FENERLEAKS

Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır!

1907-1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 2

leave a comment »

MELİH KOTANCA VE 9 AY BOYKOT

Fenerbahçe 1940 da, dağılan GÜNEŞ’den aldığı elemanlarla toparlanıp milli lig şampiyonluğunu 2. kez kazanırken, attığı 49 golün 25 ini, tek başına, ünlü atlet ve santrfor Melih Kotanca kaydetmiştir.
Melihin Fenerbahçe futbolunun başarılarında son derecede etkin olması, hem kendi, hem de Fenerbahçe’nin başına dert açmaktan geri kalmamıştır. Nitekim, 1.12.1940 da Fenerbahçe’nin 4-3 kazandığı Vefa lig maçında ilk 10 dakikada 2 gol atan Melih’in 2 rakip defans oyuncusu tarafından bayıltılması, 8 dakika sonra ayılınca tekrar oyuna giren Melihin bu kez bir kafa çıkışında, aynı 2 Vefa’lı müdafii bayıltması 9 ay boykot cezası almasına ve 1940/41 İstanbul liginin birçok maçıyla, 1941 milli liginin tüm müsabakalarına katılamamasına ve Fenerbahçe’nin bu 2 şampiyonada 2 inci ve 3 üncülüklerle yetinmesine neden olmuştur.
Melih’in kasti de olsa, yaptığı bir favule karşı verilen bu çok ağır ceza için bir hukuki veya ahlaki dayanak sözkonusu olamazdı. Ceza, doğrudan doğruya Fenerbahçe kulübüne karşı bir komplo ve sürüp gelen düşmanca tutumun bir kanıtı idi.
Melih Kotanca, son derecede çabukluğu, gücü, cesareti ve dalıcılığıyla bu yılların Fenerbahçe’sinin en etkin elemanı idi. Fenerbahçe hücum hattının geleneksel yumuşaklığına alışkın rakip defanslar için bu olağanüstü dinamik ve golcü elemanı tutabilmek mümkün olamıyordu. Böyle bir elemandan her ne surette olursa olsun kurtulmak rakiplerce amaçtı.
İşte, Vefa maçı olayı bu amaca ulaşmak için fırsat sayıldı. Hatta, o derecede ki, olağanüstü atletik yeteneğinin futbol sahasında harcanmasını, milli forma adına, önlemek ve onu yalnızca atletizme bağlamak iddiası altında, cezanın azami ölçüde ağır olması, bazı çevrelerce, neşren bile temenni edilmiştir.
Bu sahte görüş, dilek ve tutumlara B.T.G.M. ve teşkilatının da uyması, daha doğrusu, âlet olması, olayın en üzücü yönünü oluşturmuştur. Fenerbahçede 11.6.1939 daki Middlesex Wanderers İngiliz maçından 15.5.1948 de yine İngiliz Q.P.Rangers maçına kadar 9 yıl yeralan Melih 185 maçta 204 gol attı.

CİHAT ARMAN

Fenerbahçe’yi 1938 den sonraki yıllarda bunalımlara sürükleyen neden, doğrudan doğruya, o anlamsız, (talebelerin kulüplerle ilişkilerini kesme) kararıdır. Zira, Fenerbahçe, gelişme yıllarındanberi kadrosunda talebelere en çok yer veren kulüptü. Bu nedenle, yanlış karardan en fazla zararı Fenerbahçe çekmiş, para bakımından da büyük sıkıntılara düşmüştür.
İşte, dağılan Güneş’den oyuncu alırken, ünlü milli sağbek Faruk Barlas’ın 270 liralık kısa hizmet askerlik bedelinin ödenememesi nedeniyle, Galatasaray’a kaptırılması büyük kayıp olmuş ve acısı yıllarca çekilmiştir. Ancak; Fenerbahçe kalesinin Cihat Arman gibi çok yetenekli ve uzun yıllar faydalanabilinecek bir genç tarafından korunmakta oluşu, çekilen acının çok daha ağır olmasını önlediği de bir gerçekti. (KIRMIZI-BEYAZ) ın Ankara muhabiri Ekrem Yazman, derginin 23 Haziran 1941 sayısında bu durumu şöyle açıklıyor:
(…. Şunu itiraf etmek lâzımdır ki; memleketimiz, futbolda, eski yıllara nazaran gerilemiştir. O AVRUPA TAKIMLARINA MEYDAN OKUYAN ŞANLI FENER ARTIK BİR TARİHTİR. FENERBAHÇE İSMİ İLE BERABER BURADA HERKES BİR (AH)..ÇEKİYOR. AH O ESKİ GÜNLER!..
Fenerbahçe için Ankarada söylenen en mühim takdir budur. Sarı-Lâcivertlilerin eskiden kalma bir şöhretten hâlâ yararlandıkları meydandadır.. HELE KALECİLERİNİN ROLÜ PEK MÜHİMDİR. DENİLEBİLİR Kİ, KALECİNİN FEVKALÂDE MÜDAHALELERİ SAYESİNDEDİR Kİ, FENERBAHÇE HER MAÇTA BİR SÜRÜ GOL YEMEKTEN KURTULMAKTA VE BİRİNCİ SINIF BİR TAKIM OLMAKTA DEVAM ETMEKTEDİR..)
Cihat Arman, 1917 yılında İstanbulda doğdu. Babası Faik beyin, işi icabı, Ankara ya yerleşince Gençlerbirliği kalesini korumuş, tahsil için 1935 de İstanbula gelince de Güneş kulübüne girmiştir. 1938 sonunda Güneş’in kapanması üzerine, Fenerbahçe’ye giren Cihat Arman 13 yıl koruduğu Sarı-Lâcivert kale önünde başarının doruğuna ulaşmış ve Türkiye’nin gelmiş geçmiş en ünlü kalecisi olmuştur.
“UÇAN KALECİ” unvanıyla, şöhretinin sınırlarımızı aştığını öne sürmek mübalağa sayılmamalıdır. Fenerbahçe nin Aralık 1948 deki Atina maçlarında caddelerde kaldırımlardan taşmış binlerce Yunanlı tarafından ismi bağrılarak alkışlanırken, 1950 Martında bir İsrail kibutsunu gezerken, bütün çocukların, otelde kalıp köye gelmeyen Cihat’ı, (Cihat!.. Cihat!.. Cihat!..) diye koro halinde bağırarak büyük bir merakla aramaları ve göremeyince de çok üzülmeleri hayretle izlenmiştir.
Cihat, Fenerbahçe forması altında 11.6.1939 daki İngiliz MIDDLESEX WANDERERS maçından 3.6.1952 de 2-1 kazanılan Alman WALDHOF maçına kadar 309 kez yer aldı. Oynadığı 12 milli maçın 9 unda kaptanlık etti. Milli takımımızda kaptanlık eden ilk kaleci oldu. 1.85 boyda, fevkalarde suplese sahip, kalenin bir ucundan diğerine, yerden ve havadan, ani plonjonları nedeniyle kazandığı “uçan kale” ünvanının isabetini kanıtlayan pek çok anıları vardır.
14 Aralık 1941 de 2-2 lik F.B.-İngiliz Ortadoğu karması maçında ünlü Fanton’un 2-3 metreden çektiği sert şutu, sakatlanmak pahasına, kurtardıktan iki dakika sonra, Wodwoid’un penaltısını da çok ustaca çelince, kafile başkanı ve hakem Lorey ile bütün İngiliz futbolcular koşup Cihat’ı kutlamışlardır.
20 Şubat 1947 de 2-0 lık F.B.-M.T.K. maçında meşhur Deak’ın Türkiye’de gol atamadığı tek kaleci Cihat oldu. 5 metreden solüst köşeye savurduğu voleyi, inanılmaz bir suplesle uçarak kurtarması üzerine, Deak koşmuş ve hararetle Cihadın elini sıkıp onu tebrik etmiştir.
Cihat, milli takıma kadar, bir çok takımları çalıştırdı. 1947/54 yıllarında yayınladığı haftalık (ÖZ FENERBAHÇE) dergisi, daha sonraları yurdun en değerli ve popüler spor yazarları olan bir çok gence, mesleklerinde uğurlu basamak olmuştur. Cihat Arman, (Futbolda 16 yıl) adlı bir de kitap yayınladı.
Mekteplilerin kulüplerde spor yapmalarını engelleyen karar Şubat 1943 de kalkınca Fenerbahçe istikrara kavuştu ve daha rahat takım kurmaya ve sahalara daha güvenle çıkmaya başladı.
Milli küme şampiyonluğunu 1943 de 3 üncü kez kazanırken son haftalar Galatasarayla çekişmeli geçmiştir. 2 Mayısta İzmirde Galatasaray Altınordu’yu 4-0 yendikten sonra, Fenerbahçe’nin, kendisine ters düşen Mustafa Balöz hakemliğinde, Göztepe’ye 2-1 yenilmesi bazı G.S. lıları bir hafta sonraki Fenerbahçe maçı için ümitlendirip havalandırmıştı…
O akşam, 2 takım pavyon lokantasında yemek yerlerken, birkaç Sarı-Kırmızılı, mikrofondan Fenerbahçelilere yakışıksız sözlerle sataşmışlardır. Ertesi gün İzmir basınında da yer alan olay, Fenerbahçelilerin soğukkanlı tutumları sayesinde, daha da çirkinleşmeden önlenmiştir.
9 Mayısta Fenerbahçe stadında 15 bin kişi ve 8900 lira ile İstanbul rekorları kırılmış, birkaç bin kişi de dışarıda kalmıştır. Fenerbahçe’den bir puan öndeki Galatasaray, galibiyetten o kadar emindi ki, Taksim Belediye Gazinosunda 100 kişilik galibiyeti kutlama masası hazırlanmış ve Kadıköye davul-zurnalarla geçmişlerdir Ancak, evdeki pazar çarşıya uymadı ve İzmirdeki olay nedeniyle, sahaya ilk kez yenmek için, yemin ederek çıkan:
CİHAT(K)-MURAT, LEBİP-ÖMER, HALİL, ESAT-FİKRET, NACİ, MELİH, MÜJDAT ve HALİT’den kurulu Fenerbahçe takımı, sağdan Fikret’in çektiği kornerden, Naci Bastoncu’unun 3. dakikadaki golüyle
OSMAN-FARUK, ADNAN-MUSTAFA, ARİF, ENVER-SALİM, BÜLENT, ŞAHAP, GÜNDÜZ(K) ve ORHAN tertibindeki güçlü Galatasaray’ı 1-0 yendi ve sahaya dalan binlerce taraftarının elleri üstünde taşındı… Sonraki Pazar ve Çarşamba Vefa’yı 4-0, Beşiktaş’ı da 4-1 yenen San-Lâcivert’liler, 1943 yılı milli küme şampiyonluğuna da ulaştılar.

ŞAMPİYONLUKLAR SÜRÜYOR

Fenerbahçe, 1943 den sonra 5 kez daha tertiplenen milli küme şampiyonluklarından 3 ünü, 1945, 1946 ve 1950 de kazanmış ve böylece 11 birinciliğin 6 sında şampiyon olmuştur.
1945 şampiyonasında Fenerbahçe takımı, 22 Nisan günü Mecidiyeköy stadında ilk maçını Ankara Uçaksavar takımıyla yapıp 2-0 kazandı.
Yine bu yıl, 6 Nisanda Fenerbahçe stadındaki 3-3 lük Beşiktaş maçında 19.800 biletli ve 14.700 lira hasılatla Türkiye rekorları kırıldı.
Fenerbahçe’nin 1945 şampiyonasında attığı 43 golün 17 sini, yalnız 10 maç oynayan Melih Kotanca atmış ve milli küme gol krallığım kazanmıştır. İkinciliği 10 golle Beşiktaş’tan Hakkı Yeten, 3 cülüğü de 9 golle G.S. lı Reha Eken kazandı.
Fenerbahçe kulübü milli ligin 1945 yılı şampiyonluğunu kazanan futbolcularına 20 şer liraya yaptırılan birer portföy hediye etmiştir.
1946 yılında, sonucu etkilemeyen 12 Mayıstaki en son maçta Fenerbahçenin uğradığı tek yenilgi futbolumuzun maron amatörlük döneminin bir anısını yaşatmıştır.
Şeref stadında 2-1 kaybedilen bu Beşiktaş maçından 10 dakika önce soyunma odasından fırlayan ünlü yerli antrenör:
(— İçerde sade 7 kişi var. Ben bu şımarıklarla Uğraşamam!.. Ne yaparsanız yapın!..)» diyerek, alıp başını gitmiş; gelmeyen, veya: (— Gece çok geç yattım, kovsanız da oynamam!..), diye direnen genç yıldızların yerlerine tribünlerden toplanan, Numan, Rıfkı ve Argun gibi B takım elemanlarıyla oynamıştır. Fenerbahçe, yenilmeden bitirebileceği 1946 milli küme şampiyonluğunu bu şekilde bir yenilgi ile kazandı… Fenerbahçe kulübü, şampiyonluk kazanan futbolcularını 50 şer lira ödülle mükafatlandırmıştır.

MİLLİ KÜMENİN EN SON MAÇI!..

Milli küme’nin son yılı olan 1950 şampiyonasının en son maçı, yalnız 14 yıllık tarihinin değil, bütün Türk futbol faaliyetinin o tarihe kadar ki en heyecanlı ve ilginç maçı oldu.
Fenerbahçe ile Altay arasında İzmirin Alsancak stadında 7 Mayıs 1950 Pazar günü yapılan bu maçın sonucu doğrudan doğruya Galatasaray’la Fenerbahçe’yi ilgilendiriyordu.
Galatasaray 14 maçını tamamlamış ve 7 şer galibiyet ve beraberlikle 35 puan toplamıştı. Yaptığı 19 sayıya karşı 5 gol yemiş olarak, klasmanda baş sıraya yerleşmiş bulunuyor ve güven içinde Fenerbahçe-Altay maçının sonucunu bekliyordu.
Fenerbahçe ise, 13 maçta 7 galibiyet, 5 beraberlik ve Vefa’ya karşı bir yenilgi ile, 32 puana sahipti. 9 a karşı 31 gol atmıştı. Ezeli rakibini liderlikten düşürüp şampiyon olabilmesi için, bu son maçı kazanması, hem de enaz 4-0 veya 8-1 le kazanması gerekiyordu. Atılan golün yenen gole bölünmesi şeklindeki averaj uygulamasına göre, 3-0 veya 7-1 lik bir Fenerbahçe galibiyeti bile Galatasaray’ın şampiyonluğuna engel olamıyordu.
Fenerbahçe’nin bu zaten çok zor durumuna karşı, yine de bütün engelleme önlemleri alınmış ve bu arada Genel Müdürlük’ten İzmir’e yollanan ünlü müşahit, amaca uygun tarzda, görevlendirilmişti.
Fenerbahçe; taca giden patlatıldığı için, 4 topla oynanan ve bitime 10 saniye kala attığı 4 üncü golle 4-0 kazandığı ve bütün hesapları altüst ettiği maçta, yaşadığı tertiplerin en çirkini ile bundan sonra karşılaştı:
Stadın giriş kapısı tarafındaki kalenin arkasında bulunan hakem kulübesinde göz hapsine alınan Ankaralı hakemin nihayet verdiği 4-0 yazılı rapora önce Altay, sonra da, hepsi Altaylı laysmenlerle saha komiserinin, sözbirliği ederek,: (MAÇ 2 dakika fazla oynatıldı. 4. gol’de bu süre içinde atıldı..) iddiasına dayanan itirazlarıyla gereksiz ve yakışıksız bir toplantı yapıldı. Görevli (GÖZLEMCİ) nin, boş atıp dolu tutmak hayaliyle giriştiği bu toplantının, laysmenlerden birinin bir iddiasının gerçek dışı oluşunun kanıtlanmasıyla, daha da çirkin bir şekle dönüşmesi üzerine, Altay Genel kaptanı Cemal Şallı itirazı alıp yırtmış ve;
(— BEYLER; FENERBAHÇE ALNININ AKI VE TERİ İLE ŞAMPİYON OLMUŞTUR. İTİRAZIMIZI GERİ ALIYORUM.. SİZİ TEBRİK EDERİM, RÜŞTÜ BEY!..) diyerek, Fenerbahçe Genel kaptanının elini sıkmış ve toplantıyı terk etmiştir.
2 saat sonra, İzmir Palastaki yemekte aynı ünlü gözlemcinin Galatasaray kulübünün yolladığı Fenerbahçeyi kutlayan telgrafı başının üstüne götürüp, diğer elinde içki kadehi;
— Oh!.. Bu telgrafı çekenlerden Allah razı olsun. Yoksa, Londra olimpiyatlarından sonra, İzmirde de beceriksizlik ettim diye suçlanacaktım. Oh ne iyi oldu… diye yüksek sesle söylenmesi, Fenerbahçenin başarılara, ne tür engelleri de yenerek ulaşabildiğine örnektir.
Fenerbahçe, milli ligin en son karşılaşması olan ve 6. kez şampiyonluğunu kazandığı 7 Mayıs 1950 deki bu tarihsel Altay maçını:
CİHAT ARMAN (K)-MÜJDAT YETKİNER, HİLMİ ARDAĞ-SAMİM VAR, KÂMİL EKİN, NUSRET ÖZMENGÜ-EROL KESKİN, CEMAL UZKES, AHMET EROL, LEFTER KÜÇÜK. ve HALİT DERİNGÖR tertibiyle oynamış ve 4 golü de sırasıyla; Ahmet (41), Samim (49), Ahmet (54) ve Samim (89) olarak kaydetmiştir.
Altay’ın çok sert oyunu karşısında, ikinci devre Lefter’le Erol geri alınmış, Kâmil ile Samim hücum hattına sürülmüşlerdir.

I. TÜRKİYE LİGİ

Ülkemizde 1952 yılı başından itibaren İstanbul’da; 1955 den itibaren de Ankara ve İzmir’de uygulanmaya başlanan profesyonellik, futbola ilgiyi arttırmış, klasının da yükselmesini sağlamıştır. Ancak, uygulanan bölge şampiyonluklarının artık bütün ülkelerde terk edilmiş olması, ayrıca da 1956 danberi U.E.F.A. taralından organize edilen ve büyük ilgi gören (Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası) na katılma zorunluğu, bölgeler yerine, Türkiye çapında şampiyona tertiplemeyi gerektiriyordu. Bu nedenle, Orhan Şeref Apak, Beliğ Beler, Niyazi Sel, Adnan Akın ve Muhtar Uygur’dan kurulu Futbol Federasyonu, 19 Temmuz 1958 de, daha önce 1937/50 yıllarında uygulanmış olan milli küme maçlarına benzer, deplasmanlı (Milli Lig) i kurma kararı almış ve bu kararını, Şubat 1959 da, 3 bölgeden 16 takım arasında uygulamaya koymuştur.


(Milli Lig) ismi altında başlamışken, adı daha sonra (Türkiye Ligi) ne çevrilen bu maçlar, en az 3, en çok 15 bölgenin 16/22 takımı arasında 1986/87 mevsimi sonuna kadar, aralıksız olarak 29 kez tertiplendi. Bu 29 yılda Fenerbahçe 11, Galatasaray 7, Trabzonspor 6 ve Beşiktaş da 5 kez birincilik kazandılar.
Hemen hatırlatmak gerekir ki, 14.2.1959 da sonuçlanan 1958/59 mevsimi mahalli lig maçlarından bir hafta sonra, 21.2.1959 da başlayan Türkiye Ligi’nin ilk yıl şampiyonası, 14.6.1959 da, yani 4 ayda sonuçlandı ve Fenerbahçe şampiyon oldu. 2. yıl şampiyonluğu ise 1959/60 mevsiminde oynandı ve Beşiktaş kazandı. Bu nedenle, Türkiye liginin başlangıcını 1959/60 olarak düşünmek yanlış olur.
Bu 29 Türkiye ligi birinciliği aşağıda sunulmuştur.

1959 TÜRKİYE LİGİ VE F.B. NİN İLK TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONLUĞU

21 Şubat 1959 da başlayan deplasmanlı Türkiye Liginin ilk yıl şampiyonası 16 kulüp arasında 2 devreli, ancak zaman azlığından Beyaz ve Kırmızı adlı 2 grup halinde tertiplendi. Bu grubun birincileri, 2 final maçıyla, şampiyonu tayin edecektiler.
Bu 16 kulüp o mevsimin İstanbul Mahalli Profesyonel Ligi’nin ilk 8 kulübü ile, Ankara ve İzmir mahalli profesyonel liglerinin ilk 4 er takımı olarak şunlardır;

Beyaz Grup: F.B., îstanbulspor, Beşiktaş, Beykoz, Ankaragücü, Hacettepe, Altay ve İzmirspor Kırmızı Grup: G.S., Karagümrük, Adalet, Vefa, Ankara Demirspor, Gençlerbirliği, Karşıyaka ve Göztepe.

Üç şehirde birden, 21 Şubat 1959 da başlayan şampiyonada, biri kaleci, 2 oyuncu değiştirebilmek ve hasılattan yenen takımın % 60, yenilenin de % 40 pay alması ön görülmüştür. Fenerbahçe Kulübü de, 17 Şubatta aldığı kararla, galibiyet primlerini, deplasmanlar için 400, G.S. ve Beşiktaş maçları için de 500 liraya yükseltmiştir.
Fenerbahçe, 21 Şubat 1959 günü inönü stadm-daki ilk maçta Ankaragücü’nü 3-1 yendi ve aşağıda sunulduğu şekilde, galibiyetlerini iki devrede de sürdürüp, 3,5 ay sonra, 7 Haziran 1959 daki 14 üncü ve sonuncu maçta da Istanbulsporu 5-0 yenip, namağlup olarak Beyaz Grup şampiyonu oldu:

Fenerbahçe 12 galibiyet ve 2 beraberlik alıp 26 puanla ve yenilmeden grup şampiyonu olurken 7 ye karşı 29 gol atmış, 18 puan olan Beşiktaş da 2. olmuştur.
Kırmızı grupta ise G.S. ile Vefa 20 şer puan aldılar. Ancak, Galatasaray gol averajıyla birinci oldu.
Grup birincileri arasındaki 2 final maçının günleri 10 ve 14 Haziran 1959 du. Fenerbahçe takımı 7 Hazirandaki İstanbulspor galibiyetinden sonra her zamanki gibi Yeşilköy’de Çınar Otelinde, Galatasaray da 6 Haziranda 1-1 lik Vefa beraberliğinden sonra, Tarabya Villa Zarif de kampa girdiler. İtalya’dan istenen hakem gelmeyince, Yugoslav Markoviç getirildi.
Her iki maçın favorisi Fenerbahçe idi. Takım, İGNAS MOLNAR antrenörlüğünde yeni bir başarılı dönem yaşıyor, 22 Haziran 1958 denberi üstüste tam 54 maçta hiç yenilmemiş bulunuyordu. İnönü stadında fiyatlar 10, 15 ve 30 liraya yükseltilmiş, ayrıca portatif tribünler kurulmuştu.. Ancak, gece başlayan yağmur sürdüğünden, 18.016 biletliden sağlanan 237 bin lira yerli maçlarda yine rekordu.
ÖZCAN-OSMAN, BASRİ-NİYAZİ, NACİ(K), AVNİ-MUSTAFA, CAN, ŞEREF, LEFTER ve YÜKSEL’deıı kurulu Fenerbahçe’ye karşı Galatasaray:
TURGAY-SAİM, İSMAİL-AHMET, ERGUN, DURSUN-İSFENDİYAR, SUAT, METİN(K), NURİ ve METE tertibinde idi ve Metin Oktay’ın 39. dakikada attığı golle ilk final maçını 1-0 kazandı.
Fenerbahçe üstün oynamış, ancak Galatasaray aşırı sertlikle maçı sinirli havaya sokmuş ve bu taktikle rakibinin üstünlüğünü sonuçsuz kılmıştır. Basın, 13 Aralık 1942 deki olaylı karşılaşmalarından bu yana, tam 17 yıldır hiç bir ezeli rakipler maçında bu oranda sertlik ve hırçınlık yaşamadığını vurgulamıştır. Hatta, henüz 13. dakikada, faulsüz futboluyla tanınan Metin Oktay’ın, topu bloke eden kaleci özcan Arkoç’a salladığı tekme ve onu yere yıkışının kasıtlı olduğuna inanan Yugoslav hakemin Metin’i ihraç kararı, telaşla sahaya koşup Markoviç’i aralarına alan Galatasaraylı yöneticilerce önlenebilmiştir.
Tam bir yıl boyunca ve üstüste 54 maçta hiç yenilmemiş güçlü Fenerbahçe’nin 55. maçta normal sayılamayacak koşullar altında yenilmesi, hal böyle iken yapılan küçültücü yayınlar, Sarı-Lâcivertli çevrelerde hayretle izlenmiştir.
Bu arada, Metin’in golünde topun, 12 yıldır yenilenmemiş delik deşik ve çürük kale ağlarının yırtık bir yerinden geçmesi de, bazı aşırı kulüpçü yazarlarca, (ağları yırtan gol) şeklinde cahilce bir reklama konu edilmiştir. Oysa, ezeli rakipler maçlarında bu tarz yırtık ağlardan geçen goller az değildi. Örneğin, Şeref stadında 13.12.1942 maçının 2. devre başlarında Halit Deriııgöz’ün çok sert volesinde top Çıragan tarafında Osman İncili’nin koruduğu Galatasaray kalesinin üst ağlarından geçip havalara yükselmişti …
Haydi, bu maç ve gol biraz uzaklarda kaldı!., denebilirse de, henüz 30 Nisan 1957 de yine bu Dolmabahçe de, 3-0 lık o meşhur maçta Lefter’in 87. dakikada attığı 2. gol de kafalardan silinmiş değildi ya… Turgay’ın koruduğu Gazhane tarafındaki Galatasaray kalesinin alt ağlarından füze gibi geçen o gole kimse inanamazken, ünlü İtalyan F.Liverani’nin ortayı göstermesinden bir dakika sonra da Ergun’un 3. golü ve Fenerbah-çenin 15. İstanbul şampiyonluğu ağ masallarını anmaya bile gerek bırakmamıştır.
Saha içindeki türlü hırçınlıklardan sonra, saha dışında da yapılan mantık dışı reklam ve yayınlar, 4 gün sonraki rövanş maçının önem ve heyecanını son derecede arttırmıştır. Hatta:
(BU MAÇ MİTHATPAŞA’DA BİTMEZ, KARAKOLDA BİTER!..), görüş, iddia ve korkusunun basında yer alması üzerine, Milliyet gazetesinde yayınlanan aşağıdaki satırlar ilginçtir:
(Çarşamba günü oynanan ve baştan aşağı hadiselerle geçen Fenerbahçe-Galatasaray maçı spor çevrelerinde menfi akisler yaratmıştır. Bu atmosferde Pazar günü yapılacak olan final maçının daha pek çok nahoş hadiselere sebebiyet verebileceği ifade edilmekte, rakibini, hakemi, saha müşahidini ve binlerce seyirciyi hiçe sayarak kasten tekme, yumruk ve kafa atan futbolcuların ağır cezalara çarptırılmaları istenmektedir. En ufak bir ihmalin bu tür hadiselerin tevali etmesine sebep olacağı kaydedilmekte ve “ALARM ÇANI ÇALMIŞTIR. BU HADİSE KARŞISINDA KULÜPLER ve FEDERASYON ALÂKASIZ KALMAMALIDIR” denilmektedir.)

14 HAZİRAN 1959 MAÇI :
Güzel havada portatif tribünler kurulan ve eski delik deşik kale ağlan bir gün önce naylon ağlarla yenilenen, heyecan ve uğultu içindeki, İnönü stadında, 26.533 biletli ve 355.866 lira ile, rekorlar yeniden kırılmıştır.
İki tarafın galibiyet primlerini 5 er, 6 şar bin lira gibi görülmemiş düzeye çıkarmaları, kazanacak takımın (AVRUPA ŞAMPİYON KULÜPLER KUPASI) ında Türkiye’yi temsil şerefine ulaşacak olması ve bu maçların her birinden umulan yarımşar milyon lira gelir, bu 14 Haziran 1959 maçını 50 yıllık ezeli rekabetin en önemli karşılaşması durumuna yükseltmiştir.
Fenerbahçe kulübünün, AŞIRI SERTLİĞE GÖZ YUMDUĞU ve ETKİLENİP KARAR DEĞİŞTİRDİĞİ iddialarıyla, 4 gün önceki Markoviç’den şikayetini ve OTORİTER bir hakem istemesini haklı bulan Federasyon, yeniden İtalyan Federasyonuna başvurmuş ve Avrupa’nın ünlü hakemlerinden Francesca Liverani gelmiştir.
Maçtan önce G.S. taraftarları Metin’in 4 gün önceki golünü canlandıran renkli büyük bir dövizi tribüne asıp durmadan gösterilerde bulunuyor, F.B. taraftarları ise bu gürültülü manzarayı sessizlik içinde izliyorlardı. Ancak, bu sessizlik, Sarı-Lâcivertli takımın sahaya çıkışıyla beraber, görülmemiş bir coşkuya dönüştü ve tezahürat sürüp gitti. Bu görülmemiş sevincin nedenleri şunlardı:

Takım bu kez rakibinden önce alana gelmiş ve seyirciyi selamladıktan sonra, yine her zamankinin aksine, deniz tarafındaki kaleye gitmiştir. Çıkış ve görünüşleri de değişikti. Hırslı ve kararlı bir görünüm içindeydiler. Ayrıca, 4 gün önceki aşarı sertlik gözönüne alınıp, kadroda da yer ve eleman değişikliğine gidilmişti. En önemlisi, G.S. menajeri Gündüz Kılıç’ın mutat planını altüst eden taktikti:
Başına 2-3 eleman dikilen Soliç Lefter, sağaçığa alınıp sürekli geri oynamış ve G.S. ceza sahası F.B. nin diğer forvet elemanları için iyice tenhalaşıp gol atmak kolaylaşmıştır.;
ÖZCAN-SARACETTİN, BASRİ-NACİ(K), OSMAN, AVNİ-LEFTER, ŞEREF, YÜKSEL, CAN ve NİYAZİ (MUSTAFA) tertibiyle oynayıp hemen üstünlük kuran ve bunu 90 dakika boyunca sürdüren Fenerbahçe takımı, bu güzel ve azimli oyununu 9,44, 70 ve 72. dakikalarda Yüksel, Naci, Mustafa ve Şerefin 4 güzel golüyle süsledi ve 4-0 lık bir galibiyetle ilk Türkiye Ligi şampiyonluğunu kazandı.
Şerefin Ergun’la Saim arasından fırlayarak, ceza alanı dışından sert şutla üst fileleri havalandıran 4. golünden sonra, Galatasaray taraftarlarının büyük öfke ve üzüntüyle, Metin’in 4 gün önceki golünü canlandıran yağlı boya dövizi kapalı tribünde alev alev yakmaları, ezeli rakipler tarihinde ilginç bir anı olarak işaretlenmeye değer.
Ezeli rekabetin bu 160. maçında bütün Fenerbahçeli futbolcuların gösterdikleri diri ve ruhlu oyun ve mutlaka kazanmak azmi, hiç kuşkusuz, her türlü kutlamaların üstünde bir değer ve anlam taşır.

İlk Türkiye ligi şampiyonluk kupasını Fed. Başkanı Faik Gökay’dan alan Fenerbahçe takımı, Molnar ve Naci omuzlarda olarak şeref turu yapmış, akşam ve gece bütün İstanbul, mutlu bir bayram havası içinde çalkalanmıştır.

Fenerbahçe, 16 maçlık ilk Türkiye ligi şampiyonluğunu, katıldıkları maç sayılarıyla beraber, şu 18 futbolcu ile kazandı:

Osman, Lefter ve Mustafa (16) şar, Basri ile Avni (15) er, Şeref (14), Yüksel (13), kaleci Özcanla Akgün (12) şer, Naci (11), Ergunla Niyazi (10) ar, Can (9), Şükrü, Nedim ve Necdet (4) er, Saraceddin (2), Hüseyin (1) maç.

33 golü de Lefter (6), Şeref, Yüksel ve Mustafa (5) er, Can (3), Naci ile Ergun (2) şer, Basri, Avni, Saraceddin, Niyazi ve Hacettepe defansı kendi kalesine (1) er gol olarak kaydettiler.

Mevsimin kayda değer bir olayı, F.B. nin lig sonlarında yaptığı 6-0 lık Kıbrıs seyahatidir… 17 Mayısta Beşiktaş’ı 2-0 yendikten sonra yapılan bir maçlık bu seyahat, Lefkoşe’de kurulu ve Sarı-Lâcivert forması Fenerbahçe kulübü tarafından hediye olunan, (DOĞAN TÜRK BİRLİĞİ) nin daveti üzerine olmuştur.

1959-60 TÜRKİYE LİGİ

Türkiye liginin 1959-60 maçları, 3 bölgenin 20 kulübü arasında, haftada 3 gün oynanmak üzere, 26 Ağustos 1959 Çarşamba günü başladı.
Fenerbahçe, 29.8.1959 da, 2-1 lik Feriköy galibiyetiyle başladığı ligi, ertelemeli olarak, 12 Haziran 1960 gecesi Ankarada Beşiktaş’ı 1-0 yenerek tamamlarken, 60 puanla ikinci oldu. Beşiktaş 65 puanla şampiyon, G.S. da 58 puanla 3. oldular:

Fenerbahçe’nin 25 elemanla tamamladığı 38 maçlık ligde, Şeref 36 maçla en çok oynayan; Lefter de 38 e karşı atılan 88 golden 17 sini kaydetmekle, en fazla gol atan futbolculardır.
Fenerbahçe, güçlü kadrosuna karşın, lig boyunca idari büyük gaf ve yanlışlar sonucu, cömertçe çok puan kaybetmiştir.
Lige iyi başladıktan sonra, ilk kez katıldığı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupasında Macaristan şampiyonu CSEPEL’i BUDAPEŞTE’de eleyen ve 2. turda, PARİS-SOİR gazetesine özel baskı yaptıran 2-1 lik sonuçla, Fransa şampiyonu nu da yenip, ancak 3. maçta elenen Fenerbahçe’nin Türkiye ligi şampiyonluğunu kaybetmesindeki nedenlerin başlıcaları şöyle sıralanabilir:
Yönetim Kurulunun, 11. maçtan sonra, prim alan kadroyu 18 den 13 kişiye indirmesi, prim miktarını azaltması, kampları kaldırması, bu kararları yanlış sayan ve itiraz eden Genel Kaptan Dr. İsmet Uluğ’un istifası ve nihayet 2 devre arasında antrenör Molnar’ın istifaya zorlanıp, Szekely’nin atanması suretiyle, teknik yönetimdeki zamansız değişiklik… Bütün bu yanlışların üstünde, yaşlı kadronun bir mevsimde 68 maç yaparak çok yorgun düşmüş olması da sayılmalıdır.
Galatasaray’a karşı 17 Aralık 1959 da Can’ın golüyle 1-0 kazanılan maçta 29 bin seyirci ile liglerde rekor kırılmış; 3 Ocak 1960 daki 0-1 lik mağlubiyet ise, Fenerbahçe’nin Beşiktaş’a karşı, 29 Kasım 1953 den beri, 74 aydır ilk yenilgisi olmuştur. 27.747 seyircinin izlediği ve sürekli Fenerbahçe baskısı altında geçen maçta Sarı-Lâcivert takım aleyhine tek bir korner olmadığı halde, Beşiktaş kalesine tam 12 köşe vuruşu çekildi.
Tam 6 yıl 2 ay bir Fenerbahçe galibiyetine susamış olan Beşiktaş taraftarları, sabırları tükenip, hakem maçı bitirmeden sahaya daldılar. Bulgar hakem TAKEV, Merkez Hakem Komitesi ve basın mensuplarına:
(— Seyirci sahaya dolduğundan son 15 saniye ile kesintileri oynatamadığını ve bunu raporuna yazacağını) söylemiş; ancak, raporunu:
(— Maç, intikalar da dahil, nizami süre sonunda bitmiştir.) şeklinde vermiştir.
İstanbul’un 3 ünlü futbol hakemi Feridun Kılıç, Mustafa Güventürk ve Selami Akal, henüz genç denecek yaşlarda, bu mevsimin Mart-Nisan aylarında kalp rahatsızlıklarından vefat ettiler.
Ligin 2. devresinde yaşanan sıkı yönetim de maçları etkilemiş olmak bakımından kayda değer: İstanbul Üniversitesinde 28 Kasım 1959 da başlayıp Beyazıt meydanında süren ve ertesi gün Ankara ve diğer bazı kentlere de yayılan ilk anarşik olaylar nedeniyle uygulanan sıkı yönetim, maçları bir süre engellemiş ve 14 Mayısta Bursa, Eskişehir ve Konya da devamına izin çıkınca, Fenerbahçe takımı birkaç İstanbul maçını diğer kentlerde oynamıştır. Bunlardan 12 Haziran 1960 Pazar günü Ankara da 29.856 seyircinin izlediği ve Fenerbahçe’nin, az önce Federasyon başkanı Faik Gökay’dan, garantilemiş bulunduğu şampiyonluk kupasını alıp, şeref turu atan Beşiktaş’ı 1-0 yendiği, mevsimin ertelemeli son lig maçı 2 yönden ilginçtir:
Birincisi, ışıklandırma onarımı yapılan 19 Mayıs stadında ilk gece maçı olması; ikincisi de Şeref Has’ın attığı galibiyet golünün ihtişamıdır. Tanınmış spor yazarlarından Necmi Tanyolaç bu tarihsel golü şöyle yazmıştır:
(…ve nihayet yıldızlaşan sağhaf, devleşen bir forvet oyuncusu oldu. Zaman 70. dakikayı gösteriyordu. Şeref, soldan başlayan bir pozisyonu, son yılların en müthiş volesiyle, tamamladığı an Beşiktaş maçı kaybetmişti. Şeref bu voleyi adeta bir füze süratiyle Beşiktaş ağlarına mıhladı.
Fenerbahçe’nin bu galibiyet golü atıldığı zaman maç gece tesislerinin ışığı altında fosforlu topla oynanıyordu. Sarı-Lâcivertliler geri kalan zamanı zarif akrobatik paslaşmalarla Beşiktaş kalesi önünde geçirdiler. Lefter, Can, Mikro Mustafa futbolun bir şiir olduğunu gösterircesine hareketler yapıyor ve kendilerini, saha kenarındaki Güney Amerikalı futbolcular da dahil, onbinlerce taraftara alkışlatıyorlardı.)
Fenerbahçe’nin Aııkara’daki bu ilk gece maçında Beşiktaş’ı yenen kadrosu şudur:
ŞÜKRÜ-OSMAN, NECDET-ŞEREF, AVNİ, NİYAZİ-MUSTAFA, NACİ(K), CAN, LEFTER ve YÜKSEL.
Bu mevsim maçlarında, Naci, Şeref ve hatta Basri’nin, zaman zaman ileri çıkıp, forvet’in etki ve gücünü arttırdıklarını da işaretlemek gerekir…

1960-61 TÜRKİYE LİGİ ve F.B. NİN 2. TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONLUĞU

Türkiye ligi 1960-61 mevsimi şampiyonası yine 20 kulüp arasında 27 Ağustosta başlamıştır.
İstanbul Valisi General Refik Tulga’nın emriyle Çarşamba maçları kaldırılmış, radyo-spor yayınları da yalnız Pazar akşamları ve 10 dakikaya indirilmiştir. 20 kulübün teknik adamları arasında ilk kez yapılan, (Bu mevsim hangi takım şampiyon olur?.), anketi, büyük çoğunlukla, (Fenerbahçe olur!…) sonucunu verdi.
Transfer ayında kadrosunu Karagümrük’ten Kadri Aytaç, Vefa’dan Hilmi Kiremitçi, Galatasaray’dan İsmail Kurt’la güçlendiren, ayrıca Bursa’dan Atilla Altaş ve Alpullu’dan Selçuk Hergül’ü de alan Fenerbahçe, sözleşmesi bir yıl uzatılan SZEKELY nin antrenörlüğünde, mevsimi 28 Temmuzda açtı ve lige de 27 Ağustosta 3-0 lık Vefa galibiyetiyle girdi. 10 ay sonra, 25 Haziran 1961 de 38 inci maçını tamamlarken 26 galibiyet, 9 beraberlik, 3 yenilgi ve 29 a karşı 81 gol atarak, 61 puanla 2 inci kez Türkiye ligi şampiyonu oldu. Galatasaray 60 puanla ikinci, Beşiktaş da 55 puanla üçüncü oldular. Fenerbahçe, ligde en az yenilen ve en çok gol atan takımdır. Şerefle Hilmi 35 er maçla takımda en çok yer alan; Lefter 17, Yüksel de 15 golle en çok sayı yapan futbolculardır. İşte mevsimin 38 maçının rakip ve sonuçları:

Fenerbahçe’nin 1960-61 mevsimi Türkiye Ligi şampiyonluğu kendisi için övünç, spor örgütlerimiz için de ne acı ki, utanç anısı olarak nitelenebilir. Bıı nedenle, futbol tarihimizde de özel bir yer tutar.
27 Mayıs ihtilâli üzerine, Futbol Federasyonu ve kurulları değişikliğe uğramış, Ekim ayında istifa eden Faik Gökay yerine Kurmay Albay Muhterem Özyurt federasyonu kurulmuştur. Hakem komitesi de Fed. Reisi başkanlığında, Asbaşkan Sulhi Garan, Genel Sekreter İbrahim Onuk ile Saim Kaur, Sâmih Duransoy, Halim Çorbalı ve Mustafa Çakar olarak, yine Fenerbahçesiz ve yine çoğunlukla Fenerbahçe antipatizanlarından oluşmuştur. Bu nedenle, görünüşte Fenerbahçe için durumda bir değişiklik söz konusu olmamak gerekirdi. Ancak, ligin başlamasıyla beraber, bazı çevrelerin ve belirli birkaç hakemin, (İhtilâl) havasına sığınıp, Fenerbahçe’yi daha yakından ve açıktan hedef aldıkları görülmüştür.
Fenerbahçe’nin, Türkiye liglerinde ilk kez yaşanan bir olay olarak, 19 kişilik kadrosunun tümüyle milli ve dolayısıyla çok güçlü olmasından; etkisiz kalan bu tutum, İzmir’de 19 ve 20 Kasım günleri Yüksel ile Hilmi’nin nihayet çileden çıkıp, Hakem Bedri Çakır’la Mustafa Gerçeker’e; 15 er gün ceza almalarına neden olan;
— Siz, Türk futbolunun katillerisiniz!., diye bağırmaya mecbur bırakmışlarına kadar varmıştır.
Ancak, uğradığı iddiasındaki açık haksızlıklar ve hışma rağmen, Fenerbahçe yine de ayaktadır ve ilk devreyi de G.S. dan sadece 1 puan geride ve 2. bitirmiştir.
Şampiyonada, 2. devre bir F.B-G.S. çekişmesi olarak sürüyordu. Fenerbahçe, 4 Mart 1961 Cumartesi günü, ligin 27. maçında Adana Demirsporu 5-0 yenerken, G.S. karşısında haftalardır sürüp gelen bir puanlık avantajını koruyor ve bu nedenle de her maçı ilgi ve heyecanla izleniyordu. Bu durumda, 24 saat sonra karşılaşacağı Gençlerbirliği’nin başkan ve genel kaptanı Orhan Şeref Apak’ın, bir hafta önce, Ankara’da basına:
(- YENİLİRSEK YAKAMA BİR AY FENERBAHÇE ROZETİ TAKARIM!…) demesi, maçın tansiyonunu arttırmıştı.
Karşılaşma, tıklım tıklım dolu İnönü stadında heyecanlar içinde, Gençlerbirliği’nin 3-2 üstünlüğünde sürerken, F.B. li Yüksel’in 83. dakikadaki beraberlik golünü, Laysmen Orhan Gönül’ün müdahalesiyle, sonradan geçersiz sayan Muzaffer Sarvan’la futbolcular arasında kısa bir tartışma oldu. Bu arada bölge hakemlerinden bir sivil Dz. Yarbayının sahaya girip Şerefle Yüksel’in boğazlarına sarılması ve, futbolcuların ifadelerine göre, görevli erlere:
— Ben yarbayım… alın, götürün şu edepsizleri!.. emrini vermesi gibi garip bir durum da yaşanmıştır. Fenerbahçeli yöneticilerle antrenörün sahaya koşmaları ve hakemin de duruma hakim olmasıyla, maç sürmüş ve 86. dakikada Şerefin attığı yeni bir 3. golle, 3-3 berabere bitmiştir. Ancak, aynı laysmenin, hiç bir neden yok iken, tekrar bayrak kaldırması ve bu golün de iptalini denemesi hayretle izlenmiş ve bu kasıtlı tutum seyirciden çok sert tepki görmüştür. Bu yüzden, maç sonrası piste atılan bir şişenin bir görevli eri hafifçe yaralaması, sık görülen olaylardan iken, 27 Mayıs havasına sığman kendini bilmezlerce, Fenerbahçe’yi vurmak amacıyla, abartılmış ve bir eşi yaşanmamış türlü kalıplara sokulmuştur.
Bu havanın öncülerinden İst. Hakem Kulübü Başkanı ve M.H.K. si Asbaşkanı Sulhi Garan, ertesi 6 Mart 1961 sabahı, bir kaç arkadaşıyla sıkıyönetim komutanı Cemal Tural’a gitmiş ve F.B. kulübüyle yöneticilerini son derecede ağır ve gerçek dışı suçlamalarla şikayet etmiş ve can güvenliklerinin sağlanmasına kadar, hakem arkadaşlarının İstanbul’da futbol maçı yönetmeyeceklerini bildirmiştir.
Cemal Tural, Sulhi Garan’ın, (Başta Rüştü Dağlaroğlu, olarak Faruk Ilgaz ve Fikret Arıcan) deyimiyle, adlarını sıraladığı 3 Fenerbahçelinin hemen komutanlığa getirilmeleri için kurmay albay Emin Alptekin’e emir vermiştir.

40 YIL SONRA

O günün akşam ve gecesi, ayrı ayrı yapılan çağrıların, kısmen ertesi 7 Mart 1961 Salı sabahı gerçekleşmesi sırasında, sözü edilen çok sert ve sinirli kurmay albaya muhatap olan ve o sırada yönetim kurulunda da bulunmayan R. Dağlaroğlu’na söylenenler özetle şunlardır:
(— SİZ VE KULÜBÜNÜZ ÇOK TEHLİKELİ BİR YOLDASINIZ. PAZAR GÜNKÜ SPOR VE KAMU DİSİPLİNİYLE ASLA BAĞDAŞMAZ OLAY VE TECAVÜZLERDEN SONRA, BU GİDİŞE KESİNLİKLE SON VERMEK İÇİN, SERT TEDBİRLER ALMAK ÜZERE İDİK. DUA EDİNKİ, SAYIN KORGENERAL DÜN GECE BU İŞİ SİVİLE HAVALE ETTİ. FAKAT, BİR ŞARTLA; SUÇLULAR CUMA GÜNÜNE KADAR MUTLAKA CEZALANACAKLARDIR. AKSİ HALDE, BÜTÜN SPOR FAALİYETLERİNİ 11 MARTTAN İTİBAREN YASAKLAYACAĞIMIZ GİBİ, KULÜBÜNÜZ VE SİZLERİ DE BİZ TECZİYE EDECEĞİZ.
KAMUOYUNDA ZATEN SEVİLMEYEN FENERBAHÇE KULÜBÜ, BU YASAKLARA DA SEBEP OLUNCA, ÇOK DAHA AĞIR BİR NEFRET VE SORUMLULUĞUN BASKISI ALTINDA EZİLECEK VE UYGULAYACAĞIMIZ CEZA YÖNTEMLERİYLE MUTLAKA YIKILACAKTIR… KOMUTANLIK BU KONUDA KESİN KARARLIDIR!.. BUNU BÖYLE BİLİN!…)
Bu acâip ve serapa haksız suçlamaları zaman zaman kesmek zorunda kalan R. Dağlaroğlu, eski bir anı ve olayı hatırlatarak, genç kurmay albayı yatıştırmaya çalıştı:
(— FENERBAHÇE KULÜBÜ 40 YIL ÖNCE DE SUÇLANMIŞ VE KAPATILMAK İSTENMİŞTİ. ANCAK, O SUÇLAMALAR BU GÜNKÜLER GİBİ İFTİRA DEĞİL, GERÇEKTİLER. FENERBAHÇE KULÜBÜ KURTULUŞ SAVAŞINA SİLAH VE PERSONEL ŞEVKİ ve İŞGAL KUVVETLERİNE DE DÜŞMANCA TUTUMDAN SUÇLU İDİ. KAPATMAK İÇİN BAHÇESİNDE SİLAH ÇATANLAR DA SÜNGÜ TAKMIŞ BİR İNGİLİZ BİRLİĞİ İDİ. ANCAK, FENERBAHÇEYİ HİÇ BİR BASKI ENGELLEYEMEMİŞ VE MİLLİ GÖREVİNİ DAHA BÜYÜK AZİMLE SÜRDÜRMÜŞTÜ. GENÇSİNİZ, SİZ BİLEMEZSİNİZ. FAKAT, SAYIN KORGENERALİMİZ BU TARİHSEL OLAYI PEKİYİ BİLİRLER.
DÜŞMAN ORDULARI BAŞKOMUTANI GL. HARRİNGTON’UN GİRİŞTİĞİ VE BAŞARAMADIĞI BİR DAVRANIŞIN, 40 YIL SONRA, SİZLERCE TEKRARLANACAĞINA KİMSE İNANMAZ. KALDI Kİ, FENERBAHÇE KULÜBÜ, ULU ATA’MIZ BAŞTA OLARAK, ULUSUNUN ENGİN SEVGİSİNİ KAZANMIŞ TEMİZ, MERT VE MİLLİYETÇİ BİR HALK KULÜBÜDÜR. DÜN BUNU BİR DEFA DAHA İSPAT ETTİ. YENEN HAKKINA SPORTMENCE DAYANDI VE HİÇBİR OLAYA NEDEN OLMADI. MAÇTAN SONRA SEYİRCİNİN PİSTE ÖTEBERİ ATMASININ SORUMLUSU İSE EHLİYETSİZ ELLERDEKİ SPOR TEŞKİLÂTIDIR. BU NEDENLE, UYGULANMAYA KONAN “YAVUZ HIRSIZ!..” ROLÜNE DEĞİL, SÖZLERİME İNANIN VE GÖRÜŞÜNÜZÜ GÖNÜL RAHATLIĞIYLA DÜZELTİN…)
Komutanlık anlayış göstermiş ve artık bu konu üzerinde durmamıştır. Ancak, Futbol Federasyonu ve kurulları Fenerbahçeli mutlaka vurmak özlemindeydiler. Hatta bu uğurda falsolar da yapıyor ve bunlar basın tarafından karikatürize ediliyordu. Nitekim, 2 laynsmenden Orhan Gönülün, istenen şekilde yazılı beyanı ve Nejat Şener’in de katılmasıyla toplanan merkez hakem komitesi, 6 Martta 3. bir rapor düzenlemiş, Futbol Federasyonu da bu usulsüz rapora dayanıp, Fenerbahçe Genel Sekreteri ve antrenörüyle 6 milli futbolcuyu, 3 ü tedbirli olarak, hemen Merkez Ceza Kuruluna göndermiştir.

F.B. BİR BİLDİRİ İLE İLGİLİLERİ UYARIYOR

Fenerbahçe kulübü, bu keyfi tutumu 9 Martta basın yoluyla protesto etti. Dönemin nezaketi nedeniyle, oldukça yumuşak bir üslupta yazılan ve aynı zamanda uyarı niteliğini de taşıyan bu bildiride:
Gençlerbirliği yöneticilerinin tahrikçi beyanlarıyla elektrikli bir havaya soktukları maçın, hakem ve laysmenlerce Fenerbahçe aleyhine yöneltilmesine rağmen, güzide taraftarlarımız ve centilmen futbolcularımızın haksızlıkları, sükunetle karşılaşmaları sonucu, maçın 83. dakikaya kadar olaysız geçtiği, bu dakikada kazanılan nizami golün, laynsmenin talimatname dışı ısrarıyla, sonradan iptal edilmesinin bir tahrik olduğu, buna karşın, kaptan ve futbolcuların dünyanın her yerinde olduğu gibi, iptalin nedenini sordukları, yöneticilerin muhtemel bir olayı önlemek amacıyla sahaya girdikleri ve hiç bir tecavüzün söz konusu olmadığı ve bu hususların hakem raporu ve basının yayınlarıyla da sabit bulunduğu halde, sporcu ve yöneticilerimizin suçlanmak istenmelerinin spor ahlâkı, hak ve adaletle kesinlikle bağdaşmadığı vurgulanarak, bildiri şu sözlerle son bulmuştur:
(FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ, TÜRKİYE’DE VE TÜRKİYE DIŞINDA SAHİP OLDUĞU SEVGİ VE ŞÖHRETİ, YARIM ASIRDIR GÖSTERDİĞİ SPORTMENCE TUTUMA BORÇLUDUR.
BU MÜSBET İDDİALARIMIZA RAĞMEN, ALINAN KARARLAR FENERBAHÇE KULÜBÜNÜ TELAFİSİ GAYRIMÜMKÜN ZARARLARA SÜRÜKLEYEBİLECEĞİ AŞİKÂR OLMAKLA BERABER, KULÜBÜMÜZ BÜTÜN BU HAKSIZLIKLARA RAĞMEN, MÜCADELESİNE DEVAM EDECEK VE FENERBAHÇE RUH VE AZMİNİN NE OLDUĞUNU SPOR UMUMİ EFKÂRINA GÖSTERECEKTİR. TARİH VE MAZİMİZ BUNU BİZE EMREDİYOR!.)
Bir taraftan bu bildiri yayınlanırken, kulüp başkanı Hasan Kâmil Sporel’de duruma şifahen itiraz için, aynı gün Ankarada idi. Sporel’in kendisiyle konuşmasından hemen sonra, Fed. Başkanı kurmay Albay Muhterem Özyurt’un, 10 Mart günü basında çıkan şu sözleri ilginçtir:
(- BİZ MEVZUAT NE İSE ONU TATBİKLE MÜKELLEFİZ. İNKİLÂP RUHUNA UYGUN HAREKET ETMEKTE DE KARARLIYIZ!..)
İlk cümledeki samimiyetsizlik açık.. Genel anlamda, sporla hiç ilgisi olmayan ikinci cümle ise, Fenerbahçe spor kulübünün kaderi yönünden hazindir!.. Sadece formalite gereği, ifade vermek için Ankara’ya çağrılan Fenerbahçeli yönetici ve futbolcular, vasıtalarının rotu kırıldığından, 21 Martta Düzce civarında mutlak bir felâketten mucize olarak kurtulmuşlardır.

CEZALAR ÖNCEDEN BELİRLENMİŞTİ!..
Merkez Ceza Kurulu, Fenerbahçe takımı Balkan kupası maçı için 27 Martta Atina’da iken, kararlarını açıkladı:
Şeref, Lefter, Hilmi birer; Yüksel ile Kadri 2 şer; kaptan Naci de 3 ay cezalandırılmış, antrenör Szekely bir, Genel Sekreter Faruk Ilgaz da 6 ay hak mahrumiyetine çarptırılmıştır.
Yunan basını olayı büyük başlıklarla yayınlarken, Türk kamuoyu, zaten haksız olan kararların, takım Atina’da iken ilânını ayrıca büyük anlayışsızlık saymış ve olumsuz etki böylece büyümüştür.
Ok yaydan çıkmıştı artık. Genel Müdürden itibaren, koca bir Teşkilat ve bütün kurullarıyla beraber Futbol Federasyonu, önceden tahmin edemedikleri fasit daire içinde gömülmeye başlamıştılar. Basında aynen:
(- DOSYAYI UZUNBOYLU İNCELEMEYE LÜZUM GÖRMEYEN CEZA KURULU ÜYELERİ VERECEKLERİ KARAR KONUSUNDA, ÖNCEDEN KARARLI İDİLER.). Şeklinde yorumlanan bu tutumun Fenerbahçeliler üzerindeki etkisini de, ajanslara dayanarak, basın şöyle yansıtmıştır:
(M.C.K. CA VERİLEN CEZALAR SARI-LÂCİVERTLİ KAFİLEDE BÜYÜK ÜZÜNTÜLER YARATMIŞTIR. BÜTÜN FUTBOLCU VE İDARECİLER CEZALARIN TERTİP OLDUĞUNU SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMEMİŞLERDİR. GENEL SEKRETER FARUK ILGAZ:
BU CEZALAR KASITLI TUTUMLARINA ÖRNEKTİR. BİZİ ŞAMPİYONLUKTAN UZAKLAŞTIRMAK İSTİYORLAR. AMA AZMİMİZİ KAMÇILIYORLAR. 3 KİŞİ DE KALSAK GENÇ TAKIMLA SAHAYA ÇIKACAK VE MUTLAKA ŞAMPİYON OLUP LÂYIK OLDUKLARI CEVABI ONLARA VERECEĞİZ. TÜRK FUTBOLUNU UZUN BİR ARADAN SONRA, YUNANİSTANDA TEMSİL EDERKEN, BÖYLE BİR KOMPLO İLE KARŞILAŞMAMIZ HAZİNDİR.) demiştir.
CUMHURİYET gazetesi, 29 Martta (BEKLİYORUZ!..) başlıklı yazıda, Türk futbol tarihinde eşine ender rastlanan adet ve müddetteki bu cezaların, sahada sadece bir münakaşa geçmiş ve tek bir futbolcu oyundışı edilmemişken, neye dayanılarak verildiğini ısrarla sormuş, hakem ve gözlemci raporlarının mutlaka yayınlanmasını istemiş, aksi halde, sâbık zihniyeti sürdüren Federasyonun derhal istifa etmesi gerektiğini ağır bir dille belirtmiştir.
İhtilâl öncesi iktidara şiddetle karşı bir gazetenin bu ağır suçlamalarına kimse yanıt veremedi. Veremezdi. Çünkü, yurttaki olağanüstü hava siper alınıp, Fenerbahçe’yi vurmak için, (bu fırsattır, kaçırmayalım!..) denmiş, maşalar kullanılıp keyfi kararlar aldırılmış ve uygulanmıştır.

HAKEM M. SARVAN: CEZALAR TERTİPTİR!..

Bu apaçık gerçeği başka bir kalıba sokmak ve yorumlamak olanaksızdır. Nitekim, en yetkili kişi olan hakem Muzaffer Sarvan, 26 Martta İzmir’den Atina’ya gitmekte olan Fenerbahçe’lilere acı acı yakınmış ve 1 Nisan’da:
(— Federasyon, M.H.K. nin etkisi altındadır.. Cezalar haksız ve tertiplidir. Hiç bir F.B. li bana tecavüz veya hakaret etmedi..), diye gazetelerde çıkan beyanatından sonra da, 4 Nisanda basın toplantısı yapmıştır. Bu toplantıda:
(— CEZALARA ÇOK ÜZÜLDÜĞÜM İÇİN, GENEL MÜDÜR BEKİR SİLAHÇILAR’A BAŞVURUP, RAPORLARI TEKRAR TETKİK ETMESİNİ İSTEDİM. M.H.K. si ÜYESİ İBRAHİM ONUK, BANA, BU İŞİ KARIŞTIRMAMAMI SÖYLEDİ.
CEZA KARARLARININ HAKEM RAPORUNA DAYANDIĞI İDDİASINDAKİ TEŞKİLAT MENSUPLARI, SAMİMİYETSİZLİKTE DAHA DA İLERİ GİDEREK, MAÇI NEDEN FENERBAHÇE ALEYHİNE TATİL ETMEDİĞİMİ ÖNE SÜRÜP BENİ TECZİYE YOLUNA GİTTİLER. AYNEN:
“FENERBAHÇEYİ NEDEN HÜKMEN YENİK SAYMADIN?..
SON BERABERLİK GOLÜNÜ DE NİÇİN LAYSMENE UYUP İPTAL ETMEDİN?!.” SUÇLAMALARINA HEDEF OLDUM. BİZ HAKEMLERİ KUKLA GİBİ KULLANMAK İSTEYEN GAYRI SAMİMİ ZİHNİYET KARŞISINDA, ŞARTLAR DEĞİŞENE KADAR HAKEMLİĞİ BIRAKMAYA KARARLIYIM.)
Fenerbahçe kulübü basında yer alan bu açıklamadan sonra, cezaların kaldırılması için, Genel Müdürlüğün yetkisini kullanıp harekete geçmesini istemiştir. Ancak, Bekir Silahçılar:
(— Benim yetkim yok. Böyle bir müracaatı Danışma Kuruluna yollamaktan başka bir şey yapamam!..) demiştir. Oysa, talimatname, genel, müdüre:
(Cezaları 24 saatte M.C.K. na iade) yetkisi tanırken, Bekir Silahçılar bu yetkiyi, bilerek ve isteyerek, kullanmamış ve cezalar kesinleşmiştir.
Fenerbahçe kulübü, bilerek ve istenerek babalanmasının bu en son örneğinden sonra, son bir bildiri ile, B.T.G.M. lüğü teşkilatını yererken, her zaman şahit olunan küçük bir olayı kasten ve alabildiğine abartan Sulhi Garan’ı da ağır biçimde suçlamıştır.
Ankara hakemler kulübü 11 Nisanda yayınlanan bir bildiri ile:

“Mutlaka ceza vermek için, görülmemiş biçimde yeni raporlar düzenleyen” M.H.K. nin bu tutumunu:
(Türk sporu için kara bir leke!…) olarak nitelemiştir.

CEZALI 6 GOL 6!….
Fenerbahçe takımı, cezalı 6 futbolcusundan yoksun olarak, ilk maçını 16 Nisan 1961 de İstanbulspor’la yaptı. 6-2 kazanırken, onbinlerce seyircinin stadı inleten:
(Cezalı 6, gol 6!..) temposu, 1960-61 Türkiye liginin ilginç ve çok önemli anılarındandır..
Ankara’ya alınan 3 Mayıs Beşiktaş karşılaşmasında demir kapılar kırılmış, 32.525 biletli ile Türkiye için rekor bir kalabalık önünde yapılan bu gece maçını, Hilmi’nin 27. dakika golüyle, 1-0 Fenerbahçe kazanmıştır.
İzmirde 3 gün sonra Karşıyakayı 3-1 yenen Fenerbahçe, asker olan Özcan, Osman, Avni, Hüseyin ve Çan’ın da, çıkan yeni bir emirle oynayamamalarına karşın, Altay ve Vefa ile 1-1 berabere kalırken, Galatasaray İstanbulspor’a yenilmiş, San-Lâcivertlilerin ise az sonra, aynı sahada, Beykoz’u çok canlı ve çabuk oyunla, 5-2 yenmeleri şampiyonluklarını ilâna yetmiştir.
Fenerbahçe takımı bu tarihsel şampiyonluğu onbinlerce taraftarının her zamankinden daha coşkun ve gönülden alkış ve gösteriler arasında, 24 Haziran 1961 günü, İnönü stadında çok görkemli bir şeref turuyla kutladı.
Fenerbahçe’nin 1960/61 Türkiye ligi şampiyonluğu, spor ahlâkı ve hukuk dışı bütün tertipleri bileğinin gücüyle yenip kazanmış olması bakımından, futbol tarihimizde son derecede anlamlı bir başarıdır.
Bu şampiyonluğun unutulmayacak yönlerinden biri de, futbolculardaki kulüp sevgisi, onur kavramı ve yenmek azminin amatörlük dönemini bile aşan bir düzeye çıkışıdır.
Kulüp ve şahıslarının, hatta yöneticilerinin uğradıkları komploların ağırlığını kavrayan bu gençler, bütün çirkin tertiplerin üstesinden gelmeyi bir şeref ve vicdan borcu sayarak, mücadele edip başarıya ulaştılar. Zaten, ihtilâl rejiminde böyle çok sakıncalı ve kolayca kim vurduya gidilen iftira ve komplolara hedef oluşun takımda hırslı ve yürekli futbolcuların bol sayıda bulunduğu bir döneme rastlamasını, Fenerbahçe kulübü için, iyi bir şans olarak nitelemek yanlış olmayacaktır. Bütün bu nedenlerle, Fenerbahçe’nin 1960-61 şampiyonluğu, bu kulübün tarihinde, kulüp sevgisi ve spor haysiyet anlayışı bakımlarından da örnek alınmaya değer.

1961-62 TÜRKİYE LÎGİ

Türkiye Liginin 4. yıl şampiyonası küme düşen Adana Demirspor yerine Yeşildirek’in katılmasıyla, 3 bölgenin yine 20 kulübü arasında, 26 Ağustos 1961 de başladı. Aynı gün istifa eden federasyon başkanı kurmay albay Muhterem Özyurt’un görevini vekaleten B.T.G.M. ü albay Bekir Silahçılar üstlendiyse de, bu göreve Kasım ayında yeniden O.Ş.Apak getirilmişti. Hasılatın bölünme şekli bu mevsim başından itibaren değişmiş, galibiyet % 60, yenilgi % 40, beraberlik hissesi de % 50 olmuştur. 3 büyük kulüp arasındaki, sonuca bakılmaksızın, yarı yarıya bölüşme şekli sürmüştür.
Fenerbahçe, 5 günlük Uludağ kampından sonra, mevsimi 27 Temmuzda Szekely’nin antrenörlüğünde açtı ve 5 hazırlık maçından sonra 4-3 İlik Kasımpaşa galibiyetiyle girdiği ligi, 13 Haziran 1962 deki 38. maç olan 2-0 lık Beşiktaş yenilgisiyle ve 53 puanla 2. bitirdi. 57 puanla G.S. ilk kez şampiyon, 48 puanla da Beşiktaş 3. oldular. Şeref Has 32 maçla en çok oynayan, Lefter de ligde rekor olan 64 golden 14 ünü kaydetmekle, en çok gol atan oldular.

Ayrılan Akgün Kaçmaz, Nedim Günar, Necdet Çoruh ve Selçuk Hergül’e karşın, F.B. nin İstaııbulspor’dan Nedim Doğan, Beşiktaşdan Selim Soydan, Vefa’dan Özer Kanra’yı transfer ettiği halde, şampiyonluğu koruyamamasının nedenleri ve mevsimin ilginç olayları şöyle sıralanabilir:
İki ayda özel, Balkan kupası, AV.Ş.Kulüpler ve Türkiye ligi olarak iç ve dışta tam 24 maç yapan, ayrıca Romanya, Norveç ve Rusya milli maçlarına elemanlar veren yaşlı takım yorgun düşmüş ve bu nedenle de kaptanlar Naci ve Lefter’le Kadri ve Osman’ı bir süre dinlendirmek gerekmiştir. Bu arada Basri Kaptan oldu.
Antrenör Szekely kulüp için bir problem olmuş, Kasım ayında Can’ı Fiorentina’ya satmaya aracı olmakla başladığı komisyonculuğu, Şerefi İspanya’ya satarak sürdürmek istediğinden, Aralık ayında istifaya zorlanıp yerine Necdet Erdem alınmıştır.
27 Mayıs 1961 de yürürlüğe giren (Ordu iç hizmet talimatnamesi), kaleci Özcan’dan yararlanmayı engellediği halde, bir kaleci transfer edilmemesi ve Şükrü Ersoy’un ligin 17. haftasında ağır surette sakatlanması Fenerbahçe’yi 15 maçta genç takım kalecileri Üner Zonguralp ve M.Ali Çiçek’i oynatmak zorunda bırakıp, birçok puan kaybına ve şampiyonluğa mal olmuştur.
Fenerbahçe, spor teşkilâtından her dönemde haksızlık görmüş bir kulüp iken, 27 Mayıs 1960 ihtilâli bu handikapı daha da büyültmüştür. Son derecede dürüst bir kişi olan ilk milli takım kaptanı Hasan Kâmil Sporel’in başkanlığındaki Fenerbahçe yönetim kurulu, ülke idaresinin hercümerç içinde bulunduğu ve kimin ne olduğu ve ne yaptığının bilinmediği bu dönemde, gerektiği gibi girgin davranamamış ve hedef olunan açık haksızlık ve eşitsizlikleri sineye çekmiştir. Örneğin; aynı hafta haklarında idari tedbir kararı alınan Lefter ile bir Yeşildirekli futbolcudan bu ikincinin kararı kulübüne mektupla postalanıp o hafta oynaması mümkün olmuşken, Lefter’in ki Fenerbahçe kulübüne telefonla bildirilip oynaması engellenmiştir. Gerçi, bir ihtilâl rejiminde, kıskançlık, rekabet veya herhangi bir başka nedenle, mimlenmek bahtsızlığına uğramış bir kulüpte, her yöneticinin mutlaka gözü pek davranmasını beklemek olanaksızsa da, bu ölçüde pervasızca bir ayırım yapabilmek de Türk sporunun temelden bozukluğunu kanıtlar.
Hakem davası bu mevsim de Fenerbahçe’nin belini bükmekte devam etti. M.H.K. asbaşkanı Sulhi Garan’ın (FENERBAHÇE) ismi karşısında sürüp gelen alerjisinin bu konudaki olumsuz etkisi büyük ve açıktır. Oysa Fenerbahçe kulübü, kendi girişimiyle organize edilen Balkan kupasıyla, 2 yıldan beri bir çok Türk hakeme, ilk kez, yurt dışında maç yönetmek ve böylece onları tanıtmak, bilgilerini geliştirmek gibi büyük olanak ve yararlar sağlamıştır.
Fenerbahçe kulübü bu tarihsel hizmetine bir karşılık bekliyecek değildi. Ama, sürekli darbelenmekle uğradığı zararlar bu mevsim de sürdü. Bir çok maçta basma ateşler püskürten bu hain silah, nihayet 1-1 lik 11 Mart 1962 Gençlerbirliği maçında sert biçimde geri tepmiştir. Bu maça Feyyaz Tuğrul’un hakem konması iyi niyetsizlik değilse bile, büyük ihtiyatsızlıktı. Federasyon başkanının stattan çıkamaması ve otosunun lastiklerinin patlatılması seyircide yaratılan hiddete ölçüdür. (HÜRRİYET) şöyle yazdı:
(Feyyaz Tuğrul’un idaresi beceriksizlik, otoritesizlik ve bilgisizliklerle dolu idi. Gole gitmekte olan Yüksel’i durdurdu, uydurduğu çift vuruşla da F.B. nin gol yemesine sebep oldu. Bu hakemlerle milli ligin yürüyemeyeceği ve bu işe çare bulunması gerektiği dün bir kere daha görüldü.)
F.B., ikinci devre, G.S. ın kısa sürede 10 puan kaybetmesi üzerine, şampiyonluk şansıyla karşılaşır olmuş, ancak, teknik ve idari gaf ve ihmallerle bu imkân ezeli rakibe adeta bağışlanmıştır.
İzmir’de 9.9.1961 de Cezmi Başar hakemliğindeki 1-0 lık yenilgi Fenerbahçe’nin 37 yıl ve 17 maçta Karşıyaka’ya ilk yenilgisi oldu.
Can Bartu’nun Kasımda 50 bin dolara Fiorentina’ya transferinden Fenerbahçe’nin sağladığı 17 bin dolar pay, bu tarihe kadar yurdumuz için rekordur.
G.S. ile Beşiktaş arasında 7 Haziran 1962 deki 1-1 lik maçta yaşanan İstanbul sahalarının en büyük kavgası için basın, İnönü stadını, “SAVAŞ ALANI” olarak nitelemiştir.
27 Mayıs ihtilâlinin neden olduğu ekonomik kriz’in etkisiyle, seyirci ve hasılat düşüklüğünden; 10, 20 ve 30 lira olan stat giriş ücretleri, ikinci devre başından itibaren 7,5,15 ve 22,5 liraya indirilmiştir.
G.S. la 24.5.1962 lig maçı gece oynandı ve Lefter’in deniz yönündeki kaleye serbest vuruşla yolladığı toptan, Selim’in kafa golüyle kazanıldı. Bu maç ezeli rakiplerin ilk gece maçıdır ve Fenerbahçe’nin galibiyeti coşkunlukla kutlanmıştır.
Ünlü spor yazarı Halit Kıvanç bu maç için gazetesinde şöyle bir espri yaptı:
(EZELİ RAKİPLERİN İNÖNÜ STADINDAKİ İLK GECE MAÇINDA FENER’İN IŞIĞI, ÇOK PARLAK OLMAYIŞINA RAĞMEN, GALATASARAYI GÖLGELEMEYE YETTİ!..).

1962-63 TÜRKİYE LİGİ

Danışma kurulunun B.T.G.M. ti Fikret Altı-nel başkanlığında, Fed. reisi Apak ve 3 şehirin kulüp temsilcileriyle, 23-24 Ağustos 1962 de, İzmir’de yaptığı toplantı sonunda, Türkiye 1962-63 liginin 11 i İstanbul, 6 sı Ankara, 5 i İzmir’den olarak, 22 kulüp arasında 8 Eylülde 2 grupta başlayacak 1. kademe maçları sonunda yapılacak 2 devreli 2. kademe maçlarıyla belirlenmesi kararlaştırıldı.
Ayrıca; grupların son 2 şer takımının gelecek yıl mahalli profesyonel lig kulüpleriyle kurulacak olan 2. Türkiye ligine düşmeleri ve 1. ligin 1964-65 de 16 kulübe indirilmesi de kararlaştırılmış ve bu kararlar 28 Ağustosta resmi gazetede yayınlanmıştır.
Fenerbahçe, mevsimi 1 Ağustosta yeni Yugoslav antrenör Milko Kokotoviç’le huzursuz açtı. Basına göre, 3 şehirin 3 milyona yaklaşan transfer harcamalarında rakipleri G.S. ile Beşiktaş’ın 5 er ve 4 er yüzbin liralarına karşın, Fenerbahçe 160 binlik harcama ile hem yaya kalmış, ayrca da kaleci Özcan Arkoç’la Kadri Aytaç’ı rakiplerine kaptırmıştır. Satışlarını isteyen bu 2 milli futbolcudan Kadri’nin, büyük bir gafletle, 24 bin liraya G.S. a kaptırılmasından sonra, Özcan’ın da, verdiği söze rağmen, Beşiktaş tarafından transfer edilmesi 2 kulübün arasını açtığı gibi, gelecek mevsim için misillemelere ortam hazırlamıştır.
Fenerbahçe kulübü, Kasımpaşa ve Karagümrük’den kaleciler Hazım Cantez ile Ali Filibeli ve İst. spor’dan Tuncay Becedek’i transfer etti. Nedim Günar’ı da Vefa’dan geri alarak girdiği birinci kademe maçlarından sonra, 6 Nisan 1963 de başlayan 2. kademenin 22 maçından 10 unu kazanmış, 6 şar maçı da beraberlik ve yenilgi ile bitirip, 19 a karşı 31 gol atmış ve 26 puanla 3. olmuştur.
Galatasaray kulübü 14 galibiyet, 7 beraberlik, bir yenilgi ve 14 e karşı 54 gol ve 35 puanla 2. kez şampiyon olurken; yine 14 galibiyet, 6 beraberlik, 2 yenilgi ve 12 ye karşı 45 gol atıp 34 puan toplayan Beşiktaş da ikinciliği kazandı.
İşte Fenerbahçe’nin 22 maçının rakip ve sonuçları:

Türkiye ligi 1962-63 şampiyonasında yine bir çok ilginç olaylar yaşandı.

Bazı futbolcuların aşırı isteklerinden yakınan kulüplerin birbirlerine destek olmalarının yararları deneylerle görülmüştü. İşte F.B. nin 50 bin teklifine karşı Özcan, Türkiye için henüz çok fazla olan 100 bin lirada direnirken, G.S. ile Beşiktaş kulüpleri Fenerbahçe’yi destekler görünmüşler, hatta, satış listesine konmadan önceki son görüşmede Beşiktaş başkanı H. Yeten, kulübü adına verdiği güvenceyi yinelemişti.. Ancak, antrenör Spayç ile ikinci başkan Himmet Ünlü’nün Özcanla anlaştıkları yolundaki sürekli uyarıları ciddiye almamakla hata ettiklerini Fenerbahçeli yöneticiler, 31 Temmuz 1962 günü, acı acı görmüşlerdir. Bu üzücü olay iki kulüp arasında gergin bir hava yaratmıştır.
Final maçları fikstürü yayınlanınca Fenerbahçe kulübü, 2 Nisan günü federasyona başvurup uğradığı haksızlık ve eşitsizlikleri madde madde dile getirdi ve eşitlik gözeten yeni bir fikstür hazırlanmasını istedi. Ancak, haklı olduğu herkezce teslim olunan bu istek, (BİR DEĞİŞİKLİĞE ÎMKKÂN OLMADIĞI) yanıtıyla red edilmiştir.
İlk 2 maçı deplasmanda yaptırılan F.B., bu maçlarda ayrıca haksızlıklarla karşılaştı ve 3 puan kaybetti. Devlet bakanı Necmi Ökten ve federasyona bu konudaki şikayet, ancak ve sadece 2 hakemin birer süre dinlendirilmelerinden başka bir sonuç vermemiştir.
Fenerbahçe kulübünün şikâyetine Apak’ın çok ilginç aşağıdaki cevabı, 9 Nisan 1963 günü Milliyet’de (Apak hakemleri kusurlu buluyor) başlığı altında yayınlandı:
(— GENÇLERBİRLİĞİ VE HACETTEPE MAÇLARINI GÖRDÜM. GEREK HAKKI ÇAKTIRMA VE GEREK HAKKI GÜRÜZ BU SEZONUN EN BAŞARILI HAKEMLERİ OLMALARINA RAĞMEN, MAALESEF BÜYÜK HATALAR İŞLEDİLER.
FENERBAHÇE’NİN YABANCI HAKEM İSTEĞİ BİR DÖVİZ MEVZUUDUR. HÜKÜMET DÖVİZ VERSİN, YABANCI HAKEM GETİRELİM. FAKAT UNUTMAMAK LÂZIM Kİ YABANCI HAKEM GETİRMEK YILLARDIR MÜDAFAASINI YAPTIĞIMIZ YERLİ HAKEM DAVASININ YIKIMI OLACAKTIR… NE YAPALIM; FUTBOLUMUZ, İDARECİMİZ, HAKEMİMİZ HASILI HERŞEYİMİZ BİR ANARŞİ İÇİNDE BULUNMAKTADIR. FEDERASYON OLARAK YETKİMİZ BİR YERE KADARDIR… NAHOŞ OLAYLARDAN BEN DE ÜZGÜNÜM!…)
20-28 Nisan’da 8 günde 5 maç yapmak zorunda bırakılması ve bu sıkışık maçlarda da 3 puan vermesi Fenerbahçe’nin ilk 7 maçta 6 puan kaybetmesi sonucunu doğurmuştur. Zaten, Fenerbahçe, bu mevsim ne birinci G.S. a ve ne de 2. Beşiktaş’a yenildi. Mağlubiyetleri diğer takımlardan alarak şampiyonluktan uzaklaştı. 2-0 kazandığı 6 Mayıs 1963 Beşiktaş maçını, rekor olan 39.458 seyirci izlemiştir. Yugoslav Stankoviç’in yönettiği karşılaşmada, Beşiktaş’ın:
ÖZCAN-MUHİTTİN, ERKAN-SABAHÂTTİN, HÜSEYİN, KAYA-COŞKUN, GÜVEN, ŞENOL, BİROL, AHMET tertibine karşı, mevsimin en diri ve güzel maçını çıkaran Fenerbahçe:
HAZIM-OSMAN, ÖZCAN-TUNCAY, ÖZER, ŞEREF-MUSTAFA, LEFTER, NEDİM, AVNİ ve YÜKSEL kadrosuyla oynamış ve golleri Avni ile Lefter atmıştır.
22 Mayıs 1963 Kasımpaşa maçında Laysmenle tartışan Nedim Doğan’a 21 gün ceza verildi. Bu 21 günün 2 si Federasyon kupası yarifinali ve biri de lig olarak, 3 Galatasaray maçını kapsaması, kararın (ince hesaplara dayandığı) kanısını uyandırmıştır. Fenerbahçe kulübü, özellikle G.S. lı futbolculara ait birçok örnekler sayarak, bu kararın zaman, ağırlık ve çabukluğunu sert bir bildiri ile protesto etmiş ve M.C.K. nu (RAKİPLERİ TAKVİYE EDEN ZÜMRE) ve dolayısıyla, (İBRETLE TEŞHİRE MÜSTAHAK BİR KURUL), olarak nitelemiştir.
Beşiktaş’la 2-0 galipken 2-2 beraberliğe düşülen 5 Haziran maçının Avusturyalı hakemi Haberfellner, taraf tutmakla suçlandı. Beşiktaşı pervasızca korumasının nedenini, Federasyonca kendisine mihmandar atanan Beşiktaş kulübü üyesi iplikçi Zinger’de arayan Fenerbahçe kulübünün ajanslarca yayınlanan sert suçlamalarını, Federasyon başkanı; (TEKERRÜRÜNE MAHAL BIRAKILMAYACAĞI!.) güvencesiyle, kabullenmek zorunda kalmıştır.
Bu ve benzeri durum ve olaylar, Fenerbahçe’nin sık sık karşılaştığı düzenlemelerin boyutlarını göstermek bakımından ilginçtir. Bilerek yapılan haksızlık ve usulsüzlükler inkâr olunamıyor, ancak verilen ceza ve güvenceler de, uğranılan zararları karşılayamıyordu. Her haksız ve kasıtlı tutum sonucu kaybedilen birer, ikişer puanın mevsim sonu toplamı, bir değil, birkaç şampiyonluğun kaybına yetecek olduktan sonra, verilen ceza ve güvencelerin anlamsızlığı açıktır. Fenerbahçe-ye, 1920 lerden beri, gizli ve açık, fakat sürekli olarak reva görülen bu tertiplere başka bir kulüp hedef olsaydı, hiç kuşkusuz, adı çoktan spor dünyasından silinmiş olurdu. Bu açık gerçeği belirtmek zorunludur.
Yaşanan bu sorumsuzlukların ne zaman son bulacağı, spor ahlâk ve düzeninin ne vakit çağdaş ülkeler seviyesine ulaşabileceği, ne acı ki, yanıtı olanaksız bir soru ve sorun olarak şu 1962-63 mevsiminde de sürmüştür!…

1963 64 TÜRKİYE LİGİ ve F.B. NİN 3. TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONLUĞU

Türkiye liginin 1963-64 şampiyonası Fenerbahç için mutlu anılarla doludur..

Geçen mevsim kaleci Özcan Arkoç’un Beşiktaş tarafından transfer edilmesi Fenerbahçe çevrelerinde unutulmamıştı. O kadar ki, 1916 da İst.Altınordu ve 1951 de de Adalet kulüplerinin Fenerbahçe takımını toptan kendi renklerine çekmek eylemlerinden sonra, sportif hiç bir olay kulüplerimiz arasında bu oranda gerginlik yaratmamıştır. Geniş taraftar kitlesinin ağır baskısındaki Fenerbahçe kulübü, Beşiktaş’ın davranışını yanıtlamak zorunluğu altında Siyah-Beyazlı kulübün 2 genç forveti Şenol Birol ile Birol Pekel’i transfer etmekle yetinmedi. Karagümrükten solaçık Aydın Yelken, K.Paşadan A.İhsan Okçuoğlu ve nihayet Karşıyaka sağaçığı Ogün Altıparmağı da, ayağı kırık ve alçıda olarak, kadrosuna aldı.
Birkaç üyeye 400 bin lira borçlanarak, 690 bin liraya mal olan bu 5 milli futbolcu transferiyle, Fenerbahçe kulübü sansasyon yaratmıştır. Ayrıca, Beykozdan İsmail Alemdaroğlu, Eyüp’ten se-mih Tüzün alınmış, bunlara karşı Hilmi Kiremitçi Vefa’ya dönmüş, Avni Kalkavan da İzmit Kağıtspor’a gitmiştir.
Fenerbahçe, 6 hazırlık maçından sonra, 24 Ağustos 1963 günü 18 kulüp arasında 3 şehirde birden ve ilk kez törenlerle başlayan lige 2-0 lık Beyoğluspor galibiyetiyle girdi ve 34 maçı, 31 Mayıs 1964 de İzmir’de Altay’ı 3-0 yendiği tarihsel karşılaşma ve 3. kez şampiyon olarak bitirdi.
Fenerbahçe bu 34 maçın 21 ini kazanıp 11 inde berabere kalmış ve sadece Ankara’da PTT ve İzmirde de Altınordu’ya yenilmiştir. 14 e karşı 55 gol atan ve 53 puan alan Fenerbahçe, ligde enaz yenilen ve gol yiyen takımdır. Aydın, 22 futbolcu arasında 33 maç ve 17 golle ençok oynayan ve gol atan Fenerbahçeli olarak sivrildi. 4 yenilgi alan Beşiktaş 52 ve 8 kez mağlup olan Galatasaray da 42 puanla Fenerbahçe’yi izlediler.
Fenerbahçenin 1963-64 ligindeki 34 maçı, rakip ve sonuçlarıyla beraber aşağıdadır:

Fenerbahçe, bu mevsimin şampiyonluğunu geniş bir çevrenin çeşitli engelleme ve direnişlerini bileğinin gücüyle aJtederek kazanmıştır. Bu başarıda, yönetim kurulunun cesur ve işi gerektiği gibi sıkı tutması yanında, futbolculara da, kulüplerine karşı giderek artan tertipleri sık sık hatırlatarak, onlara normalin üstünde bir sorumluluk aşılamış olmasının etkileri küçümsenemez.
Fenerbahçe’nin sansasyonel transferlerini basın ilk hamlede kuşku ve tereddüt içinde karşılamış, hatta (MİLYONLUK FORVET!..) deyimiyle, sık sık kendine hedef almıştır. Ancak, bütün ümit ve tahminlerin aksine, Fenerbahçe takımında hemen görülen uyum ve fırtına gibi maçlar ve tekrar tıklım tıklım dolmaya başlayan tribünler, kısa sürede korku ve telaş yaratınca, bu kez de başarısızlık dörtgözle beklenmiştir.
Sezon, Kokotoviç’in antrenörlüğünde, 28 Temmuzda açılırken bu ilk çalışma 10 binin üstünde seyirci toplamış ve bu ilgi artan bir tempo ile, bütün mevsim sürüp, sık sık seyirci ve hasılat rekorları kırılmıştır. Ağustos’un 7. gecesi 20 binin üstünde seyircinin izlediği ilk Altay hazırlık maçındaki Fenerbahçe takımını Hürriyet gazetesi şöyle tanıtmıştır:
(— SAHAYA FIRLAYAN FENERBAHÇE TAKIMI, HAKİKATEN TARAFTARLARININ SENELERDENBERİ HASRETİNİ ÇEKTİĞİ NEFİS BİR FUTBOL GÖSTERİSİ YAPTI.
BÜYÜK KÜLFETLERE KATLANILARAK YAPILAN TRANSFERLERLE KURULAN YENİ FENERBAHÇE TAKIMININ DÜN GECE ALTAY KARŞISINDA ÇEKTİĞİ FUTBOL ZİYAFETİ BU TRANSFERLERİN YERİNDE BİR HARARET OLDUĞUNU GÖSTERDİ. BU, GERÇEKTEN BİR GÖSTERİ İDİ. ZİRA, BOMBA GİBİ ŞUTLAR, DEPLASMAN, ÇALIM GİBİ FUTBOLUN BÜTÜN İNCELİKLERİNİ SEYRETTİK.)
Fenerbahçe takımı 24 Ağustosta Beyoğluspor’a karşı Birol ve Şenol’un golleriyle 2-0 kazanılan ilk lig maçına çıkarken yer yerinden oynamış ve kaptan Şerefe 6 buket sunulmuştur. Ancak, güven veren Fenerbahçe takımı, 34 maçlık lig maratonu boyunca, çeyrek finale kadar yükseldiği Avrupa Kupa Galipleri, Federasyon ve Atatürk kupaları ve milli maçlar; diğer taraftan B.T.G.M. lüğünün haksız ve eşitsiz tutumu, sakatlık, askerlik ve özellikle cezalar nedenleriyle, umutsuz dönemler yaşamış ve bir ara Beşiktaşın 4 puan gerisine düşmüştür.
Beden terbiyesi teşkilatının Fenerbahçe’ye karşı olumsuz tutumu, özellikle Avrupa kupa galipleri çeyrek finalinde, destek yerine köstek oluşu, bu sezonun tatsız anıları arasındadır.
9-15 Eylül arası, Beşiktaş, Romanya kupa şampiyonu Petrolul, Ankara’da PTT ve Hacettepe ile, 6 günde 2 si deplasmanda, 4 resmi maç yapmak zorunda bırakılan Fenerbahçe’nin, Avrupa kupa şampiyonasının Roma’daki 3. tur, 3. tekrar maçı arefesindeki İzmir deplasmanının ertelenmesi isteğini red etmenin affedilir yönü olamaz… Bir benzeri, aynı mevsim, şampiyon kulüplerde Galatasaray için uygulanan haklı bir isteğin Fenerbahçe’den gelince red edilmesi, hem sürüp gelen taraflı davranışın bir simgesi, hem de avrupa kupalarında Türk futbolunun ayağına kadar gelen yarı finalist, hatta finalist olmak şerefini, sorumsuz ve idraksiz kafalar yüzünden, tepmek olmuştur. Çok yorgun Fenerbahçe’den 18 Mart 1964 günü Roma’da 86. dakikadaki şans golüyle kurtulan Macaristan Şampiyonunun,Avrupa kupasını finalde tek bir gol farkıyla kaybettiği düşünülürse, işlenen suçun ağırlığı daha da artar. Kaldı ki, aynı teşkilatın enüst kademeleri, aynı mevsim Fenerbahçe aleyhine keyfi ve usulsüz davranışları sürdürmekten çekinmemişlerdir. Beşiktaş kulübü santrforunun cezasını Fenerbahçe maçından sonraya erteleme olayı bu konuda ilginç örnektir.
21 günlük bu ceza kararı, 11 Eylül Cumartesi, yani Fenerbahçe maçından bir gün önce, Beşiktaş kulubünde kimse bulunamadığı için, stada tebliğ edilince Beşiktaş başkanı Bölge’ye koşmuş ve amatör kulüpler toplantısındaki Devlet Bakanı Malik Yolaç’la B.T.G.M. ü Fikret Altmel’e:
(— BU CEZA TEBLİĞİ ANKARADAN TRENLE DEĞİL, UÇAKLA YOLLANMIŞTIR. BU, KASİTLİDİR. TEBLİĞİN GERİ ALINMASI GEREKİR…) iddiasını öne sürmüştür. Futbol Federasyonu Başkanı ve Bölge Müdürünün de hazır bulunduğu 14-15.30 arası uzun görüşme sonunda, Beşiktaş Başkanının:
(— SİZ GÜVENİN CEZASINI BUGÜN DEĞİL, PAZARTESİ GÜNÜ BİLDİRİN, BİZ O ZAMAN GÜVEN’İ YARIN FENERBAHÇE’YE KARŞI OYNATMAYACAĞIZ. BEŞİKTAŞ KULÜBÜ BAŞKANI OLARAK SÖZ VERİYORUM…) demiştir. Anlaşma olmuş, Genel Müdürün, tebliği geri istemesini söylediği Bölge Müdürü S.S.Cihanoğlu:

(— İŞLEMDE USULSÜZLÜK YOKTUR. AYRICADA GÜN CUMARTESİ VE SAAT 15.30 dur. MESAİ SÜRESİ DIŞINDA USULSÜZ BİR HAREKETTE BULUNMAKTA BENİ MAZUR GÖRÜN…) deyince, Genel Md. bizzat stada telefon ederek ceza kararını geri getirtmiştir.
Beşiktaş Başkanının o akşam radyodan yayınlanan, (GÜVEN OYNAMAYACAK..), sözüne karşın, maç saatinde hakeme verilen lisanslar arasında Güven’in de bulunduğunu gören Fenerbahçe Genel Sekreteri, gereken itirazı, hukuki ve nizami bütün dayanaklara göre, madde madde sıralamıştır. Öteden, Dr. Salahaddin Akel de Beşiktaş Başkanlığından istifa etti.
Beşiktaş bu maçtan önce Fenerbahçe’den 3 puan önde idi. Ayrıca da kaptan Şeref, Şenol ve Birol cezalı idiler ve favori kesin olarak Beşiktaş’tı..
İsviçre’li Albert Guinard’in yönettiği ve başta Selim olarak, defansın cansparane bir oyun çıkardığı bu maçta Aydın, 6.dakikada penaltı kaçırmış ve Fenerbahçe noksan kadrosu ile yenilmemiş ve 0-0 berabere kalmıştır. Seyirci ve hasılat rekorları kırılan bu 12 Ocak 1964 maçını Beşiktaş, hele Güven’in golüyle kazansa ve puan farkı 5 e çıksaydı, bu işlerden uzak Devlet Bakanı bir tarafa, ama Beden Terbiyesi Genel Müdürü işlediği büyük gaf, hatta suçun kefaretini nasıl ödeyecekti!.. Kaldı ki, bir süre önce kendi imzası ile yayınlanan, (KARARLARIN İLGİLİLERE AZAMİ SÜRATTE İLETİLMESİ) genelgesi gereği, bu güne kadar nice ceza kararlan Fenerbahçe kulübüne telefon, hatta deplasmanlarda soyunma odalarında tebliğ olunmuştur.
Fenerbahçe, Beşiktaşla 2. devre maçını 17.2.1964 de yaptı. Şenol ile Birol’un eski kulüplerine karşı ilk kez yer aldıkalan ve Alman R. Kreitlein’in yönettiği bu maçta 42.061 biletli ve 303.404 lira ile seyirci ve hasılat rekorları yeniden kırılmış ve karşılaşmayı, Şenol’un I dakikalık uzatmanın 55. saniyesindeki golü ile, 1-0 Fenerbahçe kazanmıştır.
Üstüste 12 maçtır yenilmeyen ligin çetin takımı Istaııbulspor’u 7 ay önce futbolu bırakan Lefter’i de oynatmak zorunda kalarak, 38 bin seyirci önünde 1-0 yenen ve 24 Mayısta Beşiktaş hesabına Fenerbahçe’ye çelme atmak amacındaki Galatasaray ile, yeni rekorlar kırılan maçta 0-0 kalan Sarı-Lâcivertlilerin, ligin son haftasında, Siyah-Beyazlılarla puan farkları (1 ) e inmişti.

14 YIL SONRA ALTAY’LA BİR FİNAL DAHA

Bu son maç İzmirde Altay’la idi. Beşiktaş bütün ümidini renkdaşının Fenerbahçe’yi çelmelemesine bağlamıştı. Antrenör yardımcısı Recep Adanır’ı Altay emrine verdiği gibi, lzmir’li futbolculara 2500 er lira teşvik primi ve İstanbul Hilton’da 3 er gün misaferat vaad etmiştir. Altay, (Yabancı hakeme para vermem!..) dediğinden, 5800 lira masrafı Fenerbahçe yükleniyor, Altay’ın 2 İstanbul Siyah-Beyazlısı Nazmi Bilge ile Varol Ürkmez, (Beşiktaş için oynayacağız!..) derlerken, Altay reisi de Egelileri, Fenerbahçe’ye karşı (GÜÇ BİRLİĞİ) ne çağırıyordu.
İzmir’deki hava, Milli Küme’nin 1950 yılındaki son şampiyonluğunun 7 Mayısta Alsancak stadındaki son maçına benzemişti. O gün Fenerbahçe ile, Galatasaray hesabına savaşan Altay, 4-0 la hüsrana uğradığı maçtan 14 yıl sonra, aynı sahada, yine Fenerbahçe ile, bu kez Beşiktaş hesabına savaşacaktı.
Son derece gergin bir havada ve bütün yurtça büyük ilgi ile izlenen bu deplasmana Fenerbahçe 29 Mayıs akşamı, Genel Sekreter Rüştü Dağla-roğlu başkanlığında Lefter, Ogün, Selim, Mikro Mustafa ve özer’den yoksun, oldukça zayıf bir kadro ile gitmek zorunda kalmış ve Alsancak’ta alaca karanlıkta çalışıp, Kilim oteline yerleşmiştir.
Alsancak stadı 31 Mayıs 1964 Pazar günü İzmir’de rekorlar kınlan tarihsel bir gün daha yaşadı ve bu finali de 11, 42 ve 52. dakikalarda Şenol, Hüseyin ve Aydın’ın sayılarıyle 3-0 kazanan Fenerbahçe, ikinci kez Federasyon Başkanlığına gelen Muhterem Özyurt’un kutlamalarla sunduğu muhteşem kupa ile ve Türkiye şampiyonu olarak tur atarken, bu büyük sportif şöleni yalnız Egeliler ve Deniz bandosu değil, limandaki Donanma da, tiz düdüklerle, uzun uzun selâmlıyordu.
Bu büyük başarıyı diri, azimli ve son derece güzel oyunla kazanan ve İzmir’i bir kez daha coşku ile yerinden oynatan Fenerbahçe:
Ali Filibeli-lsmail Alemdaroğlu, İsmail Kurt-Şeref Has (k), Osman Göktan, A.İhsan Okçuoğlu-Yüksel Gündüz, Hüseyin Yazıcıoğlu, Şenol Birol, Birol Pekel ve Aydın Yelken’den kuruludur.
İsviçreli beynelmilel hakem Albert Ginard’ın basına, (HAYATIMDA BÖYLE GÖRKEMLİ BİR MAÇ GÖRMEDİM!…) dediği karşılaşmaya ait bir kaç yayın, maçın tarihsel değeri yönünden, aşağıya alınmıştır:

HÜRRİYET: (TRANSFERDE 1 MİLYON LİRA HARCAYAN FENERBAHÇE, BUNUN MEYVASINI, KURULDUĞUNDAN BU YANA NE BÖYLE BİR TEZAHÜRAT GÖREN VE NE DE BÖYLE KRİTİK BİR MAÇA SAHNE OLAN ALSANCAK STADINDA SEVİNÇ GÖZYAŞLARI ARASINDA TOPLADI VE İDDİALI ALTÂY’I 3-0 YENEREK MİLLİ LİG ŞAMPİYONU OLDU…
MAÇTAN ÖNCE VERİLEN BEYANATLAR HAVAYI İYİCE KIZIŞTIRMIŞ VE MAÇIN BİTMEME KORKUSUNU BİLE ORTAYA KOYMUŞTU. SAVCILIĞA VE EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNE BİLE BAŞVURAN FENERBAHÇELİLER, KARŞILAŞMANIN ÖNEMİNİ KAVRAYARAK, DÜN MEVSİMİN EN GÜZEL OYUNUNU OYNADILAR ve ALTAY’I FARKLI BİR YENİLGİYE UĞRATARAK MADDİ VE MANEVİ DEĞERİ BÜYÜK OLAN MİLLİ LİG ŞAMPİYONLUĞUNU KAZANDILAR..)

CUMHURİYET: (ALTAY’IN LÂF KALABALIĞINA FENERBAHÇE’NİN CEVABI SERT OLDU. BİR HAFTA ÖNCEDEN SÖZLE TAARRUZA GEÇEN SİYAHLI-BEYAZLI KULÜBÜN YÖNETİCİ VE SPORCULARININ NETİCEDEN SONRA KONUŞMA VE BOL KESEDEN ATMALARINI İSTERDİK. FENERBAHÇELİLER KOŞTULAR, ÇALIŞTILAR, GOL ATTILAR, ŞAMPİYON OLDULAR. EN ÖNEMLİSİ EGELİLERİN KALBLERİNİ FETH EDİŞLERİDİR. GECE BÜTÜN İZMİR BAYRAM YAPIYORDU. FENERBAHÇE ŞAMPİYON OLDUĞU İÇİN…)

YENİ SABAH: (NELER SÖYLENMEMİŞTİ ALTAY HESABINA.. AMA FENERBAHÇE ŞAMPİYONLUK HEYECANIYLA COŞMUŞTU. BULUT GİBİ İNECEK VE GOL OLARAK ALTAY KALESİNE YAĞACAKTI. FENERBAHÇE DÜN HIRSLI VE HIZLI FUTBOLUYLA MUHTEŞEM BİR ZAFER KAZANDI.)

TERCÜMAN: (BİROL, “FENERBAHÇE’NİN ÖLÜSÜ ŞAMPİYON OLDU!.” DİYORDU. BU SÖZ ÇOK MANALI İDİ. ZİRA, SARI-LÂCİVERTLİ TAKIM ÖYLE BİR SEZON GEÇİRMİŞTİ Kî, ZAMAN ZAMAN BÜTÜN ÜMİTLER SÖNMÜŞTÜ. ANCAK, DÜNKÜ FENERBAHÇE HİÇ DE ÖLÜ DEĞİLDİ. BİLEĞİNİN HAKKI İLE ŞAMPİYON OLUP ALSANCAKTA ŞEREF TURU ATTI, 14 SENE ÖNCE YİNE ALTAYI YENİP ATTIĞI TUR GİBİ!..)

DEMOKRAT İZMİR: (… KOSKOCA, YORUCU HADİSELİ, KAVGALI VE GÖZYAŞLI BİR LİG NİHAYETE ERMİŞTİ. İZMİRDE TRİBÜNLERİ TİTRETEN, REKORLAR KIRAN MAÇ BİTMİŞ VE FENERBAHÇE ŞAMPİYON OLMUŞTU. Alsancakta duyulmamış tezahürat vardı…..

Fenerbahçe soyunma odası bir âlemdi…..Yüksek rütbeli subaylar, herkes, herkes vardı. Genel Sekreter ve FENERBAHÇE TARİHİ Yazarı Dr. Rüştü Dağlaroğlu:
“ALTAY 1949 DA FENERBAHÇE Yİ BAYRAMINA DAVET ETMİŞTİ. O GÜN FENERBAHÇE ALSANCAKTA ENÖNDE ŞEREF TURU YAPMIŞTI. ALTAYLILAR O TURU UNUTTUKLARINI BELLİ ETTİLER. AMA, BU TURU UNUTAMAYACAKLARDIR.” demiştir.)

YENİ SABAH’DA SAHİR ÖZBEK’DEN: (DÜN ALSANCAK STADI ÖNÜNDE PARK YAPMIŞ OTO VE OTOBÜSLERİ GÖRENLER HAYRETTEN DONA KALIYORLARDI. BÜTÜN YURT BURAYA KOŞMUŞTU. GELENLERİN KULÜP SEVGİSİ GÖRÜLECEK ŞEYDİ. O MASALLARDA VE POLİS ROMANLARINDA KONU OLABİLECEK DERECEDE CESUR VE KORKU YARATAN İZMİR SEYİRCİSİ DAKİKALARLA BERABER KAYBOLMUŞTU. 20 BİNDEN FAZLA SEYİRCİ İÇİNDE İZMİRLİ BULUNDUĞUNA İNANMAK GÜÇTÜ. BU MUAZZAM KALABALIK, SEL GİBİ AKARAK, FENERBAHÇE SEVGİSİNİ AÇIĞA VURMUŞTU.
İNSAN MİTİNG MEYDANLARINA YEVMİYE İLE TAŞINAN PARTİ TARAFTARLARINI HATIRLADIKÇA F.B. NİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ DAHA İYİ ANLIYOR. 20 BİNDEN FAZLA SEYİRCİNİN 90 DAKİKA HAYKIRDIĞI 3 KELİME, “FENERBAHÇE ÇOK YAŞA” İDİ. BU SES MAÇLA BİRLİKTE BAŞLAMIŞ, BİR İNFİLÂK GÜRÜLTÜ-SÜYLE İZMİRİ SARSMIŞTI. TAKVİMDE NE 9 EYLÜL VARDI VE NE DE MİLYONLARCA TÜRK’ÜN GÖNLÜNÜ İFTİHARLA KABARTAN KUNURİ ZAFERİ…. EGE, BELKİ İLK DEFA OLARAK, KORE KAHRAMANLARINA LÂYIK BİR TÖRENLE FENERBAHÇESİ-Nİ KARŞILIYORDU..
ACABA; BİR İNŞAAT ŞANTİYESİNİ ANDIRAN, İSTANBUL TAKIMLARINA PUAN MEZARI OLAN ALSANCAK BU STAT DEĞİLMİYDİ?.. LEJYONDA SAVAŞ, İZMİRDE BOL BOL BEYANAT VEREN RIDVAN BÖRTEÇİN’e NE OLMUŞTU?. GÖRENLER ALTAY REİSİNİ, SESİNİ KAYBETMİŞ BİR TENÖRE BENZETİYORLARDI.
VAROL, 11. DAKİKADAN SONRA GULİVER’in CÜCELERİ KADAR UFALMIŞTI. ALTAY MAJINOSU KALİTESİZ ÇİMENTOYA KURBAN GİDEN BİR DUVAR GİBİ YIKILMIŞ, her 30 DAKİKA VAROL’A YENİ BİR GOL HEDİYE ETMİŞTİ.)

Fenerbahçe takımı, gece Zaferle çalkalanan İzmir’in değerli iş adamı Fenerbahçeli Bahri İşmen’in Göl gazinosundaki 60 kişilik zengin ziyafetinden sonra, 1 Haziran günü Yeşilköyde olağanüstü coşkunlukla karşılandı.
Mahşer gibi kalabalıktan, dar bir şeride inebilen Fenerbahçe takımı, şehre kilometreler boyunda konvoy halinde girmiştir. Yollarda kafileye pencerelerden çiçek ve konfetiler yağmış, trafik saatlerce aksamıştır. Futbol tarihimiz boyunca böyle coşkulu bir karşılama töreni, ancak, yine Fenerbahçe’nin 6 maçlık 1953 İngiltere turnesinden dönüşte yaşanmıştır.
18 takım arasındaki 1963/64 Türkiye liginin 306 maçında sağlanan 9.636.956 liradan belediye 1.699.141, Fenerbahçe 925.565, Beşiktaş 599.737, G.S. da 559.377 şer lira pay aldılar.
Fenerbahçe kulubü, Türkiye ligini 3. kez kazanan 22 kişilik kadroyu 2500 er lira primle ödüllendirdi.
Beşiktaş kulübünün Fenerbahçe’ye yolladığı (Milli lig şampiyonluğunuzu en samimi İlişlerimizle tebrik ederiz.) Telgrafı, bu mevsim faaliyetlerinin bir sportmenlik ve centilmenlik anısı olarak kayda lâyıktır.

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 1

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 3

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 4

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 5

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 6

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 7

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 8

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 9

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 10

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 11

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 12

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 13

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 14

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 15

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 16

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 17

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 18

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 19

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 20

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 21

Written by kesinofsayt

10 Nisan 2012 13:25

Fenerbahçe kategorisinde yayınlandı

Tagged with ,

Yorum bırakın