Hüdai Parti Başkanı Av.Aziz beylerle, F.B. den Mustafa Kâtipoğlu, Razı Trak, Kemal Onan, Milli futbolcu Cevat Sayit, Kemal Sir, bazı kürekçiler ve basın mensuplarının da yer aldığı birçok davetli önünde ve Bölge Md.ü İbrahim Kemal Baybora, umumi Katip Hayri Celal Atamer ve şube kaptanı Rüştü Dağlaroğlu’nun konuşmalarından sonra açılan bu lokalde girişilen hamle başarılı olmuş ve daha ilk yıl parlak sonuçlar alınmıştır. (1920 ve 30 lu yıllarda Büyükdere İstanbul’un en gözde sayfiye yeri idi. Köklü aile ve ünlü kişiler yazlarmı Boğaz’ın bu şirin yöresinde geçirirlerdi. Büyük kurtarıcı, yakın arkadaşı Ardahan Milletvekili Tahsin Uzer’e sık sık misafir gelir ve her gelişinde çevreye mutluluklar getirirdi.
Büyükdere Yüzme Şubesi, üyelerinin sosyal ve Kültür seviyeleri nedeniyle, yalnız sportif değil, her yönüyle Fenerbahçe’ye yaraşır bir hüviyet taşımış ve tüm çevre gençliği ve yerli-yabancı ailelerin sevgi ve desteğiyle, başarılarını 5-6 yıl sürdürmüştür. Tahsin Uzcr’in sonraları bakan olan oğlu, sualtı yüzücüsü, Celalettin Uzer’in G.S.dan ayrılıp F.B. formasıyla yüzüp sutopu takımında oynadığını, Yusuf Ziya Öniş’in K.Biraderi Semih Tanca’nın da özgür şubenin genel sekreteri olduğunu işaretlemek yersiz olmaycaktır.)

Ancak, Fenerbahçeli gençlerin haklarını pervasızca çiğneyen Denizcilik Heyeti bir kısmını müsabakalara sokmamak, bazı birincilikleri de birer bahane ile geçersiz saymak yollarıyla, daha o yıl kazanacağı İstanbul şampiyonluğunu Fenerbahçe kulübünden koparıp almıştır.

Yapılan tüm yarı resmi ve özel müsabakaların Fenerbahçeli yüzücülerin açık üstünlükleriyle sonuçlanmaları ilginçtir. Nitekim, 11.8.1933 de (VAKİT), 13 Ağustosta (MİLLİYET) ve 27 Ağustosta (CUMHURİYET) gazetelerinin Moda ve Sua-diye’de tertipledikleri yarışları, her yaş kategorisinde, Fenerbahçeli yüzücüler kazanmışlardır. Bu yarışlarda rekorlar da kırarak sağlanan çeşitli kupalar, henüz bir yıl önce 5/6 Haziran 1932 gecesi yanan müzenin yenisinin temelini oluşturdular. Özellikle, büyük boyda 2 Milliyet kupası anılmaya layıktırlar:

Milliyet yarışlarında 11 müsabakada 10 birincilik kazanan Fenerbahçeliler, ayrıca 4 x 200 Bayrak yarışına konan Çin yapısı çok değerli vazoyu, Türkiye rekorunu 12 saniye farkla kırıp, kazandılar.

Bu arada 1933 de Atatürk’ün çağrısı üzerine gidilen Yalova, Türkiye 2.si Kocaeli yüzücüleriyle yeni havuzda yarışmak için gidilen Karamürsel ve bayrak yarışında Yeni Türkiye rekoruyla kazanılan Sapanca Gölü Yarışları Sarı-Lacivertli yüzücüler için mutlu anılardır.

Fenerbahçe’nin yukarıdaki yarışlarda başarı gösteren yüzücülerinden başlıcalar; büyüklerde: Salim Süleyman, Cemil Akkaya, Ömer Şenyüzer, Y. Mimar Orhan, Hıraç, Y.Mimar Berç Zartar, Tarık Eğrilmez, Ferit Oktay, Garbis Andonyan, Dr. Saveci Nafiz, Celaleddin Üzer, Nejat Erguven, Fuat ve Ahmetle, gençlerde; Rauf, Turhan ve Nezihi Günsav Kardeşler, Fethi, Mahir Canbakan ve Fahamettin’dir.

Bunlardan Salim; 200, 400, 800 ve 1500 metre serbestte, Hıraç kurbağalama, Garbis de sırtüstünde Türkiye rekorları kırdılar. Yine Salim, Cemil, Ömer, Orhan ve Fuat da bayrak yarışlarında rekorlar yenilediler. Bayan yüzücülerden Leyla Asım Turgut, Nüzhct, Lola, Vccilıc ve Süheyla ile tramplenci Perihan başarılar sağladılar. Özellikle Leyla, 100, 200, 400 serbestle, sırtüstü ve kurbağala-mada, sürekli olarak, İstanbul ve Türkiye şampiyonu ve 5 rekorun sahibi olmuştur. Bu rekorların, Leyla’nın, ağabeyi G.S.lı yelkenci Demir Turgut ve Yüzme Komitesi Başkanı Ekrem Rüştü Akömer’Ie beraber, Moda’da kurdukları, (İstanbul Su Sporları Kulübü)ne transfer oluşundan sonra ve hemen aynı mevsim, genç Sarı-Lacivertli yüzücü Lola tarafından kırılmaları ise, Fenerbahçe’nin yüzme sporu başarılarından bir başka anıdır.

LİDO YIKILDIKTAN SONRA…

Büyükdere Lidosu’nun 1936’da sökülmesi ve yarışların Moda’ya nakledilmesi yüzme sporu için zararlı oldu. Müsabakalarda ciddiyet kalmadı ve Fenerbahçe kulübünün çalışmaları da daraldı. Ancak, birkaç yıl aradan sonra, (Mahmut Dalhan, Mustafa Keskin ve Bahaddin Akdağ) Türk Bayrak takımının İstanbul şampiyonluğu yaşanır ve gene Mahmut 100 serbestle sırtüstiindeki rekorlarını korurken, takım halinde başarı, 1943/46’larda, Hüsamettin Böke ve Remzi Dölen-soy’un oluşturdukları genç kategorilere inhisar etti. Sonraları, uzun yıllar Yüzme Fed. Baş.lığı yapan Fahiman Akdağ bu kategorilerde yetişip sivrilmiştir.

Fenerbahçe yüzme dalı 1951’de İstinyedeki Kürek lokalında yeniden canlandı. Bu kez, ilk göze çarpan YILMAZ ÖZÜAK’tır. Henüz 15 yaşındaki bu genç Fenerbahçeli, 27.9.1952 Adana Türkiye birinciliklerinde bir hamlede 4 rekor yenilemeyi başardı. Gene Yılmaz, 1953’de, 400, 500, 800, 1000 ve 1500 Türkiye rekorlarını yenilerken yurdumuzda bir mevsimde 5 rekor kırarak, eşi yaşanmamış başarı sağlayan Fenerbahçeli Leyla Asım Turgut’tan 20 yıl sonra, erkekler arasında da aynı başarıyı tekrarlayan yegâne yüzücü olmak özelliğini kezandı ve Fenerbahçe kulübünde güzel anılar bıraktı.

Yılmaz, 29.6.1953’de frankfurt temsili yarışlarında 1500 metreyi 8 rakip arasında en önde tamamlarken, yüzme de yurt dışında birincilik kazanan ilk Türk olarak da Fenerbahçe kulübüne övünme olanağı vermiştir.

Yılmaz Özüakla beraber, ünlü Eşfak Beytun ve Nejat Nakkaş’lı Fenerbahçe yüzme ekibi, son varlık ve gücünü 14.7.1954’de Fenerbahçe’de tertiplenen ve baş rakibi, eski yüzücülerinden Suat ERLER tarafından kurulan (İSTANBUL YÜZME İHTİSAS KULÜBÜ)’nün 41 puanına karşı, 63 puanla kazandığı (GÖKAY KUPASI)’m Vali ve Bölge Başkanı OrcL Prof. F.K. Gökay’ın elinden alarak göstermiş ve takım halinde bir daha görülmemiştir. Bu defaki çöküşün nedeni, Fenerbahçe’nin yüzme ve sutopunda canlandırmaya çalıştığı rekabetin ezeli rakipte uyandırdığı endişe ve yüzücülerinin, başta Yılmaz Özüak olarak, 1955 yılı transferinde Galatasaray renkleri altına çekilmesidir.

Yüzme sporu Fenerbahçe kulübünde tekrar canlanmadı. Sadece, kişisel gayretler zaman zaman eski başarı dönemlerini hatırlattılar. Bunların baş-lıcası Münevver Etiler oldu. 1960’dan sonra, adından 10 yıl söz edilen bu gayretli yüzücü, sürat yarışlarında İstanbul ve Türkiye şampiyonlukları kazanmış ve rekorlar kırmıştır.

Yüzme sporu, artan imkânlarla, yurdumuzda hızla gelişiyor. 30 yıl öncelerin İSTANBUL-ADANA rekabeti, yerini artık çetin bir İSTANBUL-İZMİR çekişmesine bıraktı. İzmirlin Karşıyaka Kulübüne karşı İstanbul’un Yüzme İhtisas ve Kuruçeşmedeki (Ada) ve Fenerbahçe burnundaki (Havuz)’u nedeniyle de, Galatasaray bu gelişmenin öncüleri..

Fenerbahçe’nin deniz kıyısında kurulu ve Türkiye’nin su sporlarıyla uğraşan ilk kulübü olmasına karşın, yüzmedeki yıllardır süren hareketsizliği çok üzücüdür. Bir olimpik yüzme havuzuna mutlaka sahip elması ve bir zamanlar birçok dalda ve yüzme de yaşadığı boy boy takım ve kategoriler dönemini bu çok yararlı spor dalında tekrar yaşaması gönülden dilenir. Bilinmelidir ki, bir havuz ve yüzme okulu Fenerbahçe kulubüne, maddi ve manevi sonsuz yararlar sağlar. Bu günkü durum ve tutum ise, ilerisi için hesapsız zararlar hazırlamaktadır.

Beş-on yıldanberi, yaz mevsimlerinde her gün konvoy halinde 20-25 minibüsle Cim,bom,bom..lu şarkılar söyleyerek, Fenerbahçe kulübü önünden gelip-geçen ve yarımadaya neş’e ve canlılık getiren, pekçoğu Fenerbahçe mensup ve sevenlerinin çocukları olan Sarı-Kırmızı eşofmanlı yüzlerce (Yüzme Okulu müdavimi) yavru, (BİZ GURUP OLARAK 35 YILDIR FENERBAHÇE KULÜBÜNDE EGEMENİZ!.) diye sık sık şecaat arz edenlerin hiçmi kulaklarını tırmalamaz ve gözlerine de çarpmaz!..

SUTOPU

Fenerbahçe, susporlannda faaliyet gösteren ilk Türk Kulübü olmak özelliğini (sutopu)’ndaki lik mevcudiyeti ile de kanıtlamıştır. 1913’de yayınlanan (İDMAN) adlı dergideki foto bu konuda kanıt olabilir. Denizde çekilmiş bu fotoğrafta görülen gençler S.S. Cihanoğlu, Gâlip Kulaksızoğlu, Hulki Kutluk, Yahya Berki, Ethem Bellisan, Fahri Ayad, Kemal Aşkın ve Alman Wilhelm’dir. Ancak, rakipsizlik, bir çok dalda olduğu gibi, sutopunda da bu ilk girişimi sonuçsuz kıldı.

Sutopu müsabakaları, düzenli ve nizami olarak, Türkiye’de 1931’de Büyükdere de açılan Lido ile beraber başladı. Federasyonca Macaristandan getirilen TEGETHOFF adlı antrenörle de İstanbul da 1932’den itibaren gelişme yoluna girdi. Bu girişimde yeralan kulüpler Fenerbahçe, G.S., Beykoz, İstarbul Su Sporları ve Haliç ile Deniz lisesidir.

Fenerbahçe kulübü, sutopunda en güçlü dönemini 1932/34 yıllarında yaşadı, bu dönemde Rüştü Dağlaroğlu (kaptan), Tarık Eğrilmez, Ferit Oktay, Hraç ve Y, Mimar Berç Zartar kardeşler, Cemil Akkaya, Celalettin Üzer, G.Andonyan ve Dr. Saveci Nâzif’v^n oluşan Fenerbahçe kadrosu başarılı maçlar çıkarmış ve en teknik takım olarak sivrilip alkışlanmıştır. Bu arada, Türkiye’de sutopunda ilk olarak 1933’de düzenlenen VAKİT gazetesiyle HALİÇ İDMAN kulübü turnuva kupalarını Fenerbahçe takımı kazandı.

Fenerbahçe kulübünün uzun yıllar futbol dışındaki spor dallarının sonuçlarına gösterdiği kayıtsızlık birçok branşta hakkı olan derecelere ulaşmada zorluk, hatta imkânsızlıklar yaratmıştır. Gösterilen ilgisizliğin rakip, hatta Teşkilât çevrelerindeki reaksiyonu, hak ve kaideleri umursamamakta bazen pervasızlık yaratmış ve özellikle su-porları branşı bu konuda açılar çekmiştir. Fenerbahçeli yüzücülerin kırdıkları rekorları geçersiz saymak için sapılan yollar gibi, sutopu takımının güç ve teknik üstünlüğünü bertaraf etmek üzere reva görülen açık haksızlık ve kaide dışı girişimler de saymakla bitmez.. Aşağıdaki örnek bu konuda fikir vermeye yeter:

İstanbul 1933 liğinde F.B. ile G.S. finale kaldılar. Ancak, maçın yapılacağı gün rakip takımdan bazı yaşlı elemanların yüzmelerde yorgun düşmeleri üzerine, (Biz maç tebliği almadık!..) iddiasını öne sürmeleri müsabakaya olanak vermedi. Yapılan antreman maçında 4’ü F.B.’li, 3’ü İzmirli (F.B.-İZMİR KARMASI), gene 4’ü F.B.’li 3’ü’de, Naili, Suat ve Mehti olarak, G.S.’li (F.B.-G.S. karması)’nı 3-2 yendi.

Haftalar geçiyor, final maçı yapılmıyordu. Hafta içinde habersiz Lidoya gelip F.B.’yi noksan ve gafil avlamak veya maç yapmadan hükmen kazanmış sayılmak gibi türlü girişimler de, Fenerbahçeli gençlerin uyanık davranmalarıyla bir türlü başarıya ulaşamayacınca, son çare olarak, Denizcilik Heyeti Başkanı G.S.’lık Kadri Hüsam bey, neden göstermeden, Eylül ortalarında Fenerbahçe takımının lisanslarını topladı.

Fenerbahçeli gençleri haftalarca stres içinde bıraktıktan sonra, kışı andıran sert bir sonbahar günü, akşama doğru, lisanslarla beraber Kadri bey, antrenör Tegethoff ve G.S. takımı bir deniz motoruyla Büyükdere lidosuna geldiler ve Lido 5 yıllık yaşamının en önemli sutopu maçına sahne oldu.

G.S’ın kaleci Jozef, Rus Pelenkin, Naili Moran, Suat Erler, Orhan Saka, Nevi n Hasan, Kemal Özbek, Şeref Hüsam, TMat ve Mehdi’den oluşan kadrosu görüşüşte güçlü, ancak yaşlı ve ağırdı. Fenerbahçe’liler kadar da şütör ve golcü değildi. Normal süre, F.B.’den 2 elemanının, o zamanlar görülmesi olanaksız sualtı favulleriyle, biri bayıltılarak ekarte edilmesi ve 5 kişi kalmasından sonra, 2-2 sonuçlandı. Hava kararmakta olduğundan, maçın kaderi merakla beklenirken, megafonla şu anons duyuldu:

(— HAVA KARARDIĞINDAN BÎR GOL ATACAK TAKIM GÂLİP SAYILACAKTIR!..). Bu golü 5 kişi kalan F.B. yedi ve 3-2 yenik sayıldı. Kitaba uymayan bu davranışa yapılan itiraz sonuç vermedi.

Fenerbahçe sutopu takımının oyun stili, teknik ve güç üstünlüğü hiç kimse tarafından inkâr edilemezken, bir hadise bu takıma ölümsüz bir şeref ve mutluluk kazandırdı, şöyle ki,

Takım, 1933 yazında Denizcilik Federasyonundan aldığı bir davetle Yalova, Termal havuzunda büyük Ata’nın huzurunda bir gösteri yaptı. Ancak, teşkilatta tek bir F.B.’li bulunmadığından ve de düzgün kıyafetli takımlar dururken, neden mü-tevazi ve oldukça da düzensiz kılıklı Fenerbahçe davet edildi? Sorusu zihinleri kurcalayıp durdu. Nihayet, bir süre sonra Federasyonda tarafsızlığına güvenilen Rıza Sueri, bir soru üzerine merakları giderdi:

— GÂZİ HAZRETLERİ ÖYLE ARZU ETTİLER!..

Fenerbahçe sutopu takımı, yarışların Moda’ya naklinden sonra, 1936’da dağıldı. 1940’dan sonra rekortmen Mahmut Dalhanın çabalarıyla gösterilen faaliyet de kısa sürdü, 1953’de Istinye’de kurulan yeni takım gelişip güçlenirken yüzme şu-besiyle beraber 1955’de dağıldı…

Bugün sutopunda faaliyet gösteren başlıca kulüpler İst. Yüzme İhtisas, Adalar susporları ve G.S. olup, yüzme İhtisas yıllardır elindeki İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarını koruyor.

KULE VE TRAMPLEN ATLAMA

Kule ve Tramplen atlama Fenerbahçe kulübünün 1970’lere kadar her dönemde değerli şampiyonlar yetiştirdiği bir spor dalıdır. T.İ.C.İ.’nin kuruluşundan önce Fenerbahçeli Kemal bey yurdumuzun bu dalda en ünlü sporcusu idi. Onu, birçok dalda sivrilen Fahri Ayad izledi.

Denizcilik Federasyonunun kuruluşundan sonra, 1925 ve 26’da, Suat Erler ve Nizameddin bu alanda temayüz eden başlıca Fenerbahçeliler oldular.. Daha sonra Mısırlı Şefik, Y.Mühendis Sadi Demirkaya, Dr. Mâhir Canbakan, Talat Münşi ve Perihan 1935’den sonraki dönemin Kule ve Tra-mpen atlayıcılarının öncüleri olarak sivrildiler. • Fenerbahçe kulübü, 1944’den itibaren Mustafa Keskin ve 1950’den sonrada Muammer Ço-lpan’la bu sporda sürekli başarı göstermiş ve pek-çok İstanbul ve Türkiye birincilikleri kazanmıştır. Mustafa Keskin, aynı zamanda, önce küçükler, sonrada büyüklerde defalarca 100 m. sırtüstü şampiyonu olduğu gibi, Milli formayı da ilk kez I946’da Mısırlılara karşı giydi. Kule atlamada 20 yıl şampiyonluğu elinde tutan yine Milli Muammer Çolpan’ın bu başarısı spor tarihimizde eşsizdir.

SU KAYAĞI

Su kayağı, son yıllardaki gelişmelerle, modern sporlardan biri oldu. Özellikle birleşik Amerika, Fransa ve italya’da çok yaygındır. . Su kayağı Türkiye’de Kızak biçiminde bir araçla başlamış ve zamanla dağ kayağına benzeyen bu günkü şekle uyulmuştur. Esasen Fransada da aynı şekilde doğdu. Alp Birliklerinin ANNECY gölünde o tarihe kadar deniz uçaklarına bağladıkları su planörlerini 1927’de deniz motörlerine; ertesi yıl da, planör yerine, motöre bu kez kızak şeklinde bir araç bağlayıp bu spor icad edilmiş ve kızak zamanla bu günkü kayağa dönüşmüştür.

Bu sporun Türkiye’de öncülüğünü Gâlip Kulak-sızoğlu yaptı. 70×120 cm. boyda ve önü yukarı doğru bombeli, tahtadan yaptığı kızak biçiminde bir araç 25.7.1937’de Moda Deniz Kulübünün bayramında 35 mil süratli RÜZGAR .motoruyla denize çıkmıştır. Fenerbahçeli Faruk Hızer araçta, Semih Arıcanve Haluk Renda da motorda olarak Kalamışta yapılan gösteriler heyecanla izlendi. O gün alman Kupa, Fenerbahçe’nin su kaynağındaki bu ilginç öncülüğünün anı sı olarak müzededir. Kurulan (Sualtı Sporları, Can Kurtarma ve Su Kayağı Federasyonu)’nun ilk kez 1982’de ve Yeşilköy’de erkek ve bayanlar arasında düzenlediği su kayağı yarışları zaman zaman yineleniyor.

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 1

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 2

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 3

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 4

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 5

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 6

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 7

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 8

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 9

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 10

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 11

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 12

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 13

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 14

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 16

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 17

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 18

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 19

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 20

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 21

Written by kesinofsayt

01 Ekim 2012 at 14:08

Fenerbahçe kategorisinde yayınlandı

Tagged with ,