FENERLEAKS

Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır!

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 9

leave a comment »

FENERBAHÇE’NİN U.E.F.A. KUPASI MAÇLARI

Uluslararası fuarları bulunan 12 Avrupa kentinin takımları arasında 1955 de ve (AVRUPA FUAR ŞEHİRLERİ KUPASI) adı altında organize edilen şampiyona başarılı başlayamamış ve ilk şampiyon, (BARCELONA KARMASI) 3 yılda, 1960 da belli olmuştur.
Haziran 1969 da U.E.F.A. federasyon başkanları, bu üçüncü uluslararası şampiyonanın ileride U.E.F.A. nın sorumluluğu altında ve düzenli olarak tertiplenmesi kararını alırlarken, kupa komisyonu da turnuvanın adını (AVRUPA FUAR KUPASI) olarak değiştirmiştir.
Bu kupa maçlarına ilk kez ve isteği üzerine, 1960-61 de ALTAY girmiş ve 1970 yılma kadar GÖZTEPE ile münavebe ile katılmışlardır.
Otomatik olarak, İzmir takımlarının tekelinde olan katılma hakkının Federasyonca geri alınması ve (TÜRKİYE LİGİ İKİNCİSİ) ne verilmesi üzerine, AVRUPA FUAR ŞEHİRLERİ KUPASI 1970-71 şampiyonasına 1969-70 mevsimi Türkiye ligi 2. si ESKİŞEHİRSPOR girdi.
Fuar şehirleri kupası şampiyonası, 1969 da alınan karar gereğince, 1971-72 mevsiminden itibaren, U.E.F.A. tarafından düzenlenmeye başlandı ve adı da, (CHAMPİONAT DE COUPE DE L’UNİÖN EUROPEENS DE FOOTBALL ASSOSİATİON = AVRUPA FUTBOL FEDERASYONLARI BİRLİĞİ KUPASI ŞAMPİYONLUĞU) oldu.
İşte, kısaca (U.E.F.A. KUPASI) ismi altındaki ilk şampiyonaya katılan Türk kulübü, 1970-71 sezonu Türkiye ligi 2. si Fenerbahçe’dir.

Görülüyor ki, şu kitabın yayın tarihinde; süren 3 Avrupa kupasında, şampiyon kulüpler ve kupa galipleri kupalarından sonra, U.E.F.A. kupasına da, tüzük ve titrlerine uygun olarak, ilk katılma hakkını kazanan Türk kulübü Fenerbahçe olmuştur.

FERENÇVAROŞ MAÇLARI

U.E.F.A. kupası şampiyonasına, bu ismi aldığı 1971-72 mevsiminde ilk katılan Türk kulübü, 1970-71 Türkiye ligi 2. si Fenerbahçe oldu ve 8 Temmuz 1971 de Cenevre’de çekilen kura’ada, karşısına Macar FERENÇVAROŞ TORNA CLUB çıktı.
Ferençvaroş Fenerbahçe için yabancı değildi. 4.1.1924 de Taksim stadındaki ilk teması 4-1 kazanmış, 19.2.1963 de ise İnönü stadında 3-1 yenilmişti. Bu U.E.F.A. kupası maçları 3. ve 4. karşılaşmaları olacaktı.,
İnönü stadında 14.9.1971 gecesi yapılan maçı 800 bin lira ödeyen 33 bin seyirci izlemiş ve Rus KAZAKOV’un hakemliğinde 1-1 berabere sonuçlanmıştır. Fenerbahçe çok üstün oynamış, ancak Yaşar’ın 59. dakikada attığı gole, bir çok fırsatlar arasında, yenileri eklenemezken, Macarlar 82. dakikada beraberliği sağlamışlardır.
Faruk Ilgaz başkanlığında, teknik direktör Sabri Kiraz, antrenör Selahattin Torkal, masör Orhan Kesmekaya ve 17 futbolcudan oluşan Fenerbahçe kafilesi, rövanş maçı için 27 Aralıkta gittiği Budapeşte’de yeni Buda-Peşte oteline yerleşti.
Nepp stadında 29 Eylül günü yapılan maçı, Şükrü’nün attığı gole karşı, 3 sayı ile Macarlar kazanmış ve tur atlamışlardır. Bütün gün yağan yağmur nedeniyle, 15 bin seyircinin izlediği maçta Fenerbahçe iyi oynamış ve zaman zaman alkışlanmıştır. 7 yıl önceki 27.2.1964 M.T.K maçından sonra, Budapeşte de 2. kez oynayan Fenerbahçe takımı şudur:
YAVUZ ŞİMŞEK – NİYAZİ GÜLSEVEN, ERCAN AKTUNA, YILMAZ ŞEN, SERKAN ACAR (ŞÜKRÜ BİRANT) – FUAT SANER, NEDİM DOĞAN (K), ZİYA ŞENGÜL – YAŞAR MUMCU, OSMAN ARPACIOĞLU ve MUHARREM ALGIÇ.

RUCH CHORZOW MAÇLARI

U.E.F.A. kupası, 1972-73 den itibaren, 64 kulüp arasında organize edilmeye başlanmış ve yurdumuz aynı mevsimden itibaren, şampiyonaya lig 2. ve 3. leri olarak, 2 takımla katılmaya başlamıştır. Bu nedenle, 1972-73 şampiyonasına 1971-72 Türkiye ligi 3. sü olarak katılan Fenerbahçe’ye Polonya’nın Ruch Chorzow takımı çıktı.
İlk maç 13 Eylül 1972 de Chorzow’da yapılacaktı. Bu nedenle, 40. yurtdışı seyahatini ilk kez gittiği Polonya’ya yapan Fenerbahçe, 11 Eylül de başkan Faruk Ilgaz, teknik direktör Didi, yardımcısı İlhan Uralgil ve Tercüman Berç’de dahil, 16 sı futbolcu 24 kişi ile Chorzow’a gitti.
Maç öncesi Didi, basına, (F.B. açık ve cesur oyunla berabere kalacaktır.) derken, Ruch Chorzow 2. başkanı da:
(Ünlü Didi’nin çalıştırdığı bir takımı kolay yenebileceğimizi zatem ummuyoruz!..) diye ihtiyatlı konuşmuştur. Finlandiyalı KOSKİNEN’in yönettiği maçı 25 bin seyirci izlemiştir.
Fenerbahçe çok iyi oynarken, 10 Eylül final maçında Macaristanı Münich’de yenerek Olympiyat şampiyonu olan milli takımlarından MASTİC’in 13. dakikadaki ofsayt golünden sonra, Yılmaz’ın sakatlanmasıyla bozulan defans, 56 ve 59. dakikalarda 2 gol daha yemiş ve Polonya takımı 3-0 galip gelmiştir. Fenerbahçe şu tertipte oynadı:
DATCU – ŞÜKRÜ, YILMAZ (ÖNDER), ERCAN, LEVENT – TİMUÇİN (CANAN), NEDİM (K), CEVHER – NECATİ, OSMAN, MUHARREM.
Kaptan Nedim maçtan hemen sonra mikrofonda:
(ÇOK ANORMAL BİR SONUÇ. İSTANBUL’DA KAZANACAĞIMIZ MUHAKKAKTIR!) demiş, Didi de, (KAZANACAĞIMIZ MAÇI BİR OFSAYT GOL ve YILMAZ’IN SAKATLANMASINDAN KAYBETTİK.) diye konuşmuştur.
Rövanş maçı, 27 Eylül 1972 de 629 bin lira ödeyen 19.996 seyirci önünde İnönü stadında oynandı. F.B. Cevher’in 81. dakika golüyle 1-0 kazandıysa da averajla elenmekten kurtulamadı.
Bu gece diğer 3 Türk takımından G.S., Bayern Münich’e 6-0, Ankaragücü Leeds United’e 1-0, Eskişehirspor’da Fiorentina’ya 3-0 yenilirken, ilk turun 8 maçında galip gelen yegane Türk kulübü Fenerbahçe oldu.

F.C. ARGEŞ MAÇLARI

Fenerbahçe, U.E.F.A. kupasına 1972-73 Türkiye ikincisi olarak, 1973-74 mevsiminde 3. kez katıldı.
İlk tur rakibi Rumen F.C. ARGEŞ’le 19 Eylül 1973 gecesi İnönü stadında yapılan ilk maçta çok çabuk oynayan Fenerbahçe, taraftarlarının, (HAYDİ BASTIR!..), temposu arasında, gol üstüne gol kaçırırken, 30. dakikada bir gol yemiş, ancak devre sonunda Cemil beraberliği sağlamıştır. 46. dakikada yine Cemil, 3 dakika sonra da Osman birer gol yaptılar. Seyirci ve takım coşmuştu. 62. dakikada Mustafa, 5 dakika sonra da Cemil durumu 5-1 yaptılar ve İnönü stadı tarihi bir gece daha yaşadı. “HÜRRİYET” gazetesinin sayfa boyu başlığı: (FENERBAHÇE İŞİNİ BİTİRDİ.. ARGEŞ PİTEŞTİ’Yİ EZDİLER…)
İnönü stadının yaşadığı bu görkemli geceyi, Gündüz Kılıç, (BEYAZ GECE) başlığı altında şöyle canlandırmıştır:
(DOLMABAHÇE’NİN IŞIKLARI ONARILMIŞTI. BÖYLECE, O İÇ KARARTICI LOŞ FUTBOL DA GİTMİŞ, YERİNE AYDINLIK BİR FUTBOL GELMİŞTİ. BU AYDINLIĞA, SENELERCE FUTBOLUMUZA IŞIK TUTAN, DÜN GECE DE SAHADA GÜÇLÜ BİR AÇIK-DENİZ FENERİ GİBİ DÖRTYANA IŞIKLAR SAÇAN FENERİN KATKISI DA BÜYÜKTÜ. HATTA, ZAMAN ZAMAN SARI-LÂCİVERT LİLERİN O MUTEŞEM FUTBOL ENSTANTANELERİNİ TESBİT İÇİN ÇAKAN BİRER FLAŞ OLDU BU IŞINLAR.. KISACASI, DÜN TÜRK FUTBOLUNA BEYAZ BİR GECE HEDİYE ETTİ FENERBAHÇELİ FUTBOLCULAR. HEPSİNE TEŞEKKÜRLER….)
Fenerbahçe takımı, 3 Ekim 1973 de yapacağı rövanş maçı için 1 Ekimde, 2. başkan Emin Cankurtaran başkanlığında, uçakla Bükreş’e oradan da otobüsle 110 km. Kuzeybatıdaki PİTEŞTİ’ye gitti ve Hotel Montana’ya yerleşti. Takımla beraber yüzden fazla üye ve taraftar da geldi.
1 Mayıs stadında yapılacak maçın 3 hakeminin Yunanlı olmaları, yaşanmış tecrübelerden ötürü, tek kuşku konusuydu. Nitekim, türlü dedikodular nedeniyle, taraftarların ağır baskıları sonucu, kafile başkanının, maçtan 15 dakika önce, Yunanca bilen F.B. li MANOL KARAGÖZOĞLU ile beraber, Yunanlı hakemlerle konuşma isteği Rumen kulübünce kabul olunmamış, ancak yönetim kurulundan Rüştü Dağlaroğlu’nun görüşebileceği bildirilmiştir.
Yunanlı hakemlerle Rumen mihmandarın bulundukları odaya, (bu emrivaki sonucu), giren Dağlaroğlu, hakemlere şöyle konuşmuştur:
(Fenerbahçe spor kulübü adına sizlere başarı dileklerimi söylemeye geldim. Bundan yararlanarak bir önemli noktayı da hatırlatmak istiyorum: Fenerbahçe ile F.C.Agreş iki çok dost kulüptürler. Bu maç resmi olmakla beraber, iki kulüp için sadece bir formalitedir. Dostça bir temastan başka mana ve değer taşımaz. Böyle iken, burada pek çok yabancı gazeteci ve TV ekipleri gördüm. Maçı dünyaya yayınlayacaklar. Bu nedenle, sizden sporcuların her hangi muhtemel sinirli davraııışlarına izin vermemekte titizlik göstermenizi rica ederim.

Yunan sportmenliğine gölge düşürmeyecek bir yönetim göstereceğinize kesinlikle inanırken, iki kulübün dostluğunu gözönüne alarak yaptığım bu ricayı samimi karşılayacağınızdan hiç şüphem yok…Bu mutlu günün anısı olarak, sizlere birer Fenerbahçe rozeti sunmaktan memnunluk duyarım. Tekrar başarılar dilerim….)
Fenerbahçeli yöneticinin bu sözlerini Fransızca ve Yunanca bilen Rumen mihmandar bölüm bölüm Yunanlı hakemlere tercüme ettikten sonra, orta hakem ZLATANOS:
Maçın dostane geçmesi bizim de dileğimizdir… Biz de Fenerbahçe kulübünden, dürüst oynamaları ve bize yardımcı olmaları için futbolcularını uyarmalarını ve tarafsızlığımıza da inanmalarını rica ederiz..) karşılığını vermiştir.
Fenerbahçe kafilesinin, maç öncesi uyarı amacıyla da olsa, hakemlerle görüşmek istemesinin kurallara aykırı olduğu aşikâr… Ancak, 16.10.1963 de PLOEŞTİ de yapılan PETROLUL kupa galipleri rövanş maçından önce Yunanlı hakemlerle Manol Karagözoğlu aracılığıyla yapılan görüşmede, kafile başkam Müslim Bağcılar’ın:
(Bu maçlar Balkan ülkeleri arasındaki dostluğu güçlendirir. Bu konuda hakemlerin de üzerlerine düşen görevi yapacakları ümid edilir…) şeklindeki sözlerine, Yunanlı hakem MİHAİLİDİS’in, asık surat ve alaylı bir tavırla:
(— HANGİ DOSTLUKTAN SÖZ EDİYORSUNUZ!… O GÜNLER ÇOK GERİLERDE KALDI.. DURUM ve GÖRÜŞLER DEĞİŞTİ ARTIK.. KİMİN KİMLE DOST, KİMLE DÜŞMAN OLDUĞU YAKINDA GÖRÜLECEK!..) şeklinde olumsuz cevaplar verdikten sonra, bir ay önce İstanbul’da 4-1 kazanılan maç orada bir penaltı golüyle kaybedilmişti. Ancak, Piteşti’de de ZLATANOS’un dürüst davrandığını kabul etmek zordur.
Açık tribünün tam ortasında, davul ve iki büyük Sarı-Lâcivert bayraklı amigo Çetin Tamer’le, başlarında Ateşböceği Ercan, ses sanatçısı Ahmet Sezgin ve amigo kıyafetli Müjdat Gezen’in bulunduğu 300 kadar Türk’ün eğlenceli gösterilerine 10 bin Rumen, kampana gürültüleri ve bağrışmalarla karşılık veriyorlardı.
Rumenlerin saldırısıyla başlayan maçın henüz ilk dakikasında Fenerbahçe kalesine çekilen entbol atışında top, Dobrin’in kafa çıkışında, fişek gibi direkten döndü. Rumenler saldırıyor, gol kapısını ilk dakikalarda açmak istiyorlardı. 13. dakikadaki çift vuruşta, barajdan dönen topun Ziya tarafından elle çelindiğini işaret eden Yunanlı hakem penaltı noktasını gösterdi ve Dobrin üst ağları havalandırdı. Ancak, 3 dakika sonra, defansı yaran Cemil, ayaklarına atılan kalecinin altından, beraberliği sağladı ve 1-1 lik bu sonuçla Fenerbahçe 2. tura yükseldi.
Maçı nakleden Rumen spiker 2. devre ortalarında:
(— TÜRK TAKIMI ÇOK MÜKEMMEL. TEKNİK VE AZİMLİ… FENERBAHÇE 2. TURA BİLEĞİNİN GÜCÜYLE YÜKSELİYOR….) demiştir.
Bu yılın Avrupa kupalarında G.S., BEŞİKTAŞ ve ESKİŞEHİRSPOR’un ilk turda elenmiş olmalarından, F.B. nin tur atlaması sevinç yaratmıştır.
Fenerbahçe takımı, futboldaki bu 42. yurtdışı deplasmanında şu tertiple oynayıp tur atladı:
DATÇU – TİMUÇİN, YILMAZ, NİYAZİ, ALPASLAN – ZİYA (K), ERSOY, SALAHATTİN – ÖNDER, OSMAN (MUSTAFA), CEMİL.

1973-74 U.E.F.A. KUPASI 2. TUR NİCE MAÇLARI

Fenerbahçe, 1973-74 U.E.F.A. kupası 2. turunun ilk maçını O.G.C. NİCE ile 24 Ekim 1973 de Fransa’da yaptı ve 4-0 yenildi.
Nice’in ilk turda Barcelona’yı elemiş olmasına rağmen, teknik direktör Didi, 14-19 Ekimde maçlarını görüp döndükten sonra, 21 Ekim akşamı, TV de:
(— NİCE’DE BERABERLİK, BURADA İSE GALİBİYET BEKLİYORUM. TAKTİĞİMİZ HÜCUMDUR…) diye konuşmuştur.
Kamuoyu galibiyete inanmış, basın, yine (TÜRK SİLİNDİRİ AVRUPA’DA), başlıkları atıyordu.
Fenerbahçe, bu 43. yurtdışı deplasmanına, 22 Ekim 1973 de, Faruk Ilgaz başkanlığında 29 kişilik kafile halinde Trakya uçağıyla çıkmış ve Nice’de Hotel Atlantic’e yerleşmiştir.
İngiliz Bruns’ün yönettiği maçın 35 dakikası daha çok Fenerbahçe üstünlüğünde geçmişken, bu dakikada soluç MOLİTOR, ofsayt pozisyonda, yakaladığı topla, Datçu’nun hakeme işaretleri arasında, Fenerbahçe kalesine sokulmuş ve topu, hiç bir müdahale görmeden kaleye atmıştır. Aynı oyuncu 40, 80 ve 85. dakikalarda 3 gol daha attı ve Fenerbahçe sahadan 4-0 yenik ayrıldı.
L’Equipe başyazarı Jacques Ferran, gazetesinde şöyle yazmıştır:
(Fenerbahçe ilk yarım saatte bir Avrupa takımı gibi oynadı. Akıllı, şuurlu ve rakibine tehlikeler yaratarak. İngiliz hakemin, bence de ofsayt olan, ilk goldeki açık hatasına, hatta 2. sayıya kadar, Fenerbahçe gerçekten iyi idi. Ama, 2. yarıda Didi’nin takımı anlaşılmaz ve affedilmez hatalar yaptı. Maçın beklenmedik açık farklılıkla sonuçlanmasına DİDİ’NİN DEFANS ORGANİZASYONUNDA DERİNLİĞİNE DEĞİL, TEK HAT ÜZERİNDE BİR PLÂN HAZIRLAMASININ ROLÜ VARDI…)
NİCE MATİN gazetesi de 25 Ekim sayısının 15. sayfasını bu maça ayırmış, sayfa boyu 2 satır başlıkta:
(NİCE’İN RAKİPLERİ…. VE MOLİTOR İYİ BİR TÜRK TAKIMINI VURDU!.) dan sonra, uzun yazıda:
(FENERBAHÇE BU CEZAYA MÜSTAHAK BİR TAKIM DEĞİL. ANCAK, SPORDA KANUNLAR ÇOK SERTTİR…. MİSTER BURNS OLUMLU İDARESİNİ, KÜPÜ DEVİREN O OFSAYT GOLLE LEKELEDİ….) sözlerinden sonra da, özellikle, (İSTANBULUN GÖZBEBEĞİ) deyimini kullandığı CEMİL’in yüksek klas ve zekasını övmüş ve (TÜRKİYE’NİN EN ÇOK SEVİLEN TAKIMI) diye vurguladığı Fenerbahçe’nin ZİYA, ALPASLAN ve 38 yaşında olduğu kaydını koyduğu, DATCU gibi futbolcularının olağanüstü değerde olduklarını belirtmiştir.
F.B. takımı, 3.12.1959 dan 14 yıl sonra Nice deki bu 2. maçını 294.797 frank ödeyen 12.449 biletli seyirci önünde şu tertiple oynamıştır:
DATÇU – TİMUÇİN ÇUĞ, NİYAZİ GÜLSEVEN, YILMAZ ŞEN, ALPASLAN ERATLI -ERSOY SANDALCI, ZİYA ŞENGÜL (K), SALAHATTİN KARASU – İBRAHİM EJDER, CEMİL TURAN, ENDER GONCA.

NİCE RÖVANŞ MAÇI:

Fransız takımıyla rövanş maçı, 7 Kasım 1973 de İnönü stadında, 1.400.000 lira ödeyen 37.029 seyirci önünde Macar VASOS SOMALI’nın hakemliğinde, Osman’ın 44 ve 60. dakikalardaki penaltı golleriyle 2-0 kazanıldı ise de bu galibiyet Fenerbahçe’nin kupadan elenmesini önleyemedi.
Fenerbahçe, 90 dakika çok üstün oynadığı maçta sayısız gol kaçırmış, Nice’in tek bir köşe vuruşu olanağı bulamamasına karşın, tam 20 korner atışı yapmıştır. Basın, F.B. nin hakkı olan 3. tura yükselişten yoksun kalışını, (YAZIK!..) sözüyle nitelemiştir.
Eşfak Aykaç’ın “HÜRRİYET” deki yorumu yerinde ve ilginçtir:
(_ FENERBAHÇE’NİN NİCE’DE NASIL 4 GOL YEDİĞİNE ŞAŞMAKTAN ÇOK, DÜN GECE FRANSIZ RAKİBİE 14 GOL ATAMADIĞINA ŞAŞIYORUM.
Hepsinden söz etmeyeceğim, yalnız yaza, çize, söyleye galiba nazar değdirdiğimiz CEMİL, kaçırdıklarının yarısını atsaydı, yine tur atlardı Fenerbahçe…. İSTANBUL’A TEKMİL KATOLİK EVLİYALARIYLA BERABER GELMİŞ HERHALDE NİCE TAKIMI… YOKSA, MAÇIN ALTINDAN BU KADAR AZ GOLLE KALKMASI MÜMKÜN OLMAZDI.)
NECMİ TANYOLAÇ: (— DÜN GECE AÇIKÇA GÖRÜLDÜ Kİ, DİDİ, NİCE’E KARŞI F.B. NİN 3. TUR ŞANSIYLA BERABER, PRESTİJİNİ DE HİBE ETMİŞTİR. F.B. ÇOK FARKLI DÖVÜŞTÜ DÜN GECE. TEKKALE İDİ MAÇIN ADI… BELKİ BİR GÜN DİDİ’Yİ UNUTACAĞIZ, AMA, NİCE’DE YEDİĞİMİZ O 4 GOLÜ UNUTMAYACAĞIZ.. BREZİLYA’DAN ANTRENÖR DEĞİL, FENERBAHÇE’YE 40 YIL HATIRLANACAK ACI KAHVE İTHAL ETMİŞİZ MEĞER!..) diye yazmıştır.

MACAR VİDEOTON MAÇLARI

Fenerbahçe, U.E.F.A. kupasına, 1975-76 Türkiye ligi 2. si olarak, 1976-77 mevsiminde 4. kez katıldı.
İlk turda rakibi Macar VİDEOTON’u, 15 Eylül 1976 da, 2-1 yenen F.B., 34.991 seyircinin 1,5 milyon lira ödediği maçı Rus SEERGENKOV’un hakemliğinde oynamış ve 76. dakikada yediği gole karşı 2 golü 20 ve 88. dakikalarda CEMİL atmıştır.
Fenerbahçe, kendi sahasında çekingen başladığı ve sadece 15-35. dakikalar arası baskı kurduğu maçta dağınık ve yorgun görünmüş, seyircinin ilk yarım saatteki coşkun gösterilerine karşı, bir türlü şahlanamamıştır. Bu durumuyla, 1960-70 lerin yabancılar karşısındaki o çok dinamik takımı aratan futbolcular, rövanş maçı için de hiç ümit vermemişlerdir.
Nitekim, 29 Eylül’deki bu maç için 27 Eylülde F.Ilgaz başkanlığında, 49. dış deplasman olarak Peşte hava alanına inen 16 sı futbolcu 25 kişilik kafile, bir saatlik otobüs yolculuğundan sonra, maçın yapılacağı SZEKESFEHERVAR şehrine varmıştır.
Ertesi sabah Videoton’un 7 bin kişilik sahasında çalışan Fenerbahçe 29 Eylül 1976 da İskoçyalı FOOTE’un yönettiği maçı 4-0 kaybetti ve averajla kupadan elendi. Katı bir defansla ilk devre gol yenmemiş, ancak 48. dikakada rakibine yumruk atan ve daha önce de ihtar almış bulunan Engin’in saha dışı edilmesinden sonra dağılan takım 52, 65, 69 ve 85. dakikalarda 4 gol yemiştir.

Atillâ Gökçe, bu maçı (ACI DERS) başlıklı yazısında şöyle yorumlar:

(FENERBAHÇE VİDEOTON’DAN BÜTÜN YANLIŞLARININ DERSİNİ BİR MAÇTA ALDI… DÖRT GOLLÜ YENİLGİ, YÖNETİMİN ESKİ ve YENİ YANLIŞLARININ, ANTRENÖRSÜZLÜĞÜN, OYUNCUSUZLUĞUN VE KAPTANSIZLIĞIN, ÖZETLE FENERBAHÇESİZLİĞİN SONUCU İDİ.. BÖYLE OLUNCA, BU DERSİ DE ACI BİR KAZANÇ OLARAK YORUMLAMALI. FENERBAHÇE İÇİN ARTIK KUPA YOK!. ACABA LİG VAR MI?!..)
Birol Pekel, “HÜRRİYET” de, (BİR GARİP OLMUŞ FENERBAHÇE!.) başlıklı yazısında şöyle yakınıyor:
(MAÇ BİTMİŞ, BİZ HALÂ KENDİMİZE GELEMEMİŞİZ.. “BÖYLE BİR HEZİMET F.B. YE HİÇ YAKIŞMIYOR” DİYORUZ… BİR GARİP OLMUŞ FENERBAHÇE… BAŞ YOK… BACAK KADAR ÇOCUK MİLYONU ALDIKTAN SONRA FUTBOLU BIRAKIP UKALÂLIĞA BAŞLAMIŞ.. “OĞLUM DİKKAT ET, BURASI FENERBAHÇE!..” DEYİP TE KULAĞINA YAPIŞACAK İDARECİ YOK… BİZ BU HALLERİ GÖRDÜKÇE ÜZÜNTÜDEN KAHROLUYORUZ.. TAKIMA ÇEKİ DÜZEN VERECEK BİR TEKNİK ADAM GÖREMİYORUZ. VAY FENERBAHÇEM VAY… BU İDARESİYLE, BU TEKNİK DÜŞÜNCESİYLE, FUTBOLCULARINDAKİ BU RUHSUZLUKLA DAHA ÇOK VAYÎ..LAR ÇEKTİRİR TARAFTARLARINA!..)
VİDEOTON’a yenilip averajla elenen kadro şudur:
ADİL ERİŞ – ENDER GONCA, CEM PAMİROĞLU, ALPASLAN ER ATLI, YENAL KAÇIRA – EMİN İLHAN, ENGİN VEREL, ERSOY SANDALCI (ZAFER GÖNCÜLER) -ÖMER KANRA, CEMİL TURAN (K), AYDIN ÇELİK (NEVRUZ ŞERİF).

İNGİLİZ ASTON-VİLLA MAÇLARI

Fenerbahçe, 1977-78 mevsimi U.E.F.A. kupasına 1976-77 Türkiye Ligi ikincisi olarak 5. kez katıldı. Rakibi ASTON-VİLLA idi ve ilk maç, 14 Eylül 1977 de, Birmingam’da yapılacaktı.
Fenerbahçe takımı son 2 yıldır, çok mutsuz bir dönem yaşamış ve bu nedenle de, mevsim başında, geniş çapta bir tasfiye ye uğramıştı. Yeni ve genç elemanlarla kişiliğine ulaşma, çabasında ve henüz hazırlıksızdı. Bu nedenle İngiliz rakibiyle yapacağı maçlarda iyi sonuç alması beklenmiyordu.
Başkan F.Ilgaz yönetimindeki kafile, 12 Eylül 1977 günü Londra’da Türk kolonisi ve Aston-Villa’nın Arsenali 1-0 yendiği lig maçını izleyen teknik direktör Kaloperoviç tarafından karşılanmış ve otobüsle 2,5 saat sonra varılan Birmingam’da King oteline yerleşmiştir.
Villa Park stadında 14 Eylül 1977 gecesi 40 bin seyircinin taşkın gösterileri arasında 13. dakikada ilk golü yiyen Fenerbahçe, 23. dikakada dizi dönen Alpaslan’ın çıkmasından sonra tutunamamış ve 4-0 yenilmiştir.
Fenerbahçe, Birmingam’daki Aston-Villa maçını şu tertipte oynadı:
İVANÇEVİÇ – ONUR KAYADOR (ZAFER GÖNCÜLER), CEM PAMİROĞLU, ALPASLAN (AYDIN ÇELİK), YENAL – COŞKUN DEMİRBAKAN, ANTİÇ, ÖNDER – TUNA GÜNEYSU, CEMİL (K), ŞEVKİ ŞENLEN.
Rövanş maçı 28 Eylül gecesi İnönü stadında 832′ bin lira ödeyen 9637 seyirci önünde oynandı ve ünlü Aston-Villa bu maçı da rahatça 2-0 kazandı. Bir taraftan mevsimsiz soğuk ve yağmur, diğer yandan 3 gün sonraki Galatasaray lig maçı nedeniyle zayıf çıkılacağının önceden ilân edilmesi, maça ilgiyi azaltmıştır.
Times, telegraph, Guardian, Daily Mail ve D.Mirroir gibi gazeteler, sözbirliği etmişçesine, Fenerbahçe’yi (ÜMİTSİZ) olarak nitelemişlerdir. Times gazetesi “Penaltı’yı değerlendiremeyen Fenerbahçe’nin bu kadro ile 2. sınıf bir takım” olduğunu yazarken, Daily Mail’de: “Aston-Villa, gürültülü gösterileriyle ün yapmış bir statta,7 dakika içinde F.B. yi ümitsiz duruma soktu..” diye yazmıştır.
Yenalın 35. dakikada penaltıyı avuta atmasına karşın, Fuat’ın 7 ve 50. dakikalarda elinden kaçırdığı toplarla Aston-Villa’ya 2-0 yenilip kupadan elenen zayıf kadro şudur:
FUAT GÜNGÖR – YENAL, ONUR (NACİ SARITAŞ) CEM, SERKAN ACAR (K) – ZAFER, COŞKUN, ÖNDER – TUNA, BAHRİ KAYA, ŞEVKİ (KÂMURAN TARLAN).
Bu mevsim Avrupa kupalarına katılan 4 Türk kulübü:
TRABZONSPOR, BEŞİKTAŞ, ALTAY ve F.B. ilk turda elendiler.

BULGAR BEROE MAÇLARI

Fenerbahçe, 1980-81 de, Türkiye ligi 2. si olarak, U.E.F.A. kupasına 6. kez katılırken, rakip yönünden bu kez nasılsa şanslı sanılmıştı. Ancak, Türk futbolu ve F.B. en kötü dönemlerini yaşıyorlardı. Ayrıca, rakibi küçümseme de hata ve gafletti. Bu nedenle, 17.9.1980 de İstanbul’daki ilk maç 1-0 kaybedildi. Bu maçı 25.854 biletli, 5 milyon 321 bin \ira gibi rekor bir hasılatla izledi.
Rus hakem MİLCHENKO, Fenerbahçe’nin beklemediği ölçüde kötü olmasına hayretini açıklarken, Beroe antrenörü İVAN TANEV’de:
(Fenerbahçe’yi bu kadar güçsüz hiç tahmin etmemiştim. Rakibi küçümsemenin de büyük hata olduğu hususunda bir ders verdi isek memnun olurum..) demiştir.
Fenerbahçe’nin 2 aylık çalıştırıcısı Alman Rausch ise:
(Utanıyorum ama, F.B. nin çapı bu kadar. Çok büyük hatalar yaptık. Gençlerden kurulu takım Avrupalı rakibi karşısında şaşırdı, kaldı!..) diye yakınmıştır.
Rövanş maçı için yönetim kurulundan Melih Ilgaz başkanlığındaki Fenerbahçe kafilesi, 29 Eylülde otobüsle STARAZAGORA’ya varmış ve 1 Ekimdeki karşılaşmayı, Selçuk’un golüne karşı 2 golle kazanan BEROE ikinci tura geçmiştir.
Fenerbahçe bu maçta iyi ve gayretli idi. Ancak Alman hakem KARL ALDINGER Tuna’ya yapılan açık penaltıyı vermemiş, Cem’in mükemmel bir golünü de iptal etmiştir. Yanlışlarını anlayan hakemin, maç sonrası, basın yoluyla, Fenerbahçe ve Türk sporseverlerinden özür dilemiş olması ilginçtir. F.B., rövanş maçını şu kadro ile oynadı:
ADEM – ONUR, CEM, EROL TOGAY, ALPASLAN (K) – ÖNDER, HASAN ÖZDEMİR (RAŞİT ÇETİNER), MÜJDAT YETKİNER -TUNA, ALİ KEMAL (SELÇUK YULA), İSA ERTÜRK.
Bu yılın Avrupa kupalarına katılan TRABZON, ALTAY, G.S. ve F.B. ilk turda elendiler.

FİORENTİNA MAÇLARI

Fenerbahçe, U.E.F.A. kupasına, 1983-84 Türkiye Ligi 2. si olarak, 1984-85 mevsiminde 7. kez katıldı.
Rakibi, 4 milyarlık JUVENTUS’dan sonra, Avrupa’nın en pahalı takımı olan 2 milyar liralık FİORENTİNA idi.
İtalyan takımı, ilk maçı için 16 Eylülde geldiği İstanbul’da, 19 Eylül 1984 de, Rus Romulda Yudika’nın hakemliğinde Fenerbahçe’yi 18. dakikada attığı golle 1-0 yendi. Bir frikikde F.B. defansı baraj hazırlığında iken, hakemin düdüğünü beklemeden yapılan bu golle maç kaybedildi.
Fenerbahçeli yöneticilerin, İtalyan takımının pahalılığına güvenip, çok yüksek tarife uygulamaları, 50 milyon beklerken, 12 bin seyircinin ödediği 22 milyon lira ile yetinmek zorunda kalmalarına neden oldu.
Bu maçın rövanşı da Floransa’nın Communal, stadında 2-0 kaybedildi. 1 Ekim 1984 de Genel Sekreter Altan Ayanoğlu başkanlığında Roma’ya giden Fenerbahçe kafilesi, otobüsle Floransa’ya gelip ANGLO-AMERİCAN oteline yerleşmiş ve 3 Ekimde İskoç MC CİNLAY’in yönettiği maçı İtalyanlar, ilki penaltıdan, 34 ve 84. dakika golleriyle kazanmışlardır.
YAŞAR DURAN – İSMAİL KARTAL, ABDÜLKERİM DURMAZ, CEM (K), ERDOĞAN ARICA – ÖNDER ÇAKAR, İLYAS TÜFEKÇİ, MÜJDAT YETKİNER – REPÇİÇ, (ENGİN), ŞENOL ÇORLU, PESİÇ (ARİF KOCABIYIK) dan kurulu takım, beklenenin çok üstünde güzel ve diri oynamış, bir çok gol pozisyonu yaratmış, 20 ye yakın köşe atışı kullanmış, ancak yenilip elenmekten kurtulamamıştır.
İskoç hakem İtalyanlara sempatik davranmış ve 2 çok açık penaltılarına da göz yummuştur.
“HÜRRİYET” —(Fenerbahçe elendi ama, asla kötü futbol oynamadı. Defans ta yapmadı ve ünlü FİORENTİNA’ya adeta kafa ttu. İskoçya’lı hakem F.B. nin 2 mutlak penaltısını vermedi. 2 Yugoslav dışında hepsi iyi idiler.)
“Milliyet” —(F.B. alkışlanan bir oyundan sonra yenildi. 2 muhakkak penaltısı verilmedi.)

FENERBAHÇE (20). KEZ AVRUPA KUPALARINDA

3 Avrupa kupasına 1986-87 mevsimi sonuna kadar Trabzonspor 8, Beşiktaş 11, Galatasaray 17, Fenerbahçe de 20 kez katıldılar. Fenerbahçe’nin katılış sezonlarıyla rakibi ve sonuçları aşağıdadır:

BALKAN KUPASI

Balkan kupası futbol şampiyonluğu, Türkiye Futbol Federasyonu’nun onay ve isteği ve Fenerbahçe kulübü Genel Sekreteri Faruk Ilgaz’ın girişimiyle 1960 yılında kararlaştı.
İstanbul’da, 1 Aralık 1960 günü Fenerbahçe, Rumen Steagul Roşu, Yunan A.E.K., Bulgar Lewsky ve Arnavut Partizan kulüpleriyle, Türkiye Futbol Federasyonu temsilcilerinden kurulu ilk icra komitesi toplantısında amaç şöyle belirlenmiştir:
(BALKAN ÜLKELERİ SPORCU VE HALKLARI ARASINDA DOSTLUĞU GÜÇLENDİRMEK, BALKANLAR VE DÜNYADA SULHA YARDIMCI OLMAK VE SPORU KALKINDIRMAK.)
Yukardaki 5 kulüp arasında 1961 de başlayan ve önce M.Gerçeker, S.Zoroğlu, C.Başar ve F.Talu, daha sonraki yıllarda da M.Sarvan, D.Babacan, S.Ladikli İlah…. gibi hakemlerimize, düzenli yurtdışı organizasyonlarda ilk kez maç yönetmek imkânı sağlayan Balkan Kupası’nın bu ilk şampiyonluğunu Steagul Roşu takımı kazandı.
1962 den itibaren Yugoslavya’nın da Sarajevo ile katıldığı müsabakalarda, diğer birçok Balkanlı kulüplerle beraber, Galatasaray, Beşiktaş, Gençlerbirliği, Altay, Eskişehirspor, Boluspor ve Adanaspor katıldılar. Ancak, Türkiye de maçların sıkışık olması, kulüplerimizin bu organizasyona rahatlıkla katılmalarına olanak vermemiş ve takımlarımız, Fenerbahçe’nin kazandığı bir şampiyonluk dışında, lâyık oldukları derecelere ulaşamamışlardır.
İlk yıl Türkiye’nin tertiplediği şampiyonayı 1962 de Romanya Federasyonu üstlenmiş ve F.B. ile G.S. ın katıldığı ve 2 grupta yapılan maçları Yunan Olimpiyakos takımı kazanmıştır. Üçünün ve 4. dönem şampiyonalarına Türkiye’den Beşiktaş girdi ve birincilikleri Rumen Rapid kazandı.
Yugoslavya’da 26.9.1965 de yapılan ve Ulvi Yenal tarafından temsil edildiğimiz toplantı kararı gereğince, İcra komitesinin 1966 Temmuzundaki İstanbul birleşiminde Yugoslav Federasyonunun bazı dilekleri, 22 Eylül 1967 de ittifakla karara bağlanmıştır.
Orhan Şeref Apak Başkanlığında İstanbul’da yapılan bu Balkan Federasyonları başkanlar toplantısında F.İ.F.A. Başkanı STANLEY ROUS’de hazır bulunmuş ve kararların uygulanması ittifakla Türk Federasyonuna bırakılmıştır. Bundan sonrası, Futbol Federasyonu 1968 yıllığı’nın 213 sayfasında şöyle belirtiliyor:
(Daimi sekreterlik bürosunun idaresi, yeni yönetmeliğin hazırlanması ve organizasyonun yürütülmesi Türkiye Federasyonu Genel Sekreteri Dr. Tarık Özerengin’e tevdi olunmuştur.
Federasyonumuz, daimi sekreterliğince yapılan hazırlıklar ve Fed.Başkanı O.Ş.Apak’ın riyasetinde müteakiben yapılan toplantılar sonunda, 1967-68 devresi Balkan Kupası maçlarına 23.12.1967 de başlandığı gibi, 1966 yılından kalan ve Fenerbahçe (Türk), A.E.K. (Yunan) takımları arasındaki 5. devrenin önemli final maçlarının yapılması mümkün olmuştur.
Bulgar BEROE’nin kazandığı 1967-68 deki 6. devre maçlarını tamamlayan Türkiye Federasyonu daimi sekreterliğinin faaliyet ve hesap raporu, bütün Balkan Federasyonlarının iştirakiyle, 31 Ağustos ve 1 Eylül 1968 de Atina’da yapılan ve Türkiye’yi Apak’Ia Dr. Özerengin’in temsil ettiği İcra Komitesi toplantısına sunulmuş ve alkışlarla kabul olunmuştur:
Rapor üzerinde sözalan Yunan Fed.Başkanıyla, Yugoslav, Bulgar, Rumen temsilcileri Türkiye F.Federasyonunun, Balkan Kupası Organizasyonunda çok başarılı ve örnek olacak şekilde faaliyet gösterdiğini ve görevini başardığını övücü sözlerle belirtmişlerdir.)

FENERBAHÇE’NİN BALKAN KUPASI ŞAMPİYONLUĞU

Futbol tarihimiz boyunca, Türk kulüpleri, uluslararası resmi bir organizasyonda yalnız bir kez şampiyonluk kazanmak başarısını gösterdiler. Bu başarı, 1966-67 mevsimi BALKAN KUPASI ŞAMPİYONLUĞU dur ve Fenerbahçe spor kulübü tarafından kazanılmıştır.
Fenerbahçe, 8 kulüp arasında ve 2 grup halinde organize edilen 1966-67 Balkan kupası şampiyonasına, 5 Ekim 1966 da, Varna’da 1-0 kazandığı Çerno-More maçıyla başladı. Bu 27, yurtdışı deplasmanına kulüp başkanı Faruk İlgaz idaresinde Koç uçağıyla gidilmiş, aynı gün yapılan maç ve ziyafetten sonra 22 de İstanbul’a dönülmüştür. Türk futbol tarihinde ilk kezdir ki bir futbol takımı yurtdışına çıktığı gün maç yapmış ve aynı gün yurda dönmüş olsun… Canan’ın attığı golle kazanan Fenerbahçe, Varna’daki bu ilk Balkan Kupası maçını şu tertiple oynadı:
Radoviç – Özcan, Numan – Şeref (K), Ercan, Yılmaz – Canan, Abdullah, Yaşar (Caner), Lemiç, Ali İhsan (Selim).
İstanbul’da 26 Ekim 1966 da Rumen U.T.A. yı da Yaşar’ın golleriyle 3-1 yenen Fenerbahçe, 2 Kasımda A.S.Yen stadındaki Çerno-More rövanşını da Ogün (2) ve Yaşar’ın golleriyle 3-0 kazandı. 12 Ağustosta Arad da U.T.A. rövanşını 75. dakika golüyle 1-0 kaybetti.
Tiran’da 26 Ağustos 1967 de PARTİZAN maçını da 2-0 kaybeden Fenerbahçe, bu maçın rövanşını 3 Eylülde İnönü stadında 260.570 lira ödeyen 28.307 biletli önünde Nedim, Fuat ve Partizan santrhafı ünlü Ragani’nin (kendi kalesine) golleriyle 3-2 kazandı ve 8 puan ve averajla şampiyon oldu. Bulgar Lokomotif, Rumen Farul ve Yugoslav Vardar takımları arasında 7 puanla ilk sırayı tutan Yunan A.E.K. takımı da B grubu birincisi oldu. Balkan şampiyonu bu iki grup birincilerinin yapacakları 2 final maçı belirleyecekti.

FENERBAHÇE-A.E.K. FİNAL MAÇLARI

Fenerbahçe-A.E.K. final maçlarından ilki, 11.10.1967 de Atina’da 12. dakikada yenen gole, 14. dakikada Selim’in karşılık vermesinden sonra, penaltı golüyle 2-1 kaybedildi. Bu maçın 25 Ekimde İnönü stadındaki rövanşını, Fenerbahçe, 530.690 lira gibi rekor bir para ödeyen 42.181 biletli önünde ve Ercan’ın golüyle 1-0 kazanmış ve uzatmaya rağmen eşitlik bozulmadığından, 3 üncü bir karşılaşma zorunlu olmuştur.
Yugoslav Botiç’in yönettiği bu 25 Ekim 1967 A.E.K. rövanş maçı futbol tarihimizde önemli bir yer tutar. Özellikle, Yunan basınının, sönmez ideallerini açığa vuran yayınları, kamuoyunu çok etkilemiş ve maçın elektrikli bir hava içinde geçmesine neden olmuştur. Fenerbahçeli futbolcuların sinirlerini geren Atina’daki bu tür yayınlardan biri şöyledir:
(BİZANS, 2 BAŞLI KARTAL ARMASIYLA, YÜZYILLARCA DÜNYA’YA HAKİM OLDU. ŞİMDİ, A.E.K. AYNI İŞİ BAŞKA BİR KARTAL ARMASIYLA EFSANEVİ BİZANS MERKEZİNDE BALKAN KUPASINI KAZANA RAK BAŞARACAKTIR!..)
Fenerbahçe’nin, çok diri ve hırslı A.E.K. ile 3. bir maç yapması zorunluğu, tıklım tıklım dolu İnönü stadında şu soruyu yarattı: — Bu 3. maç nerede olacak?… Ogün bu 2. final maçını, F.İ.F.A. Başkanı STANLEY ROUS da izliyordu. F.İ.F.A. Başkanı sahaya inip o görkemli (BALKAN KUPASI) nın bulunduğu masanın önüne geldi ve kura çekti: 3. maç İstanbul’da yapılacaktı.
A.E.K. Başkanı Makridis’le bu 3. maç tarihi 9 Kasım olarak saptandı. Ancak, Kıbrıs anlaşmazlığının yeniden alevlenmesi maçın bu tarihte yapılmasını engellemiş ve 2 ülke federasyonları 30 Mayıs 1968 günü için anlaşmışlardır.
A.E.K. yeni mevsimin Yunanistan şampiyonluğunu kazanmış olarak 27 Mayısta İstanbul’a geldi. İnönü stadında 2 kez çalıştı ve 30 Mayıs 1968 akşamı Türkiye ligi ve Federasyon kupası şampiyonu Fenerbahçe’nin karşısına çıktı.
Bulgar Teodor Becirov’un yönettiği bu tarihi maçı, Fenerbahçe, son derecede dinamik ve şuurlu bir mücadele ve azimle, Ogün (2) ve Yılmaz’ın golleriyle 3-1 kazanmış ve Apak’tan aldığı muhteşem gümüş kupa ile, stadı inleten coşkunluk arasında şeref turu atmıştır. Türk futbol tarihinin en büyük başarılarından biri olan Balkan Kupasını kazanan Fenerbahçe kadrosu şudur:
Yavuz – Şükrü, Levent – Selim, Ercan, Yılmaz – Ogün, Nedim (K), Abdullah, Ziya, Yaşar.
Fenerbahçe’nin Balkan Kupası şampiyonluğu, günümüze kadar, bir Türk kulübünün uluslararası resmi bir organizasyonda kazandığı ilk ve yegane kupa olduğundan, etkisi yurtiçi bütün şampiyonluklardan çok daha büyük ve şumüllü oldu. basın da gerektiği gibi üzerinde durup, sayfa boyu başlıklarla kutladı:
Tercüman : FUTBOL TARİHİMİZİN EN BÜYÜK BAŞARISI: BALKAN KUPASI KUTLU OLSUN….
Cumhuriyet: FENERBAHÇE BALKAN KUPASINI KAZANDI.
Akşam : TEŞEKKÜRLER FENERBAHÇE
Hürriyet: FENERBAHÇE BALKAN KUPASI ŞAMPİYONU OLDU.
Son Havadis : BALKAN KUPASI DA FENERBAHÇE’NİN….
Milliyet : FENERBAHÇE BALKAN ŞAM PİYONU
Türk futbolunda mutlu bir sahife olarak ölümsüzleşen bu Balkan şampiyonluğu üzerinde biraz durmak gerekecek… Bu şampiyonluğun Fenerbahçe kulübü için, maddi ve manevi paha biçilmez değer taşıdığı açıktır. Takım, hırslı ve bilenmiş Yunan şampiyonuna karşı bu tarihi başarıyı olağanüstü bir gayretle kazandı. Maçın önemini bilerek ve duyarak oynadı ve kazandı. İşte, en önemli nokta budur. Duyarak oynamasıdır. Necmi Tanyolaç ve İslâm Çupi’nin Tercüman gazetesindeki yazılarından bazı paragrafları bu nedenle, kitabımıza aldık. N.TANYOLAÇ’tan:
— (30 bin insan bir ağızdan “Dağbaşını duman almış” marşını söylüyordu. 30 bin insan, FENERBAHÇE ismini taşıyan kulübün çocuklarına tribünlerden sevgi dalgaları gönderiyordu. Ellerindeki parlak kupayla sahada ŞEREF TURU yapanlar sadece Fenerbahçeliler değildi. 30 bin insan ayaklarıyla değil de gönülleriyle sahada koşuyorlardı, adeta…. Ama, sadece onlar değildi Fenerbahçelilerle birlikte koşan, büyük kupaya doğru ellerini uzatan…..Bütün bir Türkiye’nin, hepimizin, herkesin gecesiydi yaşanan gece…. Çünkü, Fenerbahçe Türk futbolunun mütevazi müzesine kolay kolay sığmayacak kadar büyük bir kupanın sahibi olmuştu. BALKAN KUPASI idi kazanılan kupa… Ve, dün geceki finale gelinceye kadar Rumenlerin, Bulgarların, Yu-goslavların, Arnavutların ellerinden kayıp bir Türk, bir Yunan takımının arasında kalmıştı. İşte, biz dün gece böyle bir futbol başarısına ulaştık. Dağbaşını duman almış marşını söyledik… Futbol oynayarak…. Yunan şampiyonunu yitirerek…. Daha ilk akında A.E.K. in yakasına yapışıp “Dostlar, bu gece elimizden kurtulamazsınız!..” diyerek….
Sporda dünya dönüyordu. Futbolda bizim de dünyamız vardı, o da dönüyordu. Ama, insaflı olmak gerek; dün gece Fenerbahçe o dönen kendi dünyamızda bizi başka bir yere, alışmadığımız bir noktaya getirdi. Kazanılan başarı bir galibiyet olsa 12 yaşında bir çocuk babasının eteklerine yapışıp:
“Baba, baba, Balkan’da birinci olduk!..” demezdi.)

İslâm Çupi, (yerli çimende bir Avrupalı) başlıklı ilginç yazısında, maçı ve Fenerbahçe’nin kazandığı başarının büyük önem ve anlamını şöyle belirtiyor:
(Kaç gece gösterebilirsiniz dünkü gibi… O Bo-ğaz’dan geçen buhar düdüklü gemileri kaldırın, stadı çevreleyen o reklamlardaki yerli harfleri silin, zemine de biraz çimen ve düzgünlük ekleyin. Dün geceki futbolu, en allamesine bile, bir “BÜYÜK FİNAL” kolaylığı içinde yedirebilirsiniz.
Fenerbahçe, klası ile birlikte, fiziğini da sahaya Clay’in yumruğu gibi, balyozca koydu. Açık düşürdüğü rakibi bir kasaba topluluğu değil, Yunan lig şampiyonu idi. Maçtan sonra ellerinde havalandırdıkları gümüş birikintisine, de, maşrapa değil koskoca bir BALKAN KUPASI diyorlardı.)
Fenerbahçe’nin Balkan Kupası şampiyonluğunda, müsabakaların, 5 Ekim 1966 dan 30 Mayıs 1968 e kadar, 19 ay sürerek çok yüklü takıma rahatlık olanağı vermesiyle beraber, 15 Haziran 1967 de 3. kez angaje olunan İgnas Molnar’ın olumlu etkisi büyük olmuştur. Bu değerli antrenör elinde teknik ve dinamik kişiliğini tekrar kazanan Fenerbahçe takımı, Türkiye ligi, Federasyon Kupası, cumhurbaşkanlığı kupası şampiyonluklarına, aynı 1967-68 mevsiminde, Balkan kupası şampiyonluğunu da eklemiş ve SPOR-TOTO kupasıyla beraber, bir sezonda, (5) resmi kupa birden kazanmak gibi, tekrarı pek güç, hatta olanaksız bir başarının yapıcı ve yaratıcısı olmuştur.
Fenerbahçe, Balkan kupasında yaptığı 9 maçın 6 sını kazandı, 3 ünü kaybetti. Kalesine yapılan 9 gole karşı da 15 gol attı.
Aşağıdaki tablolar 8 balkan takımının 2 grupta aldıkları sonuçları gösterir:

Fenerbahçe’nin 6 sı galibiyetle sonuçlanan 9 balkan kupası maçında 27 futbolcu yer aldılar. 9 a karşı 15 golü de 9 futbolcu kaydetti. Türk futbol tarihinde taşıdığı yüksek değer ve anlam bakımından, bu kıymettar kupanın kazanılmasında ter döken bu Fenerbahçeli futbolcuları, yaptıkları maç ve gollerle beraber, şurada anmak yerinde olur:
Selim Soydan 9, Ercan Aktuna ve Özcan Köksoy 8 er, Ogün Altıparmak, Nedim Doğan (K), Yılmaz Şen ve Yaşar Mumcuoğlu 7 şer, Abdullah Çevrim ve Numan Okumuş 6 şar, Birol Peker, Levent Engineri ve Yavuz Şimşek 5 er, Şükrü Birant ile Fuat Saner 4 er, Şeref Has, Canan Açıkgöz ve kaleci Radoviç 3 er, Can Bartu, Özer Kanra, A.İhsan Okçuoğlu, Hazım Cantez, Lemiç ve Yakup Kazdal 2 şer, Ziya Şengül, Caner Taran-ca, Erdinç Sandalcı ve Raşit Karasu 1 er maç…
Ogün’le Yaşar 4 er, Nedim, Selim, Fuat, Yılmaz, Ercan, Canan ve Partizan’lı Ragani (kendi kalesine) birer gol….

İSA ERTÜRK DÜNYA FUTBOL KARMASINDA BİR FENERBAHÇELİ

Dünya futbol karmasında 1987 sonuna kadar sadece bir Türk yer aldı. Bu mutlu başarıya ulaşan futbolcu, Fenerbahçe kulübünden Milli İSA ERTÜRK’tür. Eskişehir’de 1955’de doğan Hüseyin Ertürk’ün oğlu İsa, Fenerbahçe A takımında 19.7.1980’den 20.6.1982’ye kadar, orta sahada, 101 maç yaptı ve 16’da gol attı. Kıvrak, çabuk ve sert şut atan bir futbolcu olarak tanınmıştır.
UNİCEF, (BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇOCUKLARA YARDIM FONU) tarafından 16.12.1980 akşamı Barcelona’nın 120 bin kişilik Nou Camp stadında yapılan DÜNYA KARMASI-BARCELONA maçına İsa, 14 Aralıkta gitti. Unicef Organizatörü ALFONSA, basın toplantısında:
(— ŞÖHRETİNİ DUYDUĞUMUZ TÜRKLERİN MÜTHİŞ TEMSİLCİSİNİ ATEŞLİ İSPANYOL SEYİRCİSİNE GÖSTERMEKTEN BÜYÜK MUTLULUK DUYACAĞIZ!..) demiştir.
(HÜRRİYET’den: Dünya karmasını seçen 9 kişilik komite başkanı B.PEROVONAVİÇ, basma: “İsa’yı Asbaşkan HORST CHERMİ’den yetki alıp, UEFA Başkanı ARTEMİO FRANCHİ, 2. Başkan Alman F.F.Başkanı NEUBERGER ve FİFA G.Sekreteri HELMUT KAİSER ile beraber seçtik.” demiştir. İsa, 15 Aralıkta karma T.Direktörü J.DERWALL nezaretinde antrenmana katıldı.
Maçın ilk devresi 1-0 Barselona üstünlüğünde kapandı. İsa, 2. devre ileri soluçta oynadı. D.55’de bir gole itiraz eden kaptan CRUYFF’i hakem çıkarmış maçı 3-2 Barselona kazanmıştır)
Tercüman’da, “İSA DÜNYA FORMASINI GİYDİ.” başlıklı yazıdan:
(2. yarıda ünlü RUMMENİGGE’nin yerine giren İsa, TÜRK FUTBOLUNU BAŞARI İLE TEMSİL ETTİ HARİKA BİR FUTBOL SERGİLEYEN FUTBOLCUMUZU 100 BİN İSPANYOL AYAKTA ALKIŞLADI. MAÇTA, SAHA KENARINA KADAR FIRLAYAN JUPP DERWALL: BRAVO TÜRK!.. BRAVO TÜRK!.. DİYE BAĞIRDI… ÖNCE, BARCELONA NIN ASI SCHUSTER’İ ETKİSİZ KILAN İSA, ŞÖHRETLER ARASINDA DEVLEŞEREK, DÜNYA KARMASININ BÜYÜK KOZU OLDU. 35 METRE’DEN ATTIĞI BİR ŞUT BARCELONA KALESİ DİREĞİNDE PATLADI. İSA, SON DAKİKALARDA SÜPER OLARAK GÖZE ÇARPMIŞ, DERWALL, HERRARA GİBİ FUTBOL ADAMLARI, ONU BAŞARILI OYUNUNDAN DOLAYI KUTLAMIŞLARDIR. DERWALL, MAÇ SONRASI İLK ÖNCE İSA’YI KUTLARKEN, “SENİ 90 DAKİKA OYNATMAMAKLA HATA ETTİM!” DEMİŞTİR.)
18.12.1980 Günlü Milliyet’ten — (DÜNYA KARMASINI SEÇEN 9 KİŞİLİK KOMİTENİN BAŞKANI BRANKO: “BEN VE KOMİTE ARKADAŞLARIM VE 100 BİNİ AŞAN İSPANYOL İSA’YI GÖRDÜ. BEN DE KUTLARIM” DEMİŞTİR.)
İsa’da: BİR RÜYADAN UYANMIŞ GİBİYİM. FENERBAHÇELİ ARKADAŞLARIMA, ZATEN: “SİZLERİ UTANDIRMAYACAĞIM” DİYE SÖZ VERMİŞTİM. ŞİMDİ GAZİANTEP’DE ONLARLA BERABER OLACAĞIM. ARTIK HERŞEY FENERBAHÇE İÇİN!., dedi.)

FENERBAHÇE’NİN ÖZEF KUPA MAÇLARI

Fenerbahçe, futbolda, bir kısmı resmi şampiyonluklardan da önemli, özel kupa maçları da yaptı.
1914 de yaptığı ilk özel kupa maçından 1987 yılı sonuna kadar 73 yılda katıldığı bu kupa organizasyonlarının sayısı 62 dir. Bunlardan 40 kupayı Fenerbahçe, 8 ini Galatasaray, 5 ini Beşiktaş, birini Yugoslav Radniçki, birini de İzmir Karşıyaka kulüpleri kazandılar. 1937 deki (Dostluk Kupası) Beşiktaşla Güneş, 1958 deki (Başvekil Kupası) Fenerbahçe ile Galatasaray arasında bölünmüş, Vatan, Cumhuriyet ve Olimpiyat kupa-larıyla, 1934 de Şeref şildi ve 1949 daki basın Kupası olarak, 5 i de değişik nedenlerle, ortada kalmışlardır. İşte, 62 kupanın tablosu:

Görüldüğü gibi, Fenerbahçe’nin yer aldığı yu-kardaki 62 özel kupa organizasyonundan 39 u İstanbul’un 5 sahasında, 8 i Ankara’nın 2. yine 8 i İzmir’in 2, üçü de Eskişehir, Bursa ve Adana’-da oynanmıştır. 4 müsabaka ise, 3 ü Almanya ve biri Yugoslavya’da olarak, dış ülkelerde yapıldı. Bu kupa maçlarından bir bölümü aşağıda, ayrıntılı olarak sunulmuşlardır.
İşaretlemek gerekir ki; Çanakkale, Cemal Gürsel, Atatürk gibi bazı kupalar, resmi maçlar çerçevesi içinde organize edilmişlerdir. Ancak, bir defaya mahsus olarak tertip edildiklerinden, bu bölümde sunulmuşlardır. İstanbul’un 3 büyük kulübü de bu 3 önemli kupada yer aldılar.

OSMANLI İTTİHAT ve TERAKKİ CEMİYETİ KUPASI

Dönemin iktidar partisi olan, (Osmanlı ittihat ve Terakki Cemiyeti), kurduğu (Osmanlı İttihat Mektepleri) yararına, 24 Mayıs 1914 günii o tarihlerde İstanbul’un yegane nizami stadı olan ve Union Club adını taşıyan şimdiki Fenerbahçe stadında görkemli bir çiçek bayramı tertipledi.
Maliye Nazırı (Bakanı) Cavit bey’in himayesindeki bu bayramın en ilginç spor olayı, İngilizlerle İstanbul’un namağlup şampiyonu Fenerbahçe arasındaki (OSMANLI İTTİHAT ve TERAKKİ CEMİYETİ KUPASI) futbol maçı idi. İki gün önce Galatasaray’ı 1-0 yenen Rumblers, İngiliz Telefon Şirketi Kulübü ve Armstrong Vickers’li futbolculardan kurulu İngiliz karmasıyla Fenerbahçe maçının galibine verilecek kupa, 60 santim boyda ve gümüşten yapılmıştı,
Osmanlı İmparatorluğu’nun bir çok nazırlarıyla pek çok da millet vekilinin hazır bulunduğu ve Saray bandosunun marşlar çaldığı bu maça İstanbul şampiyonu şu tertiple çıktı:
Arslanyan – Arif, Gâlip – Süreyya, Sabri, Nüzhet – Miço, Nuri, Wilhelm, Sait ve Hikmet.
Bu tarihsel maçı, Galatasaray Kulübü eski futbolcu ve Başkanlarından, Abidin Daver, TASFİR-İ EFKAR gazetesinde şöyle yazmıştır: (Dünkü eğlencelerin en mühim ve heyecanlısı, şüphesiz, İngiliz Muhtelit takımı ile Fener ahçe arasındaki futbol müsabakası idi. İki gün evvel bir sayı ile Galatasaray’ı mağlup etmeye muvaffak olan İngiliz takımının Fenerli’lerle nasıl bir müsabaka yapacağı hakikaten calib-i merak idi. Pek hararetli geçen maç Fenerlilerin parlak muzafferiyetleriyle nihayet buldu.
Oyun, iptida çayırın ortasında oynanmaya başladı. Biraz sonra Fenerliler taarruza geçtiler. İngilizler bu hücumları muvaffakiyetle defederken, Sabri beyin güzel bir vuruşuyla havalanan top İngiliz kalesinin içine girdi. Mister Martin, havadan gelen topun oyun sahası dışına çıkacağını zannederek, biraz lakayt davranmıştı. Fener’in bu ilk sayısı halkın şiddetli alkışlarıyla karşılandı.
İngilizler, bu ilk eser-i mağlubiyet’in şevkiyle, kendilerini topladılar. Şiddetli hücumlara başladılar ve birinci parti esnasında Fener kalesine doğru bir çok saldırıda bulundularsa da Fener müdafilerinin ve bilhassa Galip beyin mükemmel müdafaatı karşısında sayı yapmaya muvaffak olamadılar.
İkinci parti başladığı zaman Fenerliler rüzgar altında kalmaktan kurtulmuşlardı. Hemen hücuma başladılar. Merkez muhacim mevkiine geçen Galip bey bir sayı yapmak üzere iken, İngilizler usulsüz bir surette yere yuvarlandıklarından, hakem Hüseyin bey de İngilizler aleyhine bir ceza vuruşu verdi. Hikmet bey topu kaleye yerleştirdi. Alkışlar yine gökleri inletti.
Biraz sonra İngilizler topu Fener kalesine atmaya muvaffak oldular ve bir sayı kazandılar. Bunun üzerine, Fener’liler hücumlarını şiddetlendirdiler. Galip bey, bu bi-misâl (eşsiz) oyuncu, mükemmel ve maharetli hücumlarıyla İngilizleri şaşırtıyor, muavinleri, müdafileri geçiyor, Türk’lerin yüreğini hissi iftihar’la (övünç duygularıyla) kabartıyordu. Nihayet, yalnız başına bir sayı daha yapmaya muvaffak oldu. Ondan sonra, diğer taraf ta karşı hücumlarda bulundularsa da netice alamadılar ve Fener’liler İngiliz muhtelif takımını bir sayıya karşı üç sayı ile mağlup ettiler ve halkın şiddetli alkışları ve müsabaka meydanını inleten yaşşaaa!.. sesleri arasında, mevud-umükâfat olan kupayı aldılar..)

UNİON CLUB KUPASI

İstanbul’un 16 Mart 1920 de resmen işgali ve Şehzadebaşı’ndaki silahsız Türk askerlerinin uykuda iken, habersiz kahpece şehit edilmelerinden sonra, İşgal Orduları Başkomutanı General Charles Harrington, toplantı yasağı ilân etmiş, sokaklarda 3 kişinin bile bir araya gelemeyeceğini, aksi halde tutuklanacaklarını, o sabah duvarlara ya-pıştırttığı bildirilerle halka duyurmuştu… İşte, 1919-20 mevsimi İstanbul Lig maçları bu nedenle yarım kalmıştır.
Gerçi, toplantı yasağı 3 hafta sonra kalktı. Ancak, heves kaçmıştı bir kere. Lige devam edilmedi.
Union Club idaresi, bu durumda özel maçlar tertibine başladı. Her maçın galibi için bir Kupa konan bu maçlar ilgi gördü. İşte, ilgi çeken bu maçlardan en önemlisi, 21 Mayıs 1920 Cuma günü, Fenerbahçe ile Galatasaray arasında, Altınor-du’dan Nuri beyin idaresinde yapıldı.
ADİL – AHMET CEVAT, HÜSEYİN – SAİM, KEMAL, EDİP – SABİT, FAZIL, NİHAT, SUAT ve SADİ’den kurulu Galatasaray’a karşı:
SUAT – NAHİT, ETHEM – FEYZİ, İSMET, KÂMİL – SABİH, ALAATTİN, ZEKİ, REFİK ve HİKMET’den kurulu Fenerbahçe, bu kupa maçını Zeki (2), Alaattin ve Refik’in golleriyle 4-0 kazanmış ve (UNION CLUB KUPASI) nı almıştır.

İLK TURNUVA KUPASI

Yurdumuzda kulüpler arasında eleme usulüyle ilk futbol turnuvası, 1 Ekim 1920 de 8 takım arasında olmak üzere, Bakırköy Gençlerbirliği tarafından tertiplendi ve kazanana verilmek üzere ortaya (TURNUVA KUPASI) kondu.
F.B., G.S., ALTINORDU, SÜLEYMANİYE, BAKIRKÖY, İNGİLİZLER, RUM ve ERMENİ KARMA takımları arasında 7 şer kişi ve yarımşar saatlik ve beraberlik halinde galibiyet golüne kadar uzatmalı maçlarda, Fenerbahçe İngiliz hakem yönetiminde, önce Rum karmasıyla karşılaştı. Bu maçı İKDAM gazetesi şöyle yazmıştır:
(Her iki tarafın müsavi kuvvetleri yarım saatte birbirlerine gol atmak imkânı vermedi. Bunun üzerine, uzatmada Fener’liler oyunu şiddetlendirdiler. Bu sıralarda halkın galeyanı son dereceyi buldu… 10 dakika geçmişti ki, İsmet beyin pasından istifade eden Sabih bey golü yaptı ve oyun Fenerbahçe’nin galibiyetiyle neticelendi.)
Fenerbahçe, 2. turda Yusuf Ziya Öniş hakemliğinde Süleymaniye’ye, yine uzatmada ve Galip’in golüyle 1-0 galip gelmiş ve finali, Altınordu’lu Fitil Nuri Atasayar hakemliğinde, Galatasaray’la oynamıştır. Normal süre, Galatasaray’dan Necip Şahin’le Sadi Karsan’ın gollerine karşı, Fenerbahçelilerin Galip ve Alaattin’in sayılarıyla 2-2 sonuçlanmış, yine uzatmanın 7. dakikasında Sabih’in üçüncü golüyle kupayı Fenerbahçe kazanmıştır.
Bu turnuvayı Fenerbahçe şu kadro ile oynayıp kazandı:
Suat Keskin – İsmet Uluğ – Kamil Rona, Feyzi Baron – Sabih Arca, Galip Kulaksızoğlu ve Alaattin Baydar.

ŞEHZADE ABDÜLHALÎM EFENDİ KUPASI

Fenerbahçe Kulübü, tarihinin parlak bir bölümü olan “MÜTAREKE VE İŞGAL YILLARI MAÇLARI” ndan ilkini, düşman güçlerinin İstanbul’a girişinden 11 gün sonra, 24 Kasım 1918 Pazar günü Fransızlarla yapmış ve 3-1 kazanmıştı. İlk düşman maçını Fransızlarla yapan Fenerbahçe, İşgal yıllarının ilk Kupa maçını da 15 Ekim 1920 de yine Fransızlarla yaptı ve yine 4-1 kazanıp Kupayı aldı.
24 Kasım ve onu izleyen 29 Aralık 1918 deki 3-1 ve 4-1 gibi yenilgiler ve 9 Mayıs 1919’da bir haftaym ve 6 gollük maçtan sonra fena halde sinirlenen Fransızlar, çok iyi hazırlanıp, Fenerbahçe’yi kendi işgal bölgelerinden olan Bakırköy’e çağırmışlar ve 9 Ocak 1920 de, soğuk ve yağışlı bir havada, binlerce seyirci ve daha fazla Fransız askeri önünde yine de 2-1 yenilmişlerdi.
Bu sürekli yenilgiler Fransızların gururlarına dokunduğundan, en iyi futbolculardan bir takım kurup aylarca çalıştılar. İstanbul’un 16 Mart 1920’deki işgali ve düşman Başkomutanlığının ilân ettiği, 3 kişinin bile bir araya gelmesini engelleyen, toplantı yasağı; tasarladıkları intikam maçına o mevsim için imkân vermedi. Nihayet yasak kalkmış ve yeni sezona girilmişti. 15 Ekim 1920 de “SONBAHAR SPOR BAYRAMI” tertipleniyordu. Programdaki futbol maçı, Fransız Kumandanlığının isteğiyle Fenerbahçe-Fransız’lar rövanş maçına ayrıldı.
Osmanlı (Şehzade) leriyle hemşireleri (Sultan) lar, İşgal yılları’nda spor kulüplerine ilgi gösterir, yardım ederlerdi. Bu 15 Ekim 1920 organizasyonu da Şehzade Abdülhalim Efendi himayesinde düzenlenmişti. Bu nedenle, en ilginç ve önemli müsabaka olan futbol maçına Şehzade tarafından kıymetli bir gümüş Kupa konmuştur.
KENAN OR – ETHEM BELLİSAN, SUAT KESKİN (NAHİT ÇOKBAŞARAN) – KÂMİL RONA, İSMET ULUĞ, FEYZİ BARON – SABİH ARCA, ALAATTİN BAYDAR, GALİP KULAKSIZOĞLU, HÜSNÜ ERCİYAS ve REFİK KUNTOL’dan oluşan Fenerbahçe takımı, Fransızların son dakikalarda attıkları şeref gollerine karşı 2 si Hüsnü, 2 si de Galip tarafından atılan gollerle, hasımlarını bir kez daha ve 4-1 sonuçla yenmişler ve Kupayı Şehzade Abdülhalim Efendi’nin elinden almışlardır.

GALATASARAY KUPASI

G.S. Kulübü 1921 yılı Nisanında 10 kulüp arasında bir Turnuva tertip etti, ancak, maçlar 9 takımla oynandı. Beşiktaş’ın, 22 nisan 1921 DEKİ İLK HAFTA MAÇINDA Fenerbahçe’ye dışardan takviye alarak çıkmak istemesi, hem organizatör kulüp tarafından yenik sayılmasına, hem de Tarihte ilk F.B.-B.J.K. maçının 3 buçuk yıl gecikmesine neden olmuştur. Bu ilginç olayı, 24 Nisan 1921 günlü İKDAM gazetesi şöyle yazar:
(Galatasaray Kulübü, hafta içinde kulüplere birer tezkere yazarak, Turnuva maçlarının intizam içinde geçmesi için, her kulübün kendi oyuncularıyla isbatı vücut etmelerini bildirmişti. Fakat Beşiktaşlılar, Ünyon Kulüpten Bekir ve Refik beyleri takıma ithal ettiklerinden, Galatasaray Kulübü bittabi buna itiraz etmiş ve binnetice, Beşiktaşlılar sahadan çekilerek, F.B. galip ad edilmiştir.)
Turnuvada finale kalan ezeli rakipler, bu maçı 2 Haziran’da oynadılar.
Fenerbahçe’nin: ŞHKİP – GALİP, SUAT – ETHEM, İSMET, KÂMİL – SABİH, ALAATTİN, ZEKİ, HÜSNÜ, REFİK tertibine karşı, Galatasaray:
NÜZHET – A. GEVAT, ADNAN – EDİP, SABİT, MUÇTEBA – NİHAT, SABİT, BALAŞA, SUAT ve NECİP kadrosuyla oynadı ve İsmet’in golüne karşı Nihat ve Necip’in golleriyle maçı ve koyduğu Kupa’yı 2-1 kazandı.
4 Haziran 1921 günlü TEVHİDİ EFKÂR gazetesi maçın kritiğini şöyle yaptı:
(FENERBAHÇE’NİN BİRAZ ŞİDDETLİ OYNAYAN HER TAKIM KARŞISINDA ZAAFA UĞRADIĞI TEKRAR GÖRÜLDÜ… BU SENE İSTANBUL ŞAMPİYONU ÜNVANINI KAZANAN FENERBAHÇE, DÜN İNTİZAMSIZ OYNADI. YALNIZ, YENİ KALECİLERİ VAZİFESİNİ PEK MUVAFFAKİYETLİ OLARAK YAPTI.
GALATASARAYLILAR İSE, EN BÜYÜK RUHU ETRAFTAN TEŞCİ AVAZELERİ YÜKSELTEN MEKTEP ARKADAŞLARINDAN ALMIŞ GİBİ BİR HARARET GÖSTERDİLER. BÜTÜN MUVAFFAKİYETLERİ HEP BU SERT HÜCUMLARI SAYESİNDEDİR.)

HÎLÂLİAHMER KUPASI

Yunanistan, İzmir ve yöresinden sonra, Marmara kıyalarında da soykırıma girişmiş, Türk’leri camilere doldurup kütle halinde yakarak imha ediyordu. Amaç, muhtemel bir plepistte Rum halkına çoğunluğu sağlamaktı.
Hilâliahmer, Kızılhaç aracılığıyla düşman komutanından izin alabilmiş ve Seyrüsefain İdare-si’nin bütün gemilerini Marmara kıyılarına yığılmış Türk halkını Yunan soykırımdan kurtarıp, gece ve gündüz İstanbul’a taşımak için seferber etmiştir. Sayıları, 1921 ilkbaharında, yüzbini aşan bu zavallıların perişan görüntüleri yürekler parçalayıcı idi. Yıkılmış imparatorluğun başşehri İstanbul’da bu çaresizlere uzanabilecek tek el, güçsüz ve fakir, Kızılay’dı. O da, ancak günde yarımşar ekmek verebiliyor, haftada bir gün olsun birer kepçe sıcak çorba dağıtabilmek için de her çareye, her kapıya baş vuruyordu. Hatta, spor müsabakaları tertipliyordu.
İşte, Kızılay’ın bu spor organizasyonlarından biri 27 Mayıs 1921 de Fenerbahçe stadında yapıldı. Programdaki bir çok müsabakaların en önemlisi, dönemin güçlü kulüplerinden, Altınordu ile Anadolu’nun oluşturdukları karma takımla İstanbul şampiyonu Fenerbahçe arasındaki futbol maçı idi. Maçın galibine (HİLALİAHMER KUPASI) verilecekti. Yusuf Ziya Öniş’in yönettiği bu maçı:
KENAN – SUAT, HASAN KAMİL – ETHEM, İSMET, FAHİR – SABİH, ALAATTİN, ZEKİ, GALİP ve HÜSNÜ tertibindeki Fenerbahçe takımı, 2 si Zeki, biri de Galip tarafından atılan gollerle, 3-1 kazanmış ve kupayı almıştır.
Hilaliahmer’in bu spor bayramı binlerce seyirci tarafından izlenmiş ve Fenerbahçe kulübü onur başkanı Şehzade Ömer Faruk ve Ali Vasıf Efendiler de hazır bulunmuşlardır.

TÜRKİYE İDMAN CEMİYETLERİ İTTİFAKI KUPASI

Taksim Topçu Kışlası avlusu, Sait Çelebi’ııin girişim ve gayretleriyle, futbol alanı haline getirilince, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı burada 30 Haziran ve 2 Temmuz 1922 Cuma ve Pazar günleri geniş programlı büyük bir spor bayramı tertipledi.
Bu tarihte henüz Veliaht olan son Osmanlı Halifesi Abdülmecit Efendi’nin himayesinde yapılan ve bazı Şehzadelerle pek çok tanınmış kişilerin hazır bulundukları bu idman şenliklerinin en önemli yarışması F.B.-G.S. futbol maçıdır. Galibine T.İ.C.İ. tarafından büyük ve çok zarif bir Kupa konmuş olması, ezeli rakipler arasında, yeni Taksim stadındaki bu ilk maça ayrı bir özellik ve heyecan katmıştı.
NÜZHET ÖN İŞ – OSMAN NURİ İNCELER (SÜLEY.), SİRET EKMEKÇİOĞLU – SALA-HATTİN DOĞAN, NİHAT BEKDİK, EDİP OSSA – M.NAZİF GERÇİN, FAZIL SAFİ, NECİP ŞAHİN, SUAT SUBAY ve SADİ KARSAN tertibindeki Galatasaray’a karşı:
ŞEKİP KULAKSIZOĞLU – SUAT KESKİN, HASAN KÂMİL SPOREL – REFİK OSMAN TOP, İSMET ULUĞ, KADRİ GÖKTULGA -BEDRİ GÜRSOY, ÖMER TANYERİ, ZEKİ SPOREL, ALAATTİN BAYDAR ve SABİH ARCA’dan kurulu Fenerbahçe takımı, Maccabi kalecisi Rus GROBMANN’ın hakemliğinde, 12 ve 70. dakikalarda Alaattin’in, 18. dakikada da Zeki’nin golleriyle, ezeli rakibini 3-0 yendi ve Kupayı aldı.
Bu 30 Haziran 1922 T.İ.C.İ. Kupa maçı, Fenerbahçe A takımının 18 yılda Taksim stadında yaptığı 252 maçın ilkidir. Fenerbahçe bu statta 252 nci maçını 25 Mayıs 1940 Cumartesi günü Altay’a karşı Milli Küme karşılaşması olarak;
CİHAT – ORHAN, FARUK – ÖMER, ESAT, FİKRET ARICAN – FİKRET KIRCAN, YAŞAR, MELİH, BASRİ ve REBİİ kadrosuyla yapmış ve Melih (4), F.Kırcan (3), ve Yaşar Yalçınpınar’la, F.Arıcan’ın birer golleriyle, Sami Açıköney’in yönettiği karşılaşmayı 9-2 kazanmıştır.
Fenerbahçe, 30 Haziran 1922 maçında T.İ.C.İ. Kupasından başka, karşılaşmanın galibine konan Mahmut Muhtar Paşa, Tevfık bey, Akşam ve Vakit gazeteleri kupalarını da kazanmıştır.

TÜRKİYE İDMAN ve SPOR ALEMİ DERGİLERİ KUPASI

İşgal yıllarında, birçok tanınmış profesyonellerin de yer aldığı İngiliz takımları, aralarında, galip takım oyuncularına altın madalyalar verilen, iddialı maçlar yaparlardı. Önceleri Türk Kulüplerini küçümseyen bu İngiliz Takımları, Fenerbahçe’den ummadıkları dersleri aldıkça, onunla maç yapmaktan zevk duymaya başladılar. Temaslar zamanla id-• dialı bir nitelik kazandı. Fenerbahçe’yi yenmek onlar için onur davası oldu. Bu nedenle, her fırsatta şanslarını denemeye koşan İngiliz takımları, Fenerbahçe’nin yer aldığı turnuvalara da katıldılar.
Bu turnuvaların en önemlilerinden biri, 1923 yılı Mayıs’ında, (Türkiye İdman) ve (Spor Alemi) dergilerince tertiplenmiştir. F.B., G.S., Anadolu, Süleymaniye, Ermeni Kulüpler Karması ve Maccabi Musevi Kulübünün yer aldıkları şampiyonaya İngilizlerin ünlü Kara kuvvetleri karması (ANATOLİA) ile, yine ünlü (LİGHTNİNG = YILDIRIM) takımları da girdiler. Turnuva şampiyonuna 70 santim boyda ve her yönü kabartma işlemelerle süslü bir gümüş Kupa verilecek olan maçlara Şeker bayramının ikinci gününe rastlayan 18 Mayıs 1923 Cuma günü başlandı.
Ne garip tesadüftür ki, kur’a da, Galatasaray yerli takımlarla karşılaşarak finalist olurken, iki şöhretli İngiliz takımıyla mücadele etmek yine Fenerbahçe’ye düşmüş ve Sarı-Lâcivertliler de bu takımları 18 Mayısta Kadıköy ve 25 Mayısta da Taksim’de 5-0 ve 4-0 yenip eleyerek finale yükselmiştir.
Final maçı 15 Haziran 1923 de Taksim stadında yapıldı. Çok büyük bir kalabalık önünde ve Avusturya milli takımının eski santrhaf ve kaptanı Çekoslavak Kratky’nin yönettiği ve:
NÜZHET – ALİ, SALAHATTİN – EDİP, NİHAT, HAYRİ – MUSLİH, FEHMİ, NECİP, FİRUZ ve ALİ tertibindeki Galatasaray’a karşı, Fenerbahçe, o dönemin değişmez ve gol bile yemeden namağlup şampiyonu:
ŞEKİP – CAFER, HASAN KÂMİL – FAHİR, İSMET, KADRİ – BEDRİ, ÖMER, ZEKİ, ALAADDİN ve SABİH kadrosuyla yer almıştır.
Fenerbahçe ilk andan itibaren üstünlük kurmuş, ancak, ezeli rakibinin çok büyük gayretiyle, golsüzlük 63. dakikaya kadar sürmüştür. Bu dakikada, Bedri’nin soldan kornerini Ömer kafayla ağlara takınca, bir iki G.S. li tarafından yapılan itiraz, birkaç saniye içinde bütün takım yayıldı ve gol tartışma konusu oidu. Davetliler arasında bulunan ve müdahelesi rica edilen Büyük Millet Meclisi Hükümeti İstanbul Kumandanı Salahattin Adil Paşa, iki takım kaptanları Zeki ve Nihat’ı dinledi. Fenerbahçe kaptanı:
(— EĞER MAÇ BU GOLLE BİTERSE BİZ KUPAYI FEDERASYONA TERK EDERİZ. EĞER GOL SAYISI ARTARSA, KUPA O ZAMAN BİZİM OLUR!..) diyor, Galatasaray kaptanı ise, hakemin gol kararını geri almasında direniyordu.
Tartışma sonuçsuz kalınca, hakem topla santraya geldi. Takımları çağırdı. Fenerbahçeliler gittiler, Galatasaraylılar ise gitmediler. Salahattin Adil Paşa tarihsel turnuvanın görkemli Kupasını Fenerbahçe kaptanı Zeki Sporel’e verdi.

GENERAL HARRİNGTON KUPASI

30 Ekim 1918 – 2 Ekim 1923 arası tam 5 yıl süren Mütakere ve İşgal dönemi yabancı maçlarının bu en çetin ve çekişmeli karşılaşması, birçok bakımdan taşıdığı önem ve özellikten ötürü, ileride ayrı bir konu olarak sunulmuştur.

VATAN KUPASI

Futbol teşkilâtıyla Fenerbahçe Kulübü arasında 1924-25 yıllarında yaşanan anlaşmazlık çok çetin boyutlara varmıştı. Fenerbahçe Kulübü, İstanbul ve ilk Türkiye şampiyonluklarında, haklarının usulsüz, hatta zorla elinden alınmış olmasından yakınıyor ve artık resmi müsabakalara katılmıyordu.

Durum spor kamuoyunu üzmekte idi. Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki kırgınlığı gidermenin davanın tek çözüm yolu olduğuna inananlardan, “VATAN GAZETESİ”, bu amaçla bir Kupa koydu. “VATAN KUPASI” adını taşıyan bu Kupa için ezeli rakipler 23 Ocak 1924 de Taksim stadında İngiliz hakem Ailen yönetiminde karşılaştılar. İsmet İnönü, Kurtuluştan sonra İstanbul’a giren 3. Kolordu’nun Komutanı Şükrü Naili Gökberk Paşa ve bir çok tanınmış zevatın izlediği maçın 60. dakikasında stat balkonunun büfe üstüne rastlayan yan kısmı çöktü ve 60-70 kişi aşağı düşüp kısmen yaralandı.
Balkonun çöküşü nedeniyle bir süre duran maç, son dakikalarda Fenerbahçe’nin kazandığı penaltıyı, Cafer’in beklenmedik şekilde, Ulvi’nin kucağına atmasıyla golsüz sonuçlandı. Kupa gerçi ortada kaldı. Ancak, Vatan gazetesi yine de amacına ulaşmış sayılır. Zira, iki kulüp yönetici ve futbolcuları maçtan sonra, dönemin ünlü NOVOTNİ gazinosunda çok samimi bir gece geçirdiler.
Bu “VATAN KUPASI”, 16 yıl sonra, 30 Ekim 1940 da, bu kez Fenerbahçe stadında ve Beşiktaşlı Hüsnü Savman yönetiminde tekrarlandı. Fenerbahçe, Esat, Melih ve Yaşar’ın sayılarıyla 3-1 lik bir avantajı koruyamadığından, Buduri, Salahattin ve Recep’in golleriyle, kupa yine ortada kaldı. 40 yıl sonraya, Almanya’daki 3. maça kadar. Ama, sadece isim benzerliğiyle.

TAYYARE CEMİYETİ KUPASI

Modern savaşlarda havacılığın önemini gözö-nüne alan büyük ATA’nın, (İSTİKBÂL GÖKLERDEDİR..), sözü üzerine, 1924 yılında kurulan ve daha sonra adı, (TÜRK HAVA KURUMU) olan, (TAYYARE CEMİYETİ), piyango gibi bazı organizasyonlar dışında da, gelir sağlama yolunda, çarelere baş vurmuştur. Bu arada, spor kulüplerinden de ilgi beklenmesi üzerine, Fenerbahçe ve Galatasaray kulüpleri olumlu cevap verince, Tayyare Cemiyeti, 12 Haziran 1925 de yapılacak bir maçın galibine verilmek üzere, bir Kupa koydu. Ayrıca, alınacak bir uçağın bir kanadının Sarı-Lâcivert, diğer kanadının Sarı-Kırmızı olması kararlaştırıldı.
Maç büyük ilgi görmüş ve Galatasaray’ın;
ULVİ – ALİ, M.NAZİF – SUPHİ, NİHAT, K.RIFAT – K.FARUKİ, MİTHAT, KERİM, ŞADİ ve MEHMET tertibindeki kadrosuna karşı, Fenerbahçe;
ŞEKİP – KADRİ, CAFER – RAGIP, İSMET, FAHİR – İHSAN, ALAADDİN, ZEKİ, SABİH ve BEDRİ tertibiyle oynamıştır.
Hakem İngiliz Allen’in yönettiği Taksim sta-dındaki bu maçı, Zeki’nin 78. dakikada attığı golle 1-0 kazanan Fenerbahçe, “Tayyare Cemiyeti Kupası” nı, coşkun gösteriler arasında, almış ve sahaya dolan seyirciler Sarı-Lâcivertli futbolcuları eller üstünde taşımışlardır.

CUMHURİYET KUPASI

İstanbul’da sadece lig maçlarıyla yetinildiği yıllarda, basın zaman zaman futbol maçları tertiplemek gereğini duyardı. Bu arada, dönemin 1 sayılı günlük gazetesi (CUMHURİYET) de ortaya koyduğu “CUMHURİYET KUPASI” için 1927 yılı ilk baharında eleme usulüyle bir futbol turnuvası tertiplemiştir.
Bu turnuvanın yan final maçı, 6 Mayıs 1927 Cuma günü, Taksim stadında, o tarihler için rekor olan 7-8 bin seyirci önünde ve Altınordu’lu hakem avukat Abdullah Güz yönetiminde Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanırken 60. dakikada yarım kaldı.
Maçın 1-1 devamı sıralarında, sert oyun taraftarı olarak tanınan antrenör Billy Hunter’in saha kenarına gelip g.s. defans oyunculaı Mehmet Nazif ve Burhan’la konuşmasından sonra başlayan kırıcılık gittikçe artmış ve M.Nazif’in Alaaddin’e savurduğu bir tekmeden sonra, hakem futbolcuların yanına koşup, Mehmet Nazif’i oyundan çıkarmak isteyince, bu karar itirazla karşılanmıştır. Bu arada, seyirciler de sahaya dolmuşlar, askeri okullar öğrencileri ve güvenlik güçlerinin de kavgaya karışmaları sonucu, çok üzücü görüntü ve olaylar yaşanmıştır.
Yarım kalan bu (Cumhuriyet Kupası) maçı, futbolculardan çok seyirci ile sporcular arasında yaşanmış olması bakımından, ezeli rakiplerin kavgalı maçları arasında özellik taşır.
Bu kupa maçında:
Ulvi – Burhan, M.Nazif – Kemal, Nihat, Suphi -Mehmet, Ercüment, Müslih, Rebii ve Mithat dan kurulu G.S. a karşı F.B.;
FEHMİ – KADRİ, FÜRUZAN – FAZIL, SADİ, İSMET – SABİH, ALAADDİN, ZEKİ, NEVZAT ve BEDRİ tertibinde oynadı

GAZİ BÜSTÜ MAÇLARI

Tayyare Cemiyeti yararına, 10 Ağustos 1928 Cuma günü ezeli rakiplerin 3’er takımı arasında, her birinin galibine Büyük Ata’nm birer büstü sunulacak maçlar düzenlendi. Taksim stadındaki bu organizasyon büyük ilgi gördü ve 10 Ağustos günü, dönem için önemli bir meblağ olan 4760 lira net gelir sağlandı.
Önce, genç takımlar maçını 4-1 Fenerbahçe, 2. takımlar karşılaşmasını 5-2 G.S. kazandıktan sonra, birinci takımlar maçı Ahmet Şerafettin beyin hakemliğinde başlamış ve Galatasaray’ın;
ULVÎ – M.NAZİF, BURHAN – MİTHAT, NİHAT, SUPHİ – MEHMET, MÜSLİH, KEMAL, LATİF, REBİİ tertibine karşı Fenerbahçe:
FEHMİ – SABİH, KADRİ – CEVAT, SADİ, İSMET – ALAADDİN, MUZAFFER, ZEKİ, FİKRET ve BEDRİ kadrosuyla oynamıştır.
İlk devre; 12, 25 ve 43. dakikalarda Alaaddin, Fikret ve Sadi’nin gollerine karşı, Kemal Faru-ki’nin golüyle 3-1 Fenerbahçe lehine kapandı. İkinci devre, yorulan rakibine karşı G.S., 77 ve 82. dakikalarda Muslih ve Latifle 3-3 beraberliği sağladı. Fenerbahçe, Galatasaray’ı formsuz yakalamış; ancak, kendisi de pek formda olmadığından, fırsatı kaçırmıştır. Aynı akşam, Büyük önder, ziyaretçileriyle beraber, Boğaziçin-de bir otomobil gezintisinden, Dolmabahçe Sarayına dönmüştü. Sohbet sırasında, maçın 3-3 bittiğini öğrenince, 5 misafirinden, Necmettin Sadak, Ruşen Eşref ve Mustafa Necati’yi bir grup; Sabri Toprak ve Vasıf Çınar’ı da, kendisiyle beraber diğer bir grup olarak eliyle işaretledikten sonra:
— YA!… Demek üç üç berabere!.. Zaten, burada da 3 e 3 üz!.. Ben de Fenerbahçeliyim!… demiştir.
Gazi Büstü maçlarından birinci takımlar karşılaşması, 3 hafta sonra, 31 Ağustosta, yine Taksim stadında tekrarlandı.
Fenerbahçe, Sabih yerine, genç takımdan Fü-ruzan Şansal olarak aynı idi. Galatasaray’da da Rebii ile Latifin yerlerine Necdet’le Şadlı oynamışlardır.
3 ü ikinci devrede olarak, Necdet ve Şadlı’nın 2 şer golüyle, büstü 4-0 G.S. kazandı.
4 yıldır İskoçyalı Hunter’le çalışan ve üst üste şampiyon olan güçlü G.S. a karşı, antrenörsüz ve çalışması da düzensiz F.B. nin bu dönemde büst’ü kazanması sürpriz olurdu.

19 MAYIS STADI AÇILIŞ KUPASI

Vali Nevzat Tandoğan’ın gayretiyle, İtalyan mimar Vietti Violi tarafından yapılan ve Balkanların en görkemli stadı olan, (ANKARA 19 MAYIS STADI) nın açılışı, 15-17 Aralık 1936 da 4 kulüp arasında bir turnuva ile ve büyük törenle yapıldı.
Çekilen kuraya göre, Şeker bayramının ilk gününe rastlayan 15 Aralık 1936 da, Ankara şampiyonu ANKARAGÜCÜ, İstanbul ikincisi GALATASARAY’I 2-1 yenmiş, ertesi gün İstanbul şampiyonu FENERBAHÇE’de İzmir şampiyonu ALTINORDU’yu, NACİ BASTONCU, ALİ RIZA TANSU ve NİYAZİ SEL’in golleriyle 3-1 mağlup etmiştir.
Final maçı, milli takım başantrenörü mister BOOTH hakemliğinde, Ankara ve İstanbul şampiyonları arasınrda 17 Aralıkta yapıldı.
HÜSAMETTİN – FAZIL, YAŞAR – REŞAT, ANGELİDİS, CEVAT (K) – ŞABAN, ESAT, ALİ RİZA, NACİ ve NİYAZİ den kurulu Fenerbahçe takımı, Ali Rıza’nın 11. dakika golüyle maçı 1-0 kazanmış ve tarihi Kupanın sahibi olmuştur.
Turnuva sonunda yapılan töreni, 18 Aralık 1936 günlü Cumhuriyet gazetesi şöyle nakleder;
(Fenerbahçe dünkü maçıyla Ankara’da şimdiye kadar seyredilen oyunlarından en iyi ve canlısını gösterdi. Maçtan sonra Adliye Vekili Şükrü Saraçoğlu ve Türk Spor Kurumu erkanı sahaya çıkarak, Turnuvanın birincisiyle ikincisine kazandıkları Kupaları hediye ettiler. Galatasaray ve Al-tınordu takımlarına da birer Kupa verildi. Bundan başka, Fenerbahçe Kulübüne 500, Ankaragücü’ne 400, Galatasaray ve Altınordu Kulüplerine de üçeryüz lira mükafat verildi.
Ankara’ya bu üç günde çok güzel bir spor yaşatan gençlerimiz, tribünleri dolduran kesif seyirci kitlesinin alkışları arasında, sahadan ayrıldılar.)
Bu maçlar Sait Çelebi tarafından bütün yurda radyodan duyuruldu. Vali Nevzat beyin kararıyla ilk gün stada giriş serbest olmuş, diğer günlerin fiyatları 5, 10 ve 25 kuruş olarak tesbit edilmiştir.
19 Mayıs Stadı Açılış Kupası maçları yurdumuzun bu tarihe kadar en kalabalık maçları oldular. Bütün Ankara halkı, hatta futbolun ne olduğunu pek bilmeyenler bile, bu büyük harekete koşmuşlar ve stadı hıncahınç doldurmuşlardır.
Fenerbahçe’nin Ankara’da en güzel oyunlarını böyle en kalabalık günlerde göstermiş olması, kendisi kadar, Türk futbolu için de yararlı oldu.
Bu sayededir ki, Fenerbahçe binlerce yeni taraftar kazanmış ve futbola da ilgi artmıştır.
İlk günün büyük özelliği, Hatay davasının aynı gün Cemiyet-i ekvam’da görüşülmekte oluşundan doğan milli ve büyük heyecandı ve açılış töreni Başvekil İnönü’nün nutku ve İstiklâl marşıyla başlamıştı.

DOSTLUK KUPASI

(BEYNELMİLEL SPOR TEMASLARI ORGANİZASYON KOMİTESİ) ismiyle bir antant kuran F.B., G.S., B.J.K. ve Güneş Kulüpleri, Kurban bayramına rastlayan 21-23 Şubat 1937 de, birinciye Kupa, diğer 3 takıma da mükâfatlı, “DOSTLUK MAÇLARI” düzenlediler.
Kura gereği, arifeye rastlayan 21 Şubatta, Taksim stadında 6 bin seyirci önünde Beşiktaş Galatasaray’ı, Güneş de Fenerbahçe’yi 1-0 yendiler.
Milli takım baş antrenörü İngiliz Booth’un yönettiği maçı Güneş’in:
CİHAT – FARUK, REŞAT – DANIŞ, RIZA, İBRAHİM – REFİ, SALAH, RASİH, REBİİ ve MELİH tertibine karşı, Fenerbahçe;
HÜSAMETTİN – YAŞAR, FAZIL – CEVAT, ANGELİDİS, REŞAT – NACİ, BÜLENT, ALİ RIZA, ŞABAN ve FİKRET ARICAN kadrosuyla oynadı ve golü D.52 de Refi attı.
Bu maç için Cumhuriyet gazetesi şöyle yazdı:
(Herkesin zevkle seyrettiği maça başlamadan önce, vefat eden Avusturya F.F.Başkanı Hugo Maizel için bir dakika sükut edildi…. 2. devre Güneş’in atlattığı tehlikeden sonra, korner atışında, 3 Fenerli arasına sıkışan Refi, orada bir şeyler yaptı ve top Fener kalesine girdi…. Fenerliler bu mevsim çıkardıkları güzel oyunlar ve kazandıkları galebeler üzerine, mağlup olmamak için bütün enerjileriyle oynamaya başladılar. Maç, Fenerbahçe’nin hakikaten ezici bir hal almış bulunan tazyiki arasında, 1-0 Güneş’in galibiyetiyle nihayete erdi.)
Güneş yöneticilerinden Ulvi Yenal da TOP dergisinde şöyle yazıyor:
(3 SENEDİR HİÇ BİR YERLİ TAKIMA YENİLMEYEN İSTANBUL VE TÜRKİYE ŞAMPİYONU FENERBAHÇE’YE 15 GÜN ÖNCEYE KADAR GOL BİLE YAPILAMIYORDU. BÖYLE İKEN, BUGÜN FENERİN KARŞISINA DİKİLEN EN TEHLİKELİ RAKİP GÜNEŞ’ti…
…. Fenerbahçe yenilgi tehlikesini sezmiş, öfke içinde son gayretini harcıyor. Oyun, gittikçe hızlanıyor, sertleşiyor, maç sonu yaklaştıkça, F.B. oyuncuları sinirleniyor. Son 20 dakikalık hakimiyete rağmen sayı yapamıyorlar.
BU GALİBİYET 3 SENEDİR HİÇ YENİLMEYEN BÎR TAKIMA KARŞI OLURSA KAZANAN TAKIMIN OYUNCULARI BİHAKKIN TAKDİRE LÂYIKTIRLAR.)
F.B.-G.S. maçı 23 Şubatta Esat’la Şevket’in attıkları gollerle 1-1 sonuçlandı. 2 takım, yarım saatlik uzatmayı oynamadan sahadan çekildiklerinden, 3., 4. belli olmadı.
Birinciyi tayin edecek maç 7 Martta Güneş’le Beşiktaş arasında 1-1 sonuçlandı. Yarım saatlik uzatma oynanmadığından, burada da birinci belirlenemedi ve Kupa 2 ye bölündü.

5 YILLIK ŞİLT

Galatasaray Kulübü Başkanı Suphi Batur’un girişimiyle, F.B.-G.S. kulüpleri arasında, Futbol ve Atletizm dallarında, 5 yılda ençok birincilik alacak Kulübe verilmek üzere, Beden Terbiyesince 2 şilt konmuştur.
Futbol Şildi’nin ilk yıl maçını 8.6.1947 de Fenerbahçe stadında HARlS’in 75. dakika golüyle G.S. kazandı.
İkinci yıl maçı, 20.6.1948 de İnönü’de, önce Reha, sonra da Naci’nin penaltı golüne karşı, F.B., Lefter’in bir golüyle cevap verdiğinden, G.S., 2-1 kazandı.
Şildin geri kalan maçları yapılmadı. Futbol şildi bu 2 maçtan sonra G.S. da, Atletizm Şildi’de, yine 2 yıl müsabakalarından sonra, F.B. de kaldı.

MATBUAT CEMİYETİ KUPASI

(İstanbul Karması) nın Ekim 1947 sonundaki Tahran seyahatine Fenerbahçe 7, Beşiktaş 5, G.S. da 4 futbolcu vermiştiler. Dönüşün gecikmesi üzerine, (Matbuat Cemiyeti) nin girişimiyle, yukar-daki 3 kulüp ve Vefa arasında, günde 3 maç yapılmak ve 2 günde bitirilmek üzere, Şeref stadında, bir devreli lig usulüyle maçlar tertiplendi. Bir takımın günde 2 maç yapması da gerektiğinden, maç süreleri 50 şer dakika olarak belirlenmiş ve Cemiyet, birinci çıkacak takım için ortaya (MATBUAT CEMİYETİ KUPASI) adı altında gümüş bir Kupa koymuştur.
İlk maç 8 Kasım 1947 Cumartesi günü F.B. ile G.S. arasında oynandı ve Halit’in 28. dakika golüyle 1-0 Fenerbahçe kazandı. Ertesi gün Fenerbahçe, Müjdat ve Bülent’in golleriyle, Vefa’yı da 2-0 yendikten 10 dakika sonra çıktığı Beşiktaş maçını da, Bülent’in 22. dakikada yaptığı sayı ile 1-0 kazanmış ve Kupayı, gol yemeden, 3 galibiyet ve 9 puanla müzesine götürmüştür.. Beşiktaş 6, Vefa 5, G.S. da 4 puan aldılar.

İZMİR FUAR KUPASI

İzmir Kulüpleri, Uluslararası Fuar günlerinde tertipledikleri 4 lü (FUAR KUPASI) na Fenerbahçe’nin katılması için direniyorlardı. Fenerbahçe’nin istediği 7 bin lirayı da hemen kabul etmişlerdi. Böylece, 3 bin lira masraflar çıktıktan sonra, kalacak 4 bin liranın, Kulübün bu tarihteki 4 bin lira borcunu karşılayacağı görüşüyle, hazırlıksız da olsa, 11 Eylül 1948 Cumartesi 9.50 uçağıyla İzmir’e giden takım, aynı gün Alsancak’ta, İzmir Demirsporu’nu Lefter (2) ve Halit’in golleriyle 3-2 yendi. Azönce, Göztepe de Altay’ı yine 3-2 yenmişti.
Ertesi 12 Eylül Pazar günü Fenerbahçe Altay’ı, Necmi ile Hasan’ın 2 şer, Ahmet’le SalahattinMn de birer golleriyle, 6-0 yenmiş ve son maçlar 14 Eylülde oynanmıştır. Altay maçında santrfor Necmi Onarıcı’nm henüz 15. saniyede attığı gol, Fenerbahçe’nin tarihte en çabuk golü olarak ilginçtir.
Son maçlarda Altay’la Demirspor 2-2 berabere kaldılar. Göztepe’de Fenerbahçe’yi 2-0 yendi. Ancak, Fuar Kupası’nı 7 puan ve 9/4 lük gol averajıyla Fenerbahçe kazanmış, yine 7 puan toplayan Göztepe 7/5 lik averajla, 2. olmuştur.. Fuar Kupasını İzmir Valisi, Kaptan Murat Alyüz’e vermiştir.
Fenerbahçe’nin bu 3 Fuar Kupası maçlarının 3 ünü de Beşiktaş Kulübünden deniz binbaşısı Sıtkı Eryar yönetti.

GAZETECİLER CEMİYETİ KUPASI

Basın Birliği, 22 Ekim 1950 de nüfus sayımı nedeniyle maçların yapılmayacağını gözöniine alıp, Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında 21 Ekim Cumartesi günü, Basın birliği adına, bir Kupa maçı yapılmasını 2 kulüpten rica etmiştir.
Gazeteciler Cemiyetinin 2 kulüple 10 ar bin lira karşılığı anlaştığı bu maç, Beşiktaş’ın: Feyzi (Mehmet) – Kâmil, Vedii – Eşref, A.İhsan, Fahrettin – Şevket, Recep, (Ahmet), Bülent, Hüseyin ve Cihat’dan kurulu kadrosuna karşı, Fenerbahçe;
Şadabi – Müjdat, Hilmi – Salah. (Samim), Kâmil, M.Ali – Zekeriya (Fikret), Erol, Bahri, Lefter ve Halit’ten kurulu takımla oynadı.
S.Garan’m hakemliğinde ve Türkiye 3. güzeli Şükran Angun’un vuruşuyla başlayan maç öncesi, 7 yaşındaki Beşiktaşlı Yusuf Sertalp F.B. kaptanı Halit Deringör’e bir dostluk Kupası armağan etti..
Çengel Hüseyin’in attığı gole, Zekeriya Bali’-nin cevap vermesiyle, 90 dakika 1-1 bitmiş, uzatmada Halit Fenerbahçe’yi 2-1 galip getiren golü atmıştır.
(GAZETECİLER CEMİYETİ KUPASI) m, Vali F.Kerim Gökay, Kaptan Halit Derinkök’e verdi.

EVA PERON KUPASI

Türkiye’ye gelen ilk Arjantin futbol takımı olan, “CLUP ATHLETİCO LANUS”, beraberinde EVA PERON adına bir gümüş Kupa getirmişti. Beyoğlu caddesinde, Konak Otelinin vitrininde ve bir Arjantin bayrağının ortasında sergilenen zarif Kupanın üzerinde şu yazı okunuyordu:
(BU GÜMÜŞ KUPA ARJANTİN CUMHURBAŞKANININ EŞl MADAM EVA PERON TARAFINDAN LANUS TAKIMININ TÜRKİYE’DE YAPACAĞI SON MAÇIN GALİBİNE HEDİYE EDİLMEK ÜZERE, ARJANTİNDEN GÖNDERİLMİŞTİR.)
Eva Peron Türk dostu idi. Hatta, 1951 yılı Aralık ayında, çektiği amansız hastalık nedeniyle, Şişli Camiinde Fenerbahçe üyelerinden Hafız Fahri Tüker tarafından, sağlığına kavuşması için, dualar edilmişti.
Lanus’la son maçı, 27 Ocak 1952 Pazar günü Fenerbahçe yapacaktı. Bir gün önceki Galatasaray maçında 5-0 yükselen Lanus, Fenerbahçe maçını gözönüne alıp, 50. dakikada 5 as futbolcusunu yedeklerle değiştirmiş ve maçı 5-1 almıştı.
VATAN gazetesi, Fenerbahçe maçı sabahı, genel görüşe şöyle Tercüman oldu;
(LANUS, NORMAL BİR SAHADA TAKIMLARIMIZI HER ZAMAN YENECEK GÜÇTEDİR. BUGÜNKÜ MAÇ ÇOK ÇEKİŞMELİ OLACAK. GALİBİYETİN HANGİ TARAFA DÖNÜK OLDUĞUNA GELİNCE, BİZ BU ŞANSI MİSAFİR TAKIMA VERİYORUZ..)
Arjantinli futbolcular da, bir akşam önce, Basın mensuplarına:
(— BİZ BU MAÇI KAZANIP KUPAYI YİNE ARJANTİN’E GÖTÜRMEYE MECBURUZ. AKSİ HALDE, YURDUMUZA DÖNMEYE YÜZÜMÜZ OLMAZ!..) demişlerdir.
SALAHATTİN ÜNLÜ – HALUK ERALP, ORHAN ÇAKMAK – NEDİM GÜNAR, KÂMİL EKİN, AKGÜN KAÇMAZ – FİKRET K1RCAN (K), FAHİR ÜLGÜR, BURHAN SARGIN, M.ALİ HAS ve ABDULLAH MATAY tertibindeki Fenerbahçe takımı, mahşeri kalabalık önünde ve son derecede çabuk ve güzel oyanla, ilk devreyi Abdullah, Burhan ve Fahir’in, birbirinden ustaca golleriyle 3-0 önde kapayınca, Arjantin takımı ikinci devreye çıkmak istememiştir. Şeref tribünündeki Başkanları Dr.BESSER ile Federasyonları Genel Sekreteri ANTONİO ROTİLİ’nin soyunma odalarına gidip müdaheleleri üzerine, ikinci devre başladı.
LANUS, sanki kafeslerinden fırlamış 11 aç kaplan kesilmişti. 63. dakikada ilk, 85. de de penaltıdan 2. golü yaptılar ve 3-2 yenilerek Kupayı Fenerbahçe’ye bırakmaya mecbur kaldılar.
Tarihi Kupa, Şeref tribünü önünde yer alan Fenerbahçe takımının kaptanı Fikret’e, Federasyonları Genel Sekteretinin eşi ELİZA ROTİLİ tarafından, verilirken yer yerinden oynuyor, İnönü stadı alkış ve tezahürattan sanki yıkılıyordu… Az sonra, Dolmabahçe meydanı da coşku ile çalkalandı. Onbinlerce insan, galip San-Lâcivertli futbolcuları havalara kaldırıyor, yer ve gök, YAŞ-ŞAAA… FENERBAHÇE!… sesleriyle inliyordu.
Dr.TARIK ÖZERENGİN, (SON POSTA) GAZETESİNDE:
(FENERBAHÇE SÜRATLİ, UZUN PASLI ve NETİCE ALICI BİR OYUNLA EVA PERON KUPASINI HAK EDEN PARLAK BİR ZAFER KAZANDI. MAÇIN, ARJANTİNLİLERİN EN İYİ OYNADIKLARI BİR GÜNE RASTLAMASI BU GALİBİYETİN DEĞERİNİ BİR KAT DAHA ARTTIRMIŞTIR.)
(SON SAAT) DE A.Z. imzalı yazıdan:

(PERON KUPASI MAÇININ KARMA TAKIMLA LANUS ARASINDA YAPILMASI BEKLENİRKEN, BÖYLE İDDİALI BİR MÜSABAKAYA FENERBAHÇE’NİN TEKBAŞI-NA ÇIKARILMASI BİR HATA İDİ. ŞÜKRE DELİM Kİ, SARI-LÂCİVERTLİ ÇOCUKLAR, ÜZERLERİNE DÜŞEN GÖREVİ HAKKIYLA YAPARAK, MÜZELERİNE BÖYLE GÜZEL VE ŞEREFLİ BİR HATIRA KAZANDIRDILAR. MİSAFİRLERİN, (PERON KUPASİ) NA NE KADAR ÇOK ÖNEM VERDİKLERİ, MAÇ ELDEN GİDERKEN GÖSTERDİKLERİ HAKİKİ YÜZLERİYLE MEYDANA ÇIKTI.) (AKŞAM) DA HALUK SAN’DAN: (SARI-LÂCİVERTLİLERİ, ŞEREFLİ FUTBOL TARİHLERİNE YAZDIKLARI BU ZAFERDEN VE MÜZELERİNE GÖTÜRDÜK LERİ BU KUPADAN DOLAYI HARARET LE TEBRİK EDERİZ.) (BEŞİKTAŞ) DERGİSİNDEN: (FENERBAHÇE DÜNKÜ OYUNUYLA GALİBİYETİ HAK ETMİŞTİ. GÜZEL OYUNLARINDAN KENDİLERİNİ TEBRİK EDERİZ.) (GALATASARAY) DERGİSİNDEN: (FERDEN, TEKNİK VE BİLGİ BAKIMINDAN BİZDEN ÜSTÜN OLDUKLARINI KABUL ETTİĞİMİZ LANUS’LÜLER, GAYET ÇABUK, DEPLASMANLI VE MÜCADELE YETENEĞİ FAZLA OLAN FENERBAHÇE’NİN ÖNÜNDE EĞİLMEYE MECBUR OLDULAR. SARI-LÂCİVERTLİLERİ DÜN ÇIKARDIKLARI GÜZEL OYUNDAN DOLAYI TEBRİK EDERİZ. BU GENÇ ELEMANLARIN BAŞARILARI KÜÇÜMSENEMEZ..) Bir noktayı burada açıklığa kavuşturmak gerek: Bu tarihlerde Türk futbolu ileri durumdaydı. Yaşanmış diğer birçok örnekler gibi, Fenerbahçe’nin Olimpiyatlar ve Dünya şampiyonlukları kazanmış Arjantin’in temsilcilerini, çok önemli ve iddialı bir Kupa maçında sürklase edip yenmesi de bu gerçeğin canlı kanıtıdır.
Bu ileri durum ve gelişmenin başlıca nedenlerinden biri, kulüplerimizin, resmi maçlar dışında, vakit bulup, güçlü yabancı takımlarla sık sık temaslarda bulunabilmesi idi. Bu imkân, ne yazık ki, zamanla yok edildi. Diğer bölgeler takımlarını kalkındırmak iddiası altında, İstanbul’un büyük kulüpleri, vaktinden önce ve yılın büyük bölümünde, taşra sahalarına sürüldüler ve yabancı temaslara artık vakit bulamaz oldular. Gelişme böylece baltalandı. Yani, kaş yapalım derken göz çıkarıldı.
Türk futbolunun, özellikle 1970 lerden sonraki, yürekler acısı, durumunun nedenleri araştırılırken, bu gerçek gözardı edilmemelidir.

AKIN KUPASI

Adalet Kulübü, fabrikanın reklâmı için kurduğu futbol takımının 1. lige geçebilmesini, ancak Fenerbahçe takımını renkleri altına çekmekle mümkün görmüş ve (HODRİ MEYDAN!..) deyip, 1951 yılında Sarı-Lâcivertli futbolculara el atmıştı.
İki kulüp arasında bu yüzden çetin mücadeleler geçti. Fenerbahçe’nin ağır basmasıyla, Adalet Kulübü, bir yıl oynatamadığı bu futbolcuları, ancak profesyonelliğin yürürlüğe girmesinden sonra, Fenerbahçe’den satın alıp resmi maçlarda oynatabildi.
Mücadelenin sürdüğü dönemde, AKIN gazetesi, spor yazarlarından ve futbol hakemi Sait Nil aracılığıyla, Fenerbahçe Kulübüne başvurmuş ve Adalet’Ie bir maç için “AKIN KUPASI” nı koymuştur.
Maç, Kurban bayramına rastlayan 31 Ağustos 1952 Pazar günü Fenerbahçe stadında yapıldı. F.B. nin 6-1 kazandığı ve ayrıca bir Kupa aldığı B takımları maçından sonra, Sulhi Garan’ın yönettiği A takımları maçını da Sarı-Lâcivertli takım 4-1 kazanmış ve AKIN KUPASİ Kaptan Fikret Kırcan’a verilmiştir.
Fenerbahçe’den, daha önceki yıllarda ayrılıp Adalet’e giren Halil Özyazıcı’dan başka, Erol Keskin’le Salahattin Torkal’ın yer aldığı rakibine karşı, Fenerbahçe:
SALAHADDİN – HALUK, ORHAN – MÜJDAT, KÂMİL, AKGÜN – FİKRET, FAHİR (Dİ-MİTRİOĞLU), BURHAN, M.ALİ ve ABDULLAH tertibiyle oynamış ve 4 golü, sırasıyla, Burhan, Abdullah, Fikret ve Dimitrioğlu kaydetmişlerdir.

FUAR VE TURİZM KUPASI

Başkanları “Abidin Oktay” ın girişimiyle, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Fuar ve Turizm Müdürlükleriyle müştereken, F.B., Altay ve Karşıyaka arasında (FUAR VE TURİZM KUPASI) maçlarını tertiplemiştir.
Alsancak stadında, 20/21 Aralık 1952 günlerinde yapılacak 2 maç için 19 Aralık Cuma günü Trabzon vapuruyla tarihinin 20 nci İzmir deplasmanına çıkan Fenerbahçe kafilesi, İzmirlilerin bonkör tutumlarıyla, 4 ü yönetici, 6 sı da gazeteci olarak, 30 kişiden oluşmuştur.
Fenerbahçeliler, ilk maçın yapılacağı 20 Aralık Cumartesi günü izmir rıhtımına vardıklarında görülmemiş bir coşku ile karşılandılar. Binlerce Egeli, şehir bandosu ve 11 adet buketle karşılanan takım Atatürk anıtına buket koyup Park Otel’e gitmiş ve hemen hazırlanıp, Alsancak stadına gelmiştir. Orhan Gönül hakemliğindeki Altay maçı Niyazi, M.Ali, Feridun ve Fahir’in golleriyle 4-0 kazanıldı.
Ali Barçın yönetimindeki Karşıyaka maçını da, Fenerbahçe’nin dinamik gençleri, bir gün önceki gibi, son derece güzel ve kombine oyun ve Fahir (2), Burhan ve Melih’in sayılarıyla 4-0 kazandılar.
FUAR VE TURİZM KUPASI, İzmir Belediye Başkanı Rauf Onursal tarafından Fenerbahçe’ye sunulurken, EGE EKSPRES gazetesinin Karşıyaka maçı galibine koyduğu kupa da yine Sarı-Lâcivertlilere verildi.
İki günde 18.258 lira ile İzmir spor tarihinde hasılat rekoru kıran Fenerbahçe için bu deplasman mutlu bir anı olmuş ve Ege basını günlerce Fenerbahçe’yi öven yayınlar yapmıştır.

ÇANAKKALE ŞEHİTLER ABİDESİ KUPASI

Alçıtepe’de yapılacak 52 metre yükseklikteki (Şehitler Abidesi) için 1952 de, (ŞEHİTLİKLERİ İMAR CEMİYETİ ÇANAKKALE ŞEHİTLER ABİDESİ İNŞAATINA YARDIM KOMİTESİ) adlı bir kuruluş çalışmalara başlamış ve 1. Ordu temsil bürosu kanalıyla F.B., G.S., Beşiktaş ve Vefa kulüplerine de başvurmuştur.
Kulüplerimizin bu konudaki duyarlığı ile, G.S. ve F.B. Genel Sekreterleri Deniz Albayı Alp Kunt ile Rüştü Dağlaroğlu; Beşiktaş ve Vefa Genel Kaptanları Sadri Usuğlu ile Remzi Tatari ve Ordu’dan, yardım komitesi Genel Sekreteri Binbaşı Bahri Yazır ve F.Federasyonu Temsilcisi Muhtar Uygur’dan oluşan tertip komitesi, 17 Şubat 1953 de Orduevinde şu kararlan aldı:
Maçların tek devreli lig usulüyle yapılması, yalnız bir lisanssız futbolcu oynatılması, kaleci dışında 2 oyuncu değiştirilebilinmesi, averaj usulünün uygulanmaması, her maç hasılatının % 40 inin abideye, bakiyesinin oynayan 2 kulübe bırakılması, birinci çıkacak kulübe Abide maketinin armağan edilmesi ve adının da, (ÇANAKKALE ŞEHİTLER ABİDESİ KUPASI) olması…
22 Mart 1953 de başlayan maçlar eşi görülmemiş bir ilgi toplayıp hem abideye 100 bin, kulüplere de 40 ar bin lira sağlanmış, ayrıca da ilginç olaylar yaşanırken, Fenerbahçe’ye değeri bahasız bir Kupadan başka, (7) bin liraya 2 de çok isabetli transfer yapma olanağı vermiştir.
İlk hafta Beşiktaş Galatasaray’ı 2-1, 29 Martta Fenerbahçe Vefa’yı, 1-0, 5 Nisanda G.S. Ve-fa’yı 4-1, 12 Nisanda da Vefa Beşiktaş’ı 3-2 yendiler.
Fenerbahçe-Vefa maçından bir gün önce, 28 Martta Havagücü’nden Naci Erdem’le gizlice, 2 bin lira transfer ücreti karşılığı, 4 yıllık anlaşma imzalayan ve maçtan yarım saat önce de tribündeki, yine Havagüçlü ve Milli Basri Dirimlili’yi soyunma odasına getirip 5 bin lif aya transfere razı edip Kulübe alan Rüştü Dağlaroğlu, protokol gereği yalnız bir lisanssız futbolcu oynatmak mecburiyeti karşısında, Vefa Kulübünden, 2 oyuncu tecrübe etmek hususunda yazılı muvafakatname alıp, bunu 9 lisansla beraber, maçın hakemi Faik Gökay’a vermiştir.
Beş-on dakika sonra, Ordu takımının bu 2 yıldız elemanının Sarı-Lâcivert forma ve Fenerbahçe takımıyla sahaya çıkmaları çok büyük süpriz olmuş ve İnönü stadı yerinden oynamıştır. Oysa, Basri 3 ay önce yine bu statta Ethnikos Yunan takımına karşı Beşiktaş defansında yer almış, Naci de yine Beşiktaş’ın bir İzmir deplasmanına katılmıştı.
Fenerbahçe’nin 31 Mart 1953 de 2. kez Atina’ya gitmesi, Abide Kupasındaki maçlarının, kısa bir süre için ertelenmesine neden oldu. Zaten, maç günlerinin tesbiti sırasında bu seyahat gözönüne alınmıştı. Bu nedenle, Kupanın sahibini, Fenerbahçe’nin G.S. ve Beşiktaş’la yapacağı 2 maçın sonuçlan belli edecekti.
Atina dönüşü, G.S. maçı için 19 Nisan 1953 de sahaya çıkılırken yaratılan bir anlaşmazlık maçın oynanamamasını ve Galatasaray aleyhine hükmen yenilgi ile sonuçlanmasını doğurdu. G.S. Genel Kaptanı Kadri Dağ, F.B. nin Vefa’ya karşı 2 lisanssız futbolcu oynattığını öne sürüyor, kendisinin de aynı şekilde davranmak hakkına sahip olduğunu iddia ediyordu. Oysa, F.B. takımı Atina’da iken, Galatasaray Kulübü’nün Abide Tertip Komi^sine getirdiği bu konudaki itiraz, Fenerbahçe temsilcisinin gıyabında sonuca bağlanmış ve Sarı-Lâcivertli Kulübün Vefa’dan yazılı onay aldığı gözönüne alınıp, Galatasarayın; Fenerbahçe takımının hükmen yenik sayılması isteği reddedilmişti. Ayrıca, bundanböyle, rakip kulüpten muvafakat alınsa bile, birden fazla lisanssız futbolcu oynatılmaması, yeniden ve kesinlikle kararlaştırılmış ve bu hususun maçlardan önce, yazı ile hakemlere bildirilmesi de ön görülüp, bu ek karar, G.S., Beşiktaş ve Vefa kulüpleri temsilcilerince imzalanmıştı. Bu nedenle, maçın hakemi Fait Gökay Galatasaray Başkap-tanını uyarıyor ve bir lisans daha istiyordu.
G.S. Başkaptam’nın Kulübü tarafından da imzalanan bu karara uymamakta direnmesi ve sadece 9 lisans vermesi karşısında, hakem maçı oynatmamış ve durumu raporuna yazmıştır. Oysa, F.B., bu maça 11 i de lisanslı güçsüz bir takımla çıkmak zorunda bulunuyordu.
İtiraz hakkı saklı kalmak şartıyla, hükmen yenilgiyi kabul ettiğine dair, G.S. Başkaptanının ayrıca bir vesika imzalamasından sonra, seyirciyi tatmin için ve müsabakanın özel nitelikte olduğunun hoparlörle ilânından sonra, 2 lisanssız futbolcu oynattığı özel maçı Galatasaray 3-1 kazandı.
Abide maçları Tertip Komitesi, 20 Nisan toplantısında, G.S. ın bir gün önceki tutumunu incelemiş ve hükmen yenilgisine karar almıştır.
Buna karşı, Sarı-Kırmızılı kulüp, Federasyona şikayetten başka, mahkeme kararıyla kupaya haciz koydurmaya kalktı. G.S. lı spor yazarları da basında feryatlara başladılar. Sonucu belirleyecek karşılaşma olan 26 Nisandaki Fenerbahçe-Beşiktaş maçından sonra Kupanın Sarı-Lâcivert’li Kulübe verilmesi ihtimalini önlemek için de, (DAVA SONUNA KADAR KUPANIN FEDERASYONCA MUHAFAZASI) yolundaki Noter Tebligatı havayı iyice elektriklendirdi.
Feııerbahçe-Beşiktaş maçı günü, Ordu Temsil Bürosu ile Futbol Federasyonu’nun bu başvuruyu gözönüne alma yoluna gitmeleri karşısında, ya kupanın sahaya getirilip, her zamanki gibi, masaya konması, aksi halde, maçın oynanmayacağının Federasyona kesin olarak bildirilmesi üzerine, muhteşem Abide maketi, son dakikada sahaya getirilip masaya konmuş ve ancak bundan sonra, Dr.Tarık Özerengin idaresindeki maça başlanmıştır.
Türk futbol sahalarında bu tarihe kadar rekor olan, 43 bin lira gibi büyük hasılat sağlanan maça:
SALAHATTİN (SÜLEYMAN DOĞAN) -NEDİM (HALUK), MÜJDAT – M.ALt, BAS-Rl, AKGÜN – FİKRET, FAHİR, FERİDUN, BURHAN, NİYAZİ (ABDULLAH) tertibinde çıkıp oynayan Fenerbahçe;
BÜLENT – VEDİİ, FARUK – EŞREF, ALİ İHSAN, NUSRET – METİN, HALİL (SALAHATTİN), KÂMİL, ŞEVKET (HÜSEYİN) ve COŞKUN dan kurulu Beşiktaş’ı: 16. dakikada Fikret’in Vedii’yi aşan ortasını Niyazi’nin kepçe-leme vuruşu, 47. dakikada Feridun’un; Bülent, Vedii ve Nusret arasından, beklenmedik bir plasesi ve 77. dakikada da Fikret’in sağdan ortasını Burhan’ın 8 adımdan sert bir sol vole ile yaptığı gollerle, 3-0 yendi.

5 bin lira değerindeki 25 kiloluk Abide maketi maçtan sonra 1. Ordu Müfettişi ismail Hakkı Tu-naboylu tarafından Fenerbahçe kaptanı Fikret Kırcan’a törenle verildi ve bir şeref turu yapıldı. Bu tur esnasında Abide maketi, sık sık değişen 2 şer Fenerbahçc’li futbolcu tarafından taşınabilmiştir.
Türk ulusu’nun kahramanlıklar destanı Çanakkale ve onu aziz şehitlerini anmaya vesiyle olan böyle değerli bir ödülü kazanmış olması, Fenerbahçe Kulübü ve mensuplarıyla taraftarları için, hiç kuşkusuz, sonsuz bir övünç nedenidir. Manevi değeri ölçüsüz olan bu büyük hatıranın gol yenmeden kazanılması da ayrıca çok mutlu bir sportif başarı olarak yâda lâyıktır.
Aşağıdaki tablo, (ÇANAKKALE ŞEHİTLER ABİDESİ KUPASI) maçlarında 4 büyük kulübümüzün aldıkları sonuçları gösterir:

ESKİŞEHİR ATATÜRK STADI AÇILIŞ KUPASI

Eskişehir’de yeni yapılan “ATATÜRK STADI” nın açılış kupası maçına, (KANARYALAR) ve (KÜÇÜK ŞEYTANLAR) adlarıyla ün yapıp büyük sevgi toplayan İstanbul’un namağlup şampiyonu Fenerbahçe davet edildi.
Eskişehir için ikisi de rekor olan, 10 bini aşkın seyirci ve 6 bin lira hasıtlı maç, 6 Eylül 1953 Pazar günü, Eskişehir Demirspor’la yapıldı.
Salahattin – Nedim, Müjdat – Naci, Melih, Basri – Erdoğan, Burhan, Feridun, Fahir ve Niyazi tertibindeki Fenerbahçe takımı, Basri’nin, milli kalecilerden Abdulkadir’e 35 metreden attığı golle, maçı 1-0 kazandı.
Henüz bölgecilikle aşılanmamış ve genellikle Fenerbahçe sempatizanı olan Eskişehir seyircisi, kupayı Vali Arif Özgen’den alan ve şehirlerinde ilk kez maç yapan San-Lâcivertli takımı, coşku ile uzun uzun alkışlamıştır.

19 MAYIS STADI TEVSİAN AÇILIŞ KUPASI

Yirmibin kişilik Ankara 19 MAYIS Stadı 1956/57 de 2 milyon lira harcanarak, Kırkbin kişi alacak şekilde büyütüldü.
B.T.G.M. lüğü, stadın yeni şekliyle açılışının, Ankara’nın Başkent oluşunun 34. yıldönümü olan 13 Ekim 1957 Pazar günü yapılmasını ve organize edilecek, “TEVSİAN AÇILIŞ KUPASI” maçının da ANKARAGÜCÜ ile, 1936 daki ilk AÇILIŞ KUPASI şampiyonu ve halen de İstanbul Profesyonel Lig Birincisi FENERBAHÇE arasında oynanmasını kararlaştırdı.
Ankara, Başkent oluşunun 34. yıldönümünü 13 Ekimde büyük şenliklerle kutlarken, 19 Mayıs stadı da büyütülmüş olmanın ihtişamı içinde çalkalanıyor, bando marşlar çalarken, seyirciler de türlü gösterilerde bulunuyorlardı. Seçim gezisinden dönen Cumhurbaşkanı Celâl Bayar da statta idi.
Artık, abartmalı değil, gerçekten 40 bin seyirci önünde ve Faik Gökay’ın yönettiği maçta topa ilk vuruşu Ankara Valisi Kemal Aygün yaptı.
Tarihsel maç; ŞÜKRÜ ERSOY – NEDİM GÜNAR, BASRİ DİRİMLİLİ – AVNİ KALKAVAN, NACİ ERDEM (K), NECDET ÇORUH – TURAN BAYRAKTUTAN, LEFTER KÜÇÜK. – ŞEREF HAS, CAN BURTU ve NİYAZİ TAMAKAN’dan kurulu Fenerbahçe takımının, 10 ve 72. dakikalarda Turan, 89. dakikada da Niyazi’nin attığı gollerle, 3-0 galibiyetiyle sonuçlanmış ve stadın bu ikinci açılış kupasını da, 17 Aralık 1936 daki birincisi gibi, yine İstanbul’un Sarı-Lâcivertli takımı kazanıp, değerli kupa Kaptan Naci Erdem’e, sürekli alkışlar arasında ve törenle verilmiştir.

 BAŞVEKİL KUPASI

“Mülkiyeliler Birliği” adına, basketçi Yılmaz Gündüz tarafından organize edilen, “BAŞVEKİL KUPASI” maçı, 30 Mart 1958 Pazar günü Ankara’da Ankaragücü sahasında Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynandı.
Turgay – Ergun, Ali – Coşkun, Saim, Candemir – İsfendiyar, Suat, Metin, Kadri ve Ahmet (Selim) den kurulu Galatasaray’a karşı, Fenerbahçe:
Şükrü – Nedim, Basri – Orhan (Avni), Naci Ak-gün – Şeref, Turan, Şirzat, Lefter, Niyazi tertibinde idi.
Avusturya’lı Fritz Grill idaresindeki maçta, Şirzat Dağcı’nın d.28 de yaptığı gole Metin Oktay d.80 de karşılık vermiş ve 12.030 biletlinin 137.080 lira ödeyerek izlediği müsabaka, canlı Fenerbahçe’nin üstün oyununa karşın, 1-1 sonuçlanmıştır.
Bu maç ezeli rakiplerin İstanbul dışında ilk karşılaşmalarıdır ve 25 er bin lira almışlardır. Sahaya çıkılırken G.S. lılar tribünlere çiçek, F.B. liler de kutularla şeker attılar.
Maç sonrası Başvekil Adnan Menderes, (BAŞVEKİL KUPASI) nı iki taraf Kaptanlarına sunmuş, ancak futbolcular 2 ye bölünmesi kararını almışlardır.

BURSA FELAKETZEDELERİNE YARDIM KUPASI

Ağustos 1958 deki büyük yangın, başta tarihi kapalı çarşı olarak, Bursa’da binin üstünde bina yakıp pekçok yurttaş yardıma muhtaç kalınca, Bursa Valiliği Fenerbahçe Kulübüne başvurup bir yardım maçı rica etti.
Bu isteği memnunlukla kabul edip, 12. kez Bursaya giden Fenerbahçe, 21 Eylül 1958 Pazar günü, çok büyük kalabalık önünde, Bursa şampiyonu ACAR İDMANYURDU ile, Abdi Parlakay’ın idaresinde karşılaşmış ve 8-0 kazanmıştır.
ÖZCAN ARKOÇ – SARACETTİN KIRKLAR, BASRİ – AVNİ, NACİ, AKGÜN (OSMAN GÖKTAN) – MUSTAFA GÜVEN (YÜKSEL GÜNDÜZ), CAN, ŞEREF (HÜSEYİN YAZICI), LEFTER ve ERGUN ÖZTUNA’dan kurulu Fenerbahçe’nin 3 er golünü Şerefle Lefter, 2 golünü de Can yaptı.
Bursa için rekor olan 52 bin lira gibi, büyük gelir sağlanan maçtan sonra, “YARDIM KUPASI”, Atatürk stadını dolduran kalabalığın, Fenerbahçe lehinde coşkun gösterileri arasında, Bursa Valisi tarafından kaptan Naci Erdem’e sunuldu.

DİLAVER ARGUN KUPASI

Ankara Bölge Başkanlığı, F.B., Beşiktaş, Ankara şampiyonu Demirspor ve ikincisi Gençler-birliği arasında, gaulibine Vali’nin adına konan, (DİLAVER ARGUN KUPASI) verilmek üzere, 2 ve 3 Mayıs 1959 günlerinde bir futbol turnuvası tertiplemiştir.
Bu maksatla 52. kez Başkente giden Fenerbahçe takımı, 2 Mayısta Demirsporu, Mustafa (2), Yüksel, Can ve Şerefin sayılarıyla 5-1 yendi. Cezmi Başar’ın yönettiği bu maçın ilginç yönü, Demirspor sağaçığı Vedat Özdemir’in henüz 25. saniyede attığı golün tarihte Fenerbahçe kalesine yapılan en çabuk gol olmasıdır.
Fenerbahçe ertesi gün Beşiktaş’lakarşılaştı. Bu maç 2 İstanbul Kulübünün 1944 deki ilk karşılaşmalarından 15 yıl sonra, Ankara’da 2. maçları idi. 31.054 biletli seyircinin 120.845 lira ödeyerek izlediği bu maçı, Fenerbahçe;
ÖZCAN – OSMAN, NEDİM (NECDET) – AVNİ, NACİ (K), NİYAZİ – MUSTAFA (ŞEREF), CAN, YÜKSEL, LEFTER ve ERGUN kadrosuyla oynamış ve YüksePin 84. dakika golüyle karşılaşmayı 1-0 kazanıp turnuvanın şampiyonu olmuştur.
“DİLAVER ARGUN KUPASI”, 40 bine yakın Ankaralının alkışları arasında, Vali Dilaver Argun tarafından Fenerbahçe takım kaptanı Naci’ye verildi.

ADANA TURNUVA KUPASI

İstanbul ve Ankara’da Hükümet ve rejim aleyhtarı gösteriler yüzünden uygulanan sıkıyönetim, maçları yasakladığından, 21-22 Mayıs 1960 da, Adana’da Fenerbahçe, Beşiktaş, Mersin İdmanyurdu ve Adana Demirspor kulüpleri arasında “ADANA TURNUVA KUPASI” maçları düzenlendi.
Bu nedenle, 6. kez Adana’ya giden Fenerbahçe 21 Mayısta Mersini Yüksel ve Lefter’in golleriyle 2-0 yenmiş, ertesi gün Beşiktaş’ı da, Şerefin golleriyle, yine 2-0 mağlup edip Kupayı kazanmıştır.
Bu Beşiktaş karşılaşması iki kulübün Adana’da ilk, İstanbul dışında da 3. maçlarıdır. Ali Timur hakemliğinde Beşiktaşı Adana’da 2-0 yenen kadro şudur:
ŞÜKRÜ (TURGUT YELMEN) – OSMAN, BASRİ – ŞEREF (GÜRCAN BERK), AVNİ, NECDET (LEVENT DİNÇCAN) – MUSTAFA, NACİ (K), YÜKSEL (GÜVEN ÖNÜT-ŞEREF), LEFTER ve NİYAZİ.
(ADANA TURNUVASI) Güney illerinde büyük ilgi uyandırmış, seyirci ve hasılat rekorları kırılmıştır.
Necmi Tanyolaç, 22 Mayıs 1960 günlü “MİLLİYET” de F.B. nin Adana’daki Beşiktaş maçı için, şu ilginç yorumu yapmıştır:
(FENERBAHÇE SAHAYI ADETA İŞGAL ETMİŞ, ŞAMPİYON RAKİBİNE FUTBOL OYNAYABİLECEK EN UFAK BİR KÖŞE BIRAKMAMIŞTI. FUTBOLUN, AMA MODERN FUTBOLUN ZAFERİ İDİ 2-0 LIK NETİCE., ve, F.B. Yİ HAYATI BOYUNCA RESİMLERİNDEN TANIMAYA ÇALIŞMIŞ ONBİNLERCE GÜNEY ANADOLU GENCİ, HAKLI OLARAK, ŞU SUALİ SORUYORDU:
BU MU 10 FUTBOLCUSU SATIŞA ÇIKARILACAK FENERBAHÇE?.. BU MU FUTBOL OYNAMAYAN FENERBAHÇE?..”
Futbolu sevmeye başladıktan sonra, Fenerbahçe’yi resimlerinden tanımaya çalışan bu binlerce sporsever gerçekten haklı idi. Zira, Fenerbahçe karşısında milli lig şampiyonu, her an biraz daha çözülüyor, dağılıyor, çöküyor ve sahadan kayboluyordu. Şüphesiz ki bunun sebebi Fenerbahçe’nin oynadığı futboldaydı.
Beşiktaş Fenerbahçe karşısında oyununu kuramamış, neticeyi ve Fenerbahçe’nin futbolunu değiştirememiştir. Güney Anadolu gençleri bu sebeple, daha bir kaç gün önce M.lig 2. liği tehlikeye giren Sarı-Lâcivertli takımı doyasıya seyrettiler, alkışladılar ve takdir ettiler.
Bu futbol, sadece bir Türk takımının değil, mesela bir İspanyol, bir İngiliz, bir Macar takımının da yabancı müşahitlere parmak ısırtan futbollerinden biri idi…)

CEMAL GÜRSEL KUPASI

27 Mayıs 1960 ihtilâli havasının sürdüğü Haziran ortalarında, Milli Türk Talebe Birliğinin başvurusu üzerine, Futbol Federasyonu, Türkiye ligine dahil bulunan Beşiktaş, Beykoz, F.B., Feriköy, G.S., Istanbulspor, Karagümrük, Kasımpaşa ve Vefa ile, Zonguldak, Kocaeli ve sakarya karmaları olarak, 12 takım arasında, Devlet ve Hükümet Başkanı adına, (ORGENERAL CEMAL GÜRSEL KUPASI) maçlarını düzenledi.
Beyaz, Kırmızı, Sarı adlarında 3 Küme olarak, 18-29 Haziran 1960 da İnönü stadında yapılan maçlarda F.B., G.S. ve Beşiktaş Küme birincileri olup finale kaldılar. F.B., Küme birinciliğini Sakarya’yı 5-2, Vefa’yı 4-0, İstanbulsporu’da 8-2 yenerek kazandı.
Fenerbahçe, 2 ezeli rakibiyle tek devreli lig usulünce yapacağı maçların ilkini, Faruk Talu yönetiminde, 1 Temmuz 1960 Cuma günü İnönü stadında Beşiktaş’la oynadı. VAROL (CAVİT) -BAHATTİN, MÜNİR (SABRİ) – TUNCAY, SABAHATTİN, MUSTAFA – ARİF, DOĞAN, GÜVEN, BİROL, SELİM (AHMET ÖZACAR) dan kurulu rakibine karşı, Fenerbahçe:
ŞÜKRÜ (ÖZCAN) – OSMAN, BASRİ (NEDİM) – ŞEREF, AVNİ, KADRİ AYTAÇ – MUSTAFA, NACİ (K), CAN, LEFTER, ERGUN (YÜKSEL) tertibiyle, Önce 2-0 yenik duruma düşmesine karşın, 45. dakikada Lefter ve Naci’nin peşpeşe sayılarıyla, ilk devreyi 2-2 bitirdi.
İlk devrenin son dakikasında atılan ve ikincisinden sonra santra bile yapılmayan bu 2 golün heyecan havası bütün ikinci devre sürdü ve Fenerbahçe, 51, 55, 68 ve 79. dakikalarda, Kadri, Yüksel, Can ve Lefter’in golleriyle maçı 6-2 kazandı.
Bu ilginç maçın 2. devresini KAHRAMAN BAPÇUM, “MİLLİYET” de, (KORKUNÇ NETİCE…) başlığı altında, şöyle yazmıştır:
(… İKİNCİ DEVRE 45 DAKİKALIK BİR GÖSTERİ OLDU. BU DEVRE YEKPARE BİR “HADİSE” İDİ. FENERBAHÇELİLER SAHAYA YAYILMIŞLAR, RAKİP VE SEYİRCİYİ ÇİLEDEN ÇIKARTAN BİR FUTBOL GÖSTERİSİNE BAŞLAMIŞLARDI… BU, FANTAZİ İDİ. AMA, TAKIM İSTEDİĞİ AN GOL ATABİLİYORDU…. İŞTE, GOL ADEDİ 6 YA ÇIKMIŞTI VE FENERBAHÇE SAHADA GÖSTERİ YAPIYORDU. BİR TARAFTAN GOL ATIYOR, BİR TARAFTAN DA MEŞİN BİR YUVARLAĞA AYAKLA NASIL TAHAKKÜM EDİLİR, GÖSTERİYORDU… EN AZ 10 DEFA GOLLÜK POZİSYONA GİRDİLER. HER AN YENİ BİR GOL ATABİLİRLERDİ… GİRMEYEN POZİSYONLAR, YAZIK Kİ GÖRMEYENLERE ANLATILAMAYACAK KADAR DEĞİŞİK VE GÜZELDİ…..)
Galatasaray menejeri Gündüz Kılıç’da, “HÜRRİYET” de (HARLEM GİBİ…) başlıklı yazısında, F.B. nin oyununu şöyle övüyordu:
(… F.B. Lİ FUTBOLCULARIN ŞAHANE KOMBİNEZONLARI, FEVKALADE HAREKETLERİ KARŞISINDA BEŞİKTAŞ KAYBOLUP GİDİYORDU. GÜZEL HAREKETLER, ARTİSTİK PASLAŞMALAR, NEFİS ŞUTLAR ARALIKSIZ DEVAM EDİYOR VE BEŞİKTA-ŞIN KARŞI KOYMA GÜCÜNÜ KÖKÜNDEN YOK EDİYORDU.
BU ARADA GOLLER DE SIRALANIYORDU. HELE SON DAKİKALARDA, SAHADA ADETA BASKETBOL CAMBAZLARI HARLEM’İN RAKİPLE, KEDİ FARE İLE OYNAR GİBİ TARZINDA BİR FUTBOL NUMUNESİ SEYREDİYORDUK. FENERBAHÇE, ÇOKTANBERİ ÖZLEDİĞİMİZ HARİKA BİR FUTBOLLE BİZLERİ GIRTLAĞIMIZA KADAR DOYURDU..)
NEZİH DEMİRKENT, “YENİ SABAH” da, (FUTBOL TARİHİMİZE GEÇECEK BİR NETİCE.) başlığı altında, Türk futbolunun öncüsü FENERBAHÇE’nin, sonraları çok aranacak, bu mutlu aşama dönemini ne güzel değerlendiriyor:
(… FENERBAHÇE TARAFTARLARI, ŞAHANE BİR OYUN ÇIKARAN TAKIMLARDAN ALTINCI GOLÜ İSTİYORLAR. 11 SARI-LÂCİVERTLİ, MİLLİ LİG ŞAMPİYONU BEŞİKTAŞ’I ADETA EZÎYOR. SAĞDAN SOLA, SONRA İLERİYE AKTARILAN TOPLAR, FÜZE GİBİ ÇEKİLEN ŞUTLARLA AĞLARI YIRTARC ASINA KALELERE GİRİYOR.
SARI-LÂCİVERTLİLER YENİ BÎR ALTIN DEVRİ AÇIYORLAR. FENERBAHÇE ŞİMDİ YENİLMESİ GÜÇ BİR EKİPTİR. HATTA, YENİLMESİ GAYRIMÜMKÜN BİR TAKIMDIR, DİYEBİLİRİZ. ZİRA, ARTIK SAHADA SADECE VURAN, KOŞAN 11 İNSAN YOK. BU İNSANLARIN DÜŞÜNEN KAFALARI DA VAR.
DÜNKÜ MAÇ BÜYÜK MAÇTI.. GÖRENLER GÖRMEYENLERE SENELER BOYU ANLATACAK, ANLATACAK VE ANLATMAYA DOYMAYACAKLARDIR. NEYDİ O TAKIM?… FENERBAHÇE BU FORMU, BU SÜRATİ VE HELE BU OYUNCULARIYLA, HİÇ ŞÜPHESİZ, BÜYÜK TAKIMDI VE OYNADIĞI FUTBOLLE DE BUNU İSBAT ETTİ.
DÜN SAHADA SEYRİNE DOYUM OLMAYAN BİR FENERBAHÇE VARDI. İKİNCİ DEVRE BİR DEV TAKIM SEYRİNE BAŞLADIK. PAS VERİYOR TOP VERMİYORDU. ŞUT ATIYOR, GOL DE ATIYORDU. BAŞKA NE ARANIRDI BİR KOMPLE TAKIM DA?…)

FENERBAHÇE-GALATASARAY FİNAL MAÇI:

CEMAL GÜRSEL KUPASI’nın sahibini tayin edecek maç, 3 Temmuz 1960 Pazar günü, ezeli rakipler arasında yapılıyordu. İnönü stadı en kalabalık gününü yaşamaktaydı. Aslı tunçtan yapılmış, (BİR ÜNİVERSİTELİ, BİR ASKER VE ORGENERAL C.GÜRSEL) kompozisyonu olan, 80 kg. ağırlığındaki maket Şeref tribünü önünde duruyor, Mehter marşlar çalıyor, herkes Gürsel’i bekliyordu.
Bir ara çok şiddetli fırtana ile beraber yağmur yağdı ve Devlet Başkanı ŞALE Köşkünden gelip, 17.25 de Şeref tribününden radyo ile kısa bir konuşma yaptı. İstiklâl marşı da çalınıp söylendikten sonra Sulhi Garan’ın idaresindeki maça, Galatasaray’ın:
TURGAY -CANDEMİR, AHMET BERMAN – SUAT, ERGUN, MUSTAFA – SALİM, CENAP, METİN, AYHAN ve K.AHMET’den kurulu kadrosuna karşı, Fenerbahçe 2 gün önce Beşiktaş’a çıkan kadro gibi, yine hepsi de milli:
ÖZCAN – OSMAN, NEDİM, ŞEREF, AVNİ, KADRİ – MUSTAFA (YÜKSEL), NACİ (K), CAN, LEFTER ve HİLMİ KİREMİTÇİ tertibiyle oynadı.
Karşılaşma son yılların en çetin ve oldukça da olaylı F.B.-G.S. maçı oldu. Sarı-Lâcivertli takım, Lefter’in 46. dakikada, sıra ile Suat, Candemir ve Ergun’u nefis çalımlarla geçip, Turgay’ın kapadığı köşeyi bulan çok sert şutuyla, 1-0 galip geldi.
Golün atılışı sırasında sahayı terk etmekte olan Mehter takımı da, kalabalığın coşkun heyecanına katılıp temposunu yükseltmiş ve bu nedenle Sulhi Garan’da golden sonra, Mehter takımı deniz tarafındaki ana kapıdan çıkıncaya kadar, maçı 3-4 dakika durdurmak zorunda kalmıştır.
Tarihi maç bitince, Cemal Gürsel tekrar mikrofonu alıp, Şeref tribünü önüne gelen Fenerbahçelilere:
(— Sporcu evlatlarım, bu mühim karşılaşmada canınızı dişinize takıp mücadele ettiniz ve galip geldiniz. Hepinizi tebrik ederim!..) demiş ve 120 santim boy ve 80 kilo ağırlığıyla Türkiye’nin en büyük ve görkemli mükafatı olan maket Fenerbahçe’ye verilmiştir.
Tekrar çalınan ve 30 bini aşkın seyircinin söylediği yeri gökü inleten İstiklâl marşından sonra, Sarı-Lâcivertliler binlerce meşale ile aydınlanan İnönü stadında coşkun alkış ve gösteriler arasında Şeref turu yaptılar.
Yarım saat geçmiş geçmemişti. Fenerbahçeli futbolcular giyinmiş, stadtan çıkıyorlardı… Dol-mabahçe meydanında bekleyen binlerce sevenleri, muzaffer çocukları eller üstüne aldılar ve Kabataş iskelesindeki vapurlarına kadar onları taşıdılar.
Fenerbahçe takımı Cemal Gürsel Kupası’nı kazanırken yaptığı 5 maçı da galip bitirmiş ve 6 ya karşı da 24 gol atmıştır.

ATATÜRK KUPASI

C.H.P. nin, 40. kuruluş yıldönümü olan 9 Eylül 1963 de bir F.B.-G.S. maçı yapılması isteği, B.T.G.M. Fikret Altınel’in, (BU YIL TEMEL ATILMASI İMKÂNSIZDIR!..), sözüyle, ihmal edileceği anlaşılan FENERBAHÇE STADI İNŞAATI nın başlamasına yardımcı olunacağı vaad ve şartı üzerine kabul olundu. Parti Genel Sekreteri Dr. Kemal Satır bu konuda söz verirken, G.S. Kulübü’nün bir isteğini de dile getirmiş ve o sıralarda F.B. ile arası açık olan Beşiktaş da kombinezona alınmıştır.
Fenerbahçe ve Beşiktaş Genel Sekreterleri Rüştü Dağlaroğlu ve ŞekipOkçuoğlu ile G.S. dan Nejat Erimtan ve Parti’den Şahingürol’dan oluşan Organizasyon Komitesi, bu maçlara “ATATÜRK KUPASI” adını vermiş, ancak, 5 yıl süreli olması isteğini F.B. kabul etmemiştir.
Bir devreli lig usulüyle yapılacak maçların galibine, Atatürk’ün Kocatepe’den 26 Ağustos 1922 büyük taarruzunu canlandıran heykeli bulunan 70 santim boyda çok görkemli bir gümüş kupa sunulacaktı.
Kur’a gereği ilk maç, 9 Eylül 1963 gecesi F.B.Beşiktaş arasında idi. Beşiktaş’ın geçen mevsim Fenerbahçe kalecisi Özcan Arkoç’u transfer etmesine karşılık olarak, bu yıl da Sarı-Lâcivertlilerin Beşiktaş kaptanı Birol Peker’le santr forları Şenol Birol’u transfer etmeleri iki kulüp arasında gergin bir hava yaratmıştı. İki eski Beşiktaşlı, işte bu hava içinde ilk kez eski kulüplerine karşı Fenerbahçe forması altında oynayacaklardı. Bu nedenle maça ilgi çok büyük oldu. O kadar ki, Basın, 9 Eylül günü, (bu maçta olaylar çıkacağı), hatta, bunların (merakla beklendiği) ni yazmıştır.
İnönü stadında 38.197 biletli ve 244.320 lira ile rekorlar kırılan maçı:
NECMİ (ÖZCAN) – ERKAN, FEHMİ – YÜKSEL, SABAHATTİN, KAYA (K) – AHMET, SUAT, GÜVEN, SANLI ve RAHMİ tertibindeki Beşiktaşa karşı, Rivyera Otelinde 3 gece kamp yapan Fenerbahçe:
HAZIM – ATİLLA, ÖZCAN – ALİ İHSAN, ÖZER, ŞEREF (K) – LEFTER, NEDİM, ŞENOL, BİROL, AYDIN (SELİM) kadrosuyla oynadı.
Faruk Talu’nun yönettiği ve bir bölümü Beşiktaş taraftarının görülmemiş hakaret yağmuru altında geçen maçın 13. dakikasında, Birol, mütecaviz seyirciye 20 metreden şahane golle cevap vermiş, bu sayıya d.20 de Güven karşılık vermiştir. Şenol’un 56. dakikada hakaret yağmurunu sona erdiren galibiyet golünü 3 dakika sonra da Selim perçinledi ve tarihi maç F.B. nin 3-1 galibiyeti ve stadı aydınlatan meşaleli coşku içinde sona erdi.
Galatasarayın 2 Ekimde Beşiktaşı3-0 yenmesi, ATATÜRK KUPASI’nın kaderini F.B.-G.S. maçına bağlı kıldı. Beraberlik G.S. a yetecekti.
Bu maçın 20 Kasım 1963 e kadar oynanması protokol gereği iken, Fenerbahçe’nin bütün başvuruları G.S. kulübünce birer mazeretle karşılanmış ve sezon sonuna gelinmiştir.
Fenerbahçe, 21 Haziranda mevsimi kapadı. G.S. ise, 28 Haziranda Altay’la yapacağı, ancak Altay’ın saha ve gün anlaşmazlığından, oynamadığı 1963-64 Federasyon Kupası final maçı için Yeniköy’de kampta idi.
Bu durumda; Galatasaraylıların, 26 Haziranda kendisine:
— (Şu Kupa finalini 2 Temmuzda oynatalım artık!..), demelerini kabul ettiğini 27 Haziranda yönetim kuruluna bildirince, yöneticilerin telaşlandıklarını gören çok sportmen ve dürüst Başkan ismet Uluğ’un:
(— Size sormadan kabul etmekle demek hata ettim. O halde, ben istifa edeyim, siz de kararı tanımayın!..) demesini de, elbetteki, yönetim kurulu kabul etmezdi ve etmedi.
29 Haziranda plajlardan toplanabilen futbolcular bir çalışma yaptılar ve 2 Temmuz 1964 Pazar gecesi tıklım tıklım dolu İnönü stadında:
TURGAY (K) – CANDEMİR, AHMET -MUSTAFA, ERGUN, DOĞAN (EROL) – YILMAZ, AYHAN, TALAT, METİN ve UĞUR dan kurulu ful kadrolu ve çiçeği burnunda Federasyon Kupası şampiyonu Galatasaray’a karşı, Türkiye Ligi şampiyonu Fenerbahçe:
ALİ – K.İSMAİL ALEMDAROĞLU, ÖZCAN (ATİLLA) – ŞEREF (K), OSMAN, A.İHSAN -YÜKSEL, HÜSEYİN, OGÜN, BİROL ve AYDIN şeklinde bir takımla çıkabildi.
Rumen Mihailescu’nun yönettiği maçta, dağınık Fenerbahçe’ye karşı baskı kuran G.S., hak ettiği gole d.38 de Metin Oktay’ın ayağıyla ulaştı. Artık gol kapısı açıldı sanılıyordu.
İki devre arasında Fenerbahçe soyunma odasını tam bir perişanlık havası kaplamıştı. Futbolcular fena halde sızlanıyor;
(— Sezon kapandıktan sonra bu maç alınırmıydı!.. 3-4 atacaklar, rezil olacağız!..), diye dövünüyorlardı.
Odaya tribünden tek bir idareci gelmişti. Yakınmalar ona idi. Bu yıkık morali düzeltme çabasına girişildi. Birkaç kamçılayıcı cümleden sonra, biraz gayret ve akıllıca oyunla maçı kazanacakları, hem de 3-1 kazanacakları söylendi. Sayılar j tekrarlanarak ve, ÜÇ… BİR, diye bağrılarak!…
Futbolcular 2. devreye çıkmışlar, ama yönetici odadan çıkamamıştı. Bir süre sonra, GOOOOL…. feryatlanyla kendine gelip pencere başındaki sıradan ayağa kalkınca, kendini masaj masasına zor atabildi. Malzemeci başına buzlar koyarken, sahaya da; doktor…. doktor…. diye haykırıyordu.
Maç sonrası, revirde tedavi görmekte olan yöneticinin başına koşanlardan, kaptan Şeref, kulağına eğilip:
— İkinci devreye çıkarken sen fenalık geçiriyordun. Az sonra,
— Doktor!., doktor!., bağrışmalarını duyunca, seni kaybettik, sandık. Ben, bu stadın eşini görmediği o 3. golü 30 metreden, seni kaybettik!., diye attım!., diyor, yöneticinin boynuna sarılıyordu.
İlk 2 golü atan Ogün de:
— Bize moral verirken, Kupayı kazanın Atatürk’ün de ruhu şad olacak!., diyordun. Bir bu sözün, bir de beni Karşıyaka’dan, kırık ayağımla, ne mücadelelerle Fenerbahçe’ye aldığını hatırlayışım, sonra da kriz geçirişin bana çok dokundu. Yoksa o golleri atamazdım!., diyordu…
Bu tarihi maç için Namık Sevik’in “MİLLİYET” deki yazısından:
(……OGÜN’ÜN ZAFER GOLLERİNİ GÖRÜNCEYE KADAR, FENERBAHÇE EN ÜMİTSİZ GÜNÜNÜ YAŞIYORDU. Galatasaray ilk devreyi fevkalade başarılı oyundan sonra, 1-0 galip bitirmişti. Devre arasında bütün stat, “Bu iş 4 e gider!…” diyordu.
Fenerbahçe’nin PLAJDAN TOPLANAN takımını istim üzerindeki G.S. ın karşısına çıkaranlara kızıyordu herkes… Kızanlar haklıydılar. Sarı-Lâcivertli futbolcuların önüne bir meşin TOP değil, sıcak havada serinlemeleri için birer YELPAZE vermek gerekiyordu. Zira, bu 45 dakikalık DÖKÜLÜŞÜ başka türlü izah etmek mümkün değildi.
……Tribünlerin PLAJ TAKIMI dediği Fenerbahçe, Ogün’ün 54. dakikadaki golünden sonra bir granit gibi sahada heykelleşmişti. AAAAA…..
Herkes, “NE OLDU BU TAKIMA?…” diyordu. Sessiz tribünler coşmuştu……65. dakika…
Gerilerden uzanan bir pası kapıp, yıldırım hızıyla daldı Ogün… Turgay’ı üzerine çekti, sola kayıp topu boş kaleye plaseledi. Bir tarraka koptu sahada. Tezahürat değil, bir GÖKGÜRÜLTÜSÜ idi bu, 2.GOL…. HAYRET, HAYRET… HAYRET…….Bütün bu güzellikleri takım kaptanının ŞAHESER GOLÜ adeta bir şiiri bağlarcasına neticelendirdi:
Dakikalar 83. ü gösteriyordu. O anda olmayacak bir şeyi yaptı ŞEREF: AMAN YA RABBİ O NE ŞUTTU!… Top bir flaşın çakışı kadar ani olarak, direklere vurmuş ve filelere takılıvermişti. Stat yerinden oynuyor, Turgay ise, çaresizlik içinde, düştüğü yerden ağır ağır kalkıyordu… Üzülmemeliydi Turgay.. Bu golü Avrupa’da da kurtaracak kaleci yoktu.
Fenerbahçe 3-1 galip ve ATATÜRK KUPASI’nı kazanmıştı. Evet, beklenmeyen şey olmuş, “PLAJ TAKIMI”, “KAMP TAKIMI” nı 2. devredeki ağır darbeleriyle yenmişti.)
Tarihi maçtan sonra maddi değeri çok yüksek, manevi değeri ise paha biçilmez olan, muhteşem “ATATÜRK KUPASI” nı, Başbakan yardımcısı Dr.Kemal Satır, Fenerbahçe Takım Kaptanı ŞEREF HAS’a vermiş ve Şeref turu, stadı aydınlatan binlerce meşale arasında ve coşkunluk içinde atılmıştır.

İLK KURŞUN KUPASI

Bizans İmparatorluğunu yeniden kurma hayali peşindeki Yunanistan’ın, bu şaşmaz idealine tek başına ulaşamayacağının kavramı içinde, 19. yüz-yıldanberi her giriştiği tecrübede sırtını dönemin enbüyük ülkesine dayamayı huy edindiğini bütün dünya bilir… 1919 da da, Batı Anadolu’yu istila için, zamanın en güçlü ülkesi İngiltere’ye dayanıp, 15 Mayısta İzmir’e asker çıkarınca, Hükümet Konağıyla kışlayı işgale yürüyen öncü Efzun birliği, ilk kez Konak mevkiinde, silahlı hücumla darmadağın edilmiş, ancak, çoğu Girit göçmenlerinden olan bu yurtseverlerin hepsi arkadan gelen birliklerce süngülenmişlerdi.
Bu kahraman ve çoğu adsız şehitler arasında, kimliği belirlenen ve asıl adı Osman Nevres olan, genç gazeteci HASAN TAHSİN adına dikilecek, (İLK KURŞUN ANITI) için, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, geliri anıta harcanmak üzere, 21 Ocak 1973 de, ezeli rakipler arasında bir futbol maçı düzenledi. Kazanan takım anıtın maketiyle, Gençlik ve Spor Bakanlığınca konan 10 bin lira (yaklaşık 700 Dolar) değerindeki Kupayı alacaktı.
Başta Bakan olarak, bütün spor teşkilâtı ileri gelenleriyle, 50 bini aşkın Egeli’nin izlediği maçtan, 798.860 lira (57 bin Dolar) gibi, rekor gelir sağlandı.
Muzaffer Sarvan yönetimindeki bu ezeli rakipler maçında:
NİHAT (YASİN) – EKREM, MUZAFFER, TARIK, AYDIN – BÜLENT, OLCAY (MEHMET OĞUZ), AHMET – METİN, GÖKMEN ve MEHMET ÖZGÜL tertibindeki Galatasaray’a karşı, Fenerbahçe:
DATCU – TİMUÇİN, YILMAZ, CEVHER, LEVENT – ERSOY, CANAN, FUAT – CEMİL, NEDİM ve MUHARREM kadrosuyla oynadı. Maçı, ”HÜRRİYET” gazetesinde Ertuğrul Kale şöyle naklediyor:
(İzmir – ATATÜRK STADINDA DÜN FUTBOL ŞÖLENİ VARDI. ŞEHİT GAZETECİ HASAN TAHSİN ADINA TERTİPLENEN MAÇTA, İZMİR’DE İLK KEZ KARŞI KARŞIYA GELEN F.B. İLE G.S., 90 DAKİKALIK FUTBOLLERİYLE SEYİRCİYİ FAZLASIYLA TATMİN ETTİLER. ŞÖLEN SONUNDA GENÇLİK VE SPOR BAKANI ADNAN KA-RAKÜÇÜK’TEN KUPAYI ALAN, EZELİ RAKİBİNİ 2-1 YENEN FENERBAHÇE OLDU..
Daha 3. dakakada, dalan Canan’ı Muzaffer yere indirince Fuat’ın atışı, Nihat sağa giderken, topun yönü tamemen aksi idi. Ama, maçın süratine ayak uyduran G.S. ın kolay boyun eğmeyeceği anlaşılıyordu. 13. dakikada Levent’in başından seken top 6 pastaki Gökmen’in Önüne düşünce durum 1-1 oldu… F.B. ağır basıyordu artık. 22. dakikada Canan ortaladı. Muzaffer ve Aydın seyrettiler. Muharrem’in rövöşatası Nihat’ı bir defa daha mağlup etti: 2-1
Maç sonunda ANIT KUPASI Gençlik ve Spor Bakanı A.Karaküçük’ün elinden FENERBAHÇELİLERE UZANIRKEN, ATATÜRK STADINA KOŞAN 50 BİNİN ÜZERİNDEKİ SEYİRCİNİN ELLERİ DE FENERBAHÇE İÇİN ALKIŞ TUTUYORDU.)

50. YIL KUPASI

Cumhuriyetin 50. yılı nedeniyle 1972-73 liginin ilk 8 takımı arasında ve 2 grup halinde, eleme usulüyle, maçlar tertiplendi.
Fenerbahçe, 25 Ağustos 1973 de İnönü stadında, 34.603 seyirci önünde, Göztepe’yi, Hilmi Ok yönetiminde, 5-0 yendi. Ertesi gün de, Ertuğrul Dilek hakemliğinde ve 660.150 lira ödeyen 39.232 seyirci önünde, İbrahim Ejder (2) ve Osman Arpa-cıoğlu’nun golleriyle Beşiktaşı 3-0 yenip grup 1. si oldu. Bu maç, Fenerbahçe’nin, 8-26 Ağustos 1973 arası, son 18 günde Beşiktaş’la yaptığı 3. maç olarak ilginçtir. Bu maçların 3 ü de Sarı-Lâcivertlilerin 3 er gollü galibiyetleriyle sonuçlandı.
Turnuvanın diğer grup birinciliğini de, Eskişe-hirsporu 1-0 ve Altay’ı da 2-0 yenen Galatasaray kazandığından, finale ezeli rakipler kaldılar.
Final maçı Ankara’da 29 Ekimde oynanacaktı. Ancak, ertesi gün, Macit Sarıdana hakemliğinde ve 26.622 seyirci önünde yapıldı. G.S. ın:
YASİN – EKREM, TUNCAY, ENVER, AYDIN – BÜLENT (MEHMET ÖZGÜL), MUSTAFA, SAİM (AHMET) – MEHMET OĞUZ, GÖKMEN ve ŞEVKİ ltertibine karşı Fenerbahçe;
DATÇU – TİMUÇİN, YILMAZ (İHSAN KAVAF), NİYAZİ, ALPASLAN – ERSOY, ZİYA (K), SALAHATTİN – ENDER, OSMAN ve CEMİL kadrosuyla oynadı.
Favori Fenerbahçe’nin sürekli baskısına karşın, Timuçin ve Salahattin’in de 2 şutu direkten döndükten sonra, 120 dakika golsüz bitt ve 5 er penaltı atışlarına baş vuruldu. F.B., 5 penaltılı sonuca ilk kez başvuruyordu.
G.S. dan Tuncay, Gökmen ve iki Mehmetler, sert vuruşlarla gole gittiler, genç Mustafa avuta attı.
F.B. den Ziya, Cemil ve Ender sıkı şutlarla, gol yaptılar. Teknik ve havadan vuruş hevesine kapılan Alpaslan’ın atışını sola sıçrayan Yasin bloke etti. Osman da, plase ile, topu sağ direğin dibine çarptırdı.
Maçı 4-3 kazanıp, Kupayı Fed.Başkanı Hasan Polat’tan alan G.S., taraftarlarının çılgınca alkışları arasında Şeref turu attı.
Maçtan sonra F.B. soyunma odasına gelen G.S. Kulübü Başkanı Prof.Dr.Mustafa Pekin, kişiliğine yakışır şu centilmence konuşmayı yaptı:
(— ZİYA, ÇOCUKLAR: GÜZEL OYNADINIZ. SİZLERİ TEBRİK EDERİM… AMA, ŞANSSIZDINIZ!… ŞANS BİZE GÜLDÜ.. SİZ OYNADINIZ, BİZ KAZANDIK!.. GÜZEL OYUNUNUZDAN SİZİ TEKRAR TEBRİK EDERİM!..)
TERCÜMAN’DA CEZMİ BAŞAR: FENERBAHÇE OYNADI, GALATASARAY KAZANDI….
NECATİ BİLGİÇ: OYUN DEĞİL, ŞANS!..
NECMİ TANYOLAÇ: (KUPA TOP OYNAYANA DEĞİL, PENALTI ATANA GİTTİ…. “DİREKLERDE PATLAYAN ŞUTLAR, YASİN’İN ELLERİNDE PARÇALANAN ŞUTLAR…..AH O KALLEŞ FUTBOL!. DÜN 19 MAYIS STADINDA FENERBAHÇE’YE BİR MİTHATPAŞA GÜNÜ YAŞATAN ANKARA’LI SEYİRCİLERİN MAÇTAN SONRA SÖYLEDİKLERİ İDİ BU SÖZLER.)
Ezeli rekabette değişmez kaide bir kez daha yaşanmış ve favori olan kaybetmişti!….

SİLAHLI KUVVETLER KUPASI

Yunanistan, MEGALO-IDEA, yani Bizans’ı diriltme ideali içindeki, ”Kıbrıs’ı yutma” amacına, normal yönetimle ulaşma fırsatı kollarken, 1967 de iktidara gelen Cunta rejimi, aynı şaşmaz hedefe, 14 Temmuz 1974 de, bir darbe ile, Ma-karios’u devirerek varmak istemiştir. Bu arada, ada Türklerine karşı, tarihsel metodları olan, soykırım barbarlığını da, acımazısca uygulayınca, “Türk Barış Harekatı” zorunlu oldu.
Galeyana gelen ulus’un, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’ne katkı kampanyasına, F.B.-G.S. ve Beşiktaş Kulüpleri de maçlar tertibi suretiyle katıldılar.
Tertiplenen Turnuvanın ilk maçını, 27 Temmuz 1974 de, G.S. ile Beşiktaş yapacak, bu maçın galibi F.B. ile finali oynayacaktı. Hava Kuvvetleri Vakfı 3 Kulübe, değişik boylarda, uçaklı birer şilt; Donanma Cemiyeti Vakfı’da, birinciye bir gümüş Kupa verecekti.
İlk maçta G.S. Beşiktaş’ı 4-1 yenip finale kaldı. Bu maçı 29.704 kişi 734.880 lira ödeyerek izlemiştir.
Hilmi Ok yönetiminde, 28 Temmuzdaki final maçını ise, G.S.:
YASİN – ARİF (EKREM), MUZAFFER (K) (ENVER), ALİ (TARIK), ŞEVKİ – B.MEHMET OĞUZ, YILMAZ (AYDIN), FATİH, METİN, K.MEHMET ÖZGÜL (MUSTAFA) ve ENGİN…..F.B. de:
YAVUZ – ALPASLAN, YILMAZ (RÜÇ-HAN), ZİYA (K), SERKAN – ZAFER, AYDIN, ENDER – MUSTAFA, (SALAHATTİN), OSMAN ve CEMİL tertibinde oynadılar.
G.S. ın Beşiktaşı 4-1 yenmiş olması; Özellikle, manevi değeri çok yüksek olan Kupanın sahibinin kim olacağı konusunda geniş ilgi uyandırmıştı. Bu nedenle, tarihi maç İnönü stadına, 1.081.940 lira ödeyen 40.568 meraklı toplamıştır.
Deniz ve Hava Kuvvetleri bandolarının zaman zaman marşlar çaldığı karşılaşmayı, üstün oynayan Fenerbahçe, d.48 de MUSTAFA KAPLAKASLAN’ın attığı golle 1-0 kazandı.
(SİLAHLI KUVVETLER KUPASI) m, VALİ NAMIK KEMAL ŞENTÜRK, galip F.B. takım Kaptanı ZİYA ŞENGÜL’e tezahürat arasında vermiştir.
Bu maçlarda 2 özellik göze çarpmıştır:
1: Bedavacılığın kaldırılıp, açık tribün 20, no lu 50 ve Şeref tribününün 100 lira olarak, herkese bilet kesilmesi.
2: Taraftarların kendi takımlarını değil de, maç süresince, KAHRAMAN ORDU!… TÜRK ORDUSU!… diye, coşkun tezahüratla stadı inletmesidir.
Bu 2. noktayı, “Milliyet” de Namık Sevik şöyle yorumluyor:
(…KIBRIS’TA ELELE VERECEĞİZ, OMUZ OMUZA DÖVÜŞECEĞİZ. SONRA, SPOR SAHASINDA BİRBİRİMİZİ YİYECEĞİZ, KÜFREDECEĞİZ, OLMAZ BU… BU GÜNE KA DAR OLANLARI UNUTMAK GEREK. OR DU; SİYASİ ALANDA KÜTLELERİ NASIL BİRBİRİNE BİRLEŞTİRDİ İSE, SPOR ALANINDA DA BİRLEŞTİRMİŞ. BUNDAN İFTİHAR DUYDUK.)

1. ZAFER KUPASI

Altay Kulübü, kendisiyle beraber, F.B., G.S. ve Beşiktaş arasında Büyük Zafer’in 52. yıldönümü nedeniyle, 28-30 Ağustos 1974 günlerinde İzmir’de, (ZAFER KUPASI TURNUVASI) düzenlemiştir:
İlk gün, Atatürk stadında, 42.907 seyirci önünde, Fenerbahçe Altay’ı 5-0, Beşiktaş ta Galatasaray’ı 2-1 yenip finale kaldılar. F.B. nin 5 golünü de Cemil Turan attı.
Muzaffer Sarvan’ın yönettiği Final maçını ise, 45.101 seyirci izlemiştir. Beşiktaş’ın:
MUSTAFA – AHMET, NİKO, LÜTFÜ, ZEKERİYA – MEHMET II, VEDAT (MİLİÇ), SANLI (ATAKAN) – SİNAN, TEZCAN ve TUĞRUL tertibine karşı, Fenerbahçe:
ADİL – NİYAZİ, YILMAZ, ZİYA (EYÜP), ALPASLAN – AYDIN, ZAFER, SALAHAD-DİN (ERSOY) – CEMİL, OSMAN, ENDER (İBRAHİM) kadrosuyla oynadı. Bu maçı “HÜRRİYET” şöyle nakleder: (FENERBAHÇE İZMİRLİLERE FUTBOL ZİYAFETİ ÇEKTİ. İlk gün Altay’a 5 gol atan Fenerbahçe, Beşiktaş’ın sert oyunu karşısında bile yılmadı. 26. dakikada Osman’ın attığı gol sonucu tayin ederken, 50 binin üstünde sporseverin izlediği final maçında herkes Fenerbahçe’ye alkış tuttu.
Fenerbahçe, maçtan sonra, İzmir Belediye Başkanı İhsan Alyanak’tan, (ZAFER KUPASI) nı alırken, stat Fener!.. Fener!., diye inliyordu….)

2. ZAFER KUPASI

Altay Kulübü, 30 ve 31 Ağustos 1975 de, GÖZTEPE, FENERBAHÇE ve BEŞİKTAŞ’la beraber, Atatürk stadında 2. ZAFER KUPASI maçlarını tertip etti.
İlk gün Göztepe Beşiktaş’ı 3-2 yendiktan sonra, Fenerbahçe İhsan Türe hakemliğinde, Ender’in 54. dakika golüne karşı 89. dakikada yediği golle, Altay’la 1-1 berabere kaldı.
2. gün, Altay’la Göztepe’nin 1-1 berabere kalmalarından sonra, Fehmi Pazarcı yönetiminde Fenerbahçe ile Beşiktaş karşılaştılar.
Fenerbahçe, Osman (2), Ender ve Zaferin golleriyle Beşiktaş’ı 4-0 yendi. “HÜRRİYET” gazetesi, bu maçı:
(FENERBAHÇE BEŞİKTAŞ’I EZDİ GEÇTİ: 4-0) başlığı altında verirken, şu yorumu da yapmıştır:
(FENERBAHÇE BEŞİKTAŞI BOZGUNA UĞRATTI. SEYİRCİLER FENERBAHÇE’Yİ AYAKTA VE BÜYÜK FENERBAHÇE DİYE ALKIŞLADI….)
“İkinci ZAFER KUPASI” nı İzmir Valisi Mustafa Uygur, Atatürk stadını sarsan gösteriler arasında, Fenerbahçe takım kaptanı Yılmaz Şen’e verdi.

MAREŞAL TİTO KUPASI

Fenerbahçe 1977-78 futbol sezonuna Yugoslavya’nın PİROT şehrindeki RADNİÇKİ Kulübü tesislerinde 20 gün kamp yaparak hazırlandı. Bu sırada, İspanyol RACO VALLECANO, Bulgar SPARTAK PLOVEN, FENERBAHÇE ve RADNİÇKİ arasında, Yugoslav Devlet Başkanı Mareşal TİTO’nun 85. yaş yılı nedeniyle, 4 lü bir turnuva tertiplenmiştir.
İspanyol takımını, 30 Temmuz 1977 günü, Emin ve Cemil’in golleriyle 2-0 yenen Fenerbahçe, 31 Temmuzda Radniçki’nin 3 golüne Tuna’-nın bir sayısıyla cevap vermiş ve Yugoslav takımının kazandığı TİTO Kupasında, aşağıdaki kadro ile, 2. olmuştur:
FUAT – COŞKUN, CEM, EMİN, YENAL -AYDIN, ÖNDER, ENGİN – TUNA (BAHRİ), ŞEVKİ ve CEMİL.

ULUSLARARASI BERLİN TURNUVA KUPASI

Fenerbahçe takımı 1980-81 sezonuna 20 günlük Almanya kampıyla hazırlandı. Bu arada, önceden kararlaştırılan ve HERTA BERLİN, TENNİS BORUSSİA ve Yunan A.E.K. takımları arasındaki tek devreli, “ULUSLARARASI BERLİN FUTBOL TURNUVASI” na katılıp Kupayı kazandı.
Berlin olimpiyat stadında 26 Temmuz 1980 deki ilk maçta:
ADEM – YAŞAR YİĞİT, EROL, ALPASLAN (K), SEDAT KARAOĞLU – İSA, MÜJDAT, CEM – A.KEMAL (MUSTAFA), RAŞİT, TUNA (SELÇUK) dan kurulu F.B., VVinkler’in hakemliğinde, Yunan şampiyonu A.E.K. İ, 0-0 dan sonra, penaltı atışlarıyla 6-5 yenmiştir.
Cem, Yaşar, Raşit ve İsa atışları gole çevirmişler, Müjdat’ın vuruşunu Yunan kalecisi çelmiş, Parapratantinis’de topu avuta atınca, ilk 5 er atıştan sonra, durum 4-4 olmuştur. Erol 6. ve Selçuk 7. atışları gole çevirmişler, 6. Yunan penaltısından sonra, 7. yi Adem, sola planjonla önleyince, Fenerbahçe maçı 6-5 kazandı.
Bu çetin mücadeleden çok etkilenen ve sevinen BOJE NİELSEN adlı Fenerbahçe sempatizanı bir Danimarkalı sanayici, Fenerbahçeli futbolculara, maç sonrası, 3 er bin DM ödül vermiştir. Bu büyük ödül Türk futbol tarihinde kırılması çok güç bir rekordur.
Fenerbahçe, Borussia Tennis’i yenen Herta Berlin ile final maçını hakem Gobor yönetiminde, 27 Temmuz Pazar günü yaptı.
Aynı sabah Rausch’un anteranman yaptırdığı Fenerbahçe takımı, ilk devreyi kötü oyunla 3-0 yenik bitirmiş, 2. devredeki değişik tertip, hemen 46. dakikada, Selçuk’un ayağından, durumu 3-1 yapmıştır. Adem, 56. dakikada bir penaltıyı mükemmel refleksle kurtardıktan sonra,’Fenerbahçe baskı kurmuş, ancak başlayci şiddetli yağmurdan, hakem maçı 60. dakikaca tatil etmiştir. .
Ertesi günkü tekrar maçına Hertha Cerlin, mazeret öne sürüp gelmeyince, FİFA kuralı gereği, hakem Fenerbahçe’yi galip ilân etti ve Kupa SARI-LÂCİVERTLİ takıma verildi.

3. VATAN KUPASI

Tercüman gazetesiyle Pamukbank, Bakırköy Sinir Hastalıkları Hastanesi yararına, F.B. ile G.S. arasında, Almanya’da 3.8.1980 de, 3. VATAN KUPASI maçını tertiplediler. Ezeli rakipler arasında 1925 ve 1940 da beraberliklerle sonuçlanan 2 Vatan Kupası maçı daha oynandığı için, bu seferkine, “3. VATAN KUPASI” adı verildi.
Bu maç, ezeli rakiplerin yurtdışında ilk karşılaşmaları olması nedeniyle, tarihsel bir özellik taşır. Bu yüzden, Almanyadaki Türkler arasında büyük ilgi ile karşılanmış ve OFFENBACH stadı 20 binden fazla seyirci ile dolmuştur.
Hakem NİEBERGALL’in idaresindeki maçı, Galatasaray:
ESER – ERDOĞAN (FURKAN), MÜFİT, FATİH (K), HASAN – K.METİN, MUSTAFA, CÜNEYT – CENGİZ, GÖKMEN (KEMAL), B.METİN; Fenerbahçe de:
ADEM – MÜJDAT, EROL, CEM, SEDAT (ALPASLAN) – SERTAÇ (ONUR), İSA (MUSTAFA), HASAN – A.KEMAL, RAŞİT (TUNA), CEMİL (SELÇUK) tertibiyle oynadılar.
B.Metin’in 40. dakikadaki golüne A.Kemal 2 dakika sonra karşılık vermiş, 53 ve 75. dakikalarda Mustafa ve Hasan’ın sayılarıyla durum 3-1 Fenerbahçe lehine olduktan sonra, Fatih, Galatasaray’ın 2. golünü yapmıştır. Maç 3-2 Fenerbahçe lehine bitti ve “3. VATAN KUPASI”, OFFENBACH ufuklarını inleten coşkun tezahürat arasında, törenle Fenerbahçe’ye verildi.
Bu maçta 2 kulübün futbolu bırakan ünlü futbolcuları Cemil Turan’la Gökmen özdenak 8 dakika oynadılar.

WESTFALYA KUPASI

Fenerbahçe, 1981-82 sezonuna DUİSBURG kampı ile hazırlanırken, geçen yıl Galatasarayla olduğu gibi, Beşiktaş’la da yurt dışında ilk kez karşılaşmak olanağını buldu.
“HERNE” deki Westfaiya stadında, 19.7.1981 Pazar günü yapılan bu maçı, GÜNGÖR’ün 51. dakika golüyle, 1-0 Fenerbahçe kazanmış ve konan “WESTFALYA KUPASI” nı almıştır.
Beşiktaş’ın: RASİM – SÜLEYMAN, M.EKŞİ, ULVİ, KADİR – HALUK, FİKRET, RIZA -A.KEMAL (TEVFİK), BORA, ŞABAN tertibine karşı, Fenerbahçe, hakem Brusko’nun yönettiği ve 8 bin seyircinin izlediği bu maçı şu kadro ile oynadı:
NURETTİN – HÜSEYİN, GÜNGÖR, ALPASLAN (K), ERDOĞAN – ONUR, ARİF, İSA (MEHMET) – BAHTİYAR, OSMAN (RIFKI), SELÇUK (MUSTAFA).
Doğan Koloğlu “HÜRRİYET” de şu görüşleri öne sürmüştür:
(FENERBAHÇE DAHA ÇOK GÖZ DOLDURDU…. BEŞİKTAŞ, PRENSİP OLARAK, “DEFANSINI KAPATIP HÜCUMDA ÇOĞALABİLDİĞİN KADAR ÇOĞAL” PRENSİBİYLE HAREKET ETTİ. BU ARADA, FİZİK FORMUNUN ÇOK İYİ OLDUĞUNU GÖSTERMİŞTİR. ANCAK, TOPLA AZ BULUŞTUĞU İÇİN, F.B. ÖLÇÜSÜNDE KOLLEKTİF GÖSTEREMEDİ. A.KEMAL F.B. DEKİ OYUNUNDAN DAHA RANDIMANLI İDİ.
FENERBAHÇE, 7 YENİ ELEMANİ TAKIMA OTURTMAK İÇİN, ÜST ÜSTE MAÇLAR YAPIYOR. HEM DE PEK DEĞİŞİKLİK YAPMADAN. BUNLAR İÇİNDE RAUSCH, “HAYSİYET İÇİN OYNAYANLARIN” İDDİASINI PSİKOLOJİK OLARAK SÜRDÜRMEK ZEKASINI GÖSTERİYOR.
F.B. SAHAYA ÇOK İYİ YAYILIYOR… GÜNGÖR KALE GİBİ BİR OYUNCU OLDUĞUNU, DEFANSIN BELKEMİĞİ OLDUĞUNU GÖSTERDİ. ATTIĞI GOL OFANS ANLAYIŞINI DA ORTAYA KOYDU. SELÇUK VE ARİF TAKIMA KLAS EKLİYORLAR…)

POLİS VAKFI KUPASI

“TÜRK POLİS TEŞKİLÂTINI GÜÇLENDİRME VAKFI” yararına 4 kulüp arasında düzenlenen Polis Vakfı Kupası maçları, 19 ve 20 Haziran 1982 de, İnönü ve A.S.Yen statlarında oynandı.
İnönü stadında 19 Haziranda Trabzonspor, 0-0 biten maçtan sonra, penaltı atışlarıyla F.B. yi; Beşiktaş’ta 1-1 beraberlikten sonra, yine penaltı atışlarıyla G.S. ı 8-7 yendiler.
F.B.-Trabzonspor maçında F.B. çok üstün, ancak kaleci Şenol da çok başarılı idi. Trabzon 4 penaltıyı gole çevirirken, F.B. Selçuk ve Arif’le gole gitmiş, Özcan Kızıltan’la Paşa Hüseyin Keskin’in atışlarını ise Şenol çelmiştir.
Ali Sami Yen’deki 20 Haziran maçlarında ise G.S., 2-2 beraberlikten sonra, yine penaltı atışlarıyla F.B. yi 6-5 yendi. Beşiktaş da, Ziya’nın 81. dakika golüyle Trabzonsporu 1-0 mağlup edip Polis Vakfı Kupası’nı kazandı.

AKIL HASTALARINA YARDIM KUPASI

Viyana’ya giden A ve Ümit milli takımları dışındaki elemanlarla F.B., G.S., Beşiktaş ve Sarıyer arasında 14-15 Kasım 1982 de İnönü stadında yardım maçları tertiplendi:
14 Kasımda G.S. Sarıyer’i 2-1 yendikten sonra, Beşiktaş F.B. ile 1-1 berabere kaldığı maçı, penaltılarla 5-4 kazanmış, 15 Kasımda da Fenerbahçe, 1-1 biten uzatmalı maçtan sonra, penaltı atışlarıyla Sarıyer’i 6-4 yenmiştir. Aynı gün G.S. I, 1-1 den sonra, penaltılarla 6-5 yenen Beşiktaş, (Hastalara Yardım Kupası) nı Vali Nevzat Ayaz’dan aldı.

FENERBAHÇE MAÇLARINDAN GENEL BİLGİLER

Futbol bahsi başında Fenerbahçe maçlarını 5 ana bölüme ayırmak gerektiğini vurgulamış ve aşağıdaki tabloyu sunmuştuk. Bu tablo Fenerbahçe maçlarının aynı zamanda rakiplere göre de ayrımıdır. Bu temele dayanılarak yapılacak inceleme, hiç kuşkusuz, ilginç olur. Bu suretle; Fenerbahçe’nin İstanbul ve taşralı rakiplerinin her biri ile ayrı ayrı sağladığı sonuçlarla, yabancı maçlarının tümü, yine ayrı ayrı ve uluslarına göre de toplu halde incelenecek ve bu inceleme sırasında gizli kalmış veya unutulmuş ilginç yönler aydınlığa kavuşturulmuş olacaktır:

Fenerbahçe’nin yukardaki tabloda 5 grupta toplanan takımların her biri ile ayrı ayrı ve yabancı takımların mensup olduğu ulusların yine her biri ile toplu halde yaptıkları maçlar aşağıdadır:

96 İSTANBUL TAKIMI İLE 1599 MAÇ Fenerbahçe futbol takımı bidayetten, 1986-87 mevsimi sonuna kadar (9.8.1987), 96 İstanbul takımı ile toplam 1599 maç yapmış bulunuyor. Sahada ve fi ilen yapılan bu 1599 maçın 1078 ini kazanan Fenerbahçe, 267 maçta berabere kalmış, 254 maçı da kaybetmiştir. Fenerbahçe takımı bu 1599 maçta yaptığı 4710 sayıya karşı rakiplerinden 1450 gol yedi. Fenerbahçe’nin 96 İstanbul Kulübü ile yaptığı 1599 maç aşağıda tablo halinde sunulmuştur. Bu tabloda rakipler Fenerbahçe ile yaptıkları ilk maç tarihlerine göre sıralanmışlardır. Kolonlar, Fenerbahçe’nin her takımla yaptığı ilk ve son maçların yıllarıyla sayısını ve bu rakiplere karşı aldığı sonuçları gösterir. Örneğin; Fenerbahçe, ilk karşılaştığı İstanbul takımı olan, İngiliz Moda F.C. ile 1908-13 yıllarında 10 maç yapmıştır… Bu 10 maçın 6 sını kazanan Fenerbahçe, 2 maçı berabere, 2 maçı da yenilgi ile sonuçlandırmış, yaptığı 23 sayıya karşı da Moda F.C. den 10 gol yemiştir:

121 YURTİÇİ TAKIMI İLE 1280 MAÇ

Fenerbahçe, 20 Haziran 1913 deki 4-1 kazandığı ilk izmir karması maçından 3 Ağustos 1987 de yine Fenerbahçe stadında 4-2 kazandığı Rize-spor özel maçına kadar İstanbul dışı 121 Yurtiçi takımı ile toplam 1280 maç yaptı. Bu arada, yalnız 2 maç, Almanya’da Welbert Türkgücü takımıyla oynanmıştır.
Bu 1280 maçın 746 sını kazanan Fenerbahçe, 355 maçta berabere kalmış, 179 maçı da kaybetmiştir. Rakiplerinin 1009 sayısına karşı da 2546 golle cevap vermiş bulunuyor.
Fenerbahçe’nin bu 121 takımla 74 yılda yaptığı 1280 maç, her kulüple yaptığı ilk ye son maçların yılları ve aldığı sonuçlarla beraber, aşağıda tablo halinde sunulmuştur.
Burada da her kulübün hizasındaki sayılar Fenerbahçe’nin o takıma karşı sağladığı sonuçları gösterir.
Örneğin, İzmir karması ile 1913-26 yılları arasında 3 maç yapan Fenerbahçe, her 3 maçı da kazanmış ve kaydettiği 15 sayıya karşı İzmir karmasından 2 gol yemiştir:

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 1

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 2

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 3

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 4

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 5

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 6

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 7

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 8

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 10

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 11

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 12

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 13

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 14

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 15

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 16

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 17

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 18

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 19

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 20

1907 – 1987 FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TARİHİ – 21

Written by kesinofsayt

06 Ağustos 2012 14:33

Fenerbahçe kategorisinde yayınlandı

Tagged with ,

Yorum bırakın